Arama

Hayata Dair - Sayfa 98

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.198 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2007       Mesaj #971
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayata Dairyanıldığımı söyledi hayat
yanlışın var dedim
Sponsorlu Bağlantılar
tartışmaya başladık
devam ediyoruz
Refüze
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
11 Ekim 2007       Mesaj #972
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Çocukluğumuzun üstündeki tebeşir tozlarını sıyırdım;
Geleceğe yuvarladığımız rengarenk bilyelerimize,
Sponsorlu Bağlantılar
Sarı saçlarından hayata asıldığımız bebeklerimize
Yeniden baktım...

Beyaz kağıtlardan uçak yapmaya bayılırdık çocukluğumuzda.
Kalitesi artmış o beyaz kağıtlara,
Aşkımızı anlattık genç olduğumuzda;
Yüreğimizdekini anlatmaya kafi gelmeyen,
Sözcük dağarcığımızla...

Gençliğimiz hayal kırıklıklarıyla örülmüştü.
Yıldızların kaymaktan vazgeçtiği bir dünyada,
Dilek tutmuştuk aşklarımıza...
İdeallerimiz için ağaçlara bez bağlamamıştık
Kapılar yüzümüze kapandığında da hiç ağlamamıştık...

Şarkıları daha yavaş söylemiştik,
Anlaşılmak için...
Çok zaman...Peşinde koşmaktan zevk alırdık
Koca bir hiçin...

Kimi zaman riyaya, yalana saplandık...
Kırk hamam yaptık
Arınamadık...

Yoksulluğa kesilmiş biletlerle,
Zihnimizde açtığımız dev ekranlarda
Hayallerimize alkış tutardık...
Kimi zaman isyan etmek gelirdi içimizden,
Söylemezdik hiçbir şey, tüm kızgınlığımızı yutardık...

Her şeye rağmen büyüklerimizden korkardık
Onların öğütleriyle, kendimizi yontardık.
Biz girdiğimiz nice gül bahçesinden,
Gülleri sulayarak değil
Kendimizi bularak ayrıldık...

Biz çocuktuk...
Çizdiğimiz tüm resimleri,
Annemizin rengine boyardık...
Onun siyah saçları gelirdi aklımıza,
Güneşi kapkara yapardık...

Biz genç olduk sonra...
Değer verdiğimiz her şeyi sarıyorduk pamuklara,
Sevmediklerimizi de atıyorduk diken dolu torbalara...
Gerçekleşmemiş tüm beklentilerimizi yırtıp,
Sıfırdan başlıyorduk...

Çocuk olduk...
Genç olduk...
Ama rüyalarımız hep griydi...
Mavi görsek, hayra yormazdık!?
Gün oldu...Tüm rüyalarımızı,
Bir çift göze çaldırdık!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Ekim 2007       Mesaj #973
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Hayatbugün,eskiye dair ne varsa
atıyorum belleğimden
ve başlıyorum yeniden hayata
hayallerle yaşıyorum artık
tüm kalbimle gerçek olmasını dilediğim hayaller
karşılıksız sevdalara elveda
ve elveda,
sevdiğini bile çekinen korkaklara
kalbimin kapıları sıkı sıkı kapalı
ve ancak gerçek bir aşık açabilecek onları
belki ömrüm boyunca bir aşığım olmayacak
ama kalbim açılınca sevgi seli olmayacaksa
asla açılmayacak...
yeni bir hayat artık önümdeki
ve bu hayat güzel yaşanacak...
Oya Fahlioğulları
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #974
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Hayat


Kimileri okur öğrenir.
Kimileri yaşar öğrenir.
Kimileri hayatı öğretir.
Kimileri hayattan öğrenir.
Ben hep hayattan öğrendim,
Ben hep yaşayarak öğrendim,
Beni öğreten olmadı.
Elimden tutup yol gösteren olmadı
Nedir? Bu halin diyen olmadı,
Nedir? Gözündeki nem diyen olmadı,
Şu koca yalan dünyada beni seven bulunmadı,
Seviyorum diyenler seviyorum deyip de
Terk edip gidenler.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #975
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Dedim


Her nefeste dolarsın içime
Varsan hayat var
Yokluğun benzer ölüme
Adı güzel,teni güzel,kendi güzel
Ölüm de olsan ol
Son nefes ol
Yine gel...
S. Mustafa Kayar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #976
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir tını sızıyor kulaklarımdan en derinime, özledim seni İstanbul... Caddelerin, sokakların ne güzeldi. Bazen bir yaz akşamı kadar çılgın, bazen bir yağmur sonrası kadar masum, dolu dolu gözlerin.. Göz yaşlarınla ıslanmıştım, aşkınla yanmıştım, taşlarını, ağaçlarını, akşamlarını ve o mavi gözlerini sevmiştim.

Gündüzünü alır gecene emanet ederdim, kara bulutlar ilişmesin diye sana. Güneş doğarken sarı saçlarını okşardı, gecelerin hep hüzünlü, ben ağlardım sen ağlardın... İstanbul’um sana doyamazdım..

Karanlık caddelerde yürümenin hazzı var, beni çağırışındaki heyecan var, seni özlemenin sızısı var hala derinimde bir yerlerde... İstanbul akıl almaz, İstanbul haşmetli, İstanbul beni severdi, İstanbul’un gözleri mavi...

Kara çarşafın kıyılarına oturup dalsam ne zaman mehtabına, rüzgarın şarkılar söylerdi, bazen gözlerin dolu dolu olurdu, lodosun yanağıma bir buse kondururdu... Köşe bucak gezerdim seni, sana hikayeler anlatırdım, aşkınla yanardım, ışıkların, dökülmüş yaprakların ve sarı saçların ne güzeldi... Her gece bir şiir yazardım sana, şimdi bir tını var aşkından hatıra kalan, en derinimde hiç durmadan çalan..

Ne zaman sana gelecek olsam, sende tam özlemiş olurdun beni, ne zaman sana varsam, akşamınla karşılardın beni, kıpır kıpır gözlerin yanardı... Ben sendim, sen bendin; böyle söylerdin hani. Bensiz sokakların, caddelerin, yağmurun ve akşamların tadı olmazdı hani..
İstanbul aşk, İstanbul gece, İstanbul beni severdi, İstanbul’un gözleri mavi.

Sarı saçlarına bulutlar konardı, mavi gözlerin beni arardı, hüzünlenince yaprakların solardı; güz olurdu, yağmur yağardı. İstanbul kayıp şimdi, gözlerim ağlamaklı... Ay ışında yürümeye hasretim İstanbul, kaybettim seni ve özledim, ölesiye... İstanbul’u kara bulutlar kapladı, İstanbul komploların kurbanı... Sen yoksun İstanbul, saçlarım darmadağınık ve üşüyorum, yokluğuma az kaldı..


Aşkının lekeleri kaldı şimdi benek benek kalbimde, ellerim titriyor ve aklım gidiyor, bir tını çalmakta hala en derinimde... Sana ulaşmak zor artık, kara bulutları dağıtacak takatim yok, mecalim yok sana varmaya, duygularım tüketildi, kalbim yırtık; öldüm İstanbul yokum artık..

Artık gülmeyeceksin sanki bana, bahar olmayacak sanki hiç. Düşlerimin kahramanı olman bana yetmiyor; sokaklarını, taşlarını ve aşkını özlüyorum, boğazımda demirden bir düğüm, İstanbul seni düşlüyorum...

Köşe bucak kaçsan da, git desende bana, beni sarmalayıp kaplamışken bitmiyor aşkım sana... İstanbul bir efsane, İstanbul yara, İstanbul beni severdi İstanbul’un gözleri mavi..
Yoksun İstanbul, bitiyorum; yokluğuma az kaldı, kaçıyorum yaşamaktan, İstanbulsuz, aşksız yaşamaktan.

Bir matem oldun bana, sensizlik bir çığlık, dilimde vaveyla. Ne olur son bir kere daha yağ saçlarıma, benim için, yaptıklarım için sana... Seni kaybettim, yağmuruna hasretim, ellerim kara, ne olur al; mezarımdaki son lale saçlarına kurdele...

İstanbul aşk, İstanbul gece, İstanbul tılsımlı, İstanbul beni severdi, İstanbul’un gözleri mavi.
İstanbul yalan, İstanbul sahte, İstanbul’un suçu yok; İstanbul sadece bir kelime..

__________________________________

Bırakıp gittiğin kalbinse eğer, elbet döneceksin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #977
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dilimli Hayatım İki Cihanlı Müebbette


Acımtırak sözlerinin tadı
dımdızlak aylak bırakan gözlerinin gömen felaketi....

Yürüyorum kelebek saltanatı dilimli hayatımda
benimkisi biraz ağlamaklı
yudumluyorum biraz korkulu
benimkisi biraz esrarengiz olan vazgeçilmezi bekleyiş
dert işlemeli
dantel geçirmeli
tığı ....yenimden kızdırıp kez'lerce
bir kendim geçerim korun narından
bir kor geçer, benim yarım yüreğimden
Benimkisi biraz saçlarıma sarmalı delilik
Mutlak öleceğim böyle giderse
Uzun ince bir dert yorma beni
ne var şunun şurası ölesiye seviyorum seni
Ne var şunun şurası
senden gayrısının canını alacak kadar
Nazar boncuklu ahları kendi üzerime takacak kadar
Seviyorum seni...göğüs kafesimde işkence bu his
Biliyorum bizi biraz da seni
Keşke bilmeseymişim
Ne akşam olur bu şehirde ne sabah
Birbirlerine varmanın kapılarını
Kendime dönüş yollarımı kapadılar.

Cenderedene saplanmış kan kusar canım
Ezerim yinede her gün, canımdan masum bir gücü
Bir tek gümbürtüsüyle gelen sana
haberdar olsamda, gelişini duysamda...
kıpırdamadan beklerim...
teslim taşı oluverir yeminli ben.

Çağlar çalışlara kurban olana
Közlü olmayı beceremeyene müstehak bu
Yüreğime sürtünen bu kıvılcım savaşı
Çoktan ateş voltası...
Sen mevsimli donakalışta.
Ömür boyu, yıl kıyısı, saat artığı zamansızlık
Öle dirile iki cihandada
tavaf edersin beni sessiz sınırsızlıklara uçarak
Canımı akıta akıta.
Durdum süngülü dönüşün başladığı yerde
Bekliyorum iki cihanlı müebbetimde
Gizlimi, saklımı, kendimi bıraktım
yaşamının ortasında...alsana...sarsana...
Yılın her gününe yayılsana
adımın her harfine damlasana
Tavaf et beni...
Demet Ihkan
yüksel2 - avatarı
yüksel2
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #978
yüksel2 - avatarı
Ziyaretçi
KAN İÇİNDE GÜNEŞ

Polonyanın kanı beyazdı
İsyan bir bayraktı süt içinde
Porselenlerden yapılmış Polonya
Kırılan heykel ve heykel aşkları
Ve Venüsün kırık kolu Polonya

Polonya Polonya sana günaydın
Karanlıklardan çekip kaderini
İlk aydınlığa çıkardın

Ama ben Peşteye dönüyorum
Peşte bir kan çemberi
Işıklı çemberler içinde ölüler
Konuşturuyorlar sfenksleri
Öğretiyorlar kelimeyi doğan
Çocuklara kutsal kelimeleri
Kelime en güçlü silahtır
Tutar şehri ve insanı

Elektrik lambalarının altında
Kadın kanları
Kadınlar susmuştu
Konuşan erkekti
Kadın gömlekleri yırtılıyordu
Anne gömlekleri
Ve mesut dakikaları beklemiş
Bütün saatler
Tırak deyip durdu

Günah duvarına düşmüş
Şehrin beyaz kaderi
Ve kan aynasında
Macar gölgesi
Macar kası gergin

Kan büyüyordu
- İşin kötüsü gözüm görmüyor
- Silah ıslandı atamıyorum
- Çevrem kıpkırmızı oldu
Ellerim yapış yapış
- Kelimelerimi duyuyor musun?

Dünyaya kan ismi veriniz

Sokak fenerlerine asılmış
Güzel ve canlı ölüm
Aydınlatıyordu gerçeği
Telgraf direklerine çekilmiş
Düşman ölüleri bir bütün
Apayrı bir varlık insandan
Günah kadar çirkin
Ve Tanrı düzenine aykırı
Bir ur kocaman

Ölüm yayılıyordu ölüyordu gece bile
İşleyen makinalar kalmıştı yalnız
Ve onların kolları insanlar
Zalim kelimesinin gözbebeği
İnsan değil alet
Aletin aleti
Kör
- Tanrı onlarsız değil
Ama onlar - Tanrısız

Geride ve Peştede kan vardı
Budanın bir kelimelik heykeli kan içinde
Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında
Ve kan pırıl pırıldı
Kızgın ve kaynar
Bin güneş yanıyordu kanda
Küçük fakat sağlam
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
14 Ekim 2007       Mesaj #979
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Hayat Dedim

Her nefeste dolarsın içime
Varsan hayat var
Yokluğun benzer ölüme
Adı güzel,teni güzel,kendi güzel
Ölüm de olsan ol
Son nefes ol
Yine gel...

S. Mustafa Kayar
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ekim 2007       Mesaj #980
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Bardaklık Hayatım

Kireçli bir hayatım var,
Bir bardaklık düşünürsem ömrümü...

Ve her kireç taneciği,
Hayatımı yıkmak,zarar vermek isteyenler.

Ben hala su rengindeyim,
Yahut durgunluğumun ardından bulmaktayım su rengini.
Kireç aşağı inmekte,ben kalkmaktayım.

Su gibi tertemizim demiyorum,
Hiç hatasız yaşamıyorum tabi ki.
Ama hiç yoktan,
Başkasının suyunda kireç olmuyorum.
Kendi bardağımda suyum ben...


Yusuf Önaç

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri