Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 40

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.703 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #392
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bazı anlar var, bir şarkı geliyor kulağıma; zamanı durduran, bana "Seni" hatırlatan..
O anlar acaba diyorum..
Sponsorlu Bağlantılar
Acaba o da beni düşünüyor mu.. ?
Benim onu sevdiğim kadar o da beni seviyor mu.. ?
Gözlerinde kaybolduğum insanın kalbinde azda olsa bir yerim var mı?..

Sorular, sorular, sorular.. Bana ne yaşattın ki seni bu kadar unutulmaz, seni bu kadar Vazgeçilmez yaptı..
Biliyorum sorular seni bana getirmez.. Biliyorum acım ne yaparsam yapayım dinmez..

Her güne başlarken Vazgeçtim diyorum.
Bu gün son.. Bir daha adını anmayacağım, gözlerini düşünmeyeceğim, nefesini hissetmeyeceğim
Olmuyor yapamıyorum işte... Seni içimden söküp atamıyorum

Hayatta bir insanın başına gelebilecek en büyük mucizesin Ve ne şanslıyım ki ben bu mucizeyi yaşadım..
Hala da yaşıyorum Hala geceleri karanlık odamda bana gülümsüyorsun..

Gittiğinden beri değişen çok şey yok... Senden kalanlarla seni yaşamaya çalışıyorum..
Her yağmurda dışarıya fırlıyor sokaklarda seni arıyorum.. Seni ilk gördüğüm günü hatırlıyorum.. O anı yaşıyorum..
Başını omzuma koyduğun anı.. Keşke diyorum o an ölebilseydim....

Yine yağmur yağıyor..
Yine sokaklardayım..
Yine ağlıyorum.....

Ve yine ölemiyorum......
ABERYY - avatarı
ABERYY
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #393
ABERYY - avatarı
Ziyaretçi
Masal Yüzlüm

Bir varmış bir yokmuşlarda ki gülüşün…
Ahh o gülüşün…
Kalbimin en derininde hapis, öylece kaldı şimdi ben de.
Sen masallarda ki peri kızı
Güneş Yüzünün aydınlık güzelliği,
Hayatının masalsı yanı,
Ve beni Masal Kahramanı yapan masallarda ki aşka denk AŞK ın…
Ben senden nasıl ayrılayım, nasıl düşeyim ırağına?
Yapamam.
Bu son olsun istiyor kalbim.
Masal Yüzlüm,
Biliyorum.
Sen benim SON um olacaksın.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #394
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
ellerimin arasından kayıp gidiyor hayat....kendimi avutmak için bulduğum herşey bir süre sonra anlamsız geliyor.... birşeyler biterken yanı başında neyle avuna bilir ki insan...

kendimce oyunlar buluyor,sıkılıyorum bir süre sonra,kitaplar hiçbirşey anlatmıyor yada kendimi dinlemek canımı sıkmaktan başka birşeye yaramıyor....

sense bir yerlerde kendine duvarlar örüyorsun.... biliyorum ki ne kadar ararsam arayayım yanına gelebiliceğim bir kapı bile bulamayacağım... kendine duvarlar örüyor ve bizi dışarıya bırakıyorsun...

olsun diyorum, ördüğün duvarları yeşile boyuyorum.... çiçekler ekiyorum dibine,büyümüyorlar...
yeşilim soluyor,sen susuyorsun... ben ölüyorum...

kendime yalanlar uyduruyorum,kendim bile inanmıyorum.... oyunlar buluyorum sıkılıyorum durmaksızın birşeyler bitiyor içimde...

sana sorduğum soruların hiçbir cevabı yok aslında duymayı beklediğim... sadece sesini özlediğimden...

ellerimin arasından kayıp gidiyorum kendim bile tutamıyorum kendimi.... ama olsun ben sana elimi uzatıyorum kurtar diye değil,sadece dokunmayı özlediğimden sana....
senden başka bir nedenim yok....
senden başka bir isteğim yok...
senden başka hiçbirşeyim yok...

SENİ SEVİYORUM...

duy diye değil....

sadece kendime hatırlatmak için söylüyorum....
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #395
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ben aslında sigara içmezdim seni tanıyana kadar. Aslında ben yanmazdım da ara ara. Kalbimde sıkışma hissi de olmazdı hiç. Hayatın renkleri de pek bir anlam ifade etmezdi tuttuğum takım dışında!.. Her gün vapurla önünden geçtiğim Kız Kulesi öyle bir kuleydi. Geçmişi de ilgilendirmezdi beni seni tanıyana dek. Vapur yolculuklarının bu kadar üzüntü verebileceği, insanı alıp çok uzaklara götürebileceği İstanbul'dan... Sadece eski Türk filmlerinde gördüğüm sahnelerdi... Seni tanımadan önce beni yakan soba ateşiydi bir de gökte güneş. Ben aslında hayatın kendisinin de farkında değilmişim seni tanımadan önce. Meğer hayat ne kadar ağırmış... Ne kadar ağırmış Hayat? Seni tanımadan önce sanki daha ADAM gibi ADAM dım. Aşk'a kızgınım bu yüzden birazcık. Ey AŞK, seni tanımadan önce ben sanki daha bir insandım!?...
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #396
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Rüzgarlarla savruluyor,içimdeki zerrenin senleri,
Gözlerimde kırık bir kent masalı duruyor.
Mahurluğunda öksüz düşlerimin
Korkusuna gebe ıslanmış bir gece düşüyor.
Ölüm şimdi kabus ;
Yokluğuna düşen her hasrette,içimde senli bir şiir kırılıyor.
Ve şimdi sana bu kadar dolmuşken,
İçimde boş kalıyor bir yer.
Kuytularıma gömüyorum hayatımı,
Senli yaralar sızıyor bedenimden.
Hüznün çivisi koptu bende,gözyaşımla avutuyorum yaralarımı.
Ve sen daha çok acıtıyorsun,
Savrulurken bendeki küller…
Sonbahara inat yıpranıyorum.
Kelime kelime dökülüyorum yerlere,
Başucumda ıslak sokak kaldırımları.
Hercailiği aşkın , yokluğuna yare,
Ve şimdi kana kana içerken ayrılığı,
Ağzımda yine o aşkın kekremsi tadı !
Bakışının ardındaki ayrılık korkutuyor beni,
Sen olduğum kadar ayrı kalıyorum bende…
Gözlerim seni soruyor aşkın nazenine,
Kuytularımsa üşüyor, hasrete kapılmış cümlelerinde…
Ayışığı sevinçler biriktirdim, kırılan yüreğimin kuytularına.
Ve sevgine esirdim, eskidikçe zaman iklimsiz duraklarımda.
Cam kırıklarında eziliyor parmaklarım,
Ben yine kan revan !
Ensemden basıyor geceler,
İki büklüm kalıyorum bir köşede.
Sesler beliriyor, kabuslar çöküyor alnıma.
Ya senden kaçıyorum , ya geceden…
İki ucum da sonsuz, iki ucumda da uçurum.
Şimdi adımlarım titriyor.
Ve sonsuzluk bekliyor beni az ötede.
Sense yine kanatıyorsun beni,aşka döküyorsun,
Gitmeye sevdalı yüreğinle …!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #397
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SANA YAZILMIŞ TÜM SATIRLARIMI GERİ İSTİYORUM... SANA ADANMIŞ TÜM DİLEKLERİMİ, SENİN İÇİN DÖKTÜĞÜM TÜM GÖZYAŞLARINI. SENİN ADINI HAYKIRDIĞIM GÖKYÜZÜNDEN "ÖZÜR" DİLİYORUM ŞİMDİ.
ŞİMDİ SENİN İÇİN ATAN KALBİMİ AYIPLIYORUM. AYIPLIYORUM SANA UZANAN ELLERİMİ, "SENİ SEVİYORUM" DİYEN DİLLERİMİ VE GÖZLERİMİ.
SANA YAZILMIŞ CÜMLELERİMİ KINIYORUM ARTIK. DUYGULARIMI SEFERBER ETTİĞİM GÜNLERİMİ İPTAL EDİYORUM VE SUSUYORUM...
AsLaN_YüreKLi - avatarı
AsLaN_YüreKLi
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #398
AsLaN_YüreKLi - avatarı
Ziyaretçi
İşte ben sensiz geçen bir güne daha merhaba diyorum.
Tadı yokki bir somun ekmeğin,suyun,
Soluduğum havanın,
Tadı bile yok ne şekerin ne tuzun.
Yokki sevenim,
Ben çiçekleri bile sevemem korkarım dikenlerinden.
Ben aşık olmadım,belki oldum göründüm.
Yaşamımdaki aşkı,
İçemedim ki o duyguyu acımı tatlımı.
Sabır, sabır çektikçe ufalanır parçalanır yüreğim...
Beni bugün benimle bırakın acılarımla,
Tükenip giden umutlarımla.
Uğraşmayın benimle,
Acımayın boş çuvallar gibi atın.
Atın ne fark eder ki...
Vurun be vurun;
Birde siz vurun,ne yani vurulmadık yerim mi kaldı?
Korkmuyorum ölmekten,
Artık ölüm bile bana boş geliyor.
İşte ben bunlerı yaşıyorum.
İşte ben denizim.
Azgın dalgalara kapılmış bir gemi,
Yokki yok gidecek hiç bir yeri.

Aşkım bu mısraları içimden geldiği gibi
yazıyorum
Biraz duygusal oldu ama bu gece şairliğim tuttu.
Ve ağlıyorum AĞLIYORUM..!
Seni bilmesemde görmesemde ne fark eder ki ben senın o tertemiz yüreğini seviyorum.


onu sevdıgımı herkese soluyorum dogrumu yapıyorum bılmıyorum ama.... ya bı ınsan ******* babasını ozlemedıgı kadar ozlermı ya . ama gercekten oluyomus .neyse sımdı arkadaslar ben bırını sevıyorum oda benı sevıyor ama daha onceden bırıyle nısanlanmıs kız suluk gıbı yapısmıs bırakmıyo pesını ıllede ...... deyıp duruyo tabı ....aılesıyle kızın aılesıde bılıyo bu durumu . hem bızımkı hemde kız aılelerıne bır turlu soyluyemıyolar ayrıldıklarını ama bırbırımızı cok sevıyoruz sonumuz ne olur bılmıyorum sız sız olun sakın ımkansız ask yasamayın olurmu
Son düzenleyen AsLaN_YüreKLi; 12 Ekim 2006 13:17 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #399
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Kaç türlü anlatılır sevda hali benim ülkemde, kaç türlü söylenişi
vardır?....

"Yangınım" diye başlar kimisi... türküsü yangın yeridir yürek tutuşturur, şiiri bir top ateş.... Yakışır mı sevda haline yanmak?... Benim dilimde yakıştırmış iste ozanım, aşığım...
Yangınım bendeki sana.....

"Vuruldum" derler sonra... Hemde en ince yerlerinden..... Sen hiç vuruldun mu?.... Duydun mu sıcağını gerçek vurulmanın?.... Ilık ılık birşeyler aktığını biryerlerinden.... Dışarıya sızar ama sen taa içinde duyarsın.... Vurulmanın sevdaya yönelmişi bir başka güzelliktir sazın telinde, şiirin dizesinde... Senden sevdalına akan en ince vurgunundan seni coğaltır....

Vurgunum bendeki sana.....

"Tutuldum" diye sevinir kimisi de.... Tutulmak bir yerlerde, tutulu olmak, tutuklu kalmak???? Düşündüğünde bile iç karartan bu kavram neden sevindirir ki tutulanı?.... Sevdadır çünkü... sevdalıdır sevinç veren.... Yüreğin tutulur ayrı düştüğünde, göz göze geldiğinde dilin tutulur belki, ya eli eline değse, nefesi nefesine.... aklın tutulur.... Unutursun dünyanın binbir türlü halini o an , orada olmak, orada kalmak istersin.... tutulu kalmak.......

Tutkunum bendeki sana....

"Seviyorum" sözcüğü tekrarlanır hiç durmadan nihayet..... Daha halkcası "sevdalıyım" Yeter açıklamaya bu en güzel sözcüğü türkçemin , koca bir sevinci ve kederi, neşeyi ve hüznü, kavuşmayı ve özlemi , sahiplenmeyi ve vazgecişi kendinden .... Eğer bilirseniz yakın çevrenizde birisinin sevdalandığını, artık her türlü özrü kabuldür onun daha en baştan... Delikanlı deyimiyle babasını affetmeyen adam bile eğilir sevdalının önünde..... Sevdadır, kutsanır....

Sevdalıyım bendeki sana....

Yani güzelim, canım, canparçam, memleketimin her türlü söylemiyle aklıma gelen ve gelmeyen ;

Aşığım bendeki sana.....

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Ekim 2006       Mesaj #400
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mavinin düşünülüp, kırmızının konuşulduğu bir hayaletler şehrinde, ben umut dolu günlerime uzun bir yolculuk yaparken , sen umutsuz renksiz ve bedensiz bir yağmur damlası gibi düşünmeye devam ederdin. Anlaşılmamak ne garip tat da imiş meğer. Uzun hayaller, dar duygular, kısa bakışlar, siluetsiz yalanlar ve sen. Ey adına yandığım kahrolası yabancı...

Sessizlik o kadar acı verdi ki, duygularım ellerimde ve dudaklarımda gizlendi. Göz yaşlarım acımı anlatmaya yetmedi , artık ağlamıyorum sana an kıymetli yerimle, özetleyip verdim tüm duygularımın yaşlı bir orman ağacına. Oysa ne kadar da güzeldi soğuk, ne kadar da hoş kokuyordu sessizlik. Uzun ışıkların gölgelerine sığınırdık, ne kadar da sessizdik, ne kadar da yasaktık ve ne kadar da utanıyorduk küskün gecelerden. Oysa ki geceler bile senden yanaydı. Ey şehri uyutup zehir içiren yolcu...

Sahte güneşin donmuş kırlangıç yavrusunu sevindirdiği günlerin özlemindeyim artık ve de bir şarkının son notası özetinde , hani o verdiğimiz sözler var ya bülbül-i ceyd-a kesilirdi kulaklarımda sen yokken. Belki taşları, belki hisleri belki de kokunu şahit tuttun uzaklardaki kadına. Kim bilir belki de hüznünü gizledin göğsünde, kim bilir belki de duygularını gizledin dudaklarına, belki de bir sirk hayvanı çaresizliği içindeydin kim bilir...Bir bedenin öldüğü yerde, bir ruhun dirilmesi neye yarar? ...... adını söyleyemediğim, söyleyebilecek misin sen? Ve ben ızdırap dolu günlerle doldum taştım, kor bir ateş sana dokunmaz bana dokunduğu kadar ve sen tatmadın bunu ve sen anlamadın bunu. Ey ızdırap kokulu kahin...

Çok uzun zaman geçmedi, yollar arasına sıkışmış ince bir çizgi gibi kokuyorum, yalnızım, sensizim ve ben sana diyemedim. Masum bir kaç damla göz yaşı, bir kaç satır yazı, isimsiz bir künye, gecelere asılı duran yaşlı ve yorgun bir ağaç, dekorsuzca ve poz almadan duran bir yalan, kokladığım bir anahtarlık kaldı senden geriye kalan. Ve de benim eklediğim bir çiçek seni hatırlatan aşkımızı hatırlatan ve de masamda aşkın gözyaşları kaldı, aşkın gözyaşları. Adın gece olsun, adın karanlık olsun, adın yalan olsun be yağmur yüreklim hatta ve hatta haziran olsun. *****ce ezilmişliğin tadında olsam da gündüzler yeter bana, sahte gecelerine inat,seni sevdim, sevmeyi ben istedim ölesiye, yapabildiğim tek şey bu zaten. Şimdi ise artık O istiyor, o kadar çok sevdim ki şimdi ise ne seni senin beni sevmen nede bana geri gelmen ilgilendirmiyor artık beni , şimdi ne sana nede bir başkasına, sadece içimdeki sana mahkum oldum, adım eylül oldu, adım tadın oldu. Ve de gittin ardına bile bakmadan adım sonbahar oldu, sonrası ise bir hiç, Ey siluetsiz yalancı...

Sevda ne renkti o günlerde ? sen siyahı ben beyazı yaza durdum, unutulan kapıların anahtarını verdim, çok şey istedim senden belki yaparsın diye, belki ümit edersin diye, oysa hiçbir şey vermedin bana, birkaç damla sahte gözyaşı ve bir yığın yalandan başka, onları da ben istemedim zaten, zaten istenilmeyen şeyleri verdin, körelmiş ve isimsiz imzalara saldın beni, dilenci tadında sattın asaletini, sen bırakıp giderken beni yağmurlu bir günde tek kaldım. Anlayacağın bir başımlaydım ve ben haykırırdım arkandan o yasak meyvenin tadını. İstedin ki kollarından tutup götüreyim seni adım atılmamış sahillere, Ey sevgiyi ve sevgiliyi oyalayan hüzün...
Bitişe kaç cümle sığdırabilirsin , uykumu uykuna verdim, silinmiş pencerelerin buğusuna adadın beni, sahtece ama ustaca, riyaca ama acıyla, saldın beni derin karanlıklara. İlaca hasret hasta tadındayım. Gel diyemiyorum. Öylesine yoruldum ki, çıkmaz sokak başlarında yığıldım ve ben derbederim, yalanlarına yenilmişliğin hüznü öldürdü beni. Ey yeniçerileri ayaklandıran asi...

Her umudumu söndürdün seher vakitlerinde, belki seçilmişti satılmışlığım ruhunda, ölmeyi isterdim. Gün bitiminin başlangıcında teslim ettim sevdamı, kör bir dilenciye, bilmem nasıl vereceksin hesabını ödenmemişliğin. Oysaki sen benim O' na olan ödeyemediğim borcumdun. Ey geceleri ürperten sesin sahibi...

En acımasız saatlerde ağlamışlığımı nasıl da sattın mahşeri yalnızlıklara. Yağmurun düştüğü topraklar şahidin olsun senin, her akşam sensizliğin mihverinde olsam da ben, gece güneş doğmaz be yağmur yüreklim, doğmaz be siluetsiz yalancı, adını boğazıma, tadını dudaklarıma, hislerimi yorgun bir dervişe adadım, seni senden habersizce sevdim ve ağladım. Bilemedin işte ...bilseydin... ah bir bilebilseydin. Ey küçük gönlüne gözleri hapseden zavallı...

Renksiz nehirlere savurdun bütün duygularımı, sen sana ait olmayan duygularını sattın, Sen sana ait olmayan duygularına yenildin, kendini senin olmayana verdin, hem de ölesiye acı duyarken. Ey adını yitiren insan. Bana insansızlığını verdin ve ben senin her anına birkaç damla gözyaşı verdim , çirkinsizce çizdin sevda resimlerini, dedim ya ey yağmur yürekli, ey toprak kokulu yar, senin için sebepli sebepsiz akmaya hazır bir kaç damla göz yaşı olsun namusun...o gözyaşlarını bilmem ne zamana kadar hatırlayacaksın. Bilmem ki senin mi bana ihtiyacın var yoksa ben miyim senin sevgilin? Ey mavileri siyaha boyayan kabus...

Gözler yalan söylemezdi hani, tadı hep aynıydı gözyaşlarının hani, adını çıkar artık karanlıklardan, ey siluetsiz yalancı... Tutulan bir yeminin sevincindesin artık, ıslak eller, dalınan gözler, isim yazılan dudaklar ve pembemsi utançlar ve korkak bir asalet kaldı hayallerde. Ve de aşkımın tadında kalan yaşlı bir ağaç, sevgini bırak bir kenara, en güzel aşkı meğer bir yalan söylermiş. Ey karanlıkları aldatan kadın...

Çiçekli dallarıma çiğ düşürdün,anlamsız imsak vakitlerinde, yorgun ve asil duygularımın gizemine sığındın, vahşice...bilemediğin tatlara yenildin sen, körpe duygularımı incittin ezan saatlerinde, bunu bir ben bilirim, birde yaşlı ağacımız, dikenlerini gül bahçeme saldın ey vefasız, ince ince sızlattın damarlarımı, saatlerini gizledin saniyelerime. Sen korkularınla baş başa kalırken, ben sevdayı sevdim, ben köşe başında annesiz çocuklara ağlarken, sen yerdeki dilenci kağıtlarına bakarak güldün, ben Filistinli bir çocuk ürpertisinde iken, sen adı bilinmeyen bir ülkenin hayaline daldın, yüreğimdeki isyanı bastırdın ustaca, asice, hunharca. Ne dediğine değil ne demek istediğine bakmalıydım o zamanlar . Unutma aynaya bakmak cesaret ister. Ey adını bilmeden sevdiğim...

Kayan her yıldıza haykır ismimi, yandım biliyorsun. yol uzun biliyorsun, özleyeceğim seni onu da biliyorsun. ama sen unutmuşsun sevdamın sesini, ne kadar da boşmuş meğer tüm boşluklar, aşk yalan söyletmez be yağmur yürekli, rotasız bir gemiyi saldın uçsuz bucaksız denizlere, sevincini bırak bir kenara, azıksız bir sevdan olsun kendi yüreğinle baş başa kalacağın. Ve bil ki ben hep beklediğim o yerde olacağım. Sen ise gelmeyeceksin biliyorum, ama ben yine orda olacağım... Ey duygularını yitiren tanrıça...

Haykıracak gücümü renkli yalanlarınla mahşere sakladım, bir gitar sesi, bir araba sireni ve bir de sigara dumanı olsun Azrail' in, aşk dilenmiyorum senden artık. Sensizliği ve sevgini bir türkünün en dramatik, en gamlı ezgisine bağladım. Gülüşünü bir arap atının siyah yelesine, yalnızlığımı yavru bir akbabanın kan kokan kanadına, kendimi ise bir çocuğun gülüşüne bağladım ve seni anlatabilmenin özünü de duaların ürpertisine gizledim. Usulca. Seni artık sensiz severken yağmurun dindiği günü bekleyeceğim. Ey ruhunu yitiren gömü...

Değişen ne mi kaldı? sensizliğin bekaretinde iken ben, her gece yarılarında üzüntümün özünü satılığa çıkardım, çürük bir tahtaya davranır gibi, bakakalırdım gökyüzüne saatlerce, her yıldıza seni adardım ve sonra annemin duası gelirdi aklıma dönerdim kıbleye ve usulca çiselerdim yanaklarımı ,sevmek ölmektir , ölmek yok olmak, yok olmak ta aşk der ve ağlardım... Ey rüyalarına sığındığım kalpsiz...

Ve sonra son sigaramı içer; destursuzca savururdum dumanlarımı, sonra sensizliğimin içine sessizlikle birlikte seni doldurur uzanırdım lacivert kokulu yatağıma, uzun bir sabah ezanının ürperten ihtişamıyla senden ayrılır ve dalarım güneş şahit olup ta bir çıngırak sesi duyana kadar, sen rahat uyu, sessiz ve de sakin ol tıpkı tıpkı karlı çam ağaçlarının gizeminden kurtulana kadar sana dualarımı gönderiyorum kiminle ve nerede olursan ol, bu senin hep yanında olacak , unutmayacağım seni, zihnime kazıdığım dualarınla nice kem ruhlu yıllara. Ey ayrılıkları tadacak olan bedduam...
Gözlerin beni göstereceği zamana kadar bakıp ta göremeyesin,
Ayrılığı yaşayan hep sen olasın,tıpkı ardına bıraktığın bir yalan gibi,
Hiçbir zaman söz verdiklerinle olamayasın,
Bana yaptığın her şeyin en ucuzuna sadık,
Tuzlu bir yağmur damlasına ise hasret kalasın.
Dağıttığın parçaları toplayasın son sal'a ömrüne kadar,
Ey gizemli köşkün siyah perisi, Acınacak hale gelmeden acımayasın,
Yüreğinin yanında olsun her zaman siluetsiz yalanların,
Bir şarkı tadında kalasın tüm kandil akşamlarında,
İsimsiz vadilere yenik düşesin her daim,
Zifiri karanlıklar ve kötü günler yoldaşın olsun.
Ne diyeyim mahşerde görüşene dek amansız ve zamansızca kalasın. (Amin)
Ki aşk vefa ve cesaret ister . Hiçbir zaman unutma ki körler de ağlar.
EY SİLUETSİZ YALANCI...

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik