Ziyaretçi
TINN
Acımasız insanlar, anlamsız cümleler gibi yakar canını.... Bocalar durursun zamanın içinde, mekan cehennem olmuştur... Bir kurşun sıkılır sanki beyninin içinden... Şimşeğe dönüşür gözlerinde, muhatabına yönelir. Bir yol bulsa girecektir düşünceden... Ama ateş, su içindedir, çare yoktur artık... Ve... Kara gecede, kör karıncanın ayak sesleri çekilmez olur... Tam da zurnanın zırt dediği yerde... Davul bile dayanamaz aşina olduğu sese..
“Nasılsınız?”
“Bakar mısınız?”
“Sayılır...”
“?”
Ruhumu iğdiş ettirdim de... Bakar’ım ben sadece... Hani olur da rayların üzerinden harfler geçer mi diye...
Ama hep kamburlu bahçenin gülleri kazanır savaşı... Düşüncesiz kelimeler, yılan gibi kıvrılıp yatar anlamı yakılan boş cümlelerde... Bir ölüm saklı, bir de mânâ işte bu çemberde...
Oyun mu bu şimdi...
Peki ya harfler geçmezse...
Rayları kaldır, geçti bile...
adına yaşam mı diyorsunuz ne diyorsunuz bu dünyada varolma savaşının bilmiyorum ama öylesine ağır geliyor ki taraf olmak öyle ya da böyle... her taraftan kıskaca alınmış bir ateş çemberi içerisinde birbiriyle savaşmaktan adı ne olursa olsun bıktım ve yoruldum ben artık.. sevgi savaşı, aşk savaşı, iktidar savaşı, para savaşı kimsenin çemberden çıkma şansı yok iken kimse birbirinden bir eksik ya da fazla değilken bu savaşın farkında olarak anlamsızlığını düşünerek sizinle bu çemberde kalmaktan bıktım artık...
bıkmakla kurtulunmuyor onun da farkındayım, çıkmak isteyince çıkamadığım bu çemberin içinde sadece ateşin azabı artıyor... çemberi daha da daraltıyor... daraldıkça daha çok yaklaşıyorum size, siz bıktığım insanlarıma...
bunaldım... hem de çok bunaldım...
gitmeliyim artık...
doğduğu cezaevinin bahçesine diktiği fidanla büyüyen bir çocuk gibi
gökyüzünü özgürlük özlemiyle seyrettiğini biliyorum
boşa heveslenme gönlüm
ölüm sana yaklaştırılana kadar
bu cezaevinden çıkış yok...
Boru değil sesin çıktığı yer, farkındayım... Yine de “tınn” gibi geliyor sanki.
Sahi siz nasılsınız?.
Sponsorlu Bağlantılar
“Nasılsınız?”
“Bakar mısınız?”
“Sayılır...”
“?”
Ruhumu iğdiş ettirdim de... Bakar’ım ben sadece... Hani olur da rayların üzerinden harfler geçer mi diye...
Ama hep kamburlu bahçenin gülleri kazanır savaşı... Düşüncesiz kelimeler, yılan gibi kıvrılıp yatar anlamı yakılan boş cümlelerde... Bir ölüm saklı, bir de mânâ işte bu çemberde...
Oyun mu bu şimdi...
Peki ya harfler geçmezse...
Rayları kaldır, geçti bile...
adına yaşam mı diyorsunuz ne diyorsunuz bu dünyada varolma savaşının bilmiyorum ama öylesine ağır geliyor ki taraf olmak öyle ya da böyle... her taraftan kıskaca alınmış bir ateş çemberi içerisinde birbiriyle savaşmaktan adı ne olursa olsun bıktım ve yoruldum ben artık.. sevgi savaşı, aşk savaşı, iktidar savaşı, para savaşı kimsenin çemberden çıkma şansı yok iken kimse birbirinden bir eksik ya da fazla değilken bu savaşın farkında olarak anlamsızlığını düşünerek sizinle bu çemberde kalmaktan bıktım artık...
bıkmakla kurtulunmuyor onun da farkındayım, çıkmak isteyince çıkamadığım bu çemberin içinde sadece ateşin azabı artıyor... çemberi daha da daraltıyor... daraldıkça daha çok yaklaşıyorum size, siz bıktığım insanlarıma...
bunaldım... hem de çok bunaldım...
gitmeliyim artık...
doğduğu cezaevinin bahçesine diktiği fidanla büyüyen bir çocuk gibi
gökyüzünü özgürlük özlemiyle seyrettiğini biliyorum
boşa heveslenme gönlüm
ölüm sana yaklaştırılana kadar
bu cezaevinden çıkış yok...
Boru değil sesin çıktığı yer, farkındayım... Yine de “tınn” gibi geliyor sanki.
Sahi siz nasılsınız?.

Hayata Dair
Ataol BEHRAMOĞLU



