Arama

Dua Ufku - Sayfa 12

Güncelleme: 21 Aralık 2017 Gösterim: 162.927 Cevap: 212
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Mayıs 2006       Mesaj #111
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
اَللّٰهُمَّ صَلِّ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَعَلَى أٰلِ سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَبَارِكْ وَسَلِّمْ * وَبِكَ أَسْـتَغِيثُ فَأَغِثْنِي * وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ فَاكْفِنِي * يَا كَافِي اكْفِنِي الْمُهِمَّاتِ فِي أَمْرِ الدُّنْيَا وَالْأٰخِرَةِ * وَيَا رَحْمٰنَ الدُّنْيَا وَالْأٰخِرَةِ وَرَحِيمَهُمَا * أَنَا عَبْدُكَ بِبَابِكَ، سَائِلُكَ بِبَابِكَ، ذَلِيلُكَ بِبَابِكَ، أَسِيرُكَ بِبَابِكَ، ضَعِيفُكَ بِبَابِكَ، مِسْكِينُكَ بِبَابِكَ، مُفْلِسُكَ بِبَابِكَ يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، اَلطَّالِحُ بِبَابِكَ يَا غِيَاثَ الْمُسْتَغِيثِينَ، مَهْمُومُكَ بِبَابِكَ يَا كَاشِفَ كُرُوبِ الْمَكْرُوبِينَ، عَاصِيكَ بِبَابِكَ يَا طَالِبَ الْبَارِّينَ، اَلْمُقِرُّ بِبَابِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ، اَلْخَاطِئُ بِبَابِكَ يَا غَافِرَ الْمُذْنِبِينَ، اَلْمُعْتَرِفُ بِبَابِكَ يَا رَبَّ الْعَالَمِينَ، اَلظَّالِمُ بِبَابِكَ يَا مَأْمُولَ الظَّالِمِينَ، اَلْمُسِيءُ بِبَابِكَ، اَلْبَائِسُ الْخَاشِعُ بِبَابِكَ، اِرْحَمْنِي يَا مَوْلَايَ أَنْتَ الْغَافِرُ وَأَنَا الْمُسِيءُ فَهَلْ يَرْحَمُ الْمُسِيءَ إِلَّا الْغَافِرُ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الرَّبُّ وَأَنَا الْعَبْدُ فَهَلْ يَرْحَمُ الْعَبْدَ إِلَّا الرَّبُّ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الْمَالِكُ وَأَنَا الْمَمْلُوكُ فَهَلْ يَرْحَمُ الْمَمْلُوكَ إِلَّا الْمَالِكُ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الْعَزِيزُ وَأَنَا الذَّلِيلُ فَهَلْ يَرْحَمُ الذَّلِيلَ إِلَّا الْعَزِيزُ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الْقَوِيُّ وَأَنَا الضَّعِيفُ فَهَلْ يَرْحَمُ الضَّعِيفَ إِلَّا الْقَوِيُّ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الْكَرِيمُ وَأَنَا اللَّئِيمُ فَهَلْ يَرْحَمُ اللَّئِيمَ إِلَّا الْكَرِيمُ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الرَّزَّاقُ وَأَنَا الْمَرْزُوقُ فَهَلْ يَرْحَمُ الْمَرْزُوقَ إِلَّا الرَّزَّاقُ * مَوْلَايَ مَوْلَايَ أَنْتَ الْغَفَّارُ وَأَنَا الْمُذْنِبُ فَهَلْ يَرْحَمُ الْمُذْنِبَ إِلَّا الْغَفَّارُ *

إِلٰهِي أَنْتَ الْحَنَّانُ وَأَنْتَ الْمَنَّانُ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِـنْ ظُلْمَةِ الْقُبُورِ وَضِيقِهَا * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ عِنْدَ سُؤَالِ مُنْكَرٍ وَنَكِيرٍ وَهَيْبَتِهِمَا * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ عِنْدَ وَحْشَةِ الْقُبُورِ وَضَغْطِهَا وَشِدَّتِهَا * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ يُنْفَخُ فِي الصُّورِ فَفَزِعَ مَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَمَنْ فِي الْأَرْضِ إِلَّا مَنْ شَاءَ اللّٰهُ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ زُلْزِلَتِ الْأَرْضُ زِلْزَالَهَا * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ نَطْوِي السَّمَاءَ كَطَيِّ السّجِلِّ لِلْكُتُبِ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ تُبَدَّلُ الْأَرْضُ غَيْرَ الْأَرْضِ وَالسَّمَاوَاتُ وَبَـرَزُوا لِلّٰهِ الْوَاحِدِ الْقَهَّارِ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ يَنْظُرُ الْمَرْءُ مَـا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا لَيْتَنِي كُنْتُ تُرَاباً * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ إِلَّا مَنْ أَتَى اللّٰهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ يَوْمَ يُنَادَى مِنْ بُطْنَانِ الْعَرْشِ أَيْنَ الْعَاصُونَ وَأَيْنَ الْمُذْنِبُونَ وَأَيْنَ الْخَائِنُونَ وَأَيْنَ الْخَاسِرُونَ * إِلٰهِي أَنْتَ تَعْلَمُ سِرِّي وَعَلَانِيَتِي فَاقْبَلْ مَعْذِرَتِي، وَتَعْلَمُ حَاجَتِي فَأَعْطِنِي سُؤَالِي *
Sponsorlu Bağlantılar
إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنْ كَثْرَةِ الذُّنُوبِ وَالْعِصْيَانِ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنْ كَثْرَةِ الظُّلْمِ وَالْجَفَا * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنْ تَغَيُّرِ حَالِي * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنْ نَفْسِـي الْمَطْرُودَةِ * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنْ نَفْسِي الْمَطْبُوعَةِ فِي الْهَوَى * إِلٰهِي الْأَمَانَ الْأَمَانَ مِنَ الْهَوَى * إِلٰهِي آهٍ مِنَ الْهَوَى، أَغِثْنِي يَا مُغِيثُ عِنْدَ تَغَيُّرِ حَالِي * اَللّٰهُمَّ إِنِّي عَبْدُكَ الْمُذْنِبُ الْمُجْرِمُ الْمُخْطِئُ، أَجِرْنِي مِنَ النَّارِ يَا مُجِيرُ يَا مُجِيرُ يَا مُجِيرُ * اَللّٰهُمَّ إِنْ تَرْحَمْنِي فَأَنْتَ أَهْلٌ وَإِنْ تُعَذِّبْنِي فَأَنَا أَهْلٌ، فَارْحَمْنِي يَا أَهْلَ التَّقْوَى وَأَهْلَ الْمَغْفِرَةِ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ وَيَا خَيْرَ النَّاصِرِينَ * حَسْبِيَ اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ، نِعْمَ الْمَوْلَى وَنِعْمَ النَّصِيرُ *
وَصَلَّى اللّٰهُ عَلَى خَيْرِ خَلْقِهِ مُحَمَّدٍ وَعَلَى أٰلِهِ وَأَصْحَابِهِ أَجْمَعِينَ *

* * *

Allahım! Yüce huzurunda içimi dökmeyi diliyorum; müsadeni istirham ediyor, Senin en son ve en büyük elçin Hazreti Muhammed'e ve aile efradına salât ü selam ederek başlıyorum.
Rabbim, Senin yardımına müracaatta bulunuyor ve Sana tevekkül ediyorum. Ne olur, ne dünya ne de âhiret meselelerinde beni aczım, fakrım ve çaresizliğimle başbaşa bırakma!
Ey buraların ve ötelerin Rahman ve Rahîm Rabbi! İşte kulluğumla kapına geldim ve huzurunda dileniyorum.. zelîlim.. esirinim.. zayıfım.. muhtacım.. iflas etmiş bir çaresizim, ey bütün kâinatı yaratıp arızasız devam ettiren Rabbim!
Bahtsızım ama kapındayım ey yardım talebinde bulunanların taleplerini karşılayan Sultanlar Sultanı!
Gamlıyım, kederliyim fakat kapındayım, ey tasalı gönüllerin hüznünü gideren Hilm Sahibi!
İsyankarım lâkin Senin istediğin iyi ve sadık kimselerden olabilmeyi umarak kapına geldim. Geldim ve günahlarımı huzurunda ikrar ediyorum ey Erhamürrâhimîn!
Hatalarımın farkında olarak kapına dayandım ey günahları mahvedip günahkar kullarını affeden Rabbim!
Kusurlarımı ve affına olan ihtiyacımı huzurunda bir kez daha itiraf ediyorum ey Rabbülâlemîn!
Nefsine zulmetmiş bir zavallı olarak kapının tokmağına dokunuyorum ey zulmedenlerin bile rahmetini umduğu Rabbim!
Çok cürümler işledim; acınacak bir halim var. Ben de yüce divanında yere kapaklanıyor, boynumu büküyorum.
Yüce Mevlâm! Merhametini esirgeme n'olur! Ben günahkarım, Sense bağışlayansın! Günahkar kulları Senden başka kim bağışlayabilir?!
Mevlâm, Mevlâm! Sen yüceler yücesi yegane Rabbsın, bense zavallı bir abdim! Abdine Rabbinden başka kim merhamet edebilir?!
Mevlâm, Mevlâm! Sen her şeyin sahibi olan Mâlik-i Hakîkîsin; bense Senin nihayetsiz mülkünde zavallı bir köleyim! Bir köleye onun Sahibinden başka kim şefkat gösterebilir?!
Mevlâm, Yüce Mevlâm! Azîz olan Sensin, bense zelîlim. Zelîlleri düştükleri zilletten Azîz olandan başka kim çıkarabilir?!
Mevlâm, Mevlâm! Gerçek güç ve kuvvetin hakikî sahibi Sensin. Bense pek zayıf ve güçsüzüm. Zayıf ve güçsüzlere, Güç ve Kuvvet Sahibinden başka kim inayet edebilir?!
Mevlâm, Mevlâm! Kerem Senin şanındır; Kerîm de yalnız Sensin. Bense serseri bir zavallıyım. Düşmüşlere Kerem Sahibinden başka kim lütufta bulunabilir?!
Mevlâm, Ulu Mevlâm! Rızık hazinelerinin sahibi, Rezzâk-ı Hakîkî Sensin. Bense Senin rızkına her zaman muhtacım! Beni Senden başka kim doyurabilir ve kim rızıklandırabilir?!
Mevlâm, Yüce Mevlâm! Sen büyük günah irtikap edenleri bile bağışlayan affı pek bol Gaffâr u Rahîmsin. Benim gibi ömrünü isyan vadilerinde tüketmiş bir günahkarı affına hudut olmayan Senden başka kim affedebilir ki?!
Ya Rabbî ve Yâ İlâhî! Nihayetsiz şefkat ve merhametin sahibi Hannân, sonsuz nimetleriyle topyekün varlığa ihsan üstüne ihsanda bulunan Mennân Sensin. Ben de aczimi, fakrımı şefaatçi kılıp kabrin zulmetinden ve darlığından rahmetinin enginliğine sığınarak el-emân, el-emân diyor, Senden eman dileniyorum.
Münker ve Nekîr'in cevabı çok zor sorularına ve yürekleri hoplatan mehabetlerine karşı el-emân, el-emân!
Kabrin vahşetine, presleyiciliğine ve bütün zorluklarına karşı el-emân, el-emân!
Uzunluğu elli bin sene olan bir günün azabından el-emân, el-emân!
Senin sıyanet buyurdukların dışında yerde ve göklerdeki herkesin korkudan yüreklerinin ağzına geleceği, Sur'un üflendiği o günün dehşetinden el-emân, el-emân!
Arzın müthiş bir zelzeleyle sarsıldığı.. göklerin yazı kağıtlarının dürüldüğü gibi dürüldüğü.. yeryüzünün ve semaların alt-üst edilip başka bir âleme tebdîl edildiği.. bütün insanların kabirlerinden kalkıp Sen'in huzuruna çıkarıldıkları.. herkesin dünya hayatındayken yapıp ettiği şeylerin önüne serileceği ve kafirlerin, ‘Ah, keşke toprak olsaydım!' diyecekleri günün ürperticiliğinden el-emân, el-emân!
Malın-mülkün, evlâd ü iyâlin hiçbir fayda vermeyeceği, sadece selîm bir kalble yüce huzura gelenlerin kurtulabileceği.. arşın derinliklerinden, ‘nerede dünya hayatını isyan derelerinde, cürüm vadilerinde geçirenler? Nerede Allah'a verdikleri söze ihanet edenler ve ömrü bir kayıptan ibaret olanlar?' diye nida edildiği günün eleminden ve ızdırabından el-emân, el-emân!
Rabbim! Yüceler Yücesi Rabbim! Gizlimi de açığımı da bilen Sensin! Lütfen beni mazur gör ve tevbemi kabul buyur! Benim Senin rahmetine, merhametine, şefkatine, inayetine, sıyanetine, hıfz u riayetine ne kadar muhtaç olduğumu biliyorsun. Ne olur dileğimi yerine getir ve beni haybet ve hüsrana uğratma!.
Ya Rabbelâlemîn ve Ya Erhamerrâhimîn ve Yâ Ekramelekramîn!
Hadd ü hesaba gelmez günahlarımdan ve isyanlarımdan da yine Senin afv u mağfiret deryana iltica ediyor ve yine el-emân, el-emân diyorum.
Bilerek ya da bilmeyerek işlediğim zulümlerden ve başkalarına verdiğim eziyetlerden dolayı da el-emân, el-emân!
Konumumu, duruşumu, istikametimi koruyamayıp yaptığım yalpalar için de el-emân, el-emân!
Heva ve heveslerin oyuncağı haline gelmiş nefs-i emmaremin yaptıklarından/yaptırdıklarından el-emân, el-emân!
Rabbim! Merhameti sonsuz Rabbim! Onu yoldan çıkaran kirli arzulardan, mülevves düşüncelerden de ‘of!' ediyorum!
Ayaklarımın kaymasına, kalbimin kararmasına, düşüncelerimin bulanmasına karşı Senin inayet ve sıyanetini dileniyorum.
Ya Rabbî! Günahlarım, cürümlerim, hatalarım olsa da ben Senin kulunum. Ey sevdiklerini Cehennem azabından koruyan Rahman ü Rahîm! Ateşe düşmekten beni de koru!
Allahım! Şayet merhametinle muamelede bulunup beni affedecek olursan, o Senin şanındandır ve Sana da o yaraşır. Yok eğer azap edecek olursan ben de ona fazlasıyla layık ve müstehakım. Öyle olsam da Senin beni affedeceğine olan inancım katî, ümîdim de tamdır; zira Sen düşenlerin günahlarını bağışlama şanına en çok yaraşan yegane Zat'sın. Bu kıtmir kulunu da bağışla ey Merhametlilerin En Merhametlisi ve ey Yardım Edenlerin En Hayırlısı!
Allah yeter ve O'ndan güzel vekîl de yoktur. O'nun dostluğu da bambaşka yardımı da bambaşkadır.
Yüce Rabbim! İnsanların en hayırlısı olan Habîbin Hazreti Muhammed'e, âline ve ashabına salât ü selam ederek bu dileklerimi gerçekleştirmeni Senden niyaz ediyorum! Lütfen beni ulu dergahının kapısından geri boş çevirme!...

*Bu dua el-Kulûbü'd-Dâria'nın 419-421. sayfalarında yer almaktadır. Ayrıca Üveys el-Karnî (bizde Veysel Karânî diye meşhur olmuştur fakat yanlıştır) hazretlerinin aynı mazmunu veciz bir şekilde manzum olarak ifade ettiği bir başka münacaatı daha vardır. O da yine mecmuanın 421. sayfasında geçer; Cevşen-i Kebîr'den de takip etmek mümkündür.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Mayıs 2006       Mesaj #112
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
بِسْمِ اللهِ الرَّحْمَنِ الرَّحِيمِ
وَبِهِ الْإِعَانَةُ، إِلٰهِي أَلْبَسَتْنِي الْخَطَايَا ثَوْبَ مَذَلَّتِي، وَجَلَّلَنِي التَّبَاعُدُ مِنْكَ لِبَاسَ مَسْكَنَتِي، وَأَمَاتَ قَلْبِي عَظِيمُ جِنَايَتِي، فَأَحْيِهِ بِتَوْبَةٍ مِنْكَ يَا أَمَلِي وَبُغْيَتِي وَيَا سُؤْلِي وَمُنْيَتِي، فَوَعِزَّتِكَ مَا أَجِدُ لِذُنُوبِي سِوَاكَ غَافِراً، وَلاَ أَرَى لِكَسْرِي غَيْرَكَ جَابِراً، وَقَدْ خَضَعْتُ بِاْلإِنَابَةِ إِلَيْكَ، وَعَنَوْتُ بِاْلاِسْتِكَانَةِ لَدَيْكَ، فَإِنْ طَرَدْتَنِي مِنْ بَابِكَ فَبِمَنْ أَلُوذُ، وَإِنْ رَدَدْتَنِي عَنْ جَنَابِكَ فَبِمَنْ أَعُوذُ، فَوَا أَسَفَا مِنْ خَجْلَتِي وَافْتِضَاحِي، وَوَا لَهْفَتَاهُ مِنْ سُوءِ عَمَلِي وَاجْتِرَاحِي، أَسْأَلُكَ يَا غَافِرَ الذَّنْبِ الْكَبِيرِ، وَيَا جَابِرَ الْعَظْمِ الْكَسِيرِ، أَنْ تَهَبَ لِي مُوبِقَاتِ الْجَرَائِرِ، وَتَسْتُرَ عَلَيَّ فَاضِحَاتِ السَّرَائِرِ، وَلاَ تُخَلِّنِي فِي مَشْهَدِ الْقِيَامَةِ مِنْ بَرْدِ عَفْوِكَ وَغُفْرَانِكَ، وَلاَ تُعْرِنِي مِنْ جَمِيلِ صَفْحِكَ وَسَتْرِكَ *
إِلٰهِي ظَلِّلْ عَلَى ذُنُوبِي غَمَامَ رَحْمَتِكَ، وَأَرْسِلْ عَلَى عُيُوبِي سَحَابَ رَأْفَتِكَ * إِلٰهِي هَلْ يَرْجِعُ الْعَبْدُ الْأٰبِقُ إِلاَّ إِلَى مَوْلاَهُ، أَمْ هَلْ يُجِيرُهُ مِنْ سَخَطِهِ أَحَدٌ سِوَاهُ * إِلٰهِي إِنْ كَانَ النَّدَمُ عَلَى الذَّنْبِ تَوْبَةً فَإِنِّي وَعِزَّتِكَ مِنَ النَّادِمِينَ، وَإِنْ كَانَ الْاِسْتِغْفَارُ مِنَ الْخَطِيئَةِ حِطَّةً فَإِنِّي لَكَ مِنَ الْمُسْتَغْفِرِينَ، لَكَ الْعُتْبَى حَتَّى تَرْضَى *
Sponsorlu Bağlantılar
إِلٰهِي بِقُدْرَتِكَ تُبْ عَلَيَّ، وَبِحِلْمِكَ عَنِّي اُعْفُ عَنِّي، وَبِعِلْمِكَ بِي اُرْفُقْ بِي * إِلٰهِي أَنْتَ الَّذِي فَتَحْتَ لِعِبَادِكَ بَاباً إِلَى عَفْوِكَ، سَمَّيْتَهُ التَّوْبَةَ فَقُلْتَ ﴿تُوبُوا إِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًا﴾ فَلاَ عُذْرَ لِمَنْ أَغْفَلَ دُخُولَ الْبَابِ بَعْدَ فَتْحِهِ * إِلٰهِي إِنْ كَانَ قُبْحُ الذَّنْبِ مِنْ عَبْدِكَ فَلَحُسْنُ الْعَفْوِ مِنْ عِنْدِكَ * إِلٰهِي مَا أَنَا بِأَوَّلِ مَنْ عَصَاكَ فَتُبْتَ عَلَيْهِ، وَتَعَرَّضَ لِمَعْرُوفِكَ فَجُدْتَ عَلَيْهِ، يَا مُجِيبَ الْمُضْطَرِّ يَا كَاشِفَ الضُّرِّ يَا عَظِيمَ الْبِرِّ يَا عَلِيماً بِمَا فِي السِّرِّ، اِسْتَشْفَعْتُ إِلَيْكَ بِجُودِكَ وَكَرَمِكَ، وَتَوسَّلْتُ بِجَنَابِكَ وَتَرَحُّمِكَ لَدَيْكَ، فَاسْتَجِبْ دُعَائِي وَلاَ تُخَيِّبْ فِيكَ رَجَائِي، وَتَقَبَّلْ تَوْبَتِي، وَكَفِّرْ خَطِيئَتِي بِمَنِّكَ وَرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *


Niyazıma da Rahman ve Rahîm Rabbim'in ism-i celîliyle başlıyor ve O'nun inayetine sığınıyorum.
İlâhî, işlediğim hatalar ve günahlar ruhuma zillet urbası giydirdiler. Bir de Sen'den cüdâ düşünce kendimi bütün bütün meskenet libasının içinde buldum ve hadd ü hesaba gelmez, kocaman kocaman kabahatlerim hep kalbimi kararttılar.
Bahtına düştüm, ey biricik Matlûb'um, Maksûd'um, Mahbûb'um; ne olur, tevbemi kabul, kalbimi de ihya buyur! Andolsun ki, günahlarımı affedebilecek, yaralarımı sarıp tedavi edebilecek Sen'den başka hiçbir kimse bilmiyorum.
İşte yüce dergahına geldim; boyun büküyor, huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde elpençe divan duruyor, affına iltica ediyorum. Eğer beni kapından uzaklaştırırsan, ben gidip hangi kapıya sığınabilirim?! Şayet huzurundan kovacak olursan ben kimden sığınma talep edebilirim?!
Vah bana vah! Ne kadar utanılacak bir durumdayım. Yazıklar olsun bana, günahlara ne kadar dalmış, Rabbimin istemediği yerlerde ne kadar da çok dolaşmışım!
Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve en büyük kusurları, eksikleri bile sarıp sarmalayan Rab! Sen'den, en kahredici günahlarımı bile bağışlayıp yok saymanı, yüzümün karası suçlarımı örtmeni, kıyamet gününde affının ve gufranının serinliğinden ve bağışlayıcılığının güzelliğinden mahrum etmemeni diliyorum.
Ya Rabbî ve ya İlâhî! Günahlarımı rahmet bulutlarınla ört; ayıplarımın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını gönder!
İlâhî! Sahibinden kaçan bir köle döndüğü zaman sahibinden başka kime iltica edebilir ve yine sahibinin gazabından onu başka kim koruyabilir?!
Rabbim! Günahlara tevbe etmenin karşılığı gönülde(n) duyulan nedametse şayet, Sana yemin ederim, yapıp ettiklerimden bin kere, yüz bin kere pişmanım. İstiğfarda bulunup Sen'den bağışlanma dile(n)mek hataların defterden silinmesine bir yolsa şayet, ben yürekten istiğfarda bulunuyor, bu nâçar kulunu da yarlığayacağını ümid ediyorum. Evet, ümidim budur ve hoşnutluğunla gönlüme sürûr salacağın âna kadar da bu kapıyı asla terketmeyeceğim.
Allah'ım! Kudretin hakkı için tevbemi kabul buyur.. Sen Hâlîm'sin, affetmeyi seversin; beni de affet.. aczıma, zaafıma, çaresizliğime nigehbânsın; halime merhamet et!
Allah'ım! Kullarına afv u mağfiret kapılarını açan Sen'sin. Onu tevbe diye isimlendiren ve “Ey mü'min kullarım! Samimi bir tevbe ile Rabbiniz'e teveccüh edin!” diye emir veren ve davette bulunan da yine Sen'sin. Sen kapıları bu kadar açtıktan sonra, o kapıyı kullanıp dergahına iltica etmeyen gafillerin daha hiçbir mazereti olamaz.
Rabbim! Günahın çok çirkin olduğu ve Senin lûtuflarını idrak etmiş kapı kullarına, yaraşıp yakışmadığı muhakkak; fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.
Rabbim! İsyan vadilerine yuvarlanıp sonra da yaptığı âsîliklerden dolayı tevbe kapısının tokmağına dokunan, sayılamayacak kadar hatasına, kusuruna ve günahlarına rağmen Sen'in rahmet, şefkat ve merhamet esintilerini hırz-ı cân ile bekleyen ve Sen'in, bütün bu recâ ve beklentilere lütf u keremle mukabelede bulunduğun ilk kişi ben değilim.
Ey ızdırar içerisinde hafakanlar yaşayan muzdarr kullarının niyazlarına icabet buyuran.. ey zararları kaldırıp telâfi eden.. ey iyilikleri karşılıksız ve en büyük olan.. ey gizli gizli cereyan eden işlere de nigehbân olan Yüceler Yücesi Allah'ım! Huzuruna sermayesiz geldim; nâçâr, Senin cömertliğine ve keremine sığınıyor, rahmet denizlerinden ben de hissedar olmak istiyorum. Dualarıma icabet buyur ve beni ümitlerimde, dileklerimde haybet ve hüsrana uğratma.. tevbe ile teveccühümü karşılıksız bırakma!
Ey merhametlilerin en merhametlisi Mevlâm! Bu bendene de lütf u ihsanla muamelede bulunup hata ve günahlarını affet, ne olur!...

*Bu dua el-Kulûbü'd-Dâria'nın 627-628. sayfalarında yer almaktadır.
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
29 Mayıs 2006       Mesaj #113
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
A. DUÂNIN FAYDALARI:
1- Duâ, Allah'tan hidayet ve başarı talebidir. Duâ insanı başarıya ulaştırır.
2- Rızkın genişlemesine, sağlığın artmasına, ömrün bereketlenmesine vesile olur.
3- Duâ, hazinesi sonsuz, kerem ve ihsanı bol olan Allah'tan istemektir. O, bir şeye ol deyince olur. Bir isteği yerine getirmekle hazinesi eksilmez.
4- Duâ edeni Allah'ın rahmeti kuşatır. Allah'ın ihsanı ve yardımı ona yönelir.
5- Duâ eden, Allah'a itaat etmiş olur. Duâyı terk etmek günahtır, Allah'a karşı kibirlenmektir.
6- Genişlik ve sağlık zamanlarında duâ etmek, darlık ve hastalık zamanlarında fayda verir.
7- Allah, kulunun çok ve ısrar ile duâ etmesini sever.
8- Duâ hayrı çeker, zararı savar.
9- Duâ eden, duâsının yararını ya hayatında, ya da öldükten sonra muhakkak görür.
10- Her duâ, Allah'ın indinde muhafaza edilir, karşılığı ya dünyada ya da âhirette verilir.
11- Duâ, öyle kerim bir zattan istemektir ki, O kendisine açılan elleri boş döndürmekten utanır.
12- Duâ insanı belâdan korur, inmiş ve inecek musibetlere karşı bir kalkandır. Belâların etkisini azaltır, Allah'ın kaderini hafifletir.
13- Kazâ ile duâ arasında bir çarpışma olur, duâ kazânın acı etkilerini önler, gücünü azaltır.
14- Duâ, Kadir-i Mutlak'a karşı son derece küçülme, hudu' ve huşu'dur. Bu küçülme ve huşu', Kerem ve rahmeti sonsuz olan Allah'ın rahmetini celbeder. Bunun için duâ, ibadetin özü kabul edilmiştir.
15- Duâ, düşmanların düzenlerini bozar, üzüntü ve sıkıntıları defeder. İnsanı ruhunu tasalardan arıtıp temizler.
B. DUÂNIN ÂDÂBI:
1- Duâ etmek için Ramazan, arefe, bayram, Cuma ve özellikle seher vakitlerini gözetmelidir. Kamet alındığı, ezan okunduğu zaman, secdeler arasında, namazların sonunda, müslümanların cihad ve savaş için saflar teşkil ettikleri sıralarda yapılan duâlar son derece makbuldür.
2- Kıbleye yönelerek duâ etmek, duâ ederken gömleğinin koltuk altındaki beyazlığı görünecek şekilde ellerini ileri kaldırmak, fakat gözleri göğe dikmemek.
3- Sesi fazla yükseltmeden, açıkla gizli arasında bir sesle duâ etmek.
4- Duâ ederken cümlelere vezin ve kafiye aramamak, seci' yapmaya çalışmamak, yapmacılığa asla kaçmamak. Zira duâ yalvarma yeridir, orada yapmacığın işi yoktur. Yüce Allah: "Tazarru' ve korku ile Rabbinize yalvarın, çünkü O, haddi aşanları sevmez. O'na korkarak ve umarak duâ ediniz. Allah'ın rahmeti iyilik edenlere yakındır." (A'raf Sûresi, 55-56) buyurmaktadır.
5- Huzur ve huşu' ile, umarak ve korkarak duâ etmek. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Onlar, hayır işlerine koşarlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlar, ve bizden korkarlardı." (Enbiya Sûresi, 90)
6- Can-ü gönülden duâ etmek ve dûanın kabul edileceğine kesin olarak inanmak.
7- Israr ile duâ etmek ve duâyı üç kere tekrarlamak. İbn Mes'ud (r.a.) şöyle demiştir: "Hz. Peygamber Aleyhisselâm duâ ettiği zaman üç kere tekrar ederdi. Allah'tan bir şey istediği zaman üç kere isterdi." (Bkz.Zekiyyu'd-din Abdu'l-Azîm, at-Tarğîb)
8- Duâya hemen muradını söyleyerek değil, Allah'ın adını anarak, Allah'a hamd ederek başlamak Peygamber Efendimiz (s.a.v.) "Subhane rabbiye'l-Aliyyi'l-A'lâ'l-Vahhâb" diye başlardı. Duâya el-hamdulillâh ile başlamalı, el-Ahad, as-Samed gibi esma-i Husnâ isimleriyle veya Ya Erhame'r-râhimîn gibi övgü ve iclâl hitâplarıyla Allah'a niyaz etmelidir.
9- Allah'ın adını böylece andıktan sonra Peygamber (a.s.m.)'e salât ve selâm getirmek daha sonra da dileğini istemek.
10- Duâyı yine başlangıçta olduğu gibi Allah'a hamd ve Resulüne salât ve selâm getirmekle bitirmek. "Çünkü Allah, iki salâvât-ı şerîfeyi kabul eder. Bunları kabul edince aradaki duâyı da bunlar yüzü hürmetine reddetmez."
11- Kimin hakkını çiğnemiş, kime kötülük etmişse onlardan helâllik almak, herkesin hakkını geri vermek, günahlara tevbe etmek, ibadet ve taâte yönelmek suretiyle kalbi temizlemeğe çalışmak.
12- Müslümanlardan intikam almak, onlara zarar vermek gibi günah olan şeyleri istememek.
13- Allah'a duâ etmekten aslâ bıkmamak, umutsuzluğa düşmemek ve duâsının mutlaka bir gün kabul edileceğine inanmak.
14- Huzur-i kalb ile duâ etmek, duâ ederken Allah'tan başka her şeyi kalbden çıkarıp yalnız O'na güvenmek.
15- Kızgınlıkla kötü sözler söylememek, çoluk çocuğuna eşine, malına kötü duâ etmekten sakınmak. Çünkü bunlara yapacağı kötü duâ sonunda yine kendisine acı çektirecektir. Cenab-ı Allah, bir ayetinde "İnsan, hayra duâ ettiği gibi şerre de duâ etmektedir." diyor, bu gibi duâların iyi olmadığını haber veriyor.
16- Ana-babayı razı etmek, onların, misafirin duâsını almaya çalışmak, mazlûmun âhından kaçınmak. Zira mazlûmun duâsı geri çevrilmez, kabul edilir. Onun içindir ki atalarımız: "Alma mazlûmun âhını, çıkar âheste âheste" demişlerdir.
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
30 Mayıs 2006       Mesaj #114
NihLe - avatarı
Ziyaretçi

Yâ rabbi! Sen benim rabbimsin, ben ise senin kulunum. Sen herşeyi Yaratıcısın, ben ise yaratılanım. Sen rızık verensin, ben ise rızık alanım. Sen mülkün sahibisin, ben ise kölenim. Sen kuvvet sahibisin, ben ise âciz ve zelîlim. sen zenginsin, ben ise sana muhtacım. Sen ezelî dirisin, ben ise ölüme mahkûmum, sen bakisin, ben ise fânîyim. sen kerem sahibisin, ben ise kötülenmeye lâyığım. Sen iyilik yapansın, ben ise kötülük işleyenim. Sen affedicisin, ben ise günahkârım. Sen büyüksün, ben ise hakirim. Sen kuvvet sahibisin, ben ise zaîfim. sen verensin, ben ise isteyenim. Sen emniyet verensin, ben ise korkanım, Sen cömertsin, ben ise dua edenim.
Ey merhametlilerin en merhametlisi! Rahmetinle benim günahlarımı affet. Suçlarımı bağışla.Amin.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
31 Mayıs 2006       Mesaj #115
arwen - avatarı
Ziyaretçi
DUA sözkonusu olduğu zaman, hemen pekçoğumuz yanlış bilgi ile şartlanmaktan dolayı, "aman canım kaderde ne varsa o olacak, DUA'ya ne gerek var" deyiveririz.
Oysa, bu tamamiyle yanlış bir görüştür!..
Kader konusunda gerçek bilgileri, Kur'ân-ı Kerîm âyetlerine ve tamamiyle Hazreti Rasûlullah salla'llâhu aleyhi ve sellem'in buyruklarına dayanan biçimde "İNSAN ve SIRLARI" ile "AKIL ve İMAN" isimli kitapların mezkûr bölümünde okurlarımıza açıkladık.
KADER kesindir; ve hiç kimse bunun asla dışına çıkamaz!..
Nitekim, Hazreti Rasûlullah aleyhi's-selâm bunu açıklamalarında, en dar anlayışlıların dahi farkedebileceği bir biçimde vurguluyor.
Ne yazık ki, bu gerçeği yansıtan hadîs-i şerîfleri, hadîs kitapları hariç, hiç bir kitapta bulamıyorsunuz... Yazamıyorlar!...
Korkuyorlar !.
Ama gerçek, yazılmasa da, söylenmese de gerçektir... Hele Rasûlullah tarafından da en yalın bir biçimde açıklanmışsa!..
Burada çok önemli olan husus şudur.
KADER'in tekniği!..
KADER - DUA ilişkisini izâha girmeden önce, bu konudaki birkaç Rasûlullah buyruğunu nakletmeye çalışalım size:"KADER'i ancak DUA değiştirir. Ömrü ise ancak iyilik uzatır. Şüphesiz ki kişi işlemiş olduğu günâh sebebiyle rızıktan mahrûm edilir."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #116
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ebu Derdâ’nın Duaları


- Ebu Derdâ şöyle dua ederdi: Ey Allah’ım! Kalbin paramparça olmasından sana sığınıyorum. Ebu Derdâ’dan “kalbin paramparça olmasından” maksadın ne olduğu soruldu. “Kişinin her vadide bir şeyinin olmasıdır” dedi.
- Ebu Derdâ “Yarab! Canımı ebrarlar arasında al. Beni şerliler arasında bırakma” diye dua ederdi.

- Ebu Derdâ “Yarab! Beni kötü bir amelle deneme ki, kötü bir kişi olarak tanınmayayım” diye dua ederdi.

- Ebu Derdâ “Alimlerin kalbinin bana lanet ermesinden sana sığınıyorum” diye dua ederdi. Ebu Derdâ’dan “Kalbler sana nasıl lanet okur” diye sorulduğunda “kalplerinden bana karşı nefret duymalarıdır” dedi.

- Ebu Derdâ, bir gecenin başlangıcında mescide doğru gitti. Mescide girerken secde halinde bulunan bir kişinin yanından geçti. O kişi şöyle diyordu: Ey Allah’ım! Ben korkuyorum, beni koru. Azabından beni muhafaza eyle. Senin fazlına muhtaç bir dilenciyim. Bana fazlından rızık ver. Ben mazur olan bir günahkar değilim ki, senden özür dileyeyim. Güçlü de değilim ki, sana karşı çıkayım. Fakat ben günahının bağışlanmasını isteyen bir günahkarım. Adamın duası Ebu Derdâ’nın çok hoşuna gitti ve arkadaşlarına da bu duayı öğretti .

- Bir ihtiyarin yüksek sesle “Ey Allah’ım İçine herhangi bir şeyin katılmadığı şerden sana sığınıyorum” diye dua ettiğini duydum. “Bu ihtiyar kimdir?” dedim. “Bu, Ebu Derdâ’dır” dediler.

- Ebu Derdâ “Ey Allah’ım! Kardeşim Abdullah b. Revaha’ya benim amelimden onu utandıracak bir şeyi arzetmemden sana sığınıyorum” diye dua ederdi.
Hayatü's Sahabe
M.Yusuf Kandehlevi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Haziran 2006       Mesaj #117
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
إِلٰهِي إِلَيْكَ أَشْكُو نَفْساً بِالسُّوءِ أَمَّارَةً، وَإِلَى الْخَطِيئَةِ مُبَادِرَةً، وَبِمَعَاصِيكَ مُولَعَةً، وَلِسَخَطِكَ مُتَعَرِّضَةً، تَسْلُكُ مَسَالِكَ الْمَهَالِكِ، وَتَجْعَلُنِي عِنْدَكَ أَهْوَنَ هَالِكٍ، كَثِيرَةُ الْعِلَلِ طَوِيلَةُ الْأَمَلِ، إِنْ مَسَّهَا الشَّرُّ تَجْزَعُ وَإِنْ مَسَّهَا الْخَيْرُ تَمْنَعُ، مَيَّالَةٌ إِلَى اللَّعِبِ وَاللَّهْوِ مَمْلُوءَةٌ بِالْغَفْلَةِ وَالسَّهْوِ، تُسْرِعُ إِلَى الْحَوْبَةِ وَتُسَوِّفُنِي بِالتَّوْبَةِ *
إِلٰهِي أَشْكُو عَدُوّاً يُضِلُّنِي، وَشَيْطَاناً يُغْوِينِي، قَدْ مَلَأَ بِالْوَسْوَاسِ صَدْرِي، وَأَحَاطَتْ هَوَاجِسُهُ بِقَلْبِي، يُعَاضِدُنِي الْهَوَى، وَيُزَيِّنُ لِي حُبَّ الدُّنْيَا، وَيَحُولُ بَيْنِي وَبيْنَ الطَّاعَةِ وَالزُّلْفَى *
إِلٰهِي إِلَيْكَ أَشْكُوُ قَلْبًا قَاسِيًا مَعَ الْوَسْوَاسِ مُتَقَلِّبًا، وَبِالرَّيْنِ وَالطَّبْعِ مُتَلَبِّساً، وَعَيْناً عَنِ الْبُكَاءِ مِنْ خَوْفِكَ جَامِدَةً، وَإِلَى مَا يَسُرُّهَا طَامِحَةً، أَلَا لَا حَوْلَ لِي وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِقُدْرَتِكَ، وَلَا نَجَاةَ لِي مِنْ مَكَارِهِ الدُّنْيَا إِلَّا بِعِصْمَتِكَ، فَأَسْأَلُكَ بِبَلَاغِ حِكْمَتِكَ وَنَفَاذِ مَشِيئَتِكَ أَلَّا تَجْعَلَنِي لِغَيْرِ جُودِكَ مُتَعَرِّضاً، وَلَا تُصَيِّرَنِي لِلْفِتَنِ عَرَضاً، وَكُنْ لِي عَلَى الْأَعْدَاءِ نَاصِراً، وَعَلَى الْمَخَازِي وَالْعُيُوبِ سَاتِراً، وَمِنَ الْبَلَايَا وَاقِياً، وَعَنِ الْمَعَاصِي عَاصِماً، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *
* * *
Allah'ım! Kötülüğe sevketmekten, hatalara koş(tur)maktan, isyanlara dal(dır)maktan, helâke götüren yollara sap(tır)maktan ve beni Sen'in nezdinde mahlûkatın en seviyesizi durumuna sokmak için çabalayıp durmaktan bıkıp usanmayan.. sayısız kusurlara bulaşmış.. bitip tükenmek bilmeyen emellerin peşinde durmadan koşan.. başı derde düştü mü sızlanıp duran.. hayırlı bir işe muvaffak olduğunda onu kendinden bilen ve paylaşmaya hiç yanaşmayan.. bütün mâlâyâniyata meyyâl.. gaflet ve nisyanla âlûde.. fırsat buldu mu günaha girmekte saniye fevtetmeyen.. tevbeye gelince erteledikçe erteleyen... şu nefs-i emmâremi Sana şikayet ediyorum.
İlahî! Beni dalâlet vadilerine sürüklemek isteyen insî ve cinnî düşmanlarımı; sürekli aklımı çelmek.. zihnimi vesveselere boğmak.. kalbimi şüphelerle çepeçevre kuşatmak.. hevâ ve heveslerinin peşinde koşturmak.. geçici dünya hayatını süslü gösterip ibadet ü taatıma ve Sana yakınlaşmama manî olmak için didinip duran şeytan(lar)ı da yine Sana şikayet ediyorum.
Rabbim! Türlü türlü vesveselere esir olmuş, kaskatı kesilmiş, paslanmış ve bütün bütün kararmaya yüz tutmuş kalbimi; haşyet nedir, gözyaşı nedir unutmuş ve bütün bütün kurumaya yüz tutmuş; kendine dünyalık eğlence arayıp duran gözlerimi de yine Sana şikayet ediyorum. Sen yegane güç ve kuvvet Sahibisin ve benim gibi bir âciz için Sen'in havl ve kuvvetinden başka hiçbir dayanak yoktur. Dünyanın câzibedâr güzelliklerinin ağına düşmekten de beni sadece Sen sıyanet edebilirsin.
Ya Rab! Sen'in hikmetine ve meşîetine dehâlet ediyor ve bana sadece lütfunla muamelede bulunmanı istirham ediyorum. Ne olur, beni fitnelere hedef olmaktan koru.. düşmanlık besleyenlere karşı yardımcım ol.. utanç sebebi ayıplarımı setret.. belalardan muhafaza buyur.. masiyetlere düşmeme de fırsat verme!.
Rahmetine sığınıyorum ey Merhametlilerin en Merhametlisi Rabbim! Ne olur, dualarımı kabul buyur!
* * *
إِلٰهِي أَتَرَاكَ بَعْدَ الْإِيمَانِ بِكَ تُعَذِّبُنِي، أَمْ بَعْدَ حُبِّي إِيَّاكَ تُبَعِّدُنِي، أَمْ مَعَ اسْتِجَارَتِي بِعَفْوِكَ تُسْلِمُنِي، أَمْ بَعْدَ رَجَائِي رَحْمَتَكَ وَصَفْحَكَ تَحْرِمُنِي، حَاشَا لِوَجْهِكَ الْكَرِيمِ أَنْ تُخَيِّبَنِي، لَيْتَ شِعْرِي أَلِلشَّقَاءِ وَلَدَتْنِي أُمِّي، أَمْ لِلْعَنَاءِ رَبَّتْنِي، وَلَيْتَنِي عَلِمْتُ مِن أَهْلِ السَّعَادَةِ جَعَلْتَنِي، وَبِقُرْبِكَ وَجِوَارِكَ خَصَّصْتَنِي فَتَقَرَّ بِذٰلِكَ عَيْنِي وَتَطْمَئِنَّ لَهُ نَفْسِي *
إِلٰهِي هَلْ تُسَوِّدُ وُجُوهًا خَرَّتْ سَاجِدَةً لِعَظَمَتِكَ، أَوْ تُخْرِسُ أَلْسِنَةً نَطَقَتْ بِالثَّنَاءِ عَلَى مَجْدِكَ وَجَلَالِكَ، أَوْ تَطْبَعُ عَلَى قُلُوبٍ اِنْطَوَتْ عَلَى مَحَبَّتِكَ، أَوْ تُصِمُّ أَسْمَاعًا تَلَذَّذَتْ بِسَمَاعِ ذِكْرِكَ فِي إِرَادَتِكَ، أَوْ تَغُلُّ أَكُفّاً رَفَعَتْهَا الْأٰمَالُ إِلَيْكَ رَجَاءَ رَأْفَتِكَ، أَوْ تُعَاقِبُ أَبْدَانًا عَمِلَتْ بِطَاعَتِكَ، أَوْ تُعَذِّبُ أَرْجُلًا سَعَتْ فِي عِبَادَتِكَ *
إِلٰهِي لَا تُغْلِقْ عَلَى مُوَحِّدِيكَ أَبْوَابَ رَحْمَتِكَ * إِلٰهِي نَفْسٌ أَعْزَزْتَهَا بِتَوْحِيدِكَ كَيْفَ تُذِلُّهَا بِمَهَانَةِ هِجْرَانِكَ، وَضَمِيرٌ انْعَقَدَ عَلَى مَوَدَّتِكَ كَيْفَ تُحْرِقُهُ بِحَرَارَةِ نَارِكَ * إِلٰهِي أَجِرْنِي مِنْ أَلِيمِ غَضَبِكَ وَعَظِيمِ سَخَطِكَ، يَا حَنَّانُ يَا مَنَّانُ يَا رَحِيمُ يَا رَحْمٰنُ، يَا جَبَّارُ، يَا قَهَّارُ يَا سَتَّارُ يَا غَفَّارُ، نَجِّنِي بِرَحْمَتِكَ مِنْ عَذَابِ النَّارِ، وَفَضِيحَةِ الْعَارِ، إِذَا امْتَازَ الْأَخْيَارُ مِنَ الْأَشْرَارِ، وَهَالَتِ الْأَهْوَالُ، وَقَرُبَ الْمُحْسِنُونَ، وَبَعُدَ الْمُسِيئُونَ ﴿وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ﴾ *
* * *
Ya İlâhî ve ya Rabbî! Sana iman etmiş bu kuluna azap mı edeceksin!? Sana gönlünü veren bu muhtaç gedâyı uzaklığın yakıcı ateşine mi maruz bırakacaksın!? Düşmüş kalkmış ama gelip af talebinde bulunmuş bu zavallıyı hizlâna mı uğratacaksın!? Günahlarını ancak Sen'in rahmet ve merhamet deryalarının eritebileceği bu âcizi aff u safhından mahrum mu bırakacaksın!? Hâşâ ya Rabbi hâşâ, kapına dayanmış, ihtiyacını, ızdırarını arzetmiş bir muhtacı eli avucu boş geri çevirmek Sen'in keremine yakışmaz. Olamaz, annem şakî olayım diye beni dünyaya getirmiş olamaz; hayatımı günahların ve isyanların elemleri perişan etsin diye beni yetiştirmiş de olamaz! Ah keşke bir bilebilseydim ismimi saîdler defterine kaydettiğini; kurbuna ve civarına mazhar kıldığını! Keşke bilebilseydim de gözlerim sürurla, gönlüm de itmi'nanla dolaydı!
Allah'ım! Azametine karşı secde etmiş yüzleri karartır mısın Sen hiç!? Medh ü senâlarla hep yüce zâtının ululuğunu dillendirip durmuş dilleri ebkem bırakır mısın!? Sen'in sevginin boyasıyla boyanmış kalbleri mühürler misin!? Sen'in zikrinin lezzetiyle dolup dolup taşmış kulakları sağır hale getirir misin!? Rahmet ve şefkatine nâil olabilme recasıyla hep semaya kalkmış ellere kelepçe vurur musun? İbâdet ü tâata râm olmuş bedenleri cezalandırır mısın ya da Sen'in Dinine, Kitabına, Rasûlüne hizmet için koşturup durmuş ayakları incitir misin Sen hiç!?
Allah'ım! Rab olarak sadece Sen'i bilip Sen'i tanıyan kullarının yüzüne, ne olur, rahmet kapılarını kapama! Hayır ya Rabbi hayır, Sen tevhid inancıyla azîz eylediğin yürekleri Sen'den uzak kalmanın zilletine dûçar kılmaz ve Sen'in muhabbetinle meşbû gönülleri Cehennem ateşine maruz bırakmazsın. Allah'ım! Azabının ve gazabının eleminden beni koru! Ya Hannan, ya Mennan, ya Rahîm, ya Rahman, ya Cebbar, ya Kahhar, ya Settar, ya Gaffar, eşrârın (kötü kimseler) kim, ahyârın (iyi kimseler) kim olduğunun gün gibi açığa çıkacağı.. hesap endişesinden ellerin ayakların titreyeceği.. ömrünü ihsanla değerlendirmiş yiğitlerin kurbiyete mazhar kılınacağı.. hayatını isâet (kötülük)le heder etmiş kem talihlerin de uzaklığa maruz bırakılacağı.. herkes dünya hayatındayken her ne işlemişse karşısına tastamam çıkarılacağı ve “hiçbir kimsenin zerre ağırlığınca haksızlığa uğratılmayacağı”, o şedîd günde beni Cehennem azabından ve rezil rüsvay olmaktan muhafaza buyur!.
* * *
يَا مَنْ إِذَا سَأَلَهُ عَبْدٌ أَعْطَاهُ، وَإِذَا أَمَّلَ مَا عِنْدَهُ بَلَّغَهُ مُنَاهُ، وَإِذَا أَقْبَلَ عَلَيْهِ قَرَّبَهُ أَوْ أَدْنَاهُ، وَإِذَا جَاهَرَهُ الْعِصْيَانَ سَتَرَ عَلَى ذَنْبِهِ وَغَطَّاهُ، وَإِذَا تَوَكَّلَ عَلَيْهِ أَحْسَبَهُ وَكَفَاهُ * إِلٰهِي مَنْ ذَا الَّذِي نَزَلَ بِكَ مُلْتَمِساً قِرَاكَ فَمَا أَقْرَيْتَهُ، وَمَنْ ذَا الَّذِي أَنَاخَ بِبَابِكَ مُرْتَجِياً نَدَاكَ فَمَا أَوْلَيْتَهُ، أَيَحْسُنُ أَنْ أَرْجِعَ عَنْ بَابِكَ بِالْخَيْبَةِ مَصْرُوفًا وَلَسْتُ أَعْرِفُ مَوْلًى سِوَاكَ بِالْإِحْسَانِ مَوْصُوفًا، كَيْفَ أَرْجُو غَيْرَكَ وَالْخَيْرُ كُلُّهُ بِيَدِكَ، وَكَيْفَ أُؤَمِّلُ سِوَاكَ وَالْخَلْقُ وَالْأَمْرُ لَكَ، أَأَقْطَعُ رَجَائِي مِنْكَ وَقَدْ أَوْلَيْتَنِي مَا لَمْ أَسْأَلْهُ مِنْ فَضْلِكَ، أَمْ كَيْفَ تُفْقِرُنِي إِلَى مِثْلِي وَأَنَا أَعْتَصِمُ بِحَبْلِكَ، يَا مَنْ سَعِدَ بِرَحْمَتِهِ الْقَاصِدُونَ، وَلَمْ يَشْقَ بِنِقْمَتِهِ الْمُسْتَغْفِرُونَ، كَيْفَ أَنْسَاكَ وَلَمْ تَزَلْ ذَاكِرِي، وَكَيْفَ أَلْهُو عَنْكَ وَأَنْتَ مُرَاقِبِي *
إِلٰهِي بِذَيْلِ كَرَمِكَ أَعْلَقْتُ يَدِي، وَلِنَيْلِ عَطَائِكَ بَسَطْتُ أَمَلِي، فَأَخْلِصْنِي بِخَالِصَةِ تَوْحِيدِكَ، وَاجْعَلْنِي مِنْ صَفْوَةِ عَبِيدِكَ، يَا مَنْ كُلُّ هَارِبٍ إِلَيْهِ يَلْتَجِي، وَكُلُّ طَالبٍ إِيَّاهُ يَرْتَجِي، يَا خَيْرَ مَرْجُوٍّ وَيَا أَكْرَمَ مَدْعُوٍّ، يَا مَنْ لَا يَرُدُّ سَائِلَهُ وَلَا يُخَيِّبُ أٰمِلَهُ، يَا مَنْ بَابُهُ مَفْتُوحٌ لِدَاعِيهِ، وَحِجَابُهُ مَرْفُوعٌ لِرَاجِيهِ، أَسْأَلُكَ بِكَرَمِكَ أَنْ تَمُنَّ عَلَيَّ مِنْ عَطَائِكَ بِمَا تَقَرُّ بِهِ عَيْنِي، وَمِنْ رَجَائِكَ بِمَا تَطْمَئِنُّ بِهِ نَفْسِي، وَمِنَ الْيَقِينِ مَا تُهَوِّنُ بِهِ عَلَيَّ مُصِيبَاتِ الدُّنْيَا وَتَجْلُو بِهِ عَنْ بَصَرِي غِشَاوَةَ الْعَمَى، بِرَحْمَتِكَ يَا أَرْحَمَ الرَّاحِمِينَ *
* * *
Ey kulu Kendisinden bir talepte bulunduğu zaman yerine getiren.. umduğunda nezdindekilerle sevindiren.. yaklaşmak arzu ettiğinde kurb yollarını açan.. apaçık isyanlara düştüğü zaman bile o günahların üzerini kapatıp setreden ve tevekkülde bulunduğu zaman itimadını boşa çıkarmayıp ihtiyacını is'af buyuran Yüceler Yücesi Rab! Kulların arasında, Sen'in izzet ü ikramından istifade etmeyi gönülden dileyip de ona mazhar olamayan, Sen'in cömertliğinden hissedâr olmayı isteyip de nasibini alamayan kim vardır ki!? Öyleyse Sen beni de kapından boş geri çevirmezsin. Sen'den başka ihsanla mevsûf bir Mevlâ tanımıyorum ben. Bütün iyilikler Sen'den ve bütün rızık da Sen'in hazinende olunca ben gidip başka kimin kapısında bir şey umabilirim!? Bütün yaratıklar kapıkulların ve her şeyin dizgini de Sen'de olunca nasıl başkasından bir şey bekleyebilirim!? Sen ümid ettiklerimin kat kat ötesinde, beni fazlınla serfiraz kılmışken, benim Sen'den ümit kesmem hiç doğru olur mu!? Yoluna sımsıkı sarılmışken, Sen de beni benim gibi âcizlere muhtaç etmezsin, değil mi!?
Ey rahmetine sarılanların doğru yolu bulup saadete erdikleri ve tevbe ile kapısına yönelenlerin (g)azaba maruz kalmadıkları Sultanlar Sultanı! Sen bana unutma muamelesi yapmadığın sürece ben Sen'i nasıl unutabilir ve Sen her halime nigehbân olduğun halde ben nasıl lağv ü lehviyâta dalabilirim!? Hâşâ ya Rabbi hâşâ!..
İlâhî! Başkalarına bâr olmayı ar sayıyor ve ellerimi sadece Sen'in hazinenden lutfedilecek şeylere açıyor, emelimi de yalnız Sen'in ihsanına bağlıyorum. Ya Rab! Beni hâlis tevhide ulaştır ve gönülleri tertemiz kullarının zümresine kat! Ey dergahı bütün kaçkınların sığınağı.. ey rahmeti bütün tâliplerin recâsı.. dilekte bulunulanların en hayırlısı.. kendisinden bir şey istenilenlerin en kerîmi, en cömerdi! Ey dileyenlerin dileklerini geri çevirmeyen.. ümit besleyenleri haybet ve hüsrana uğratmayan.. dua dua yalvaran herkese kapısı açık olan.. el açıp, ‘Amin!' diyenlerle arasındaki hicabı kaldıran Rabbim! Keremine sığınıyor, lütuflarınla yüzümü güldürmeni dileniyor; recâ hislerime mukabelede bulunarak kalbimi itmi'nanla doldurmanı, dünyanın bütün musîbetlerini gözümde bir hiç seviyesine düşürecek ve Sen'inle aramdaki perdeleri kaldırıp basîret ufkumu açacak kadar da yakînimi ziyadeleştirmeni diliyorum.
Rabbim, rahmetinin vesâyetine sığınıyor, lütfundan sürpriz inayetler bekliyorum. Dualarıma icabet buyur ve bu aciz, muhtaç kulunu haybet ve hüsrana uğratma!

* Bu dualar el-Kulûbü'd-Dâria'nın 628-631. sayfalarında yer almaktadır.
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #118
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
DUA
Ey canımın canı olan ALLAH'ım
Madem senin lütfunla yaşıyorum
madem üflediğin ruhu taşıyorum
Artık kendimi kirletmeyeceğim
Madem kalbimi aydınlatan sensin
Bütün yalan düşünce ve hisleri
kalbimden uzak tutacağım
madem kalbime misafir oldun
Senden başkasını içeri almayacağım
madem ki bana hayat veren sensin
hayatımla Seni anlatacağım
Ey gönlümün hakiki sultanı
seni görmesem ne rahatım ne huzurum olur
Sen diyorsun ki;
"Onlar Rablerine bakarlar"
Yarab ben onlardan değil miyim
Ey ruhumun arkadaşı
beni şu dünya toprağından kopar da
cennetin bir köşesine dik
hem ben hem cennet ehli sevinsin
bana öyle güzel bir koku ver ki
bu Muhammed'in çiçeği;
kokusu Muhammed(sav) kokusu densin
Ey yalnızların yoldaşı
eğer benimle konuşmazsan
kalbimi sükutunla doldurup
buna katlanacağım
kıpırdamadan duracağım
ve sabırla bekleyeceğim
Muhammed i bekleyeceğim Hatice'yi bekleyeceğim
Ali'yi Bilal 'i bekleyeceğim
beni Sana getirmelerini isteyeceğim
YARABBİ ..derdimi biliyorsun
kalbimin hüznünü biliyorsun
sana varmak için çektiğim acıları biliyorsun
görüyorsun ki Rabbim her şeyi kaybettim
ne bir dost kaldı yanımda
ne bir çiçek açıyor şu yalancı dünyamda
günden güne kuvvetten düşüyorum
ama Rabbim ben hiç ümitsiz olmadım
sana dua ettiğimde bedbaht olmadım
görüyorsun ya Rabbim bu dert dilime ve kalbime dokundu
senden şifa diliyorum
korkuyorum Rabbim ,
dilimin seni unutmasından korkuyorum
rahmetinden beni bu korkulardan, emin kılmanı bekliyorum.
her sevgi,her bakış bir gün kaybolur ama
Rabbim sen hepsinden başkasın
her dost her sığınak bir gün yıkılır ama
Rabbim sen her zaman varsın
her yüz her gönül bir gün yüz çevirir ama
sen hepsinden başkasın
yüz çevirmezsin
her yıldız her parıltı bir gün söner ama
sen başkasın Rabbim
sen yerlerin ve göklerin nurusun
sen hiç sönmeyen nursun
ey Rabbim bil ki
bu kalbi sana vermek
ve senden başkasını bu kalbe
sokmak istemiyorum.
beni bu istek ve niyetimden ayırma
bana güç ve nur ver
kalbimi sevginle yaşat
AMİN
Son düzenleyen NihLe; 7 Haziran 2006 10:49 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
7 Haziran 2006       Mesaj #119
arwen - avatarı
Ziyaretçi
ALLAH,
KULUNDA ORTAYA ÇIKACAK PEK ÇOK
ÖZELLİĞİ DUA ŞARTINA BAĞLAMIŞTIR!
Bilelim ki, DUA, kader sistemi içinde yer alan çok önemli bir unsurdur. DUA edebiliyorsanız, edebildiğiniz kadar DUA ediniz; hepsinin de faydasını, dünya hayatında anlıyamayacağınız kadar fazlasıyla göreceksiniz. Zirâ, Allah, kulunda ortaya çıkartacağı pek çok özelliği DUA şartına bağlamış; takdir ettiği pek çok şeye DUAYI vesile kılmıştır. Bu yüzdendir ki, “DUA mü’minin silâhı” olmuştur.
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
8 Haziran 2006       Mesaj #120
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
Dua, ölü-diri herkese fayda verir

Amel defteri kapanmaz
Bazı kimseler, (Ölmüş olan birinin amel defteri kapandığına göre, onun için dua etmenin, sadaka vermenin, kurban kesmenin, Fatiha okumanın veya dua etmenin ne faydası vardır?) Diyorlar. İnsan ölünce amel defteri kapanır mı?
CEVAP
Her gün dinin bir emrini tenkit ederek, sorgulayarak, Müslümanları dinimizden soğutmaya çalışıyorlar. Bir kimse ölünce amel defteri kapanmaz. Yani ona sevap gönderilmezse sevap alamaz. Gönderen olursa alır. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.) [Ebuşşeyh]

Bu hadis-i şerif amel defterinin kapanmadığını gösteriyor. Burada bildirilen üç amel nedir?
Sadaka-i cariye, devam eden hayır hasenat demektir. Cami, çeşme yol yapmak, ağaç dikmek, mektep yapmak, su kanalları yapmak gibi, insanlara faydası dokunan bütün işlerdir. Bunlar ise sayılmayacak kadar çoktur.

Faydalı eser bırakmak, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp kitabı, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, Cd’ler, filmler faydalı olmak şartı ile hepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı bir radyo, faydalı televizyon, faydalı gazete, faydalı dergi, faydalı bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir.

Salih çocukların duası ve istiğfarları, birer sadaka-i cariyedir. Yani ana babanın defterine hep sevap yazılmasına sebep olurlar. Çocuklar, ölmüş ana babaları için, kurban keserse, Fatiha okursa, sadaka verirse, yemek yedirirse, yahut dua ederse ana babasının günahları affolur, amel defterlerine sevap yazılır. Mesela İbrahim aleyhisselam (Ey Rabbimiz, [Kıyamette] hesaba çekildiği gün, beni, ana-babamı ve bütün müminleri mağfiret et) diye dua etmiştir. (İbrahim 41)

Bu âyet-i kerimede bir müminin duası ile diğer müminlerin günahları affediliyor ki, böyle dua edilmesi emredilmiştir. Duanın fazileti hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:
(Dua, ibadettir.) [Tirmizi, Nesai]
(Ölmüş ana-baban için dua ve istiğfar et!) [İbni Mace]
(Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]
(Defnedilen kardeşiniz, şimdi sorguya çekiliyor, ona dua edin!) [Ebu Davud]
(Cenaze namazında, üç saf cemaat bulunan mümin, Cennete girer.) [Tirmizi]
(Kırk müslüman, bir müminin cenazesinde bulunup onun affı için dua ederlerse, duaları kabul olur.) [Müslim]

Ölü için dua edilir, Kur'an-ı kerim okunur, sadaka verilir. Sadece onlar için namaz kılınmaz ve oruç tutulmaz; fakat bunların sevapları bağışlanır. Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki:
(Bir kimsenin, kaza edemediği namazlarının iskâtının yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği vardır. Namazın iskâtı olmaz demek çok yanlıştır. Çünkü bu hususta mezheplerin icmaı vardır. [Nesai’deki] hadis-i şerifte (Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur) buyuruldu.) [s.356]

Nimet-i İslam’daki bu hadis-i şerif, Dürer’de de mevcuttur.

Oruç, namaz, sadaka ve diğer ibadetlerin sevabını başkalarına bağışlamak caizdir. (Hidaye)

Tatarhaniyye fetva kitabında (Sadaka veren kimse, sevabının bütün müminlere verilmesi için niyet ederse, kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Ehl-i sünnet mezhebi böyledir) buyuruldu. (Redd-ül Muhtar)


Ölüye sevap günah yazılması

Ölenin ameli kesilir. Ama iyi veya kötü çığır açanların ve sadak-i cariye bırakanların ameli kesilmez. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]

(İyi işe vesile olan, hayatında da, öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.) [Taberani]

(Mümin öldükten sonra, yedi amelinin sevabı kabrinde de defterine yazılır. Bunlar: İlim öğretmek, çeşme yapmak, su kuyusu kazmak, meyve ağacı dikmek, cami yaptırmak, Mushaf bırakmak, Ölümden sonra kendine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.) (Ebu Davud)

(Anası babası vefat ettikten sonra onlar namına hac edene Cehennemden azatlık yazılır ve onların ecrinden bir noksanlık olmadan tam bir hac sevabı verilir.) [Beyheki]

Kur’an-ı kerimde de bu husus bildirilmiştir: İnsanları saptıranlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenirler. (Nahl 25)

Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı gibi, ölenlerin ameli kesildiği halde, sağlığında iyi veya kötü bir eser bırakanların amelleri kesilmiyor. Salih evlat bırakanların da kesilmiyor. Salih evlat ana babasına dua eder, onlar için sadaka verir, kurban keser. Bu sevaplar ölen kişinin amel defterine yazılır. Hiç kimsesi olmayan günahkâr ölülerin halleri zordur. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Ölünün mezardaki hali, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duayı gözler. Ona bir dua gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duaları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]

Bu durumları iyi bilen Mazher-i Cân-ı Cânân hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda
Cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna (Hatm-i tehlil) sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. (Makamat-ı Mazheriyye)

Hiç kimse, işlediği kötülüğün günahını başkasına veremez. Fakat mümin ibadetlerinin sevabını ölü diri herkese hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)

Müslüman ölüler için dua etmek, Kur’an okumak çok faydalıdır. Bir hadis-i şerifte, (Ölülerinize [Müslüman ölülere] Yasin okuyun) buyuruldu.(İ.Ahmed)

Enes bin Malik hazretleri bildirir: Bir cenaze kötülenince Resul-i ekrem, (O cezayı hak etti) buyurdu. Başka bir cenazeyi de övdüler, (Ona da iyilik vacip oldu. Bunu övdünüz Cenneti, ötekini kötülendiniz Cehennemi hak etti. Sizler yeryüzünde Allah’ın şahitlerisiniz) buyurdu. (Buhari) [Sizler demek, salihlerdir. Fâsıklar, gayri Müslimler Allah’ın şahitleri değildir. Onların sözleri ile bir kimse Cenneti veya Cehennemi hak etmez. Salihlerin şahitliği Allah indinde makbuldür. Bu da, ümmet-i Muhammedin üstünlüğünü gösterir. Bir âyet meali:
(Siz en hayırlı ümmetsiniz.) [Al-i İmran 110]

Bir kimse, farz veya nafile bir ibadetini ölü, diri başkasına bağışlayabilir mi? Veya ona ücretle ibadet yapabilir mi?
CEVAP
Farz olsun, nafile olsun, herhangi bir ibadeti yaparken veya yaptıktan sonra, sevabı, ölü, diri herkese hediye edilebilir. Namaz, oruç, hac, umre, sadaka, Kur’an-ı kerim okumak, evliyanın kabrini ziyaret, kurban, zikir gibi ibadetlerin sevapları başkasına hediye edilebilir.

Hediye edenin kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Yani sevap, hediye edilen kimselere, taksim edilmeden, herbirine bütünü kadar erişir. [Günümüzde e-mail gönderme işi buna benziyor. Aynı e-maili binlerce kişiye gönderebiliriz, hepsine aynısı ulaşır, aslı yine kalır.]
İbni Ömer hazretleri, Peygamber efendimiz için umre yapmış, İbn-is Serrâc, Resulullah efendimiz için on bin hatim okumuş, mübarek ruhu için kurban kesmişti.

Ücret ile ibadet yaptırmak veya ibadetin sevabını başkasına satmak bâtıldır. İbadeti yapmadan pazarlık edilirse, ücret olur. Yaptıktan sonra pazarlık edilirse, ibadeti satmak olur.

Köyümüze küçük bir çeşme yaptırmıştım. Şimdi onu yıkıp büyük bir çeşme yapacaklarmış. Çeşme yıkılınca benim sevabım kesilir mi?
CEVAP
Hayır, sizin sevabınız da devam eder.

Eski cami yerine yenisi yapılsa eskisinin sevabı kesilir mi?
CEVAP
Kesilmez. Eskisinin sevabı da devam eder.

Benzer Konular

18 Kasım 2013 / ceyda Soru-Cevap
23 Eylül 2009 / spykoman Soru-Cevap
13 Aralık 2016 / nötrino Uzay Bilimleri
16 Aralık 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük
16 Aralık 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük