Arama

Hayata Dair - Sayfa 37

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.587 Cevap: 1.657
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #361
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Hayat;
tatlı bir rüya gibi geliyor,
Sponsorlu Bağlantılar
dokununca kaybolacak gibi…
Tatlı bir rüya gibi esiyor,
estikçe ferahlatan düşüncede.
Hayat;
gözleri kapalı yürümeye benziyor
gittiğin emelin nerede olduğunu bilmeden
yürümek sessiz sessiz…
Hayat;
tattığım aldığım hava gibi yakın,
içtiğim su gibi berrak,
kokladığım gül gibi sade,
koynuma aldığım kız gibi taze;
duygular besler senin için.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #362
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
hani, bir kitap okumaya başlarsınız...
ilk satırlarda çeker sizi içine...
Sponsorlu Bağlantılar
öyle güzeldir ki anlatım…
tüm gerçeklik bir yana...
o kurgunun içine kapılır gidersiniz...
öyle kapılırsınız ki...

uzaklardan bir el uzanıp
tutar ellerinizden...
alıp götürür…
uzaklara…
kokusu ulaşır size dağların,denizin,çiçeklerin...
bir meltem okşayıp geçer teninizi...
dokunuşları hissedersiniz ya yüreğinizde...

hani, bilseniz de kurgu olduğunu...
o akışı bırakmak istemezsiniz...
bir yandan merak edersiniz ...
\"ne olacak?\"
bilirsiniz oysa...
hiç bir şey olmamıştır...
olmayacaktır...
her şey sadece ihtimaller bütünüdür...
ve o ihtimaller öyle yaşanılası…
ve o kurgu öyle gerçektir ki..
yaşadığınız ana baskın çıkar ya...

ama nedense...
“son” önemlidir hep...
o kitabın da sonuna ulaşmak istersiniz...
diğer yandan o kitabı bitirmek , o hayali tüketmektir…
bilirsiniz….
her sonun bir tükeniş olduğunu öğretmiştir hayat size...

okumak - okumaya kıyamamak bir çelişki olur içinizde...
oysa, çelişki daha çekici kılar o kitabı...
daha bir özümsemeye başladığınızı hissedersiniz o noktadan sonra okuduklarınızı...
her sayfada “son” a biraz daha yaklaştığınızı bilerek…
her sayfada biraz daha kaybederek…
her sayfada biraz daha tükenerek…
ve içiniz burkularak o “son” sayfa…
kitabın arka kapağını kapatırsınız usulca…
siz dışarıda kalansınızdır…

her şey ilk sayfa ile son sayfa arasında, avuçlarınızdadır şimdi…
sımsıkı tutarsınız birkaç dakikalığına ellerinizde…

bazı ilişkiler gibi…
hani, bitmesine kıyamadığınız…
tüm güzelliğine rağmen devam edemeyeceğini…
gideceği bir yer olmadığını…
sadece bir ihtimalin yaşandığını bildiğiniz…
bir ilişki gibi…
yüreğinizden bırakmak istemeden…
ama artık sadece dışından bakarak…
sımsıkı sarıldığınız birkaç dakika gibi…

ve sonra…
bir hayat kayar ellerinizden…
kütüphane raflarındaki yerini alır…
ara sıra sayfaları yeniden karıştırılmak üzere…

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
14 Kasım 2006       Mesaj #363
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Hayat
hayat acımasız ,hayat kahbe
biri ağlayıp diğeri gülerse
sevginin bittiği yerde
İNSANLAR AĞLAR

gönlünde kalmamışsa sevgiden eser
vermemişse hayatında kimseye değer
güller soluyorsa eğer
SEVGİLİ AĞLAR

kanlar dökülüyorsa dehşet içinde
her bir dert başka bir dert içinde
iyiliklerin bittiği yerde
BABA AĞLAR

dinleyin çocukların dilinden
savaşa hayır deyişinden
yüreklerinin en dibinden
DÜNYA AĞLAR

bitmez bu oyun ömür boyunca
dertler devalara doymayınca
ümitler bitince tükenince
BEN AĞLARIM...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Kasım 2006       Mesaj #364
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aslında bir kibrit kafi gündüzleri tutuşturup,
Gecenin gerdanına dizi dizi yıldızlar yapmaya.
Hani sabahın boyu yetişse uzanıp öpecek alnından Ay’ı
Bir de hep geç kalınmış ömrün son deminde gelmese ölüm
Belki böylesi dar gelmez giyindiğimiz mutluluklar

Mevsimlerin peşine takılıp ta,
Hüznü oradan oraya taşıyan yağmurlar gibiyim..

Sıcak avuçlarda buhar olup göğe karışan
Soğuk bakışlarda buz kesip anlamdan alabildiğine uzaklaşan

Seni bekleyişimin adı yok,

Hasreti çeke çeke uzaklara götüren çok vagonlu trenlerin de.
Hani giden gider de, geçmişi kalırya geride,
Onu hep yaşlı gözlerle bekleyen.
Zamanla dilindeki özlemi kırıverir zaman, en hassas yerinden

Çok geçmeden, çok geçiyor yokluğunun üzerinden,
Haram saatler diziliyor boğazıma uzadıkça sensizlik,
Tenhasına sere serpe uzandığım düşler de yetmiyor
Yorgun arzularımı kışkırtmaya
Verdiğim sözlere saklanmış militan kılıklı yalanlar yakayı ele veriyor bir bir
Tutuklayıp aynalara hapsediyorum
Sonra vicdanım delil yetersizliğinden serbest bırakıyor

Seni bekleyişimin adı yok
Dursun diye duvarlara çivilediğim zamanın da
Payıma düşen yalnızlığın zirvesinde,
Saçlarımla gizlice siyahını paylaşıyor gece.
O zaman, bu şehir bir kez daha düşüyor gözümden
Kalabalık kaldırımlarında adım adım eziliyor günahlarımın gölgesi

Sanki ben değildim külçe külçe acıların sahibi
Ağır korkuların ezip yel değirmelerine verdiği
Savrulmuş bedenimin, rüzgarında ölmeden dirildiği
Sanki sen değildin bırakıp giden
Üstüne üstlük hiç gelmemişken

Seni bekleyişimin adı yok..

Kurulmamış köprülerden geçmeye çalışan benliğimin de
Şiirlerim şahit olsun ki
İki satır arasına sığmıyor yalnızlığım
Ne nokta anlatabiliyor kararsızlığımı
Ne de virgül koyabiliyorum yılların ardına
Yenik düştü keşkelerim oynadığım oyunlara
Yine de teslim olmadım
Ama sen, namluda hüzün
Beni tam on ikiden vurdun
Seni bekleyişimin adı yok

GELMEYİŞİNİN DE !!!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Kasım 2006       Mesaj #365
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Thomas Cook, bir araştırma gezisi sırasında Atlas Okyanusu'nun bir yerinde; milyonlarca kuşun havada çığlıklarla daireler çizerek uçtuğunu görür.

Kulakları sağır edecek kadar yüksek sesle çığlıklar atan kuşlardan yorulanlar, okyanusun dev dalgalarına atılarak intihar ederler.

Bu olayı yıllar boyunca birçok balıkçı görür, birçok bilim adamı araştırır.

Kuş bilimcileri yaptıkları araştırmalarda göçmen kuşların farklı yönlerden gelerek okyanusta bu noktada birleştiklerini keşfederler; ancak intihar etmelerinin nedenini çözemezler.

Yıllar süren araştırmalar sonucunda bu trajik olayın yaşandığı yerde bir ada olduğunu, kuşların göç yolu üzerinde bulunan bu adanın deprem sonucunda okyanusa gömüldüğünü bulurlar.

İnsanların yokluğunu bile fark edemedikleri ada; kuşlar için göç yollarının vazgeçilmez durağıdır. Kuşlar, binlerce yıllık alışkanlıkla adanın yerini bilmektedirler ve yıpratıcı bir yolculuktan sonra aradıkları adayı bulamayınca yorgunluktan bitkin düşen bedenlerini çığlık çığlığa okyanusun sularına gömmektedirler?
Peki ya siz?

Sizin hiç bir adanız oldu mu? Yaşamın uzun göç yollarında size bir yudum taze soluk verecek,

yolunuza dinç devam etmenizi sağlayacak bir adanız var mı?

Bir gün yerinde bulamazsanız, ille de ulaşmak ve sığınmak için başınızın döndüğü ve dengenizi yitirinceye kadar kanat çırpacağınız bir ada yaratabildiniz mi kendinize?

Sınırsızca her şeyi paylaşabileceğiniz bir dost!

Yola birlikte çıkacak kadar güvendiğiniz bir arkadaş, daima huzur ve mutluluk verecek biri,

ulaşmak için yıllardır uğraş verdiğiniz bir amaç edinebildiniz mi?

Yılbaşında şöyle daha bir yakın bakın çevrenize?

Size gelen, sizin gittiğiniz, sizi bulan, sizin bulduğunuz kaç ada var çevrenizde?

Kaç tane durup nefeslendiğiniz ada yaratmışsınız kendinize?

CAN DÜNDAR
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Kasım 2006       Mesaj #366
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

HAYATA DAİR

Her gün onlarca mail alırız : Bunların çoğu işle ilgilidir ve genellikle iş tamamlandıktan sonra silinir.. Arkadaşlarımızla haberleşiriz…Bir süre sonra bunlar da silinir…Zaman zaman maillerimizi gözden geçirir, güncelliği kalmayanları sileriz…Bu arada öyle mailler gelmiştir ki, ekinde ya çok güzel bir hikaye, ya bir şiir, ya güzel bir söz, ya bir betimleme vardır ve her seferinde o maili silmeyip pas geçeriz…

Mail box’ımızı tamamen boşaltmamız gerektiğinde, bu tür mailleri yine silemeyiz, bir doküman altında toplarız..Ve bu dokümana bir isim vermek gerekir.. Konusuna göre isim veremeyiz, çünkü hemen her konu ile ilgili bir şey vardır bu doküman da.. İşte bu yüzden editör bu dokümana “hayata dair” ismini vermiştir. Ve bunlardan sitenin içeriğine uygun olanlarını kullanıcılar ile paylaşmak amacı ile bu bölümü oluşturmuştur.

Sitenin diğer bölümleri gibi bu bölümde de başlangıçta çok az doküman olacak, ancak her ay bunlara yenileri eklenecektir.. Editörün arşivinin yanısıra kullanıcılardan gelecek bu tür dokümanlara da sitede yer verilecektir..

Yalnız burada şöyle bir sorunla karşılaşılmıştır: Gelen yazılardan bir kısmı belirli bir kitaptan, köşe yazısından vb. alınmış olup kaynağı belirlidir. Bu tür yazılara kaynağı belirtilmek sureti bile olsa yazarının izni olmaksızın sitede yer verilmemeye çalışılacaktır…Fikri eserlere saygı, böyle bir yaklaşımı gerektirmiştir…

Gelen yazılarda kaynak belirtilmiş ise yukarıdaki yaklaşım izlenmiş ise de, kaynak belirtilmeyen yazılarda aynı hassasiyet gösterilememiştir.. Bu sitede yayımlanan yazılar, editöre gelen maillerden kaynak belirtilmemiş olanlardan seçilmiştir…Bunların arasında belirli bir kaynağa ait olduğu konusunda bilgi alınanlar olursa yayımdan kaldırılacaktır.

Bu bölümde yer alacak yazıların aşağıdaki kriterlerden birine uygun olması amaçlanmıştır ;
    • Yazarından izin alınmış olması,
    • Site kullanıcılarına ait özgün yazılar olması,
    • Anonim olması ,
Kullanıcılardan, kendilerine ve çevresindekilere ait özgün öyküler beklenmektedir. Belki de Türk usulü “Tavuk Suyuna Çorba” öyküleri bu siteden çıkacaktır…Kimbilir.. Kaynağı belirli dokümanların kaynağı belirtilir ise, editör eser sahibinden sitede yayımlanması konusunda gerekli izni almaya çalışacaktır.

McOzden
green almond - avatarı
green almond
Ziyaretçi
17 Kasım 2006       Mesaj #367
green almond - avatarı
Ziyaretçi
adszpe5
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2006       Mesaj #368
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Kasım 2006       Mesaj #369
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Renksiz Masallar
yok Mavinin alacasında kaybolan gece yıldızlarını göremedim
Zaman tedirgindi ayırmaktan renkleri
Sarhoş sokaklardaki ıssız kedi misali korkarım gölgemden
Sendelersem bir taşa takılıp yere çakılmadığıma şükreder ağlarım
Kaldı mı kelimelerin bir anlamı şimdi?
Onları ardı ardına dizip cümleler yazan parmaklarımın peki?
Anlamsız hayatıma bir gece güneş doğacak mı
Orantısız büyümüş bedenim; yüreğim çocuk kalmış
Büyümeye isyan etsem sesimi duyan olur mu
Islak duvarların ardında kırmızı geçmişim
Kahve tonlarındaki anlarımda bir damla aşk kalmış
Yeşil gökyüzünde mor martılar vardı ben çocukken
Turuncuydu annem lacivertti babam...

Ben çocukken renkler vardı
Şimdi renklerin adı var sadece
Göz yaşlarımın bile bir anlamı vardı ben çocukken
Topum patlar, bisikletten düşerim, kafam gözüm yarılır, ağlardım
Oysa şimdi yok yere ağlıyorum
Sebepler küçüldü ben büyüdüm belki
Çok umutlar ettim, sıktım suyu çıktı
Şifa niyetine içirdim eşe dosta
Ben büyüyünce duydum sessizliğin sesini
Gerçek masallar anlattım çocuk yüreğime
Üç başlı devlerle ağzından alev çıkaran ejderhalarla savaştım
Hep yendi prensler kurtuldu prensesler
Mutlu sonla bitti her masal
Gerçek masallar da bitince ben büyüdüm; yüreğim büyüdü..
Hani çocuktu yüreğim
Öyle zannetmiş...
Yine zannetmeler köşe kapmacası oynamış
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
18 Kasım 2006       Mesaj #370
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Belki, Tanrı yanlış insanlarla tanışmamızı istedi
doğru insanı tanımadan önce, böylece en sonunda
doğru insanla tanışdığımızda, bu hediyenin ne yüce olduğunu
anlamamız için.

Belki, mutluluk kapısı kapandığında, başkası açılıyordur,
fakat böyle zamanlarda kapanan kapıya öyle uzun bakarız ki, bizim için açılan diğer kapıyı görmeyiz bile.


Belki, en iyi arkadaşlık, sallanan bir koltukta beraber sallandığınız,tek bir kelime etmediğiniz, ve giderken bunun hayatınızdaki en iyi sohbet olduğunu düşündüğünüz kişilerde saklıdır.

Belki, elimizde olanın kıymetini kaybettiğimizde anladığımız doğru olabilir, fakat elimize gelene kadar neler kaçırdığımızın farkına varamadığımız da doğrudur.
Birine sevginizin tümünü sunmak, asla sizi de aynı şekilde seveceğinin garantisi değildir.


Sevgiye karşılık beklemeyin; Sadece sevginin karşıdakinin kalbinde büyümesini bekleyin; fakat olmazsa da, sizin kalbinizde büyüdüğüne emin olun.
Birine çarpılmak için bir an yeterlidir, birinden hoşlanmak bir saat, ve birini sevmek içinde bir gün yeterlidir, ama birini unutmak ise bir ömür sürer.

Görünüşe aldanmayın; kandırıcı olabilir. Zenginliğe aldanmayın; yok olur gidebilir. Sizi güldüren birini seçin çünkü karanlık bir günü aydınlatan şey bir gülümsemedir.
Kalbinizi gülümsetebilen birini bulun.


Öyle zamanlar vardır ki, bazen birini öylesine çok özlersiniz ki, onu hayallerinizden çıkarıp, gerçek hayatta kucaklamak istersiniz. Hayal etmek istediğiniz şeyi hayal edin, gitmek istediğiniz yere gidin, olmak istediğiniz kişi olun, çünkü yaşayabileceğiniz tek bir hayatınız var, ve tüm bunları yapabilmek için tek bir şansınız.

Sizi tatlı kılacak kadar yeterli mutluluğunuz olsun, güçlü kılacak kadar acı deneyiminiz, insan kılacak kadar üzüntünüz, ve sizi mutlu kılmaya yetecek kadar umudunuz
olsun. Daima kendinizi başkalarının ayakkabılarına koyun. Eğer ayaklarınız acıyorsa, o kişininkiler de acıyordur


En mutlu kişiler, herşeyin en iyisine sahip olanlardır

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri