Arama

Hayata Dair - Sayfa 90

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.198 Cevap: 1.657
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
14 Ağustos 2007       Mesaj #891
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Hiç düşündünüz mü orjinal kişiliklerinizden

Sponsorlu Bağlantılar
Kaç kopya çıkarılabileceğini?

Kaç farklı hayatı birarada yaşadığınızın far*kında mısınız?

İstemeden yaptıklarınız isteyip yapamadıklarınız, gündüz yapıp gece pişman oldukları*nızla nasıl çaresizce baş*ka başka dünyalara doğ*ru kanat çırpmaya

çabaladığınızı farkediyor musunuz?

Bir dost nikahının or*tasında birden bastıran hüznün, bir büyüğün ce*nazesinde karşılaştığı*nız eski bir sevgiliyle çı*kagelen coşkunun, sizi nasıl kopya kopya çoğalttığını ve tek bir sizden ne çok sizler yarat*tığını biliyor musunuz?

Sınırlı bir hayatı çabucak tüketmek için dörtnala koşturup dururken, bir an olsun, durup, geride kaç farklı ayak izi bıraktığımıza dikkat ediyor musunuz?

Halen sinemalarda gösterilen "Multipli city" (Dördümüze Bir Eş) işte bu sorulara ya*nıt arıyor. Filmin kahramanı (Michael Kreaton) çağdaş bir hastalığın kurbanı; işinden başını kaldıramayan, oradan oraya koşturmak*tan ne evine, ne sevdiklerine zaman ayıramayan ve sonunda hiçbirşeyi doyasıya yasayama*dan bitkin düşen bir "işkolik"...

Bu çıkmaz sokakta debelenip dururken in*sanların benzerim üretmeyi başarmış bir genetik araştırmacıyla tanışıyor ve kendisinden bir kopya çıkarttırıyor. Böylece işine aslını, evine kopyasını göndererek durumu idare ediyor. Ancak zamanla bu da yetmez oluyor. Kopyalar önce üçe, sonra dörde çıkıyor. So*nunda aynı adamdan, çılgın, serseri, evcil, iş*kolik kopyalar türüyor.

Yönetmen Harold Ramis, güncel bir sûru*nu sinema teknolojisinin de yardımıyla ve mizahi bir dille perdeye taşırken, çağdaş İnsanın iç dünyasındaki kimlik krizini ve karmaşayı da olanca çıplaklığıyla sergiliyor.

Senaryoya bakınca sormadan edemiyorsu*nuz:

Sahi kaç kopyayız biz?

Aynı beden içinde kaç farklı ruh halini aynı anda yaşayıp, kaç farklı kişiliğe bürünebiliyoruz?

Bu kişiliklerin hangisi biziz, hangisi fotoko*pimiz?

James Bond filmlerindeki kibar, yakışıklı ve aynı zamanda da güçlü İngiliz salon erkekle*rini hayran hayran izleyen kadın mı size daha yakın, yoksa motorsikletli bir James Dean serseriliğine tutulup maceralar özleyen mi?

Ne zaman Maryl Streep'in çehresindeki duruluğun ve gizemin büyüsüne kapılıp din*gin hayatlar hayal ettiğinizi, ne zaman herşeye boşverip Madonna'nın isyana ve günaha çağıran sesine koştuğunuzu kendinize itiraf edebilir misiniz?

Huzurlu bir dağ başında sadece ırmak şırıl*tısı ve kuş sesleriyle sakin bir hayatı düşleyen bıkkınlar mısınız, yoksa deniz kenarında bile televizyonlarım ve cep telefonlarını elinden bırakamayan gönüllü kent mahkumları mı? Ya aynı anda ikisine birden özenmenizi nasıl açıklayacaksınız..?

Hangi kopyanız "Kaçıp gidelim uzaklara diyor, siz sıkı sıkıya bu topraklara bağlı dururken...

Üfürükçülük adı altında bastırılmış içgüdü*lerinden cinsel fantaziler üreten din adamla*rını, ölümcül hırslarını sahte bir gülücükle maskeleyen siyaset ikonalarını, maçlarda bi*rer küfür mitralyözüne dönüşen kibar işa*damlarını görünce sistemin ne çok kopya ürettiğine şaşıyor musunuz?

Kinler, sevgiler, öfkeler, kahkahalar ve göz*yaşlarıyla örülmüş, çok kopyalı bir hayatı na*sıl kendinize bile söylemeye cesaret edemedi*ğiniz bir tür iki (üç-dört..?) yüzlülükle yaşayıp gittiğinizi farkediyor musunuz?

Her akşam haberlerin karşısında genç me*zarların ardından gözyaşı dökerken, sonra nasıl birden unutup kendi bencil dünyanıza çekilebiliyorsunuz?

Resmi bir toplantının ortasında, aklınızdan masanın üzerindeki kalın raporun sayfaların*dan oyuncak uçaklar yapıp, tek tek aşağı at*mak geçerken hala büyük bir ciddiyetle kös kös oturuyor olmanızı gülümseyerek mi ha*tırlıyorsunuz, üzülerek mi..?

Aklınızdan geçeni yapamamanın, ruhunuz kopya kopya çoğalırken asıl hayatı tek kopya olarak tüketiyor olmanın bedelini biliyor mu*sunuz?

Kopyalarınızı, orjinal kimliğinizle konuştu*ruyor musunuz hiç...?

İçinizdeki canavar, ruhunuzdaki melekle hesaplaşıyor mu?

Hangisinin ne zaman, nasıl ortaya çıkacağı*nı denetleyebiliyor musunuz?

Siz kopya sandıklarınızın bir bileşkesi misi*niz, yoksa kopyalarınız da aslınıza mı benzi*yor?

Bilmeden her kopyada aslınızı yeniden mi üretiyorsunuz?

Göçüp giderken ardınızda kaç asıl, kaç su*ret bırakacaksınız?

Kaçının hatırlanmasını isteyecek, kaçından utanacaksınız?

Sahi, kaç kopyasınız siz...?

Hangisi sizsiniz, hangisi fotokopiniz...?


CAN DÜNDAR...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Ağustos 2007       Mesaj #892
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tesadüfen Hayattesadüflerle dolu hayatım
işte gözler önünde
Sponsorlu Bağlantılar
her tesadüf gibi
geldi ölümde
ölüyorum artık ne çare!
Kemal Kara
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
17 Ağustos 2007       Mesaj #893
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı tersten yaşamak
Yaşamın en tatsız tarafı sona eriş seklidir..
Şüphesiz ki yaşamı tersten yasamak daha güzel,
Hatta mükemmel olurdu.
Nasıl mi ?

Cami'de uyanıyorsunuz. Bir tahta
sandık içersinde, Herkes karsınızda
saf durmuş, iyiliğinize dua ediyor
ve tüm haklar helal edilmiş
vaziyette.tabuttan doğruluyorsunuz, yaşlı,
Olgun ve ağırbaşlı olarak.

Herkes etrafınızda, büyük bir
İtibar, iltifatlar, çocuklar torunlar hepsi
Hazır.arabanıza kurulup evinize gidiyorsunuz.
Doğar doğmaz devlet size
maaş bağlıyor, aylık veya üç ayda bir maaşınızı
alıyorsunuz. Ne güzel, hazır maaş, hazır ev....

Altmışlı yaslara kadar hersek garanti, huzur
içinde yaşıyorsunuz. Sağlığınız gittikçe düzeliyor,
kaslar güçleniyor, kuvvetleniyorsunuz. Bir gün
çalışmak istiyorsunuz ve ise ilk başladığınız gün
size hoş geldin hediyesi olarak bir plaket ve altın
kol saati veriyor patronunuz.. Ve genel müdürlük
veya bunun gibi yüksek bir makamdan tecrübeli bir
insan olarak ise başlıyorsunuz. Herkes karsınızda
el pençe divan...

vücudunuzda da bazı hoşa giden hareketler
de başlıyor. Gittikçe zayıflıyor forma giriyorsunuz.
Diğer hormonal aktiviteler artıyor,
fevkalade.....aman ne güzel günler başlıyor...
Derken bir gün patron size artık üniversiteye
gitsen daha iyi olur diyor. Bu arada babanız ortaya
çıkmış, "fazla çalıştın" diyor "artık eve dön, isi
bırak, okumaya basla, harçlığın benden olsun..." keyfe
bakar misiniz ?

Okuduğunuz dersler gittikçe kolaylaşıyor. Ekmek elden,
su gölden bir dönem başlıyor. Partiler, diskotekler,
kızların sayısı artıyor. Derken Anne ve babanız sizi
götürüp getirmeye başlıyor, araba kullanma derdi de yok
artık....

Günün birinde sizi okuldan da alıyorlar, "evde otur,
keyfine bak, oyuncaklarınla oyna" Diyorlar..
Mamanız ağzınıza veriliyor, zaman zaman altınızı
bile Temizliyorlar, hatta bu durum alışkanlık yaratıyor
ve hiç tuvalet kullanmamaya başlıyorsunuz.

Derken anneniz bir gün size süt verme
kararını alıyor ve başka bir keyifli dönem başlıyor.
Mama artık her yerde, her an ve en taze şeklinde
hazır.

Bir gün karanlık ilik ve sıcak bir ortama
giriyorsunuz. Beslenmek için ağzınızı açmaya
dahi gerek yok, bir kordondan besleniyor,
sıcacık, yumuşacık, gürültü ve patırtısız bir
ortamda yasıyorsunuz.

Küçülüyor, küçülüyor, ufacık bir
hücre halini alıyorsunuz.

CAN YÜCEL
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
17 Ağustos 2007       Mesaj #894
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aslında HayatAslında hayat
İnançla verilen eyvallahın
Işıl ışıl yanan eyvahıdır.

Aslında hayat
Erkekleşmiş saç tohumunun
Dişileşmiş ağarmasıdır.

Aslında hayat
Pembe beyaz çiçeğini açan mart ayının
Mayıs ayındaki kırmızı lekeleridir.

Aslında hayat
Bach”ın notalarında gezinirken
Beynindeki tası delmeye çalışan tuşların
Birbirine ulaşma kaşıntılarıdır .

Aslında hayat
Ağızda çiğnenen markalı sakızın usaresinin
Midede uğradığı sukut-u hayalidir .

Aslında hayat
Birin , milyarlara sıçrayışındaki hamlenin
Cebirini ,kimyasının bozulmadan akıllıca yaşamaktır.

Aslında hayat
Vücudun otuz altı buçukluk normal ateşinde
yüreğinin ceylan gözler karşısında
kaynama noktasını yaşamaktır.

Aslında hayat
Kaybetmekten korktuklarının icmalinde
Sıralama yapabilme cesaretindir .

Aslında hayat,
Gönül tarlanda açan , son sandığın çiçeğin
İkinci , üçüncü şahıslardan gizlenme anlaşılmazlığıdır.

Aslında hayat ,
Bittiğini gördüğün aşkının
Ayrılık rüzgarlarındaki fırtınalarını yaşamandır.

Aslında hayat
Son durağım dediğin kahverengi toprağın
bozkırdaki şafak kızıllığıdır.

Aslında hayat ,
Ülkenin mapushanelerinden gardiyan gözetiminde
emanet maviliklere savurduğun
ıslah edilmemiş intikam külleridir .

Aslında hayat ,
Bir balıkçının oltasının ucuna taktığı bilimsel yemin
Av , avcı , aracı üçgeninde kar taneleri dolaşımıdır .

Aslında hayat ,
Çözümü zor görünen denklemlerin denksizliğinde
Onaylanabilen bir denkliği yakalamanın beyin oyunlarıdır.

Aslında hayat
Yaşamaktan korktuğun , yaşlı ölümün
Sendeki genç doğumudur.

Aslında hayat
Sevgililer gününde aldığın kırmızı şarabı
Duvarlarla paylaşmandır.

Aslında hayat ,
Sebze meyve saklanan dolaplarda
Çoraplarını bulmandır .

Aslında hayat ,
Çiçeğin özünde göremediğimiz renktir.

Aslında hayat ,
En güzel meyveleri yetiştirdiğimiz anda
Özünü yaşamaktan korktuğumuz bağbozumudur.

Aslında hayat ,
Tenin içinde hergün katlettiğimiz anka kuşunun
Tenin dışında küllerinden kendini yaratma gayretidir .

Aslında hayat ,
Emmeye doyamadığımız üretkenin memelerini
kör kuyular gibi köreltmekdir .

Aslında hayat ,
Güneşini görmemeye çalıştığımız gündüzlerimizin
karanlığındaki kesik kesik tekil ışıklardır.

Aslında hayat ,
Aşk ve umut ikizlerinin
Dışımızda oluşan yaşantımıza döktüğü lavralardır.

Aslında hayat ,
Bir kirpinin dikenlerinin altında yatan
Yaşamaya dair yürek çarpıntılarıdır .

Aslında hayat ,
Loş ışık altında beynimizin çizdiği ütopik çizgilerin
aydınlıkta görülen farklı kalınlıklarıdır .

Aslında hayat ,
Yarattığımız bir sürecin şafağındaki yuvasından,
bize uzattığı gül dalının uzunluğudur .

Aslında hayat ,
Bir yaşın , ardındaki yaşa emeklemesidir .

Aslında hayat ,
Karanlığın sakladığı özelliklerin ,
Aydınlığın kümesindeki özelliklere katılımının
doğum sancılarıdır .

Aslında hayat ,
Önem vermeden bir sonraki günü görmek için
Koparttığımız takvim yaprağının püf noktasıdır .

Aslında hayat ,
Kendi mastürbasyonumuzla sancısız doğurduğumuz
rutubet yarasalarıdır .

Aslında hayat ,
Üzerine konmayı ihmal ettiğimiz keyif tünekleridir.

Aslında hayat ,
Çözmeyi , başkalarına bıraktığımız bulmacalarımızın
Ortaya çıkmayan gizemli kelimenin sözlükteki adıdır.

Aslında hayat ,
Fail-i meçhul cinayetlerimizin yargılanmayan arsızlığının
ipuçlarıdır.

Aslında hayat ,
Yaşamın en dinç ayının ,
Son zamanlarına fırlatılan nurudur ...

Aslında hayat,
Tırnak uçlarına yakalanan kuşun kurtuluş çırpıntılarıdır.

Aslında hayat ,
Kendimizi , kazanmaya hazırladığımız şans numaralarının
Kaybetmeye hazır olmadığımız şans numaralarıyla flörtüdür.

Aslında hayat ,
Kendimizi arayacağımız /bulacağımız yeri gösteren
kullanımı en kolay detektördür.

Aslında hayat ,
Yüreğimizin sıcaklığının ,
İhtiraslarla kaybettiğimiz hararetidir .

Aslında hayat ,
Bize verilen en güzel isimin ,
Erdemle taçlandıracağımız soyadıdır .

Aslında hayat ,
Sayı doğrusunda , sonsuza uzanan bizlerin ,
Çığlık çığlığa azalttığı senleri , benleriyizdir .

Aslında hayat ,
Zorlukların merdanesinde kolaylıkla açılan
Yarınların inceliğinin yufka kalınlığıdır .

Aslında hayat ,
Dünyanın herhangi bir yerinde yaşamanın
Bedelini ödediğimiz çekirge sıçrayışlarıdır .

Aslında hayat ,
Bir başak sapındaki üçüncü sıçramada
Kırk ayağa yakalanan yengecin yıldız falıdır .

Aslında hayat ,
Tenimize zamansız düşen yağmur damlalarının
Yapraklar üzerindeki efsunlu yeşilliğidir .

Aslında hayat ,
Cebimizdeki metal paraların yarı çapıdır.

Aslında hayat ,
Rakımı belirsiz istemlerimizin ,
Karşımıza ne zaman çıkacağının belirsizliğidir .

Aslında hayat ,
Karaborsada biletini aldığımız pembe filimin
Akborsa perdesinde seyrettiğimiz zifiri karanlığıdır .

Aslında hayat ,
Millerce öteden çizdiğimiz denizin
Bir türlü tutturamadığımız mat lacivertliğidir .

Aslında hayat ,
Yapmakla , yapmamak arasına sıkıştırdığımız
Taşımaya zorunlu olduğumuz görünmeyen ağırlıktır.

Aslında hayat
Pişmanca sürdürülen bir yaşantının
Pişman olunmayacak bir yaşama kare kare aktarımıdır.

Aslında hayat ,
Aşk apartmanının zemin etüdünü ,
Ayrılık depreminden önce yapmaktır .

Aslında hayat ,
Soluk soluğa yaşanan tesadüfleri ,
Bir maceranın kalp atışlarının yoğun temposunda Karşılamaktır.

Aslında hayat ,
Bir yavrunun anasının memesini emerken
Meme ucunda o yavrunun geleceğini hesaplamaktır .

Aslında hayat ,
Birkaç tane baldırı çıplak(!) militanın attığı adımlarda
Milim milim dünyayı zorlamasının
Gönüllü katlandığı işkencelerdir.

Aslında hayat ,
Yorgun birleşmelerin ardından gelen uykularda
Bir çift bedenin özgürlüğe sere serpe fırlatılışıdır .

Aslında hayat ,
Geç gelen mutluluğun mahremiyetinin
Üçüncü şahıslardan saklanmasıdır .

Aslında hayat ,
Aşkın odak noktasında durup , sevgiliye hoşçakalı
Gözleriyle söyleyebilmesidir .

Aslında hayat ,
Kitabın içinde yazılı yazısızlıktır.

Aslında hayat ,
Rafta duran albenili vazonun eğretiliğidir.

Aslında hayat ,
Malzeme bolluğunda yaşadığımız malzemesizliktir.

Aslında hayat ,
Masörsüz masajın yavaşlığında gevşemedir .

Aslında hayat ,
Beklenen evet depreminin , hayır şiddetidir .

Aslında hayat ,
Senin olmayan savaşın , havasına sıktığın kurşundur.

Aslında hayat ,
Yaşamımızın bir bardak suyuna düşürülen bir damlasının
dudakları ıslatan son damlasıdır.
Aslında hayat, Gece yarısı bombalamalarının latin demokratikliğinin
tarzancasıdır .

Aslında hayat ,
Ortadoğu kanamalarının hürriyet meydanındaki mitingidir.

Aslında hayat ,
Zor kabullenmelerin silahı ile donatılmış isyanlardır .

Aslında hayat ,
Ortadoğu evine pencereden atılan bebe katlinin
demokrasi (!)bombasıdır.

Aslında hayat ,
Çocuklarımızın ve sevdamızın göğeren başak uçlarında
yetersizliğin boğazımıza takılan allerjisidir .

Aslında hayat ,
Her türlü dönekliğin ruhuna okunan aldırma gönüldür.

Aslında hayat ,
Neyi arıyorsan , özlüyorsan ,sorguluyorsan O”dur.

Aslında hayat ,
Viskideki patatesin ,rakıdaki anosanın ,şaraptaki üzümün,
biradaki arpanın ABeCesidir.

Aslında hayat ,
Gerçekteki düşün , canına can katımıdır .

Aslında hayat ,
Bir nefesin bir nefese verdiği ; milyon ,milyar cesarettir .

Aslında hayat ,
Bir kurşun kalemin kurşunlara karşı çizdiği net çizgilerdir.

Aslında hayat ,
Yaşarken yedi , ölürken onüç rakamının ortalaması
on üzerinden on mudur ?

Aslında hayat ,
Bir gaz çıkarımının karambolünde , kirlettiğin donunu
aleni kendin yıkamandır.

Aslında hayat ,
Yavrularını yiyen nankör kedidir .

Aslında hayat ,
Can üniformasının üzerindeki apoletlerdir .

Aslında hayat ,
Her beden ve beyinin mezarının
baş ucundaki mezar taşlarının ,
sonradan yazılan ifade tercihinin
yıllar sonraki mantığıdır ...

Aslında hayat ,
Yazın güneşte , kışın ayazda kuruttuğu
hazan yapraklarıdır .

Aslında hayat ,
Gönül masasında rakseden oryantalın
yalancı oynamalarıdır.

Aslında hayat ,
Bir hayat şiirinin dinlenmesi için açılan
korkak telefon çaldırmalarında
Telefonu meşgule düşürmektir .

VE ASLINDA HAYAT ,
SENDEKİ BİR ÖLÜMÜN BENİ YARATAN DOĞUMUDUR .
Dinçay Doğar
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
18 Ağustos 2007       Mesaj #895
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Hayat bize

...hayat bize
mutlu olma şansı
vermedi sevgili
biz kendimizden
başka herkesin
üzüntüsünü üzüntümüz,
acısını acımız yaptık
çünkü. Dünyanın öbür
ucunda hiç tanımadığımız
bir insanın göz yaşı bile
içimizi parçaladı. Kedilere
ağladık, kuşların yasını tuttuk...
Yüreğimizin zayıflığı kimi zaman hayat
karşısında bizi zayıf yaptı. Aslında
ne güzel şeydir insanın insana yanması sevgili...
Ne güzeldir bilmediğin birinin derdine
üzülebilmek ve çare aramak. Ben bütün
hayatımda hep üzüldüm, hep yandım.
Yaşamak ne güzeldir be sevgili...Sevinerek,
severek, sevilerek, düşünerek... Ve o
vazgeçilmez sancılarını duyarak hayatın...

Yılmaz Güney
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ağustos 2007       Mesaj #896
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yakamozlu HayatDejavudur zamanın adı
Ruhum kayıptır
Bir köstebek yuvasında
Her yer tanıdık gelir oysa
Kendimden başka

Yakarım bir cigara
Paket aynı paket
İçen başkasıdır oysa
Ölsem derim
Ah be ölsem derim
Toprak almaz beni
Ölemem ben

Derken
Yaşlı bir balıkçı olurum
Yakamoz avlayan
Heykelli havuzun başında...
Yakamozlar tanıdık ama
Tutan başka...tutan başka...
Mustafa Özgür
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #897
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
ESKİDEN

Çember çevrilir,
Su musluktan içilir,
Ağaçlara tırmanılırdı.
Bebekler bezden
Silahlar tahtadan
Resimler kömür karasından yapılırdı
Kızlara ninelerinin,
erkeklere dedelerinin
İsimleri konulur
Saatli maarif okunurdu
Komþuda pişen
Bize de pişer
Bizde pişen komşuya düşerdi
Geceler ayaz
Sokaklar karanlık
Yıldızlar parlak olurdu
Turşu,salça,mantı
Evde yapılır
Karpuz kuyuda soğutulurdu
Erik ağacının çiçeği
Pencere camımıza yaslanır
Güz yaprakları bahçemize düşerdi
Kardan adam yapılır
Evlerde soba yakılır
Kış gecelerinde masal anlatılırdı
Merdiven çıkılır
Aidat ödenmez
Yönetici seçilmezdi
Evler badanalı
Sokaklar lambasız
Mahalleler bekçili olurdu
Ajans radyodan dinlenir
Çizgili roman okunur
Defterlere kenar süsü yapılırdı
Hayat
Arkası yarın gibiydi
Kesintisizdi
Her gün yaşanacak bir şey vardı
Herkes kendi düşünü kurar
Kendi hayatini oynardı
şimdi
Hayat tek perdelik bir oyun
Stand-up bir yalnızlık gibi
Simdi
Herkes
Yoğun
Yorgun
Ve
Tek başına



CAN DÜNDAR
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Ağustos 2007       Mesaj #898
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT...

-ASIK OLMAK.

-ILK ÖPÜSME.

-YÜZ KASLARINIZ AGRIYANA DEK GÜLMEK.

-SICAK BiR DUS.

-GÜZELZEL BiR BAKIS.

-MAiL ALMAK.

-MANZARALI BiR YOLDA ARABA KULLANMAK.

-RADYODA EN SEVDiGiNiZ KiSiNiN SARKISININÇ ALMASI.

-YATAGINIZA UZANIP YAGMURUN SESiNi DiNLEMEK.

-YENI ÇIKMIS SICAK BiR HAVLU.

-SATIN ALMAK iSTEDiGiNiZ KAZAGIN %50 iNDiRiME

GiRDiGiNi GÖRMEK.

-UZAKTAKi BiR ARKADASINIZLA TELEFONDA KONUSMAK.

-KÖPÜK BANYOSU.

-KIKIR KIKIR GÜLMEK.

-GÜZEL BiR SOHBET.

-KUMSAL.

-GECEN KIS GiYDiGiNiZ MONTUN CEBiNDEN ON MiLYON

ÇIKMASI.

-KENDiNiZE GÜLMEK.

-GECE YARISI SAATLERCE TELEFONDA KONUSMAK.

-SU FISKiYELERiNiN ARASINDA KOSMAK.

-DURUP DURURKEN GÜLMEK.

-YANINIZDA SiZE GÜZEL OLDUGUNUZU SÖYLEYEN BiRiNiN

OLMASI.

-HAKKINIZDA GÜZEL SÖZLER SÖYLENDiGiNE KULAK MiSAFiRi

-OLMAK.

-UYANIP DAHA UYUYACAK BiRKAÇ SAATiNiZ OLDUGUNU

FARKETMEK.

-YENi ARKADASLAR EDiNMEK.

-ESKi ARKADASLARINIZLA ZAMAN GEÇiRMEK.

-YAVRU BiR KÖPEKLE OYNAMAK.

-ODA ARKADASINIZLA GECE YARISI SOHBETLERi.

-GÜZEL DÜSLER.

-ARKADASLARINIZLA ARABA YOLCULUGU YAPMAK.

-SEVGiLiNiZLE YORGANA SARILIP iYi BiR FiLM SEYRETMEK.

-ÇOK GÜZEL BiR KONSERE GiTMEK.

-ÇİiKOLATALI KURABiYE YAPMAK.

-SEVDiGiN iNSANA SIKICA SARILMAK.

-İİSTEDiGi ARMAGANI ALAN KiSiNiN YÜZÜNDEKi iFADEYi

GÖRMEK.

-GÜNESiN DOGUSUNU SEYRETMEK...

-VE BIR SÖZ;


"ALDIGIN HER NEFESI FIRSAT BIL,

OT DEGILSIN YENIDEN BITMEZSIN..."



CAN DÜNDAR
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #899
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Bu dalgalar arasında gidip gelişim
Bilge ve güngörmüş martılarla
Benim işim sevinç, aşk bana göre
Hele gün başladı mı sancılanmaya
Başıma gelenlerin hemen hepsi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Ölü resimleri gibi solgun yüzler karşısında
Duyarsız kalışım, hatta inatla susuşum
Boş tutkuların, anlamsız korkuların
Kirli yağmur suları gibi biriktiği
Akşamlardan güle oynaya geçişim
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

İyileşmez çocukluğum yüzündendir
Dağların ve denizlerin durmadan devinişi
Beni çağırması bütün uzakların
Birdenbire rüzgârlarla uzaylara açılışım
Herşeyimin birden maviye kesmesi
İyileşmez çocukluğum yüzündendir

Afşar Timuçin
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
24 Ağustos 2007       Mesaj #900
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Hayatbugün,eskiye dair ne varsa
atıyorum belleğimden
ve başlıyorum yeniden hayata
hayallerle yaşıyorum artık
tüm kalbimle gerçek olmasını dilediğim hayaller
karşılıksız sevdalara elveda
ve elveda,
sevdiğini bile çekinen korkaklara
kalbimin kapıları sıkı sıkı kapalı
ve ancak gerçek bir aşık açabilecek onları
belki ömrüm boyunca bir aşığım olmayacak
ama kalbim açılınca sevgi seli olmayacaksa
asla açılmayacak...
yeni bir hayat artık önümdeki
ve bu hayat güzel yaşanacak...
Oya Fahlioğulları

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri