Arama

Affetmek - Sayfa 26

Güncelleme: 11 Mayıs 2012 Gösterim: 76.001 Cevap: 258
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ağustos 2009       Mesaj #251
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Darmadağın hayaller

Sponsorlu Bağlantılar
Darmadağın hayaller
Gülümse diyen dostların hazin bakışı
Acıyan duygularda
Üşüyen bir mevsim var Mozartın senfonilerinde
Ve affetmek Tanrının bakışında
Gitmenin ismi konulamadı ki
Bu arayış niye Nitchenin gözlerinde
Yol alamayan inkarcı bakışlarımız
Korkma diyen yüreğin sesinde
Sevgi ol diyen Mevlana
Ve yeniden başlama heyecanı
Meçhuller ülkesinde
Her şeyin bitiş çizgisinde bir dağ zirvesinde
Yaşamı anlayan bir yerde toplamak her şeyi
Anıların soğukluğu
Başka yaşamların iç karartıcı,
yeni günün bayatlayan yüzünde
Karanlık okyanus olmaktır
Dehlizlerde görünmeyen ruhların içinde
Hayalet olarak yaşamaktır.
Fatma Saylak

reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
27 Ağustos 2009       Mesaj #252
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Artık bu yürek ne mangalda
Nede kömür ocağında kül bırakmaz
Sponsorlu Bağlantılar
Melek olsan anlamaz seni
Gül olsan koklamaz
Artık bu yürek huzur bulsun
Cennet olsan mekan tutmaz
Sen hata yaptın
Geri dönüş yok affedemedim seni
Sen galiba en büyük aptallığı yaptın
Sen kibirinle göremediğin gerçeğin
Pişmanlığını çektiğin gibi
Hayatın sürüncemesinde bana boynunu bük
Yinede yüzümü sana eğip kalbini almam elime

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ağustos 2009       Mesaj #253
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bu Şehirde!
Seninle,
Yağmurunda ıslanmak,
Güneşinde kavrulmak,
Karında yürümek,
Gecesinde üşümek,
Sabahlarına bir uyanmak,
Bu şehirde,seninle seni yaşamak vardı..

Bir an olsun affetmek,
Yaptığını mazur görmek,
Özrünü kabul etmek vardı bu şehrin..

Bir şans daha vermek,
Aldıklarını geri istemek,
Yolumuza yol olmasını beklemek vardı bu şehrin..

Bu şehirden gitmek,
Ve çaresizce onu özlemekten vazgeçmek vardı..

Varsın yar olmasın,Galata Kızkulesi'ne,
Olmasın belki yeditepesi,
Yada yazılmış olmasın namına şarkılar şiirler,
Ve hüznü ayrılığı taşımasın iki yakası..


Reşide Coşkun

fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
2 Eylül 2009       Mesaj #254
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Yaşadıklarımdan ögrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi,
Bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel muzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak,
Bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle
Bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak
Özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe,
Bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey,
Hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana

Ataol Behramoğlu
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
3 Eylül 2009       Mesaj #255
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
EĞER İZNİN OLSAYDI
Eğer iznin olsaydı, seni,
bulutların gökyüzünü
sardığı gibi sarardım;
kaçsan bile, rüzgarlarla bir olur,
uzak, yakın
diyar diyar arardım.
Eğer iznin olsaydı!?
sana gelebilmek için
gökyüzünü şimşeklerin
yardığı gibi yarardım.
Aldırmazdım senin için
edilseydim her suçtan sanık.
Aldırmazdım yeryüzü, gökyüzü
olsa bile tıkanık.
Eğer iznin olsaydı yağmur gibi
çisil çisil yüreğine yağardım.
İsterse kararsın ufuklar..
isterse sararsın, küllensin umutlar...
bana ne, sana ne...!
eğer iznin olsaydı!?
Tek sen sevin, mutlu ol diye güneşin olur
hep istediğin ufuktan doğardım.
Engel olamazdı bir bahâne.
Eğer iznin olsaydı?
sevgi ışıklarıyla
gönlüne çökelen
kesif karanlıkları boğardım
ve yüreğine yüreğimden hep sevgi sağardım.
29/09/83
Kadir KARAMAN
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Eylül 2009       Mesaj #256
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Güneyden Esen Rüzgar
saçını okşayan rüzgarlar okşadı başımı,
tel tel döküldü saçlarım avuçlarıma,
mevsimler ömrümün üstünden geçti,
yıldızlar kaydı gökyüzünden…

yakan güneş yakmaz oldu,
küfrün sönmeyen ateşi söndü,
ilah olduklarından habersiz putlar,
bir bir yere döküldü…

esti gönlüme güneyden esen rüzgar,
imanım oldu, kuranım oldu,
küfrün karanlığında doğdu dolunay,
sözüm oldu, özüm oldu…

parmağını uzattı gökyüzüne kutlu el,
dayanamadı gökyüzü, ay bölündü,
esti gönlüme güneyden esen rüzgar,
yüreğim bin parçaya bölündü…

sana layık ümmet olamadım,
günahlarım büyüdü uzaklaştım,
kapı aradım döndüm dolaştım,
kapından başka kapı bulamadım…

bakar mısın benimde yüzüme ey nebi?
yoksa kovar mısın kapından?
biliyorum kovmak sana yakışmaz,
günah benimle özdeş, affetmek senin şanın…

yer yok mudur yoksa ashabından,
seni seven veliden, evliyadan,
bakmaz mısın yüzüme bir kerecik olsun,
bu can sana kurban olsun…

selam olsun sana,
ey insanlığı aydınlatan nur,
ayağında toz zerresi olaydım,
olaydım da, kusvada bir tüy olaydım…

Tacettin Aksu
15.01.2005 / İstanbul
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
7 Kasım 2009       Mesaj #257
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Affetmek Bir Seçimdir...


Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.



Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller.
Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir.



Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı. Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır.


Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.



Çünkü affetmek bir seçimdir.
Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir.
Affetmek bir süreçtir. Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.
Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur.



Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.


Affetmek bir seçimdir.


Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir.
Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır.



O acılar sizin acılarınız.
Affetmek kolay değildir.



Fakat özgürleşmek için gereklidir.
Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır. Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrolü altında tutmasına son vermek demektir.



Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi hakli bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.


Affetmek kırgınlığın, kızgınlığın, nefretin hapishanesinden özgürlüğe çıkmaktır.
Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.
"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.
Candy_Girl - avatarı
Candy_Girl
Ziyaretçi
8 Ocak 2012       Mesaj #258
Candy_Girl - avatarı
Ziyaretçi
AFFeTMeK


Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek...
Başkalarını affettiğimizde biz özgürlesiriz.

Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller. Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir. Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı.

Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır. Affetmek insanı derinleştirir.

Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir.

Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir. Affetmek bir süreçtir.

Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.

Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur. Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.

Affetmek bir seçimdir. Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir. Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır. O acılar sizin acılarınız.

Affetmek kolay değildir. Fakat özgürleşmek için gereklidir. Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.

Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son vermek demektir.

Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.

Affetmek kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.

Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.

"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mayıs 2012       Mesaj #259
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hoşgörü ve bağışlama ile ilgili hikayeler

Allah Beni Affeder

Adamin biri Suayb peygambere:

- "Allah benim birçok günahimi ve hatami gördügü halde beni lütuf ve keremiyle cezalandirmiyor"

Allah-ü Teala Suayb'a söyle vahyetti:

- "O kulum ben bu kadar günah ettim de Allah beni keremiyle cezalandirmiyor diyor
Ona söyle ki:
Ey dogru yolu birakarak yanlisa yönelmis adam!
Sen tersini söylüyorsun
Allah seni öylesine imtihan ediyor ve cezalandiriyor ki
senin günahtan kararmis simsiyah kalbin ve günahlarin etkisiyle zincirler içindeki bedenin
bunu farkedemiyor Fakat yine de Benden ümidini kesmesin Bana siginsin Bana dönsün"


Suayb aleyhisselam Allah'in kendisine bildirdigi sözleri
"Allah beni cezalandirmiyor"
diyen kimseye söyleyince o günahkar kimse de güzel tesir uyandi

Suayb aleyhisselama sordu:

- "Eger beni cezalandiriyorsa hani belirtisi?"

Suayb peygamber:

- "Ya Rabbi! O adam bu söze karsi savunmada bulunuyor ve Senin verdigin cezayi bilmek istiyor

Cenab-i Hak buyurdu:

- "Ben settarim örtücüyüm Fakat isaret söyleyebilirim Onu begenmedigimin isareti:
O itaat ettigini saniyor oruç tutuyor namaz kiliyor fakat namazdan zekattan ve baska
ibadetlerin hiç birinden zerre kadar zevk almiyor
Yüksek ibadetlerde ve amellerde bulunuyor fakat zerre kadar mutluluk duymuyor
Itaatlerin mahsul vermesi için kalbde manevi bir zevk lazimdir"




Seni anmadığımız
vakitler için AFFET
AFFET ALLAHIM BİZİ AFFET Sana verdiğimiz sözü unuttuğumuz için AFFET
Değerimizi düşürdüğümüz için AFFET
Emredilenleri yapmadığımız için AFFET
Affedersin ümidiyle işlediğimiz günahları AFFET
Hep ertelediğimiz için AFFET
Yapmadıklarımız için AFFET
Yaptıklarımız için AFFET
Senin için bir damla gözyaşı dökmediğimiz için AFFET
Ölümü unuttuğumuz için AFFET
SENi anmadığımız vakitler için AFFET
SENi anmayı hatırlamadığımız için AFFET
Boşa geçmiş vakitlerimizi AFFET
SENi bildiğimiz halde secde etmediğimiz vakitler için AFFET
Sevdiğin şeylere gereken değeri vermediğimiz için AFFET
Her güzellikte SENi anmadığımız için AFFET
Gecenin bir vaktinde SENi anmadığımız için AFFET
Bütün kusurlarımızı AFFET
Bizi bunları yazmaya iten hatalarımızı AFFET
Bizi bunları yazmaya iten günahlarımızı AFFET…

Ve Kabul et AFFET ALLAHIM BİZİ AFFET’IM

SENi azda olsa zikrettiğimiz anları KABUL ET
Az da olsa kaçırmışta olsak Namazlarımızı KABUL ET
Döktüğümüz gözyaşlarını KABUL ET
Az da olsa iyiliklerimizi KABUL ET
Şükrümüzü KABUL ET
Dualarımızı KABUL ET
Affına nail olmak için ettiğimiz Dualarımızı KABUL ET
Allahim sana olan sevgimizi KABUL ET
Allahim ibadetlerimizi KABUL ET
KABUL ET Allahim
Ve telafi etmemizi nasip eyle Huzuruna tertemiz bir şekilde çıkmayı nasip eyle

BAĞIŞLAMAK
¦ Bir düşmanı bağışlamak, Bir dostu bağışlamaktan daha kolaydır MME DOROTHEE DELUZY
¦ Başkalarını hep bağışla; kendini hiç bağışlama SYRUS
¦ Sevdiklerimiz, bizi aldattıkları zaman onları bağışlarız Aslında en az bağışlanması gereken kişiler onlardır
Affetmek İle İlgili Bir Hikaye

-Bir lise öğretmeni bir gün derste öğrencilerine bir teklife bulunur:
“Bir hayat deneyimine katılmak ister misiniz?’

Öğrenciler çok sevdikleri hocalarının bu teklifini tereddütsüz kabul ederler

"O zaman" der öğretmen : "Bundan sonra ne dersem yapacağınıza da söz verin"

Öğrenciler bunu da yaparlar

"Şimdi yarınki ödevlerinize hazır olun Yarın hepiniz birer plastik torba ve beşer kilo patates getireceksiniz!"

Öğrenciler, bu işten pek bir şey anlamamışlardır Ama ertesi sabah hepsinin sıralarının üzerinde patatesler ve torbalar hazırdır Kendisine meraklı gözlerle bakan öğrencilerine şöyle der öğretmen:

"Şimdi, bugüne dek affetmeyi reddettiniz her kişi için bir patates alın, o kişinin adını patatesin üzerine yazıp torbaya koyun "

Bazı öğrenciler üçer-beşer tane patates koyarken, bazılarının torbası neredeyse ağzını kadar dolmuştur Öğretmen, kendisine:

"Peki şimdi ne olacak?" der gibi bakan öğrencilerine ikinci açıklamasını yapar:

"Bir hafta boyunca nereye giderseniz gidin, bu torbaları yanınızda taşıyacaksınız Yattığınız yatakta, bindiğiniz otobüste, okuldayken sıranızın üstünde hep yanınızda olacaktır '

Aradan bir hafta geçmiştir Hocaları sınıfa girer girmez, denileni yapmış olan öğrenciler şikayete başlarlar:

"Hocam, bu kadar ağır torbayı her yere taşımak çok zor "
"Hocam, patatesler kokmaya başladı Vallahi, insanlar tuhaf bakıyorlar bana artık Hem sıkıldık, hem yorulduk "

Öğretmen gülümseyerek öğrencilerine şu dersi verir:
"Görüyorsunuz ki, affetmeyerek asıl kendimizi cezalandırıyoruz Kendimizi ruhumuzda ağır yükler taşımaya mahkum ediyoruz Affetmeyi karşımızdaki kişiye bir iyilik olarak düşünüyoruz Halbuki affetmek en başta kendimize yaptığımız bir iyiliktir '

Bağışlamanın önemi

Pek çok nedenle pek çok insana kızgın ve kırgın olabiliriz. Kızgınlığımızın nedeni sıradan bir olay olabileceği gibi gerçekten travmatik bir olay da olabilir. Yalan söylendiği için, davet almadığımız için, işten atıldığımız için, tacize uğradığımız için, anlaşılmayı beklerken anlaşılamadığımızı düşündüğümüz için, yanlış anlaşıldığımızı zannettiğimiz için, istediğimiz borç paranın verilmediği için, birileri tarafından terkedildiğimiz için, maddi veya manevi olarak sömürüldüğümüzü düşündüğümüz için vs. birilerine kızgın olabiliriz.
Her ne türden olursa olsun kızgınlık kendi kendini yiyip bitirmektir. Kızgınlığı sürdürüp affetmemek, o olayın üstünden yıllar geçmesine rağmen, kızgınlıkla yapageldiğimiz içsel konuşmaları yıllara yaymaktır. Yıllar boyu o olaya çengel atıp içten içe kavga edip durmaktır. Olayı unutmuş gibi davransak bile o olayı anımsatan her durumda aynı şiddetli kızgınlığı yeniden hissetmek ve enerji tüketmeye devam etmektir. Affedememek ıstırap çekmektir.
İşte bu noktada uyanmak, şuurlu bir şekilde olaydaki olası sorumluluğumuzu üstlenmek, “eyvallah hata yaptım ve bunu yaşadım”, ya da “gerçekten masumdum ama bu durum başıma geldi, artık tüm bunları geçmişte bırakıyorum, kendimi ve diğerlerini affediyor ve özgürleştiriyorum” diyebilmeyi içselleştirmek ve bunun pozitif sonuçlarını yaşar duruma gelmek kendi elimizdedir.
Affetmeyi kimse bizim yerimize yapamacağına göre bunu bizim yapmamız gerekir. Mesele yaşadığımız bir olayı değiştiremeyeceğimize göre olayı değerlendiren bakışımızı, anlayışımızı değiştirmeye bağlıdır. Anlayışımızın değişmesi, bağışlayıcılığı ve hoşgörüyü beraberinde getirir. Enerji tüketme alışkanlıklarımızı yavaş yavaş terkederek enerjiyi biriktiren bireyler olmaya yönlendirir. Bu ise gerçek pozitifliğe adım atmak, sevgi enerjisini bünyemizde toplayabilmek ve yayabilmek olgunluğuna yaklaştırır.
Kendimizi ve insanları sevebilmek Evreni sevebilmekle özdeştir. Bu koskocaman ve mükemmel yasalarla idare edilen Kâinat içinde, takılıp kaldığımız ve hem kendimizi hem de çevremizi yiyip bitirmeye yönelik olan davranışlarımızın aczini görebilmek için de çar çur ettiğimiz ince enerjilere ihtiyacımız vardır.
Kadim öğretiler “insanı ıstırapları olgunlaştırır” der. Çünki ıstıraplarımız, varlığa gelen dış tesirlerdir ve şuur bu tesirlere hâkim olmak için gücünü artırmaya uğraşır. Hâkim olmayı başardığı gün, o tesirden kaynaklanan ıstırap da kendiliğinden sona erer. İşte affedebilmek, bunu başarabilmek için çaba sarfetmek ve ıstırabı dindirmek, aslında bir tesire hâkim olabilmek için gereklidir. Istıraplardan gerekli tesiri çekebilmek daha üstün bir şuur seviyesine yükselebilme şansını yakalamaktır.
Bir tesire hakim olabilmek için yılları harcamak mı gerekir? Affetmediğimiz sürece enerji tüketip durmayı dolayısıyla ıstırabı yıllara yaymak mı gerekir?
Istırap, yüklediği tesirle, derin şuurumuza uzanmamıza vesile olup ilâhi amacı sezinlememizi sağlayan şoklardan biridir sadece. Demek ki mesele, kızıp durmak değil o ıstırabın sunacağı bilgiyle kendimizi özgürleştirmektir. Bu, özgürlükle henüz işimizin bitmediğini, halletmemiz gereken başka şeylerin de olduğunu kavrayabilmek ve tekâmül yolunda ilerlemeyi otomatik hâlden şuurlu hâle taşıyabilmek demektir.

Bir gün trenle seyahat eden birisi tesadüfen son derece huzursuz olan genç bir adamın yanına oturmuş. Bir sure sonra, genç adam, uzak bir hapishaneden henüz çıkmış bir mahkum olduğunu açıklamış. Mahkumiyeti ailesine o kadar utanç vermiş ki, ne ziyaretine gelmişler, ne de bir mektup yollamışlar. Ama fakir oldukları için seyahat edemediklerini, cahil oldukları için mektup yazamadıklarını umuyor; her şeye rağmen kendisini affetmiş olmalarını hayal ediyormuş.

Ailesinin işini kolaylaştırmak için, kendilerine mektup yazıp tren kasabanın eteklerindeki çiftliklerinden geçerken bir işaret koymalarını söylemiş. Ailesi kendisini affetmişse, raylara yakın bir elma ağacına beyaz bir kurdele bağlayacaklarmış. Eğer kendisinin geri dönmesini istemiyorlarsa, hiç bir şey yapmayacaklar, o da trende kalıp Batıya gidecek, belki de bir serseri olacakmış.

Tren, kasabasına yaklaşırken heyecanı o kadar artmış ki, pencereden dışarı bakmaya cesaret edemiyormuş. Kompartıman arkadaşı kendisiyle yer değiştirip onun yerine elma ağacına bakacağını söylemiş. Bir dakika sonra elini genç mahkumun koluna koymuş,

“Şuraya bak” demiş.

Göz pınarlarında biriken yaşlarla gözleri parlıyormuş.

“Her şey yolunda, bütün ağaç bembeyaz kurdelelerle bezenmiş”.

O anda bir ömrü zehirleyen tüm acılar, adeta, birden dağılmış, kaybolmuş.

“Affetmezseniz sevemezsiniz. Sevgisiz hayat da anlamsızdır.

KARIŞIK
Hoşgörülü ve bağışlayıcı olmak, kontrolsüzlük ve başıboşluk anlamına gelmez. Kendi işlerimizi ve görevlerimizi dikkatli bir şekilde takip emeli, boşluklar veya gevşeklikler ortaya çıktığında, gerekli önlemleri almalıyız.
“–Merhamet etmeyene (Allah tarafından) merhamet edilmez.”
Dünyanın en zor üç şeyi şunlardır: Sır tutmak, kusur bağışlamak, boş vakitlerini değerlendirmek.
Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek.
Başkalarını affettiğimizde biz özgürleşiriz.
Affetmek insanı derinleştirir.
Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir.
Affetmek güçlüyü daha güçlü yapar. Publilius Syrus
Affetmek, zaferin zekatıdır. Hadis-i Şerif
Affetmek ve unutmak, iyi insanların intikamıdır. Schiller
Affetmenin ne olduğunu yalnız cesurlar bilir, korkaklaırın tabiatında af diye birşey yoktur. Laurence Sterne
Affın en güzeli, hasmını ezmeğe müktedir iken yapılandır. Ömer bin Abdülaziz
Aptalı sık sık affetmek onu ahlaksız yapar. Publius Cyrus
Başkalarını sık sık affet, kendini asla. Syrus
Bir düşmanı affetmek, bir dostu affetmekten daha kolaydır. Mme Dorothe Deluzy
Birinin suçunu affedip bağışladıktan sonra pişman olma, cezalandırdığın zaman sevinme. Hz.Ali r.a.
Hiç kimse, affettiği zaman olduğu kadar yükselemez. Goethe
İntikam alıp da sonunda pişman olmaktansa, affedip de pişman olmak daha iyidir. Cafer b. Muhammed
Kendini affetmeyen bir insanın bütün kusurları affedilebilir. Konfiçyus
Öfkelenmek beşeri bir olaydır, fakat bilahere sakinleşmemek ve affetmemek ayıplanacak iğrenç bir harekettir. Sales
Sayısız günahlarımızı affeden Allah'ın bir kulu olarak, neden bir suçu bağışlamayayım? Kenan Rifai
Suçludan öç almak adalet, onu bağışlamaksa fazilettir. Câmi
Zalimleri affetmek mazlumlara zulümdür. Sadi


AFFeTMeK


Nefreti aşmanın tek yolu var: Affetmek...
Başkalarını affettiğimizde biz özgürlesiriz.

Nefret yaşamdan zevk almamızı, insanların güzel yanlarını görmemizi engeller. Hiç kimse saf iyi ya da saf kötü değildir. Salt kötülükleri görmek bir süre sonra şüphe, depresyon ve umutsuzluk denizinde boğar insanı.

Nefret dolu bir yaşam, mutsuz bir yaşamdır. Affetmek insanı derinleştirir.

Affetmek için, insanın ruhsal ve zihinsel olarak kendisini hazır hissetmesi gerekir. Çünkü affetmek bir seçimdir.

Kimsenin zorlamasıyla affetmek mümkün değildir. Affetmek bir süreçtir.

Birdenbire affedişler bile bir sürecin ürünüdür.

Affetmeyi seçtiğinizde kimse size borçlanmayacaktır. Yani koşullu affetme yoktur. Diğer insanın da sizi affetmesini, değişmesini veya sizin istediğiniz gibi olmasını beklemeyin.

Affetmek bir seçimdir. Amacı sizin rahatlamanızdır, sizin özgürleşmenizdir. Nefret duyduğunuz kişinin yaşıyor ya da ölmüş olması sizin affetme sürecinde duyduğunuz acıların yoğunluğunda bir farklılık yaratmayacaktır. O acılar sizin acılarınız.

Affetmek kolay değildir. Fakat özgürleşmek için gereklidir. Çoğu insan affetmenin nefret ettiği kişiyi suçsuz ya da haklı bulduğu anlamına geleceğini sanır.

Oysa affetmek, geçmişteki anıların boyunduruğundan kurtulmak, yaşamımızı kontrol altında tutmasına son vermek demektir.

Affetmek, o kişiyi sevmek değil.
Affetmek, o kişiyle konuşmak zorunda olmak değil.
Affetmek, o kişiyle ilişkiyi sürdürmek değil.
Affetmek, o kişinin beklentileri doğrultusunda davranmak değil.
Affetmek, o kişiyi kucaklamak değil.
Affetmek, o kişiyi suçsuz bulmak değil.
Affetmek, o kişiyi haklı bulmak değil.
Affetmek, o kişinin verdiği zararları telafi etmek için çaba göstermemek değil.

Affetmek kırgınlığın, küskünlüğün, nefretin hapishanesinden özgürlüğe kavuşmaktır.

Affetmek artık acıyı hissetmemektir. Yapılanları zihinsel olarak unutmak zaten mümkün değildir.

"Duygusal unutma" affetmenin diğer adıdır.
1. Affedebilen insanlar, kin tutanlardan daha sağlıklı ve mutlu yaşıyor. Kalifornia Stanford Üniversitesi'nin araştırma sonuçları böyle söylüyor.


Kim affediyorsa o daha iyi yaşıyor! İlginç olan, sadece ''birisini affetmeyi tasavvur etme''nin bile yeterli olması. Araştırmayı yürüten Doçent Luskin'e göre affetmek, bütün baş ve mide ağrılarından yorgunluk ve dengesizliğe varan stress belirtilerini azaltıyor. Sonuçta kan basıncı düşüyor ve kas gerilimleri azalıyor. Bundan dolayıdır ki, affeden insanlar, kin besleyenlere oranla daha az sağlık sorunu yaşıyor.

Luskin ve arkadaşları, 260'tan fazla insan üzerinde affetme konusunda şimdiye kadarki en büyük araştırmayı yürüttüler. Denekler, birbuçuk ay boyunca haftalık 90'ar dakikalık affetme dersleri aldılar. Bunun üzerine katılımcıların sadece ruhsal durumları değil, fiziki halleri de kalıcı biçimde iyileşme gösterdi: Affetme kursundan aylarca sonra bile katılımcılar daha canlı ve iyimser bir ruh hali içindeydiler.


Son güncelleme: 2004.10.04
ALINTIDIR
2. En zor affedeceğiniz şey nedir? Bahse girerim hemen bir şeyler bulup çıkardınız. Hepimizin anı bankalarında geçmişte yaşanmış ve bitip gitmiş ama bugünümüze taşıdığımız şeyler olabilir.



Size bir haberim var. En zor affedeceğiniz şey nedir diye sorduğumda gittiğiniz o olay, o görüntü-ler- var ya işte o sizin için henüz bitmemiş bir şey, kapanmamış bir sayfa-lar. Yani henüz vedalaşmadığınız, muhtemel değerlendirmesini bir ara yapıp o şekliyle rafa kaldırdığınız ihtiyaç halinde tekrar tekrar eski notları ile üzerinden geçtiğiniz şeyler.

Size bir haberim daha var, o olay var ya, işte o olay sizin toplam enerjinizden çalıyor o günden beri… Çünkü affetmezken cezayı çeken sizsiniz. Bakın içinize, gerçekten baktığınızda size nasıl bir yük oluşturduğunu göreceksiniz. Hatta hadi gelin bir deneme yapalım. Bir çantanız olduğunu düşünün, affetmediğiniz her olay ya da kişi için o çantaya 200 gr. ekleyelim. Çantanız kaç gram ya da kilo ağırlığında oldu??? Hadi çantayı bir an bile bırakmadan her şeyi yapmaya çalışın. Tüm gün ve gece hatta uykuda bile çanta sizinle. Yorucu değil mi?

Affetmek sizin iç dinginliğinizi yeniden kazanmanızdır.

Yapacağımız şeyler, yaşayacağımız değerlerimiz, ulaşacağımız hedeflerimiz, coşkumuz, tutkumuz, neşemiz, sevincimiz, yaşamımız için olanı olduğu yerde bırakmak ve geleceğe doğru ilerlemektir affetmek.

Affetmeye direnç oluşturan düşüncelerden biri de yapılanı onaylama yada yapılana müsaade etmekle karıştırılmasıdır. Affetmek size aynı şeyin yapılmasına izin vermek değildir. Affetmek kararlılığınızdan uzaklaşmak değildir. Affetmek özgürleşmektir, sırtınızdaki çantadan bir tane daha ağırlık eksiltmektir.

Kendini affetmek de affetme sürecinin bir parçasıdır. Olayları yaşarken bazen onayladığımız bazen de değiştirmek istediğimiz şeyler yapmış olabiliriz. Herkes içinde bulunduğu koşullarda yapabileceği en iyi şeyi yapar. Siz de öyle yaptınız. Bugün aynı şey olsa daha farklı yapacağınızı düşünüyorsanız bunun sebebi de o tecrübeyi yaşamış olmanızdır zaten. Yaşamasaydınız farkını nereden bilecektiniz ki? Affetmenin ilk adımı her ne yaşadıysanız onu kabullenmektir. Önce yaşamış olduğunuz şeyi kabul edecek sonra bunun parçası olan şey yada kişileri yada kendinizi oradaki performansınızla kabul edeceksiniz. Geri dönüp o anı o olayı olduğu yerde düzeltmek mümkün müdür? Değilse o zaman o anı bağışlamak özgürleştirici bir seçimdir.

Bazı şeyleri affetmek daha kolay bazılarını affetmek daha zor gelebilir. Hadi gelin başlangıçta kendinizi çok zorlamadan biraz daha kolay olanlardan başlayabiliriz. Kendinizi sevme yolunda atacağınız önemli bir adımdır affetmek. Geçmişle barışmaktır. Ruhunuza, kendinize yakınlaşmaktır. Tamir etmek, sarmak, sarılmaktır...

Evet, affetmek bir seçim aynı zamanda da düşünceleriniz ve duygularınızın katıldığı bir süreçtir. Bu süreci kendi haline bırakıp zaman içinde kendiliğinden iyileşmesini bekleyebilir, onu iyileşmeden rafa kaldırabilir yada bir liste hazırlayıp en çok ve çabuk olarak çözümlemek istediğinizden başlayabilirsiniz.

Bir elinize affetmeyi alın ve tartın, tamamen affedebildiğinizi düşünün. İçinizdeki duygunun yıkıcılığından kurtulduğunuz noktadaki kendinize bakın. Tarif edin kendinize detaylarıyla. Diğer elinize de affetmemek ve taşımaya devam etmeyi alın. Onu da tarif edin detayları ile. Her iki eliniz nasıl görünüyor gözünüze?

Sonbahar hasat mevsimdir. Sizi yolunuzda yavaşlatan duygularınızın hasatı için denemeye var mısınız? Hadi derin bir nefesle bırakalım içimizdeki bize hizmetini tamamlamış olan duyguları. Yeni ufuklara açılalım beraber.

Başka kimler affetme zincirine eklenmek ister?

Sevgiyle kalın...

ANLATIM

Bağışlama, bir kişinin, başkasının haksız davranışına karşı ahlaki cevabıdır. İki
tarafın saygı ve anlayış çerçevesinde bir araya gelebilmesi için kurulan bir köprüdür. Şu
ya da bu nedenle var olmuş olan olumsuz bir ilişkiyi olumluya doğru dönüştürmenin en
kestirme insani yoludur. Affetme, ahlak bağlamında adaletsizliğe yani ahlaki bir yanlışa
karşı verilmiş bir cevaptır. İntikam almaktan kaçınmadır. Başkalarına karşı gösterilen
cömertliktir, civanmertliktir. İnsan ilişkilerine gösterilen özendir. Geçmişte yapılan
geçmişte bırakılmalıdır. Haksızlıklar hatırlanmalı ama kin güdülmeyip, bunlardan ders
çıkarılmalıdır.
Affetme bireyi yüceltir, intikam hislerinden kurtulmasını sağlar. Bilmeyerek, hata
ile yapılan kalp kırıcı ve istenmeyen davranışları affetmek, kişinin sosyal çevresini
genişletir, dostça yaşamın kapıları aralanır. İntikam almak kolay, bağışlamak çok zordur.
Oysa bağışlama yanlış yapanın hak ettiği intikamdan kaçınma ve düştüğü insanlık dışı
durumdan ötürü bunu yapana merhamet duyabilmesi, sevgisini gösterebilmesidir.
Bağışlamak bir zaaf değil bir cömertliktir. Sırf insan olduğu için yanlış yapanın,
haksızlıkta bulunanın da sevgiye ve saygıya hakkı olduğunu kabul etmektir. Bu tutum
yüce gönüllülüktür. Affetmeyi bilen, bunu yapmakla insanlaşır. Bağışlayan insan,
kendini daha iyi hisseder. Bağışlamanın gerçek bir erdem, sabır ve eğitim olduğunu
bunu içtenlikle başaranlar zaten bilirler.
Yüce gönüllü, cömert bir insan, bağışlamanın özgürce seçilmiş, bilinçli bir tutum
olduğunu bilir. Hiçbir mazerete sığınmadan, yapılanı görmezlikten gelmeyi reddederek
onu yanlışıyla yüzleşmesine olanak verir. Bilir ki yanlış yapan da insandır.
İslam kültürü affetme ve bağışlamanın en güzel örnekleriyle doludur. Peygamber
Efendimiz, Mekke’yi fethettiğinde, kendisini Mekke’den kovan, zulüm eden, hatta
sürgüne gönderip öldürmek için peşine adam takan müşrikleri affetmiştir. Bu erdemli
davranış karşısında birçok müşrik Müslüman olmuştur. Yine Fatih Sultan Mehmed,
İstanbul’u fethettiğinde kılıçtan geçirilmelerini bekleyen Bizanslı din adamların affetmiş,
hatta ibadetlerini rahatça yapabilmeleri için düzenlemeler yapmıştır.
Bağışlama, hata yapanın ruhsal açıdan arınmasına, kendi olumsuzluklarını görmesine
ve onarmasına yol açan ahlaki bir terbiye yolu ve yöntemidir. İnsan, herhangi bir kusur,
hata veya kayıp karşısında öfkeye kapılıp, tahammülsüz davranışlar gösterebilir. Oysa
aynı insanlar bir hata yaptıklarında etraşarındaki insanların bu hatalarını affetmesini ve
hoş görmesini isterler. Bağışlama-şefkat ve hoşgörü Kuran’da bildirilen güzel ahlak
özelliklerindendir. Tüm insanların bu ahlakı yaşar hale gelmeleri yeryüzünde barış,
huzur ve refahın tesis edilmesinde çok büyük önem taşımaktadır.
Kibir sahibi insanlar, yapılan hatalar karşısında yanlış bir tutum sergilerler. Bu insanlar
kendileri bir hata yaptıklarında bunu kabul etmek istemezler. Hatanın sorumluluğunu başka
kimselere ya da olaylara yüklemeye çalışırlar. Eğer hatalarını kabul etmek zorunda
kalırlarsa, bu kez uzun süre kendi kendilerini affedemez, sıkıntılı bir ruh haline
bürünürler. Hatayı yapan başka biri olduğunda ise, affedici olmak bu kişilerin nefsine
ağır gelir. Oysa Kur’an ahlakına sahip olan müminler bir hata yaptıklarında bunda mutlaka
öğrenmeleri gereken bir ders olduğunu bilirler. Kendi kendilerine zulmetmezler.
Karşılarındaki kişi bir hata yaptığında ise affedici, merhametli ve hoşgörülü davranırlar.
Kur’an’da “Kim sabreder ve bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir.”
(fiura suresi, 43. ayet.) ayetiyle affetmenin üstün bir ahlak özelliği olduğu haber
verilmektedir. Böyle bir durumda müminler, karşılarındakine öfkelenmek yerine, “ Sen
öğüt verip-hatırlat; çünkü gerçekten öğütle-hatırlatma, müminlere yarar sağlar.” (Zariyat
suresi, 55. ayet.) ayetinin hükmü gereği, hatayı yapana güzel ve nezaketli bir şekilde
uyarıda bulunurlar. Bir başka ayette de Allah, “... affetsinler ve hoş görsünler. Allah’ın
sizi bağışlamasını sevmez misiniz? Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Nur suresi, 22.
ayet.) buyurmaktadır. Mümin bir hata yaptığı ve bundan samimi olarak vazgeçtiği
zaman Allah’ın kendisini bağışlamasını, esirgemesini ve rahmet etmesini umut eder.
Çevresindeki insanların da kendisini mazur görmesini ve affetmesini diler. İşte Allah
Kur’an’da bu durumu hatırlatarak insanlara, kendilerine yapılmasından hoşlandıkları
tavrı, başkalarına da göstermeleri gerektiğini bildirmiştir. Müminler kendileri için talep
ettikleri bu bağışlanmayı karşılarındaki kimselere de gösterirler. Kur’an’da,
bağışlamanın önemi şöyle bildirilmiştir: “... Yine de affeder, hoş görür (kusurlarını
yüzlerine vurmaz) ve bağışlarsanız, artık elbette Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”
(Teğabün suresi, 14. ayet.).
Müminlerin affedicilik anlayışları, Kur’an ahlakından uzak yaşayan kimselerinkinden
çok farklıdır. ‘Bir kereye mahsus affetme’ mantığı müminlerin benimsemeyecekleri bir
davranış biçimidir. Her defasında affedici ve hoşgörülü bir tutum sergilerler.
Müminlerin affediciliği samimi ve süreklidir. Onlar yalnızca sözleriyle değil kalpleriyle
de affederler. Gerçek affetme makamının Rahman ve Rahim olan Yüce Allah olduğunu
bilirler. Geçmiş hatalardan tekrar tekrar bahsetmezler. İnsanların kusurlu yönlerini
araştırıp yüzlerine vurmak yerine, güzel özelliklerini ön plana çıkarır, bunlardan
bahsederler. Allah’ın emri olduğunu bildikleri ve insanın dünyada imtihan olan, hata
yaparak öğrenen bir varlık olduğundan haberdar oldukları için hoşgörülü ve şefkatlidirler.
Allah müminlerin bu özelliğini bir ayette şöyle bildirir: “(Onlar) Büyük günahlardan ve
çirkin -utanmazlıklardan kaçınanlar ve gazablandıkları zaman bağışlayanlar(dır.)”
(fiura suresi, 37. ayet.). Ayrıca müminler, kendilerinin tamamen haklı oldukları ve karşı
tarafın tümüyle haksız olduğu bir durumda bile hiç tereddütsüz affedebilirler. Affetme
konusunda, hataları, büyük ya da küçük olarak ayırmazlar. Bir kimse yaptığı bir hata
sonucu büyük bir kayba sebep olabilir. Ancak meydana gelen her olayın Allah’ın kontrolünde
ve bir kader dahilinde geliştiğini bilen müminler, bu durumda da tevekküllü
davranır ve kişisel bir kızgınlık içerisine girmezler. Allah müminlerin bu üstün ahlakını
bir ayette şöyle bildirmiştir: “Onlar öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların) dan
bağışlama ile (vaz)geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever.” (Âl-i İmran suresi, 134.
ayet.).
Peygamberimiz (sav)’in affedici, adil, hoşgörülü, merhametli ve şefkatli tavrı her
dönemde kendisini izleyen Müslümanlar için çok güzel bir örnektir. Onun bu tavrı,
birçok insanın kalbinin İslam’a ısınmasına, büyük bir içtenlik ve sevgi ile bağlanmalarına
vesile olmuştur.
Peygamber Efendimiz (sav)’in zulmedeni bile affettiğini bildirdiği bir hadis-i
şerif’te şöyle buyrulmaktadır: “Rabb’im bana dokuz şey emretti: Gizli halde de aleni
halde de kendisinden korkmamı, öfke ve rıza halinde de adaletli söz söylememi, fakirlikte
de zenginlikte de iktisat yapmamı, benden kopana da sıla-ı rahim (dostluk) yapmamı,
beni mahrum edene de vermemi, bana zulmedeni affetmemi, susma halimin tefekkür
olmasını, konuşma halimin zikir olmasını, bakışımın ibret olmasını, marufu (doğru ve
güzel olanı) emretmemi.” (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr.
İbrahim Canan, 16. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 317). (Sadullah Sarı Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi -Konu Anlatımları-Testler-Sunumlar-Etkinlikler-Yıl)
KONUYU ANLADIK MI?
1. Affetmek neden insanı yücelten bir erdem olarak kabul edilmiştir?
2. Peygamberimizin affediciliğine bir örnek veriniz.
3. Bağışlama ve affetmenin kötüye kullanılmaması için neler yapılabilir?
ANLATIM
Allah’ın Kuran’da en çok tekrarlanan sıfatlarından ikisi, “Rahman” ve “Rahim”,
yani “ esirgeyen” ve “ bağışlayan” sıfatlarıdır. Kullarına olan bu rahmetinden dolayıdır ki,
Allah, insanları işledikleri günahlar yüzünden hemen cezalandırmaz. Bu gerçek bir
ayette şöyle bildirilir: “Eğer Allah, insanları zulümleri nedeniyle sorguya çekecek
olsaydı, onun üstünde (yeryüzünde) canlılardan hiçbir şey bırakmazdı; ancak onları adı
konulmuş bir süreye kadar ertelemektedir. Onların ecelleri gelince ne bir saat ertelenebilirler,
ne de öne alınabilirler.” (Nahl suresi, 61. ayet) .
Allah, insanların işlediği suçların cezasını ertelemekle, onlara bağışlanma dilemek
ve tövbe etmek için süre vermektedir. İnsan, nasıl bir günah işlemiş olursa olsun, bundan
dolayı Allah’tan bağışlanma dileyebilir ve tövbe edebilir. Allah, Kuran’da kullarını
günahları için bağışlanma dileyip tövbe etmeye şöyle çağırmaktadır: “Bizim ayetlerimize
iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: “Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti Kendi
üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tövbe eder ve
(kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir.” (Enam suresi, 54.
ayet.).
Ayette de bildirildiği üzere Allah’ın bağışlamasına muhtaç olan, onun hoşnutluğunu
arayan ve kendi acizliklerini bilen müminlerin başkalarını bağışlamamaları gibi bir
durum elbette söz konusu değildir. Kur’an’ı ve Peygamber Efendimiz (sav)’in sünnetlerini
kendileri için rehber edinen müminler, Allah’ın sonsuz rahmetine ve cennetine
kavuşabilmek için bağışlayıcı olmalı ve dahil Kur’an’ın tüm hükümlerini titizlikle yerine
getirmeye çabalamalılar. Bağışlayıcılık, merhamet ve hoşgörü, müminlerin ahlakının
en önemli özelliklerinden biridir.
İhlasla, samimi olarak günahlarının affedilmesini isteyen her insan Allah’ın
kendisini bağışlamasını umabilir. Zira Kur’an’da bildirildiği gibi, “Allah tövbeleri
kabul etmek ister”. (Nisa suresi, 2. ayet.). Kur’an’da Allah’ın affediciliğine şöyle dikkat
çekilmektedir: “Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah’tan bağışlanma
dilerse Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur”. (Nisa suresi, 110. ayet.) .
Allah bağışlaması ile insanlara hayatları boyunca sürekli olarak yeni fırsatlar verir.
İnsanın yapması gereken hatasından bir daha dönmemek üzere vazgeçmesi ve ölüm anı
gelmeden evvel, vicdanının sesini dinleyerek tövbe etmesidir. Allah, yalnızca samimiyetsiz
insanların tövbelerinin kabul edilmeyeceğini bir ayetinde şöyle bildirir: “Kötülükleri
yapıp- edip de onlardan birine ölüm çatınca: ‘Ben şimdi gerçekten tövbe ettim.’ diyenler,
ile kafir olarak ölenler için tövbe yoktur. Böyleleri için acı bir azab hazırlamışızdır.
(Nisa suresi, 18. ayet.).
İslam’da günahların affedilip bağışlanması, yalnızca Allah’a aittir. (Bakara suresi,
135. ayet.; Nisa suresi, 17, 110. ayetler.: Maide suresi, 40. ayet.; Tövbe suresi, 104.
ayet.) “O, kullarından tövbeyi kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı
bilendir.” (fiûrâ suresi, 25. ayet.). Ayrıca Mü’min suresi, 2. ayetinde (günahı bağışlayan,
tövbeyi kabul eden) Allah, günahları için istiğfar edenleri affedip bağışlar. (Âl-i İmran
suresi, 135. ayet.; Kasas suresi, 16. ayet.) buyurulmaktadır.
Allah’ın güzel isimlerinden ikisi, Afuv (çok affedici) ve Gafûr (çok bağışlayıcı)
isimleridir. (Nisa suresi, 43, 99, 149. ayetler.; Hacc suresi, 60. ayet.; Mücadele suresi
2. ayet.). Şirk, Allah’ın asla affetmeyeceği tek günahtır: “fiüphesiz Allah, kendisine
ortak (şirk) koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanları ise, dilediği kimseler için
bağışlar. Allah’a şirk koşan (müşrik), büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur.”
(Nisa suresi, 48. ayet.)
Yüce Allah, Hz. Adem (a.s.) ilk günahı işledikten sonra tövbesini kabul ederek onu
bağışladı. (Bakara suresi, 37 ve 73. ayetler.). Herkes kendi günahının sorumluluğunu
taşır; pişmanlık duyan ve bunun gereğini yerine getiren herkesin tövbesi kabul edilir.
Allah’ın insanların günahlarını bağışlayan olması, cezalarını ertelemesi ve onlara
hayatları boyunca her an yeni bir imkân daha vermesi insanlara çok büyük bir lütfu,
rahmetinin ve merhametinin bir tecellisidir. Dolayısıyla, insanlar hataları veya
günahları ne olursa olsun, hiçbir zaman Allah’ın razı olduğu gibi bir kul olabilmek için
geç kalmış değildirler. İnsan yaşamı boyunca ne kadar hata yapmış olursa olsun, dinden
ne kadar uzak yaşamış olursa olsun samimi olarak tövbe ettiği ve salih bir kul olduğu
takdirde geçmişte yaptığı hataları düşünmesine gerek yoktur. Geçmişte yaşayan insanlar
için ancak bir ibret vesilesi, aynı hatalara tekrar dönmemek, benzerlerini bir daha
yapmamak için öğüt alması gereken hatıralardır. Allah uyarı gelip doğru yolu bulduktan
sonra salih kullarını geçmişlerinden sorumlu tutmayacağını Kur’an’da haber vermiştir:
“...Allah geçmişte olanı bağışladı. Ama kim tekrarlarsa, Allah ondan öç alacaktır. Allah
üstün ve güçlü olandır.” (Maide suresi, 95. ayet.)
Dinimizde insanları bağışlamak teşvik edilmiştir. Bağışlamak sevgi temelli bir
davranıştır. Bize karşı yapılan yanlışları görmezden gelmek ve hata yapanları affetmekle,
Allah’a, insanlara ve bütün varlıklara karşı sevgi ve yakınlık kazanılır. Bağışlamayı
başaran bireylerin oluşturduğu bir toplumda hoşgörü, birlik ve beraberlik duyguları
hakim olur.



ANLATIM
Öfkelendikleri zaman kusurları bağışlarlar. (Şûrâ suresi, 37. ayet.)
Kur’an’da övgü ile söz edilen bireylerin başta gelen özelliklerinden biri de, birçok
ayet-i kerimede geçtiği gibi, affediciliktir. Bu ayette ise, “öfkelendikleri zaman”
kaydının da eklenmesiyle, bu özelliğe ayrı bir vurgu yapılmıştır. Çünkü bağışlama
gerek bireysel, gerekse toplumsal hoşgörünün temelini oluşturmaktadır.
Affedicilik, bir müminin imanından gelen nitelikleri arasındadır. Çünkü bu, esas
itibarıyla, Allah’ın sıfatlarındandır. İnsanlara karşı, kusur örtücü ve bağışlayıcı olan bir
kimsenin, Rabbinden bağışlanmayı umması, tövbe etmesi fıtratının gereğidir.
Kur’an eğer bir davranış modelini bize örnek olarak göstermişse, yaratılışımız için
en uygun şeyin o davranış biçimi olduğundan şüphe edilmemelidir. Kur’an “Affedici
olun” buyurduğunda, insanın yaratılışı da bunu tasdik eder; hem bireysel, hem de
toplumsal hayattaki sonuçlarıyla, affediciliğin insan için en doğru bir hayat tarzı
olduğunu gösterir. Bireyler birbirlerini affettiği zaman toplumda hoşgörü iklimi egemen
olur. Birliktelik ve bütünlük olur. Toplumsal dayanışma ve kaynaşma ile birçok zorlukların
üstesinden gelinebilir. Toplumsal hoşgörünün egemen olduğu bir toplumda, barış ve
ekonomik kalkınma en belirgin olumlu özelliklerin başında gelir.
Yapılan çok sayıda araştırma, affetmesini bilen insanların, birçok sağlık sorunuyla
daha rahat bir şekilde baş edebildiklerini göstermiştir. Kin-nefret-öfke-acı döngüsünü
kırarak insanı bir barış atmosferine kavuşturan bu özellik, aynı etkiyi insan toplulukları
üzerinde de yapmaktadır. Yine araştırmalar, affediciliğin yaygın olduğu toplumlarda suç
oranının da düşük olduğunu tespit etmişlerdir.
Affetmek güzeldir, ama kolay değildir. Hele öfkesi galeyan halinde iken affedebilmek
hiç kolay değildir. Ancak Kur’an insanlara bunu hedef olarak göstermektedir. Kur’an’ın
gösterdiği bu hedef ise, insanları ciddi bir eğitime ve nefis terbiyesine ihtiyaç göstermektedir.
Bireyler, ancak böyle bir olgunlaşma sürecinden geçip de bir öz güvene, güçlü bir
kişiliğe kavuştuktan, kendisiyle ve hayatla barışık hale geldikten sonra, affediciliği bir
ilke olarak hayatlarına yansıtabilmektedirler. Gerçekten de, affetmek güçlü insanların
işidir. Zayışar asla affedici olamazlar. Bir kısım toplulukların, fanatik grupların, hattâ
bazı ulusların, uğradıkları haksızlıkların şokundan bir türlü sıyrılamayışları ve intikam
duygularından kendilerini kurtaramayışları işte bu yüzdendir. Affedicilik güçlü insanların
özelliği olduğuna göre, insan ne derece güçlü bir manevî yapıya sahipse, affetme
potansiyeli de o derece yüksek demektir. Kur’an ve hadis ise, bu konuda insanın önüne
alabildiğine geniş bir gelişim ufku açmakta, ve son derece ileri hedeşer göstermektedir.
“Hizmetçimi günde kaç defa affedeyim?” diye soran birisine, Peygamberimiz, “Hergün
yetmiş defa” cevabını vermiştir (Ebu Dâvud, Edeb: 123; Tirmizî, Birr: 31). Bu cevap,
affedicilikte bir sınır olmadığını gösteriyor.
Allah’ın Resulü başka bir hadisinde ise: “Allah, affeden kulun değerini arttırır.”
(Müslim, Birr: 69; Tirmizî, Birr: 82.) buyurmaktadır. Kur’an’da “Kim sabreder ve
bağışlarsa, şüphesiz bu, azme değer işlerdendir.” (Şura suresi, 43.ayet.) ayetiyle de
affetmenin üstün bir ahlak özelliği olduğu haber verilmektedir. Dolayısıyla müminler
affedici, merhametli, hoşgörülü davrananlar ve Kur’an’da bildirildiği gibi, “öfkelerini
yenenler ve insanlar(daki hakların)dan bağışlama ile (vaz)geçenlerdir.” (Âl-i İmran
suresi, 134 . ayet.).
Bazı kişiler, karşılarındaki kişiyi bağışladıklarını söyleseler de, bu kişilerin
kalplerindeki kin ve kızgınlıktan kurtulmaları uzun sürer. Tavırları genellikle bu kızgınlığı
yansıtacak şekildedir. Müminlerin affediciliğ i ise samimidir. Müminler, insanın dünyada
imtihana tabi tutulduğunun, hata yaparak doğruları öğrenen bir varlık olduğunun
bilincindedir. Mümin kimse, tamamen haklı olduğu ve karşı tarafın tümüyle haksız
olduğu bir durumda bile hiç tereddütsüz affedebilmelidir. Affetme konusunda, hataları,
büyük ya da küçük olarak ayırmazlar. Bir kimse hatayla büyük bir kayba sebep olabilir.
Ancak meydana gelen her olayın Allah’ın kontrolünde ve bir kader dâhilinde geliştiğini
bilen müminler, bu tür bir olay karşısında tevekküllü davranır ve kişisel bir kızgınlık
içerisine girmezler.
Kısacası öfkelenmek insanın en başta ruh halini olumsuz yönde etkileyen ve buna
paralel olarak sağlığını zedeleyen bir tavır bozukluğudur. Affetmek ise kişiye zor gelse
de öfkenin getirdiği tüm olumsuzlukları ortadan kaldıran, kişinin hem fiziken hem
ruhen sağlıklı bir yaşam sürmesine yardımcı olan güzel bir davranış şekli, üstün bir
ahlak özelliğidir. Ayrıca, bağışlamakla bireysel ve toplumsal hoşgörünün temelleri de
atılmış olur.
Anlatım: Sadullah Sarı / Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi -Konu Anlatımları-Testler-Sunumlar-Etkinlikler-Yıl
KONUYU ANLADIK MI?
1. Hemen herşeye çabucak öfkelenmenin zararlarını açıklayınız.
2. Affedici olmanın önemini açıklayınız.
3. Affedici olabilmek için neleri düşünmeli, nasıl davranmalıyız?

Benzer Konular

14 Ocak 2013 / ThinkerBeLL Müslümanlık/İslamiyet
17 Haziran 2009 / nünü Rüya Tabirleri
1 Aralık 2015 / _Yağmur_ X-Sözlük