Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 3

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 173.111 Cevap: 202
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
6 Mart 2006       Mesaj #21
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
spimage40Çocuk eğitiminde yöntemler

Sponsorlu Bağlantılar
Çocuk büyütmek sorumluluk isteyen ciddi bir iş ve bu konuda herkesin farklı görüşleri var. Kimi, kendi ailesinden nasıl gördüyse aynen bunu uygulamaya devam ederken, kimi de ailesinin kendisine uyguladığı ama kendisinin hoşlanmadığı yöntemlerden uzak durmaya bakıyor. Ancak hangi yöntemi kullanırsanız kullanın, önemli olan uyguladığınız eğitim şeklinin 21. yüzyıl çocuğuna uygun olmasıdır.

Çocuk eğitiminde 4 tip anne-baba olduğu söylenebilir. Bu yöntemleri inceleyerek hangi grupta yer aldığınızı ve bunların iyi ve kötü yanlarını görebilirsiniz.

Özgürlükçü anne-babalar
Bu tarz yaklaşım, özellikle de savaşın gaddarlığına bir tepki gibiydi ve 40 yıl önce oldukça popülerdi. Özgürlükçü anne-babalar çocuklarına sevgiyle yaklaşsalar da, genellikle konulması gereken sınırları, kuralları koymazlar.

Çocukların uygun olmayan davranışları çoğu zaman görmezden gelinir. Bu şekilde yetiştirilen çocukların genelde yaratıcı ve orijinal oldukları gözlemlenir. Ancak ortama uymakta zorlanır, dürtülerini denetlemede ve sorumluluk kabul etmede isteksiz davranırlar.

Açık ve net sınırlar olmaksızın çocuğun aklı karışır, kendini güvensiz hissedebilir ve yanlış kararlar alır.

Otoriter anne-babalar
Otoriter ebeveynler itaate değer verirler. Onlara göre hayatın nasıl yaşanacağı kurallarla kontrol edilir, her şey önceden şekillendirilir. Çocuk, kendini nasıl yöneteceğini öğrendiğinden değil, ama cezadan korktuğu için itaat etmeyi öğrenir. Bu tarz, günümüz toplum yapısına aykırıdır. Çünkü artık yeniliklere ve seçme hakkına değer verilmektedir.

Bedensel cezalar, çocukta problemlerin şiddetle çözümlenmesi gerektiğine dair bir kanı uyandırdığından, gene günümüz anlayışıyla bağdaşmaz. Sürekli emir almayı kabullenir şekilde yetiştirilen çocuk, istediği herkese kolayca öykünür ve etkinliklerde asla inisiyatifi eline almaz.

Pasif anne-babalar
Bu tip anne-babaların beklentisi azdır ve buna bağlı olarak verdikleri tepki de minimum olacaktır. Çocukla ters düşmemek için kural koymazlar. Çocuğun kendi başına büyümesine izin verdiklerini düşünürler. Buna karşılık çocuksa, anne-babasının ilgisiz olduğuna inanır. Bu tür ailelerin çocukları genellikle sosyalleşme yeteneklerini geliştiremediklerinden, ya çekingen, ya sinir bozucu veya egoist olurlar ve çoğu zaman da kendi güvenden yoksun kalırlar.

İlgili ve demokratik anne-babalar
Bu gruba giren ebeveynler, çocuklarına kayıtsız şartsız bir sevgi sunarlar. Ancak bunu yaparken uyması gereken birtakım kurallar belirlemeyi de ihmal etmezler. Çocuğun sorumluluk alması eğitimin öncelikleri arasındadır. Bu nedenle de çocuğa seçim yapması sağlanan pek çok fırsat sunulur ve yaptığı seçimlerin sonuçlarını yaşarken de ihtiyacı olan rehberlik verilir. Bu yöntem, günümüzün hızlı yaşantısı için en uygun yöntemdir. Bunun nedeni, artık seçeneklerin sınırsız olması ve bir şeyi yapmak için doğru olan birden fazla yöntemin olmasıdır. Bu şekilde eğitilen çocuk, sorumluluk duygusu geliştirir, daha akıllıca seçimler yapar, değişikliklere ayak uydurur ve kendine güveni oluşur.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #22
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi

Hayatın Dönüm Noktaları
Sponsorlu Bağlantılar
Çocukluk Çağı'na İlginç Yorumlar
Doğumdan sonra çocuğun gelişimini izleyen onun anneyle babayla ve ailenin öteki üyeleriyle ve toplumsal çevresiyle ilişkilerini düzenleyen bir dizi kural, adet, tören, işlem ve pratik vardır. Çocuğun korunması, büyütülmesi, giderek bağlı bulunduğu grubun ya da kültürel ortamın benimsediği belli kalıplara, değer yargılarına kısaca modele uyması için bir çok aşamadan geçmesi gerekmektedir. Bu işlem ve pratikler, töre ve törenler önem ve sıralarına göre kimi zaman katı kimi zaman da esnek biçimde uygulanmaktadır.

Ad verme
Bunların ilki çocuğa ad konulmasıdır. Ad: bir kişinin, bir nesnenin, bir durumun ya da bir olayın adını koymadan onu bir belirtiyle, bir sıfatla nitelendirmeden rahat edilemez. Adsız her hangi bir şey, bir olay, bir durum çevrede tedirginlik yaratmaktadır.
Geleneksel kesimde çocuğa ad konması genellikle dinsel nitelikli bir törenle olmaktadır. Giderek etki gücünü yitirmekle beraber dinsel niteliğin yinede çoğu yerde etkinliğini sürdürdüğü görülmektedir.
Çocuğa ad koyma sıradan bir işi olmadığı için bu iş küçük çapta da olsa kutlanarak ve kutsanarak yerine getirilmektedir. Daha önce saptanmış olan “ad” ad koyma amacıyla düzenlenen toplantı sırasında çocuğa verilmektedir. Bu amaçla çağrılan din görevlisi veya dinselliğiyle tanınan saygın bir kişi ezan okumakta ve çocuğun kulağına üç kere adını söylemektedir. Ad hoca yoksa çocuğun babası ve dedesi tarafından da aynı uygulamalar yapılarak konulmaktadır.
Halk arasında çocuğa göbek adı koyma geleneği de yaygın bir uygulamadır. Çocuğun göbeği kesilirken konan ada “göbek adı” denmektedir.
Anadolu’da çocuğa göbek adı konulması;
- Çocuğun kabirde göbek adıyla çağrılacağı,
- Öte dünyada göbek adıyla çağrılacağı,
- Tövbe, talkın verilirken göbek adıyla çağrılacağı gibi dinsel nedenlerle açıklanmaktadır.
Kişinin asıl adının dışında özellikle yakınları ve bağlı bulunduğu grubun üyeleri tarafından çocuğa verilen ve rahatlıkla kullanılan bir ad konulmaktadır. Buna “takma ad” denmektedir. Bu daha çok geleneksel kesimlerde özellikle köylerde görülmektedir.


Süt verme

Modern tıp ve geleneksel kültür çocuğun en sağlıklı beslenme biçiminin anne sütüyle beslenme olduğu konusunda birleşmektedir.
Geleneksel kültürde çocuğa ilk süt üç ezan beklendikten sonra verilmektedir. Bu uygulamayla çocuğun ileriki yaşamında sabırlı olacağına inanılmaktadır. Kadının ilk sütüne “ağız” denmektedir. Ağız sütünü çocuk emmektedir. Ağız emmeyen çocuğun ileriki yaşamında zayıf ve güçsüz olacağına inanılmaktadır.
Geleneksel kültürde erkek çocukları kız çocuklarına göre daha çok emzirilmektedir. Bu davranışın nedeni oğlan çocuğunun daha güçlü ve kuvvetli olması isteğinden kaynaklanmaktadır.

Diş hediği

Çocuğun biyolojik gelişiminin en önemli belirtilerinden birisi olan diş çıkarma halkımız tarafından genellikle bir törenle kutlanmaktadır. Yiyeceklerin öğütülmesinde, ezilmesinde, parçalanmasında birinci derecede rolü olan dişin ortaya çıkışı nedeniyle düzenlenen bu tören ve eğlencede yiyeceği kutsama, çocuğun rızkını artırma, bereketi çoğaltma gibi dilekler yatmaktadır. Bu törende çocuğun dişlerinin sağlam ve düzgün olmasına yönelik de bir dizi geleneksel uygulama ve pratiklere de baş vurulmaktadır.
Değişik bölgelerde değişik adlarla anılan bu tören ve eğlencenin halk arasındaki en yaygın adı “diş hediği”dir. Değişik bölgelerde ise; “diş aşı”, “diş bulguru”, “diş buğdayı” olarak tanımlanmaktadır.

Çocuğun yürümesi

Çocukluk çağının biyolojik aşamalarından çocuğun yürümesi ile ilgili olan dönemdir. Geçmişte normal zamanda yürümeyen, yürümesi geciken ya da yürürken sürekli olarak düşen çocuklar için bir takım uygulama ve pratiklere baş vurulmaktaydı.
Bunlara örnek olarak;
- Çocuğun topuklarına yumurta sürmek,
- Çocuğu ceviz yaprağı ve tuz atılmış suda yıkamak,
- Çocuğu çeşitli ziyaretlere götürmek gibi uygulamalar örnek olarak verilebilir.

Çocuğun konuşması

Anadolu’da konuşamayan ve konuşması geciken çocuklar içinde bir takım çarelere baş vurulmaktadır. Bu çareler ve işlemler başlıca üç grupta toplanmaktadır. Bunlar açma, kesme ve okuma işlemleri olarak sınıflandırılmaktadır.
Bu uygulamalara örnek olarak;
- Konuşmayan çocuk ziyaretlere götürülerek ağzı anahtar ile açılır,
- Dil bağı kesilir,
- Nefesi kuvvetli hocalara okutulur vb. pratikler verilebilir.

Çocuğun tırnağının kesilmesi

Anadolu’da çocuğun tırnaklarının ilk olarak kesilmesiyle ilgili olarak yapılan uygulama ve pratikler de oldukça yaygındır. Buna en yaygın uygulama olarak; çocuğun ilk tırnakları kesildikten sonra eli, içinde paralar bulunan bir keseye sokturulmaktadır. Çocuğun oradan aldığı para erkekse büyüdüğü zaman kuracağı işin sermayesine, kız ise çeyizine kullanılacak ilk para olarak saklanmaktadır.

Çocuğu nazardan koruma

İslam ülkelerinde bu arada Anadolu’da nazar inancı çok yaygındır. Her türlü canlı, cansız varlıkları tehdit ettiğine inanılan nazar daha çok çocuklar üzerinde etkili olacağı inancı yaygındır. Bu nedenle çocukları nazardan korumaya yönelik alınan önlemler geçmişte olduğu gibi günümüzde de oldukça sık rastlanmaktadır.
Bu uygulamalara örnek olarak;
- Çocukların isteyerek pis gezdirilmesi,
- Çocukların nefesi kuvvetli birisine okutulması,
- Ziyaret yerlerine götürülmesi gibi örnekler verilebilir

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #23
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çocuğunuza doğru davranış kurallarını nasıl kazandırmalısınız?
HALİT ERTUĞRUL
ÇOCUKLARINIZA bir doğruyu anlatmak, iyi bir davranışı kazandırmak ve güzel bir yaklaşımı göstermek için önce kendinizi, daha sonra da çocuğunuzu çok iyi tanımanız gereklidir. Eğer, öncelikle kendinizde bir eksiklik varsa bunu düzeltmelisiniz. Kendinizi düzeltemezseniz ve yeterli hale getiremezseniz, çocuğunuza kazandırmak istediğiniz doğru ve iyi davranışları da tam anlamıyla gösteremezsiniz ve ortaya koyamazsınız.
Ani ve sert tepki veren, kızan, bağırıp çağıran, emreden, tehdit eden, eksik bilgiye sahip olan, davranış metotlarını bilemeyen, başarısız olduğunda çocuğu suçlayan ve daha bir çok olumsuz davranış içinde bulunan bir anne ve baba, çocuğuna hangi “iyiyi” ve “doğruyu” kavratabilir?
ÇOCUKLARA DOĞRU KURALLAR GÖSTERİLMELİ VE İYİ DAVRANIŞLAR SERGİLENMELİ
Bunları şöyle sıralamak mümkündür:
1) Çocuklarınıza kazandıracağınız davranışın amacı, onun sorumluluk almasını geliştirmek ve kendi kişiliğinin farkına varmasını sağlamak olmalıdır.
2) Çocuğunuza hoşgörü içinde ve yumuşak bir şekilde davranmanız, onun sizin davranışlarınızı taklit etmesini sağlar ve doğru davranışa özendirir.
3) Çocuğunuza değer verdiğiniz ve davranışlarını hoşgörüyle karşıladığınız takdirde, o da sizin sözlerinize değer verip sizi dinleyecektir.
4) Çocuk doğru olanı bildiği halde, yanlış yapmaya devam ediyorsa, buna sabır göstererek, doğru davranışlar göstermeye devam etmelidir. Yoksa yanlış davranışa sert tepki, onun daha da yanlış yapmasını veya yanlışta inat etmesini netice verecektir. Anne baba, şunu bilmelidir ki, çocuğun psikolojik dünyasında, doğru bildiği şeyleri bile zaman zaman yanlış yapma eğilimi vardır.
5) Çocuklara sürekli aynı şeyleri anlatmak, onları sıkar. Yapmasını istediğiniz bir davranışa karşı ön yargı ve hatta tiksinti oluşturur. Bunun yerine, yapmasını istediğiniz bir davranışın nasıl yapılacağını yaşantınızda göstermeye çalışın.
6) Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını zorla ve tehditle, kalıcı bir şekilde değiştiremeyeceğinizi bilmeniz lazımdır. Sizin baskınızla değişiyor gözükür, ama başka yerde yapmaya devam eder. Çocukla ilgili bu gibi problemlerin aşılmasında en etkili metot, çocukla birlikte, onu kırmadan ona doğruyu göstermektir. Yoksa sert emirlerle yanlışlar düzeltilemez.
7) Çocuğunuza, gününü ve zamanını nasıl planlayacağını, canlı ve somut örneklerle gösterin. Tabii ki önce, sizin gününüzü nasıl planladığınızı ve nasıl verimli bir şekilde kullandığınızı çocuğunuz görmelidir. Zamanını anlamsız şeylerle dolduran bir anne ve baba: “Kalk oğlum dersine çalış, sen bizim gibi yapma.” Demekle çocuğuna etkili olamayacaktır.
8) Çocuğunuzla sürekli bir yakınlık ve diyalog kurmak için, büyük adam gibi karşınıza oturtun, birlikte çay veya limonata içerek dertleşin ve sohbet edin. Halini-hatırını, derslerini sorun. Yanlış giden bir şey varsa: “Bunu nasıl düzeltelim?” diye birlikte çareler arayın veya “Seni bu günlerde daha iyi görüyorum” diyerek onu cesaretlendirin ve ümidini artırın. O zaman çocuk kendiliğinden hızlanacak ve sizlere mahçup olmamak için çalışmasını hızlandıracaktır.
9) Çocuğunuza eşyalarını, giysilerini, çantasını, kalemini, defterini... vs. nasıl kullanacağını ve onların değerini kavratmaya çalışın. Bunun için en sağlıklı yol: “Onlar senin malındır. Bunları kullanmak ve korumak da senin vazifendir.” gibi sözlerle, ona mülkiyet ve malikiyet duygularını kazandırmaya çalışmaktır.
10) Çocuğunuza paranın ve parayı kullanmanın önemini kavratmalısınız. Öncelikle paranın bir araç olduğunu, iyi kullanılırsa faydalı, kötü kullanılırsa zararlı olduğunu göstermelisiniz. Parayı düzenli ve tasarruflu kullanmanın ne anlama geldiğini örneklerle ortaya koymalısınız. Bu şekilde çocuk, parasını rastgele değil, gerektiğinde kullanabilecek davranışı elde etmelidir.
11) Çocuklarınıza parayı her istediği zaman değil, haftada veya ayda bir kez verin. Verdiğiniz bu parayla, hafta veya ay sonuna kadar çıkması gerektiğini öğütleyin. Bu şekilde çocuk, bir daha para alamayacağını bilir ve parasını planlı ve tasarruflu kullanma anlayışını kavrar.
12) Çocuğunuzun sırlarını alaya almayın ve bunlara değer verin. Eğer yanlış bir şey görürseniz, bunu, kırmadan ve üzmeden düzeltmeye çalışın.
13) Çocukların eğitimi konusunda anne baba arasında birlik ve bütünlük oluşturun. Çocuğa karşı davranışlarınızda farklı yaklaşımlar olmasın. Çocuğu biriniz kollarken, diğeriniz kızmayın. Bu, çok zararlı ve tehlikelidir.
14) Çocuklar arasında zaman zaman sürtüşmeler olacaktır. Anne baba bu durumda çok dikkatli olmalıdır. Tam anlamıyla bir hakem rolü oynamalıdır. Çocuklar bu şekilde hem bölüşüm ve paylaşım duygularını kazanırlar, hem de birbirlerine tercih edilmemelerinden dolayı, küsüp, dışlanmış hissetmezler.
15) Çocuklarınıza karşı yanlış bir şey yaptığınız zaman veya onları üzdüğünüzün farkına varmadığınız zaman, onlardan özür dileyip gönüllerini almayı bilin. Yoksa çocuk sizden soğur ve size karşı bir antipati beslemeye başlar. Siz yanlış bir davranışınızdan dolayı çocuğunuzdan özür dilerseniz, çocuk da olumsuz bir davranışı için özür dilemeyi öğrenir.
16) Çocuğunuzla asla sert bir tartışma ortamına girmeyin. Sert tartışmanın galibi veya mağlubu yoktur. Tansiyonu yüksek bir kaşılaşmanın ortamı daha da çok gerginleştireceğini, birbirinizin gözünde olumsuz izlenimlerin daha da artacağını unutmayın.
17) Çocuğunuzdan bir şey isterken, ne istediğiniz değil, nasıl istediğiniz önemlidir. Ses tonunuz, yaklaşımınız ve davranış şekliniz, bazen en zor isteklerin bile kabul görmesini sağlar. Ama yaklaşımınız ve tavrınız olumsuz olduğunda, en basit isteğe bile “ret” cevabı alabilirsiniz. İsteklerinizde beden dilinize çok dikkat edin.
18) Çocuğunuzun yaptığı bir şeyden hoşlandığınızda bunun sebebini belirtin. Böylece niçin hoşlandığınızın nedenini çocuğunuz öğrenmiş olur. Bundan böyle bu tür davranışları sürdürmek ister.
19) Çocuğunuzla birlikte iş yapma, birlikte gezme ve birlikte olma imkânı bulmaya çalışın. Bu, aranızdaki iletişimi hızlandırır ve birbirinizi daha iyi tanıma fırsatı verir.
20) Çocuğunuzun olumsuz davranışlarını ve yaptığı yanlışlıkları asla başkasının yanında anlatmayın. Yalnızca kendisine söyleyin ve bir daha yapmaması halinde affettiğinizi ifade edin.
21) Çocuğunuzun yaptığı yanlış bir işe: “Bu yanlış olmuş.” Diyerek kestirip atmayın. “Bu konuyu iyi düşündün mü? Şöyle olsa nasıl olurdu?” gibi alternatifler sunun.
22) Çocuğunuzu olgunlaştıracak olan şey sorumluluk almasıdır. Bunun için de hata yapmasını göze almak ve bunu kabullenmek gerekir.
Çocuğunuza ne kadar çok kural koyarsanız o kadar çok problem yaşarsınız ve disiplin sorununun çıkmasına yol açarsınız. Unutmayın ki, güce dayanan otorite, çocukları sizden uzaklaştırır. Bilgi ve hoşgörüye dayanan otorite ise yakınlaştırır, danışma ihtiyacı doğurur. Bu şekilde çocuğunuzu daha kolay etkilersiniz.

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
11 Mart 2006       Mesaj #24
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bir erkek cocugun kaleminden cikmis bu yaziyi siz de okuyun lutfen...


ANNE,

dunyada karsilik beklemeden borek yapan tek insandir ...
karsiliksiz sevginin ete kemige burunmus halidir !
ne kadar uzsen de 10 dakka sonra seni affeden zarif bir memeli turudur,
yagli bile olsa tiksinmeden sacini oksayan, kucagina yatiran, opup
koklayan tek varliktir, melegin sut verebilenidir.
yarasin diye muhallebinin icine ciger katarak cocuguna yediren manyaklik
derecesinde yaraticidir.
yemek yemeyen cocugun dikkatini cekmek icin elindeki tencere ve
tavalarla maymunluk yapabilen kisidir, kafayi cocuklariyla bozmus, gobek
bagi kopsa da yurek bagi asla kopmayan, sevgi dolu fedakar insan
disisidir bulasik, utu, vb yaparkene bile automatik olarak cene calan,
kendi kendine konusan, anne ne diyon dediginizde 'sen kendi isine bak,
bi de senle ugrasmayayim' seklinde asortik cevaplar verendir, "Ulen eve
bi saat gec gelsek vır vır vır" seklinde kari dırdırı denen mereti
erkeklere daha kucukten belletendir, yemek uzmani, duzen insani,
bilgili, kulturlu - her seyi bilen sahsiyetdir, yavrularini yol
tarafından degil, kaldirim tarafindan yurutendir, dizi dizi incidir
lakin gerektiginde laf sokma dalında da birincidir, sevgiliden ayrilma
haberi verildiginde, "amaaan ben sana daha guzelini bulurum" diyebilen
komik bir karakterdir, ''Oglum aradim yoktun. Bende mesaj atayim dedim
sana. Gelince ara beni emi aslan evladim. Sapkasiz cikma o karilarla.
Kara borulcem benim optum annen''
seklinde mesajlar atabilen, teknolojiyi israrla reddeden,
kabullenemeyen, kafasina gore yorumlayan bilisim dusmanidir,
*** ama ... ama dunyanın en guzel kucagina sahip, en guzel kokan,
harikulade bir varlıktir *** olmadik yerlerde "iyi ki dogurmusum ulen
seni!" diyen ve benim hatirima benimle freddy mercury dinleyen bir sabir
agacidir, evlatlarını asla ayırmayan, aynı zamanda birbirinden koruyan
guc abidesidir evde biryere uzandiginiz an orada temizlik yapacagi
tutan, temizlik konusunda kayisi kopardigindan temizlikci gelecek diye
evi temizleyen
balans ayari kacmis temizlik kaynagidir,
mutfakta yasayan, evde herkesi idare eden ve geceleri baba denen
yasal
sevgilisiyle sevisen bi tur canlidir,
iyiligin, merhametin, acaaip bir sefkatin, sadakatin, sevginin
guclerini
birlestirdigi sonsuz bakiredir !!
oglunun damat - kizinin gelin oldugunu gorunce,
cocugu mezun olunca,
cocugu gol atınca,
cocugu hasta olunca,
cocugu askere gidince,
asmali kabagi seyredince,
dolar yukselince velhasil buna benzer ota-***a bissuru seye
aglayabilen,
bu mesaji okurken duygulanip - gozleri dolabilen, aglamaya meyilli
bir
yapisi olan duygu pinaridir,
son kiiii uc dort;
uzakta dursa da yakin hissedilen,
canı hep istenen, asla vazgecilmeyen,
dizinin dibinde olmak istenen,
evlatlarin varligini varligina armagan edebilecegi,
*** islak - kuru ama heeeep duygulu***
disi modelidir !!!
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
17 Mart 2006       Mesaj #25
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
BAZI AŞILAR HAKKINDA BİLGİ

Çocuk Felci Aşısı (TOPV)
Çocuk felci, "poliovirus" adı verilen mikroorganizmanın neden olduğu önemli bir hastalıktır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde ciddi bir toplum sağlığı sorunudur. Basit bir gripal infeksiyon gibi ilk belirtilerini veren hastalık, bir hafta içinde ortaya çıkan, bacaklardan başlayıp yukarı doğru ilerleyen felç tablosuyla dramatik bir hal alır. Kaslardaki güçsüzlük, solunum adalelerini de içine alırsa, destek sağlanmadığı taktirde ölüme neden olabilir. Felç gelişen olgularda ölüm sıklığı % 5 -10, sakat kalma oranıysa %40 kadardır. Hastalığın herhangi bir tedavisi olmadığı için aşıyla korunma çok çok önemlidir.

İlk çocuk felci salgını 1887 yılında Stockholm'de tanımlanmıştır. 1950'li yıllara dek denenen çeşitli aşılama yöntemleri başarısızlıkla sonuçlanmıştır. 1954 yılında Salk ölü çocuk felci aşısını (IPV), 1957'de Sabin canlı-zayıflatılmış-ağızdan uygulanan çocuk felci aşısını (TOPV) geliştirmiştir. Bu gün hala bu iki araştırıcının aşıları yaygın olarak kullanılmaktadır.

Canlı polio (çocuk felci) aşısının kullanımı kolaydır. Ağızdan iki damla verilerek uygulanır. Uygulama sonrasında emzirmenin bir zararı olmamakla birlikte, aşının çıkarılması olasılığına karşı bebek yakından izlenmelidir. Kusulursa aşı tekrarlanmalıdır. Ölü aşı ise iğneyle adale içine verildiği için uygulanması daha zordur. Ancak yan etki sıklığı çok daha azdır.

Ağızdan verilen çocuk felci aşısının (oral polio) toplumsal bağışıklığın sağlanmasında özel bir rolü vardır. Zayıflatılmış aşı virusu dışkıyla atıldığı için özellikle kampanyalar aracılığıyla tüm ülkeye yayılır, virusla temas eden aşılanmamış çocuklar da dolaylı olarak bağışıklık kazanırlar. Ülkemizde canlı aşı, kullanım kolaylığı yanında bu nedenle de tercih edilmektedir. Gelişmiş ülkelerde ise ölü aşı ön planda yer almaktadır.


Kızamık-Kızamıkçık-Kabakulak Aşısı
Kızamıkçık infeksiyonu bütün dünyada yaygın olarak görülmektedir. Çeşitli ülkelerde yapılan çalışmalarda doğurganlık çağındaki kadınların ortalama %20'sinin kızamıkçık geçirmemiş olduğu gösterilmiştir. Kızamıkçık genellikle solunum yoluyla bulaşır. Annenin gebeliğinin ilk üç ayında kızamıkçık geçirmesi durumunda bebeğin etkilenme olasılığı çok yüksektir.

Kızamıkçık hastalığı yüz yıllardır varolmasına rağmen, gebelikte geçirildiğinde çocukta katarakt, doğumsal kalp anomalileri vb anomalilere yolaçabileceğine ilk kez 1941 yılında Dr. Gregg tarafından dikkat çekilmiştir. 1960'lı yılların başlarında geliştirilen aşıyla hastalığa karşı korunmada ilk başarılı adım atılmıştır.

Hastalık çoğunlukla deri döküntüleriyle başlar. Bazan halsizlik, baş ağrısı ve hafif ateş gözlenebilir. Döküntüler üç gün içinde kaybolur. Ensede, kulak ardında ve boyunda lenf bezelerinin şişmesi oldukça tipik bir bulgudur.

Hamilelikte annenin geçirdiği kızamıkçık infeksiyonunun bebeği belirgin biçimde etkilemesi nedeniyle hastalığın önlenmesi çok önemlidir. Birçok gebe kadında, infeksiyon sonucu düşük meydana gelirken, yaşayan önemli sayıda bebekte doğumsal anormallikler meydana gelir. Göz ve kalp anomalileri, küçük kafa ve zeka geriliği ortaya çıkabilir.

Kızamıkçığa karşı aşılamada asıl amaç, hamile kadınların anormal çocuk doğurmalarına yol açan bu hastalığın önlenmesidir. Doğurganlık çağına gelmeden genç kızların aşılanarak kızamıkçığa karşı bağışıklanmaları gerekmektedir. Tüm çocukların 15 aylık ve 5 yaşında iki kez MMR aşısıyla aşılanmasıyla bu sorun çözümlenmiştir. Eğer bir kadın kızamıkçık geçirmemişse ve gebe kalmayı düşünüyorsa hamile kalmadan en erken üç ay önce aşılanmalıdır.

Kabakulak, ilk kez milattan 5 yüzyıl önce modern tıbbın babası Hipokrat tarafından tanımlanmıştır. İkinci dünya savaşında askerler arasında salgınlar yaparak dikkat çekmiştir. 1960'lı yıllarda yaygın olarak uygulanmaya başlanan MMR aşısıyla sıklığı belirgin olarak azalmıştır. Ancak ülkemizde hala her yıl çok sayıda vaka tespit edilmektedir. Özel kurum ve kuruluşlar tarafından rutine konmuş olan MMR aşısı uygulaması giderek yaygınlaşmaktadır.

Hastalık 16-18 günlük kuluçka devresinden sonra tükrük bezlerinin şişmesiyle kendini belli eder. Çocuklarda selim seyreden bir hastalık olmakla birlikte %10 oranında menejite yol açar. Ancak menejit tablosu nadiren hayatı tehdit eder. Yetişkin erkeklerde %20-30 olasılıkla testislerde şişme ve iltihap meydana gelebilir. Heriki testis etkilendiğinde kısırlığa yol açabilir.

9 aylıkken kızamık aşısı uygulanmış olan bebeklere 15 aylık olduklarında kızamık-kızamıkçık-kabakulak (MMR) aşısı yapılması tavsiye edilir. Eğer çocuğa kızamık aşsı yapılamamışsa 12 aylıktan itibaren MMR uygulanabilir. Kızamık-kızamıkçık kabakulak aşısının 5 yaşında tekrarlanması gerekmektedir.


tbl bottom left crnr



Su Çiçeği Aşısı
Su çiçeği, en sık 5 - 10 yaşları arasında görülen, son derece bulaşıcı bir çocukluk çağı hastalığıdır. Doğrudan temas ve hava yoluyla bulaşır. Kuluçka süresi genellikle 14 - 16 gündür. Döküntüler ortaya çıkmadan 2 gün öncesiyle tamamen kabuklandığı 7 gün sonrası arasında bulaştırıcılık söz konusudur. Ateş, halsizlik, iştahsızlık yakınmalarını takiben ciltte önce kırmızı döküntüler belirir, daha sonra içinde sıvı biriken lezyonlar patlayarak kabuklanır. Kaşıntı her zaman vardır.

Hamileyken su çiçeği geçiren kadınların bebeklerinde düşük doğum ağırlığı, beyinde gelişim kusuru, havale, zeka geriliği, katarakt, küçük kafa, kafa içinde kireç birikimleri ve ciltte nedbeler ortaya çıkabilir.

Su çiçeği geçirmekte olan çocuklarda döküntülerin mikrop kapması sık rastlanan bir sorundur. Antimikrobiyal tedavi gerekir. Nadiren zatürre, ciddi kanamalar, kalp ve zarlarında iltihaplanma, testis iltihabı, hepatit, ülserli gastrit, nefrit ve artrit meydana gelebilir. Beyin iltihabı, yürüme bozukluğu, titremeler şeklinde sinir sistemi bulguları olabilir. Bağışıklık yetersizliği olanlarda hastalık iç organlara yayılabilir. Su çiçeği özellikle kan kanseri olan çocuklarda önemli bir ölüm nedenidir.

Tedavide ateş düşürücü kullanımı, ılık-soğuk banyo ve temizlik önde gelir. Karaciğeri etkileyebileceğinden su çiçeğinde aspirin kullanılmaması tavsiye edilir. Hastalığa karşı korunmada canlı, zayıflatılmış, etkili ve güvenilir bir aşı mevcuttur. Amerikan Pediatri Akademisi tarafından 15 aylık çocuklara kızamık kızamıkçık kabakulak aşısıyla aynı anda rutin olarak uygulanması önerilmektedir. Su çiçeğiyle temas sonrasında korunma için özgün gamma globulin olan "Zoster Immun Globulin" kullanılablir. Özellikle doğumdan 5 gün öncesiyle 2 gün sonrası arasında su çiçeği geçiren annelerin bebeklerine, su çiçeği geçirmemiş annelerin prematüre bebeklerine uygulanması tavsiye edilmektedi


Asellüler Boğmaca Aşısı
Boğmaca yılda ortalama 40 milyon kişiyi etkilemekte ve her yıl bütün dünyada yaklaşık 340 bin ölüme yol açmaktadır. Aşılama, boğmacanın önlenmesinde etkili bir yöntemdir. Yıllardır kullanılan tam hücreli aşının koruyuculuğu oldukça yüksektir (Karma aşı içinde yer alır: DTP). Ancak bazı çocuklarda ortaya çıkan yan etkiler sonucu aşının takvim dışı bırakılması, bu çocukların boğmacaya karşı korunmasız kalmalarına neden olmuştur.

Tam hücreli boğmaca aşısının en kaygı duyulan yan etkisi, yüksek ateş ve havale geçirme şeklinde ortaya çıkan komplikasyonlardır. Yüksek ateş (40.5º C), inatçı durdurulamayan ağlamalar, ve konvülzyonlar boğmacanın takvim dışı bırakılmasını gerektirmektedir. Bu yan etkinin sıklıkla ortaya çıkışı aşı şemalarına uyumu zaman zaman güçleştirmektedir. Hücresiz formda daha az yan etki ortaya çıktığı ifade edilmektedir. DTaP şeklinde karma aşı olarak yapılmakta, bazı gelişmiş ülkelerde rutin olarak uygulanmaktadır. İlerleyici merkezi sinir sistemi hastalığı olanlara tam hücreli aşı yapılmamalıdır.


hikaye1001727cf
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
17 Mart 2006       Mesaj #26
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Çocuk ve Hayvan Sevgisi

Yeryüzünde sadece insanlar yaşamıyor, onlar, birçok canlı türü içinde sadece biri. Bu canlı türleri de varoluş nedeni ve halihazırdaki işlevleri ile, birbirini tamamlayarak, bir döngü biçiminde karşılıklı etkileşerek gerek ekolojik, gerek biyolojik ve gerekse insanlar için geçerli olan ruhsal boyutlarda yaşamlarını anlamlı kılmaktadırlar. Doğanın gereği de budur. Birisindeki eksikliğin bu döngüyü olumsuz yönde etkileyerek diğerlerinin varoluşlarının veya işlevlerinin aksamasına neden olduğu bilinmekte ve "Çevrecilik" akımları tarafından çok açık bir biçimde vurgulanmaktadır.

İnsan gelişiminde de hayvanların, bitkilerin özellikle de evcil hayvanların katkısı sanıldığından daha çoktur.

Çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimi bir bütünlük içinde ve birbirini az yada çok etkileyerek tamamlanır. Çocuk önce kendini ve kendi dışındaki dünyayı beş duyusu ile algılar, algıladıklarını da taklit ederek, onlarla karşılıklı ilişkiye girerek öğrenir. Özellikle de bu karşılıklı ilişkinin kiminle? nasıl? ne sıklıkla? olduğu onun zihinsel, ruhsal, sosyal gelişimini yakından etkiler.

Muhakkak ki bu ilişkideki önemli kişiler önce annesi ve diğer aile bireyleri, daha sonraları da yakın ve uzak çevresindeki insanlardır. Hayvan ve bitkiler de gerek canlı, gerekse cansız (oyuncak) halleri ile çocuğun dünyasına bebeklikten itibaren girerler.

- Özel bir bebek veya oyuncak ayıcık çocuğun annesinden sonra en yakın arkadaşı olabilir. Bu oyuncak ayıcık veya bebek onun sırlarını paylaşır, kızgınlığına katlanır, huzursuzluğunu giderir. Evcil hayvanlarda aynen bu oyuncaklar gibi çocuğun yaşamında etkili olabilirler.

- Çocuk bir evcil hayvan ile insanlarla nasıl sosyalleşileceğinin provalarını yapabilir, mutluluğunu veya mutsuzluğunu paylaşabilir, öfkesini ona bağırarak giderebilir. Ona bakarak birine birşeyler vermenin, yardım etmenin zevkini tadabilir, onu sahiplenerek bağlılık duygusunun farkına varabilir.

- Yine çocuk evcil hayvana bir şeyler öğreterek, kendi bir şeyler öğrenir, korkularını onun üzerinde deneyerek yenebilir ve de insan ilişkisinin temelini oluşturan sevmeyi, vermeyi, korumayı bağımsız bir kişi olmayı öğrenir.


Doğaldır ki; bu sayılan ruhsal ve sosyal süreçler sadece hayvanların yardımıyla yapılabilir anlamına gelmez, ancak bir yerde bir süre için çocuğun hayatına katkıda bulunabilir. Özellikle de çocuğun herhangi bir nedenle yoksunluk yaşadığı durum ve zamanlarda bu katkısı daha da artacaktır. Örneğin: Sevdiği birini kaybettiğinde, ev okul değişikliklerinde ana-babanın ayrılıklarında çocuk için bu evcil hayvan "bir yerine koyma", paylaşma işlevi görebilir.

Kuşkusuz ki bütün bunların yanı sıra çocuk yaşadığı dünyayı doğasıyla, bitkisiyle, hayvanları ile bir bütün olarak algılayacak ve kabullenecek bu da onun hem birey olarak daha mutlu olmasına, hem de sosyal bir varlık olarak daha saygılı, daha verici olmasına yardımcı olacaktır.

Doç. Dr. Şahnur Şener


Son düzenleyen GusinapsE; 18 Mart 2006 18:40
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
18 Mart 2006       Mesaj #27
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ BOZUKLUKLARI

Çocuklarda en çok görülen duygusal ve davranışsal sorunların başında kıskançlık, tik, tırnak yeme, parmak emme ve kekemelik geliyor.

KISKANÇLIK :
Öfke, nefret, kendine acıma, üzüntü gibi duygulardan kaynaklanmaktadır. Kardeşin doğması genellikle çocukta ilk kıskançlık duygularını ortaya çıkarıyor.
Çocuk kıskançlık duygularını nasıl ifade eder?
  • Saldırganlık
  • Kıskanılan kişiye aşırı sevgi gösterme
  • Hayal oyunları
  • Gerileme
Ailenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
  • Anne - babanın yeterli ilgi ve sevgi göstermesi gerekir
  • Çocuğun kıskançlık duyguları görmezlikten gelinmeli, bu konuda sözlü bir uyarıda bulunulmamalıdır.
  • Kıskançlık yeni bir kardeşin gelmesi ile ilgili ise kardeşin bakımında rol alması istenir.
TİK :
İstem dışı amaçsız tekrarlayan kas hareketidir. Yüz ve boyunda daha sık görülür. Bunlar göz kırpma, dudak emme, burnunu çekme, yüzünü veya burnunu kırıştırma, omuz oynatma, boğaz temizleme, öksürmedir. Birden fazla tik bir arada görülebilir. Zaman zaman tiklerin sıklığı ve şiddeti değişebilir. Uykuda kaybolurla, stresle de artarlar.
Tik ne zaman ortaya çıkar?

Sıklıkla 4 - 10 yaşlar arasında görülür. Geçici yada uzun süreli olabilir. Bazen geçtiğinde bile sıkıntılı durumlarda tekrar ortaya çıkabilir. Çocukta iç çatışma ve sıkıntının göstergesidir. Tikler pasif, içe kapanık, kendine güveni olmayan, korkulu öfkeli, yorgun çocuklarda daha sık görülür. Ayrıca aile ortamının iyi olmadığı durumlarda da görülebilir.

Ailenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
  • Tikin hangi durumlarda ne sıklıkla ortaya çıktığı, ne tür bir tik olduğu belirlenmeli.
  • Çocuğun güven duygusu geliştirilmeli.
  • Aile çocuğun tikini eleştirmemeli, düzeltmeye çalışmamalı.
  • Aile içi iletişime dikkat edilmeli.
  • Çocuğa sorunlarla başa çıkma ve fiziksel rahatlamayı sağlayıcı aktiviteler öğretilmeli.
TIRNAK YEME :
Tırnak yeme nedir?
Gerilim azaltıcı bir davranıştır. 3 - 4 yaştan sonra başlar, 15 - 16 yaşında bazen de yetişkin döneme kadar sürer.

Çocuklar ne zaman tırnak yer?
Heyecanlandıklarında, korkulu bir film izlerken, sınava girerken vb. durumlarda. Bazen de gerilim olmasa da alıştıkları için tırnak yerler.

Tırnak yeme hangi ailelerde görülür?
Otoriteler, çocuğa güven vermeyen, baskıcı, devamlı eleştiren, azarlayan, ilgisiz, sevgisiz ailelerde daha sık görülür. Ayrıca ailelerde ve yakın çevrede tırnak yiyen birinin bulunması bu alışkanlığın gelişmesine neden olabilir.

Tırnak yeme nasıl önlenebilir?
  • En etkili yaklaşım 3 - 4 yaşına kadar bu alışkanlığın görmezlikten gelmesidir.
  • Öncelikle çocuğun hangi durumlarda tırnak yediği belirlenmeli.
  • Çocuğa yenmemiş tırnağın güzel olduğu fazla üzerinde durmadan anlatılmalı.
  • Okul çağındaki kız çocuklarına, manikür takımı oje vs. alınmalı.
  • Çocuğa zaman verilmeli fazla zorlanmamalı .
  • Güven duygusunun gelişmesini sağlamalı.
PARMAK EMME :

Parmak emme nasıl bir davranıştır?
Parmak emme zararsız bir davranıştır ve gelişmenin doğal bir parçasıdır Gerilimi azaltır. Ancak 5 - 6 yaşlarından sonra parmak emme davranışı rahatsız edici şekilde ve sürekli devam ediyorsa sorun oluşturabilir.

Çocuk parmağını ne zaman emer?
Genellikle 3 - 4 aylardan sonra, beslenmeyi izleyen saatlerde başlar. Çocuklar uykuya dalarken, acıkınca, korkunca, beslenmeden sonra, sıkıntıda olduklarında, anneden ayrıldıkları zamanlarda parmak emerler. Parmak emme dişleri etkilemez. Beslenme ile ilişkili değildir. Aşırı koruyuculuk, çocuktan beklenti, ilgisizlik ve sevgisizlik buna neden olabilir. Burada önemli olan gerileme belirtisi olan bu alışkanlığın etkenleri anne baba tarafından keşfedilerek ortadan kaldırılabilir.

Parmak emen bir çocuğa nasıl yaklaşılır?
  • Bu durum sorun haline getirilmemeli.
  • Aile bu davranış karşısında sakin olmalı.
  • Çocuğun meme veya biberonu istediği kadar emmesine izin verilmeli.
  • Çocuk 2_3 yaşında ve parmağını bir sorunla karşılaştığında emiyorsa, üzerinde durulmamalı.
  • Çocuk büyüdükten sonra hala parmak emmede ısrar ediyorsa, tehdit etmek, yanlış olduğunu söylemek, parmağına acı sürerek yasaklamak, ödüllendirmek veya utandırmak bu davranışın kalıcı olmasına neden olabilir.
Yapılması gerekenler nelerdir?
  • Güven duygusu geliştirilmeye çalışmak.
  • Dikkatini başka yöne çekmek.
  • Bireysel ve grup oyunlarına katılmasını sağlamak.
  • Başka yollardan doyum sağlanmasına çalışmak
  • İlk yaş içinde zararlı bir davranış olmadığını unutmamak.
KEKEMELİK :
Ses, hece ve sözcüklerin tekrarı, uzatılması ve konuşmanın akışını kesen duraklamalar şeklinde görülen konuşma bozukluğudur. Bozukluğun şiddeti kişinin içinde bulunduğu duruma göre değişir. Sınav, korku, endişe yaratan ortamlar, çekinilen kişilerle konuşma zorunluluğu durumlarında ortaya çıkar.
Çocukların 2 - 3,5 yaşlar arasında kekelemesi normaldir. Bu durum kendini ifade etmede kelime darağacındaki yetersizlikten kaynaklanır.
Kekemelik hangi durumlarda görülür?
  • Sıkıntı yaratan durumlarda.
  • Ailenin diğer bireylerinde kekemelik varsa.
  • Korku yaratan durumlarda ( köpek havlaması, doktora gitme, hastaneye yatma, bir yere kapatma, dövme gibi).
  • Baskılı tuvalet eğitimi.
  • Çocuğun kendi gereksinimlerini bağımsızca karşılamasına izin vermeme durumunda.
  • Arkadaş seçimine karşılığında.
  • Güzel konuşma konusunda uyarıldığında.
  • Yaşının üzerinde düzenlilik ve olgunluk beklendiğinde.
  • Aşırı eleştirildiğinde.
Ailenin yaklaşımı nasıl olmalıdır?
  • Çocuğun konuşmasının sık sık düzeltilmemesi.
  • Çocuğa kekeleyecek konusunun hissettirilmemesi.
  • İlgi ve sevgi gösterilmesi ve bunun aşırı olmaması.
  • Düzgün, kibar, "efendim" li, "lütfen" li konuşmasının istenilmemesi.
  • Aşırı kuralcı ve denetimci tutumun gevşetilmesi.
  • Çocukta yetersizlik duygusu gelişmesinin önlenmesi (alay etme, utandırma).
  • Çocuğun konuşması üzerinde odaklanılmaması.
  • Çocuğun zaman zaman sevdiği akrabalarının yanına gitmesine izin verilmesi.
  • Çocuğun beslenme ve uykusuna dikkat edilmesi.
  • Çocuk okula gidiyor ise öğretmeni ile bu konumda işbirliği yapılması.
hikaye1001721ec
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
19 Mart 2006       Mesaj #28
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
BEBEK ve ÇOCUK PSİKOLOJİSİ

Anne, baba ve eş olmak zor. Ailede zaman zaman karşılaştığınız sıkıntıların çocuklarınızı nasıl etkilediğini merak ediyor, bireysel danışmanlığa ve desteğe ihtiyaç duyuyorsanız...


Ailenize kardeş geliyor, bu gelişme çocuğunuzun psikolojisini nasıl etkileyecek, bireysel danışmanlığa ihtiyacı olduğunu hissediyorsanız...



Bebeğinizin uyku düzensizliği, yemek yememe sorunu var.Anne bebeğe uyum problemi yaşıyor, paniğe kapılıyorsanız...


Çocuğunuzun altını ıslatma, kaka kaçırma, tırnak yeme gibi kötü alışkanlıkları var ve bu durum sizi endişelendiriyorsa...


Çocuğunuzun yalan söyleme, kekemelik, hırçınlık, söz dinlememe, tik bozuklukları gibi davranış problemleri var, engelleyemiyorsanız...


Çocuğunuzun duygusal, sosyal ve zihinsel kişiliğinin nasıl geliştiği konusunda bilinçlenmek ve ona karşı nasıl davranmanız gerektiğini bilmek istiyorsanız...


Çocuğunuz dikkatini toplamakta zorlanıyor, davranışlarını düşünmeden gerçekleştiriyor ve genellikle fazla hareketli, çaresizsiniz.Nasıl davranmanız gerektiğine karar veremiyorsanız...


Çocuğunuz okul ödevlerinde, işlerinde ya da diğer etkinliklerde dikkatsizce hatalar yapıyor, sorumluluklarını yerine getirmiyor, okul ödevlerini tamamlamıyor, doğrudan kendisine konuşulduğunda dinliyormuş gibi gözüküyor oysa ki ilgilenmiyor...


Çocuğunuzun zeka problemi var, özel eğitime ve rehabilitasyona ihtiyaç duyuyorsanız...


Çocuğunuz okul çağına geldiği halde size aşırı derecede bağımlı, sizsiz duramıyor.Uyguladığınız yöntemlerle sonuç alamıyorsanız...
GENÇLİK PSİKOLOJİSİ

Çocuğunuz hızla büyüyor, artık gençlik çağına geliyor, aile ile sürekli çatışma yaşıyor.Davranış ve uyum bozuklukları sergilediğini gözlemliyor ve endişeleniyorsanız...

Çocuğunuz okuldan ve evden kaçıyor, intihar girişiminde bulunuyor, bu durum sizi paniğe sevkediyor, profesyonel yardıma ihtiyaç duyuyorsanız...

Çocuğunuzun okul başarısızlığı, sınav heyecanı ve sınav stresi vb. Okul
problemleri var, kendi kendine başa çıkamıyor, bireysel danışmanlığa ihtiyaç duyuyorsanız...

Çocuğunuzun yaşı ilerliyor, cinsel sorunları artıyor, bireysel danışmanlığa ihtiyaç duyuyorsanız..

Çocuğunuzun alkol ve uyuşturucuya eğilimi giderek artıyor, bu durum sizi endişelendiriyor, acilen harekete geçmelisiniz...
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #29
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
ANNE VE BABALARA BAZI TÜYOLAR

Başarılı, kendine güvenen, saygılı, iyi eğitimli ve mutlu çocuklar yetiştirmek ... İşte tüm anne ve babaların en büyük hayali. Size sunacağımız altın öğütlerle bu hayatınızı gerçeğe dönüştürebilirsiniz.
Çocuk yetiştirmenin tarifini mi istiyorsunuz? Verelim öyleyse ... Bu büyük bir porsiyon pedagoji, ve psikolojinin içine biraz otorite katın. Bu karışımı sevgi ve övgüyle yoğurun ... Sonra bunu çocuğunuza verin. Miktarı her çocuğa göre değişebileceğinden size belli bir ölçü veremeyeceğiz. Sadece her çocuğun farklı bir birey olduğunu unutmayın yeter. Çocuğunuz daha bebekken kendi kişiliğini geliştiriyor.
İsterseniz yukarıdaki tarifi biraz daha açalım ve size mükemmel anne babalığa giden o yorucu yolu kolaylaştıralım ...

1- Ona sınırsız sevgi verin :
Bunu yazmamıza gerek yok mu? Siz zaten yeterince çocuğunuzu seviyorsunuz! Hem de şartsız, kuralsız, hiçbir şey beklemeden ... Çok normal, çocuğunu sevmeyen anne baba olamaz zaten. Ama bu sevgi sürekli kontrol altında tutulmalı ve paylaşılmalı. Sevgiyle oyun oynanmaz! Bilinçli bir şekilde ihmalkarlık yada ceza olsun gibi nedenlerle çocuğunuza olan sevginizi zaman zaman azaltma lüksünüz yok!
Bazen çocuğunuza aşırı sinirlenip onu bırakıp kaçmak isteyebilirsiniz ama sevginizde hiçbir zaman azalma olmaz. Çocuğunuz, onu her zaman aynı derecede sevdiğinizi bilmelidir. Ancak bu şekilde size güvenebilir ve kendini yanınızda güvende hisseder. Bu iki duygunun, çocuğunuzun gelişimi ve eğitimi için çok önemli olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın. Sevgi, sıcaklık, güven de tıpkı yemek ve içmek gibi çocuğunuzun temel ihtiyaçları arasında yer alıyor. Bunları onlara yeterince verdiğinizde, eğitimde hiçbir şey ters gitmez.

2- Ona inanın ve güvenin :
Reşit olana kadar çocuğunuzun kendine bakamayacağı ve o yaşa gelene kadar aklının bilgilerle tıkabasa doldurulması gerektiği fikrinden artık vazgeçin. Çocuğunuzun bazı özel yetenekleri olduğuna güvenin ve onu bu yeteneğini geliştirmesi için destekleyin.
Genellikle çocukların becerileri hafife alınır. 4 yaşındaki çocuğun tek başına kibrit yakamayacağından eminizdir. Yada 6 yaşındaki bir çocuğu, hava durumundan veya yemeklerden söz ederken ciddiye almamak konusunda kararlı davranırız. Kendi düşüncelerimiz her zaman kusursuzdur! Çoğu zaman anne babalar çocuklarına o kadar güvensiz davranırlar ki, çocuk ergenlik dönemine gelse bile tencereden tabağına yemek alamayabilir. Çünkü bunu onun için her zaman annesi yapmıştır.
Bir gün her şeyi çocuğunuz için yapmaktan sıkıldığınızda onu birdenbire düzensizliğin ve yalnızlığın içinde, tek başına bırakıverirsiniz. Peki sonuç? ... Çocuklarınız şaşkın, sudan çıkmış balık misali!... Belki bu tabir size kötü gelecektir ama, çocuğunuza güven duyabilmek için biraz daha sert olmalısınız. Çocuklarınıza kendi kararlarını vermeleri, sorunlarını çözmeleri ve düşüncelerini dile getirmeleri için cesaret aşılamalısınız. Çok fazla tehlike yaratmayan olayların sonuçlarını yaşamaları için onlara güvenin, inanın.

3- Dayanıklılığını arttırın :
Bazen sınırlar koymakta zorlanabilir yada korumasız çocuğunuzu kendi yetişkin -bencil- iradenize uyması için teşvik ederken suçluluk duyabilirisiniz Ancak, onun tüm isteklerini yerine getirmekle çocuğunuzun gelişimine katkıda bulunmuyorsunuz. Çocuklar kurallara gereken değeri veriyorlar. Çünkü kurallar onları olgunlaştırıyor. Sınır ve kurallarla karşı karşıya kalmayan çocuk, kendini hiçbir zaman gerçek anlamda özgür hissedemez. Öyleyse anne ve babalar, çocuklarına neleri doğru neleri yanlış bulduklarını söylemeli ve söylediklerinde tutarlı davranmalı. Çocuklar kendi kararlarını verebilmeli. Tabii üç yaşındaki bir çocuktan da görgü kurallarını tek başına öğrenip bunları uygulamasını beklemek doğru olmaz. Bu nedenle insanların arasında burun karıştırmanın doğru olup olmadığı sonucunu kendisinin çıkarmasını ondan istememelisiniz. O her zaman sizden bir uyarı ister.

4- Ekip olarak çalışın :
Anneler, çocuklarının en küçük bir sorununda ortalığı ayağa kaldırıyor ve kendilerini çocuklarına adıyorlar. Amaçları ise belli; onları her türlü tehlikeden koruma isteği. Babalar ise çocuklarına ara sıra tehlikeye atılmaları gerektiğini söylüyor. Onlara yüksek yüksek bir yerden atlamaları için cesaret veriyor, kendi sorunlarını çözümlemeleri için çocuklarına özgürlük tanıyorlar. Çoğu ailede bu böyle Tabii roller bazen değişebiliyor, ancak bu o kadar önemli değil. Burada asıl önemli olan nokta, çocukların anne ve babalarının değişik istek ve düşüncelerinden yararlanmaları.
Aynı eğitim amaçları ve bu amaçlara ulaşmak için kullanılan farklı eğitim tarzları ekip çalışmasının ana kuralını oluşturuyor. Eşiniz ve siz çocuğunuzun korkmadan futbol maçını mı yoksa filmi mi izleyeceğini yada cumartesi akşamı geç mi erken mi yatacağını tartışabilirsiniz. Ancak televizyonu saçma buluyor ve çocuğunuza televizyon izlemesini yasaklamak istiyorsanız, sorunlar ortaya çıkabiliyor. Eşiniz ve siz tamamen zıt fikirleri savunuyorsanız, öncelikle aranızda bu sorunları çözümlemelisiniz. Çünkü fikir ayrılıkları çocukların aklını karıştırıyor, çocuk anne babasının istekleri arasında seçim yapmakta zorlanıyor.

5- Ona uğraşılar bulun :
İyi bir aile hayatına sahip olmak, her şeyi birlikte yapmak anlamına gelmiyor. Herkesin kendine özel uğraşları bulunmalı. Çocuğunuza hobi edinmesi için yardımcı olun. Çocuğunuz böylece bir şeyle ilgilenmenin ve uğraşmanın ne kadar eğlenceli olacağını keşfedecek. Hobi edinmesi için çocuğunuza birçok alternatif sunun., biri mutlaka ona hitap edecektir. Çocuklar sevdikleri bir şeyle ilgilendiklerinde başarı ve başarısızlığı, kaybetmeyi ve kazanmayı yaşayarak öğrenirler. Bu yolla sürekli televizyon izlememesini de sağlayabilirsiniz.

6- Düzeni koruyun :
Çocuklar - kendileri henüz düzenli olmayı öğrenemedikleri halde- hayatlarının düzenli olmasını istiyor. Onlar için her şeyleri yerli yerinde olmalı, her gün aynı şekilde geçmelidir. Günleri düzenli olarak planlamak ve her zaman mümkün olmadığından, aile düzeninde bazı rutinler bulunmalı. Örneğin akşam yemeği, iyi geceler masalı veya akşamları birlikte televizyon izlemek gibi. Bu şekilde hem iletişiminiz güçlenecek hem de çocuğunuzun size olan güveni artacak.

7- Kendinize karşı anlayışlı olun :
Çocukların hayatımızda ayrıcalıklı bir yeri bulunuyor. Onlar yaşamımızın en değerli varlıkları. Ancak bunu kanıtlamak için süper anne yada baba olmak gerekmiyor. Hiç kimse aynı zamanda mükemmel bir anne / baba, mükemmel bir iş adamı / kadını ve mükemmel bir eş olamaz. Bebeğiniz dünyaya geldikten sonra hayatınızın odak noktasını oluşturuyor. Ancak zamanı geldiğinde, yeniden hayatın içine atılmayı ve yeniden kendiniz için yaşamayı bir kenara bırakmayın. Çoğu anne ve baba kendini feda ettiğini, fiziksel ve ruhsal olarak ne kadar yorulduğunu çok geç anlıyor.
Kendini ikinci plana atan anne babalar, ne evliliklerine nede çocuklarına iyilik etmiş oluyorlar. Aksine; hem kendilerine hem de çocuklarına onarılmaz zararlar veriyorlar. Öyleyse haftada iki kez spor yapın, eşinizle sinemaya, tiyatroya gidin, tatile çıkmayı ihmal etmeyin. Ve artık dayanamadığınızı hissettiğinizde annenizden, akrabalarınızdan ve arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
Evet; sırlarımızı nasıl buldunuz? Biz bunları zaten biliyorduk yazmanıza gerek yoktu demeyin. Çünkü sadece bilmek bunları uygulamak anlamına gelmiyor. Özetle iyi bir anne baba olmak için bir büyük porsiyon çocuk psikolojisi ve yetişkin psikolojisinin içine biraz otorite karıştırın. Bu karışımı sevgi ve övgüyle tatlandırın. Sonra bunu çocuğunuza verin, hepsi bu!

hikaye1001729st
Son düzenleyen GusinapsE; 10 Mayıs 2006 02:12
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #30
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Çocukta Davranış Sorunlarında Anne Baba Eğitimi
kidsb "Çocuklarda Davranış Sorunları"ndan 'Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Okul Yaşamına Etkisi' hakkında ailem.com'a bilgi veren Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Mazlum Çöpür, anne- babanın dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun belirtileri ve sonuçları, tedavi yöntemleri konusunda aydınlatılması gerektiğini kaydetti. Çöpü, "Hareketlilik ve dikkat dağınıklığını çocuğun bilerek yapmadığını, bunun bir hastalık olduğunu, çocuğu suçlayarak, kızıp döverek bu sorunun çözülemeyeceğini, çocuğu suçlayıp, kızıp, dövmenin davranışlarını dahada bozacağını anne babaya anlatmak gerekir.Ayrıca çocuğun öğretmenininde bu bozukluk konusunda bilgilendirilmesi, anne- baba ile işbirliğini ve okul sorunlarını önemli ölçüde arttırmaktadır " dedi.
Anne baba tedavisi
Anne- babanın bazı ruhsal sorunları olabileceğini vurgulayan Dr. Çöpür, çocuğun yarattığı sorunların da anne babayı çok fazla bunaltarak bazı sıkıntılara yol açabildiğini kaydetti. Çöpür, "Böyle bir durumda anne- babayı tedavi etmek çocuğun tedavisini kolaylaştıracaktır. Ayrıca dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu olan çocuklara bireysel terapi veya grup terapisi uygulanabilir" diye konuştu.
Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunda bunlara dikkat
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Uzmanı Dr. Mazlum Çöpür, dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğunun önemli noktalarını sonuç olarak şöyle belirtti.
- Dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu okul çağındaki çocukların % 3-5 nde görülmektedir.
- Belirtiler yedi yaşından önce ortaya çıkmaktadır.
- Bazı çocuklarda hareketlilik ve dikkat dağınıklığı birlikte görülürken, bazılarında hareketlilik ön planda yer almakta dikkat eksikliği daha az görülmektedir.Bir kısım çocukta ise hareketlilik fazla değilken dikkat dağınıklığı daha fazla görülmektedir.
- Erkeklerde kızlara göre 4-8 kat daha fazla görülmektedir.
- Araştırmalar dikkat eksikliği- hiperaktivite bozukluğu olan çocuklarda beynin ön bölgesinin yeterince çalışmadığını göstermektedir.
- Bu bozukluk her zeka düzeyinde görülebilmektedir. Fazla zeka ile ilgisi yoktur.
- Bu bozukluk çocuğun okul başarısını, aile ve arkadaş ilişkilerini bozmaktadır.
- Bu bozukluk ergenlik dönemine kadar kendiliğinden düzelmemektedir.Ergenlik döneminde % 80 çocukta belirtiler devam etmektedir. Yarıya yakın bir kısmında erişkinlik yaşamında da belirtiler devam etmektedir.
- Yukarıda belirtildiği gibi ilaç ve diğer yöntemlerle etkili biçimde tedavi edilebilmektedir.
- Tedavide kullanılan ilaçların çocuk üzerinde önemli bir yan etkisi yoktur.
- Doktor kontrolünde kullanıldığı taktirde verilen ilaçların bağımlılık yapması veya

Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular