Arama

Hayata Dair - Sayfa 48

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.249 Cevap: 1.657
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #471
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir08pic1

Sponsorlu Bağlantılar
siir08bar
siir08pic2
Giderken yağmur vuruyordu camlara
Yağmurun sesine karışmıştı ayak seslerin
Çaresizliği ve umutsuzluğu yaşayan biri kalmıştı geride
Ve ben, ve sen, ve sevgi ya aşkımız?
Bitmişti... Hepsi bitmişti...
Geride ise küllenmeye başlayan bir aşkta
Hala bir rüzgar bekleyen
Bir ateş parçası kalmıştı
Ve bir rüzgar bekliyordu yeniden alevlenmek için
İlk ayrılıktı bu...
İlk aşk ve ilk ayrılık...
Giderken sessizliği öğrettin bana
Giderken hüznü öğrettin
Hiç gelişin olmadı zaten...
Bazen içimdeki umut bir mum oldu
Karanlık gecelerde seni aramak için
Lakin rüzgara karşı yürüdüğümün farkında değildim...
Ve şimdi...
Her yağmur sesinde seni düşlerim
Her yağmur sesinde seni özlerim
Ve hala giden sevgili seni beklerim
Seni beklerim... Yağmur yüreklim...


Kadir Taşkıran
siir08min
siir08line




Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #472
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Hayata Ve Hüzünlere Dair

Sponsorlu Bağlantılar
Yağmurlu bir gündü. İçimizdeki kayıp kentlere, asla ehlileştirilemeyen
bakışlarımızın ateşinin isyanını haykırıyorduk. Ölümün tüm acımasızlığıyla teslim aldığı bedenlerin çaresizliği gibi damlıyordu alnımızdan bir bir hatıralarımız. Kanayan yanlarımızı sarmaya çalışırken, içimize ıslak tenimizin yorgun teri dökülüyordu. Ellerimizle yüreğimize daldıkça yaşanan onca acılarımıza karşı, direniş dinamiklerimiz iflas ediyordu sanki. Eşsiz yanan bir ışığın karanlığa düğümlenmesi gibi teslim aldı bizi zaman içinde sessiz yaşadıklarımız. Onca yaşanan ve dilimizde defalarca tekrarı söylenen hüzünlü melodilere biat etme yerine, baş kaldırıyı tercih etmiştik. Ve bu başkaldırı yazgımıza karşı bir intikam değildi. Belki de tenimizde yeni bir ölüm yaşama telaşıydı yada yeni bir ölüm yaşama hazırlığı. Ölmek ve gökyüzünün bizim için söyleyeceği yeni şarkılara uyanmak istiyorduk. Bunun içinse kaç tane yıldızın duasını almamız gerektiğini yada kaç kutsal meleğin gücünde yakarışta bulunmamız gerektiğini bilmiyorduk. Yinede ne olursa olsun, bir yerlerde yaşanılan baharlardan taze bir gül kokusu geliyordu burnumuza ve hızlı adımlarla gitmeye çalışıyorduk gül kokusunun geldiği yere doğru. Avuçlarımızda biriken sorunlar konuştukça hafifliyor, kirpik uçlarımızdan süzülür gibi yer küreye karışıyordu ve biz göz bebeklerimizde yenileniyorduk.

Yiğit bir savaşçının soluğundan dökülürcesine benliğimizi arıyorduk kelimeler arasında. Dertlerimizi saldıkça o yiğit bakışlara, kızıl bir gül açıyordu sanki yüreğimizden süzülen umutlarda ve alnından öpesim geliyordu iki dağ arasında ölen savaşçıları.

Dökülen, çürüyen ve eskiyen bir çok hatıranın esir aldığı bir bedenin orta derecede akan gözyaşları olarak, hafızamıza biriktirdiğimiz ve bilincimizin altına kazıdığımız daha az hüzünlere giden yolu arıyorduk. Uzaklarda bir yerlerde, örtüsüyle gizli olan mavi bir hayatın bu onurlu duruşumuza göz kırptığını iliklerimde hissediyordum. Belki de bu hislerin bilinciydi bizi hayatın ipine sımsıkı saran. Geçtiğimiz tozlu yollara iki beden uzandığımızda, gelecekte bizleri karşılaması muhtemel mutsuz birkaç kaldırım taşının o kadarda yaşanılmaz olmadığını o anki gülümsemelerimizden anlıyorduk. Gözlerimizde bir çok göz yaşından arta kalan nemli izler vardı belki. Her şeye rağmen hayatın ve yaşamın ismini çizmiştik yüzümüzün acılarla dolu hatlarına. Ve olgularımızla yüzleşmek için bir dahaki mart ayını beklemeye hiç de niyetimiz yoktu. Bu halimizin akıl yada bilim yoluyla bir açıklamasını aramıyorduk. Çünkü aşkın bıraktığı hüzünlere dair yaşamların ilim yada akıl yoluyla açıklamaya elverişli olmadığını biliyorduk. Mavi yaşamlarda gizli bakışların seyrinde, evrenin sonsuzluğuna büyüyen asırlık çınarın özgür gölgesine uzanır gibi, ölmeye yada tükenmeye yüz tutan tüm yanlarımızı yeni bir yaşam ateşi sarmıştı. Alışkanlıkların, yüzeysel tutsaklıkların ilkel ve gerçeklikten uzak olan yanını aşk diye sananların tekrarının bir daha olmaması dileğiyle. Olursa böylesi yaşamlar, mutluluğu kısmen hüzünlerimizle soluyarak bu hayatların doku örneklerini incelemeye alıp genlerine baktıktan sonra, bir sonraki hayatlara daha onurlu doğmalarını sağlamak amacıyla, ey hayata ve hüzünlere inananlar gün ışığına çıkın artık.



Orhan Demirtaş

C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #473
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir13pic1
siir13baslk
Bir beyaz gemiydi ayıran onları
Kadın güvertedeydi, adam rıhtımda
Şimdi unuttum yüzünü kadının
Adamın gözleri aklımda

Kana bulanmış bıçaklar gibi
Uzun kirpikleri ıslaktı
Adam dertli, adam darmadağın
Dokunsalar ağlayacaktı

Adam bitkindi, adam seviyordu
Kalan kederdi, giden gemiyse
Taş olduğu içindir dedim
Rıhtım taşları erimediyse

Derken bir düdük öttü ansızın
Bembeyaz gemi gitgide ufaldı
Korkunç yalnızlığıyla baş başa
Rıhtımda bir adam kaldı
siir13sair


siir13min3
siir13line

siir13min2

siir13gull2siir13gull
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #474
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
susmanın öncesi
demirci gururu /
çekiç beyhude dövsün bu seferde yorulmaz
varsın çeliğe dursun varsın tavlansın demir sulanmaz
körük her zaman çalışmaz ateş her zaman harlanmaz
ter tam da gözlerime kaçarken çatlasın örs
bir davut tan ar ederim gönül gerisine aldırmaz


çelebi sitemi /
latif cemaline gölge mi düşürdü gözlerim
selamını lütuf gülüşünü ihsan belledim
cümbüşü çoktan unuttum nicedir hüzzam sözlerim
en parlak sabahlara uyan güneş sana doğsun
meftunluğum senden yar ziyanı yok kapında gecelerim


sofi şaşkınlığı /
nursuzum aydınlığını çok görme
ayak yalın baş külahsız da dönerim
usûl usluya yakışır ben divanenim
canansız koyma canı neylerim
sükuttan geçiyorsa halvetim
dil dediğin bir parça et üç damla kan
sen sus de sultanım ben keserim


bıçkın feryadı /
hayata yan bakarken eyvallahın bozar beni
kuş sesinden ürkerim kesmemişken korkunun göbeğini
vefam maziyle bilenirken sen unutacak mısın ahdini
bu elveda duruşun açılmayan ****** bir sustalıdır
en namlı kavgada en bela pusuda eder *****liğini


söz özü /
yola çıkmak ille gitmek değildir
dönersen aşk olsun
yola ille yolcu gerek değildir
dönmezsen aşkolsun
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #475
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir10185



Yorgun kanatlarınla bir akşam üstü
Özlem bulutlarından süzülüver içime.
Sen gideli menekşeler bahara küstü,
Ne gün doğdu, ne yıldız gülümsedi geceme.
siir10185 kalp
Dalında kurudu ümidin goncaları
Sevdaya alkış tutan elleri kader kırdı.
Bir türlü bulamadım o dörtlü yoncaları
Aşkın mutlulukları; çözülmeyen bir sırdı.
siir10185 kalp
Şarkılar, hep tek yanlı aşklar için ağladı.
Hüzünlerdi dökülen tamburların telinden
Gönül mangalında ateşler kül bağladı
Sağlam bentler yıkıldı ihanetin selinden.
siir10185 kalp
Çalmadın bir daha gönül kapısını,
Gülmedin sabahıma pembe şafaklar gibi.
Bir kenara fırlattın aşkımın tapusunu
Yüreğime saplandın keskin bıçaklar gibi...


İlhan Geçer









C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
24 Şubat 2007       Mesaj #476
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
siir10149

siir10149 isim

Bazı duygular vardır anlatılamaz, anlaşılır sadece.
Sevenin sevdiğini bilmesi kadar, sevilen de anlar sevildiğini.
Sevgi her zaman belirli kelimelerle söylenmez.
Çoğu defa bir bakış yeter de artar bile...
Yeryüzünde hiçbir kuvvet insanoğlunu
sevme hakkından alıkoyamaz.

Sevmek çoğu zaman var olmaktır.
Sonunda bizi yok olmaya götürse bile.
Ben şimdi varım ve seni sevmek hakkımı kullanıyorum.
Sen bile buna karşı koyamazsın.
Sana gelinceye kadar sonu gelmez bir arayıştı sevgilerim.
Bir zaman başkalarında aradım seni,
başka yüzlerde, başka ellerde aradım.
Aldandım, fakat birgün seni bulmak ümidini kaybetmedim.

Nasıl olsa gelecektin birgün.
Ve işte geldin de!
Bana tatmadığım hüzünleri tattırmaya,
bilmediğim kederleri öğretmeye geldin.
Acıdan yana ne kalmışsa yaşamadığım
hepsini bir bir sen yaşatacaksın bana.
Birgün yaşamanın gereksizliğini de senden öğreneceğim.

Bu selin akışını hiçbirşey duduramaz artık.
Ummadığım ve ummadığın bir anda çıktın karşıma.
Coşkun ırmaklar gibi, amansız seller gibi geldin,
mutlaka yıkarak ve benden birçok şeyleri
beraberinde sürükleyerek gideceksin.
İşte o zaman yoklukların
en dayanılmazı ile karşı karşıya kalacağım.

Ergeç gideceksin; beni anlayamadan,
beni sevemeden gideceksin.
Yalnız bir iç kırıklığı kalacak senden,
tesellisiz bir hüzün kalacak.
Yıllardır aradığım sendin
ama sen gittikten sonra başkasını aramayacağım.
Gelmeyecek bile olsan, ömrümün sonuna kadar arardım seni
Ama geldin bir kere; ister bilerek gelmiş ol, ister bilmeden...

Geldin ya!
Şimdi herşey güzel seninle.
Yürümenin, konuşmanın,
nefes almanın bir başka anlamı var artık.
Sen varsın ya, herşey bambaşka gözlerimde...

Ümit Yaşar OĞUZCAN






A
Son düzenleyen C.A.N.D.Y; 24 Şubat 2007 23:42 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Şubat 2007       Mesaj #477
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLARIMIZA NASİHAT

Hakkındır yaramazlık.
Dik duvarlara tırman
yüksek ağaçlara çık.
Usta bir kaplan
gibi kullansın elin
yerde yıldırım gibi giden bisikletini..
Ve din dersleri hocasının resmini yapan
kurşunkaleminle yık
Mızraklı İlmihalin
yeşil sarıklı iskeletini..
Sen kendi cennetini
kara toprağın üstünde kur.
Coğrafya kitabıyla sustur,
seni «Hilkati Âdem»le aldatanı..
Sen sade toprağı tanı
toprağa inan.
Ayırdetme öz anandan
toprak *****.
Toprağı sev
anan kadar...
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
25 Şubat 2007       Mesaj #478
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden,
Silahlar tahtadan,
Resimler kömür karasından yapılırdı.
Kızlara ninelerinin, erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur,
Saatli maarif okunurdu.
Komşuda pişen
Bize...
Bizde pişen komşuya düşerdi.
Geceler ayaz,
Sokaklar karanlık,
Yıldızlar parlak olurdu.
Turşu, salça, mantı
Evde yapılır,
Karpuz kuyuda soğutulurdu.
Erik ağacının çiçeği,
Pencere camımıza yaslanır,
Güz yaprakları bahçemize düşerdi.
Kardan adam yapılır,
Evlerde soba yakılır,
Kış gecelerinde masal anlatılırdı.
Merdiven çıkılır,
Aidat ödenmez,
Yönetici seçilmezdi.
Evler badanalı,
Sokaklar lambasız,
Mahalleler bekçili olurdu.
Ajans radyodan dinlenir,
Çizgi roman okunur,
Defterlere kenar süsü yapılırdı.

Hayat,
Arkası yarın gibiydi,
Kesintisizdi.
Her gün yaşanacak bir şey vardı.
Herkes kendi düşünü kurar,
Kendi hayatını oynardı.

ŞİMDİ
Şimdi,
Herkes
Yoğun,
Yorgun
Ve
Tek başına...

Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
25 Şubat 2007       Mesaj #479
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi

Birth

DE GÜLÜM

de gülüm! De ki: ela bir günde gelecegim
istanbul darmadagin olacak, saçlarim
darmadagin. Hepsi, darmadagin!
üzülme gülüm! Toparlanacagiz, birlikte,
ayaga da kalkacagiz, yürüyecegiz de gülüm
hem de çelikten topragini dele dele hayatin!


de gülüm! De ki: bitmistir umut, bitmistir
sevgi, bitmistir güven!
güven bana gülüm!
sana bitmemisligi ögretecek, tattiracaktir
hasretten-hakikaten-ten degistiren yüzüm!


göreceksin gülüm! Bekle!
hirslarimiz, acilarimiz gitgide ihanetlere
hainlere, ezilmelere alisacak..
göreceksin-sevinçten aglayacaksin gülüm-ki
iste o vakit bana-dogrudur!-
sair olmak, seni sevmek pek çok yakisacak!


bak! siirler var, mektuplar var, çocuklar var,
sokaklar var, kediler!
inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!
ölüm inananlar için sessizce
kara kapli kitaplardan çikartilacak..
göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!
artik hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz
bu dünyada, yapayalniz, umarsiz kalmayacak!

KUCUK ISKENDER




C.A.N.D.Y - avatarı
C.A.N.D.Y
Ziyaretçi
25 Şubat 2007       Mesaj #480
C.A.N.D.Y - avatarı
Ziyaretçi
bizim hayatimizi
BİZİM HAYATIMIZ


bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermekteyiz
yani her insan gibi sevmekteyiz,sevilecek şeyleri
bir kır çiçeğini çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarında oğullarını bekleyen anaları
kalbim ağrıyorsa da kardeşim
gönlüm bulanıyorsa da
tedirginsem kuşkuluysam
kalın kitapların yazdığına bakarsan
acaip suçluysam
havada ihanet
dışarıda sıcak
duvarda yazılar
kalbimizde acılar varsa da
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
mektubun geldi bugün haziran
kimselere göstermediğin ak saçlarının kıvrımlarından
haberin geldi
iki damla göz yaşın sarı kağıtta
çok bakarsın yağmur yağan da
ıslak ve buğulu camların ardından bilirim
bilirim, acı
nasıl da oturur adam yüreğine
ne var yani işte
iyiyim diyorum ya
inan olsun iyim anne
inan gerçekten iyi oluyor, iyiyim dedikçe
bat üzülme
yazıyorum bir daha
n'olur üzülme
üzülmüyor analar
oğulları üzülme dedikçe
bizim de yaşadığımız hayattır kardeşim
biz de soluk alıp vermekteyiz
yani her insan gibi sevmekteyiz, sevilecek şeyleri
bir kır çiçeğini
çimeni toprağı börtü böceği
kurban bayramlarında kınalı koçları
başları eloyası işlemeli yemeni ile kapalı
bembeyaz saçlı kırış kırış alınlı
pencere kenarlarında oğullarını bekleyen anaları
İBRAHİM SADRİ

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri