Arama

Hayata Dair - Sayfa 24

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 267.687 Cevap: 1.657
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Temmuz 2006       Mesaj #231
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Duygu mu? Mantık mı?

Sponsorlu Bağlantılar
Tamı tamına 44 yaşındayım.Ocak ayında doğmuşum..yani oğlak burcu.İyi bir
arkadaş olur ama asla
iyi bir eş olamaz diye söylenir.
11 yaşında ilk defa ailemden ayrıldım.Yatılı okul sınavlarını kazanmıştım
ve Kastamonu Göl Öğretmen
Lisesi’nin yolunu tuttuğumda artık kendi ayaklarımın üzerinde durmanın ilk
adımlarını atmış oluyordum.
Babam beni okula bırakıp dönerken ağlamadım.
Yatılı okulları bilir misiniz?En azından askerliği bilirsiniz.Sabah kalkış
saati belli.İsterseniz biraz daha
şekerleme yapabilirsiniz ama kahvaltı saati de belli.3-5 dakika geç
kalırsanız aç kalabilirsiniz.
Üstelik daha yapılacak işler de var.Yatağınızı güzelce düzelteceksiniz,öyle
baştan savma değil..gergin olacak..
Bozuk parayı attılar mı zıplayacak.Yahu bu bozuk paralar herhalde bunun
için tedavüle çıkarılıyor.

Ondan sonra etüde geç kalabilirsiniz.gözleriniz hep saatte olacak.böylece
tam 6 yıl geçecek.sabah kalkış saatle,
kahvaltı,sabah etüdü,bayrak töreni,dersler,öğle yemeği,sonra tekrar
dersler,sonra akşam yemeği,akşam etütleri.
Sonra yatış.Koskoca yatakhanede bütün odaların ışıkları bile aynı saatte
sönmeli.Çok mu haksızlık ettim acaba,
bakın tuvalete gidişler saatle değil!
Bu hayattan sonra siz tabi ki zamana hiç önem vermeyeceksiniz.saat bilmem
kaçta bir yere yetişeceksiniz.
Eşiniz rahat.. Rahat hazırlanabilir.seyahate çıkacaksınız,olsun siz rahat
olun en fazla otobüs kaçar.

****
Arkadaşlıklar en ön plandadır yatılı okullarda.dile kolay tam 6 yıl ya aynı
sınıfta berabersiniz,ya aynı
yatakhane koğuşunda.hem de 24 saat.İnsanları cismin halleri gibi, her
halinde görme olanağınız vardır.
Katı halde,sıvı halde ve gaz halinde.Uykulu halini bilirsiniz,uykusuz
halini bilirsiniz.bakımlı ve bakımsız
halini bilirsiniz.üzüntülü iken nasıldır,sevinçli iken nasıl?
Ne zaman,neye kızar...neden sevinir.Kavgada kaçar mı?parası varken
nasıl,yokken nasıldır.
Senin paran varken nasıl?,yokken nasıl.Binlerce halde ve durumda
izlersiniz,görürsünüz onları.
Bu yüzden arkadaşım dediğiniz ve arkadaş olarak seçtiğiniz kişi hakkında
artık yanıtlanacak hiç bir soru kalmamıştır.Hiç görmediğiniz halde ailesini
bile tanırsınız,amcalarını,dayılarını,
halalarını,teyzelerini..o neyi biliyorsa siz de bilirsiniz.Siz neyi
biliyorsanız o da bilir.
Artık,her arkadaş birbirinin annesi ve babasıdır.hasta olduğunuzda onlar
size bakar.İlacınızı ve suyunuzu
onlar getirir.aç kalırsanız kendi ekmeğini verir,bir bardak çayı beraber
içersiniz.
Derse geç kaldığınızda bahaneyi onlar bulur.birinizin parası hepinizindir.
Yaz tatilinde öyle özlersiniz ki birbirinizi,yaz tatilini bile
istemezsiniz.
Bu hayattan sonra tabi siz arkadaşlarınızı da terk edebilirsiniz.hiç arayıp
sormazsınız bile.
Onlar aramadığında da hiç kafaya takmazsınız.
****
Yatılı öğrencilerin tamamı erkektir.okulda sadece bazı okul
görevlilerinin,öğretmenlerin kızları ile
civardaki köylerden bir kaç kız öğrenci vardır.sabah derse gelirler...ders
bitiminde de evlerine giderler.
Ders dışında yani sadece teneffüslerde de kendi aralarında konuşurlar.
Onları hiç tanımadan okul biter.
Cuma ve cumartesi akşamları okulun sinema salonunda sinemaya gider
öğrenciler.çoğunlukla yerli filmler
gösterilir.Hiç birisi mutlu sonla bitmez filmlerin.filmin kahramanları
birbirlerini sever,ama arada hep kötü
birisi vardır.Bir yolla aralarını bozar ve kahramanlar olayın aslında öyle
olmadığını anlatamaz birbirlerine.
Genellikle kadın oyuncu tam anlatacakken okkalı bir tokat yer.Gerçeğin
ortaya çıkabilmesi için birinin
ölümcül bir hastalığa yakalanması ya da kaza geçirip kör olması gereklidir.

Bu filmleri yıllar boyu seyrettikten sonra siz rahat.. rahat gerçek
duygularınızı rahatlıkla söyleyebilirsiniz.kızgınlıklarınızı,
sevinçlerinizi kısaca tüm hissettiklerinizi rahatça dışarıya
vurabilirsiniz.
*****
Tam bu yazıya başlayıp,bir iki paragraf yazmıştım ki,İnebolu lisesi
mezunlarının düzenlemiş olduğu
bir geceye katıldım.Genellikle 1980’li yılların başlarında bitirmişlerdi
liseyi.Kardeşim de İnebolu Lisesi
mezunlarından.
Aynı lise mezunu iki kişi benim de üniversiteden ev arkadaşım.Kardeşim ve
benim ortak arkadaşlarım
dolayısıyla ben de katıldım geceye.Geceye katılanlardan birisi bir anı
anlattı :
Okulun son günleri,iki arkadaş karar veriyorlar,bunlardan biri de olayı
anlatan kişi.gece yatakhanede
herkesi boyayacaklar uyuduktan sonra.Bunu yapıyorlar da.ayakkabı
boyasıyla herkesin ağzına,burnuna,
yüzüne sürüyorlar boyayı.Sabah kalkıyorlar,bunlar herkese gülüyor;herkes de
birbirine.
Anlatan arkadaş devam ediyor:
-“Yahu diyor.her şey normal de,herkes bana da bakıp gülüyor.Koştum aynaya
baktım.ben uyuduktan sonra,
hıyar beni de boyamış”
Masadaki herkes gülmekten yerlere yattı.
******
Babam da yatılı okulda okumuş.Kastamonu Göl Köy Enstitüsü
mezunlarından.Sonradan Göl Öğretmen Okulu
olmuş adı.Biz böyle başlamıştık.Bizim zamanımızda da normal liseye
dönüştü.Adı da Göl Öğretmen lisesi oldu.
Üniversite sınavı için İstanbul’a geldik 1979 haziran ayı idi.Sınava
Beyazıt’taki İstanbul Üniversitesi’nde girdim.
Sabah sınav için üniversite önüne geldik babamla.
Babam etraftan bazı öğrencilere baktıkça,bak şu yatılı okul öğrencisi...bak
bu da diyerek deneyimlerini
konuşturuyor kendince.Aslında hiç deneyim gerekmezdi ki!
Ona göre de disiplin çok önemliydi.iyi bir kıyafet iyi bir
referanstı.Gösterdiği tüm öğrenciler de benim gibi,
yazın o sıcağında takım elbise giymiş ve kravatlarını takmışlardı.
Sınav boyunca sorulardan çok,kravatımla savaştım durdum.gömlek
sırtıma,kravat boğazıma yapıştı.
Ceketim ağırlaştı da ağırlaştı.ama çıkaramadım bir türlü.
Yıllar sonra şimdi bile ceketimi kolay.. kolay çıkaramıyorum.
******
Yatılı okullardan sonra ne üniversite yıllarımda ne de askerlik boyunca
zorluk çekmedim ben.Hayata alışmıştım.
Zorluk bizler için yaşamın bir parçasıydı hep.Yaşamın benim için, içinde
zorluk olan kısım askerliğin bitimiyle başladı.
Benim için zorluk içinde,yatılı okullarda yaşanılan dostluk ve arkadaşlığın
bulunmadığı bir yaşamdı.
Gerek iş yaşamımda gerekse özel yaşamımda yaşadığım her an ve olayda o
yılların saf ,çıkarsız düşünce
penceresinden bakmaya çalıştım.
*******
Bunun yaşamın içindeki adı : “duygusallık” tı ve hiç de iyi bir özellik
değildi.
Mantıklı olunmalıydı.bizim yaşadığımız yıllarda değildik
artık.Hastalandın,ziyarete kimse gelmedi mi?
Kimseye sitemde bulunmamalısın.
İşi olabilir gelemeyebilir.bir-iki yıl telefon etmedi mi? Telefon edip de
hani o eski yıllar,arkadaşlıklar falan demeyeceksin?
Duygusallığın ne lüzumu var?

Siz siz olun...duygusal olmayın.duygusal biri ile arkadaş ta
olmayın.Evlenmek falan....sakın asla.
Yatılı okullarda okumuş olanlardan kesinlikle uzak durun.Hem yatılı okulda
okumuş hem de oğlak burcundan
olanlara hiç yaklaşmayın bile.Oğlak burcundan çocuklarınızı yatılı okula
göndermeyin.Hatta her türlü
olasılığa karşı,çocuğunuzun oğlak burcu doğmamasını bile planlayın.ne olur
ne olmaz diye doğan
çocuğunuzun adını bile mantık koyun bence.Havası olsun.

********
Peki ben ne halt yiyeceğim.bu saatten sonra oturup,her öğün yemek yerine
duygularımı yesem nafile.
Siz bana bakmayın..Ben hala okul yıllarındayım.Her Hababam Sınıfı filmi
seyredişimde ağlarım.
Her okul filmi seyredişimde ağlarım hatta.Çocuklarım da şaşkın.. şaşkın
yüzüme bakar.Özel bir çaba
sarf etmedim ama..şükürler olsun ki onlar oğlak burcu değil.Yatılı okula
da yollamadım.Zaten
devlet büyüklerimiz de mantıklı davranıp yılların Göl Öğretmen Lisesi’ni
duygusal öğrenciler
yetiştiriyor diye askeriye yapmışlar.Diğerlerini de yaparlar inşallah.

Çocuklarım,Hababam Sınıfı’nı seyrederken babam niye ağlıyor diye sorarlar
annelerine.
Şimdiye kadar hiç yanıt fırsatı vermedim .Hemen atladım her seferinde :
-Ne ağlaması oğlum.Okul filmlerinin nesine ağlanır ki?

GÖZÜME BİR ŞEY KAÇTI BENİM.

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #232
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
YAS 5
Anne ve babamin birbirlerine bagirmalarinin beni ne kadar korkuttugunu ögrendim.

Sponsorlu Bağlantılar
YAS 7
Mesrubat icerken gulersem ictigimin burnumdan gelecegini ogrendim

YAS 12
Bir seyin degerini anlamanin en iyi yolunun bir sure ondan yoksun kalmak oldugunu ogrendim.

YAS 13
Annemle babamin elele tutusmalarinin ve opusmelerinin beni daima mutlu ettigini ogrendim.

YAS 15
Bazen hayvanlarin kalbimi insanlardan daha fazla isittigini ogrendim.

YAS 18
Ilk genclik yillarimin keder, saskinlik, istirap ve asktan ibaret oldugunu ogrendim

YAS 24
Askin kalbimi kirabilecegini ama buna deger oldugunu ogrendim.

YAS 33
Bir arkadasi kaybetmenin en kestirme yolunun ona odunc para vermek oldugunu ogrendim.

YAS 36
Onemli olanin baskalarinin benim icin ne dusundukleri degil, benim kendi hakkimda ne dusundugum oldugunu ogrendim.

YAS 38
Esimin beni hala sevdigini, tabakta iki elma kaldiginda kucugunu almasindan anlayabilecegimi ogrendim.

YAS 41
Bir insanin kendine olan guveninin, basarisini buyuk oranda belirledigini ogrendim.

YAS 44
Annemin beni gormekten her seferinde sonsuz mutluluk duydugunu ogrendim..

YAS 46
Yalnizca minik bir kart gondererek bile birinin gonlunu aydinlatabilecegimi ogrendim.

YAS 49
Herhangi bir isi yaptigimdan daha iyi yapmaya calistigimda, o isin yaraticiliga donustugunu ogrendim.

YAS 50
Sevgi, evde uretilmemisse, baska yerde ogrenmenin cok guc olabilecegini ogrendim.

YAS 53
Insanlarin bana, izin verdigim bicimde davrandiklarini ogrendim.

YAS 55
Kucuk kararlari aklimla, buyuk kararlari ise kalbimle almam gerektigini ogrendim.

YAS 64
Mutlulugun parfum gibi oldugunu, kendime bulastirmadan baskalarina veremeyecegimi ogrendim.

YAS70
Iyi kalpli ve sevecen olmanin, mukemmel olmaktan daha iyi oldugunu ogrendim.

YAS 82
Sancilar icinde kivransam bile baskalariina basagrisi olmamam gerektigini ogrendim.

YAS 90
Kiminle evlenecegin kararinin hayatta verilen en onemli karar oldugunu ogrendim.

YAS 95 Ogrenmem gereken daha pek cok seyler oldugunu ogrendim.
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #233
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
SEVEBİLİR MİSİN?
Her şey sende gizli:
Yerin seni çektiği kadar ağırsın. Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın. Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin. Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün. Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yasadıklarını kar sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonunda ne kadar yaşarsan yaşa,
Sevdiğin kadardır ömrün
Gülebildiğin kadar mutlusun üzülme bil ki ağladığın
Kadar güleceksin...
Sakın bitti sanma her şeyi, sevdiğin kadar sevileceksin
Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın...
Bir gün yalan söyleyeceksen eğer
Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın...
Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın..
Unutma!
Yağmurun yağdığı kadar ıslaksın,
Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın,
Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü!...
Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin...
İşte budur Hayat!
İşte budur yaşamak,
bunu hatırladığın kadar yaşarsın!
Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün!
Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun!..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
29 Temmuz 2006       Mesaj #234
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Umutsuzluğun Limanında Bir Gemi




Sessiz bir gecenin kör karanlığında ilerlemek ne zordur, ne ürperti verir insana. Anlamsızlığın boşluğunda kalakalmak öyledir. Anlayamamak öyledir iste. Anlatamamak daha da başkadır., daha acıdır, daha çok üzer insani. İşte sen böylesin. Anlatamıyorsun dertlerini. En çok da neye yanıyorum biliyor musun? Ne istediğini bilemiyorsun. Simdi uyuyorsun, evet ağladığımı görmüyorsun. Görsen üzülürsün biliyorum. Yüreğin ağlar senin de, gözlerin değil. Umutsuzluğun limanında bir gemi var. Duruyor umuda yolculuk için yolcu bekliyor ama nafile, sen yoksun. Bir konuşsan neler söyleyeceksin kim bilir? Bana baba diyeceksin. Sana sarılacağım sımsıkı. Acili yılların ardında ilaç gibi gelecek bu bize. Kötü günleri unutup gideceğiz o gemiye. Bir an bir sevinç yaşadı gönlüm, bir umut doğdu yüreğime. Ama sonra, sen oradasın iste öylece uyuyorsun kanepenin üzerinde. Hepsi bir rüya, hepsi bir anlık umut iste. Simdi uyuyorsun orada öyle. Yalnız anlamadığım bir şey var. Sen farklısın, hayat dolu gözlerin acılara yenilmemek için umut ediyor. Umutsuzluğun açtığı yarayı sen iyi bilirsin. Sen günahlardan arınmış tertemiz bir meleksin. Her şeyden önemlisi sen, sen benim oğlumsun. Ve simdi uyuyorsun, uyumana bak sen küçüğüm, uyumana bak. Sen beni anlıyorsun ve beni benden iyi biliyorsun ama ya ben, ya ben seni ne kadar tanıyorum. Sen benim oğlumsun sadece... Resimler yapıyorsun kendince, fenada olmuyor hani. Maviyi seviyorsun, en çok da maviyi özgürlük olarak biliyorsun. Bakıyorum resimlerine derince bir şeyler görüyorum sonra içinde. Bir aile; sen, ben ve annen. Sen askere gidiyorsun güzelce davullar, zurnalar görüyorum resimde, sen el üstünde. Anlıyorum seni. Seni duyuyorum bebeğim. Seni seviyorum. Sen de söylüyorsun beni sevdiğini resimde. Sen konuşuyorsun bebeğim, seni anlıyorum. Sonra soruyorum, sen bana kendini anlat diyorum. Bir resim yapıyorsun hemen. Çiçeklerin arasında sen, yine mavi, yine özgürlüğün içinde duran, kocaman ışıl ışıl gözleriyle bakan bir adam. Evet sen adamsın simdi. Simdi uyuyorsun. Uyumana bak sen küçüğüm...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #235
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DÜŞÜNDÜM
Dusundum…
Hayata bir baslik atmadim…
Dusundum …
Ben ve hayat iki iyi arkadasiz.
Dusundum…
Hayata hep bir dusun degil, binlerce dusun penceresinden bakip gercege hangisinin daha yakin oldugunu gormek gerekir…
Dusundum..
Hayat gozlerimi acabildigim kadar acip en son noktaya kadar bakmak, sonrada yumup hicbir sey gorememek kadar kisa, hayat kisadan da kisa.
Dusundum…
Hayat kendimize yazdigimiz bir mektuplarin genel adidir. Gonderen kisminda ismimiz, alici kisminda adresimiz yazar.
Dusundum…
Aslinda zaman, okyanuslari besleyen su kaynaklarindan bile cok daha hizli akiyor.
Dusundum…
Aslinda hayat, olumun hep unutuldugu bir yasama ugrasidir.
Dusundum…
Aslinda hayat, uyku ile uyaniklik, dus ile gercek, yalan ile dogru arasinda az sonra uyanacagimiz anlik bir ruyadir.
Dusundum…
Aslinda hayat, gozlerim kapaliyken bile gorebilecegim bir suret, kulaklarim kapaliyken bile duyabilecegim bir ses ve her aynaya bakisimda bana bakan bir yuzdur.
Dusundum…
Aslinda hayat, birbirini goren aynalarin icinde uzayan sayisiz yollar kadar uzun, dokunsam tutulacak kadar yakindir.
Dusundum…
Aslinda kimse duslerinin terkine ugramadi. Hayat zaten bir dus! Bir gun dusecegiz topraga ve hayat denen bu dusten ilk kez uyanmis olacagiz.
Dusundum…
Hayatima iyi bakmaliyim. Cunku o kendine kusse, kimse bana yeni bir hayat hediye etmeyecektir.
Dusundum…
Yasamak buyudugunden beri hayati hep kucuk gordu.
Dusundum…
Olumun gozlerine yasarken bakarsak oda bize anlami olan sonsuz bir hayatla bakar.
Dusundum…
Olum sirasi gelmeden kimse siranin kendisinde oldugunu anlayamiyor.
Dusundum…
Olum Isimlerimizin basindaki beylik sifatlari tanimiyor..
Dusundum…
Aslinda olum, cevabi hep bilinen bir sorudur.
Dusundum…
Aslinda olum, sevgilinin bize gonderdigi bir mektuptur.
Dusundum..
Bazen bilmek kadar insana aci veren baska bir zitlik goremedim.
Dusundum..
Yanlisa yuruyuslerimiz korkutmuyor bizi…
Dusundum…
Kolay anlatiliyor acilar, kolay yaziliyor kolay yasanmiyor oysa.
Dusundum…
Murai merhabalar, topraksiz cicekler ve ikiyuzlu gonullerden nefret ediyorum.
Dusundum..
Her bakista ayalara yuzumuzden onlarca maske aliyor. Hangisi gercek yuzumuz secemiyorum.
Dusundum..
Cok vefasizim, telefon rehberindeki dostlarimin sayisi bir hayli azalmis.
Dusundum:
Ben yoksam kimse yoktur.
Dusundum.
Omuzlarinin uzerinde zirveye ciktigim insanlara sirtimi donmemeliyim.
Dusundum…
Otobuse ayakta bine ilk yolcu olmak istemiyorum.
Dusundum.
Geceye kacmayi sevmiyorum.
Dusundum…
Ben aski seslerden bir ses degil, butun sesleri susturan bir ciglik yapmak icin ariyorum.
Dusundum…
Aslinda ses sessizlikte anlam buluyor. Sessizlik her yerde konusabilen ses oluyor.
Dusundum…
Aslinda ben buyumekten degil, icimdeki sesi yitirmekten korkmaliyim.
Dusundum…
Ellerim kaleme, dusuncelerim kelimelere tutundukca yazmaktan ve okumaktan asla vazgecmemeliyim.
Dusundum…
Renklerin mavisini seviyorum diye siyahlardan nefret etmemeliyim.
Dusundum…
En degerli an icerisinde bulundugum andir. Cunku, az sonrasinin olup olmayacagi bilinmezdir.
Dusundum…
Ozgurluk bedeli gercekten cok agir olan bir mucevherdir. O yuzden herkeste bulun(a)maz.
Dusundum…
Bos vermek hicbir seydir. Hicbir sey bos vermek kadar anlamsiz degildir.
Dusundum…
Kalplerini yormayanlar dusuncelerimi cignediler. Cumlelerimin cani yandi.
Dusundum.
Insan kendi yasaminin yagmurlarinda islanma firsatini kacirmamali.
Dusundum…
Aslinda nankoruz…
Dusundum..
Umut Kafdagi’nin ardinda da olsa beklemeye deger..
Dusundum…
En cok beklenen en beklenmedik anda gelendir…
Dusundum
Anlasilamamak anlasilir bir durumdur.
Dusundum
Bu yaziyi oylesine yazmiyorum.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #236
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hangisine Yol Almalı

Bir yanım isterken
Karşı koymada
Bir başka ben
Bir doğru
Bir yanlış
Doğrusu hangi biri
Yanlış hangisi

Yanlış gördüğüm
Doğrulaşıyor
Doğrular
Yanlışlaşmakta
Acımasız tezatlar yaşanmakta
Hayat bu olsa gerek
Tezatlar üstüne kurulu gerçekler

Şimdiki yanlışım
Sonraki doğruma mı
Yoksa
Sonraki yanlışım
Şimdiki doğruma mı

Hangisine yol almalı...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #237
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kendimizi inandırmak
Önce evlendigimizde hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi. Evlendikten sonra, bir cocugumuz dogduktan hatta ardindan bir tane daha olduktan sonra hayatin daha iyi olacagina inandiririz kendimizi...
Sonra cocuklar yeterince buyuk olmadiklari icin kizar, onlar buyuyunce daha mutlu olacagimiza inaniriz. Bundan sonra, ergenlik donemlerinde cocuklarla ugrasmamiz gerektigi icin ofkeleniriz.
Kendimize, cocuklarimiz bu donemden cikinca daha mutlu olacagimizi, yeni bir araba alinca, guzel bir tatile cikinca, emekli olunca, yasantimizin dort dortluk olacagini soyleriz...
Gercek ise su andan daha iyi bir zaman olmadigidir. Eger simdi degil ise ne zaman?...
Hayatiniz her zaman mucadelelerle dolu olacaktir. En iyisi bunu
kabul edip her ne olursa olsun mutlu olmaya karar vermektir. En sevdigim sozlerden biri Alfred D. Souza'''' ya aittir. Der ki;
"Uzun zamandan beridir hayatin -gercek hayatin- baslamak uzere oldugu izlenimine kapilmistim. Fakat her zaman yolumun uzerinde bir engel,
oncelikle erisilmesi gereken birsey, bitmemis bir is, hizmet edilecek
zaman,odenecek bir borc oldu. Sonra hayat baslayacakti. Sonunda anladim ki bu engeller benim hayatimdi."
Bu gorus acisi, mutluluga giden bir yol olmadigini gosterdi.
Mutluluk yoldur, oyleyse sahip oldugunuz her anin kiymetini bilin ve mutlulugu, vaktinizi harcayacak kadar ozel biriyle paylastiginiz icin, ona daha fazla deger verin. Unutmayin, zaman hic kimse icin beklemez...

Oyleyse; Okulu bitirene kadar, 100 milyar kazanana kadar, Cocuklariniz olana kadar, Cocuklariniz evden ayrilana kadar, Ise baslayana kadar, Evlenene kadar, Cuma gecesine kadar, Pazar sabahina kadar, Yeni bir araba, ya da ev alana kadar, Borclari odeyene kadar, Ilkbahara kadar, Yaza kadar, Sonbahara kadar, Kisa kadar, Maas gunune kadar, Sarkiniz soylenene kadar, Emekli olana kadar,
Ölene kadar...

MUTLU OLMAK ICIN ICINDE BULUNDUGUNUZ ''''AN'''' DAN DAHA IYI BIR ZAMAN OLDUGUNA KARAR VERMEK ICIN BEKLEMEKTEN VAZGECIN. MUTLULUK BIR VARIS DEGIL,BIR YOLCULUKTUR.
"PEK COKLARI MUTLULUGU INSANDAN DAHA YUKSEKTE ARARLAR, BAZILARI DA DAHA ALCAKTA...
OYSA MUTLULUK INSANIN BOYU HIZASINDADIR."

Unutmayin "YARIN KIMSEYE VAAD EDILMEMISTIR"
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #238
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Öğrendikçe Nefret Ediyoruz Hayattan


Okul sıralarında başlıyor savaş. Leyla ile mecnun aşkı örnek gösteriliyor. Kavuşamayıp acı çeken sevgililer yaşamımızda bir yer ediniyor. Yada büyük bir komutanın zaferlerinden bahsediliyor. Öldür emri verdikçe ve öldürdükçe rütbe alıyor.yeni ölümlerin önü açılıyor...Bir film seyrediyoruz mesela.Başlarken,İlk aklımıza gelen " acaba katil kim ?" .Katil insan öldürdüğü için katil,Onu yakalayan ise katili öldürdüğü için kahraman! Ne tuhaf bir hayat bu
Asırlar önce krallık dönemleri vardı.Halk kral için çalışır,onu mutlu etmek için uğraşırdı.Yüzlerce,binlerce insan sadece bir kişinin mutluluğu için yaşardı...Biz kendi başımıza mutlu olamaz mıydık?yada mutluluk çok mu zor bir şeydi de,sadece birini seçip,yüzlerce insan, seçilen kişinin mutluluğu için yaşardık?!.mutlu olmak için kaç kişi gerek?kaç ölüm,kaç zulüm?...Şimdilerde etrafımıza baktığımızda mutlu olan birisi varsa,Onun mutluluğu yüzünden acı çeken birileri daha var...İnsanlar çok akıllıca bir sistem geliştirmişler.Buna " silahsız soygun "da diyebiliriz.Ortada kesici,delici aletler yok ama bir o kadar etkili beyinler var.Zeki olan ayakta kalıyor.Buna da beyin ölümü diyebiliriz...Kazandığımızda birileri kaybediyorsa,Bu mutluluğun gerçek adı ne?Bundan neden mutlu oluyoruz?Hani bizler hayvanlardan farklıydık! Hani bizim beyinlerimiz vardı!...Isırarak değilde,aç bırakarak zulüm ederek öldürdüğümüzde bunun adına insanlık mı diyoruz?.Öyleyse ben insan olmak istemiyorum...Bana geçici mutluluk nedir diye soran olursa,Güneşin batışı derim.Gün boyu savaşmaktan yorgun düşen beyinler,en azından dinlenmek için akşam vaktini beklediklerinde ve o an geldiğinde mutlu oluyorum...Keşke herkes uykuya daldığı an kadar gerçek ve zararsız olsa.Doğduğumuz an kadar akıllı olmayacakmıyız bizler?...Keşke herşeye yeniden başlasak.Mesela bir öğretmenimiz olsa ama bize hiçbir şey öğretmese.!Hep saf kalpli yaşasak.Ne olduğunu bilmediğimiz halde ısrarla " ben büyüyünce doktor olacağım " desek ve büyüyünce o doktorun ne iş yaptığını yine bilmesek...Kıymanın,etin,elmanın,armudun kilosunun kaç para olduğu bizi ilgilendirmese.Önümüze yüzlerce şeker almaya yetecek kadar para ve de sadece bir şeker koyup " seç " deseler,bizde o tek şekeri seçsek...Ana haber bültenleri yerine çizgi film seyretsek.Açık oturumlarda ilk okul aşklarımızdan bahsetseler...Kısacası yaşımız ilerlese de hep çocuk kalabilsek...Ne garip bir çelişki! Ben mutluluğun nerede gizli olduğunu öğrendim.(Mutluluk öğrenmemektir) Fakat bunun içinde yaşayıp öğrenmemiz gerekiyorsa, demekki bizler hiçbir zaman mutlu olamayacağız.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #239
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat bir sınavdı
En sevdiğim posterlerimden birinde şöyle yazar: "Hayat bir
sınavdır.Altı üstü bir sınav.Eğer bu gerçek bir yaşam olsaydı, size nereye
gideceğiniz ve ne yapacağınız söylenirdi." ne zaman bu esprili hayat
felsefesi aklıma gelse, hayatı fazla ciddiye almamam gerektiğini hatırlarım.
Hayata ve bize sunduğu birçok engele bir sınav, yada, sınavlar
dizisiymiş gibi baktığınız zaman, karşınıza çıkacak her engeli gelişmeniz
için bir fırsat olarak görmeye başlarsınız, ister bir sorun bombardımanı
altında olun, ister altından kalkılamıyacak gibi görünen sorumluluklar ve
engellerle karşılaşın , bunlara bir sınavmış gibi bakabilirseniz, daima
başarma imkanınız vardır.Sizi zorlayan engele tepeden bakmaya
başlarsınız.Ama bu engelleri,hayatınızı sürdürebilmek için mutlaka
kazanılması gereken savaşlar gibi görürseniz, sizi adamakıllı çetin bir
hayat bekliyor.Mutluluğu tatma ihtimaliniz olan tek zaman, her işinizin tam
istediğiniz gibi gittiği anlardır.Eh bunun da pek sık olmadığını hepimiz
biliriz.
Bir deney olarak, bakalım bu yöntemi önünüzdeki bir sorun üzerinde
uygulayabilecekmisiniz? Şu anda sizi üzen ergenlik yaşında bir çocuğunuz
veya, canınızı sıkan bir patronunuz olabilir.Konuyu bir sorun değil, bir
sınav olarak görmeye çalışın ve kendinize şu soruları sorun: "Bu konu neden
yaşamımda bulunuyor? Ne anlamı olabilir ve bunu aşabilmem için neler
gerekir? Konuya farklı bir açıdan da bakabilirmiyim? Bunu birçeşit sınav
gibi görmem mümkün mü?
Bu stratejiyi bir kez denerseniz , sorulara vereceğiniz karşılıkların
ne kadar değiştiğini görüp şaşıracaksınız. Eskiden ben yeterli zamanım
olmadığından yakınır dururdum.Oradan oraya koşturur , listemdeki herbir işi
mutlaka bitirmeye çalışırdım. Bunu yapamayınca da, çektiğim sıkıntı yüzünden
zaman çizelgemi, ailemi, koşullarımı, ya da, bir dolu başka şeyi
suçlardım.Sonra gerçeği anladım. Mutlu olmak istiyorsam, hedefim daha çok
zaman yaratabilmek için hayatımı düzenlemek olmamalıydı,bunun yerine, yapmam
gerektiğini sandığım şeylerin tümünü yapamıyacağımı anladığım noktaya karar
vermek olmalıydı. Bir başka deyişle, aşmam gereken gerçek engelim,
mücadelemi bir sınav olarak görmekten ibaretti.Konuyu bir sınav olarak
görebilmek hayatımdaki en büyük kişisel sorunlarımdan biriyle başa çıkmamı
sağladı.Hala arasıra zamanım yetmiyor, diye yakındığım vardır, ama
kesinlikle eskisi gibi değilim. Her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi çok daha
fazla öğrenmiş durumdayım.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Temmuz 2006       Mesaj #240
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Öğrendim ki..
*Öğrendim ki...Güveni geliştirmek yıllar alıyor, yıkmak bir dakika.
*Öğrendim ki...Hayatında nelere sahip olduğun değil kiminle olduğun önemli.
*Öğrendim ki...Sevimlilik yaparak 15 dakika kazanmak mümkün, ama sonrası için bir şeyler bilmek gerek.
* Öğrendim ki...Kendini en iyilerle kıyaslamak değil, kendi en iyinle kıyaslamak sonuç getirir.
* Öğrendim ki...İnsanların basına ne geldiği değil, o durumda ne yaptıkları önemli.
* Öğrendim ki...Ne kadar küçük dilimlersen dilimle her işin iki yüzü var.
* Öğrendim ki...Olmak istediğim insan olabilmem çok vakit alıyor.
* Öğrendim ki...Karşılık vermek, düşünmekten çok daha basit.
* Öğrendim ki...Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek, hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun.
* Öğrendim ki..."Bittim" dediğin andan itibaren pilinin bitmesine daha çok var.
* Öğrendim ki...Sen tepkilerini kontrol edemezsen, tepkilerin hayatını kontrol eder.
* Öğrendim ki...Kahraman dediğimiz insanlar bir şey yapılması gerektiğinde, yapılması gerekeni şartlar ne olursa olsun yapanlar.
* Öğrendim ki...Affetmeyi öğrenmek deneyerek oluyor.
* Öğrendim ki...Bazı insanlar sizi çok seviyor ama, bunu nasıl göstereceğini bilemiyor.
* Öğrendim ki...Ne kadar ilgi ve ihtimam gösterseniz, bazıları hiç karşılık vermiyor.
* Öğrendim ki...Para ucuz bir başarı.
* Öğrendim ki...Düştüğün anda seni tekmeleyeceğini düşündüklerinden bazıları kaldırmak için elini uzatır.
* Öğrendim ki...İki insan aynı şeye bakıp tamamen farklı şeyler görebilir.
* Öğrendim ki... Aşık olmanın ve aşkı yasamanın çok çeşidi vardır.
* Öğrendim ki... Her şartta kendisiyle dürüst kalanlar daha uzun yol yürüyor.
* Öğrendim ki... Hiç tanımadığın insanlar, iki saat içinde, senin hayatını değiştirebilir.
* Öğrendim ki.....Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
* Öğrendim ki... Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor.
* Öğrendim ki... Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da!
* Öğrendim ki...Tecrübenin kaç yaş günü partisi yasadığınızla ilgisi yok, Ne tur deneyimler yaşadığınızla var.
* Öğrendim ki... Aile hep insanın yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
* Öğrendim ki...Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
* Öğrendim ki... Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın
kendisini affedebilmesi gerekiyor.
* Öğrendim ki... Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
* Öğrendim ki... Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
* Öğrendim ki... İki kişi münakasa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
* Öğrendim ki... Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
* Öğrendim ki... Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar
sürüyor.
* Öğrendim ki... Bir insanı kazanmak çok zor, ama kaybetmek çok kolay.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri