Arama

Hayata Dair - Sayfa 30

Güncelleme: 2 Ekim 2013 Gösterim: 268.039 Cevap: 1.657
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Eylül 2006       Mesaj #291
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HAYAT TÖRPÜLEME SANATI

Sponsorlu Bağlantılar
1....Kendini çok beğen.Eleştiriye tamamen kapalı ol.Yaptığın her işi doğru say…
2....Menfaatine fazlasıyla düşkün ol…
3....Yaptığın işlerde hiç bir zaman hatayı kabul etme.Konuşmaların ve sözlerin
ile karşıdakini öyle bir duruma getir ki sonunda hatayı kendinde aramak
zorunda kalsın…
4.....Fazla ısrarcı ol..Israrın yüzünden karşındakini zor duruma düşürmezsin.
Israrını bir sevgi gösterisi say.Fazla ısrarın da terbiyesizlikten sayıldığını unut.
5.....Kendini her zaman çok akıllı ve kabiliyetli biri olarak gör…
6.....İnsanları da etki altına almaya çalış ki, sana danışmadan hiçbir iş yapamasınlar.
7..... Kendi düşüncelerine ters olanların aleyhinde propaganda yaparak onları yalnız bırakmaya çalış ki,her an yanında birileri olsun...
8.....Yalan da olsa kendine her zaman iltifat et.
9.....Başkalarının mutluluğu senin için hiç bir anlam ifade etmemeli bu mutluluğa kendini de dahil ettirmeye çalış.
10....Çıkarın ve menfaatin sonunda doğabilecek sonuçları hiç bir zaman düşünme! Zaten sonrası da seni ilgilendirmez.
11.....Kendi çıkarını; Toplumun ve etrafındaki şahısların çıkarından üstün gör.Kötü gün dostuymuş gibi görün,bol,bol akıl ver.
12.....Düşüncen ve tasarladıkların olmaması halinde; İnat,ısrarcı ve özellikle baskıcı ol.
13.....Sürü psikolojisini her zaman kendine örnek al.
14.....Eflatun dermiş ki; Saygının olduğu her yerde korku olur ama korkunun olduğu her yerde saygı olmaz.Bu sözü her zaman bir kenarda bırakmayı kendine prensip et…
15.....Kısaca Hz.Ali’nin bu güzel sözünden yola çıkarak; Çevrendeki insanları İnandıkları gibi yaşatmayarak, yaşadıkları gibi inanmaya mecbur bırak.
Ve;
Son olarak düşün…
Ben neymişim ya…!
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
3 Eylül 2006       Mesaj #292
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Gecenin karanlığı bana o kadar şey düşündürüyor ki; anlatamam. Hatalarım, pişmanlıklarım, düşünceler içinde savaş veriyorum. Bir de özlemlerim var tabi.. Benim özlemim geleceğim ve geleceğimin içindeki sen. Ama farklı şeyler yazıyoruz. (Sen ve Ben)

Sponsorlu Bağlantılar
Evet bana göre çok büyük bir aşk yaşıyoruz. Fakat beraberinde korkular var. Hani çok değer verdiğim bir şey olur ve sen ona özen gösterirsin. Adeta varlığın, bütün huzurun ona bağlıdır. Bir süre sonra ona bir şey olduğunda ise artık hayatının bittiğini düşünürsün. Ben daha önce yaşadım bunları sevgili! Acısı çok büyük... Seni kaybetmeyi düşürdüğümde de aynı acıyı çekiyorum. Artık anladın mı seni ne kadar büyük bir aşkla sevdiğ
imi?

Baksana bu sessizlik, bu karanlık, bir de sensizlik neler yazdırıyor bana.. Öyle şeyler var ki içimde.. Bunu ben bile bilmiyorum. İçimde bir şeyler korkutuyor belki de beni.. Beynimi tırmalıyor artık yaşadıklarım. Dünya böyle bütün hızıyla dönüyor. Ne kadar bize yavaş
gelse de..


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
3 Eylül 2006       Mesaj #293
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ben acılar denizinde boğulmuşum
İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
Baksana; herkes içime dökmüş artıklarını

Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
Yılların içimde bıraktıklarını...
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
7 Eylül 2006       Mesaj #294
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Öğretmen, yetişkin sınıflardan birisine şöyle bir ödev verir:
"Sevdiğiniz birine gidin ve ona kendisini sevdiğinizi söyleyin."
Bir sonraki dersin başında ise öğrencilerden birisi söze şöyle başlar Geçen hafta bize bu ödevi verdiğinizde size sinirlenmiştim. Bu sözleri söyleyebileceğim hiç kimsenin olmadığını düşünüyordum. Eve giderken bir anda yüreğimin sesine kulak verdim. İşte o zaman kime "Seni Seviyorum" diyeceğimi anladım. Bundan beş yıl önce babamla aramızda bir tartışma geçmişti ve o günden bu yana bu sorunu çözememiştik. Önemli aile toplantılarının dışında birbirimizi görmemeye çalışıyorduk ve hemen hemen hiç konuşmuyorduk. Eve vardığımda babama kendisini çok sevdiğimi söylemeye hazırdım. Bu kararı almak bile üzerimden büyük bir yük kaldırmıştı. Saat 5:30'da annemle babamın evinin kapısını çaldığımda kapıyı babamın açması için dua ettim. Çünkü kapıyı annem açarsa kendimi tutamayıp, ona kendisini sevdiğimi söylemekten korkuyordum. Fakat Allah yardım etti ve kapıyı babam açtı. Hiç zaman kaybetmeden eşikten adımımı attım ve : "Baba, buraya seni sevdiğimi söylemeye geldim" dedim. Babam sanki bir anda başka bir adam olmuştu. Yüzündeki ifade yumuşadı, kırışıklıklar yok oldu ve ağlamaya başladı. Kollarını açtı, beni kucakladı ve bana : "Ben de seni seviyorum oğlum, ama bunu hiçbir zaman dile getirmedim" dedi. Fakat sizlere asıl anlatmak istediğim esas nokta bu değil. Babamı ziyaretimden iki gün sonra babam bir kalp krizi geçirdi ve hala hastanede. Şimdi yaşam savaşı veriyor. Şimdi sizlere şu mesajı vermek istiyorum: - "Yapmanız gerektiğine inandığınız hiçbir şeyi ertelemeyin. Ya babama olan sevgimi ifade etmek için hala bekliyor olsaydım? Yapmanız gerekeni hemen yapın, hiç beklemeden..
TheGrudge - avatarı
TheGrudge
Ziyaretçi
10 Eylül 2006       Mesaj #295
TheGrudge - avatarı
Ziyaretçi
Hayata Dair / .......

İnsanı insan yapan kendi dışındaki gerçeklere bakışındaki çeşitliliktir. Aynı maddeye bakan farklı gözler farklı şeyler görür. Mesela bir elma ağacı; bir kuş için bir yuva, bir aslan tarafından kovalanan bir sincap için kurtuluş, yumurtlama mevsimindeki bir serçe için yavrularıdır. Ne yazık ki insan dışı canlılar gerçeği o an maddi dünyasının emrettiği çerçevede görebilir; kendisi için en faydalı olanı seçmek bir yana o anki bakışının dışındaki alternatifleri değerlendirme yetisine bile sahip değildir. Yani bir de şu açıdan bakalım diyebilmek insana özgüdür.

Siz kadınla erkek arasındaki ilişkiye hangi açıdan bakıyorsunuz? Hangi senaryoyu yaşıyorsunuz? Zihninizdeki yegane korku bir aslan tarafından kovalanan sincap olmaksa gerçeğe bu senaryoyu giydirmeye çalışırken "şüphesiz bunun istisnaları var." demek zorunda kalacaksınız. Ve senaryonuz dar dikilmiş bir elbise gibi gerçeğe oturmadıkça söz konusu istisnaları hatırlatacaksınız. Nedensellilkten uzaklaşacak ve gerçeği kafa sayısına göre yapacaksınız. Elma da yuvarlaktır karpuz da deyip Aristo'nun o komik denklemini kuracaksınız. Gerçekten elmaya karpuz diyebilir miyiz? Diyebiliriz tabi; işimize öyle geliyorsa.

Bir mağdur mu arıyorduk ki? Cevap insanlık öyleyse. Bu hikayede kimse mutlu değil çünkü. Kadınla erkek birlikte çalışan iki canbaz gibi aynı ipin üstünde ve biri düşünce ötekinin dengede kalması neredeyse imkansız. Ağlama ve başarısız olma hakkı elinden alınan erkekler gibi; sürekli ezilen (en iyi konumdaki kadının bile potansiyelini hayata geçirme şansı elinden alındığından) kadınlar için de mağduriyet var. Aynı savaşta iki kurban olur mu? Her iki tarafta savaşmak zorunda bırakılan "çulsuz" erlerse olur tabi. Ve ne yazık bu erler savaşa kendini fazla kaptırıverir çoğu kez. Kraldan çok kralcı olunduğunda ise akılsız başın cezasını ömrüyle öder bilindiği gibi. Siz olmak istediğiniz noktada mısınız? Ben şimdi bunu neden yaptım dediğiniz olmuyor mu hiç? Neden böylesine çıkarcı bulduğunuz kadınlara istediklerini verdiniz bir düşünsenize. Ve bu tahammülü imkansız kadını. bu "işkenceyi" başka erkeğe kaptırmamak için mücadele verdiniz belki. Neden?

Hipnotize edilmiş insanlar gibi gözlerimiz uzaklara kenetli yaşıyoruz hayatı. Gerçekten ne istediğimizi soramadan "erkek" ya da "kadın" gibi davranmak zorunda kalıyoruz. Mesleğimizi doğru uygulamamız, iyi anne babalar olmamız, iyi vatandaş olmamız için bile bu kadar görevli denetmen yok. Her an her yerde bizim bir kadın ya da erkek olarak nasıl davranmamız gerektiğini bize hatırlatan birileri var. Gece dışarı çıkan bir kadın olmak, çamaşır asan bir erkek olmak, eşine olan sevgisini her şeyin üzerinde tutan bir erkek olmak, kadınları elde edip gönlünü kaptırmamak, onları elde edip mutsuz olmalarına rağmen başkasına kaptırmamak gibi herkeste nedense suç duyurusunda bulunma saplantısı yaratan kanunları var bu nasıl erkek ya da kadın olunur oyununun. Ve yüzlerce gönüllü polis mutluluğunuzu değil, o büyük anayasaya uyup uymadığınızı denetler. Ve çoğu insan kendisine zorla giydirilen bu rolle hayatının çeşitli dönemlerinde çelişkiye düşer. Kaybedenleri gördükçe değil, işin sonu kendisini rahatsız ettiğinde tepkisini gösterir ancak.

Kaç yaşındasınız? Bir erkek olarak cinsellik organınız putlaştırılıp üstelik resimlere konu olduğunda neden sorgulamadınız hayatı. Kız kardeşiniz ya da arkadaşınız cinsiyeti yüzünden sınırlandırılırken neden "onun suçu ne?" diye sormadınız. Sokakta yürürken bile "bedenin istersem benim olabilir." dercesine sapık düşüncelerini sergileyen erkeklere bakarak bir anormallik olduğunu; böyle her fırsatta hayatını kontrol altına alma hakkı elinden alınan ya da bir şekilde hissettirilen kadınların neden bu durumda olduğunu düşünmediniz de şimdi bütün kadınlara ilişkin bir çıkarsamada bulunup populer bir maskeye sarıyorsunuz. Siz galiba genetik uzmanısınız. Düşündüm ki düşünceler kişiler arasında savaş aracı olarak kullanılmamalı. Çünkü onlar insanı insan yapan ve kutsal olan. Ve olayları yalnız kendi açısından değerlendirip aralara kaypak ifadeler sıkıştıran bir kişi gerçeği aramıyor da aslında kızgınlığını kusmak istiyor ve hayatının istediği çerçevede olmayışına tahammül edemiyordur. Empati kurmaktan uzak, her an başkalarını suçlamaya hazır bencil insanlara cezadır hayat. Çünkü hayatında kendine göre bir espri anlayışı var. Böyle bir erkekle yaşayan kadın ilk önce samimiyet ve iyi niyet arar. Onu bulamamışsa sözlerle sorunlarını çözememişse işte o zaman kıvrak aklını kullanır. Bir kadının kadın olarak hapsedildiği andan itibaren düşünecek çok zamanı olur. Çünkü bir erkek gibi yaşayarak tecrübe etme şansı yoktur. Namus adı altında uygulanan cendere kadını attığı her adımı önceden düşünmeye olasılıkları araştırmaya ve kararsız görüntüsü verecek kadar farklı alternetif üzerinde düşünmeye sürükler.Çünkü hata yapmaya hakkı yoktur. Hayat kadına istemeyi değil istediklerini almayı öğretir. Susarak konuşmayı, sürekli egolarını tatmin etme hevesindeki bir insan gurubundan yok sayılan ihtiyaçlarını almayı.

Kadının kadın oluşu evde başlar, her kadın kişilğinde annesini yansıttığı kadar babasını da yansıtır. Şekillenişinin annesinden kaynaklandığı sanılır; eve ekmek parası getirmekten başka sorumluluğu olmadığını düşünen ve eşini yalnızca bir hizmetçi, bir çocuk doğurma makinesi, aklı kıt ya da kötülüklerin anası olarak gören bir babanın evladı bütün erkeklerin böyle olduğunu sanır, çünkü önündeki tek örnek budur... Zihnindeki bu yanılgıyı aşmasına neden olacak bir etken olmadıkça erkekler onun için babası gibi olacaktır. Ve o da istekleri ve beklentileri yok sayılan annesi gibi davranacaktır. Kimi kez sinsi, kimi kez içten pazarlıklı ve çoğu kez güçlüden yana ve ne yazık hayattaki yegane gücü cinselliği olan. Çünkü bir mucize olup Einstein’i gölgede bırakan buluşlar yapabilse bile bunu kayda alacak kimseyi bulamayacaktır. Yıllarca böyle yaşanmış ve doğruları eğrilerden oluşmuş bu dünya ne yazık kendini her doğumla yeniden üretir. Ve zihni bu iğrenç safsatalarla kirletilmiş kadın zamanla sevgiye olan iştahını yitirip bu dişe diş oyunda kendine bir yer açma çabasına girer. İsteklerini her zaman yaptırabilmeyi, erkeğe ve onun iradesine rağmen kendi isteklerine ulaşmayı meziyet sayar. Kendisine de yıllarca bu yapılmamış mıdır? Yeterince güç topladığında yıllardır diş bilediği bu iğrenç yaşam biçiminin yegane temsilcisi olur. Çünkü yıllar önce kaybettikleri için kendisine vaad edilen budur.

Kim iyidir kim kötüdür karışıverir. Kim mutludur kim mağdurdur? Yaşam savaşında ezilen kullanıldığını düşünen erkek de, insan oluşu kadınlığına indirgenen kadın da mutsuzdur ama yine de günü geliverse rolünü hakkıyla verebilmek için uğraşır durur. Kadın cinselliğini "yani erkeğin çiftleşmeye her an müsait halini, güç gösterme kompleksini, hayatta her istediğine ulaşabileceği hissine neden olan davranış bozukluğunu" kullanarak isteklerine ulaşır. Erkekse her fırsatta elinin hamurunu hatırlatır kadına ve onu erkekler dünyasında görmek istemez. Kadın namuslu bir kadın olarak kollarına atılmak istediği erkeğe cilve yapar. Erkekse bu gerçeği bildiği hatta arkadaş sohbetlerinde ifade ettiği halde; dürüst davranmayan bu kişiyle evlenir. Kadın dürüst ve samimi bir insan olarak "seni seviyorum seninle birlikte olmak istiyorum" deyiverse evlenmeyeceği halde...

Bu hayat böyle yaşanmaz yaşanmasına. Fakat istemeyiz öyle olmasını; çünkü bu kolay olandır. Ve kolayı seçen bizler için bu düzen, bu insanı sevgiden koparan, aile kurumu diye bize yutturulan kukla fabrikalarına mahkum eden bu büyük yalan revadır. Bir kadın için bir erkek bir erkek için de bir kadın en büyük cezadır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Eylül 2006       Mesaj #296
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
beyaz karanfil


rose9bl 0056rose9

Gökyüzünden berrak ve saf bir tane beyaz bir karanfil ayrıldı.
O kadar tatlı ve güzeldi ki yere süzülüp inene kadar gözlerim onu takip etti.
Ve artık yere çökmüştü…
Kirlerden siyahlaşmış olan yer, gökyüzünden inen
beyaz karanfil ve arkadaşları ile beyazlaşmış, parlamış, ve beyaz güller gibi olmuştu…
Birden kirli ellerimiz dokundu beyaz karanfillere…
Ağlıyordu karanfiller, üzülüyorlardı, hüzün bürüyordu karanfillerimin kalbini…
Ama ne çare beşerin bozuk eli değiyordu.
Bembeyaz karanfillerim kalbim gibi soluyordu...
Biliyorum kalbime de aynı eller değmişti.
Arıyordu kalbim beyaz karanfillerini…
Yavaş yavaş kalbim berraklaşacak ve beyaz gül gibi saflaşacaktı.
Evet evet, yavaş yavaş gözlerimden akan yaşlar kalbimin kirlerini temizleyecek ve berraklaştıracaktı.
Ama artık istemiyordum beşerin eli değmesin kalbime !
Beşer beni yıkmasın ! Kalbim artık kararmasın !



rose9 bl 0056rose9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
16 Eylül 2006       Mesaj #297
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sen...
Yüzümdeki gülüşlerin,ellerimdeki terlemenin,yüreğimdeki deli atışın sebebi...
Her gece uykum,her sabah güneşim.Yıldızım,ay'ım,akan kanım...
Bitmeyen masalım..Bahçedeki çiçeğim,çiçekteki rengim..
Gökyüzüm,denizim,mavim sen...
Sevdamın adresi,aşkımızın menzili,içkimdeki tat,yaşadığım hayat sen...

Sebebim,niyetim,geleceğim,geçmişim,bilinmezliğim,b elirsizliğim,kararlılığım,kararsızlığım sen...
Bitmez yolculuğum,sonsuzluğum.Sen,gözüm,elim,yüreğim.Bebe ğim sen...
Hani gidecek olsan,yollarına sererim tüm kır çiçeklerini.

Bilirim basamazsın çiçeklere de yine kalırsın benimle.
Üzülecek olsan,içim erir,kalırım öyle.
SENİ ÜZEN BİŞEY BENİ BİN ÜZER İNAN.
Kırıyorsam seni,bu benim dengesizliğimdendir,şaşırmışlığımdandır.
Kendimle kavgalıyım ben.Bir yanım sana tutkun,bir yanım çok bencil.
Kayboluşlara vuruyorum kendimi,seni üzdüğümü bilmeden.
Her kayboluşum yara açıyor sende biliyorum.
Ah ben,nasıl da vurdumduymaz olabiliyorum bazen...
Bakma bana birtanem,içimdeki aşkın büyüklüğünü ölçme bunlarla.
Seviyorum diyorsam seni,öyle.
Gereğinden fazla 'erkeğim'bazen,bağışla...
Seni bilirim ben,bir tek seni.Seni söylerim,seni duyarım her yerde ve her zaman.Sensiz olmaya gücüm yok artık,sensizliğe katlanmak benim harcım değil.

Seni her şeyinle,ay parçası yüzünle,duruşunla,gülüşünle,bakışınla,konuşmanla,
çocukluğunla,olgunluğunla,kızgınlığınla,şaşkınlığı n la,güçlülüğünle,zayıflığınla kabul etmişim bi kere.
NE DEĞİŞ,NE DE DEĞİŞTİR BENİ.
Biz böyle sevdik birbirimizi.Seni sen yapan ne varsa kabulümdür hepsi.
Seni özlemek diye bir şey de var bu hayatta ve bu bazen öylesine dayanılmaz oluyor ki...

YOKLUĞUNU YAŞAMAYI BECEREMİYORUM,ÜZGÜNÜM.
İçimdeki o 'fazla erkek'yokluğunda çekiliyor bir köşeye ve ben güçsüzlüğümle başbaşa kalıyorum.Katlanamıyorum anla,sensizliği 'yok' hükmünde sayıyorum.Sensizlik diye bir şey yok,öyleyse sensiz kalmak da yok.
Şimdi hangi denizin kıyısındaysan,hangi göğün altındaysan önce o sonsuz maviliğe sonra da başını yukarı kaldırıp yıldızlara bak.Aşkımı,yüreğimi,içimdeki seni mavilere yükleyip gönderiyorum,tut onu.Tut ve bırakma...Ben maviyi sende buldum,beni BAŞKA RENKLERLE KANDIRMA...
ebayam - avatarı
ebayam
Ziyaretçi
19 Eylül 2006       Mesaj #298
ebayam - avatarı
Ziyaretçi
Yüzünü Asma

Kırıldığımı zannedip
Yüzünü asma
Ben ağaçlara kırılırım,
Yeşermediklerinde
Tepeden baktığımda şehre
Sessiz oluşuna kırılırım

Sen yüzünü asma
İste yıldızları söküp getireyim
Deniz ortasından mercanları
İste doğayı sereyim önüne
Çiçekleri rengârenk

Ben sana kırılamam
Yeter ki sen yüzünü asma

04.03.2006
Dudaklarından çıkan bir isteği
Asla geri çeviremem ben
Sen yeter ki iste

ERTUĞRUL BAYAM
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #299
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Zoru Sevdim


Hep zoru sevdim,hep zoru istedim yaşamım da .Belki kolayı seçseydim kim bilir daha mutlu olurdum.Pişmanlık mı bu duyduğum,neden olmasın ,niye pişman olmayım.İnsanın kendisine itiraf etmesi kadar güzel olan ne var ki.İyi olanlarda benim pişman olduklarımda benim..Hiç pişman olmayan yok mu..Bunlar benim geçmişim hayır pişman değilim demek,çok doğru değil ki,kendini mi kandıracaksın,başkalarını mı ,Yaptığım işlerin kararların arkasında dururum…durursun da; bazı kararların yanlış.oda senın yanlışın ..onu arkasında niye durasın ki..Bir daha o yanlışları yapmamak zaten pişmanlık duymamakdır.Onurun gururun,sevginle yaşarsın koşarsın,istersin diye düşündüm ve yaşadım.

Ulaşılmazın çekiciliği,güzelliğin hayranlığı,şirinliğin cazibesi,bilinmeyeni keşfetmek,sıradan çıkıp sıra dışı,hoyrat sevdalar peşinde,ırak yollar peşinde yürüdüm,imkansızın, zorun, başarılması ,kavuşulması hep cezp etti..Çok da mutlu oldum zaman zaman.
O’na milyonlarca sayfalar arasında rastladım.Bilmediğim,tanımadığım,bana çok da garip gelen bir dünyada, kocaman renkli gözlerini açmış,beni bul çıkar aydınlığa,sev tut,özle beni diyordu,biraz tanımaya çalıştım,mutsuzluklar hep onunla olmuş,hayatını yazsa roman olacağını düşünen, aradığını yada onu arayanı o fark edememiş,hep kahır üzüntü,sıkıntı çile dünyasında bunalmış,geceleri yalnız yatağında hep ağlar buldum onu. Üzülmüştü, yıpratılmış,kim bilir neler yaşamış’tı bilmediğim,Tedirgin ürkek bir ceylan güzelliğinde boynu bükük,huzursuz,sessizce bekliyordu.Kimi mi?O da bilmiyordu ki?Bir gün biri çıkacak,belki her şey değişecek di.Daha farklı gülecek,daha farklı tutunacak’tı hayata,şimdiye kadar olduğu gibi,Ayrılıkları vardı,hasretlikleri, özlemleri, kavuşacakları vardı,,Belliki olması gereken bir ayrılık,ayrı kalınan bir parça,uzak diyarlar,uzak insanlar,hep onun peşinde koşan,yanlış insanlar,iyice tedirgin mutsuz,huzursuz etmiş’ti O’nu.Neden O’nu buluyordu bunlar,acaba hata kendisinde miydi,yada böyle düşünmüş müydü?Neler istiyordu oysa yeni hayatında,mutluluk,huzur,belki bir çocuk yada iki daha yapardı.Yaşadıkları onu daha da olgunlaştırmış,kendi ayaklarının üzerinde durmayı,açlığı işsizliği,mücadeleyi öğrenmişti.
Güvenmemeyi, hayal kırıklıklarını biliyordu.

Bir anda bir rüzgar esti sanki,aşk’tan sevgiden yana,içi ısınıverdi birden,bir tuhaflık başladı,aramaya,eksiklik hissetmeye,hat’ta evet evet ,özlemeye başladı.Bir anda dünyası değişebilir,belki budur beklediğim,aradığım ya da onun aradığı ben’miyim diye düşündü,,Heyecanı daha da arttı,kısa bir süre sonra daha da yakın olacak’tı ,yada olmayı düşledi,planlar yapabilir,sevebilir,belki hiç ayrılmayı bile istemeyebilirdi.Ama onun kafasında ki kalıplar,hassas olduğu konular,allak bullak etti beynini,rüya dedi buna,hat’ta hayal kırıklığı,içerledi,üzüldü,açıklama bile istemedi,anaç tavrıyla,sadece zaman istedi…belirsiz bir zaman,belki mi diyordu içinden,yada karşısındakinin şartları iyileşsin de öylemi gelsin di, bekler miydi acaba,ne zamana kadar,ne kadar,acelesi neydi ki?Değecek miydi?

O bu sorulara cevap bulmuştu sanırım,yada duymak istemediği cevabı almak istemiyordu.Yada zaten çekmemişti,bir an boş bulunup bir iki satır yazıp,geçiştirdiğim diye düşündü..Düşlerimdi birazı, diye kendini rahatlattı,Son konuşmasında sadece,gene konuşuruz diyebildi,veda gibi olmasın diyebildi sadece.

Çok zordu.Buda zor olandı,kendimde mücadele etme isteğini hissetmedi değilim, istedim de,yarının ne olacağını,ne getireceğini,hissettim sadece.Belki de onun şartları uygun değildi.Belki benim içinde bir rüyaydı.O’da zoru sevseydi..Gerçeğin ta kendisiydim.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Eylül 2006       Mesaj #300
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BIRAKIN BEN YAPARIM
Kalanlarla avunacak olsaydı eğer insan ,bir daha sevemezdik belkide ;Ama duramıyor insanoğlu yine seviyor , yine seviyor
Bakışların ıslattığı zaman güneşi ,kaldır başını maviye...Göreceksin gökyüzü bile ağlıyor sessizce .Arkanda uğultulu sevdalar donuk gözlerde gizli sevmelerin var. Hiç yaşanmamış say mazini, göreceksin neler bekliyor seni
Eski defterimin tek yeni sayfası , yüreğime sığamayan bir deli insan ve sen masum göz-yaşlarımın başrol oyuncusu
Rutubet kokan bir yaşamdan güve izleri kaldı geride... Ve sen yaşamımı delip geçen halada kemiren tek güve
Hayallerimın son bulduğu noktanın alaycı gülüşü... Kendini bulamamış bir insanın yal-varışı gökyüzüne
Ayrılık senfonisinin ölümsüz son notası...Kızıl kıyametlerin buğusunda söylenen Sezen’
den Firuze...Nakaratlar ve merhaba ayrılık..

Geri dönülmeyecek bir yoldun sen, seni seçtim. Artık sevgi yoktu içimizde, Karanfil Sokağının sahte aşıkları gibi el ele, göz göze... Belki gerçekten sevmiştik yaşamın senli benliliğini .Herşeyi unuttum derken yeniden başlıyordu;Kaldırım ve kaldırımın serserisi...

Tıpkı hazır çiçekler gibi güzel görünüyor ; ama güzel kokmuyordun... inadına suluyordum belki kokarsın ve gülümsersin diye , güneşe...Tabut üzerinde bir gelinlik , ıslak gözlerde yiten umutlar ve tek suçlu sahte bulutlar.

Martılar ve çığlıklardı bazı şehirleri güzel kılan. Islık kadar tiz seslerle ve milyonlarca insan arasında yanlızdık bir vakit...yanlızca susuyorduk bitirilmiş sevgilerine...Oysa bir tane papatyaya ömür verecek kadar muhtaçtık sevgiye .

Bazen boğmak istercesine ,üstüne gelir insanlar . Oysa , varoluşunun amacıdır özgürlük
Ağlarsın yeniden doğmuşçasına ; haşarı bir çocuk , taş atıp kaçar gizlenirya işte öyle olursun ve bir vakit sonra ağlayamazsın bile . Yorulursun güneşten , perdeleri sıkı sıkıya örter ve öyle uyanırsın yeni güne ... Şemsiyeni alır öyle yürürsün yağmurda . O ıslak yeryüzü yeniden alır umutlarını . Yanlızlığına sığınıp evin en kuytu köşesinde adeta ölümünü beklersin. Ve kapı çalar sessizliğin üstüne gelen; annendir. Çocukken , omuzda bir soluktur , anne .Her hatanda ,mutluluğunda seninledir . Daha ağzını bile açmadan; sarılır ve unutursun yaşadıklarını tıpkı komşunun çiçeklerini yolduğun günki gibi

Mavi olur tüm düşlerin sonra susarsın,dilsizleşir yok olursun . Tüm dünya üstüne üstüne gelir kırılılır, boynunu bükersin tıpkı papatyalar gibi...Elini uzattığında ulaşırım sanırsın ama soluk kadar yakın ,bulutlar kadar uzaktır . Karamsar değilim bu kadarda, umudum var yarın doğacak güneşten ve biliyorumki penceremi açtığımda bir dost gülümseyecek...

Bana güvercinlerden bahset ; Ulus ‘ta heykelin oralarda ,okulumun önünde Kitapçılar Çarşısı nın orda...Hani yaklaşırsın tutarım sanırsın;ama onlar hazırdır , tutamaz dokunamazsın bile ... Uçarlar, uçarlar ve yine uçarlar

Duygularından emin olman beklenir senden, gülmen yerine uslu durman, seçmene izin verilmez hiçbir zaman onlar zaten seçerler! Sana en iyisini yaptıklarını sanarlar,
Oysa bir ot yetişir; kendini tanımayan,karar veremeyen, hep arkalarda duran...
Sonra karşına hiç tanımadığın, tanımakta istemeyeceğin birini koyarlar ‘evlen’ derler
Soru sorulmaz; cevapta alınmaz zaten...Çocukların olur büyütürsün,tabi birde kocan...

Hep senden birşeyler çalar zaman, umutlarını, sevgilerini... En çok da sevdiğine yanarsın. Seviyorum demek çok kolay gelir insanlara oysa sen basamaksındır,
Üstüne basar, ezer ve terkeder...O basamaklar üst üste biner sonunda tamamlanır Geriye umut kırıntıları ve özlemler kalır ve sen kalırsın ağlamaklı gözlerle. İşte o zaman o bilindik hikaye başlar güllere koşarken ezilen papatyalar... Sonunda geriye dönersin, eski aşklarına... bir bakarsın onlarda dönmüş sırtını, yanlız kalırsın, yapayanlız Ağlamak kalmıştır yapılacak. Ve pişmanlıklar...

Bir hikayeydi bizimkisi;
Yaşanmamış yada yaşanacakmış...
Ayıp dediğimiz, geri plana attığımız
Sevgilerimiz
Özlediğimiz çocukluğumuz,
Dört duvar arasında oynanan
Evcilikler
Okulda sıramıza kazıdığımız,
İlk aşkımız
İlk ıslanışımız yağmurda
İlk öpüşümüz gizlice...
Ve hayalden bir şehirdi isteğimiz
Biz Ayşeydik, biz Fatma,biz Hüseyin...

...
aşklarını, çocukluğunu, gençliğini yaşayamayan bizler , hayallerimiz ve karşı tarafta kötü adam yaşam.sizce kim istediği aşkı yaşıyor
kim istediği okulda
kim sevdiği işin başında
kim
kimler
söyleyeyim mi size?
Hiçbirimiz
Şimdi uyanma vakti hadi kendi hayatınızı kendiniz belirleyin
Unutmayın bir daha gelinmiyor...
BIRAKIM BEN YAPARIM DEYİN
Hadi kolay gelsin.

Benzer Konular

27 Kasım 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2012 / Misafir Soru-Cevap
20 Temmuz 2009 / _PaPiLLoN_ Psikoloji ve Psikiyatri