Arama

Ebeveynler ve Çocuklar - Sayfa 5

Güncelleme: 24 Ekim 2016 Gösterim: 173.168 Cevap: 202
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Mart 2006       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yayımlanma tarihi: Ara 14, 2004
l cornerr cornerİlgili Bağlantılar
Sponsorlu Bağlantılar
•Çocuklara Internet güvenliği konusunda öğretebileceğiniz 10 konu
•Çocuklar ve Internet: Sık sorulan sorular
•Aile anlaşmaları: Çocuklar için Web kuralları
l bcornerr bcorner54727 150x140 Parents F
Çocuklarınız ister Internet konusunda deneyimsiz isterse birer bilgisayar kurdu olsun, onların büyürken geçtikleri farklı yaşlardaki ve yaşamlarının çeşitli dönemlerindeki Internet kullanımını yönlendirebilirsiniz.
Farklı yaş gruplarındaki çocukların Internet'i nasıl kullanabileceğini öğrenmek için aşağıdaki bölümlere gözatın. Her bölüm, yaşa göre çevrimiçi güvenlik ipuçlarına bağlantılar sunar; bu bağlantılardan, çocuğunuzun çevrimiçi güvenliğini artırmaya yardımcı olacak uygulamalar hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.

Bu Sayfada
arrow px down2 - 4 yaş grubu: Başlangıç dönem
iarrow px down5 - 6 yaş grubu: Kendi başlarına yapma dönemi
arrow px down7 - 8 yaş grubu: İlginin arttığı dönem
arrow px down9 - 12 yaş dönemi: Çevrimiçi ortamı bilme dönemi
arrow px down13 - 17 yaş dönemi: Teknik bilginin arttığı dönem

2 - 4 yaş grubu: Başlangıç dönemi
Bu dönemde, çevrimiçi etkinlik genelde ebeveynlerle birlikte gerçekleştirilir. Ebeveynler, çocuklarını kucaklarına alıp aile fotoğraflarına bakabilir, bir Web kamerası kullanarak akrabalarıyla görüşebilir veya PBS Kids gibi çocuklara yönelik siteleri ziyaret edebilir.
2-4 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları alın.
arrow px upSayfanın başına git

5 - 6 yaş grubu: Kendi başlarına yapma dönemi
Çocuklar 5 yaşına geldiklerinde, Web'i kendi başlarına keşfetmek isteyeceklerdir. Bu dönemle birlikte, çocuklar Internet’i kendi başlarına kullanmaya başlayacaklarından, ebeveynlerin çocuklarına Internet'te güvenli şekilde gezinme yollarını göstermesi önemlidir. MSN Kids sayfası, özellikle sekiz yaşın altındaki çocuklar için tasarlanmıştır ve çocuklara yönelik arama araçları sağlar.
5-6 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları alın.
arrow px upSayfanın başına git

7 - 8 yaş grubu: İlginin arttığı dönem
Bu yaş grubundaki çocukların normal davranış biçiminin bir parçası yasaklanan davranışları sergileme eğilimidir. Bu yaş grubundaki bir çocuk, çevrimiçi ortamda ebeveynlerinin izin vermediği sitelere girebilir veya sohbet odalarında konuşabilir. MSN Premium veya diğer hizmetlerin çevrimiçi etkinlik raporları, özellikle bu dönemde kullanışlı olabilir. Çocuklar ebeveynlerinin onları izlediğini fark etmeyecektir, ancak gönderilen rapor nerelere gittiklerini gösterir. Bu yaş grubundaki çocuklar MSN Kids sitesini kullanmaya devam edebilir.
7-8 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları alın.
arrow px upSayfanın başına git

9 - 12 yaş dönemi: Çevrimiçi ortamı bilme dönemi
Ergenlik dönemi öncesindeki çocuklar her şeyi bilmek ister ve Web'in bu konuda kendilerine ne kadar yardımcı olacağının farkındadır. Internet'in sunduklarını görmeye çalışmaları normaldir. Kabul edilemez olduğu düşünülen konularda (örneğin, cinsellikle ilgili uygunsuz içerik veya bomba yapımını anlatan metinler), ebeveynler, MSN Ebeveyn Denetimleri'ni kullanarak bu tür içeriği engelleyebilir. Ergenlik dönemi öncesindeki gençler, 8-13 yaş grubundaki çocuklar için tasarlanmış olan ve çocuklara yönelik arama araçları sağlayan MSN Kidz sitesini de kullanabilir.
9-12 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları alın.
arrow px upSayfanın başına git

13 - 17 yaş dönemi: Teknik bilginin arttığı dönem
Çevrimiçi güvenlik konusunda gençlere yardımcı olmak oldukça zordur, çünkü genelde Internet yazılımları hakkında ebeveynlerinden daha fazla bilgiye sahiptirler. Ebeveynlerin, daha ileri yaşlardaki çocuklarının bile Internet kullanımında etkin bir rol üstlenmeleri önem taşır. Ebeveynler ve çocuk tarafından kabul edilen çevrimiçi güvenlik kurallarına tam olarak uyulması ve çocukların çevrimiçi etkinlik raporlarının sık sık incelenmesi gerekir. Ebeveynler, çocukların onların adıyla oturum açamaması için parolalarının güvenliğini sağlamalıdır.
13-17 yaş grubundaki çocuklar için çevrimiçi güvenlik ipuçları alın.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 21 Ağustos 2009 14:39
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #42
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarda Kasık Fıtığı...
Bebeğimizin ya da çocuğumuzun kasıklarında ya da torbalarında daha önce bulunmayan bir şişlik ile karşılaştığınızda bunun bir fıtıktan kaynaklanabileceğini aklımıza getirmeli, şişlik ağrısız ve yumuşak ise acele etmeden, ancak ilk fırsatta hekime başvurmalıyız. Eğer şişlik ağrılı ve sert, ise acil bir durum söz konusu olabilir. Hemen ilgili doktora başvurulmalıdır.
Sponsorlu Bağlantılar

Kasık fıtığı nedir?
Karın ön duvarının, kasık bölgesindeki zayıf bir bölgesinden karın boşluğunda bulunan bazı yapıların deri altına kadar çıkmasına kasık fıtığı diyoruz. Bu yapılar en sık barsaklardır; fakat bir çeşit zar olan ‘omentum’, mesane ve kızlarda yumurtalıklar ve tüpler de zaman zaman fıtıklaşabilir.
Kasık fıtığı nasıl oluşur?
Testisin inişi: Kasık fıtığının oluşumu erkeklerde testislerin(yumurtaların) torbaya iniş süreci ile yakından ilgilidir. Testisler, bebeğin anne karnındaki yaşamının 7. ayında kasık bölgesinden torbalara doğru inişe başlar. Bu iniş çoğunlukla bebek doğmadan önce tamamlanmış olur. Bu iniş süreci tamamlanamadığı zaman testis iniş yolu boyunca herhangi bir noktada kalabilir. Buna inmemiş testis adı verilmektedir. İniş süreci normal seyrinde iken eğer bebek erken doğar ise yine inmemiş testis görülecektir(prematürelerde sık görülmesinin nedeni).
Fıtık kesesinin oluşumu: Bu iniş sırasında testise eşlik eden periton(karın zarı) parçacığı bir eldiven parmağı şeklinde torbalara kadar testisle birlikte sürüklenir. Doğumdan sonra bu zar keseciğin duvarları birbirlerine yapışır ve ince bir bant halinde kalır. İşte bu zar keseciğin duvarlarının birbirlerine yapışmaması ya da yapıştıktan sonra çeşitli nedenlerle yeniden açılması sonucu oluşan aralıktan karın içi organların deri altına kadar ilerlerler. Böylelikle karın içi basıncını arttıran her türlü durumda(öksürük, ıkınma, ağlama, vb) karın içindeki organlar bu kanaldan çıkmaya yönelirler ve kasıkta ya da ilerlemiş olgularda torbalarda şişlik meydana gelir.

Belirtileri nelerdir?
Beliren kaybolan şişlik ilk ve en önemli bulgudur. Sağda ya da solda kasıktan başlayarak torbalara (kızlarda büyük dudaklara)kadar olan hat üzerinde, herhangi bir noktada olabilir. Ağlama öksürme gibi karın içi basıncının arttığı durumlarda bu yapılar, zayıf olan bu noktadan karnı terk ederek deriden kabarık bir şişlik oluştururlar. Başlangıçta ağlama veya öksürük durduğunda yapılar yeniden karın içine dönerek şişlik kaybolur. Daha ileriki dönemlerde ise fıtıklaşan yapılar giderek kendilerine daha geniş bir yer açacağından elle itilmeleri gerekecektir. Çok ilerlemiş durumlarda fıtıklaşma çocuğun torbalarını dolduracak kadar aşağı, testislerin yanına kadar inebilir.
Çocukluk çağında görülen fıtık tipi büyük çoğunlukla indirek olanıdır. Direk kasık fıtığı nadiren çocuklarda da görülürse de, daha çok bir erişkin hastalığıdır. İndirek kasık fıtığında karın içinden çıkan organlar kasık kanalı adı verilen bir kanaldan geçerek deri altına ulaşırlar. Direk fıtıkta ise karın duvarındaki zayıf nokta şişliğin hemen altındadır. Barsaklar doğrudan deri altına ulaşırlar.

Hangi yaşın hastalığıdır?
Kasık fıtığı her yaşta görülebilir. Yeni doğmuş bir bebekten ileri yaşlara kadar herhangi bir çağda başlayabilir.Görülme sıklığı normal süre ve kiloda doğanlarda % 1-3’tür. Prematüre doğmuş olanlarda ise daha sık rastlanır(% 16-25).

Tedavisi için hangi yaş uygundur?
Çocukluk çağında kasık fıtığının tek tedavisi ameliyattır. Hasta tanı konulduğu zaman ameliyat edilmelidir. Beklenmesi gereken bir yaş ya da süre söz konusu değildir. Ancak enfeksiyon geçirmekte olan veya kansızlık saptanan hastaların, acil bir durum söz konusu değilse, bu sorunları tedavi edildikten sonra ameliyat edilmeleri daha uygundur.

Ameliyat:
Çocuklarda kasık fıtığı ameliyatı günübirlik cerrahi tarzında yapılmaktadır. Gerekli hazırlıkların ardından hasta ameliyata alınır.
Kasıkta yaklaşık 2-3 cm’lik bir kesiden gerçekleştirilen ameliyatta, özetle fıtık kesesi karın boşluğu ile bağlantı noktasından bağlanarak çıkartılır(yüksek ligasyon). Ameliyat bitiminde çoğunlukla tercih edilen kapatma yöntemi eriyebilen materyalle yapılan gizli derialtı(subcuticuler) dikişidir. Bu yöntemin avantajı dikiş alma işlemine gerek bırakmamasıdır.
Ameliyattan yaklaşık 3-4 saat sonra hasta evine gönderilebilmektedir.

Sık Sorulan Sorular:

Fıtık ameliyatsız iyileşmez mi ?
İlaç tedavisi söz konusu değildir. Ameliyat dışı tedavi konusunda geçmişte fıtık bağı gibi denemeler olmuş ancak uzun yıllar önce, hem iyileşmeyi sağlamadığı hem de ameliyatı zorlaştırdığı için terkedilmiştir. Toplam hastanede kalış süresi 4-5 saat olan bir girişim yerine aylar, hatta yıllarca bağ kullanıp sonunda yine ameliyat olmanın savunulacak bir yanı yoktur.

Beklemenin tehlikesi var mıdır?
Kasık fıtığının en önemli tehlikesi boğulma ya da sıkışmadır. Boğulmuş fıtık 3 türlü tehlike içerir.
Sıkışmış bir barsak tıkalı bir barsaktır ve kaka geçişi durur. Süre uzadıkça barsak bir barsak düğümlenmesinin bütün belirtileri görülmeye başlayacaktır.
Tıkalı olması dışında sıkışan barsak zarar görebilir. Bu uzun süre sıkışık kalmış fıtıklarda söz konusu olabilir. Bu durumda sıkışma bölgesinde kızarıklık ve ödem de başlar.
Kanal içinde sıkışmış olan barsak kanaldan geçen diğer yapılara(testisin damar, sinir ve kanalları) zarar vermeye de başlayabilir. Kızlarda da benzer şekilde yumurtalık ve tüpler zarara uğrayabilmektedir.

Boğulmuş Fıtık Nedir?
Fıtıklaşan organların çıktıkları yere sıkışarak, kalmalarına boğulmuş fıtık denir. Bu kalış ne kadar uzun sürerse sıkışan barsağın zarar görme olasılığı o kadar fazladır. Bu konuda ilk bilinmesi gereken boğulmuş fıtık belirtileridir. Kasıkta ağrılı bir şişlik ortaya çıkar. Şişlik genellikle sert ve sabittir. Kusma, karın şişliği, kaka yapamama ya da kanlı kaka görülebilir. Hastanın yaşı küçüldükçe boğulma riski artar. İlk 6 aydaki bebeklerin % 60’ının kasık fıtığının en az 1 kez boğulduğu bildirilmektedir.

Bebeğim-çocuğum ameliyata dayanabilir mi?
Fıtık ameliyatı çok küçük doğum ağırlığı olan prematüreler de dahil olmak üzere her yaşta bebeğe ve çocuğa başarıyla uygulanmaktadır. Operasyonda teknik açıdan hayatı tehdit edici risk söz konusu değildir. Modern anestezi teknikleri ve modern teknoloji sayesinde önlenebilir riskler ortadan kaldırılmış, beklenmedik durumlar için de gereken tedbirler alınmıştır. Kuşkusuz her ameliyatta belirli bir risk hala mevcuttur ancak günümüzde bu en aza indirilmiştir

hikaye1001726im

Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:15
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #43
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğinizin uyku düzenini anlamak
Bebekler çok uyur ancak genellikle sizin istediğiniz zaman değil. Pek çok yeni doğan günde 16-18 saat uyur ve bebek büyüdükçe uykusu düzene girer. Onun uyku paternini anlayarak belli bir düzen oluşturabilirsiniz. Bebeklerin uykusu özellikle ilk aylarda yetişkinlerden farklı olarak çok kısadır ve sık sık uyanırlar. Yetişkinler genelde 6 saat derin uyku, 2 saat hafif uyku ve gece boyunca bir kez uykunun kesilmesi şeklinde bir düzene sahiptir. Hafif uykuda iken anlık olarak uyanabiliriz ancak bebeklerden farklı olarak bizler yeniden nasıl uykuya dalınabileceğini biliriz. Bebekler yetişkinlerden iki kat daha fazla hafif uyku siklusuna sahiptir, yani derin uykudan daha çok hafif uyku uyurlar ve tüm uyku süreleri de daha kısadır. Bebekler derin uykudan hafif uykuya geçtiklerinde uyanırlar.Bebekler ilk aylarda 9-10 saati gece olmak üzere günde 14-16 saat uykuya ihtiyaç duyarlar. 6 aylık olduklarında ise uyku sürelerini kesintisiz 6-8 saate uzatabilirler. 4-6 ay civarında yapılan uyku EEG’sinde erişkin paterni gösterdikleri görülür. Uyku siklusları erişkinlerde 90 dakika iken bebeklerde kısa ve 50-60 dakika civarındadır. İlk aylarda bebekler yeniden uykuya dalabilmek için yardıma ihtiyaç duyarlar. Ebeveynler bebeği alır hafifçe sallar, rahatlatır, yeniden uykuya dalmasını sağlar ve yatağına yatırır ve bebek uyanır. Neden? Çünkü siz onu yatağına yatırdığınızda bebek hala hafif uyku siklusundadır. Bu durumda bebek uyuduktan sonra bir süre bekleyip onun derin uykuya geçtiğinden emin olduktan sonra yatağa yatırılmalıdır. Bunu nasıl anlarız? Bebeğin kol ve bacakları iyice gevşemiş ve kendini bırakmışsa-bebeğin kol veya bacağını hafifçe kaldırıp bıraktığımızda kontrolsüz bir şekilde düşüyorsa- derin uykuya geçmiştir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sokokocugu7cc



Sayfa no: yok
cilt no : yok
hane no : yok
ana adı : ben sokak çocuğuyum abi
hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
bilyelerini rüyalarında unutan,
ve oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran,
çocuk varya o benim işte, o benim abi...
sahi bir annem olmalıydı değil mi
ben dudaklarımda sokakları besteliyorum oysa
sahi abi tadı nasıldı anne sütünün
anneler nasıl okşardı çocuklarını
anne kokusu nasıldır kim bilir
ana ha, bir anne çizebilirmisin benim için
karanlığın kar soğuğu parmak uçlarına bir anne
ve yanına beni eklermisin abi
tıpkı suluboya resimlerdeki gibi sımsıcak
sahi abi senin gözlerini kesmiyor değil mi
bir köprünün soğuk, gergin ve karanlık bedeni
sahi sen hiç seyrettin mi aydedeyi bir köprünün altından,
üşüdün mü abi kayan bir yıldıza bakarken,
boşver...
gel boyat istersen ayakkabılarını
ben şu ayakkabıların bağcıklarından asılıyorum hayata
gel boyat ayakkabılarını
boyatta resmi çıksın dostun, düşmanın tüm kaldırımların

Sayfa no yok
cilt no yok
hane no yok
yokların varlığında tam göbek bağından hiç yakalandın mı hayata
bir de bir de babam olmalıydı değil mi?
beni dövecek bir babam bile yok biliyor musun?
nasırlı ellerinde şevkat arayacağım bir insan
kimbilir, bayramlarda neler alır babalar çocuklarına
unutmuşum, bayramlarınız da vardı sizin öyle değil mi, arifeleriniz
bayramlarda temize çekilen dostluklar vardı sonra
oysa ben kırık dökük ıslıklar ısmarlıyorum güneşe ve mehtaba
yankısız, bestelenmemiş ve bestelenmeyecek serseri ıslıklar
bir babam olsaydı belki yeterdi
çocuk olurdum eskisi gibi, şımarırdım öylesine
boşver abi...
kimin neyine bayram, kimin neyine hediye
baba kimin neyine abi
sahi senin düşlerin vardır
göremediğin rüyanın düşünü kurar mısın hiç
ahmet bir düş görmüş geçenlerde
köprü altında tanıştık, soğuk ve geç gelen bir gecede
utanırken anlattı, anlatırken utandı.
bir ip bağlamış gökkuşağına,
bak ana diyormuş uçurtmamı gördün mü,
ya uçurtmamın gölgesinde bilye oynayan çocukları.
ahmet'in düşü işte...
bana düşlerini kiralar mısın abi,
bedava boyarım ayakkabılarını,
bana düşlerini, düşlerini abi
boşver, boşver...
bak iyi parlayacak bu ayakkabılar,
en parlak ayakkabılarınla yürüyeceksin yaşama
sen düşünme, sokaklar düşünsün beni,
gazete manşetleri,
üçüncü sayfa haberleri düşünsün,
isimsiz bir damla gözyaşı düşünsün,
sen beni düşünme, düşünme be abi...
nasıl olsa ben,
olmayan ayakkabılarımın sıcaklığıyla basıyorum tüm kaldırımlara,
olmasa da anne babası sokakların
sokak çocuğuyum ben, sokak çocuğuyum...
kazanılmadan kaybedilmiş bir geleceğin herhangi bir yerinde,
ben sokak çocuğuyum abi,
hani şu uçurtması gökyüzünde asılı kalan,
bilyelerini rüyalarında unutan,
oyuncaklarını masal kahramanlarına çaldıran çocuk varya,
işte o benim, o benim abi, o benim abi
ALINTI..
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
24 Mart 2006       Mesaj #45
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
0306511cocukozsaygi resimaltikoseÇocuğa öz saygı kazandırma, çocuğun öğrenme, sevme ve yaratma yeteneğini güçlendirmektedir. Öz saygı, mutlulukla ve hayattaki başarıyla ilgilidir. Bazı düşünürlere göre öz saygı, tamamen aile sevgisiyle birlikte iyi bir eğitimin ürünüdür. New York'lu psikolog ve gençlik terapisti Prof. Dr. Barbara Berger'e göre öz saygı, çocuğun kendi kendisiyle gurur duymasıdır. Yüksek öz saygıya sahip olmak, çocuğun hem sevgi dolu hem de yetenekli olmasını sağlamaktadır. Çocuk, değerli olduğuna inanmalı, bir şeyler önermeli ve kendi kendisiyle ve çevresiyle barışık olmalıdır. Çocuğun sevgiyi ve yeteneğini hissetme derecesi, gelecekteki yaşamında onu her alanda etkileyecektir. Aynı zamanda da, çocuğun yaratıcılık yeteneğini, diğerleriyle ilişkisini ve başarılı olmasını belirlemede önemli bir faktör olmaktadır. Ebeveynler, çocuğun öz saygısının ilk temellerini oluştururlar. Çocuğun kendini sevgi dolu ve yetenekli hissetmesi için aileler neler yapabilir? İşte burada öz saygıyı geliştirecek 20 yol bulunmaktadır..dropCase{ color : #FFFFFF; font-family : Arial, Helvetica, sans-serif; font-size : 14px; font-weight : bold; text-decoration : none;}
1Şartsız Sevgi Göstermek
Çocuğunuz her ne yaparsa yapsın ona değer verdiğinizi ve kabul ettiğinizi bilmesini sağlayın. Ev ona göre için, risk ve tehlikelerle dolu dünyadan döndüğü zaman, sevgi için, emniyetli bir yakıt alma istasyonu gibidir. Mesajlarınız "Seni seviyorum - odanın kirli olmasına rağmen, kız kardeşin kadar atletik olmamana rağmen, notlarının çok iyi olmamasına rağmen, yaptıklarından hoşlanmama rağmen - hala seni seviyorum" olmalıdır. Onu hala sevdiğinizi göstermek ve çocuğunuzun yanlış davranışını düzeltmek için, onun doğru yaptığı bir şeyi görerek işe başlayabilirsiniz. Örneğin, odası karma karışıksa ve sadece yatağını toplamış ise ona "Gerçekten yatağını topladığına çok sevindim. Şimdi senden istediğim şey masanı temizlemen" diye ifade edin.

2Sinirli Olmanızdan Sorumlu Olduğunu Belirtmek
4 yaşındaki çocuğunuz oyuncağını yatmakta olan kardeşinin beşiğine fırlattığı için sinirlisiniz. Onun böyle bir hareketinde sinirinizi ona nasıl aktarırsınız? Prof. Dr. Thomas Gordon'un önerdiği en basit mesaj "Ben" mesajıdır. "Sen kötü bir çocuksun!" ya da "Sen aptalsın!" yerine, "Sen böyle yaptığında, ben ............../............ hissediyorum","Sen oyuncaklarını attığında kendimi sinirli hissediyorum. Ona gerçekten zarar verebilirdin" diyebilirsiniz. Buradaki mesaj, duygularınızın onun çocuk dünyasına değil onun belirli davranışlarına yönelik olduğudur.

3Açık İsteklerde Bulunmak
Çocuğunuzun ondan ne istediğinizi bilmesini sağlayın. Bu ona alternatif davranışları öğrenmesi için bir şans verecektir. Örneğin; "Oyuncaklarını kardeşinin beşiğine atmamalısın. Bunun yerine o uyandığında ona trenini gösterebilirsin" şeklinde bir açıklama yapılmalıdır. İstekleri ona açıkca belirtmek, ondan ne istediğinizi anlamasını kolaylaştıracaktır.

4Dinlemeyi Öğrenmek
Çocukların duyguları, gözlemleri ve algıladıkları dinlenmeye değerdir ve böyle yapmak çocukların öz saygılarını artırmaktadır. Size bir şeyler söylemek istediğinde, gerçekten ona zaman ayıramayacaksanız uygun olmadığınızı ve ne zaman uygun olacağınızı söyleyin. Gordon'un bir başka tekniği olan "Aktif dinleme"de, çocuğunuzu yanınıza çağırıp onu duyduğunuzu ve onun ne söylemeye çalıştığını anladığınızı ifade edin. Mesela 7 yaşındaki bir kız çocuğu şöyle diyebilir:

Kız: "Baba sana çok kızgınım ve bir daha odama girmeni istemiyorum".
Baba: "Sen gerçekten çok kızgınsın öylemi hımm".
Kız: "Evet çünkü sen beni kaymaya götüreceğini söylemiştim ama artık çok geç".
Baba: "Oh, anladım. Çünkü seni dışarıda kaymaya götüreceğim konusunda söz verdim ve bu sözü tutmadım. Gerçekten üzgünüm. Çok geç vakte kadar çalıştım ve seni aramayı da unuttum. Bunu yarına alabilir miyiz?"

Aktif dinlemeyle aileler, olayları daha çok çocuğun gözünden görmeye başlamakta ve böylece çocuk da duygularına önem verildiğini anlamaktadır.

5Çocuğun Duygularını Ciddiye Almak
Çocuğunuzun korkularını ve negatif duygularını onları reddetmektense ciddiye alın ve onları yenmesine ve kendi çözümünü bulmasına izin verin. Oğlunun canavarlardan korktuğunu öğrenen bir babanın yaklaşımı aşağıda verilmiştir.

Oğlan: "Baba yatağa gidemiyorum. Çünkü odamda canavarlar gizleniyor".
Baba: "Gel bakalım belki canavarlarla arkadaş oluruz. Canavarlar ne yemekten hoşlanıyor biliyor musun?".
Oğlan: "Belki tatlı, bisküvi seviyordur".
Baba: "Bu hoşlarına gidebilir. Gel canavarlara yemek koyalım. Canavarlara ne istediğini sor? Neden sormuyorsun?".
Oğlan: "İnsanları korkutmak istiyor".
Baba: "Neden?"
Oğlan: "Güçlü hissetmek için"
Baba: "Eğer onunla arkadaş olursan sana ne yapabilir?".
Oğlan: "Beni koruyabilir."
Baba: "Bana iyi bir arkadaş olabilir gibi geliyor ya sana?".
Oğlan: "Evet."

Bu diyalog sayesinde aileler, çocuğun duygularını ya da neye gereksinimi olduğunu öğrenmekte, çocuk artık canavarın kendisine fazla tesiri olmayacağını görerek daha pozitif düşünmektedir. En önemlisi de çocuğun canavara yansıttığı gücü kendine çevirmesidir.

6Çocuğun Varlığını Kabul Etmek
Annelerin zaman zaman söylenmelerinin hatta jestlerle bile "keşke çocuk doğurmasaydım, o bir yük ve artık dayanamayacağım" diye ifade etmelerinin yanlış olduğu, özellikle bu gibi mesajlar sık sık tekrar edildiğinde çocuğun istenmediği ve kendisine değer verilmediği duygusuna kapılacakları uzmanlarca hatırlatılır. Bu durum özellikle evdeki yeni bebekle ilgili olmasına rağmen, annelerin bu yakınmaları uyumlu bir çocuğun bile istenmediğini düşünmesine neden olmaktadır. Böyle zamanlarda çocukların özel bir ilgiye ihtiyaçları vardır. Aileler yakınları tarafından desteklenmeli ve yaşantıdaki çocuğun varlığına değer verilmelidir.

7Değerlendirecek Günlük Bir Şeyler Bulmak
Çocuklar kötü bir şey yaptıklarında ilgi çekmek, iyi bir davranışta bulunduklarında da onaylanmak istemektedirler. Yaptıkları, hergün yapılan sıradan bir şey bile olsa, değerini artıran yaptıklarının onaylanmasıdır. Çocukların sevgi ve yeteneklerini onlara hatırlatan bazı etkinlikler aşağıda sıralanmıştır.

0306511cocukozsaygi2resimaltikose
  • Disiplin içermeyen tüm ailecek yenen bir akşam yemeği. Herkes o gün birbiriyle başardıkları, öğrendikleri veya hissettikleri güzel şeyleri paylaşabilir. Örneğin; "Okula zamanında gittim" veya "Bir kurbağa buldum". Ebeveynler de bu etkinliğe katılarak çocuklarının başarılarını onayladıklarını gösterebilirler. Sorunları olan çocuklara bu arada "Bugün seni müthiş bir şey yaparken gördüm. Ayakkabını giydin ve bağcıklarını kendin bağladın." diyerek teşvik edilebilir.
  • Yine yemekte, sırayla herkesle ilgilenilir ve diğerleri onun nesini sevdiğini, hoşlandığını ve takdir ettiğini söyleyebilir. Örneğin; "Senin öğrendiğin yeni şarkıyı çok seviyorum." veya "Bu sabah söylediklerin gerçekten beni etkiledi".
  • Çocuğunuzun odasına, banyodaki aynaya veya beslenme çantasına ufak kağıtlara çizilmiş küçük resimler ya da yazılmış sevgi mesajları konulabilir.
  • Çocuğunuzun yatağının baş ucuna onun yapmayı sevdiği bir etkinliği içeren (örneğin oyun oynadığı veya ata bindiği) ve ailenin topluca yer aldığı iki fotoğraf konulabilir. Böylece çocuk her gece becerikliliğini ve sevdiklerini hatırlayacaktır.
8Çocukla Yalnız Vakit Geçirmek
Bir çok ebeveyn için zaman çok sınırlıdır. Bununla beraber uzmanlar her bir çocukla yalnız zaman geçirmenin çok önemli olduğunu belirtmektedirler. Bir pazar sabahı dışarıda kahvaltı edilebilir veya yemekten sonra parkta küçük bir yürüyüş yapılabilir. Zaman zaman onun seviyesine inip onun kuralları ve oyuncaklarıyla oynamak da yararlı olacaktır. Kardeşini kıskanan ve yeni doğan bebekten dolayı geri planda kalan çocuğunuzla yalnız zaman harcamak için çaba sarfetmelisiniz.

9Çocuğun Bazı Şeyleri Kendisinin Yapmasına İzin Vermek
Ebeveynler genellikle çocuklarının yapmakta zorlandığı işleri üzerlerine alarak onlara yardımcı olduklarını düşünürler. Bu yardım, "Sen bunu yapamazsın. Sen yeterince iyi değilsin" mesajlarını verebilir, ki bu da çocuğun kendine olan saygısını azaltır. Çocukların bir işi başarmak için mücadeleye davet edilmeleri gerekmektedir. Ayrıca çocuklara, problemlerini çözmek ve kendi yeteneklerini keşfetmek için fırsatlar da verilmelidir. Yardım istediklerinde, ilk olarak, o işin üstesinden gelebileceklerine onları inandırarak cesaretlendirmek gerekir. "Hadi bakalım, şu elbiseni kendin düğmeleyebilecek misin görelim?" denilebilir. Ya da direkt olmayan tavsiyelerde bulunulabilir. Örneğin "Baş parmağını ilikten geçirirsen, daha kolay düğmeleyebilirsin".

10Çocuğun Özel Eşyalarına Saygı Göstermek
Anne-babalar, sıklıkla çocuklarına verdikleri oyuncakların ve kitapların kontrolünü elde tutarlar. Örneğin; bir eşyasının atılmasına, çocuktan çok ebeveynler karar verir. Çocuğunuzun o oyuncakla oynama çağının geçtiğini düşündüğünüz halde, çocuğun ona hala ve belki de yıllarca ihtiyacı olabilir. Bu nedenle eşyalarını atmadan önce ona sormalısınız.

11Çocuğun Düşüncelerine Saygı Göstermek
Çocuğunuzun herhangi bir konuda düşüncesini sormanız, onun duygularının, gözlemlerinin ve algılayışının değerli olduğunu düşünmesini sağlayacaktır. Partiye giderken ne giyeceğinizi ya da öğle yemeğinde ne yapabileceğinizi ona sorabilirsiniz. Tabii her zaman çocuğunuzla aynı görüşte olmayabilirsiniz. Ama ona neden, onun görüşünden farklı bir karara vardığınızın sebeplerini açıklarsanız, düşüncelerinin tamamen faydasız olmadığını anlayabilecektir.

12Çocuğun Yeteneklerini Kabul Etmek
Her yeni beceri ve başarı, onun yetenekli olduğu düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Ne kadar küçük olursa olsun her başarısı kabul edilmeli ve ona başarılı olacağı şeyler bulunmalıdır. Ayrıca ebeveynler, onlardan bazı şeyleri kendilerine öğretmelerini isteyebilirler. Yeni bir bilgisayar oyunu oynamayı veya bir sihirbazlık numarasını öğretmesi istenebilir, buradaki mesaj açıktır: "Sen yeteneklisin." Bazı şeyleri yaparken onun yardımı istenebilir. Örneğin; akrabalara hediyeler hazırlarken fikri alınabilir ya da bir çalar saat yardımıyla sabah kendi kendine uyanabilmekte yeterli olduğu gösterilebilir. Çocuğunuzun notları çok kötü olmadıkça, onun başka başarılarının ve çabalarının olduğunu kabullenmesi sağlanabilir. Örneğin; matematikte zayıfsa, fakat ödevlerine özen gösteriyorsa ya da sizden özel yardım istiyorsa, onun çabaları dikkate alınmalıdır. Ayrıca, akademik başarısı iyi olmayan bir çocuğun, atletik ya da artistik başarısı iyi olabilir. Onu bu yeteneklerinden dolayı övmek ve cesaretlendirmek gerekmektedir.

13Çocuğun Tercihlerine Saygı Göstermek
Çocuğun kendine olan saygısını artırmanın bir yolu da, onun tercihlerini ve duygularını kabul etmektir. Ebeveynler, çocukları için eğlenceli veya yararlı olan etkinlikleri önerebilirler. Fakat onu ön yargılı davranmaya zorlarlarsa, çocuk kendisinin yeterince iyi olmadığı mesajını alacaktır.

14Çocuklara Önemli Olanın Vücutları Olmadığını Öğretmek
Çocuklar büyürken, yüzlerindeki sivilcelerden veya çillerden rahatsız olmaktadırlar. Ebeveynler, onlara vücudun sadece bir paket olduğunu, gerçek hediyenin içeride olduğunu yani kişiliğin varlığını anlatmalıdırlar. Onların başlarına gelen bu tür problemlerin anlaşıldığı ve o yaşlarda başımıza geldiği, fakat bu tür şeylerin geçici ve kontrolümüz altında olduğu belirtilmelidir. Eğer çocukta kilo veya deri problemi varsa bile, onu nasıl görünürse görünsün sevdiğinizden emin olmasını sağlamalısınız. Eğer çocuk görünüşü ile ilgili bir şeyler yapmak istiyorsa ona yaşantısını değiştirmesini destekleyecek bir şekilde yardım önerilebilir. "Kilondan şikayet ediyor gibi bir halin var. Eğer ilgilenirsen, bu konuda yapabileceğin yeni bir şeyler duydum". Ama "Hayır, teşekkür ederim" cevabına da hazır olunmalıdır. Eğer kabul ederse, onu bir diyet ya da eksersiz programı takip etmesini sağlayarak destekleyebilirsiniz.

15Çocuk İçine Kapanıksa Yardım Etmek
Çocukların bazı bozuk ya da sözel olarak rahatsız edici davranışları onların kendilerine saygıları hakkında ciddi mesajlar verebilir. Böyle zamanlarda ebeveynler, sevgiyi ve gerçekleri sunarak yardımcı olabilirler. Onları ciddi bir şekilde dinlemeli, ne demek istediklerini anlamalı ve sonra ne söylemek istediğinizi anlatmalısınız. Örneğin; çocuğunuz, "Ben çok aptalım, hiçbir şeyi doğru yapamıyorum" dediğinde, "Aptal olduğunu düşündüğünü biliyorum, ama seninle aynı görüşte değilim. Belki, bazı şeyleri öğrenmek için daha çok zamana ihtiyacın var, ama biliyorum ki, sen de yeteneklisin. Hatırlasana, oyuncak kamyonunu nasıl da tamir etmiştin? Bu, yaratıcılığı gerektirir." diyerek cevap verebilirsiniz. Bazı ebeveynler, çocuğun güvenini tekrar kazanmasını sağlamak için kişilik özelliklerini kullanmada oldukça duyarlıyken bazıları da çok iyi bir dinleyicidirler. Tepki her ne olursa olsun, çocuk sevildiği ve yetenekli olduğu üzerinde durularak ikna edilmelidir.

16Sevgiyi Fiziksel Olarak İfade Etmek
Ebeveynleri tarafından kucaklanma ve okşanma çocuklarda, kendine saygının gelişmesine yardım etmektedir. Çocuklar sözel olmayan davranışlara karşı çok duyarlıdırlar. Çocuklara "seni seviyorum" demekten çok sevgi, davranışlarla onları okşayarak belli edilmelidir.

17Çocukla Göz Seviyesinde Konuşmak
Çocuklarla konuşurken, daima onlardan yüksekte olmamaya dikkat edilmelidir. Bu onun sadece kendini küçük hissetmesini sağlamakla kalmayacak aynı zamanda ebeveyn ve çocuk arasında büyük bir mesafe olduğuna inanmasına da yol açacaktır. Her zaman onunla konuşurken, yanına çömelerek ya da oturarak ya da onu sizin seviyenize çıkararak göz kontağı kurularak konuşulmalıdır. Bu daha yakın bir iletişimi sağlayacaktır.

18Çelişkili Mesajlar Vermekten Sakınmak
Çelişkili mesajlar, ebeveynlerin sözleriyle başka, davranışlarıyla başka bir şeyi ifade ettiğinde ortaya çıkar. Örneğin; çocuğa, çok sinirli olarak yüzüne bakmadan "seni seviyorum" demeniz ya da korktuğunda, gece yanınıza gelebileceğini söyleyip geldiğinde kızmanız onu çelişkiye düşürebilir. Öncelikle çocuğa karşı dürüst olunmalıdır. Kızarken, kızgın olmadığınızı söylememelisiniz. Çocuğa model olunmalı, ona söylediğinizi siz de yapmalısınız. Fikir birlikteliklerinizi ifade etmeli ve verdiğiniz sözleri tutmalısınız. İstekleriniz ve kurallarınız açık olmalı, ne hissettiğinizi ya da ne düşündüğünüzü söylemelisiniz. Sözlerinizle vücut dilinizin birbirine uymasına dikkat etmelisiniz.

19Duygularınızı Çocukla Paylaşmak
Ebeveynler, çocuklarıyla incinebilecekleri duygularını bile paylaştıklarında, onları kendi deneyimlerini ve duygularını kabul etmeye cesaretlendirmiş olacaklardır. Çocuklar, anne ve babalarının anılarını, eğlendikleri ve korktukları anları, nasıl karşılaştıklarını, çocukları olmasının nasıl bir şey olduğunu hikaye şekline getirdiklerinde anne ve babalarını daha yakından tanıyacaklardır. Aile hikayelerini çocuklarla paylaşma, kendi kökleriyle gurur duymalarını sağlayacaktır.

20Her Çocuğun Tek Olduğu Üzerine Odaklanmak
Çocuklar hakkında özel şeyleri ebeveynler keşfetmeli ve onlara söylemelidir. Böyle yaparak duyarlı, şiirsel olan çocuğa yaratıcı olma ve kendini dile getirme fırsatı; oldukça uzun boylu bir kız çocuğuna yeni spor dallarının kapısını açma, kariyer ve moda fırsatı verilebilir.
Çocuklarda kendine saygıyı geliştirme, üstesinden gelinemeyecek bir iş değildir. İki önemli parçası olduğu- sevgiyi ve yeteneğini hissettirme - akıldan çıkarılmamalıdır. Ve tabii ki, her iki duyguyu besleyecek şekilde davranılmalı ve konuşulmaya çalışılmalıdır. Ebeveynlerin mükemmel olamadıkları ve en iyisini yapamadıkları zamanlar vardır. Fakat en önemlisinin, bir çocuğun sevgiyi düzenli aralıklarla alması olduğu unutulmamalıdır.

Kaynak

KAHN, Ellie (1990) 20 Ways To Make Your Kid Feel Great. Parents.Vol: 65, No:6, 94-98, 194-195.
Son düzenleyen GusinapsE; 10 Mayıs 2006 02:11
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
24 Mart 2006       Mesaj #46
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğinizin Mutlu ve Sağlıklı Gelişebilmesi İçin 8 Yol

Bebeğinizi sağlıklı bir şekilde yetiştirmek için bir uzman olmanıza gerek yok. Yapılan araştırmalar şu ana kadar tüm bildiklerimizin doğru olduğunu ortaya çıkardı. Sevgi, şevkat, dikkat ve bakım bebeğiniz ihtiyacı olan herşeyi kapsıyor.

Sevginizi gösterin:
Çocukların yaşayabilmesi için sevgi gereklidir. Araştırmacılar bebeğinizin ilk yıl içinde göreceği sevgi, şevkat ve ilginin onun ilerki hayatındaki fiziksel, duygusal ve zihinsel açıdan gelişmesine katkıda bulunduğunu söylüyorlar. University of California, Berkeley’den Marian Diamond Ph.D’ye göre, sevgi ve dokunma bebeğin beyninin gelişmesini sağlıyor.

Sevginizi onu kucaklayarak, gülümseyerek, dinleyerek, ve onunla oynayarak gösterebilirsiniz. Özellikle onun ilk yılında ağlamalarına karşı çok duyarlı olun ve hemen yanına giderek ihtiyacını gidermeye çalışın. Bebeğinizin mutsuz olduğu anlarda yanında olmanız, onunla aranızda güven duygusunun gelişmesine ve güçlü bir bağ kurulmasına yardımcı olacaktır. Aynı şekilde mutlu olduğu zamanlarda da yanında olmaya özen göstermelisiniz.

Çocuğunuzun ihtiyaçlarını karşılamak:
Bebeğinizin gelişebilmesi için çok iyi beslenmesi gerekmektedir. Sağlıklı olması, iyice dinlenmesi ve altının hep kuru olmasına dikkat etmeniz gerekmektedir. Sağlık kontrollerinin ve aşılarının düzenli olarak yapılması, çok fazla uyuması da gereklidir. Eğer bebeğinizin uyku ve yemek düzeninde bozukluk varsa doktorunuzla konuşabilir, yardım alabilirsiniz.

Çocuğunuzla konuşun:
Bebeklik çağında annelerin ve babaların sürekli onlarla konuşmaları onların kelime hazinesi genişlettiği gibi daha yüksek IQ seviyelerine ulaşmalarını sağlayacaktır. Daha bebeğiniz karnınızdayken bile onunla konuşmanız aranızdaki duygusal bağın hem güçlenmesini, hem de ses tonunuza kolayca alışmasını sağlayacaktır.

Altını değiştirirken, banyo yaptırırken onunla sürekli konuşun, ve yüzüne bakmaya çalışın çünkü bebekler ancak o zaman onlarla konuşulduğunun farkına varır. Mümkün olduğunca güzel kelimelerle konuşun çünkü bebek diliyle konuşmanız onun da kelimeleri yarım yamalak öğrenmesine neden olacaktır.

Çocuğunuza bol bol kitap okuyun:
Yüksek sesle okuyacağınız kitaplar sayesinde bebeğinizin kelime hazinesi genişleyecektir. Hayal gücü gelişir ve dil kabiliyeti artar. American Academy of Pediatrics bebeğiniz 6 aylıkken ona yüksek sesle kitap okumanızı tavsiye ediyor. Bu yaşta çocuk sizinle birlikte kitaba dokunacak ve resimlere bakabilecektir. Daha erken aylarda da bunu yapabilirsiniz.

Onun duyularını harekete geçirin:
Çocuğunuzun insanlar, yerler ve bazı şeyleri öğrenebilmesi, tanıyabilmesi için onlarla tanıştırılması gerekmektedir. Her yeni şey ona dünya ve yeri hakkında bilgi verir. Araştırmalar, zengin bir dünyada yetişen çocukların tecrübeler, yeni yerler ve değişik insanlar sayesinde daha büyük ve gelişmiş bir beyine sahip olabildiğini ortaya koyuyor. Çocuğunuzu 24 saat boyunca bunlara maruz bırakmanız gerekir demiyoruz tabii ki. Çocuğunuzun değişik obje ve oyuncaklarla oynamasına izin verin çünkü çabucak sıkılabilirler. Oyuncaklarını değişik şekiller, renkler, sesler, ve ağırlıklar şeklinde seçin. Her yeni değişik oyuncağın onun eğitilmesi ve gelişmesi için yarar sağlamasına dikkat edin. Onunla yürüyün, alışverişe çıkın, her yeni yapacağınız şey ona bir tecrübe kazandıracaktır.

Müziğin çocuğunuzun gelişmesine olan katkısını yadsımayın. Her yaşta ona hitab edecek müzikleri bulup onun dinlemesini sağlayın. Onun odasında rahatça dolaşabileceği, oynayabileceği alan olmasına dikkat edin. Sürekli ona dokunma, aman dikkat gibi sözler sarfedeceğinize onun güvenli bir ortamda rahatça oynayabilmesini temin edin.

Yeni şeyleri özendirin:
Çocuğunuzun her zaman yaşına göre oyuncak ve aktiviteler içinde bulunmasını sağlayın. Ona 3 yaşında binebileceği bisikleti 1 yaşında alırsanız o bu durumdan oldukça olumsuz yönde etkilecektir. Hediye aldığınızda ya da zor bir kutuyu açmak istediğinde bırakın uğraşsın, onunla baş edebilmek için yeni teknikler geliştirsin. Bebeğinizin iyi bir şekilde gelişmesini istiyorsanız böyle durumlarda asla müdahale etmeyin. Önce ona nasıl açıldığını gösterin sonra tekrar kutuyu kapatarak açmasını isteyin ki problem çözme yeteneği gelişsin.

Kendinize bakın:
Kendileri huzursuz ya da mutsuz anneler, çocuklarının ihtiyaçlarına da yetişmekte yetersiz kalırlar. Child Development and PsychopathologyJournal’da yer alan bir araştırmaya göre anneleri depresyonda olan çocukların kendilerinde de depresyon görülebiliyor.

Bazı şeylerde zorlanıyorsanız eşinizden ya da başka birinden yardım isteyebilirsiniz. Sadece anne ve baba olmak yeterince zor bir iştir, kaldı ki siz birçok işi bir arada yürütmeye çalışıyorsunuz. Böyle zamanlarda mutlaka kendinize ve eşinize zaman ayırıp aynı zamanda hayattan zevk almaya da özen gösterin.

İyi bir bebek bakıcısı bulun:
Eğer çalışıyorsanız ona mutlaka yukardaki tavsiyelerimizi uygulayabilecek birini bulmalısınız. Anneniz, yuva ya da bir dadı da olsa, siz onların bebeğinize gereken ilgi ve şevkati göstereceklerinden emin olmalısınız. Aksi taktirde bebeğiniz olumsuz yönde etkilenecek ve gelişimi yarım kalacaktır.


hikaye1001727ya
Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:07
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
25 Mart 2006       Mesaj #47
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Aman çocuklar duymasın

Hakikaten onlara zevkli, keyifli, öğretici, eğitici, şefkat ve sevgi dolu bir çocukluk, gençlik verebiliyor muyuz? Yoksa daha küçücük çocukken mutsuz mu oluyorlar? Onları ev içi şiddetle tanıştırıp, en azından çok sevdiği iki kişi arasında mı bırakıyoruz? Onun ruh sağlığının bozulduğunu bazen göremeyiz ve kendi üzüntülerimizle dahi baş edemezken, tabii ki onlara yardımcı da olamayız! Zavallı yavrucaklar kah azgınlık yaparak, kah içine kapanarak, kah ağlak mızmız olarak reaksiyon gösterirler. Veya daha küçükse birdenbire altına etmeye, tik yapmaya, tırnak yemeye, kardeşini dövmeye, belki de kekelemeye başlayarak, bazı şeylerin iyi gitmediğini bize anlatır. Eğer ergenliğe girmişse bu sefer tembelleşmeye, asileşmeye, ev içinde terör estirmeye, dışarıda bir takım sıra dışı guruplara girmeye, aradığı anlayış, sevgi ve şefkati, başka yerlerde aramaya başlar.

Her çocuk mutlu bir aile ister

Saçlarını çeşitli renklere boyar, ukala veya narsist bir insan tipi çizerken, içindeki saf çocuk, mutlu bir anne baba arar. Her evdeki kavgada, biraz daha kahrolur, biraz daha ipin ucunu kaçırır. Bir evlilik terapisti olarak, bize gelen sorunlu evliliklerde çocukların ne derece bundan etkilendiklerini görmek isteriz. Zira münakaşalar, ağlamalar, evden gitmeler, küfür veya itiş kakışlar, imkanı yok çocuklar tarafından, bir teyp gibi kaydedilir. Genelde ebeveynler çocuklarının bilmediğini, duymadığını, onlara göstermediklerini iddia ederlerse de, biz gerek psikodrama gerek çizilen resimlerde, gerek karşılıklı konuşmalarda, taze ruhların ne denli çizildiğini görür, anne ve babayı bilgilendirip, yönlendiririz. Bazen de çocukta doğuştan olan bir rahatsızlık anne ve baba arasındaki zaten sağlam olmayan ilişkileri, daha da gerer. O zamana kadar, çok bariz olmayan problemler, su yüzüne çıkar. Veya önceleri birbirlerine kilitlenen ebeveynler, zamanla kendileri de ruh sağlıklarını kaybetmeye başlarlar, dolayısı ile kavgalar, anlaşmazlıklar, bezginlikler, gerginlikler, derken yardım almaya karar verirler. Evlilikleri, kendilerindeki değişmeler dolayısıyla hastalanmıştır.

Sessiz protestolar

Bazen de yetişkin çocukların, anne ve babayı (anlaşamadıkları veya kavga ettikleri, hele dırdır, ihanet işin içine girmişse) suçladıklarını görürüz. Alenen taraf tutar veya ikisini de "nefret ettikleri" kişi olarak görürler. Kavgalar, dik başlılık, kapı çarpmalar, en kötüsü evi terk etmeler, arkadaşlarda gecelemeler, daha da vahimi madde bağımlılıkları, içki ile sessiz protestolar çoğunlukla da intiharı düşünmeler ve belki de teşebbüs etmeler. Eğer evlilik devam ediyorsa, baba bir otorite figürü olarak, gencin karşısında pasif kalıyorsa, durum cidden vahim olur. Zira psikolojik yardım almadığı gibi; anne ve babasının evliliğini de müthiş sallar. Genelde eşler birbirlerini suçlar ve karşılıklı olarak zaaf gösterip bu günlere, diğerinin sebep olduğunu iddia ederler. Dolayısı ile iletişimsizlik, gerginlik, yanlış anlama, suçlama ve kavgalar, terapi bitince çocuk veya genç, ya kendiliğinden; ya da yardımla, düzelme yoluna girer.

Üvey çocuk çıkmazı

Üvey çocuk bazen bir evliliği hırpalar. Eşlerden birinin çocuğunun olması, diğerini nedense çok rahatsız eder. Eşin bir anne, ya da baba olarak gösterdiği ilgi ve sevgiyi, diğer taraf hazmedemez. Ya çocuğun yaptığı her şey suçtur; ya da söz dinlemiyordur! Ya da diğer eş yüz veriyordur, taraf tutuyordur, çocuğuna arka çıkıp kendisini korumuyordur! Ne kadar hazindir ki bu da, hem o ailede, hem de bilhassa o çocukta büyük tahribata sebep olur. Taraflar, onun bir çocuk, bir genç olduğunu unutur ve birbirlerini, evliliklerini yıpratırlar. Lüzumsuz, gereksiz tatsızlıklar, suçlamalar, şiddet, evden ayrılmalar velhasıl her türlü gereksiz, anlamsız aile içi dramlar...

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
25 Mart 2006       Mesaj #48
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Prematüre Bebek Bakımı

Günümüzde ileri derecede prematüre doğmuş bebekler, gelişmiş ülkelerdeki ilkokulların sınıflarında sık sık görülmeye başlandı. Bundan 20 yıl önce tesadüfen yaşayabilen bu bebeklere, 21. yüzyılda tam bir yaşam desteği sağlanabiliyor. Hatta son yıllarda yaşatılan mucize bebeklerin doğum haftası gittikçe küçülmüş, 20. hamilelik haftasında doğup yaşatılan bebekler, doğum kilosu 400 - 500 gram olan ileri derecede prematüre olup yaşayan bebekler literatürde bildirilmiştir. Türkiye’de de 5 - 6 yıldan beri yenidoğan dalında hızlı gelişmeler kaydediliyor. Özellikle akciğer fonksiyonları için gerekli ilaçların sağlanması, iyi donanımlı, özveriyle çalışan, eğitimli personeli olan bebek yoğun bakım ünitelerinin açılması, Türk prematüre bebeklerin de yaşam şanslarını, Avrupa - Amerika’daki merkezler düzeyine hızla çıkarıyor.
Ülkemizde ve bütün dünyada suni üreme tekniklerinin yaygın olarak uygulanmaya başlamasıyla çoğul gebelik oranları hızla arttı. Bu gebelikler sonucunda doğan çoğul bebekler üniteleri doldurmaya başladı. Bu da yaklaşık 5 - 10 yıl içinde Türkiye’de de okul çağına gelmiş olan ileri derecede prematüre doğmuş öğrenci sayısının artmasına neden olacak.

İleriye yönelik risk faktörleri neler?

İleri derecede prematüre bebeklerin yaşatılmaları kadar, taburcu olduktan sonraki sağlık takiplerinin de dikkatle yapılması ve görülebilecek sorunların çok yönlü tıbbi yaklaşımlarla çözülmesi gerekir. Bu bebeklerde motor ve zihinsel gelişimde görülen olumsuzluklar, doğum kilosu küçüldükçe ve gestasyon haftası azaldıkça artar. Erken yenidoğan döneminde aylarca oksijen gereksiniminin olması (kronik akciğer hastalığı) ve beyin kanamasının ileri dereceleri (3. - 4. derece), hasarlı gelişim için başlıca risk faktörleri olarak ortaya çıkar.

Başlıca görülen sorunlar; motor - zihin gelişimde gerilik, körlüğe kadar gidebilen görme problemleri, işitme kusurları ve astım tarzında solunum problemleridir. Uzun süreyle takip edilmiş yoğun bakım bebeklerine bakıldığında (Pediatrics dergisi Aralık 2000 sayısı), toplam 150 prematüre bebekten 30 - 31 haftanın üzerinde doğmuş, doğum tartıları 1500 gramın üzerinde olan bebekler, sekiz yaşına geldiklerinde, zamanında doğmuş bebekler kadar normal bulunmuş. Bu tablonun olumlu yüzü. Ancak, daha yoğun bakımdayken beyin hasarı geçirerek nörolojik açıdan doktorların riskli bulduğu bebeklerin neredeyse tamamı okul çağında da akademik açıdan başarısız, algılama kabiliyetleri sınırlı bulunmuş. Tabii ki bu guruptaki bebeklerin doğum tartıları daha az (700 - 1500 gram) ve doğum haftaları daha erken (24 - 30 haftalar).

Genel olarak, 2500 gramın üzerindeki bebekleri normale yakın doğmuş olarak değerlendirirsek, bu gruba oranla 1500-2500 gram arasında doğan bebeklerin dil, sosyal beceri ve motor gelişimde gecikme riski iki kattır. Doğum tartısının gelişimin bütün parametreleri açısından olumsuz etkilerinin görüldüğü grup 1000 gramın altında doğmuş bebeklerdir. Normal doğum tartılı bebeklere göre bu gurup özellikle görme, majör motor veya zihinsel problemler açısından 10 - 15 kat daha riskli bulunur.

Prematüre bebeklerin yaşama şansları yüksek
Amerikan Hastanesi Yenidoğan uzmanları, hastalarının yüzde 70’ini prematüre bebeklerin oluşturduğunu belirtiyorlar. Bu bebeklerin yaşama şansları; 1500 - 2000 gram için yüzde 98, 1000-1500 gram için yüzde 95, 1000 gramdan az bebekler için yüzde 72 olarak bulunuyor. Amerikan Hastanesi uzmanları, nörogelişimsel açıdan en riskli olduğunu belirttikleri 1000 gramın altında olan bebeklerin, tüm bebeklerinin yüzde 7’sini oluşturduğunu ifade ediyorlar. Ciddi beyin hasarı oluşturan ileri evre beyin kanamaları, 1000 gramın altında olan bebeklerin yüzde 25’inde görüldüğü ve ağır kanamalı bebeklerin hemen tamamı kaybedildiği vurgulanıyor.

Amerikan Hastanesi Yenidoğan uzmanları, Prematüreliğe has bir problem olan ve ciddi görme kayıplarına kadar gidebilen retina rahatsızlığının ünitelerinde bakılan bebeklerin 1500 gramın altında doğum tartısı olanlarda rastlanmadığını belirtiyorlar. Amerikan Hastanesi Yenidoğan Ünitesinde bu hastalık 29. haftadan daha erken doğan bebeklerin hastalığı olarak ortaya çıkıyor. Bu bebeklerin yüzde 20’sinde (toplam 13 bebek) görülüyor. Ancak bunların tamamına yakını tedaviyle normale yakın göz sağlığına kavuşmuş. Sadece 25. haftada doğmuş bir bebekte tedaviye rağmen retina rahatsızlığı körlüğe neden olmuş.

İşitme kayıpları açısından normal doğum tartılı bebeklere göre 4 – 6 kat risk taşıyan prematürelerde, yapılan 150 işitme taramasında son bir yıl içinde sağırlığa rastlanmamış.
Uzmanlar, kronik akciğer hastalığına, baktıkları bebek popülasyonunda şaşırılacak derecede az rastlandıklarını dile getiriyorlar. Ağır akciğer problemleri olup, ciddi solunum desteği almalarına rağmen, bu hastalık sadece 2 bebekte görülmüş. Bu bebekler de oksijenle taburcu olmuşlar. Bu hastalık dünyada 30. haftadan daha erken doğan bebeklerin yaklaşık yüzde 10’unda görülmesine rağmen, bizde nadiren rastlanması genetik faktörlerin olumlu etkilerine bağlanabilir.

Riskli prematüre bebekler nasıl takip edilmeli?
Yukarıda saydığımız çeşitli problemlere maruz kalmış bebeklerin taburculuk planlarının dikkatle yapılması gerekir. Ağır problemler yaşamasa da, 1500 gramın altında doğmuş her bebeğin hızla kilo almasını sağlayacak şekilde beslenmesi ayarlanmalı ve yenidoğan dönemindeki kalori açığı 1 - 2 ay içinde kapatılmalı. Bu nedenle de eve giderken, bebeğin kendini büyütecek kadar besleniyor olmasına dikkat etmek önem taşır. Solunum açısında problemlerin çözülmüş olması gerekir. Nadiren uzamış ve kronik olarak oksijen alması gereken bebekler eve oksijen alarak da gönderilir. Bebeğin kuvözden çıktıktan sonra ısısını iyi koruduğundan emin olmak gerekir. Üşüyerek kalori kaybetmesi önlenmelidir.

İlk 6 ay içinde nedensiz ani bebek ölümleri nadir de olsa bu bebeklerde daha sık görülür. Anne - babaya ilk yardım eğitimi ve bebeğin doğru yatırılma pozisyonları öğretilmelidir. Normal gelişim için özellikle görme ve işitme fonksiyonlarının dikkatle araştırılması önem taşır. Bugün yenidoğan bebeklerin işitmeleri ince ses dalgalarının beyinde yarattığı elektrik aktivitenin ölçülmesiyle taranabilir. 32 haftanın altında doğmuş her bebeğe, daha ileri haftada doğmuş, ancak uzun süreyle oksijen kullanmış tüm bebeklere, göz muayenesi, 35. haftada yapılmış olmalı. Diğer organ sistemleriyle ilgili problemler yaşandıysa da, ilgili konsültan doktorların onayları alınarak bebekler taburcu edilmelidir.
Son düzenleyen GusinapsE; 17 Nisan 2006 02:08
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
26 Mart 2006       Mesaj #49
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Çocuklarınıza bağırmayın

Sık sık tekrarlanan bağırmalar, azarlamalar çocuğun belki de annesinden nefret etmesine neden olur. Eğer çocuğunuza bağırdıktan sonra hata yaptığınızı farkederseniz, hiç çekinmeden ondan özür dileyin.

Çocuklarına söz geçirememekten yakınmayan bir anne var mıdır? Küçük afacanlar, ayaklanıp dillenince, kendilerini dünyanın hakimi sanıp başta aile büyükleri olmak üzere çevrelerindeki herkese meydan okumak isterler. Yarının gençlerine iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı öğretmek için öncelikle sabır ve soğukkanlılık gerekli. Çocuklara disiplin uygularken hatalardan kaçınmalısınız. Hatalar neler mi? Onları Amerikalı Pedagog Tamara Elberlein sıralıyor.

Yetişkinleri çileden çıkarmayı bilirler

Çocuklar, yetişkinleri çileden çıkarmakta ustadırlar. Bazen öyle şeyler yaparlar ki, büyüklerin sabrı biranda tükenir ve avaz avaz bağırmaya başlarlar. Evet, hepimiz çocuklarımızın karşısında çaresiz kalınca, kurtuluşu bağırmakta buluyoruz. Ama hemen belirteyim, annenin bağırması, çocuğu istenmeyen hareketleri yapmaya yönlendirir. Siz ona bağırdıkça o da inatla, sizi kızdırmaya devam eder. Ve bu zıtlaşmadan o küçücük haliyle büyük zevk alır. Annesine meydan okumak, çocuğun kendine güvenini artırır.

Bazı anneler, çocuklarına bağırmak için fırsat kollarlar. Çocuklarının birer robot gibi büyüklerin istekleri doğrultusunda hareket etmelerini beklemek çok yanlıştır. Ama bu yanlışı annelerin büyük bir çoğunluğunun sık sık tekrarladıkları da bir gerçek.

Çocuğun oyuncaklarını toplamasını istemek için bile ona ‘Şu oyuncaklarını toplasana’ diye avaz avaz bağırmanın hiç bir anlamı yoktur. Çocuk bu bağırışlardan hem gizli gizli zevk alır, hem de içindeki isyan duygusu birden tetiklenir.

Çaresizlik yetişkinlere hata yaptırabilir

Peki ama anneler çocuklarına neden bağırıp dururlar? Uzmanlara göre, yetişkinler çocukların karşısında kendilerini çaresiz hissettikleri için bağırma yolunu seçiyorlar. Bu da yetişkinlerin kendilerini savunmak için seçtikleri bir yol. Ve tabii yanlış bir seçim. Çaresizlik öfkeyi yaratır, öfkenin dışa vurumu ise bağırmaktır. Bağırmakla bir sonuç elde edilemeyeceğini ise öfkelenen büyükler bir türlü kabul etmezler. Bağırışların dozu arttıkça, durum daha da kötüye gider.

Bu arada bir noktaya değinmek istiyorum. Çocuklar istenmeyen, hoş olmayan bir hareket yaptıkları zaman genellikle yetişkinler bunların kendilerine karşı yapılmış bir hareket olduğunu düşünürler. Öfkelenip avaz avaz bağırmalarının en önemli nedeni de budur. Bir anda çocukla annesi birbiriyle savaşan iki düşman ordu kimliğine bürünür. Anne bağırarak savaşı kazanmak ister, çocuk bağırışlardan etkilenmediğini, zaferi kendisinin kazanacağını düşünerek, annesini kızdıran hareketi tekrarlamaya başlar.

Kötü alışkanlıklardan kurtulmak için

Bağırıp çağırmanın hiç bir şeyi değiştirmediğini anlayan annenin, bu alışkanlığından vazgeçmesi mümkün mü? Elbette mümkün. Ama bir insan ‘bağırmayacağım’ deyip de, bu alışkanlığından hemen vazgeçemez ki. Karşı tarafta, kurnazca, istediğini yapmayı başaran bir afacan vardır. Onun karşısında yenik duruma düşmek de anneyi endişelendirir.

Çocuklara her fırsatta bağırmanın yanlış olduğunu anlayan bir anne, sabır, kararlılık ve denemeler sayesinde kendini değiştirebilir. Ama bunu bir gün içinde başarması elbette imkansızdır.

Her şeyden önce, annenin kendini iyi tanıması gerekir. Eğer düzenli olarak çocuğunuza sesinizi yükseltiyorsa, kendi hayatınızı gözden geçirin. Çocuğunuza gerçekten kızdığınız için mi bağırıyorsunuz, yoksa, başka sorunlarınızın acısını farkına varmadan çocuğunuzdan mı çıkarıyorsunuz?

Annelerin çocuklarına bağırmalarının arkasında, annenin hayatındaki olumsuzluklar, sıkıntılar yatabilir. Şimdi sizin yapmanız gereken şey, çocuğunuza bağırdığınız zamanlar, içinde bulunduğunuz ruh halini saptamak.

Gerçekçi yaklaşım yeterli olur

Biliyorsunuz, çocuklar insanı bazen delirtirler. Ama durun hemen delirmeyin. Biraz da çocuğunuzun o hareketi neden yaptığını anlamaya çalışın. Olaya bir de çocuğunuzun gözleriyle bakmayı deneyin. Ve tabii, küçük afacanı iyi tanımaya da çalışmak zorundasınız. Çocuğun bazı hareketleri neden yaptığını anlamak o kadar da zor değil. Her çocuğun farklı bir kişiliğe sahip olacağını unutmayın. Çocuğunuzun davranışlarını gerçekçi bir gözle değerlendirin. Çocuğun neleri yapabileceğini neleri yapamayacağını bilirseniz, ona boş yere bağırmazsınız.

Neden öfkelisiniz

Çocuğu yüksek sesle azarlamak, ya da bağırarak bir şeyi yapmamasını söylemek çocuk üzerinde olumsuz etki yaratabilir. Hele küçük yaştaki çocukları bu tür uygulamalar korkutabilir. Çocuğun kendine güveninin sarsılması, birden kendini çaresiz ve yalnız hissetmesi, onun sosyal bakımdan gelişmesine zarar verir. Sık sık tekrarlanan bağırmalar, azarlamalar, çocuğun annesine karşı kendini savunmaya çalışmasına ve de ondan belki de nefret etmesine neden olur.

Bir çocuğun annesinden nefret etmesi, onun yaşam boyu çevresindeki kişilere karşı düşmanca duygular beslemesine yol açabilir. Çocuk kendini korumak için bazı önlemler alacaktır. Örneğin annesi bağırmasın diye ona yalan söylemeyi akıl eder. Gerçekleri gizlemeye çalışır. Küçücük dünyasının kapılarını kapatıp, büyüklerini dünyalarına almamayı denerler. Çocuklarınıza bağırmaya başlarken, bunları iyice düşünün. Yaptığınız hatanın sonuçlarına katlanmayı göze alın. Ve tabii, hiçbir suçu olmayan çocuğun da sizin hatanız yüzünden sorunlar yaşamasına izin vermeyin.

Eğer çocuğunuza bağırdıktan sonra hata yaptığınızı farkederseniz, hiç çekinmeden küçük afacandan özür dileyin. ‘Şu anda kendimi çok kötü hissediyorum. Önce kendimi toplayayım, sonra seninle güzel güzel konuşuruz’ şeklinde bir açıklama çok yararlı olur. Hem siz öfkenizi bastırırsınız, hem de çocuk önemsendiğini farkeder. Çocuk, kendisine değer verildiğini anladığı zaman, küçücük aklıyla kendine çeki düzen vermesi gerektiğini anlar.

Çocuğunuza bağırdığınız zaman, derin bir soluk alıp, ‘Ben neden öfkeliyim?’ sorusunu kendinize sorun. Vereceğiniz cevabın çocuğunuzla ilgisi olmadığını göreceksiniz.

GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
30 Mart 2006       Mesaj #50
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Aile İçi Eğitim
Aile içinde çocuğa karşı tutum çocuğun karekterinin gelişmesinde çok önemli bir etkendir. Bundan dolayı anne babanın çocuğa tutarlı bir şekilde, anlayış ve sabırla yaklaşması gerekir. Aile ortamı çocuğun sosyalleştiği ilk ortam olduğundan çocuğa karşı bilinçli yaklaşım gelecekte kendine güvenli, sağlıklı düşünebilen, uyumlu, sevmeyi ve sevilmeyi bilen, sorumluluk ve kişilik sahibi bireyler yetişmesi için ilk adım olacaktır.
Çocuğumu "doğru" yetiştireceğim demekten çok çocuğuma nasıl yaklaşırsam onun için daha iyi bir ebeveyn olurum demelisiniz. Çocuğunuza sevgi ile yaklaşmanız bir ön kaşuldur bunun dışında şu noktalara dikkat etmek gerekir:

•Çocuğunuzu yetiştirirken onun sizin istediğiniz kişiliğe bürüneceğini düşünmeyin. Onunla kurduğunuz iyi ilişki sayesinde ona tavsiyelerde bulunabilirsiniz.

•Onun size saygılı olmasını istediğiniz kadar siz de ona saygı göstermelisiniz.

•Ona yeterince zaman ayırın ve hoşgörülü davranmaya çalışın (kendi fikirlerini söyleme şansı tanıyın).

•Örnek bir aile olmaya çalışın ve hatalarınız olduğunda bunu kabullenin, ona asla yalan söylemeyin.

•Bazı şeyleri sizinle yaşayarak öğrenmesini sağlayın.

•Onun yanlışlarıyla fazlaca ilgilenmekten çok doğrularını yakalamaya çalışın.

•Para kullanmasını öğretmeye çalışın, boşuna para harcamak yerine gerektiğinde harcamasını öğretin.

•Onu devamlı başkalarıyla kıyaslamaktan kaçının ve kendisini aşmasını sağlayın.

•Ona ilgi göstermekten kaçınmayın ama bunu aşırıya kaçırmayın bundan sıkılabilir.

•Size yardım etmek istediğinde ona fırsat verin ve onu gayretinden ötürü kutlayın. Bu ona kendine güvenme duygusunu verecektir.

•Hatalarını gördüğünde onu suçlamayın yapması gerekenin ne olduğunu söyleyin.

•Eğitimine önem verin devamlı öğretmeniyle iletişim halinde olun.

•Ödevlerinde yardımcı olun ama asla onun yapması gerekeni siz yapmayın.

•Araştırmacı olmasına önem verin. Kendinize bir konu belirleyin ve bunu beraberce araştırın.

•Onu övmekten kaçınmayın bunu yaparken de aşırıya kaçmayın.

•Üstünden gelemeyeceği yükler vermekten kaçının.

•Onunla hiçbir konuda pazarlık etmeyin, rüşvet vermekten kaçının.

•Davranışlarına dikkat edin sürekli aynı hatayı yapıyorsa neden böyle davrandığını araştırın ve ona bunu düzeltmesinde yardımcı olun.

•Toplum içinde onu asla suçlamayın, bunu yalnız olduğunuz zamanda güzel bir biçimde söyleyin.

•Onu sevdiğinizi ona söyleyin, bunu göstermekten asla kaçınmayın.

•Yatmadan önce çocuğunuza kitap okuyun, okuma alışkanlığı bu yaşlarda edinilir. Eğer mali durumunuz elveriyorsa ona resimli kitaplar alın okuma bilmese de kitaplarla aşina olması ilerde okulda daha başarılı olmasına yardımcı olacaktır..

•Bütün çocukların da büyükler gibi ayrı bir birey olduğunu unutmayın. Onlara bir birey gibi yaklaşın, kişisel isteklerine saygı duyun.

•Hata yapması için ona fırsat verin, kimse düşmeden bisiklete binmeyi öğrenemez.

•Çok fazla kural koymayın ama olan kurallara da uyun.


Benzer Konular

7 Temmuz 2012 / asla_asla_deme Taslak Konular
24 Mayıs 2009 / barış Tıp Bilimleri
13 Şubat 2012 / AeraCura Taslak Konular