Arama

Hayata Dair - Sayfa 26

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.687 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #251
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat hep kaçar, kovalamak çare mi?

Sponsorlu Bağlantılar
Kimi tanıdıklarım var; sürekli "bir şeyleri kaçıracak olmaktan korkarak yaşarlar. Ne yapsalar içlerindeki o duyguyu yenemezler. Hep endişeli bir telaş içindedirler. Hep son trene yetişmeye çalışır gibidirler.
Yanlış anlamayın; hızlı yaşayanlardan söz etmiyorum; bulduğu her istiridyeden inci çıkacakmış gibi yaşayan ama çekmecedeki incisini unutanlardan söz ediyorum. Hani tatil üstüne tatil yaparlar, gezerler, tozarlar ama yine de tatil dönüşlerinin o tatlı yorgunluğunu yaşayamazlar. Çünkü hemen meşum bir huzursuzluk sarıp sarmalar ruhlarını. "Gidilecek ne çok yer var ama imkân yok" diye ağlaşırlar. Paralarını biriktirir; ekleştirir ve durmadan bir şeyler satın alırlar. Peki, rahata ererler mi? Ne gezer! Çünkü her seferinde fark ederler ki, daha alınabilecek ne çok şey var, yetişmek imkânsız!
Severler, sevilirler; hatta o koşuşturmaca içinde âşık bile olurlar. Çünkü sıra aşka gelmiştir ve aşk da kaçırılmaması gerekenler listesindedir! Yine de durmazlar, durulmazlar. Karanlık bir ses gece gündüz fısıldamaya başlar bu kez: "Özgürlüğün elinden kaçıyor; tut, yakala onu!"
Ah şu modern hayat! O da az kışkırtmaz bu telaşı! 30 yaşına gelmeden önce görülecek on yer!50'sine gelip de geriye baktığında yapmış olmaktan mutluluk duyacağın 20 şey! Daha neler, neler! Eş dost karşılıklı nispet yapmalar, hasetler, özenmeler, sidik yarıştırmalar cabasıdır... Sonra gelsin iç buruklukları ve birbirinden uyuz ama dibine kadar samimi korkuların yarattığı bitkinlikler...
***
Oysa... Şimdi şuracıkta ne yapsak, orada yapılmamış şeyler kalır. Ne kadar çoğaltırsak çoğaltalım sahip olduklarımızı, başka şeyler eksik kalır, hiç tamamlanmaz.
Bir şeyi tutabilmek bir başkasının ellerimizin arasından kayıp gitmesiyle mümkündür.
Kimi sevsek, başka ihtimallerin boynu bükük kalır. Ve bir başka yere gitmek her zaman burayı ihmal etmektir. Yani, kabul etmesi zor tabii ama hayat hep kaçar... Hep bizden önde koşar, hep bizden daha hızlıdır. Arkasından koşmak fayda etmez.
Mehmet Eroğlu'nun yeni romanı Düş Kırgınları'nın kahramanı aşkın acılarını anlatırken "sorun âşık olup olmamak değil, aşktan elde ettiğinle ne yapacağını bilememek" diyor ya hani... Hayat da öyledir. Onunla ne yapacağını bilmiyorsan, istediğin kadar koş, koşuştur arkasından!
***
Varsın gençler ve zenginler şimdi söyleyeceğime inanmasın! Şu yaşa geldim ve artık daha açık seçik biçimde biliyorum ki, yaşanabilecek birçok şeyi yaşamamış olmak çok önemli bir dert değil. Hangisini yaşasan, yaşamadığın çok şey kalacak nasılsa! Ama yaşadıklarımıza ve yaşadıklarımızla ne yaptığımız önemli...
Ya yaşadıklarımızda çuvalladıysak?
Bodrum'da, Venedik'te, Barselona'da, İstanbul'da, nerede olursa olsun güzel kahvaltı masalarına yıkanmış bir yüzle ama bulanık ve kirli bir ruhla oturmuşsak...
Nice yatağı şehvetimizin ateşiyle yakıp kül etmiş olmamıza karşın sevgilimizi bir kez bile doyasıya öpememişsek...
Bu kaybı telafi etmek kolay mı?
Arzularımızın, özlemlerimizin, yaşamak isteyip de henüz yaşamadıklarımızın bizi içten içe kemiren cazip davetlerini inkar etmek sahtekarlık olur. Ama ya yaşadıklarımızı ucundan tutuyor, hep eksik bırakıyorsak? Ya her elde edişimiz duyumsuzluğumuzu kışkırtıyorsa? Ya başımıza talih kuşu gibi konuvermiş aşkları bile kısa sürede berbat bir kimlik – kişilik kavgasına çeviriyorsak?
İşte asıl o zaman yanmışız demektir.
***
Biliyorum, bu laflar iri ve iddialı laflar. Ama gerçek şu ki, karşısına çıkan her kariyer merdivenine tırmanmak isteyip de düşüp yara bere içinde kalan; her zevkin peşinde tatminsiz köle olup çıkan, belirsiz geleceğin çekiciliğine kapılıp şimdi yaşadıklarını ıskalayanları gördükçe böyle laflar etmekten kendimi alamıyorum.

Haşmet Babaoğlu

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #252
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Belki bilirsiniz, 11 Eylülden kurtulanlardan birisi bir şirket başkanıydı, çünkü o gün oğlu çocuk yuvasına başlamıştı ve önce oraya gitmişti.

Sponsorlu Bağlantılar

başka birisi kurtuldu çünkü sosis getirme sırası ondaydı.

bir kadın geç kalmıştı çünkü çalar saati zamanında çalmadı.

birisi NJ Turnikesinde takılmıştı çünkü bir araba kazası olmuştu.

bir tanesi üzerine yemek dökmüştü ve lavaboya giysisini silmeye gitmişti.

birisinin o sabah arabası çalışmadı.

bir tanesi telefona cevap vermek üzere yerinden ayrılmıştı.

birisinin, okuluna gitmek için yeterince hızlı hazırlanmamış mızmız bir çocuğu vardı.

bir tanesi iş yerine çıkan asansörü son anda kaçırmıştı.

birisinin, yeni aldığı ayakkabılar ayağını vurmuştu ve ise giderken yolda eczaneden yara bandı almak için oyalandı. bu sayede bugün hala hayatta.


bir dahaki sefere, eğer o sabah her şey ters gidiyor gibi gelirse,şöyle düşünün: "Tanrı şu dakikada tam da burada olmamı istiyor."
araba anahtarlarını bulamıyorsanız,
her trafik lambasında takılıyorsanız,
köpürmeyin; Tanrı sizi seyrediyor.

Tanrı sizi tüm bu küçük sinir edici şeyler ile birlikte korusun,bunların olası amacını anlamanız dileğiyle...

TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #253
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
HAYATIN ALTIN KURALLARI




Gögün her yerde mavi oldugunu anlamak için dünyayi dolasman gerekmez.
Bak, ayni zamanda da baktigini gören ol.
Geldigin zaman bosluk dolduran degil, gittigin zaman yeri doldurulamayan ol.
Her duyduguna inanma, elindekinin hepsini harcama ve istedigin kadar uyuma.
Seni seviyorum derken inanarak söyle.
Özür dilerken karsindakinin gözlerinin içine bak.
Ilk görüste aska inan.
Evlenmeden önce en az alti ay nisanli kal.
Asla baskalarinin hayalleri ile dalga geçme.
Derinden ve inançla sev.
Kirilabilirsin belki ama baska türlü de hayatini tam anlamiyla yasayamazsin.
Anlasmazliklarda dürüstçe savas.
Insanlar hakkinda konusulanlara inanip, onlar hakkinda karar verme.
Insanlari yargilarsan, onlari sevmeye zamanin kalmaz.
Insanlara beklediginden fazlasini ver ve bu isi yaparken kibar ol.
Yavas konus ama hizli düsün.
Sunu daima hatirla ki, büyük ask veya büyük yatirim daima büyük risk tasir.
Eger kaybedersen aklini da kaybetme.
Üç S'yi unutma:
Sevgi - herkese,
Saygi - kendine, baskalarina,
Sorumluluk - Tüm hareketlerin için.
Eger hata yaptigini farkedersen, hemen onu düzeltmeye bak,
bile bile devam etme.
Konusmayi sevdigin biriyle evlen. Yasin ilerledikçe sohbet her seyden fazla önem kazanacaktir.
Anneni sev, say, ara.
Sunu bil ki, bazen sessiz kalmak en iyi cevaptir.
Sevdiklerinle tartisirken, o ani önemse, geçmisi kurcalama.
Satir aralarini da oku, bilgilerini paylas.
Bilgi insani kuskudan, iyilik aci çekmekten, kararlilik korkudan kurtarir.
Dua et. Büyük güç verir.
Düsün. Daha da büyük güç verir.
Öperken gözlerini kapamayan sevgiliye güvenme.
Bazen istedigin bir seyin olmamasi senin için bir sanstir.
En iyi iliskin, birbirinize olan sevginiz, birbirinize ihtiyacinizdan fazla oldugu zaman olacaktir.
Sunu bil ki; karakterin senin kaderindir.
Sinirsizca sev, her gönülde çiçek olacagina, bir gönülde buket ol.
Sevgi için kollarini kapali tutma, sonra kendinden baska tutacak sey bulamazsin.
Içinden ne geliyorsa yap. Dogal ol.
Mutluluk, sorunsuz bir yasam degil, onlarla basa çikabilme yetenegi demektir.
Gülmek için mutlulugu bekleme, sonra tebessüm bile edemezsin
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ağustos 2006       Mesaj #254
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle yok değildim
Düşünürdüm neyi mi? Hep seni odalarda
Kimdi bana benziyen baktığım aynalarda
Senden başkası mıydı o sessiz beklediğim
Bir zamanlar sen vardın ya ben böyle değildim
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Sensizliği bu türlü benim kadar kim bilir
Akşam karanlığında herkes gider o gelir
En sevdiğim çiçekler çürümüş ellerinde
Kim bilir ağlamayı ölüp kendi kabrinde
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü
Ya bir şey olmamaksa sen olmak o yerlerde
Yaşamak nerde hani yaşamak gücü nerde
Bilinmez sensiz kalan yaşıyor mu ölü mü
Ya sensizlik ölmekse her gün bir başka türlü.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ağustos 2006       Mesaj #255
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SEVIYORUM DEMEK IÇIN GEÇ KALMAYIN

Seni seviyorum" diyebilmek...

15 yil kadar önceydi. Tommy'yi ilk o gün görmüstüm. 'Inancin Tarihi' dersimin ögrencilerinden biriydi. Uzun saçli, degisik bir gençti. Sinifta benimle en çok tartisan ögrenci oldu. Tanri'ya kayitsiz sartsiz inanmayi kabullenmiyordu. Mezun olurken bana, imali imali "Günün birinde Tanri'yi bulacagima inaniyor musun, hocam?" dedi...
"Hayir" dedim, yumusakça.
"Yaa..." dedi. "Oysa senin bu derste Tanri'yi pazarladigini saniyordum hocam..."
Kapidan çikip gitmek üzereyken arkasindan bagirdim:
"Tanri'yi bulabilecegini düsünmüyorum. Ama o seni mutlak bulacak, bir gün, eminim."

Tommy omzunu silkip yürüdü. Mezuniyetten sonra izini kaymetmistim ki, aci haberi kendisi getirdi bana. Ölümcül kansere yakalanmisti. Odama girdiginde zayiflamis, çökmüstü. Kemoterapi, o uzun saçlarini dökmüstü. Ama gözleri hâlâ piril pirildi.
"Birkaç haftalik ömrüm kalmis hocam" dedi.
"Sana bir sey sorabilir miyim?" dedim.
"Tabii," dedi... "Ne ögrenmek istiyorsun?"
"Sadece 24 yasinda olmak ve ölmekte oldugunu bilmek nasil bir sey?"
"Daha kötüsü olabilirdi. 50 yasinda olmak, kafayi çekmek, kadinlari becermek ve müthis paralar kazanmayi, yasamak sanmak gibi..."

Sonra niye geldigini anlatti: "Okulun son günü sana Tanri'yi bulup bulamayacagimi sormus, 'Hayir' yaniti alinca sasirmistim. Sonra 'Ama o seni bulur' dedin... Iste bunu çok düsündüm. Doktorlar cigerimden parça alip kötü huylu oldugunu söyleyince, Tanri'yi aramayi ciddiye aldim birden. Habis ur diger hayati organlarima yayilmaya baslayinca sabahlara kadar dualar etmeye basladim. Hiçbir sey olmadi... Bir sabah uyandigimda, ilahi bir mesaj alma yolundaki umutsuz çabalarimdan vazgeçiverdim, aniden. Ömrümün geri kalan vaktini, Tanri, ölümden sonra hayat falan gibi seylerle geçirmeyecektim. Daha önemli seyler yapma karari aldim. O zaman gene seni düsündüm.. 'En büyük mutsuzluk sevgisiz bir hayat sürmektir. Bundan daha kötüsü de bu dünyadan, sevdiklerine 'Seni seviyorum' diyemeden gitmektir' demistin. Son günlerimi bu eksigi gidermekle harcayacaktim iste... En zorundan basladim. Babamdan..."

Oglu yanina geldiginde babasi gazete okuyormus.
"Baba seninle konusmam lazim" demis, Tommy.
"Peki konus oglum."
"Yani çok önemli bir sey..."
Babasi gazeteyi 10 santim indirmis o zaman asagi: "Neymis o bakalim?"
"Baba, seni seviyorum. Bunu bilmeni istedim..."

Tommy gülümsedi, arkasini anlatirken.. Babasinin elinden yere düsmüs gazete. Hayatinda hiç yapmadigi iki seyi yapmis: Tommy'ye sarilmis ve aglamis.

Sabaha kadar konusmuslar. Babasi ertesi sabah ise gitmek zorunda oldugu halde.

"Annem ve kardesimle daha kolay oldu" diye devam etti Tommy. "Onlar da bana sarilip agladilar. Yillardir bana söylemedikleri, söyleyemedikleri seyleri anlattilar... Bütün bunlari yapmak için bu kadar geç kalmis olmama üzüldüm sadece. Ölümün gölgesi üzerime düsünce kalbimi açiyordum, bana aslinda çok daha yakin olmasi gereken insanlara."
"Tommy" dedim, "Sandigindan çok önemli seyler söylüyorsun, tüm insanliga... Sen Tanri'yi bulmanin en emin yolunu anlatiyorsun. Onu sadece kendine ayirmak, sadece ihtiyaç duyunca aramak ise yaramaz. Ama hayatini sevgiye açarsan o gelir seni bulur... Bunu anlatiyorsun farkinda misin?" Devam ettim: "Tommy bana bir iyilik yapar misin? Bunlari gelip sinifimda da anlatabilir misin?"

Bir gün tespit ettik. Ama Tommy gelemedi o gün. Ölümle hayati sona ermemisti tabii. Sekil degistirmisti. Büyük bir adim atmisti sadece... Inanmaktan, görmeye geçmisti.

Ölümünden önce son bir defa konusmustuk. "Söz verdigim derse gelemeyecegim. Çok halsiz ve bitkinim hocam," demisti.
"Anliyorum Tommy!"
"Benim yerime onlara sen anlatir misin hocam? Sen anlatir misin? Herkese, bütün dünyaya benim için anlatir misin?"
"Anlatirim Tommy" dedim... "Anlatirim, merak etme..!"

Insanlara "Seni seviyorum" demek için, ölümü beklemenize gerek yok. Simdi, hemen simdi baslayabilirsiniz. Baslayin ki, hayatiniz güzellessin, zenginlessin. Hem... Simdi baslamazsaniz, belki de söyleme sansiniz hiç olmayabilir...

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
11 Ağustos 2006       Mesaj #256
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bu Şehir Seni Bana Hatırlatıyor

Bu şehir seni bana hatırlatıyor.
Kalkıp yürüyorum sahil boyunca.
Her bakışında seni hatırlatıyor kaldırımlar bana.
Adını ilk kazıdığım bank ilişiyor gözüme.
Bakıyorum adına doya doya ve sonra saate bakıyorum saat bile aldatıyor beni o dakikalarda.
Deniz tüm sinsiliğiyle dalgalanıyor yüzüme.
Bense boş bir kayık gibi dalgalanıyorum ağır ağır güneşin battığı yere.
Yerdeki buzları görünce bakışların geliyor aklıma ve bir of çekiyorum karanlığın başladığı yere.
Ne kadar diye soruyorum bir demet sevgi sahildeki çiçekçiye al sana bedava diyor nedense.
Nedense üstüme üstüme geliyor biçare olduğumu gören herkes.
Herkes başka bakıyor sevene.Seven aldırmıyor olup bitene.
Biten aşk oluyor her adımda.
Adımla başlıyor adınla bitiyor güşüm.
Gülüştüğümüz bu şehirde.
Bu şehir seni bana hatırlatıyor bir akşamüstü.
Akşamüstü olunca sen çeip gidiyorsun ve bir sesin kalıyor aklımda.
Aklımdasın biliyorsun ama nedense hiç sormuyosun bu şehri bana.
Beni hiç görmüyorsun sana her bakışımda.
İçinde gizli tuttuğun bir şey var sanki
Sanki bu şehir seni bana hatırlatıyor...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ağustos 2006       Mesaj #257
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
adszec4 adszwm3


adszmh4 adszps6


adsznj7 adszwg1


adsznx3 adszvd5


adszfd7

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
12 Ağustos 2006       Mesaj #258
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT NEDİR ?

Hayat, skor tabelası tutmak değildir.
Kaç arkadaşınız olduğu ya da kaçının sizi arkadaş kabul ettiği değildir.
Bu hafta sonu için planlarınızın olması değildir. Hafta sonu yalnız olmanız da değildir.
Hayat, şu sıralar sevgilinizin olması değildir. Geçmişte kaç sevgilinizin olduğu da değildir.
Bugüne kadar hiç sevgilinizin olmaması da değildir. Sizi kimin öptüğü değildir.
Hayat, ailenizin serveti değildir. Hangi okula gittiğiniz değildir. Ne kadar güzel ya da çirkin olduğunuz değildir.
Giydikleriniz, ayakkabılarınız değildir. Ne çeşit müzik dinlediğiniz değildir.
Ne kadar akıllı olduğunuz değildir. Herkesin size verdiği akıl notu hiç değildir.
Hayat standart testlerin belirlediği kişiliğiniz de değildir.
Hayat, bir kağıda dökülmüş hayat hikayeniz ve bu hayat hikayesini kimin kabul ettiği de değildir.
AMA HAYAT;
Kimi sevdiğiniz, kimi incittiğinizdir.
Kimi mutlu, kimi mutsuz ettiğinizdir.
Sizin olanları koruyabilme ya da mahvedebilmenizdir.
Dostluklarınızdır.
Neyi söylediğiniz ve neyi kastettiğinizdir.
Hangi önemli hüküm ve kararları verdiğiniz ve de niçin verdiğinizdir.
İçinizde sevgiyi taşımak, büyütmek ve dağıtmaktır.
Ama en önemlisi, yalnız başına asla gerçekleştiremeyeceğiniz bir şeyi yapmak,
Hayatınızı, başka insanların kalbine dokundurabilmektir.
Başkalarının kalplerini etkileyecek yolu ancak siz seçersiniz.
Ve hayat bu seçimlerdir zaten.
Hayat silgi kullanmadan resim çizme sanatıdır.
Ve insanlar böyle büyürler...
Unutmayın;
Yaşama kendimizden ne katarsak, yaşamdan da onu alırız.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ağustos 2006       Mesaj #259
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kinimi, Savaşım Çıktığı Kadar Bağırıyorum...


çocukların oyunlarına düşen bombanın hedef şaşırmasıdır, savaş..
evine ekmek koşturan gençlerin sorgusuz,sualsiz infaz edilmesidir, savaş...
caddeler al ile yazılan gözlerdeki nefrettir, savaş...
evladının eve her geçikmesinde annenin yüreğine saplanan hançerdir, savaş...
ailesi için para kazanmanın insan öldürmekten geçtiği mecburiyettir, savaş...
can çekişen düşman 'insanına' yardım etmemenin,edememenin anlamsızlığıdır, savaş...
Filistinli düşler dünyasındaki bir çocuğun elindeki oyuncak tabancayla oynamasına ateş eden yetişkin İsrail zihniyetidir, savaş...
bomba seslerinden ürken her b****** annesinin bağrında ağlayışıdır, savaş...
'ateş etmeyin' feryadının kurşun hızı cevabıdır:savaş....
bir babanın ailesini dört mermili tüfekle dolap diplerinde koruma çabasıdır: savaş...
demokrasiyi kurşunların delikleriyle ilmeklemeye çalışanların masa başı oyunlarıdır, savaş...
'Allahım kurtar Bizi' yakarışının en cevapsız kaldığı bombardıman saatleridir, savaş...
SAVAŞ, acılar ovasıdır...
Üzgün, hüzünlü ve bir o kadar da geç doğar barış...
ama herşeye rağmen...
BARIŞ, mutluluğun tohumudur!
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Ağustos 2006       Mesaj #260
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Duygularımın dörtte biri

Dünyadan koptuğum, kelimelerin kifayetsiz kaldığı günlerdeyim.

Rüyada olsam... uyansam!!

Meğer varlığı canımmış. Meğer dünya onun sorularıyla, baskılarıyla, istekleriyle, güzelmiş. Meğer dünya o’ymuş..

Geç kalmış olmaktan korkuyorum. Son on yıldır korktuğum gibi. Yine...

Daha fazla sarılmalıydım.
Daha fazla öpmeliydim onu.
Daha fazla seni seviyorum demeliydim. Ve daha fazla dinlemeliydim tüm sözlerini. Canımı... Canıma can katanımı. Oturup karşılıklı sohbetler etmeliydim. Asık suratındaki asabiyet görüntüsünün, kişiliği olmadığını bilerek, mizacına kalbinin ne kadar ters düştüğünü şakalarla anlatmalıydım. Ama en çok gözlerinin taa içine bakarak gülen gözlerini daha çok güldürmeliydim. Öpmeliydim... Öpmeliydim...

“Huyları aynı ben, kopartıyor” dediğini oturup çekiştirmeliydim onunla. Hatta kızdırmalıydım sinsice... Sonra boynuna sarılıp kızgın gözlerine gülümsemeleri serpmeliydim “haklısın” diyerek, öperek...

Geç kalmış olmaktan korkuyorum.

Tüm iyi niyetlerimle: sırtımı yasladığım tek insanı, tek erkeği, bitmeyecek aşkımı, beni anlayan nadir kişiyi, kusursuzu geri istiyorum. Dualarımı yolluyorum evrene onun için.

Mutluluk kavramı anlam değiştirdi bu atmosferde. Artık acıların kıyısından geçiyor mutluluk anlayışım...

“Bu günkü gibi bir gün olur” dediğin günü erteleyelim... Uzaklaşsın... Lütfen biraz daha diren, lütfen.

Zaman bir bakışla, ruha dokunan bir lafla durabilir. Buna kabilim. Ama zaman, boş bir bakışla ve yıllarca tanıdığın bildiğin bir insanın “kimsin” demesiyle biter mi? Biter! Bitiyor. Canım acıyarak bitiyor!



Bütün enerjimi sana yolluyorum, bütün yaşama isteğim senin olsun Babam...

Biraz daha diren seninle yaşayacaklarım bitmedi henüz.

Sana bu hastane sandalyesinde yazdıklarımı gülerek okumak ümidiyle yaşıyorum.

Direnmeni istiyorum Babam

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri