Arama

Hayata Dair - Sayfa 16

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 240.672 Cevap: 1.657
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
5 Haziran 2006       Mesaj #151
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Beni yanlış anlama Birtanem. Amacım kararan dünyanı dahada karatmak değil. Bir zamanlar ellerimde kocaman bir şamdanla dünyana girip içinde kararan ne kadar nokta varsa her bir köşesini aydınlatmaktı amacım , ama olmadı.
İçinde öylesine kuvvetli esen bir kasırga vardı ki , elimdeki mum alevi birden söndü ve bende seninle birlikte karanlığa gömüldüm.Şikayetçi değildim , nasıl olsa bir yolunu bulup seni çıkaracaktım aydınlığa. Ama olmadı sen inatla ban karşı durdun.
Sponsorlu Bağlantılar
Oysa ne kadarda mutluydum.
Hayatımdaki vaktin sanırım doldu , artık gitme zamanın geldi. Kim bilir belki bir yerlerde benim gibi sana ihtiyacı olan birileri vardır , zorla tutamamya seni.
Anladım ki insan ne kadar severse öfkesi de o kadar büyük oluyormuş. Kızıyorum ama sana değil , öfkemin zamansız gelişine .Senin şafağın daralıyor benim nefesim.
Ne zormuş ayrılık.
Hani hiç gitmesen , hiç bitmesen diyorum ama işte sadece lafta kalıyor. Ayrılığımız dünyanın yerle bir olması kadar zordu.Hiç hesaba katmamıştık aramıza girecek kilometreleri.
Ama bir türlü sevmedin benim şehrimi aydınlığımı sevmediğin gibi........ve gittin.
Şimdi gidişinin vurgunlarındayım!!
YAŞAMIYOR DEĞİLİM AMA BENDE BU ŞEHRİ SEVMEZ OLDUM.

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #152
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
AH O MASKELER
İnsanca olan her şeyden korkuyoruz.Duygularımızın açığa çıkaçağı fikri uykularımızı kaçırıyor. Perdenin arkasına saklanıyoruz. Sisli havaları çok seviyoruz. Kendimizi göstermemek için türlü türlü maskeler icad ediyoruz. Sonra o maskelerle yaşamaya başlıyoruz. Maske öylesine yapışıyor ki yüzümüze, bir süre sonra tenimizden ayrılmaz hale geliyor. Olgunluk maskesi ciddiyet maskesi bir gün birini bir gün diğerini takıp çıkıyoruz ortalığa.. Aklımız sıra güvendeyiz artık.

Hayata Dair Maskemizi düşürmeye kalkışanlara şiddetle karşılık veriyoruz. Ya kırıcı oluyoruz ya da arkamıza bakmadan kaçıyoruz. Zaman sa deli bir ırmak gibi akıp gidiyor önümüzden. Biz hayatımızı ''Bugün hangi maskeyi taksak'' sorularıyla tüketirken duygular bir bir yok oluyor içimizde.. Bir kez daha elimize asla geçmeyecek mutluluk fırsatlarını teperken yüreğimiz kıpırdamıyor bile. Öyle donmuş kanımız, öyle kanıksamışız ki maskeli yaşama etrafmızda tek tek gördüğümüz maskesiz insanları küçümsüyoruz. Küçümsemekle kalmıyor ayıplıyoruz da üstelik.

Sponsorlu Bağlantılar
Oysa onlar oldukları gibiler. İçleri neyse dışları da o. Sevinçleri hüzünleri çoşkuları, aşkları oldukları gibi yansıtabiliyorlar. Ve buu yapabildikleri için o kadar şanslılar ki. Peki kim zayıf şimdi? Yüzlerinde maske ile dolaşanlar mı. Duygularını saklamayan, dilediğince yaşayan içinde ki çoçuğu öldürmeyenler mi? Duygularımızın açığa çıkmasından korktuğumuz için biz zayıfız elbette. Dilimizin ucuna kadar gelen sözcükleri bir söyleyebilsek, bu zayıflığın üstesinden gelebileceğiz. İşte o zaman cesur olacağız , işte o zaman mutlu edeceğiz içimizde ki çoçuğu. Öylesine bir huzur yayılacak ki içimize, anlatamıyacağız, anlatacak sözcük bulamıyacağız.

Mutluluğun gerçek adı gerçek kaygı duymadan hissettiğini dilediğince söyleyebilmek olmalı.


cicek

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #153
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Başka Yaşamak



Bir başka yaşarim ben, seninle olmadigim gün
Gönlüm sana kirgin, sana küskün
Bilirsin hasta gönlümün çaresini amma
Devasiz yaşarim inan, bana gülmedigin gün

Bir başka yaşarim ben, seninle oldugum gün
Gönlüm sana tutkun, sana düşkün
Bilirsin gönlümün gizli yaresini amma
Devasiz yaşarim inan, bana gülmedigin gün

Bir başka severim, yok seni anmadigim gün
Gönlüm şadolacaktir, inanirim bir gün
Bilirsin hasta gönlümün çaresini amma
Devasiz yaşarim inan, bana gülmedigin gün

Bir başka severim ben,hep seni andigim gün
Gönlüm seni ister, deli gibi hergün
Bilirsin gönlümün gizli yaresini amma
Devasiz yaşarim inan bana gülmedigin gün
ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #154
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Güzel adamlar çabuk gider

Birkaç hafta önce aklıma düşmüştü... Bir tanışıklığımız da yoktu hani "merak ettim, nasılsınız" diyecek kadar... "İyi midir, bir parça da olsa düzelmiş midir?" diye soramadım kimseye. Arkadaşımla konuştuk uzun uzun. Ne güzel adamdır Aydın Güven Gürkan...
Birkaç hafta önce aklıma düşmüştü...

Bir tanışıklığımız da yoktu hani "merak ettim, nasılsınız" diyecek kadar...

"İyi midir, bir parça da olsa düzelmiş midir?" diye soramadım kimseye.

Arkadaşımla konuştuk uzun uzun.
Ne güzel adamdır Aydın Güven Gürkan...

"Biliyor musun?" demiştim arkadaşıma "Serap Aksoy ilk nişanlısını da bu hastalık yüzünden kaybetmiş." Haldun Dormen'in anılarında okumuştum. Diyordu ki; "Gencecik bir balerindi Serap. İki yıl boyunca ilgisini, sevgisini hiç eksiltmedi sevdiği adamdan. Sevildiğini bilerek yaşama gözlerini yumdu nişanlısı."

Hikâyeyi anlattığım arkadaşımın gözleri doldu...

"İnsan böyle bir hikâyede kadına mı ağlar gidene mi yoksa?" dedi...

Bilemedim...
Bilemiyorum...
Hayatın içinde ölüm de var ne yazık ki...

"Küçük sevinçler"den daha çoklar üstelik...

Türkiye adı gibi aydın, güvenilir bir insanını daha kaybetti.

Türk siyaseti çok yıllar önce kaybetmişti zaten...


***

Aydın Güven Gürkan'ı düşündüğümde o küskün fotoğrafı geliyor gözümün önüne...

Çok yıllar önceydi; gencecik bir gazeteciyle aşk söylentilerine karışmıştı adı.

Neden bilmem, benim ülkemde de, dünyanın başka yerlerinde de değerli olanı "değersiz" kılmaya yönelik bir çaba olur her zaman...

Bunu kimi zaman meslektaşlar yapar, kimi zaman rakipler, dost görünenler yapar, kimi zaman da basın...

Böyledir bu, böyle bir alışkanlıktır...
Genellikle adına aşk dediğimiz "kavram, duygu, durum"la kirletmeye çalışılır insanlar...

Çünkü aşk vurucudur,
Aşk güçlüdür, aşk "kirlidir"...
İşte yıllar önceki o saldırıdan sonraydı gördüğüm o fotoğraf.

Türkiye solu için tertemiz bir umut olmuştu.

Çalışandı, dürüsttü, temizdi...
Anlayamıyordu bu saldırıyı...
Anlam veremediği ve çok güvendiği öyle belliydi ki o fotoğrafta..

Aradan yıllar geçti.
Bir gün aşık oldu ve evlendi..
Serap Aksoy'la...


***

Serap Aksoy'a, Aydın Güven Gürkan'in kızı Burcu'ya ve bütün sevenlerine başsağlığı diliyorum.

Sabır diliyorum...
Dile kolay geliyor bunlar..
İnsan yaşamadan bilemiyor elbette...

Ellerinizin arasında eriyen bir erkek ya da kadını tutmaya çalışmanın ama başaramamanın acısını yaşamayan anlayabilir mi?

Sanmıyorum...
Serap Aksoy sevildiğini bilerek yolcu etti sanınm çok sevilen bir adamı...
İnsan kime üzüleceğini bilemiyor gerçekten..

Sevilirken gidene mi, gidenin ardından baka kalana mı?..
Tarih yine aynı cümleyi yazıyor işte:
Bütün güzel insanlar masadan erken kalkıyor...


***

Sevmek nedir diye düşünürüm kimi zaman... Bir şiir çıkagelir, yerini bulur zihinimin içinde... Can Yücel'in bu şiiri bana Serap Aksoy gibi, Gönül Hanım gibi, Gülnur gibi sevebilenleri anımsattı...

Buluşmak üzere
Diyelim yağmura tutuldun bir gün Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek öbür yanda güneş kendi keyfinde Ne de olsa yaz yağmuru Pırıl pırıl düşüyor damlalar Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın Dar attın kendini karşı evin sundurmasına İste o evin kapısında bulacaksın beni

Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege Denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni

Diyelim sapına kadar şair bîr herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt Meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım

Can Yücel

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #155
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kum Saati



Gücüm yetmiyor seni yalnız bırakıp gitmeye.
Gücüm yetmiyor yalnızca hayatına girmeye.
Kim çevirdi bu kum saatini tersine?
Gücüm yetmiyor tekrar onu döndürmeye.

Açıldı işte yeni bir oyunun perdesi.
Yoktur yüreğimde senden ötesi.
Bitiyor, bitecektir bu aşığının nefesi.
Gücüm yetmiyor bu oyunu bitirmeye.

Ellerim açık, yüreğim küskün semaya.
Yalvarırım gökyüzündeki bulutlara.
Yağdır yağmurları, değdir gözyaşlarıma.
Gücüm yetmiyor zaten onları kurutmaya.

Ya beni al bu dünyanın eteğinden.
Ya da onu sürükle peşinden.
İkimizden biri fazla aşk için dediğimden,
Gücüm yetmiyor yeterine.

Kim çevirdi bu kum saatini tersine?
Aşk ölümdür... sevme... sevme...
Sonsuza kadar gam olacak kanayan yüreğinde.
Gücüm yetmiyor içimdeki yaralı şaire.

Sessiz, derinden ummadığın bir anda gideceğim.
İzin vermedin yüreğime, sevmedin bileceğim.
Peşime düştüğünde izlerimi sileceğim.
Gücüm yetmiyor desem bile sensizliğe.

Ben bir şairim, rüzgarın önünde yaprak misali.
Şiirlerim anlatır durur hep seni.
Zulmün ellerinden tattım nefreti.
Gücüm yetmiyor daha ötesini söylemeye.

Kim çevirdi tersine bu kum saatini?
Ey sevgili! Hala üzerindedir ellerinin izi.
Şiir dizelerinde kalmış saçının teli.
Gücüm yetmiyor ki seni suçlamaya...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #156
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Zor Gülüm!



Zor gülüm zor!
Hayatı severmiş gibi yapması bile zor.
Sensizlik zor, solmuş çiçeğin yeniden açması zor,
Karanlıkta kalmış bir çocuğun hıçkırıklarını duymak da zor,
Masum bakışlı bebelerin gülümsemesini bu zamanlar görmek de zor,
Ağlayan bir gözü silmek de zor,
Bir bakıma yaşamak da zor,
Hayata atılmak gerçeklerle yüz yüze kalmak,
Dilinden düşen hecelerin soğukta donması;
Aşk şarkılarının yeniden alevlenmesi,
Yeniden mutluluk türkülerinin söylenmesi!
Zor gülüm zor.
Hayat zor herşey zor.

Gülleri solmasın diye her gün sulamak zor,
Dikene gülümsemek de öyle,
Severken gülü, dikene eli batırmamak da zor,
Zoraki gülüşlerin arkasındaki sahtekarlığı sezmek de zor,
Seni seveni bilmek, onun kim olduğunu öğrenmek de zor,
Yaşamanın asıl gayesini anlamak, onu uygulamaya sokmak,
Seni seveni bir an bile yanından ayırmamak;
Zor gülüm zor.
Hayat zor herşey zor.

Aslını bilmek, zulme karşı direnmek,
Doğruları söyleyip herkesi davet etmek,
Kalpazanlığa ********liğe aman vermemek,
Kökünden kazıyıp silmek, direnmek,
Adı için yaşamak ve ölümün her anında onun adını sayıklamak,
Aciz bir kul olduğunu anlamak ve ona yönelmek,
Tam bir kul olup hayatını vermek...
Zor gülüm zor.
Hayat zor herşey zor.

Namusluca yaşamak,
Herşeyi dalında koklamak,
Hiçbir zaman kul hakkına batmamak,
Adettir diye hayatınla kumar oynamamak,
İçkiyi sigarayı kökünden bırakmak,
Seni seveni ölümüne sevmek,
Canını uğruna esirgememek;
İnan ki zor gülüm zor.
Hayat zor herşey zor!!
Angelic_Girl - avatarı
Angelic_Girl
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #157
Angelic_Girl - avatarı
Ziyaretçi
>ASIK OLMADAN BIR DÜSÜN DIYOR CAN DÜNDAR :
>
>Evinin seni içine sığdıramayacak kadar dar olduğunu fark edeceksin...
>
>Sokağa fırlayacaksın...
>
>Sokaklar da dar gelecek...
>
>Tıpkı vücudunun yüreğine dar geldiği gibi...
>
>Ne denizin mavisi açacak içini, ne pırıl pırıl gökyüzü...
>
>Kendini taşıyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak
>kadar küçüleceksin...
>
>Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
>
>"Önemli olan sağlık." "Yaşamak güzel." "Boş ver, her şey unutulur."
>
>Sen hiçbirini duymayacaksın...
>
>Gözyaşlarından etrafı göremez hale geleceksin...
>
>Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarında
>ölmek isteyecek
>
>Kadar çok seveceksin...
>
>Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
>
>"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarın kıyamet kopacakmış" deseler başını
>kaldırıp ne
>
>Dedin?" diye sormayacaksın...
>
>Yalnız kalmak isteyeceksin...
>
>Hem de kalabalıkların arasında kaybolmak...
>
>İkisi de yetmeyecek...
>
>Geçmişi düşüneceksin...
>
>Neredeyse dakika dakika...
>
>Ama kötüleri atlayarak...
>
>Onunla geçtiğin yerlerden geçmek isteyeceksin...
>
>Gittiğin yerlere gitmek...
>
>Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
>
>Ama bile bile yapacaksın...
>
>Biri sana içindeki acıyı söküp atabileceğini söylese, kaçacaksın...
>
>Aslında kurtulmak istediğin halde, o acıyı yasamak için direneceksin...
>
>Hayatinin geri kalanını onu düşünerek geçirmek isteyeceksin....
>
>Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
>
>Herkesi ona benzetip...
>
>Kimseyi onun yerine koyamayacaksın...
>
>Hiçbir şey oyalamayacak seni...
>
>İlaçlara sığınacaksın...
>
>Birkaç saat kafanı bulandıran ama asla onu unutturmayan. Sadece bir
>müddet buzlu camin arkasından seyrettiren...
>
>Bütün şarkılar sizin için yazılmış gibi gelecek...
>
>Boğazın düğümlenecek, dinleyemeyeceksin...
>
>Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
>
>Sabahı iple çekeceksin...
>
>Bazen de "Hiç güneş doğmasa" diyeceksin...
>
>Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
>
>Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
>
>Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çıkana sarılmak
>isteyeceksin...
>
>Nafile...
>
>Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
>
>Rüyalar göreceksin, gerçek olmasını istediğin...
>
>Her sıçrayarak uyandığında onun adini söylediğini fark edeceksin...
>
>Telefonun çalmasını bekleyeceksin...
>
>Aramayacağını bile bile...
>
>Her çaldığında yüreğin ağzına gelecek...
>
>Ağlamaklı konuşacaksın arayanlarla...
>
>Yüreğin burkulacak...
>
>Canin yanacak...
>
>Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
>
>Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
>
>Onun sesini bir kez daha duymak için yanıp tutuşacaksın...
>
>Defalarca aradığı günlerin kıymetini bilmediğin için kendinden nefret
>edeceksin... Yasadığın şehri terk etmek isteyeceksin...
>
>Onunla hiçbir aninin olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek...
>
>Ama bir umut...
>
>Onunla bir gün bir yerde karşılaşma umudu...
>
>Bu umut seni gitmekten alıkoyacak...
>
>Gel gitler içinde yaşayacaksın...
>
>Buna yasamak denirse...
>
>Razı mısın bütün bunlara...?
>
>Hazır mısın sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
>
>O halde asık olabilirsin
>
>CAN DÜNDAR
helen00 - avatarı
helen00
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #158
helen00 - avatarı
Ziyaretçi
Alıntı
ThinkerBeLL adlı kullanıcıdan alıntı

Düş Hekimi'nden..

slaytı çok begendim bakalım biz napıcaz daha hyatın başındayız bazen niye bukadar karamsarım diyorum
ama biyanıt alamıyorum kedi içimde belkid eböyle yaratılmışımdır deyip geçiyorumyangn3ti
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #159
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Kelebekler Bir Gün Yaşar...

Adını Bile Bilmediğim Sen;
Bir kelebek misâli yıllarca kozamı örmek için didindim durdum. Herşey, gelmesi beklenen “seninle” paylaşılacak gelecek içindi. Sen benim, vücut bulmamış geleceğimdin adetâ... Yaşama gücümü, senin geleceğin günün heyecanından aldım hep... “Nasılsa o gelecek...” diyerek dünyanın bütün azabına, cefasına katlanmaktan geri durmadım. Öyle ya... Senin geldiğin o günü görmek, herşeye değerdi. Engelliydim; fakat asla bir engelli gibi hissetmediğim gibi bir engelli olarak da yaşamadım. Vücudum, beni taşımaktan bile aciz bir araçtan öte birşey olamadı asla... Ben, asla o olmadım.
Zaman zaman sen zannettiğim insanlar girdi hayatıma... Sayıca az da olsalar, her biri bir başka iz bırakarak ve sen olmadığın gerçeğini yüreğime haykırarak çekip gittiler. Çoğunlukla da “acaba sen misin?” diye sormama fırsat bile bırakmadan...

Hani diyor ya bir şair aşk için:

«
Sebep, bazı Leyla, bazı Şirin´di.
Hatrım için yüce dağlar delindi.
Bilek gücüm Ferhat ile bilindi,
Kuvvet benim, kudret benim, ter benim.
»

Ta lise çağlarımda sana aşık olduğumu hissederdim, senin kim olduğunu bilmeden... Sen benim her türlü fizik özelliğin dışında vücutsuz sevgilimdin, eşimdin. Çünkü sen, beni gelecekte bekliyordun; kozamı örüp te özgürce uçabildiğim günü bekliyordun gelmek için; buna inanıyordum. Bu hissediş, bu inanç, öyle kuvvetliydi ki çekilen hiçbir sıkıntı, bana mısın demiyordu. İçimde bilmeden yeşerttiğin bahar dallarının ve bu etsiz, kemiksiz sevdânın tesiriyle az mı şiirler söyledi bu çılgın yürek; az mı hikayeler yazdı?
Daha sonraları bunları okuyan insanlar, çok şeyler yaşadığımı zannettiler. Halbuki, hiçbir şey yaşanmamıştı henüz ve ne yaşanılırsa gelecekte yaşanılacaktı. Yazdıklarım, ya özlemlerimdi ya da “ben yaşasaydım, böyle yaşardım” deme ihtiyacıydı sadece...
Başkalarının geleceğim ve hayatım hakkında ne düşündükleri ve ne planladıkları zerre kadar önemli değildi. Bu emek benimse ve bu hayat bana aitse onu nasıl yaşayacağıma dâir karar da bana ait olmalıydı. Ayrıca, başkalarına, kendilerine yöneltilen üç beş takdir cümlesi yetebilirdi ama benim için bunlar hiçbir şey ifade etmiyordu. Çünkü, ben herşeyi geleceğim için yapmıştım; takdir edilmek için değil...
Amansız bir sabır ve bekleyişti benimkisi... Bunu herkes taşıyamazdı. “Beni o anlayabilir” diyerek çok kişiye açtım yüreğimi... Ama bu insanların ne kafalarında ne de bakışlarında asla kendimi bulamamam, hayallerimi kırdı hep ve bu kırıklar, yüreğimi kanattı. Sahip olduğum herşeye emek vererek ulaştığım bilindiği halde, bu emeğin görülmeyip yok sayılması gücüme gitmiyor değildi doğrusu...
«
BEKLEYİŞ
Bekledim bekledim, gözler ufukta...
Billûrdan sesinle‚ ruhuma ak da‚
Vuslatın hasreti‚ gönlünde bitsin!
Kalbime vurulmuş‚ nurdan kilitsin!
Bilmem ki ne yapsam‚ yârin olmaya!?...
Benimle var mısın‚ sevdâ dolmaya!?...
Bir ömür sen ve ben‚ sevgiyi içmek‚
Yürekler tek kâdeh‚ seninle göçmek
O sonsuz diyâra... Tut da elimden!
Ah senden başkası‚ bilmez hâlimden!
»
Ama herşeye rağmen senin bir gün çıkıp gelme ümidin yaşatıyor beni... Bu ümitle her sabah yatağımdan kalkacak gücü, yaşayacak, uçacak kuvveti buluyorum kendimde...Sabır ve ümitle ördüğüm kozadan çıkıp uçmaya başladım; ya sen nerdesin? Kelebekler, sabretmeyi bilirler, emeklerini asla esirgemezler fakat unutma ki ömürleri uzun olmaz!
Gel artık!
«
UZAKLARA...
Uzaklarda titrerken ümidimin ışığı,
Yakıcı bir ayrılık bestelenir içimde...
İçimde yalnızlığın tarifsiz kırışığı,
Tevekkül ilacını bitirdim bir içimde...
Varlığı görülmeyen benliğim acımakta,
Yokluğun denizinde kaybolur gemilerim.
Uzayıp giden zaman hasreti kaşımakta,
Sonsuzluk bana gelir, ben sonsuza giderim.
Bir sessiz tebessümde, bir kırık hayaldesin,
Bu rüyâ aleminin bilinmeyen güzeli.
Bırak da kaderimiz yüreğine “gel!” desin,
Ebedî mutlulukta kaybedelim ezeli...
Sonsuzluk zincirinin bir halkası olmalı,
Sevgi dolu teneffüs, içimize dolmalı!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #160
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Vaka-i Şahane-i Evren



Aylardan Temmuz, günlerden Cuma.
Hava yağmurlu, güneş küsmüş ağaçlara,
Bulutlar ağlamaklı, rüzgar bir farklı esiyor.
Sen ve ben yürüyoruz hızlıca
Hani o hep buluştuğumuz parktan geçerken bulutlar iyice coşuyor,
Hemen üstü yarı kapalı banklara gidiyoruz.
Oturuyorsun birden, ben de yanına oturuyorum, senin isteğinle.
Islak tenin değiyor tenime, başını omzuma yaslıyorsun.
Heyecanlanıyorum, beklediğim an geldi deyip hemen yapıştırıyorum;
"Seni Seviyorum"
Biraz şaşkın gözlerime bakıyorsun, büyüleyici.
O an sanki zaman duruyor.
Havadaki kuş olduğu yerde asılı kalıyor.
Birden nefesimi duymaya başlıyorum,
Sessizlik kalp atışlarımı hızlandırıyor,
Karnıma bir sancı giriyor.
Gözlerin hâlâ gözlerimde.
Yavaşça dudaklarını oynatıyorsun;
"Ben de seni" diyorsun.
Olamaz Allah’ım, inanamıyorum.
Az önce sendeki şaşkın bakışlar bende beliriyor.
Boynuna sarılıyorum, sımsıkı sarıyorum seni.
Bir daha saramayacağımı anlıyorum sanki.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri