Arama

Hayata Dair - Sayfa 15

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 240.351 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Mayıs 2006       Mesaj #141
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TANIMAK IÇIN BILMEK ISTIYORUM


Sponsorlu Bağlantılar
Geçinmek için ne yaptigin beni ilgilendirmiyor.



Neyi özledigini, kalbinin arzuladigi seye kavusmanin hayalini kurmaya cesaret edip edemedigini bilmek istiyorum.


Kaç yasinda oldugun beni ilgilendirmiyor.
Ask için, hayallerin için, yasiyor olma serüveni için bir aptal gibi görünme riskini göze alip almayacagini bilmek istiyorum.



Ay'inin etrafinda hangi gezegenlerin döndügü beni ilgilendirmiyor. Kederinin merkezine dokunup dokunmadigini, hayatin ihanetlerince açilip açilmadigini, daha fazla aci korkusundan kapanip kapanmadigini bilmek istiyorum.


Saklamaya, azaltmaya ya da düzeltmeye çalismadan benim ya da kendi acinla oturup oturamayacagini bilmek istiyorum.


Benim ya da kendi nesenle olup olamayacagini, insan olmanin sinirliligini hatirlamadan, bizi dikkatli ve gerçekçi olmamiz için uyarmadan çilginca dans edip çoskunun seni parmak uçlarina kadar doldurmasina izin verip vermeyecegini bilmek istiyorum.


Bana anlattigin hikayenin dogru olup olmamasi beni ilgilendirmiyor. Kendi kendine dürüst olmak için bir baskasini hayal kirikligina ugratip ugratamayacagini; ihanetin suçlamasina dayanip, kendi ruhuna ihanet edip etmeyecegini bilmek istiyorum.


Güvenebilir ve güvenilebilir olup olamayacagini bilmek istiyorum.


Her gün sevimli olmasa da güzelligi görüp göremeyecegini bilmek istiyorum.


Benim ve kendi hatalarinla yasayip yasayamayacagini; bir gölün kenarinda durup gümüs ay'a "EVET!" diye bagirip bagirmayacagini bilmek istiyorum.


Nerede yasadigin ya da ne kadar paran oldugu beni ilgilendirmiyor. Keder ve umutsuzlukla geçen bir gecenin ardindan, yorgun, bitap da olsan, çocuklar için yapilmasi gerekenleri yapip yapmayacagini bilmek istiyorum.


Kim oldugun, buraya nasil geldigin beni ilgilendirmiyor.
Çekinmeden benimle atesin ortasinda durup durmayacagini bilmek istiyorum.



Nerede, kiminle, ne okudugun beni ilgilendirmiyor.
Diger her sey bittiginde seni ayakta tutan seyin ne oldugunu bilmek istiyorum.



Kendinle yalniz kalip kalamadigini ve o bos anlarda sana arkadaslik eden kendini gerçekten sevip sevmedigini bilmek istiyorum.

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
24 Mayıs 2006       Mesaj #142
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
SABIR
Ögrenmek için zaman gerekir,
Sponsorlu Bağlantılar
sabir gerekir,
ustalari izlemek gerekir.
Dünya hizlandikca zaman kisalabilir,
ama ögrenmenin esasi degismez.

Çin'de ve Hint diyarlarinda yüzyillardir anlatilan bir hikâyede konu, ögrenmenin degismeyen esasidir...

Genç bir adam, degerli taslara ilgi duyarmis ve mücevher ustasi olmaya karar vermis.
"Bu meslegi yapacaksam, iyi bir mücevher ustasi olmaliyim," diye düsünmüs ve ülkedeki en iyi mücevher ustasini aramaya baslamis.

Sonunda bulmus; yanina varmis, bir süre bekledikten sonra usta tarafindan kabul edilmis.
"Anlat, dinliyorum," demis usta. Genç adam anlatmaya baslamis, taslara ilgi duydugunu ve iyi bir mücevher ustasi olmaya karar verdigini heyecanla anlatmis.

Yasli usta sesini çikarmadan genç adami dinlemis, sözleri bitince de ona bir tas uzatmis,
"Bu bir yesim tasidir," dedikten sonra genç adamin avucuna tasi birakmis ve avucunu kapatmis. "Avucunu aynen böyle kapali tut ve bir yil boyunca hiç açma. Bir yil sonra tekrar gel. Haydi simdi güle güle," demis ve saskin genç adami öylece birakip kalkmis, odadan çikmis.

Genç adam evine dönmüs, kendisini merakla bekleyen annesiyle babasina neler oldugunu anlatmis. Anlattikça da kendisine çok anlamsiz gelen bu hareketi ve soguk konusmasi nedeniyle kizdigi ustaya olan öfkesi artiyormus.

Günler geçmeye baslamis. Genç adam sürekli söyleniyor, ama avucunu hiç açmiyormus.
"Nasil böyle budalaca bir sey yapmami ister? Bir de ülkenin en iyi mücevher ustasi olacak. Bu saçmaliga bir yil boyunca nasil katlanacagim, böyle bir eziyetle nasil yasarim?
Bu ne biçim ustalik. Ustalik kaprisi yapacaksa, bari basindan yapmasaydi."
Devamli söyleniyor, her önüne gelene ustadan yakiniyor, ama avucunu hiç açmiyormus. Avucu kapali uyuyor, bütün islerini diger eliyle yapiyormus. Ve bu duruma da giderek alismaya, diger elini çok rahat kullanmaya baslamis.
Uyurken de yanlislikla avucu açilip tas düsmesin diye hep yari uyanik uyuyormus.
Böylece bir yil geçmis, her günü zorluklarla dolu, her gecesi de yarim uykuyla yasanmis bir yili tamamlanmis.

Ve o gün gelmis.

Genç adam tam bir yil sonra, büyük ustanin karsisina çikmis. Usta bir süre beklettikten sonra yanina gelince, genç adam ne kadar saçma bulursa bulsun, bu sinavi basariyla tamamlamis olmanin verdigi gururla elini uzatmis, avucunu açmis.

"Iste tasin," demis.
"Bir yil boyunca avucumda tasidim, simdi ne yapacagim?"

Yasli usta sakin bir sesle cevap vermis:
"Simdi sana bir baska tas verecegim, onu da ayni sekilde bir yil boyunca avucunda tasiyacaksin."


Bu söz üzerine genç adam bütün sükunetini kaybetmis, bagirip çagirmaya baslamis. Yasli ustayi bunaklikla, delilikle suçlamis, mücevher ustaligini ögrenmek için gelen genç bir insana böyle eziyet ettigi için, hasta oldugunu bagira çagira söylemis.

Genç adam bagirip çagirirken, yasli usta ona hissettirmeden bir tasi avucuna sikistirmis. Öfkeden yüzü kipkirmizi genç adam, bir yandan bagirip çagirirken avucundaki tasi hissetmis. Durmus, tasi biraz daha sikmis ve heyecanla konusmus:

"Bu tas, yesim tasi degil usta!...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #143
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HAYATA DAİR

Bir yerlerde tıkanıp kaldığında hayat,
soluk almak güçleştiğinde, yüreğin susup,
mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını,
dağlara dönmeli yüzünü insan.
Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli yüreğini ferahlatacak;
yeni insanlarla tanışmalı, yeni keşifler yapacak...
Hep isteyip de, bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa,
gerçekleştirmeyi denemeli!
Her geçen gece, ölüme bir gün daha yaklaştığını;
zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da,
O dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.
Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler,
her akşam aynı can sıkıntısıyla eve giriliyorsa,
değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri;
küçük şeylerle başlamalı belki; örneğin,
bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten; yürümeli eve kadar,
yüreğine takmalı güneş gözlüklerini; gördüğünü hissedebilmeli!
Sağlığını kaybedip, ölümle yüz yüze gelmeden önce,
değerli olabilmeli hayat!
İlla büyük acılar çekmemeli, küçük mutlulukları fark etmek için!

Başkasının yerine koyabilmeli kendini;
ağlayan birine
'gül',

inleyen birine
'sus'

dememeli!
Ağlayana omuz, inleyene çare olabilmeli!
Şu; adaletsiz, merhametsiz dünyaya ayak uydurmamalı;
sevgisiz, soysuz kalarak!
Dikeni yüzünden hesap sormak yerine gülden,
derin bir soluk alıp, hapsetmeli kokusunu içine...
Güneşin doğuşunu seyretmeli arada bir,
seher yeli okşamalı saçlarını...
Karda, yağmurda; sevincine, coşkusuna;
fırtınada boranda; öfkesine, isyanına ortak olabilmeli doğanın!
Bir çocuğun ilk adımlarında umudu;
bir gencin düşlerinde geleceği;
bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli!
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi,
mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli!
Ama küçük, ama büyük; her hayal kırıklığı, her acı;
bir fırsat yaşamdan yeni bir şeyler öğrenebilmek için;
Çünkü; hiç düşmemişsen,
el vermezsin kimseye kalkması için,
hiç çaresiz kalmamışsan,
dermanı olamazsın dertlerin;
ağlamayı bilmiyorsan,
neşesizdir kahkahaların;
merhaba dememişsen,
anlamsızdır elvedaların...
Ne, herkesi düşünmekten kendini,
ne; kendini düşünmekten herkesi unutmamalı!
Bilmeli; çok kısa olduğunu hayatın;
hep vermek ya da hep almak için...
Sadece, anlatacak bir şeyleri olduğunda değil,
söyleyecek bir şey bulamadığında da dinleyebilmeli!
Aklı ve kalbiyle katılabilmeli sohbetlere...
Hafızası olmalı insanın;
hiç değilse, aynı hataları, aynı bahanelerle tekrarlamaması için!
Soruları olmalı, yanıtları bulmak için bir ömür harcayacak!
Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak!
Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi;
ama,kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki,
hakkını verebilsin sevdiklerinin;
zaman bulabilsin; bir teşekkür, bir elveda için...
Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer;
asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten;
ama,

herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli
insan!

Tıpkı, her şeye sahip olamayacağı gibi...
Zamanın ninnisiyle, uykuda geçirmemeli hayatı!
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
29 Mayıs 2006       Mesaj #144
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Doktorlara nasıl davranmalıyız ?
1. Eğer bizi kahve makinesinin başında ya da sigara molasında yakalarsanız muhakkak hastalıklarınızla ilgili bir soru sorun. Bizim dünyada zevk aldığımız tek şey tıptır ve molayı sizin sorularınızı yanıtlamak için verdik.
2. Evdeki ilaçlarınız iyi gelmiyorsa hemen bizi telefonla arayın.Telefondan teşhis koymak gibi müthiş bir yeteneğimiz vardır.
3. Ayaküstü, merdiven aralığında, kapı arkasında veya asansörde karşılaştığınızda hemen oranızın buranızın ağrıdığını anlatmaya başlayın, biz her an sizi düşünürüz ve zaten asansöre de hastalarla karşılaşabilmek için bineriz.
4. Gazete okuduğunuz asparagas tıp haberleri hakkında doktorları her fırsatta sıkıştırınız, çünkü gazeteciler her zaman tıp konularını doktorlardan daha iyi bilirler, güncel takip ederler ve her yazdıkları doğrudur. Böylece doktorun bilgisizliğini ve açıklarını yüzüne vurma fırsatını yakalamış olursunuz.
5. Doktorlar sinirsiz insanlardır, hatta insan değil robotturlar, yorulmaz, uyumaz, tatil yapmaz ve sinirlenmezler. İstediğiniz kadar, hatta sonsuza kadar soru sorabilirsiniz, hatta sorduğunuz soruların cevaplarını dinlemek bile zorunda değilsinizdir, doktor önceki soruya cevap vermekteyken, yeni soru sorabilirsiniz, doktor buna hiç alınmaz. ÜSTELİK, doktora sorduğunuz ve cevabını aldığınız konuda doktorun dediklerini uygulamak zorunda bile değilsiniz, ama iyileşmediğinizde doktorun dediklerini uygulamadığınız halde doktora HESAP SORMA hakkınız vardır.
6. Bize kolay kolay teşekkür etmeyin. Nasıl olsa karşınızda bir köle var.
7. Doktor olurken nasıl olsa HİPOKRAT YEMİNİ ettik ya, doktorları kızdırsanız bile onlar size sonsuza kadar köle gibi hizmet etmeye mecburdurlar. Hakaret edebilirsiniz, üstüne yürüyebilirsiniz, şikayet edebilirsiniz, sağda solda aleyhinde konuşabilirsiniz, ama işiniz düştüğünde hiç çekinmeden yine kendinizi ellerine teslim edebilirsiniz,
ne de olsa hipokrat yemin etmişlerdir.
8. Doktorlara danışmadan kendi kendinize her türlü tedaviyi yapabilirsiniz, hastalığınız daha da kötüye gittiğinde doktor sizi her
durumda kurtarır, sorun değil.
9. İlacın acı olduğundan veya iğnenin yaktığından dolayı doktora kızmakta serbestsiniz, çünkü sizi doktor hasta etmiştir ve ilacın tadını doktor ayarlamıştır.
10. Verilen ilaç "kanser yapar mı?" diye sorunuz. Çünkü doktor sizi kasıtlı olarak kanser etmeye çalışmaktadır. Hamileyseniz verdiğiniz ilacın çocukta bir sakatlık yapıp yapmayacağını doktora sorun, çünkü doktor sizin sakat bir
çocuk doğurmanızı istemektedir.
11. Doktorlar tüm dünya tıbbını bilirler, cildinizdeki kaşıntıyı beyin cerrahına rahatça danışabilirsiniz. Sadece karşılaşmış olmanız yeterlidir, uzmanlık alanı diye bir kavram tamamen palavradır.
12. Doktorun evine telefon ederek, doktor evde yokken eşine hastalığınızla ilgili soru sorabilirsiniz, mutlaka bilecektir, doktor eşidir ya, bilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Haziran 2006       Mesaj #145
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Filiz

Birbirleriyle üniversitede tanışmışlar ve birbirlerine gerçketen aşık olmuşlar.Ve nihayetinde mutlu sonla aşklarını evlilikle devam ettirmişler.

Fakat evlendikleri ilk günden beri hiçbir şey eskisi gibi gitmemeye başlamış.Hergün nedensiz kavgalarla sürüp gidiyormuş.Daha evleneli iki ay bile olmamışken evliliklerinin sonuna gelmişler.Artık ikiside bunun farkındaymış ama ikiside o son konuşmayı yapamıyormuş.Ve sonunda kadın kocasına tam "Ayrılalım" demiş adamın aklına bir fikir gelmiş ve:

- Ayrılmadan önce bir fikrim var.Bahcemize bir çam filizi dikelim ikimizde sulamayalım.Eğer kurursa ayrılırız,kurumadığı sürece tartışmakta yok ayrılıkta, demiş.

Bu fikir kadına da hoş gelmiş ve kabul etmiş...

Aradan aylar geçmiş, filiz değil kurumak diğer filizlere göre daha hızlı büyüyormuş.

Bir gece adam kalkmış bahçeye çıkmış ve bahçede karısını görmüş.İkiside birbirlerine bakakalmışlar.İkisinin elinde de bir kova su varmış...
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #146
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Bunca zaman bana anlatmaya çalistigini,
Kendimi buldugumda anladim.
>>
Herkesin mutlu olmak için baska bir yolu varmis
Kendi yolumu çizdigimde anladim..
>>
Bir tek yasanarak ögrenilirmis; hayat, okuyarak,dinleyerek degil..
Bildiklerini bana neden anlatmadigini, anladim..
>>
Yüreginde ask olmadan geçen hergün kayipmis
Ask pesinden neden yalinayak kostugunu anladim..
>>
Aci doruga ulastiginda gözyasi; gelmezmis gözlerden,
Neden hiç aglamadigini anladim..
>>
Aglayani güldürebilmek, aglayanla aglamaktan daha degerliymis,
Gözyasimi kahkaya çevirdiginde anladim..
>>
Bir insani herhangi birikırabilir, ama bir tek en çok sevdigi acitabilirmis, Çok acittiginda anladim..
>>
Fakat, hakedermis; sevilen onun için dökülen her damla gözyasini,
Gözyaslariyla birlikte sevinçler terkettiginde anladim..
>>
Yalan söylememek degil, gerçegi gizlememekmis marifet,
Yüregini elime koydugunda anladim..
>>
''Sana ihtiyacim var, gel!'' diyebilmekmis güçlü olmak,
Sana ''git'' dedigimde anladim..
>>
Biri sana ''git'' dediginde, ''kalmak istiyorum'' diyebilmekmis
sevmek,
Git dediklerinde gittigimde anladim..
>>
Sana sevgim simarik bir çocukmus, her düstügünde ziril ziril
aglayan,
Büyüyüp bana sarildiginda anladim..
>>
Özür dilemek degil, ''affet beni'' diye haykirmak istemekmis pisman olmak,
Gerçekten pisman oldugumda anladim..
>>
Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymis
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmis
Yüregimde sevgi buldugumda anladim..
>>
>> Ölürcesine isteyen,beklemez,sadece umut edermis bir gün affedilmeyi,
Beni afetmeni ölürcesine istedigimde anladim..
>>
Sevgi emekmis...
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür birakacak kadar sevmekmis
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #147
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
andares


Bugün Pazar
imgdeimgdeimgde



Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar.
Ve ben ömrümde ilk defa gökyüzünün
bu kadar benden uzak
bu kadar mavi
bu kadar geniş olduğuna şaşarak
kımıldamadan durdum.
Sonra saygıyla toprağa oturdum,
dayadım sırtımı duvara.
Bu anda ne düşmek dalgalara,
bu anda ne kavga, ne hürriyet, ne karım.
Toprak, güneş ve ben...

Bahtiyarım...


imgdeimgdeimgde



Nazım Hikmet



Son düzenleyen Blue Blood; 3 Haziran 2006 19:02 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
5 Haziran 2006       Mesaj #148
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Evimi bir parti sonrasi temizlemek icin Saatlerce ugrasiyorsam, bir cok arkadasimVar demektir.


Faturalarimi odeyebiliyorsam, bir isim var demektir.


Pantolunum biraz sikiyorsa, ac kalmiyorum demektir.


Golgem beni izliyorsa, gunes isigini goruyorum demektir.


Otobusten indigim yerden isyerime yolu uzun Buluyorsam, yuruyebiliyorum demektir.


Hukumet hakkinda elestiriyapabiliyor ve bu Elestrileri baskalarindan da duyuyorsam,konusma ozgurlugumuz var demektir.


Otobus beklerken yanimdaki adam Anahtarlari ile oynuyor ve ben bu sesten rahatsiz oluyorsam, duyuyorum demektir.


Camlari silmem , catiyi onarmam gerekiyorsa Bir evim var demektir.


Dogal gaz faturam yuklu geliyorsa,isiniyorum demektir.


Yiginla yikanacak ve utulenecek camasirlarim varsa, yiginla giyecegim var demektir.


Calarsaatim sabahin korunde caliyorsa,Yasiyorum demektir.


Aksamlari kendimi yorgun hissediyor ve bacaklarim agriyorsa , ogun uretici olmusum demektir.



VE TUM BUNLARIN FARKINA VARABILIYORSAM MUTLUYUM DEMEKTIR..
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
5 Haziran 2006       Mesaj #149
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Yavaşça sokul yanıma, üşüyen ruhum esirgesin senden korkularımı. Yeşilin
gamzelerinden çalınmış hırsız gözlerin yorganımız olsun gök kubbenin
altındaki çıplak bedenlerimize. Yalanlarımızla avutalım tuzlu damlalarla
üşüyen yüzlerimizi. Hiç olamayacaklarımızı dünmüş gibi anlatalım
birbirimize, Baykuş gece düşlerini biriktirirken, bizde gündüzden
çaldıklarımızı renklerle birleştirerek çatı yapalım kendimize, Ormanın tüm
yaratıkları ruhlarını teslim ederken, biz de ödünç verelim yüreklerimizi
birbirimize. Akreple yelkovan hiç söyleşmesin. Gece ile gündüz sarhoş olup
unutsunlar kendilerini. Zaman denen kabusu alalım avuçlarımıza,
atalım yosun kokulu deniz kızlarına. Herkesin zamanla alıp veremediği bir
şeyler var. Herkesin zamanda bıraktıkları,
uçuşan, havaya karışmış minik yağmur bulutları,Bırakalım bu gece yağmur
bulutlarımız çisil çisil, usul usul karışsın toprağa
Su olsun, deniz olsun, dalga olsun. Ormanda rüzgar ıslık çalarken, yeşilin
gamzelerinden çaldığın gözlerin anlatsın bana tüm çağları.
Zamanla öyle bir savaşalım ki tüm anlar imrensin bize. Geçmek için
önümüzden,
karışmak için geçmişe elleri önünde iki büklüm selam dursunlar bize.
Dolunay kurda kavuştuğunda, dalgalar okyanusa vurduğunda, yeşilin
gamzelerinden çaldığın gözlerin yosun olduğunda, gel tekrar bana.
Baykuşun sakladığı gece düşlerini usulca çaldığında, onu kucağına alıp
ninnilerle uyuttuğunda gel.
Gökyüzü her damlasıyla yeryüzüne kavuştuğunda gel. Çağlarda kaybolmuş bütün
yitik aşık ruhlar şarkılarını söylediklerinde gel.
Minatour dehlizlerinin kağıt kaplı uçlarını yırtıp ruhunu bulduğunda gel.

Öyle bir gel ki, yeşilin gamzelerinden çaldığın gözlerin, deniz damlalarıyla
serinletsin beklemekten kuruyan bedenimi.
Öyle bir gel ki, zamanla olan savaşta tüm asılı kalanlar, engizisyon
kurbanları, düğümler, bilmeceler bıraksın kendilerini sonsuzluğa
zamanın gururlu çocukları olarak.
Şimdi git. Dolunay kurttan ayrıldığında. İnsanlar deniz kızlarının
türkülerini söylemeyi unuttuklarında.
İhanetler zafer sayılmaya başladığında.
Git. Ormanın asi rüzgarıyla bırak beri. Ağaçların dallarında yapraklara
asılı kristal, kırılgan, donuk tuzlarla bırak.
Zamanla baş başa. Sonra. Yağmur toprağa. Toprak suya. Su buluta. Bulut
yağmura.



Şimdi sus. Deniz kızlarının türkülerine aç yüreğini. Çağlarca sakladığın
utançlarını. Zamanlardır gömdüğün günahlarını; çıkar topraktan teker teker
Günahlarını sev. Yeşili n gamzelerinden çaldığın gözlerinle günahkarsan eğer
sen, cehenneminde yanan bensem eğer. Ötesinden kime ne?
Şimdi git. Kokunu rüzgarlara bırakarak git. Usulca. Denize doğru.
Sıcağa doğru. Git. Yosun kokusunu karıştır düşlerine.
Aşkınla yanmaksa eğer cehennem, ruhumu teslim ederek beyaza tüm renkleri
unutup cenneti aramak niye?..
Aşkın gittiğinde bırakacağın cam parçalarından korkarsa eğer yüreğim,doğmak
En karasıyla. Bu gece. Yaşama ve ölüme. Aşka ve günaha . Dahası
niye?..Yaşamak niye....
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Haziran 2006       Mesaj #150
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
GÖKYÜZÜ NEDEN MAVİ

İş yaşamında önemli yerlere gelmiş bir grup eski mezun arkadaş grubu, üniversitedeki hocalarından birini ziyarete gitmişler. Çeşitli konular konuşulduktan sonra sohbet, işin yarattığı strese ve hayatın zorluklarına gelmiş. Üniversite hocası ziyaretçilerine kahve ikram etmek üzere mutfağa gitmiş. Değişik boy, renk ve kalitede bir çok fincanın bulunduğu bir tepsiyle geri dönmüş.

Bazısı porselen, bazısı seramik, bazısı cam, bazısı plastik olan fincanları ve kahve termosunu masaya koyup kahvelerini oradan almalarını söylemiş. Tüm eski öğrenciler kahvelerini alıp koltuklarına döndüğünde hocaları onlara şunu söylemiş:
- Farkına vardınız mı bilmem, zarif görünümlü, güzel, pahalı fincanların hepsi alındı. Masada yalnızca ucuz ve basit görünümlü fincanlar kaldı. Elbetteki kendiniz için en güzelini istemek ve onu almak çok normal. İşte bu demin bahsettiğiniz problemlerinizin ve stresin nedeni. Hepinizin istediği fincan değil kahve iken, bilinçli olarak her biriniz birbirinizin aldığı fincanları gözleyerek daha iyi olan fincanları almaya uğraştınız. Yaşam kahve ise, iş para ve mevki fincandır. Bunlar yalnızca Yaşam'ı tutmaya yarayan araçlardır. Yaşam'ın kalitesi bunlara göre değişmez. Bazen yalnızca fincana odaklanarak, içindeki kahvenin zevkini çıkarmayı unutabiliyoruz.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri