Arama

Hayata Dair - Sayfa 97

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.147 Cevap: 1.657
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
6 Ekim 2007       Mesaj #961
nünü - avatarı
Ziyaretçi
BİRAZ GELİR MİSİNİZ?

Sponsorlu Bağlantılar
Bir gün çağrıyı duyar, insan ölür çaresiz
Ölür kuşlar, ağaçlar, ölür sahil ve deniz

Silinir bütün renkler, dağılır koku, ışık
Yeni bir alem başlar karanlıklarda sessiz

Kemik çürür, kaybolur parıltısı gözlerin
Kımıldamaz orada ayağımız elimiz

Öyleyse neden bunca düşmanlıklar, savaşlar
Er geç çağrıyı duyup gidecek değil miyiz?

Er geç kulağımızın dibinde çınlayacak
Ölümün soğuk sesi 'Biraz gelir misiniz? '
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #962
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
KİM GÖLGESİNDEN KAÇABİLİR Kİ?

Sponsorlu Bağlantılar
Geçtiğimiz yollarda kaybettiklerimizin bize en büyük kötülüğü kendilerini tekrar, tekrar hatırlatmalarıdır.
Bir kere kaybetmekle kurtulamadığımız şeylerdir.
Yoklukları hayatımızdaki varlıkları haline gelir.
Hep ama hep hatırlarız.
Ne biçim kaybetmektir bu?
Kim gölgesinden kaçabilir ki?
Bazen duygularımız bizden erken yaşlanır ve bizden hayatın geri kalanını alır.
Hayatın, kendini anlayanları cezalandırmasıdır bu...
Durup, durup ardına bakan kadınlar vardır.
Geçmişi düşünmekten şimdiyi yaşayamazlar.
Her şeyi didikleyip duran mazisinin gölgesinden,
anılarının yükünden bir türlü kurtulamayan gözleri ufuk yorgunu kadınlar.
Güçlü, köklü bir biçimde yeni arkadaş edinecek yaşları geride bıraktıysan eğer,
hasar görmüş eski arkadaşlıkları onaracak çağı da geride bırakmış oluyorsun.
Zaman ilerledikçe birçok şey, daha zor olmaya baslar. Beklentisi yüksek olan kadınların yalnızlığı daha koyu oluyor. Büyük lafların gölgesinde geçen hayatlar,
bir daha iflah olmuyor, geçip gittiğiyle kalıyor.
Zaman, aşk...... her şey!
Ayrılıkları ayrıntılar acıtır.

MURATHAN MUNGAN
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #963
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Dediğin

Üzerinden geçilen köprüdür çoğu zaman
Hatta odun parçası aleviyle ısınan
Bazen bir dostun kapısı yüzüne kapanır
Menfaat pazarı senin hayat dediğin...

Sevinmek ve üzülmek, gülmek ve ağlamak
Bazen umut edip bir ümide bağlanmak
Didinerek yazdığını kolayca karalamak
Yazboz tahtasıdır senin hayat dediğin...

An gelir doğan bebeğin ağlayışıdır
Gece narasıyla uyandığın sokağın ayyaşıdır
Birgün gelir senden geriye kalan mezar taşıdır
Bir doğuş birde batış senin hayat dediğin...

Bir sırdır bazen gizlediğin
Bir ayrı kalış ölümle erken gelen
Bazen sefalettir bazen de görkem
Ölümün çözdüğü sır senin hayat dediğin...

Bir genç kızın toz pembe hayalleri
Bir demircinin nasır tutmuş elleri
Bazen kavak yelleri bazen umut selleri
Yaşamakla da bitmez senin hayat dediğin...

Tülay Demir
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
7 Ekim 2007       Mesaj #964
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Kimseye değil küskünlüğüm Sadece şiir yazmak istedi canım
Kimseye kırgın değilim kendimden başka
Hem nasıl kızar ki insan
Yemyeşil bir bahar gününe

Bir kar tanesine yada
Nasıl susturur kuş cıvıltısını Nasıl kurutur İçindeki çocuksu sevinci...

Hepsi bu kadardır Gerisi laf kalabalığı
Gerisi anlamsız bir hayat hikayesi
Herkes aynı gözlerle bakar.
Farklı olsa da söylenenler Hep aynı sözler işitilir

Güneşin sarısına sıkışıp kalır
Yedi ayrı rengi evrenin
Yalancı bir mavinin gövdesine sıkışıp kalır
Cümle mahlukatı sonsuz denizlerin
Nefes almak Yemek, içmek kadar Sıradanlaştırılmıştır artık her şey

Hiçbir şarkı Hiçbir şiir
Ağlatamaz nasır tutmuş yüreklerimizi
Ağlayan bir çocuk gördüğümüzde
Başka yöne çevirmeye başlarız yorgun başımızı
İlk satırını heyecanla okuduğumuz kitap yarım kalır
Umursamazlık cüzzam illeti gibi Yavaş yavaş dökerken ruhumuzun etlerini

Aşk ve inanç Titreye titreye can verir kapımızda
Ölüm bile yitirir hüznünü artık
Ve hayat bize kendimizden başka kızacak Hiç kimseyi bırakmaz sonunda

Herkes kendi düş krallığının Acımasız diktatörüdür artık
Ve günden güne yükselir Saklandıkları kalelerin duvarları.
Ve ilk dalgada yıkılınca Kumdan yapılmış kaleleri

Kendi gerçeğiyle yüzleşir insan
Yani hayat bize küsecek kimse bırakmaz Kendimizden başka...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Ekim 2007       Mesaj #965
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yar



Yar yıkılmış,
Yar yıkılmış
Sel geçmiş yar yıkılmış,
Beni hasta demişler,
Yar duymuş
Yar yıkılmış.

Yar göçmüş,
Yar göçmüş,
Ağaç yokmuş yar göçmüş
Bakmış ümit yok bende
Gurbet ele
Yar göçmüş.

Yar çökmüş
Yar çökmüş,
Yağmur yağmış yar çökmüş
Yıllar var görmeyeli
Yeni gördüm,
Yar çökmüş.


isimsiz kral
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #966
nünü - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT NEDİR

Hayat ne garip değil mi ?
Ya da ne kadar sıradan
Ne kadar boş ya da, ne kadar dolu
Hayat gözlerimde yaş bir zaman
Yüzümde bir gülücük
Dudağımda bir sözcük, bakışlarımda bir anlam
Hayat uyuduğumda bir rüya, uyandığımda bir gerçek
Hayatın anlamı nedir.
Hayat nedir sizce
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #967
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dünyanın Hali

Doğar insanlar çocuk olur bir zaman
Düşünemez hep öyle kalır sanar dünyayı
Ninni söylüyerek sallayıp uyutur anan
Çabuk büyüsün diye dödürmek ister dünyayı

Sonra büyürsün sarar gönlünü tatlı bir his
Fışkırır sinenden bir aşkki tertemiz
O zaman bitmesin dersin aşkımız neşemiz
Ve durdurmak istersin dönen şu dünyayı

Dünya dururmu durmaz döndükçe döner
Nice ocaklar varki daha yanmadan söner
Bir şeytanki fırsatını bulup içine girer
Ve bir anda zindan eder güzelim dünyayı

Çok az insanlar mutludur belki yuvasında
Kimiside içine kapanık yalnızdır odasında
Neye yararki olsanda bir cennet odasında
Azrail canını aldığı zaman hepsi yalan olur ..

isimsiz kral
</B>
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #968
nünü - avatarı
Ziyaretçi

Gel biraz Çocuk Olalım

Gün ışığı çizmeden gözlerimizi
uzak
çok uzaklara dalalım.
aralayıp anıların perdesini
gel, biraz çocuk olalım.
elimizde birer elma şekeri...
henüz kirlenmemiş duygularla
dolu
dopdolu yüreklerimiz,
aydınlık günlere doğru
dörtnala koşan düşlerimiz olsun
gel biraz çocuk olalım
mavi gülüşlerin ırmaklarında yüzsün
kağıttan gemilerimiz
önümüzde yemyeşil umutlar
sevgi,
aşk,
dostluk,
barış çiçekleriyle donansın
sevi bahçemiz.
korkuları unutup,
vazgeçip yalanlardan
tüm saflığıyla yüreklerimizin
çocuk,
ama
gerçek çocuk...
gel çocuk olalım.

gök gürültüsü korkutmuyor bizi,
yağmurla yıkıyoruz ellerimizi...

çamurdan çörekler yaptım bak!
taşlarla çevirdim evimizi
şurası,
mutfak olsun...
yiyeceklerle dolup taşsın
şurası,
misafir odası...
hiç, boş kalmasın
bak! ... burası da oyun odamız...
hiç bozulmamış...
çünkü herşey gerçek
yalanlar oynanmamış


Leyla Işık
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Ekim 2007       Mesaj #969
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Gül Kokulu Sağnak

Gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
Ne varsa uçurumlar eşiğinde
Hüzünlerle yalpalayan ne varsa
Gözlerimin önünde

Ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
Bir şeyler anlatmak istiyor hayat
Ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
Gün batıyor
gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım

Unutuyorum sevgilim suretini
Durgunluğun "niçin"di unutuyorum

Gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
Umurumda değil ne yağmur ne ayaz
Ne de ker*** kokusu havada
Unutuyorum/sabaha/kadar/ gün batıyor
Sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
Geciken sabahlara koşuyor kuşlar
Gözlerimin önünde
Ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
Yılmaz Odabaşı
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
10 Ekim 2007       Mesaj #970
nünü - avatarı
Ziyaretçi
clipimage001rd0

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri