Arama

Medya Haber - Sayfa 170

Güncelleme: 13 Ekim 2017 Gösterim: 656.926 Cevap: 1.864
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
27 Ocak 2012       Mesaj #1691
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Medya Haber

Sponsorlu Bağlantılar
Birinci Ergenekon davasında dinlenilen gizli tanık Kıskaç, 1990'lı yılların başında JİTEM adına Doğu ve Güneydoğu'da katıldığı operasyonları anlattı


JİTEM'in merkezi Diyarbakır'dır diyen gizli tanık, "sorgularda insanların tırnakları ve saçları pense ile çekilirdi" dedi.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, "gizli tanık Kıskaç", gizli tanık odasından sesi ve görüntüsü bozuk şekilde duruşma salonuna yansıtılarak dinlendi.
Gizli tanık, 19 yaşından beri 24 yıldır vatana ihanet edenlere kaşı mücadele verdiğini, 20 yıldır başında kefenle dolaştığını belirterek, 1990'lı yılların başında JİTEM adına Doğu ve Güneydoğu'da katıldığı operasyonları anlattı.
"Bugün burada birileri beni dinliyor. Ben burada olmayanların da isimlerini vereceğim. Veli Küçük o dönem çok küçük biriydi. Asıl ondan büyükleri var. Onların hepsini açıklayacağım" diyen gizli tanık, o dönemde Binbaşı Mahmut Şahin'in postası olduğunu anlattı.
Tutuklu sanıklardan emekli Albay Mehmet Fikri Karadağ'ın o dönemlerde çıktıkları bir operasyonda komutanlarından biri olduğunu dile getiren gizli tanık, "Karadağ bize yardım göndermediği için 11 askerimiz şehit oldu. Parçalanmış cesetleri taşıdım. 18 yıldır bunların hesabını sormayı bekledim" şeklinde konuşurken, göz yaşlarını tutamadı.
Gizli tanık, 1990'lı yılların başında Elazığ Jandarma Alay komutanı olan Albay Teoman Barutçu ile birlikte çalıştığını kaydederek, Bingöl'de 33 askerin kuruşuna dizilmesi olayında Albay Barutçu'nun hatası olduğu ileri sürdü.
"Yeşil" ile çalıştım
"Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım'ı çok iyi tanıdığını belirten gizli tanık, şunları anlattı: "O dönem lakabı yüzbaşı idi. JİTEM merkezi Diyarbakır'dı. Elazığ jandarma tabur komutanlığının altında sorgu odaları vardı. Sorgulara Yeşil de katılırdı. Yeşil Zazaca bilirdi. Bende Kürtçe bilirdim. Sorgulara katılarak tercümanlık yapardım. Buradaki sorgularda insanların tırnakları ve saçları pense ile çekilirdi. Mahmut Yıldırım ve öldürülen Binbaşı Cem Ersever birlikte çalışırdı."
Gizli tanık, Elazığ'da JİTEM binasının girişinde "Ne gördüysen, ne duyduysan, ne olduysa, sen neysen, hepsi burada kalsın" yazdığını söyledi.
Türkiye'de 7 bin askerin şehit düştüğünü dile getiren gizli tanık, "Ölenlerin içinde hiç topçu, popçu, zengin, general çocuğu var mı? Ölüm sadece bize mi kader? Onlar ölümü bize kader yapmışlar" ifadelerini kullandı.
Bu arada tutuklu sanıklardan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek usule ilişkin söz almak istediğini söyledi. Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese gizli tanığın ifadesinin bölünemeyeceğini belirterek, Perinçek'e söz vermedi.
Perinçek ise gizli tanığın anlattıklarının davayla bir ilgisi olmadığını belirterek, "Psikolojik savaş yapılıyor. Psikolojik savaş merkezi mi burası? Tanığın anlattıklarının suçla ilgisi yok" diyerek tepki gösterdi.
"Mahkeme psikolojik harekat yapmaz" diyen Başkan Özese, Perinçek'in konuşmasına izin vermezken, gizli tanığın da "Ben bunları yaşarken sen orada değildin Doğu Perinçek" dediği duyuldu.
Mahkeme heyeti, gizli tanığın beyanlarının alınmasına ara vererek, duruşmayı yarına erteledi.



KayNak
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
28 Ocak 2012       Mesaj #1692
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Medya Haber

Sponsorlu Bağlantılar
Diyarbakır'daki JİTEM binasında yapılan kazılarda, Güneydoğu'daki faili meçhul cinayetler yeniden gündeme geldi.
Şırnak, Batman ve Güçlükonak'taki askeri alanlarda kazı çalışmaları başladı. Her kazıda kemik parçaları bulundu. Bulunan kemik parçalarının adli tıpta yapılacak testler sonucunda kime ve ne zamana ait olduğu ortaya çıkacak.
Kazıların yapıldığı yerlerin hepsi, devletin resmi kurumlarının 90'lı yıllarda kullandığı yerler. 12 Eylül'den sonra Diyarbakır Cezaevinde işlenen suçlar Güneydoğu'daki bütün coğrafyaya yayıldı. 90'lı yıllarda Güneydoğu; olağanüstü hal uygulaması nedeniyle açık cezaevine dönüşmüştü.
90'lı yıllarda yapılan uygulamalar, bugün Türkiye'nin bir numaralı sorunu haline gelen PKK'nın güçlenmesindeki en büyük etkenlerden biridir. 90'lı yıllarda Güneydoğu coğrafyasında yapılan kötü muamelelerin ve işlenen cinayetlerin failleri belirlenemiyordu.
Bugün yapılan kazılarda; faillerin meçhul olmadığı, kimlerin hangi cinayetlerin azmettiricisi ve faili olduğu, daha önceden de devlet tarafından bilindiği ortaya konuluyor. Cinayetlerin sürekli iç çatışma, kaos ortamı oluşturarak ülkeyi yönetilmez hale getirmek isteyen, devlet içerisindeki örgütün işi olduğu herkesçe bilinir hale geldi.
Bu örgütün Güneydoğu ayağı JİTEM'DİR. JİTEM, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde kurulan, varlığı devlet tarafından uzun yıllar inkâr edilen bir oluşumdur.
JİTEM, "Terörle etkin mücadele" gerekçesiyle, 1980 yılında Batman ve çevresinde faaliyet göstermek için kurulmuştur. 90'lı yıllara gelindiğinde bütün Güneydoğu'da faaliyet gösteren, binlerce faili meçhul cinayetin sorumlusu haline geldi. Bu yapı meşruiyetini terör eylemlerinden almış, meşruiyetine kaynak olan terör eylemlerini de kendisi devam ettirmiştir. Yapının içerisinde, muvazzaf askerler ve PKK itirafçıları ile korucular görev almıştır.
JİTEM, Jandarmanın emir komuta zinciri içerisinde olmasına rağmen, sürekli özerk bir şekilde faaliyetlerini yürütmüş; jandarmanın emir komuta zincirinin dışında terör faaliyetleri içerisine girmiştir.
Bu örgüt devlet tarafından sürekli resmi belgeler üzerinde inkâr edilmesine rağmen, devletin bütün kurumlarıyla Fırat'ın doğusunda yaptığı faaliyetlerde desteklenmiş, hukuksuzluğu görmezden gelinmiş, yaptıkları eylemlerin meşru zemine oturtulması için adli ve idari bütün birimler elbirliği içerisinde çalışmışlardır.
TOPRAK ALTINDAKİ CESET SAYISI BİLİNMİYOR
Doğu ve Güneydoğu'da faili meçhullerin ve kayıp olaylarının sayısı hakkında kesin bir bilgi yok. Meclis İnsan Hakları Komisyonu'nun kayıplarla ilgili yaptığı çalışmalarda 17.500 civarında bir sayı dile getirildi.
Birçok kişi, gerçek sayının bundan daha fazla olduğunu, bu sayının içerisinde terörist kabul edilerek yapılan infazların dâhil edilmediğini söyledi. Devletin resmi kayıtları dışında, İnsan Hakları Derneği'nin kayıtları ile savcılık kayıtları da yaklaşık sayılar vermektedir.
Güneydoğu'ya hizmet veren İnsan Hakları Derneği'nin Diyarbakır Şubesi'ne yapılan siyasi kayıp başvurusu 1251, faili meçhul sayısı ise 3375 olarak bildirilmiş. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen dosyaların ise yaklaşık olarak 10.000 olduğu biliniyor. Siyasi gerekçeyle işlendiği düşünülen faili meçhullerle ve kayıplarla ilgili diğer savcılıklarda bekleyen dosya sayısı yaklaşık 3000'dir.
Güneydoğu'da 90'lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili Diyarbakır, Şırnak, Batman, Elazığ, Mardin, Hakkâri ve Bitlis illerinde kaybolan onlarca kişiye ait kemik bulundu. Bugüne kadar kazılarda bulunan bazı kemiklerin ise DNA tespitleri tam yapılamadığı için kimlere ait olduğu tespit edilememiştir.
JİTEM'in sorgulayıp, işkence yapıp daha sonra infaz ettiği kişilerin bazılarını, korku atmosferi oluşturmak amacıyla, yol kenarlarına attığı biliniyor. Bunlara ait herhangi bir kayıt tutulmadığından tespit edilebilen sayıların içinde bunlar bulunmuyor.
JİTEM'in insanlık dışı uygulamaları ile Doğu ve Güneydoğu topraklarının üstünü kana buladığı gibi, altını da cesetlerle doldurduğu anlaşılıyor.
JİTEM'LE YÜZLEŞME
Türkiye'nin JİTEM'in işlediği faili meçhul cinayetlerle ilk yüzleşmesi, Cemal Temizöz davasıdır. Cemal Temizöz, Şırnak ve yöresinde görev yaptığı 1991 ile 1993 yılları arasında JİTEM tarafından işlenen 20 cinayetten sorumlu tutuluyor. JİTEM'in ilk kez bu davada yargı eliyle sorgulanıyor olması önemlidir. Bu dava 2009 yılında başladığı halde, kamunun diğer birimleri tarafından sıkı bir markaja alındığı için istenilen şekilde ilerleyemiyor.
JİTEM'i Türkiye'nin gündemine taşıyan en önemli dava ise; 2005 yılında yaşanan Şemdinli olayıdır. 9 Kasım 2005 günü Şemdinli ilçesindeki Seferi Yılmaz'a ait kitapevi, JİTEM mensubu üç kişi tarafından bombalandı. Bu olaya karışan astsubay Ali Kaya, Özcan İldeniz ve PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından hazırlanan iddianamede, eylemin devlet görevlileri tarafından işlenen bir terör faaliyeti olduğu belirtildi. Sarıkaya iddianamesinde, dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı olan Yaşar Büyükanıt'a ve bir dönem Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Başsavcısı olarak görev yapan Nihat Çakar'dan bahsetmişti.
Sarıkaya'nın JİTEM'e ilişkin bu tespiti, devletin sinir uçlarına dokunduğu için, Sarıkaya HSYK tarafından sorgusuz sualsiz görevinden alınmıştı. Bu olay bile uzunca bir süre JİTEM'in konuşulamayacağını, konuşulmasının ve araştırılmasının kolay olmayacağını ortaya koydu.
Bugün bu kazılarla, faili meçhul diye bildiğimiz birçok olayın aslında faillerinin belli olduğu, sadece maktullerin mezarlarının belli olmadığı açıkça görüldü. Devletin resmi kurumu olan binalarda yapılan kazılarda cesetler çıkıyorsa, bu cesetlerin oraya nasıl gömüldüğü, kimlere ait olduğu, kimlerin bu cinayetleri işlediği net bir şekilde biliniyor.
Cumhuriyet Başsavcılığı binasının yanındaki Jandarma'ya ait binada işlenen cinayeti o günkü Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturmamışsa, kayıp başvurusuna rağmen o günkü emniyet görevlileri kaybolan şahsın izini sürmemişse, o gün görevli olan ilin valisi kendine yapılan bütün müracaatlara rağmen olayın üstüne gitmemişse, bunlardan hesap sorulmadıkça JİTEM'le yüzleşme yapıldığı söylenemez. Sadece bir iki PKK itirafçısı ve düşük rütbeli jandarma görevlileri cezalandırılarak, JİTEM'le hesaplaşılmış ve karanlık olan bir dönem aydınlanmış sayılamaz.
FAİLİ MEÇHULLER ZAMANAŞIMINA UĞRAYABİLİR
Faili meçhul cinayetler yoğun olarak 90 ile 93'lü yıllar arasında işlenmiştir. Yapılan yeni kazılarla siyasi irade bu meselenin devletin karanlık denizlerinde kaybolmayacağını ortaya koymuştur. Bir an önce bu eylemlere katılan kişilerle ilgili olarak savcılık soruşturmalarına başlanmazsa, dava zamanaşımı dolacaktır.
2005 yılında yürürlükten kaldırılan 765 sayılı Eski Türk Ceza Kanunu'nun 102/1 maddesinde; "Ölüm veya müebbet ağır hapis cezalarını gerektiren ağır cürümlerde 20 sene..." zamanaşımı olarak öngörülmüştür. Ancak zamanaşımının yarı oranında uzayıp, 30 yıla çıkması için bir an önce cinayetlerin şüphelileri ile ilgili iddianameler hazırlanmalı ya da zamanaşımını kesen diğer işlemler yapılmalıdır. Zamanaşımını kesen işlemler yapılmazsa; siyasi iktidarın güçlü bir şekilde bu karanlık dönemle yüzleşme iradesini ortaya koymasına rağmen olaylar aydınlanmayacaktır.
Yargı; 90'lı yıllarda Güneydoğu coğrafyasında işlenen cinayetleri soruşturmadı, faillerini bulmak için hiçbir gayret göstermedi, aksine o cinayetleri meşru zemine oturtmak için yasal kılıflar uydurdu. Bugün o karanlık dönemin, tarihin karanlık sayfalarında kalmaması için acele ederek, zamanaşımı süresinin dolmasına meydan vermeden, üzerine düşeni yapmalıdır.



KayNak
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
29 Ocak 2012       Mesaj #1693
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Medya Haber

Latif Şimşek'in iddiasına göre Kılıçdaroğlu genel başkan adayı olmak için ikna edildi.
Canlı yayına bağlanan CHP eski MYK üyesi Savcı Sayan, Latif Şimşek'in ikna edildi haberini doğruladı ve olayı tüm ayrıntılarıyla anlattı. Sayan CHP'de kaset skandalının ortaya çıkmasının ardından yaşanan gelişmeleri anlattı. Sayan canlı yayında şu sözleri söyledi:
KILIÇDAROĞLU'NA ADAY OL BASKISI
Kılıçdaroğlu ile Büyük Sürmeli Oteli'ne giderken Ağrı İl Başkanı da yanımdaydı. O salonda bekledi. Ben yukarıda bir kata çıkarıldım. Odaya girdiğimde Kılıçdaroğlu ile birlikte dört kişi oturuyordu. Onlar yemek yerken bende çay kahve içtim. Orada bir buçuk-iki sata durdum. O zaman içinde oradaki dört kişi Kılıçdaroğlu'na "Mutlaka aday olmanız gerekir, bu partiye genel başkan adayı olmanız" şeklinde telkinlerde bulunuyorlardı.
BİZ BU İŞİ BİLİYORUZ DEDİLER
"Bende ısrarla öyle bir şeyin bu dönemde yanlış olacağını, Kılıçdaroğlu'nun çok çalışkan ve iyi bir partili olduğunu söyledim. Ama oradaki sohbetteki iki kişi bana dedi ki "Biz Danıştay'da daire başkanıyız. Bu işi iyi biliyoruz." dediler. Diğer tarafta ise Şırnak Jandarma Alay Komutanı Aziz Ergen bey oturuyordu. Olay bundan ibarettir."



KayNak
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
29 Ocak 2012       Mesaj #1694
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Türkiye'de bir ilk yaşandı. Çankaya'da 'halk günü' yapıldı. Cumhurbaşkanı Gül, kendisine 'en güzel soruları' soran 10 kişiyle Köşk'te biraraya geldi. Cevapları da burada verdi...

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, alışılmışın dışına çıktı! Bir ilke imza atan Gül, kendisine en başarılı soruları soranlarla, Çankaya Köşkü'nde buluştu. Gül'ün vatandaşlarla "doğrudan iletişim kanalı" olarak gördüğü "Cumhurbaşkanı'na Sorun'' uygulamasının ilki hayata geçti.

Tam 13 bin 750 kişi, Gül'e soru yöneltti. Bu sorular için oylama yapıldı. Oylama sonunda en çok beğenilen 10 sorunun sahipleri Çankaya Köşkü'ne davet edildi. Çoğu üniversite öğrencisi olan 10 kişilik grup, dün sabah, sorularının cevabını almak için Köşk'e gitti. 10 vatandaşa "Müze Köşk" gezdirildi, Çankaya'nın bazı birimleri tanıtıldı.

YEMEK YEDİLER
Cumhurbaşkanlığı yetkilileriyle öğle yemeği yiyen konuklar, daha sonra Cumhurbaşkanı Gül ile biraraya geldi. Buluşmada eğitim, yabancı dilde tabela ve televizyon programlarının kalitesi konuları soru-cevap şeklinde masaya yatırıldı. En ilginç soru ise İstanbul Bilgi Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım Bölümü öğrencisi Çağdaş Yıldız'dan geldi. Yıldız, Türkler'in son yıllarda uluslararası örgütlerde yönetici pozisyonlara geldiğini vurgulayarak, "BM Genel Sekreterliği'ni düşünür müsünüz?" diye sordu.

'BM'Yİ DÜŞÜNMEDİM
BM Genel Sekreterliği'nin, uluslararası dengeleri ve kotaları olan bir sistem olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı, "Ben şahsi olarak hiç düşünmedim. Türkiye'nin de böyle bir niyeti, beyanı olmadı'' dedi. Görüşmenin ardından 10 konuk, ziyaretten duydukları memnuniyeti dile getirdi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
30 Ocak 2012       Mesaj #1695
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Medya Haber

Rabia Kazan...
Onu Mehmet Ali Ağca'nın nişanlısı olarak tanıdık. Tesettürdeki giyim tarzıyla dikkat çekti. Daha sonra bir İtalyanla evlendi, Amerika'ya yerleşti. Tahran Melekleri adlı kitabı yazdı. Şimdi ise yıllardır taktığı türbanını çıkartarak yine kendinden söz ettiriyor. Rabia Kazan Licursi, türbanlı ve türbansız hayatını anlattı.
AĞCA'NIN KİTABI İÇİN GİTTİ EVLENDİ
"İtalya'ya gitme sebebim Ağca'nın kitabıydı, onu araştırıyordum" diyen Rabia Kazan, İtalyanca öğrenme sürecini de Ağca'ya bağladı.
İşte Vatan'a konuşan Kazan'ın yeni hayatından kesitler...
"Ağca İtalyanca yazıyordu, yazdıklarını anlamak için İtalyanca öğrendim. İtalya'da eğitim görürken gittiğim kafede eşimle tanıştıp evlendik. Kader... Eşim İtalya'da önemli bir avukat, aynı zamanda politikacı ve Komünist Parti üyesi.
Aslında Ortadoğu Gazetesi yazarıyken ithal çanta bile takmazdım. Gençlik yıllarımda ülkücü görüşlerim o kadar koyuydu ki, yabancı markalara bile karşıydım, kullananları da yadırgardım. O zaman ki dünya görüşüm çok kısıtlıydı. İtalyan markası kullanmaktan kaçınırken bir İtalyanla evlendim."
TEK TİP BESLENMEDEN KURTULDUM
İtalya'da yaşadığı değişimi, "Her gün fikir dünyam zenginleşti, tek tip beslenmeden kurtuldum" cümlesiyle özetleyen Kazan, şunları söyledi:
"Eski doğrularımı şimdi yok saymıyorum ama dünyayı tanımaya çalışırken sadece bir ideolojinin, bir doktrinin, bir fikrin yeterli olmadığını anladım. Farklı kültürlerden, farklı milletten, farklı düşünceden insanlarla tanışmak istedim. Eskimi yadırgamıyorum ama son yıllarda dünya insanı olma yolundayım. Zaten kendimde yadırgama kültüründen kurtulmaya çalışıyorum.
AYET YOK!
Başörtüsünü açma kararını nasıl aldığını ise şöyle anlattı:
"Ben mutasıp bir annenin kızıyım. Bilinçli değil sadece annemin isteği ve baskısı neticesinde kapandım. Bazen gizli gizli açıyordum. Daha sonra Kur'an'ı inceledim. Kur'an'da büyük günahlar yazıyor; adam öldürmek, zina yapmak, haram yemek, hırsızlık yapmak... Bunlardan açıkça bahsediliyor. Başörtüsü ve saç için ise açık bir ayet görmedim. Başörtüsü takmamanın Tanrı için büyük bir günah olmadığını düşündüm ve başımı açmaya karar verdim.
Bununla beraber altını çizmek istiyorum, dinin kurallarını tam olarak yerine getirmek isteyenlere çok saygı duyuyorum. Çünkü onlar, bir Müslüman olarak İslam'ın büyük, küçük tüm detaylarını yerine getirmek istiyorlar. Bu insanlara büyük saygı duyuyorum. Ben türbana da, türbansızlığa da özgürlük istiyorum. Gerçekten demokrasi adına konuşuyorsak her ikisi için de özgürlük olmalıdır.
EŞİM TÜRBANI ÇOK YAKIŞTIRIYORDU
Eşim bana türbanı çok yakıştırıyordu, türbanı dinsel simge olarak değil de bir giyim tarzı olarak görüyordu. Ama tabii ki bu süreçte etkisi olmamıştır desem yalan olur. Eşimin, arkadaşlarının, çevremizin ve daha birçok şeyin etkisi var açıkcası.
TEPKİLERDEN KORKTUM
Açıkçası göreceğim tepkiden korktum. Artık Türkiye değişti, her geçen gün daha fazla demokratikleşiyor. Radikal İslami grupların önüne geçildi. Bir iki yıl önce bile önemsiz bir yazı için tehdit alıyordum. Ama şimdi her şey daha iyi. Aslında yurtdışına gittiğimde açmıştım ama fazla göz önünde olmak istemedim."
Başörtüsünü ilk çıkardığında hissettiklerini ise şöyle aktardı:
"Özgür olduğumu hissettim. Yapmak istediğim ama yapamadığım bir sürü şey vardı. At binmeye, tenis oynamaya başladım. Tüm bunları başörtüsüyle yapmaya çalıştığımda daha çok dikkat çekiyordu, herkes bana bakıyordu, kendimi özgür hissetmiyordum. Gece kulübüne gidip bir sanatçı dinleyemezsiniz, okulda arkadaşlarınızla bir çılgınlık yapmak istediğinizde türbanı düşünürsünüz. Her şeyinize dikkat etmeniz gerekir. Gülerken bile düşünmeniz gerekiyor. Türban, hayatı bir çok yönden kısıtlıyor."



KayNak
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
30 Ocak 2012       Mesaj #1696
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Vergi borçluları için 31 Ocak uyarısı

C5D6B28D95066EBBF6D9686A34B

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, yeniden yapılandırmanın 5'inci taksitinin son ödeme gününün, 31 Ocak olduğunu bildirdi. Şimşek, taksitlerin süresi içinde ödenmemesi durumunda, gecikme zammı ve haciz dahil olmak üzere, icrai işlemle tahsil edileceği uyarısında bulundu.

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması Hakkındaki Kanunundan yararlanmak üzere, başvuruda bulunan mükelleflerin borçlarının yeniden yapılandırıldığını hatırlattı.
Yeniden yapılandırma kapsamında, yaklaşık 39,4 milyar liralık borcun yapılandırıldığını belirten Şimşek, bu tutarın, 13 milyar 115 milyon liralık kısmının da tahsil edildiğini bildirdi.
Bakan Şimşek, 4'ncü taksit sonu itibariyle yapılan tahsilatın yapılandırma sonrası toplam alacağa oranının yüzde 33'e ulaştığını belirterek, ''Bu aslında, geçmişte yapılan benzer yapılandırmalarla karşılaştırıldığında büyük bir başarıdır. Bu çerçevede, ödemelerinde hassasiyet gösteren vatandaşlarımıza teşekkür ederim'' diye konuştu.
Şimşek, yapılandırma hükümlerine göre hesaplanan borçlarını, Kanunda öngörülen süre ve şekilde ödeyen mükelleflerin, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i alacaklar ile vergi aslına bağlı olan cezalardan kaynaklanan borçlarının tamamının tahsilinden vazgeçildiğini kaydetti.
Taksitli ödeme seçeneğinden yararlanan mükelleflerin, taksitlerini süresinde ödemeleri gerektiğine işaret eden Maliye Bakanı Şimşek, 2012 yılında yapılacak taksit ödemelerinin ilkinin, ocak ayına rastladığını ifade etti.

'2012'DE, 6 TAKSİT ÖDENECEK'
Şimşek, yapılandırılan borçlara karşılık, 2012 yılı içinde 6 taksit ödemesi öngörüldüğünü belirterek, 2012 yılının ilk, yapılandırmanın 5'inci taksitinin son ödeme gününün, 31 Ocak 2012 tarihi olduğunu bildirdi.
Bakan Şimşek, ''Yapılandırma hükümlerinden yararlanma haklarını kaybetmemeleri için mükelleflerimize, taksitlerini zamanında ödemelerini tavsiye ediyorum'' dedi.

MTV'DE DE 31 OCAK, SON GÜN
31 Ocak 2012 tarihinin, aynı zamanda Motorlu Taşıtlar Vergisi ilk taksit ödeme süresinin de son günü olduğunu hatırlatan Şimşek, ödemelerin, vergi dairesinin yanı sıra, vergi tahsilatına yetkili bankalara yapılabileceği gibi, Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesi üzerinden kredi kartı ile de yapılabileceğini bildirdi.
Şimşek, süresinde ödenmeyen tüm kamu alacaklarında olduğu gibi Motorlu Taşıtlar Vergisinin de süresinde ödenmemesi durumunda, gecikme zammı ile birlikte 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre, haciz dahil olmak üzere, her türlü icrai işlemle tahsil edileceğini de sözlerine ekledi.






Sen sadece aynasin...
HANDSOME - avatarı
HANDSOME
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
31 Ocak 2012       Mesaj #1697
HANDSOME - avatarı
VIP ☪ ɴє мυтŁυ тürĸüм đἶყєɴє
Medya Haber

Kentte kar yağışı salı ve çarşamba günleri de aralıklarla etkisini gösterecek. Hava sıcaklıkları kar yağışının etkisiyle 3 ve 5 derece azalırken, kuvvetli rüzgarla don ve buzlanma bekleniyor.

Hava sıcaklığının bugün için en düşük eksi 1 derece, en yüksek 2 derece, salı günü en düşük eksi 2, en yüksek 1, çarşamba günü en düşük eksi 1, en yüksek 1 derece olması bekleniyor.
Perşembe gününden itibarende İstanbul'da parçalı bulutlu hava etkili olacak. Kar yağışı perşembe günü sıcaklıkların artmasıyla etkisini yitirecek.
'KIRMIZI ALARM'

Bu arada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Afet Koordinasyon Merkezi (AKOM), kar yağışı nedeniyle ''sarı'' alarmdan ''kırmızı'' alarma geçti.
Belediye ve Karayolları ekipleri, yollarda tuzlama çalışmaları yapıyor.
FIRTINA TRAFİĞİ FELÇ ETTİ

TEM Silivri - Çatalca bölgesinde yoğun kar yağışı nedeniyle trafik durma noktasına geldi.
Avcılar gişelerinden itibaren trafiğe kapanan TEM otoyolu, kazanın kaldırılmasının ardından açıldı. Ancak şu sıralar da Kınalı mevkiinde yoğun kar yağışı nedeniyle TEM'de trafik ilerlemiyor
Adam Olmak; Cinsiyet Meselesi DeğiL.! Şahsiyet Meselesidir!..
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
8 Şubat 2012       Mesaj #1698
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Saldırıya uğrayan savcı hayatını kaybetti

120205savcC4B1saldC4B1rC4B1hlarge

Geçtiğimiz gün silahlı saldırıya uğrayan Doğubayazıt Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç yaşamını yitirdi.

ANKARA - Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde silahlı saldırıya uğrayan Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç, tedavi gördüğü Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinde vefat etti.
Hastane yetkililerinden alınan bilgiye göre dün akşam saatlerinde durumu ağırlaşan ve bir kaç kez kalbi duran Kılıç, bugün sabah erken saatlerde hayatını kaybetti.
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde görevli Cumhuriyet Savcısı Hakan Kılıç, 5 Şubat tarihinde kimliği belirlenemeyen bir kişinin silahlı saldırısına uğramıştı.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
13 Şubat 2012       Mesaj #1699
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
MİT krizinde savcı soruşturmadan alındı
MİT'çileri ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı. Sarıkaya'nın yerine iki isim görevlendirildi.

120211 hakanfidanhlarge
MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılması krize neden oldu.

İSTANBUL - MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ın ifadeye çağrılmasıyla başlayan krizin dördüncü gününde önemli bir gelişme yaşandı.MİT Müsteşarı Fidan ve 4 MİT'çiyi ifadeye çağıran Savcı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı.
KCK soruşturmasında Savcı Sarıkaya'nın yerine iki savcı görevlendirildi. Bu isimler özel yetkili savcılar İsmail Işık ve Adem Özcan. Özel yetkili savcı Bilal Bayraktar da eklenince KCK dosyası için üç savcı görev alacak.
İş bölümü yönergesine göre başsavcıya bilgi verilmesi gerekiyor. MİT'çilerin ifadeye çağrılması haberi geldiğinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı 'benim haberim olmadı' demişti. Soruşturmanın gizliliğinin ihlal edilmesi ve kritik bilgilerin medyaya yansıması nedeniyle başsavcı yetkisini kullandı ve Savcı Sarıkaya'yı KCK soruşturmasından aldı.

SARIKAYA: GÖREVİMİZİ YAPTIK
Savcı Sarıkaya yaptığı ilk açıklamada "Başsavcının takdiri, biz görevimizi yaptık" dedi.

KCK SORUŞTURMASINI YÜRÜTÜYORDU
MİT mensuplarını ifadeye çağıran Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya, Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar ile birlikte terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması olduğu iddia edilen KCK'ya yönelik soruşturmayı yürütüyordu.
Söz konusu soruşturma kapsamında eski BDP Milletvekili Fatma Kurtulan ve eski DEHAP Genel Başkanı Tuncer Bakırhan'ın da aralarında bulunduğu 31 kişi 17 Ocak'ta tutuklanmıştı.

HSYK: İSTANBUL SAVCILIĞI'NIN TASARRUFU
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Birinci Daire Başkanı İbrahim Okur, Fidan'ın da ifadeye çağrıldığı soruşturma dosyasının, özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya'dan alınması işleminin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın bir tasarrufu olduğunu söyledi.

GÖREVDEN ALINAN MÜDÜRLER ANKARA'YA
Öte yandan İçişleri Bakanlığı kararı ve İstanbul Valiliği tebliğiyle hafta içi görevden alınan İstanbul Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün'ün Emniyet Genel Müdürlüğü Emniyet Kontrol Komuta Merkezi'ne, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan'ın Ankara İstihbarat Daire Başkanlığı emrine, Terörle Mücadeleden Sorumlu İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Fuat Yılmazer'in ise Ankara Polis Akademisi'ne atandığı belirtildi.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
14 Şubat 2012       Mesaj #1700
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
İnsan Hakları Gözlem'den Türkiye'ye Eleştiri
Sinclair-Webb “Hükümet kişilerin haklarını korumak için hukuk reformları yapma konusunda samimiyse, tasarıyı tekrar gözden geçirmeli, eksikleri tamamlamalı ve sorunun tamamını halletmelidir” dedi.

İnsan Hakları Gözlem Örgütü bugün yaptığı açıklamada Türk hükümetince yürürlüğe sokulacak kapsamlı yargı paketinin ifade özgürlüğü ve keyfi gözaltı uygulamalarıyla ilgili temel sorunlara çözüm getirmediğini bildirdi. Mermezi New York'taki örgütü, hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisi Adalet Komisyonu'na gönderilen yargı tasarısının Mart ayında yasalaşabileceğine dikkati çekti.

Kapsamlı yargı paketi Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi’nin sert eleştirilerinin ardından gündeme geldi. İnsan Hakları Gözlem Örgütü'ne göre, pakette, yargılanan gazeteci sayısının azaltılmasını ve Terörle Mücadele Yasası uyarınca yayınların 15 ila 30 gün süreyle durdurulmasına son verilmesini hedefleyen önlemler bulunmakla birlikte, keyfi gözaltı uygulamalarıyla mahkeme öncesi yaygın tutukluluk sorunlarını yetersiz bir şekilde ele alıyor.

İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye araştırmacısı Emma Sinclair-Webb “Türkiye’nin büyük çaplı insan hakları sorunlarını giderme konusunda bu reform paketi vitrin süslemesinden çok daha güçlü bir etki yaratamayabilir” dedi. Sinclair-Webb “Eğer hükümet reform konusunda ciddiyse çok daha cesur davranmalı ve ifade özgürlüğünü kısıtlayan yasaları iptal etmeli veya açık olarak yalnızca doğrudan şiddete tahrik edenler için uygulanabilecek biçimde sınırlamalıdır” diye konuştu.

88 maddelik paket insan haklarıyla ilgili hükümlerin yanı sıra idare mahkemeleri, mali düzenlemeler, iflas ve yolsuzluk gibi çeşitli konularda önemli değişiklikler getiriyor. İnsan Hakları Gözlem Örgütü bu değişikliklerin Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği’nin tespit ettiği ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve adil yargılama sorunlarını gidermede büyük ölçüde yetersiz kalacağını savundu. Bu kaygılar son olarak Avrupa Komisyonu’nun 2011 Türkiye İlerleme Raporu'nda ve Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Thomas Hammarberg’in Temmuz 2011 ve Ocak 2012 tarihli raporlarında da vurgulanmıştı.

İnsan Hakları Gözlem Örgütü değişiklik önerilerinin gazetecilere ve Kürt haklarını savunan aktivistlere karşı kötüye kullanılan terör yasalarında iyileştirme getirmediğini söyledi. Paketteki maddelerden biri mahkemelerin gazetecilere yönelik savcılık soruşturmalarının ya da gazetecilere verilen cezaların, iddia edilen suçu tekrar etmemeleri koşuluyla ertelenmesine olanak sağlıyor. Ancak İnsan Hakları Gözlem Örgütü'ne göre, bu koşul bir tür sansür anlamına geliyor.

Yasa taslağında basın özgürlüğünü korumak için atılan en somut ve olumlu adım Terörle Mücadele Kanunu’nun 6/5 maddesinin iptali. Bu yasa savcılar ve mahkemelerin “terör örgütü propagandası” yapmakla suçladığı gazete ve dergileri 30 güne kadar kapatabilmesine izin veriyor. Son yıllarda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi mahkum eden kararlarında bu uygulamanın sansür anlamına geldiği ve ifade ögürlüğünün ihlali olduğu tespiti yapıldı.

Gözaltındaki sanıkların haklarının korunmasını amaçlayan bir diğer olumlu tedbir de hakimlerden tutuklama ya da dava öncesi ve sırasında tutukluluğun devamına ilişkin kararlarında, sanık hakkında neden kefaletle bırakılma veya tahliye kararı verilemeyeceğinin somut delillerle gerekçelendirmelerinin istenmesi. Bu adım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında defalarca eleştirilen gerekçesiz gözaltı süresinin uzatılması kararı verilmesine cevap veriyor.

Bir diğer değişiklik ise yasanın kapsamı genişletilerek azami beş yıl hapis cezası öngören suçlarla ilgili davalarda tutukluluk yerine adli kontrol altına alınmasını öngörüyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü bunun Türkiye’de yaygın olan, özellikle de daha hafif terör suçlarıyla itham edilenler için uygulanan yargılama öncesi tutukluluğu azaltacağını söyledi. Ancak bu tedbir şiddete karıştığı ya da şiddet eylemleri planladığına dair herhangi bir kanıt olmaksızın silahlı örgüt üyeliği suçlaması (TCK madde 314/2) nedeniyle beş ila on yıl hapis cezasıyla karşı karşıya kalan gazeteciler gibi yüzlerce kişinin durumunu değiştirmeyecek.

Gazeteci ve editörlerin haksız olarak sağlam bir dayanağı olmadan yargılandığına dair uluslararası eleştirileri gidermek üzere hazırlandığı anlaşılan bir başka değişiklik yasası taslağı “31 Aralık 2011 tarihine kadar basın yayın yoluyla ya da benzer düşünce ve kanaat açıklama yöntemleriyle işlenmiş” suçlardan dolayı dava ya da kovuşturma ile ve cezanın infazının ertelenmesinin yolunu açıyor. Ama bu hüküm de silahlı örgüt üyeliğiyle suçlanan gazeteci ve editörlerlerin faydalanamayacağı bir değişiklik.

Sinclair-Webb “Düşüncelerini ifade ettiği için haksız yere kovuşturmaya uğramış birine önündeki üç yıl içinde sessiz kalması halinde suçlamaların düşeceğini söylemek oldukça sansüre benziyor” diyerek, bu yasa değişikliğinin sadece gazetecileri değil, şiddet içermeyen sloganlar attıkları için sıklıkla gözaltına alınan göstericiler dahil, tüm vatandaşları kapsadığının açık olarak belirtilmemiş olduğuna dikkat çekti.

Yasa tasarısı Ceza Kanununun iki maddesinde belirtilen suçlar için cezaları da indiriyor. Sinclair-Webb cezaların indirilmesinin kötü kullanılan bu maddelerin yarattığı sonuçların giderilmesine faydası olacağını söyleyerek “Ama hükümet sorunun temeline inip yasaları yalnızca terör fiillerine doğrudan katılmış kişiler için kullanılacak şekilde sıkılaştırıncaya kadar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’yle sorun yaşamaya devam edecektir” dedi.

Sinclair-Webb “Hükümet kişilerin haklarını korumak için hukuk reformları yapmak konusunda samimiyse, bu yarım önerileri tekrar gözden geçirmeli ve sorunun tamamını halletmelidir” dedi.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

28 Ekim 2016 / ThinkerBeLL İletişim Bilimleri
20 Ekim 2015 / Jumong Genel Mesajlar
24 Ekim 2008 / CrasHofCinneT Bilgisayar
18 Kasım 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
21 Şubat 2010 / ThinkerBeLL Bilim ww