Arama

Vücut Geliştirme Sporu Nedir? Vücut Geliştirme - Sayfa 2

Güncelleme: 20 Haziran 2017 Gösterim: 799.388 Cevap: 64
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
16 Temmuz 2006       Mesaj #11
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

VÜCUT NASIL ENERJİ DEPOLAR?/VÜCUT BU ENERJİYİ NASIL KULLANIR?


MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Vücut nasıl enerji depolar


Beslenmemizin sağladığı enerji ağırlıklı olarak karbonhidrat ve yağlardan gelir. Bu vücutta gereksinim duyuluncaya kadar depolanır.

Karbonhidratlar, şekerler ya da nişastalar, vücutta glikojen olarak depolanır, bunlar çok sayıda glikoz molekülünün bir araya gelmesinden oluşurlar. Bir kısım glikojen karaciğerde depolanır, bu depolanan glikozdan kan düzeyi glikozu sürekli tamamlanır ve böylece beyin için gerekli olan glikoz desteği sağlanır. Glikojenin arta kalanı, ve çoğunluğu kaslarda depo edilir.

Glikojenle birlikte suda depolanır; bu her bir gram glikojen için üç gram sudur. Sadece bir ya da iki antrenmandan sonra görülen kilo kaybı kullanılan yakıt depolarıyla ter olarak atılmış suyun bileşimidir.

Yağ, adipoz dokuda ve kas hücrelerinde depolanır. Adipoz doku hücreleri basitçe ifade edilirse, yağ alımımızı arttırdığımızda büyüyen azalttığımızda da küçülen yağ depolarıdır. Yağ molekülleri yağ asitleri ve gliserole dönüşmek üzere parçalanırlar. Sonra bunlar da kaslarda kullanılmak üzere kan aracılığıyla taşınırlar.

Ortalama yağsız yetişkin bir erkeğin vücut yağ içeriği yaklaşık %15, kadının ise %25’dir. Elit dayanıklılık koşucularının vücut yağı daha azdır; buna rağmen kaslarında birkaç gün boyunca düşük şiddette bir egzersize yetecek kadar yakıt vardır.

Vücut bu enerjiyi nasıl kullanır?


Koştuğumuzda kaslarımız hızımızla doğru orantılı olarak enerjiyi kullanırlar. Eğer bu enerji kullanıldığı hızla tekrar yerine konulmazsa aynı iş oranını koruyamayız ve yavaşlamak hatta durmak zorunda dahi kalabiliriz.

Egzersiz sırasında çalışan kaslar depolanmış enerjiyi kinetik enerjiye ve ısıya dönüştürürler. Bu kimyasal enerjinin (yakıt) mekanik enerjiye dönüştürüldüğü içyakımlı bir motor gibidir.

Enerji, minyatür güç kaynakları gibi hareket eden kas hücrelerinin, karbonhidrat ve yağ asitlerini oksijenli bir ortamda yakıp, ATP denilen bir biyokimyasal madde üretmesiyle oluşur. ATP denilen bir biyokimyasal madde üretmesiyle oluşur. ATP kasların çalışmasını sağlayan bir maddedir. Bu sürece “aerobik metabolizma” denir çünkü oksijene gereksinim vardır.

ATP oksijensiz 6de üretilebilir, fakat bu durumda yağ değil de karbonhidrat kullanılır. Bu sürece “an aerobik metabolizma” denir.

O zaman vücut bu iki farklı enerji üretim türleri arasında neye göre tercihte bulunur? Bu birçok farklı ve değişken faktörlere bağlıdır.

Yakıt seçimini Etkileyen faktörler


Faktörlerden birisi egzersizin şiddetidir. Birçok sporda egzersizin şiddeti ve böylece enerji gereksinimi farklıdır. Futbol ve tenis gibi oyunlarda kısa süreli yüksek şiddetli dönemlerin yanı sıra düşük şiddetli dönemlerin yanı sıra-düşük şiddetli dönemlerle birlikte, dinlenme dönemleri de olur. Koşu ve bisiklet gibi sporlarda bile enerji ihtiyacı, tempoya rüzgar direncine ve alanın topografyasına göre değişebilir. Enerji talebi değiştikçe, vücudun kullandığı yakıt kaynağı da değişecektir.

Bireylerin egzersiz yapabilme kapasiteleri ve egzersize metabolik olarak verdikleri cevaplar önemli farklılıklar gösterir; Bu da yakıtın nasıl kullanıldığını etkileyecektir.

Çalışan kaslar da yakıt tercihlerinin belirlenmesini etkiler. Bazı kaslar aerobik olarak çalışır bu, yakıt olarak karbonhidrat ya da yağ kullanabilirler anlamına gelir. Diğerleri ise esas olarak anaerobik olarak çalışır, bu noktada sadece karbonhidratları kullanabilirler: Antrenman bunu değiştirebilir. Antrenman, kasların kandan daha fazla oksijen almasını mümkün kılar ve böylece daha fazla aerobik enerji üretebilir.

Oksijen alım düzeyi


Oksijenin vücut tarafından bu şekildeki kullanımı, yakıt kaynağı ve performans etkinliğinin belirlenmesi için anahtar faktördür. Bunun neden böyle olduğunu spor uzmanlarının “VO2 maks” olarak adlandırdıkları bir kavramı açıklarsak anlıyabilirsiniz.

Ne kadar ağır egzersiz yaparsak oksijen alımımızı artırmak içinde o kadar sık nefes alınız –bu da daha fazla aerobik enerjinin üretilmesine izin verir. Fakat oksijen alımımız için bir sınır vardır. Herkesin özel “oksijen alım düzeyi”, ya da “VO2 maks” düzeyi vardır.

Spor bilim adamları “VO2 maks’a önemli bir gösterge olarak bakarlar. Bir koşucunun oksijen alım kapasitesi kişisel VO2 maks’ının bir yüzdesi olarak da ifade edilebilir. Bu rakam %VO2maks olarak adlandırılır ve egzersizin koşucuya göre yoğunluğunu – yani bireysel sınırlarına ne kadar yakın olduğunu yansıtır.

İki kişi aynı hızda koşup aynı miktarda oksijen kullanıyor olabilir, fakat egzersizin şiddetiyle ilgili farklı deneyimleri olacaktır. %VO2 maks’i daha yüksek olan kişi daha fazla stres hissedecektir.

%VO2 kişisel, ya da nispi bir egzersiz şiddetinin tanımıdır. Bu hız ya da katedilen mesafe gibi objektif ölçümlerle karıştırılmamalıdır. Nispi egzersiz şiddetinin tarif edildiği bu metodu, vücudun enerji üretim metodunu değiştirdiği aşamayı belirlemek için kullanabiliriz.
Yakıt kaynaklarını değiştirmek

Şiddeti düşük egzersizlerde vücut aerobik olarak çalışır. VO2 maks’ın “50’sinin altında yağ asıl yakıt kaynağıdır ve toplam enerji üretiminin yarısından çoğunu karşılar.

Başka bir deyişle VO2 maks’ın %50’sinin üstünde bir şiddetle egzersiz yapan kişide yağlar enerji olarak yeterli hızda serbest hale geçemiyebilir.

Yaklaşık VO2 maks’ın %60-65’inde yağ ile karbonhidratın etkisi hemen hemen aynıdır. Bu düzeyin üzerinde yapılan egzersizde karbonhidrat temel yakıt olarak kullanılır ve maksimumuma ulaşılabilirlik esastır.

İlave Enerji


Bir kişi koşu hızını arttırdığında, ya da hızını kesmeden dik bir yokuşu çıkmaya çalıştığında, gerekli olan ilave enerji aerobik metabolizma tarafından karşılanmayabilir. İlave enerji aerobik metabolizma tarafından karşılanmayabilir. İlave enerji bu durumda anaerobik olarak sağlanır, bu da karbonhidratların ilave oksijene gereksinim duymadan daha çabuk parçalanmalarını sağlar. Çok kısa şiddeti yüksek egzersizlerde, örneğin 100m koşularında, neredeyse enerjinin tamamı anaerobik olarak sağlanır.

Antrenman sporcuların daha uzun ve daha yoğun egzersiz yapmalarına olarak tanır. Çok iyi antrenmanlı bir dayanıklılık sporcusu VO2 maks’ın %50 veya 60’ı arasında iyi bir koşu süratini koruyabilir. Bu yüzden yağ depoları daha uzun süre kullanılmaya devam edelebilir ve glikojen depoları çok daha ekonomik olarak kullanılabilir.

Egzersizin süresi yakıt kullanımında diğer bir faktördür. Egzersiz geliştikçe, çalışan kaslardaki glikojen depoları tükenir. Daha sonra koşucu egzersize devam edebilmesine rağmen, enerji üretimi yağ asitlerinden sağlanır, bu durumda sporcu yavaşlamak zorunda kalacaktır.

Vücut kan glikozundan da bir kısım enerjiyi sağlayabilmektedir. Egzersizin sonuna doğru, kan glikozundan sağlanan enerji oluşumu artar. Sporcular VO2maks’ın %60-80’inde 2-3 saat egzersiz yaptıktan sonra veya oyun, spor dalları gibi tekrarlayan yoğun sprintlerden sonra kas glikojen depolarının boşalmaya başlayacağını bilmelidirler.


Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:19 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
16 Temmuz 2006       Mesaj #12
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

ANTRENMAN,YORULMA ve YENİLENME


MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Antrenman


Antrenman, yorulma ve rejenerasyon bütünlüğüne değinilmeden önce, farklı terimleri anlamları itibariyle birbirinden açık olarak ayırt edebilmek için bir kavram açıklaması yapılmalıdır. Antrenman yapılanması için birbirinden farklı önemli görevleri yerine getiren “egzersiz” ve “antrenman” kavramları günlük lisanda genellikle eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Holmann, “egzersiz”i “morfolojik değişişikliklere yol açmayan ve performans antrenman değişikliklerine yönelik hareket süreçlerinin sistematik olarak tekrarlanması” şeklinde tanımlamaktadır. Egzersiz, sadece merkezi sinir sistemi ve iskelet kas sistemi arasındaki etkileşimi, yani koordinasyon yeteneğini düzenler. Antrenman, koordinasyon yeteneğini düzenler. Antrenman, koordinasyon düzenlemesi olarak egzersizi de kapsarken, egzersiz ise bunun tam tersine antrenmanı kapsamaz. “Antrenman” ise; “hedeflenmiş eşik üstü kas gerilmelerinin, morfolojik ve fonksiyonel uyum belirtilerine sahip bir performans artışının sağlanması amacıyla sistematik olarak tekrarlanması” şeklinde tanımlanmaktadır. Burada “eşik üstü” sözcüğü, süper kompansasyon etkisini harekete geçiren bireysel uyarım eşiğinin aşılması anlamını taşımaktadır.Bu uyarım eşiği, sporcunun performans durumunun yanı sıra antrenman yoğunluğu, kapsamı ve süresine de bağlıdır. Kendine özgü uyarımlar (kas gerilmeleri” daima kendine özgü uyum belirtilerinin ortaya çıkmasına neden olur. Uyarım ve uyum arasındaki kendine özgü bu bağlantı, antrenman için önemli bir esas oluşturur. Antrenman, yüklenme yoğunluğu, yüklenme sıklığının artması ile birlikte performans artışı da parabolik bir yükselme gösterir.Ancak, bir sporcunun performans artışı da parabolik bir yükselme gösterir.Ancak, bir sporcunun performans düzeyinin artması aynı zamanda performans artışındaki bir düşüşü de beraberinde getirir. Yüklenme yoğunluğu ve yüklenme süresi arasındaki bağlantı da yoğunluğa ağırlık verilmelidir.Yoğunluk artar ve kapsam daralırsa performans artışı daha fazla olur.Antrenman birçok küçük porsiyona bölündüğü takdirde performans artışı aynı yoğunlukta da sağlanabilecektir (bkz. Bölüm 4).

Yorulma
“Yorgunluk” “Kas gücü gerektiren bir çalışma nedeniyle fonksiyon yetkinliğinde ortaya çıkan tersinilebilir bir azalma” demektir. Kas gücü gerektiren bir çalışma , yorulma durumundan sonra da devam ettirildiği takdirde, “bitkinlik” meydana gelir. Bununla; “yüklenmenin imkan vermeyen aşırı derecede yorulma” kastedilmektedir. Bitkinliğin nedeni enerjinin ve - veya transmitterin tükenmesidir. Lokal yorgunluk ve merkezi yorgunluk birbirinden farklıdır. Kaslardaki katabol metabolizma süreçleri lokal yorgunlukta daha fazladır; bu muskular performans kapasitesinde aşağıdaki entramuskular süreçlerin neden olduğu azalmalara yol açar: -laktik asit artışı ve bu nedenle pH değerinin düşmesi -ısı artışı -iyon dağılımının değişmesi (hücre içi potasyum kaybı) -glikojen azalması -kan şekerinin düşmesi -nabız frekans artışı Aferent sinirler, kas sisteminin durumu hakkında merkezi sinir sistemine sürekli bilgi iletir. Kas sisteminin aşırı asitlenme derecesine bağlı olarak merkezi sinir sisteminden gelen durdurma impulsları en sonunda işin bırakılmasını zorunlu kılarlar. Merkezi yorgunluk durumu çalışmaya ara verilmesine neden olurken, bunun kaynağı lokal yorgunlukta aranmalıdır. Bu mekanizma aynı zamanda, acil durumlar için yedek enerji sağlayan bir korunma önlemidir. Özellikle nabız frekansı, fakat kan basıncı ve solunum da, zorlanma ve bununla birlikte yorgunluk derecesi konusunda –nispeten kolay ölçülebilen- güvenilir göstergeleri sağlayan kriterlerdir. Ancak bunlar rejenerasyon süreçlerinin kavranmaları için yardımcı araç niteliğini taşımazlar.Buna karşın kalp frekansı kan basıncı ile bağlantılı olarak olası bir aşırı antrenman durumu ile ilgili bilgi verebilir. Yüklenmelerin toplamı, organizmanın antrenman ve diğer bozucu etkenler nedeniyle hemostaz durumuna geri dönmeyecek konuma yol açabilecek kadar büyük olması halinde her ikisi de hafif bir artış eğilimi gösterir. Ancak bu değişiklikler diğer nedenlerden de kaynaklanabildiğinden, yüksek kan basıncı ve nabız frekansı teşhisi aşırı antrenman durumunu açıkça tespit edemeyebilir. Yorgunluk durumlarına ilişkin diğer göstergeler çeşitli metabolizma parametreleri verirler. Devamlı yüklenme durumunda kan şekeri düzeyi sürekli olarak düşer ve 30mg/100ml değerlerinin altına inildiğinde de kas sisteminin ve beynin zarar görmesine neden olur. Sürekli aşırı zorlanma durumunda (1-2 saatten daha fazla) örneğin 100 km koşusu gibi uzun süreli bir yüklenmede vücut sürekli olarak karbonhidrat ile beslendiğinden kan şekeri düzeyinde bir düşüş kaydedilmez. Burada kan şekeri düzeyi ancak saatler sonra, rejenerasyon süreçlerinin sonucu olarak bir düşüş gösterir. Üredeki ve aminoasitlerdeki değişiklikler, yorgunluk süreçlerinin biyokimyasal parametreleri olarak belirtilebilir. Yoğun yüklenme ile birlikte üre artarken aminoasitler düşer.Yüksek antrenman yüklenmelerine maruz kalan performans sporcuları, yağlar ve karbonhidratların yanı sıra albüminlerin de sıkça enerji kaynakları olarak kullanmalarından ötürü nadiren normal üre değerleri gösterirler. Ancak yüksek üre değerlerine sahip sporcularda bir taraftan yaralanma sıklığı artarken, diğer taraftan da bir artış durumunda aşırı antrenman durumu veya yetersiz rejenerasyon göstergesi baş gösterir. Bunun yanı sıra kas sisteminin yorulma durumu kas uyarılganlığına işaret eder. Kas uyarılganlığı bir yüklenme sonrası çıkış değerine göre düşüş gösterir. Bu düşüş elektrolit alımı ile sınırlandırılabilir. Ancak, kas sisteminin uyarılganlığı aşırı antrenman durumunda veya diğer dış etkiler nedeniyle da artabilir. Sonuç olarak artan kas tonusu, artmış bir yaralanma elverişliliği tehlikesini de beraberinde getirir. Vejatatif sinir sisteminin fonksiyon durumu sonuçta elektrodermal refleks yardımıyla kontrol edilebilir. Cildin artan iletkenliği sporcunun artan uyarılganlığını gösterir ve bir rejenarasyon yetersizliğine işaret edebilir. Ancak burada doğal hiperreaktif ve hiporeaktif tiplerin de bulunduğu göz önüne alınmalıdır. Yorgunluk durumlarının kavranmasına yönelik tahminlere rağmen, belirtilen parametreler bilimsel açıdan bakıldığında objektif kriterler olarak geçerli değildir; çünkü bunların tümü diğer etkenler tarafından değiştirilebilir. Kalp-kan dolaşımı parametresi çoğunlukla, kan ve üre kimyası ile ilgili parametreleri besin alımı gibi kriterler kantitatif olarak belirlenemezler.

Yorgunlukların dahili nedenleri olarak özetle beş süreç belirlenebilir

-Metabolizma ara ve sonuç ürünlerinin (örneğin laktat) birikmesi -Enerji hazırlayan ve enerji ileten süreçlerin sona ermesi (örneğin hormonlar,glikojen) -Fiziko-kimyasal durumun değişmesi (ince zar, potasyum kaybı) -Düzenleme ve koordinasyon bozukluğu (merkezi sinir sisteminde tutulma) -Asetilkolin birikmesi ve açığa çıkması (transmitterlerin tükenmesi) Dahili yorgunluk nedenlerin dışında, spor uygulamalarındaki gözlemlenebilir çeşitli dış belirtiler yorgunluk durumları ile ilgili önemli bilgiler verirler. Performans kapasitesinin azalması, yavaşlamış veya istikrarsız hareket süreçleri, koordinasyonla ilgili zararlar, uzun tepki ve eksik uyarım.

Rejenerasyon


Rejenaresyon sistemleri – hangi sistemde olursa olsun- daima aynı şemaya göre seyreder.Yüklenme uyarımından hemen sonra başlayan rejenerasyon süreci oldukça yoğun geçer. Genel olarak toplam dinlenmenin üçte birine denk bir süre içerisinde rejenerasyon önlemlerinin yaklaşık üçte ikisinin tamamlandığı söylenebilir. Bu süreç daha sonra yavaşlar ve uygulanan sisteme göre- eksiksiz bir rejenerasyon, saatler ve günler alabilir. Rejenerasyon süreci aktif dinlenme araları ile (hareket, jimnastik, fizik terapi) hızlandırılabilir. Başarılı uyum süreçleri, antrenman yüklenmesinin yoğunluk ve kapsam fonksiyonu olarak süperkompansasyon süreci dikkate alınmak suretiyle bir rejenerasyon meydana getirecek şekilde planlandığı bir antrenman yapılanması gerektirir. Süreleri ilgili her organ sisteminin yorgunluk derecesine bağlı olan bütün rejenerasyon süreçleri bir antrenman uygulamasından hemen sonra başlar.Günümüzde çoğu spor dalında en azından günde bir kez antrenman yapılması gerektiğinden ve bununla birlikte dinlenme süresinin de önemli ve performans sınırlayıcı bir ölçü ifade etmesinden dolayı, antrenman yapılanması için, rejenerasyon mekanizmalarının ve rejenerasyon akselerasyonu imkanlarının bilinmesi kaçınılmaz bir gerekliliktir.

kaynak: sporbilim.com

Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:20 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
17 Temmuz 2006       Mesaj #13
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

YAĞ YAKIMI,EKLEMLER ve SIRT

MsXLabs.org

İnsan vücudunun enerji sağlaması için birkaç tane yol izliyor. Bunlardan birincisi karbonhidratları yakmak, diğer ise en büyük enerji depomuz olan yağlar. Günlük yaşantımızda genelde kısa süreli efor sarfettiğimizden ihtiyacımız olan enerjiyi çabuk yakılan karbonhidratlardan alıyoruz. Bu duruma bugünün dünyasında vücudumuz öylesine alışmış durumdaki, yağ yakmak için özel olarak çalışmak gerekiyor. Öte yandan özellikle yağ yakımı son derece sağlıklı. Bilhassa metabolizmadan kaynaklanan hastalıklarda önemli rol oynayan kolesterol dengesi yağ yakımı ile olumlu etkileniyor. yağ yakımı sayesinde „kötü“ kolesterin olan LDL düşerken, „iyi“ kolesterin olan HDL oranı yükseliyor.

Yağ yakımı en iyi uzun süreli ve düşük yoğunluklu „aerobik“ sahadaki çalışma ile sağlanıyor. Dolayısıyla vücudu fazla zorlamadan çalışmayı mümkün kılan bisiklet sporu yağ yakımı için ideal. Özellikle spora yeni başlayanlarda asgarî 20-30 dakikalık, daha iyisi 45 dakika-1saatlik antrenmanlar yağ yakımını başlatmak için uygun. Özellikle fazla kiloya sahip insanlarda koşu sporunun eklemlere yaptığı baskı ve zorlayıcılığı göz önünde bulundurulduğunda bisikletin bu sahada ne kadar olumlu bir spor olduğu bir kere daha anlaşılır.

----- Eklemleri korumak için bisiklet -----

Çeşitli sporlar eklemlere oldukça büyük yük bindirebiliyorlar. Örneğin koşu sporunda pek çok insan dizlerinde ve ayak bileklerinde ağrılardan şikayet ediyor. Dolayısıyla yüksek kilolu grup için eklemleri zorlamayan sporlar önemli. Bu hal eklemlerin dairesel ve ritmik hareket ettikleri ve doğrudan güçle karşılaşmadıkları sporlarda mümkün. Çünkü bu sayede eklemleri koruyan kıkırdak dokusu en iyi şekilde beslenmesini sağlayabiliyor. Bu durum da özellikle vücut ağırlığının %70’inin sele, gidon ve pedallarla taşındığı bisiklette sağlanabiliyor. Buna ek olarak eklemlerin bisiklet sporunda yaptıkları dairesel hareket de kıkırdağa son derece faydalı. Bu sayede enerji ve diğer maddeler zorlanmadan difüzyon aracılığı ile kıkırdağa ulaşabiliyorlar. kıkırdak doğrudan damarlarla beslenmediği için bu şekilde beslenmesinin tek yolu bisiklet sporunda olduğu gibi dairesel hareketler vasıtasıyla. Dolayısıyla bisiklet özellikle belirli bir yaştan sonra eklemlere son derece faydalı.

----Sırtımızı korumak için bisiklet ----

Herşeyden önce bütün sporlarda olduğu gibi kas gelişimi sayesinde bisiklet de ağrıları azaltıcı bir etkiye sahip. Ayrıca kas sisteminin güçlenmesi sayesinde vücudun dengede tutulması da mümkün. Sırt jimnastiği ile beraber bisiklet sırt ağrılarını azaltıcı etki gösteriyor. Bisiklet üzerindeki durusun „sırt dostu“ bir şekilde ayarlanmasının, bacaklara olan açının büyük, yani selenin nispeten öne ve gidonun yukarı tutulması sayesinde sırta faydalı olduğu biliniyor. Ayrıca selenin ucunu bir miktar aşağı eğme sırta binen yükü azaltıyor. Bu esnada kas sistemi hafif gergin tutulması, ki darbeleri emebilsin. Çünkü kas sistemi aslında –bugünün amortisörlü bisikletlerinde de- en önemli süspansiyon öğemiz. Hafif öne eğik bir konumda alt sırt bölgesindeki kasları gererek bunların zaman içinde güçlenmesini ve omurgayı korumalarını sağlamak mümkün. Bunun yanında bacakların sürekli olarak yukarı aşağı çalışmaları sayesinde „segmental dengeleme“ denen olay, yani omurların teker teker dengede durmasını sağlamaya yarıyor. Özellikle bu kas grubu zor çalıştırılan bir grup olduğundan bu tarz pedal çevirirken oluşan yan etkilerle geliştirilmesi mümkün.

Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:21 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
19 Temmuz 2006       Mesaj #14
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

SPOR YARALANMALARI


MsXLabs.org

Nedeni:
Baldır kasların kramp girmesi yada spazmlara neden olacak derecede aşırı zorlanması.

Önlem:
Beslenme ile uygun Magnezyum alınması sorunlara karşı önlemlerden birisi olcaktır.

Bağ Zedelenmeleri



Nedeni
Eklemi doğal sınırları ötesinde harekete zorlayan herhangi bir kuvvet bağ zedelenmesine yol açabilir.

Özel Belirtiler
Etkilenen eklemde ağrı fonksiyon bozukluğu ve eklem içi kanamaya ve sıvı artışına bağlı olarak şişme.Bu durumlarda yapılacak ilk önlem soğuk (buz)uygulama yapılması.Ayrıca maruz kalmaması için bandajlama. ciddi durumda İlgili bir uzman hekime baş vurunuz. Sakatlığın ciddiyet derecesine bağlı olarak geçici bir süre için sportif aktivitelerden uzak kalınmalı.

Kasık Zorlanması



Nedeni:

Spora katılım öncesi yetersız ısınma ve gerdirme donucu uyluğun iç kısmındaki kas ve tendonların aşırı zorlanması

Özel Bulgular:
Uyluğun üst ve iç kısmında şiddetli gittikce artan ağrı

İlk Uygulamalar:
Etkilenen bölgeye 20 dakkika kadar buz uygulanır ve baskılı bandaj yapılır. Tedavi sonrası 3 gün içinde gerdirme-gevşetme egzersizlerine başlanabilir.Kasık ağrısı için hergün özel kremler uygulanır (eczanelerde bulunur)

Gerdirme-gevşetme egzersizleri ağrısız olarak yapılmaya başlandığında tedricen koşu içeren çalışmalara geçilebilir. Eğer ağrı hisedilirse egzersizlere devam edilmeli ve ara verilmelidir.Ayrıca önlemler için antreman ya da yarışmalar öncesinde uyluk ve kasık bölgesinde kasların uygun bir şekilde ısıtılması ve gerdirme egzersizlerinin yapılması önlem açısından önemlidir.

Diz Eklemleri Kıkırdak Zedelenmeleri


Nedeni:
Yerde sabit ve diz bükülü durumdayken iç ya da dış kuvvetlerin etkisiyle diz ekleminin zorlanması

Özel bulgular:
Dizin bükülme ve dönme hareketlerinde eklem bölgesinde ağrı duyulur.Ağrı nedeniyle dizin tam olarak gerilme pozisyonuna gelmesi hemen hemen imkansız

Yapılacak ilk uygulamalar:
Buz ile soğuk-baskılı bandaj yapılır ayrıca zaman kaybetmeden hekime başvurulmalıdır. Bu tip sakatlıklar genelikle operatör gerektiren durumlardandır.Tedavi sonrası uygun bir şekilde planlanmış kassalekzersiz programıyla dizin kuvvet desteği sağlanmalıdır. Düzenli olarak operasyondan 6 hafta sonra yumuşak bir zeminde hafif koşu antremanlara başlanabilir.

Kas Lifi Kopması (Yırtığı)



Nedeni:
Yetersiz kondüsyonlanma,antreman ve yarışmalar öncesi yetersiz ısınma ve gerdirme harekatleri.

Özel bulgular:
Egzersizlersırasında batıcı ya da kesici tipte ağrı. Genelikle damar dışına kan sızmasına bağlı olarak morarma görülebilir.

İlk uygulamalar:

En az 20 dakkika süreyle buz (soğuk)uygulama.ve 2-3 gün baskılı bandaj ve günde bir kaç kez (eczaneden) alacağınız kremle tedavi uygulanır. Sakatlığın ciddiyetine göre karar verilmek üzere, zedelenmeden 72 saat kadar sonra aktif hareketlere ve gerdirme egzersizlerine başlanabilir.

Egzersiz Sonrası Kas Sertliği,Yorgunluk



Nedeni
Uygun olmayan antrenman rejimi,kasların aşırı kulanımı, bazı minerallerin yetersizliği.

Özel bulgular:
Kısa süreli kas ağrıları ve yorgunluk

Önlem:
Yeterince Magnezyum alımına dikkat edilmeli.Antrenman planlamasında yüklenmelerin tedrici olarak artırılması prensibine dikkatle uyulmalıdır.

Kas Ezilmesi



Nedeni:
Sert bir cisim ya da sakatlanmaya yol açabilecek bir baskının kasta bölgesel olarak bir doku bütünlüğü bozukluğu yaratması.

Özel Bulgular:
Bazı durumlarda damar dışına sıvı sızmasına bağlı olarak morarma görülebilir. Tedavi sonrası ağrının şiddeti azaldığında egzersizlere başlanır.(Basamaklarda inip çıkma veya yüzme gibi).

Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:25 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
21 Temmuz 2006       Mesaj #15
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

M. pectoralis major: Elin karşı omuza değdirilmesini sağlar. (Sarılma, kucaklama hareketi)
M. serratus anterior: M. trapezius’la beraber kolun 1100’den yukarı kaldırılmasında rol oynar. Tek başına scapulayı dışa çeker.
M. pectoralis minor: Scapulaya protraksiyon ve depresyon hareketini yaptırır.
M. subclavius: Clavicula’yı stabilize eder, axiller damar-sinir paketini (a., a. axillaris) korur.
M. latissimus dorsi: Kola omuz ekleminde en kuvvetli extension, adduksiyon ve iç rotasyon yaptıran kastır.
M. serrutus posterior superior: Kaburgaları kaldırarak inspirasyona destek olur.
M. serratus posterior inferior: Kaburgaları deprese ederek ekspirasyona destek olur.M. levator costarium: Kaburgaları kaldırarak inspirasyona destek olur.
M. deltoideus (orta lifleri): Omuz ekleminde kolun en kuvvetli abdüktörüdür.
M. supraspinatus: Kolun ilk 15o’lik abduksiyonu, yani kolun ilk kalkma hareketini başlatır.
M. teres minor: Kola omuz ekleminde en kuvvetli dış rotasyon yaptıran kastır.
M. subscapularis: Rotatar cuff kaslarından tuberculum minore yapışan tek kastır. (Diğerleri tuberculum major humeride sonlanır.)
M. biceps brachii: Ön kola, dolayısıyla ele en kuvvetli supinasyon yaptırır.
M. brachialis: Ön kolun en kuvvetli fleksör kasıdır.
M. coracobrachialis: Koltuk altına birşey sıkıştırmaya yarar. N. musculocutaneus bu kası deler. Ön kol üzerinde etkisizdir.
M. triceps brachi: Ön kolun en kuvvetli ekstansör kastır.

M. pronator teres: N. medianus ön kola girerken bu kasın iki başı arasından geçer.
M. pronator quadratus: Ön kola pronasyon hareketini başlatan kastır.
M. palmaris longus: Karpal tünelden geçmeyen tek kastır. Aponevrosis palmarise tutunarak sonlanır.
M. flexor digitorum profondus: Epicondilus medialisten başlamaz. Distal falankslar üzerine sadece bu kas etkilidir.
M. brachioradialis: Ön kol arka grup kaslarından olup ve siniri n. radialis olup ön kola fleksiyon yaptıran tek kastır. Ayrıca supinasyondaki kola pronasyon, pronasyondaki kola supinasyon yaptırır.
M. supinator: N. radialis ön kola bu kası delerek girer. Ön kola supinasyon yaptırır.
M. adduktor pollicis: Baş parmak kaslarından olup n. ulnaris tarafından innervasyon sağlanan tek kastır.
M. interossei dorsales: II., III., IV., parmaklara abduksiyon yaptırır.
M. interossei palmares: II., IV., V. parmaklara adduksiyon ve ekstansiyon yaptırır.
M. gluteus maximus: Uyluğun en kuvvetli ekstansör kasıdır. Otururken kalkmada rol oynar.
M. gluteus medius: Uyluğun en kuvvetli abdüktör kasıdır. Sinirinin felcinde Trandelenburg arazı görülür.
M. priformis: Femurun torakanter major’unun en tepesine yapışır.
M. quadratus femoris: Uyluğun dış rotasyon yaptırıp, foramen ischiadicum minor’dan geçerek gluteal bölgeye gelir.
M. iliopsoas: Uyluğun en kuvvetli fleksör kasıdır. Farklı adlarla anılan iki başa sahiptir. (m. iliacus, m. psoas major) Yatar pozisyondan oturur pozisyona geçmede etkilidir.
M. sartorius: Hem uyluğa hemde bacağa fleksiyon yaptırır. Uyluğa dış, bacağa iç rotasyon yaptırır.
M. quadriceps femoris: Dört başlı kastır. İçlerinden M. rectus femoris kası bacağa ekstansiyon ilave olarak uyluğa fleksiyon yaptırır. Bacağın en kuvvetli ve tek ekstensör kasıdır.
M. pectineus: Canalis femoralisin karın bışluğuna bakan anulus femoralisi arkada bu yapı tarafından sınırlandırılır.
M. adduktor magnus: Uyluğun en kuvvetli adduktor kasıdır. Aynı zamanda dış rotasyon yaptıran tek adduktor kastır.


M. tibialis anterior: Ayağın en kuvvetli invertör (supinatör) kasıdır.
M. peroneus tertius: M. extansör digitorum longus’un bir parçasıdır. Bacak ön kompartman kasları arasında yer alıp ayağa dorsifleksiyon yaptırır.
M. peroneus longus: Ayağın en kuvvetli evertör (pronatör) kasıdır. Ayak kubbesinin çökmesini önler.
M. flexor hallucis longus: Bacak arka bölgesi derin kaslarının en büyüğüdür.
M. tibialis posterior: Ayağın medial longitudinal kemerini yukarıdan askıya alır. Ayak kubbesinin çökmesini önler.
M. orbicularis oculi: Göz kapaklarının sfinter kasıdır.
M. corrugator supercili: Kaşları birbirine yaklaştıır. (kaş çatan kas)


M. buccinator: Yanağın esas kasıdır.Üfleme, ıslık çalma, emme gibi fonksiyonlar görür. Ductus parotideus tarafından delinir. “Üfletici kas” da denir.
M. pterygoideus lateralis: Çiğnenme kaslarından çeneyi açan kastır.

M. obliquus inferior: Zinn halkasın’dan başlamayan (lakrimal kemikten başlar) gözü hareket ettiren tek kastır. Göze elevasyon, abduksiyon dışa rotasyon (ekstorsiyon) yaptırır.
M. genioglossus: Dilin “güvenlik kası” olarak bilinir. Dili öne çeker ve aşağıya bastırır.
M. bulbospongiosus: Miksiyonun son bölümünde kasılarak üretra içinde kalan idrarı boşaltır. Vaginusmustan sorumlu esas kastır.
M. ischiocavernosis: Penisin ereksiyon durumunu devam ettirir.
M. levator ani: Pelvis döşemesinin esas kasıdır.
M. cricothyroideus (m. anticus - TENSOR KAS): Plica vocalisi uzatarak daraltan ve plicayı geren tek kastır. Ayrıca n. laryngeus superior’dan innerve olur.
M. cricoarytenoideus posterior (m. posticus - ABDUKTOR KAS): Rima glottisi (mizma aralığı) genişleten tek kastır. Ses yarığını genişletir.
M. aryepiglotticus: M. arytenoideus obliquus’un devamı şeklinde uzanan bu kas gırtlak girişini kapatır.
M. epicranius’un pars frantalisi: Yüzde “hayret ifadesi” uyandıran kas

M. risorius: Gülmede rol aynayan kas (güldürücü kas)
M. trapezius: Sırttaki en yüzeysel kastır. “Barfiks kası” olarak bilinir.
M. stapedius: orta kulakta bulunan ve insan vücudundaki en küçük iskelet kasıdır. N. facialis tarafından inerve edilir., stapes kemikçiğinin aşırı titremesini ve iç kulağın yüksek sesler esnasında zedelenmesini önler. Paralizisinde “hiperakuzi” görülür, stapez kemiği daha labil olur.
M. tensor tympani: Orta kulaktır, n. trigeninusun n. mandibularis dalı tarafından inerve edilir, manibrium mallei’yi mediale çekerek membran tympaniyi gerer.
M. dilalator pupillae: Göze “midriasis” yaptırır. Sempatik inervasyona sahiptir.
M. sphichter pupillae: Göze “myosis” yaptırır.Parasempatik inervasyona sahipir.

M. ciliaris: Akomodasyon kasıdır. Kontrakte olunca suspensor ligamentler gevşer, lens küresel şekline döner, tersi durumda da lens genişler, incelir. Parasempatik inervasyona sahiptir.
Müller Kası: Göz kapağını kaldırır, sempatik inervasyona sahiptir. Göz kapağını kaldıran diğer bir kas olan m. levator palpebrea superior ise 3. kranial sinir tarafından inere edilir.

Son düzenleyen _Yağmur_; 11 Temmuz 2013 12:14 Sebep: kırık link
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
22 Temmuz 2006       Mesaj #16
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

----------AMİNO ASİTLER----------



Amino asitler kimyasal olarak popüler isimlendirilmeleriyle yapı blokları olup,vücutta protein üretirler. Bütün yaşayan canlıların yapılarını oluşturan proteinlerdir. Proteinler,insan vücudunda adale, bağlar, tendonlar, organlar, bezler, tırnaklar, saç, safra ve idrar hariç tüm vücut sıvılarının üretiminden direkt sorumludur. Proteinler kemiklerin büyüme ve gelişmesinde esas rol oynarlar. Enzimler,hormonlar ve genler işlevleri için proteinlere ihtiyaç duyarlar. Bunun neticesinde de protein eksikliği oluşur bu da zamanla daha ciddi bozukluklara yol açar.

Bunların eksiklikleri nasıl oluşur. Yani özetle denilebilir ki amino asitler olmaksızın vitamin ve mineraller vücutta görev yapamazlar. Amino asitlerin serbest formları en saf olan formlarıdır. Serbest formda amino asitler daha hızla absorbe olurlar. Bu beyaz kristalize formdaki amino asitler oda sıcaklığında stabildirler.180°C üzeri sıcaklıklarda dekompoze olurlar.

AMİNO ASİTLERİN ABC'Sİ ; Her bir amino asit spesifik bir fonksiyona sahip olup çeşitli hastalık semptomlarının gelişmeden önlenmesinde çok önemli ihtiyaçtırlar.

L - ALANİN : L-Alanin vücutta glukose metabolizmasında kullanılan amino asittir ve karbonhidratların yanarak vücut enerjisinin üretilmesinde yardımcıdır.

L- ARGININ :Vücutta adale oluşması ve yağların yakımıda yine L-Arginin varlığında gerçekleşir. L-Arginin ayni zamanda; kollagen üretiminde,siroz gibi karaciğer hastalıklarında faydalıdır.
Hamile ve emziklilerin L-Arginin kullanması sakıncalıdır.

L - ASPARAGIN : L-Asparagin,merkezi sinir sisteminin dengesinin muhafazası için gereklidir. Aşırı sinir ve asabiyet oluşumunu engeller.

L - ASPARTİK ASİT : Canlılık ve güç,kuvvet verdiği için yorgunluğa iyi gelir. Kronik yorgunluk aspartik asit seviyesinin düşüklüğüne bağlı olarak gelişen hücresel enerji eksikliğinin bir sonucudur. Bu amino asit ayni zamanda aşırı amonyağı vücuttan atarak karaciğeri korur. L-Aspartik asit diğer amino asitlerle birleşerek kandaki toksinleri absorbe ederek kanı temizleyen bir molekül oluştururlar. Ayni zamanda RNA/DNA üretimi için gerekli olan hücresel faaliyetlere yardımcı olur.

L - SITRULLIN : Enerji verir,immün sistemi canlandırır. L-Arginin'i metabolize eder ve canlı hücrelere zarar veren amonyağı detoksifiye eder.

L - SİSTEIN : L-Sistein vücuttaki toksin maddeleri temizler bu sayede hücreleri korur. Hücreleri radyasyonun zararlı etkilerinden korumasının yanı sıra beyin ve karaciğeri de sigara ve alkolün zararlarından korur. L-Sistein 'in respirator kanalda mukuz' u parçalama özelliği olduğundan genellikle bronşit,amfizem ve tüberküloz tedavisinde faydalıdır.

L - SİSTİN : Bu amino asit cerrahi operasyonlardan sonra yanık ve yaraların iyileşmesi için önemlidir. Bronşit gibi solunum sistemi hastalıklarının iyileşmesinde,beyaz kan hücrelerinin aktivitelerinin arttırılmasında faydalıdır. Pankreasın şeker ve nişasta asimilasyonu için ihtiyacı olan insülinin temininde yardımcı olur.

GAMA-AMINOBUTİRIK ASIT (GABA) : Beynin reseptör yanını doldurarak stres mesajlarının beyinin motor merkezine ulaşmasını önler. GABA merkezi sinir sisteminde nöron aktivitesini azaltarak nörotransmitter görevi görür.

L - GLUTAMIK ASIT : Bu amino asit kişilik bozukluklarının düzeltilmesine yardımcı olur. Glikoz yanında glutamik asit beyin yakıtı olarak kullanılabilen tek maddedir. Beyin glutamik asidi beyin hücre aktivitelerini düzenleyen bir maddeye dönüştürür.

L - GLUTAMINE : L-Glutamin alkolizm,şeker ihtiyacının giderilmesi,mental kabiliyet,erkeklerde impotens, yorgunluk, yaşlılık,şizofreni,mental gerilik,peptik ülser ve sindirim sisteminin sağlığı açısından insan bünyesine yardımcıdır. Beyinde glutamik asidi serebral fonksiyon için esas olan dönüşüme uğratarak ihtiyaç duyulan GABA miktarını yükseltir.

L-GLUTATHION : Vücudu sigara ve radyasyonun zararlı etkilerine karşı korur,kemoterapi ve X ışınlarının yan etkilerini azaltır. Alkol zehirlenmesine karşı savaşır. Bir metal ve ilaç detoksifiyanı olarak karaciğer ve kan bozukluklarının tedavisine yardımcı olur.

L-GLİSIN : Merkezi sinir sistemi fonksiyonları ve prostat sağlığı için gereklidir. Bu amino asid bipolar depresyon tedavisinde kullanılır. Bu amino asidin çok fazla olması durumunda glukozu metabolik zincirden çıkararak yorgunluğa sebep olur .Uygun miktarlarda olması durumunda ise daha fazla enerji üretir.

L-HİSTİDİN : L-Histidin büyüme ve dokuların onarımı,ülser,hiper asidite,sindirim ve mide özsuyu oluşumunda çok önemlidir. Allerji, romatoid artrit ve anemi tedavisinde,kırmızı ve beyaz kan hücrelerinin üretiminde ihtiyaç duyulur.

L-ISOLÖSİN : Kas dokusunda metabolize edilir. Daima lösin ve valin ile birlikte dengeli halde alınmalıdır. Eksikliğinde hipoglisemiye benzer semptomlar oluşur.

L-LÖSİN : L-Lösin yükselmiş olan kan şeker seviyesini düşürür. Daima isolösin ve valin ile birlikte dengeli bir şekilde alınmalıdır. Bu önemli amino asid kemiklerin,cilt ve kas dokusunun iyileşmesinde rol oynar.

L-LİSİN : L-Lisin bütün proteinlerin esansiyel yapı bloğu olarak çocuklarda büyüme ve kemik gelişimi için gereklidir. Yetişkinlerde kalsiyum absorbsiyonuna yardımcı olur ve azot dengesini muhafaza eder. Eksikliğinde enerji düşüklüğü,konsantrasyon yetersizliği, irritabilite, saç dökülmesi, anemi, büyüme gecikmesi ve cinsel fonksiyon bozuklukları oluşur.

L-METİONİN : Yağların parçalanmasına,karaciğer ve arterlerde yağ oluşumunun önlenmesine yardımcı olur. Bu amino asit sindirim sistemine yardımcı olur. Adale zayıflığını ve saç kırılmasını önler. Allerjik kimyasallara hassasiyetin giderilmesi ve osteoporosiste kullanılması faydalıdır.

L-ORNİTİN : L-Ornitin vücutta L-arginin ve L-karnitin ile birlikte aşırı yağı metabolize ederek büyüme hormonu salar. İmmün sistem ve karaciğer fonksiyonları için gereklidir. Bu amino asid ayrıca amonyağı detoksifiye eder.

L-FENİLALANİN : L-Fenilalanin sıklıkla depresyon tedavisinde kullanılır. Nörotransmitterleri üretir,bunlarda beyin tarafından norepinefrin üretiminde kullanılarak hafızaya,öğrenme kapsitesine ve zayıflamaya yardımcı olur. Merkezi sinir sistemindeki etkisinde dolayı bu amino asid depresyonu önler,migren,menstrual ve artrit ağrılarını azaltır. L-Fenilalanin anksite atakları çeken,yüksek tansiyonlu,fenilketonürili hamilelerde kullanılmamalıdır.

DL-FENİLALANİN : DL-Fenilalanin bilhassa artrit ağrılarının kontrolünde çok etkilidir. Bütün amino asidlerin oluşumunda temeldir. Mental dikkati yükseltir,iştahı azaltır,parkinson hastalığına iyi gelir. Hamileler,şeker hastaları ve yüksek tansiyonu olanlarda dikkatli kullanılmalıdır.

L-PROLİN : L-Prolin kollojen üretimine yardımcı olarak cildi düzeltir. Kıkırdakları,eklemleri, tendonları ve kalp kaslarını güçlendirir.

L-SERİN : L-Serin yağ ve yağ asidi metabolizması,kas gelişimi ve immün sistemi için varlığı önemlidir. Ayrıca immünoglubulinlerin ve antibadilerin üretimine yardımcı olur.

L-TAURİN : L-Taurin yüksek konsantrasyonlarda kalp adalesi,beyaz kan hücreleri,iskelet adaleleri ve merkezi sinir sisteminde bulunur. Bu amino asid yağ sindiriminde,kalp bozukluklarında, hipoglisemi, aterosklerosis, ödem ve, hiper tansiyonda faydalıdır.

L-TREONİN : L-Treonin kalp,merkezi sinir sistemi ve iskelet kaslarında vardır. Bu önemli amino asid epileptik atakların kontrolünde kullanılır.

L-TRİPTOFAN : L-Triptofan insan davranışlarını stabilize eder. Seratonin üretiminde kullanılır. Seratonin sinir impulslarını bir hücreden diğer hücreye ileten nörotransmitter olup normal uyku için gereklidir. Hiper aktiviteyi agresif çocukların kontrolünde kullanılır. Kalbe iyi gelir. Kilo kontrolüne yardımcı olur. Vitamin B-6 üretimi için gerekli olan büyüme hormonlarının salınmasında faydalıdır.

L- TİROSİNE : Tirosin eksikliğinde hipotiroidizm oluşur. Konsantrasyonu düzeltir,iştahı bastırır ve vücut yağlarını azaltır. Karaciğerde fenilalaninin parçalanması ile ilgilidir. L-Tirosin, L-fenialaninden üretilebilir. Tirosin eksikliğinde norepinefrin üretimi azaldığından depresyon ve davranış bozuklukları oluşur.

L-VALİN : L-Valin stimülan etkilere sahip olup eksikliğinde vücutta negatif hidrojen dengesi oluşur. Valin, lösin ve isolösin ile birlikte daha iyi adale metabolizması,doku onarımı ve azot dengesi temini için kullanılır.

L-KARNİTİN : Uzun zincirli yağlı asidlerin taşınmasına yardımcı olur. Bu amino asid yağ oluşumunu önleyerek kilo vermeye yardımcı olur,kalp krizi riskini azaltır,atletik kabiliyeti geliştirir. Bilhassa vejeteryanların diyetlerinde kafi miktarda Lisine olmadığından L-Karnitin eksikliği oluşur.
Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:29
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
26 Temmuz 2006       Mesaj #17
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

VÜCUT GELISTIRME SPORU'NUN, ENGEL OLDUĞU HASTALIKLAR


MsXLabs.org
  • Osteoporoz-Kemik erimesi
  • Arthritis-Eklem iltihabi
  • Stress-Ruhi ve zihinsel hastaliklar
  • Dolasim rahatsizlklari
  • Kalp rahatsizliklari
    Organ ve kas zayifligi
  • Kismi iktidarsizlik
  • Postür (durus) bozukluklari
  • Kanser ve seker hastaliklari

VÜCUT GELISTIRME SPORU'NUN YARARLARI

  • Kaslari mükemmel derecede çalistirir, kuvvetlendirir, gelistirir ve estetik kazandirir
    Her yasta, her yerde, her zaman yapilabildiginden çalisma olanaklari fazla olup, kendi kendine de çalisilabilinir
  • Hareketsizligi önler
  • Kas yogunlugunu artirarak metabolik hizi yükselttiginden vücut yaglarinin daha fazla yakilmasina yardimci olur
  • Kan dolasimini düzenleyerek damarlar ve kalbin daha saglikli çalismasini saglar
  • Gögüs kafesinin genislemesine yardimci olarak daha iyi bir görünüm ve daha saglikli solunum kapasitesi kazandirir
  • Kondisyon çalismalarinin en önemli bölümünü olusturur ve bütün spor branslarina temel nitelikler kazandirir
  • Vücut hakimiyeti, denge ve konsantrasyonu artirir
  • Kötü aliskanliklardan korur veya birakilmasini saglar
  • Gelisme çaginda boy uzamasina, ileri yaslarda ise çesitli hastaliklarin önlenmesine yardimci olur
  • Durus bozukluklarini giderme veya herhangi bir kaza sonrasi rehabilitasyon çalismalarina yardimci olur
Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:29 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
28 Temmuz 2006       Mesaj #18
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

MEKİK HAREKETİ VE İPUÇLARI


MsXLabs.org

Televizyonları izlerseniz size sık sık mekik makineleri reklamlarının yapıldığını görürsünüz.Çok kuvvetli karın kasları kasları ve çok zarif görünümlü bil bel garantisi verirler.Üstelik sürede vermezler .Yapar yapmaz Tv deki mankenin şekline kavuşacağınızı zannedersiniz.Çoğu sıradan insan aldanıp Makineyi alır yapmaya başlarsınız aylar geçer ancak aynı şekilde kaldığını görür ve aleti bodrumuna atar.

Tabi ki bunlardan bazıları düzenli çalışırsanız bel kaslarınızda ve göbeğinizde olumlu değişmelere neden olabilirler.Mekik hareketini daha düzenli yapmanızı sağlarlar. Ancak asla mucize yaratmazlar.

Unutmayın siz mekik hareketini hiç bir alet kullanmadan kuralına uygun olarak yaparsanız sağlayacağı tüm faydaları elde edersiniz.Mekik için hiç bir yardımcı alete gerek yoktur.Hele bir sporcunun tabi vücut organlarını kullanmak yerine alet kullanması kadar saçma bir şey olamaz.

İşte size mükemmel mekik hareketi için ipuçları:
  • *Sırt üstü uzanınız.Uzandığınız satıh düz ve yumuşak olmalıdır.İnce yer minderleri veya tatami minderi olabilir.
  • *Dizlerinizi 90° olacak şekilde bükünüz.
  • *Ayak tabanlarınız topuklardan parmak uçlarına kadar tamamen yere temas etmelidir.Tabi ki bu ayak tabanları yere sabitlenmeyecektir.Vücut yukarı kaldırılırken ayak tabanları da yerden kesilmemek şartı ile diz karına doğru çekilecek bu şekilde beli büken kasların çalışması azami derecede sağlanacaktır.
  • *Bacaklarınız birbirine bitişik şekilde durmalıdır.
  • *Ellerinizin pozisyonunu gücünüze veya profesyonelliğinize göre siz seçiniz.Yani kolaydan zora doğru gidiniz.
  • İlk başlangıçta acemi iseniz elleri yana sarkıtınız ve gerekirse destek alınız. Daha profesyonel olunca elleri göğsünüzün önüne çapraz bağlayarak mekik yapınız ki en zor ve verimli mekik hareketi bu şekildir.Karın kaslarınız kuvvetlenince elleri başın arkasına çapraz kapatarak mekik yapınız.Yani her el zıt omuza temas edecek şekilde olmalıdır.Ancak bu anda eller baştan tutulmamalıdır.
  • *Parmaklarınızı başın arkasında çapraz dolamayınız.Çünkü başınızı öne doğru aşırı itebilir ve boyun incinmesine neden olursunuz.Ellerinizin hiç bir şekilde başa müdahalesi olmamalıdır.Zaten başınızı öne iterek kalkma hareketi yaparsanız karın kasları son derece az çalışmış olurlar.Unutmayın vücut sadece karın kasları ve omur yardımıyla kalkacaktır.
  • *Her mekik hareketi son derece yavaş tempoda başlamalıdır ve yavaş yapılmalıdır.Sadece karın kaslarınızın çalışmasına odaklanın.Gözlerinizi kapatın ve karı kaslarının sertleşmesini ve kısalmasını hayal edin
  • *Karın kasları kasılırken ve kendinizi kaldırırken nefes verin.Bu şekilde derindeki kasların çalışması sağlanabilir.Eğer bu esnada nefes alırsanız karnınız dışarı fırlar ve bir kemer meydana gelir arka kısmınızın da fazla zorlanmasına neden olur.
  • *Yukarı kalkarken yerden 20-30 cm kadar yükselince yarı pozisyonda durunuz.Bu pozisyonda karın kasları kasılır.Bu pozisyonda kısa bir süre durunuz ve tekrar yavaşça yere ininiz.Karın kaslarınız yorulunca kendinizi tam yukarı kaldıramazsanız bu şekilde yapabileceğiniz kadar yükseğe kalkarak yere inebilirsiniz.Yani mekik hareketinde kendinizi çok zorlamanıza gerek yoktur.
  • *Başlama pozisyonuna geri dönünce yavaşça sırtınızı ve başınızı döşemeye koyunuz.Karın kaslarınızı gene gergin tutarak ikinci harekete başlayınız.Yani karın kaslarınızı hiçbir zaman gevşetmeyiniz.
  • *Diğer bir mekik hareketi ise elleri yanlara açarak çapraz mekik hareketidir.Yani vücut kaldırırken sak kolla birlikte vücut sola dönerek kalkar ve geri gelir yine sol kolla sağa doğru kıvrılarak kalkar ve tekrar geri gelir.
  • *Çünkü Abdominal (karın ) kasları ufak kaslardır ve gurup halinde çalışsa bile çok az miktarda kalori harcarlar.Hızlı bir yürüyüş veya hafif koşu bile kat kat fazla enerji gerektirir.Bu nedenle mekik hareketinde vücut yağları kolay kolay harcanmaz.Bunu sağlamak için mekik hareketine yağların belin sırtın kolların vs tüm organların hareket halinde katılmaları gerekir.

Mekik hareketinin zararlarından korunmak:
Karın kaslarını mekik hareketi ile kuvvetlendirmek çok dikkat ve iyi bir teknik ister. Mekik hareketinin verimli olması için tüm gövdenin uzanır vaziyette iken sadece karın kas gurupları ile yukarı kaldırabilmek ve 45 derece açı ile bükülmüş ayak dizlerine kadar deydirebilmek gerekir.Burada dizlerin bükülmesi kalça kaslarının fleksiyonunu (kasılmasını ) nötralize etmek içindir bu şekilde dizler büküldüğünde sadece karın kaslarının çalışması sağlanır. Ayakların düzgün bir şekilde uzatılması sonucu mekik yapıldığı anda sadece karın kasları değil çok daha fazla kas gurubu çalışarak beden yerden kaldırılır .Bu da karın kaslarına az iş düşecek demektir.Mekikten amaç ise karın kaslarının kuvvetlenmesi olduğundan hatalı iş yapılmış olur.
Yine vücudun yukarı kaldırılması son derece düzgün olmalıdır.Eğer vücut yukarı kaldırılırken kalça bükülür veya omuzlar sağa sola yatarsa mekik hareketinden istenilen verim asla alınamaz.
Buna İlaveten mekik hareketi çok hızlı ve hareketli yapılırsa dizler bükülsün veya bükülmesin karın kaslarınız çok fazla çalışmaz. Bu nedenle mekik hareketinin son derece yavaş olarak ve düzgün yapılmalıdır.

Mekik hareketi arka bel kemiğiniz için zararlıda olabilir.Özellikle ayaklarınız düzgün uzatılarak ayak parmaklarınız kendinize doğru zorlanarak çekildiği pozisyonlarda mekik hareketini kurallı yapmak gerekir.

Kıvrılarak yapılan mekik hareketleri ( yani sağ kol dirseğinin sol diz üzerine gelecek şekilde veya sol kol dirseğinin sak diz üzerine gelecek şekilde yapılan mekik) ise son derece gereksiz hareketler olduğu gibi arka bel kemerinizde aşırı derecede kıvrılma meydana getirdiğinden incinmelere de neden olabilir.
Mekik hareketi yapıldığında bel kemerinde en ufak bir acı ve zorlama olmamalıdır.En ufak bir acı hissinde bile mekik hareketi bırakılmalıdır.Bazı sporcularımızın 50-100 kere aşırı zorlayarak ve nefes nefese kalacak şekilde, bellerini inciterek mekik çekmeleri kadar saçma ve gereksiz bir antrenman olamaz.
Son düzenleyen _Yağmur_; 9 Haziran 2016 12:36 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
4 Ağustos 2006       Mesaj #19
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

PROTEİN ALIMI ve VÜCUT GELİŞTİRMEDE UYGULANMASI GEREKEN KURALLAR

MsXLabs.org

Protein gereksinimi

Sporcular genelde performanslarını artırmak ve kas gelişimini sağlamak için fazla miktarlarda protein tüketmek eğilimindedirler. Yapılan bilimsel araştırmalar günlük gereksinimin üzerinde protein alınmasının performansı artırmadığı gibi sağlık sorunlarına yol açtığını da göstermiştir.

Günlük protein gereksinimi vücut yapısına göre ve bazı özel durumlara göre değişiklikler gösterebilir. Sağlıklı bir kişinin günlük gereksinimi kilogram başına 0.8 - 1.2 gram kadardır. Hastalık durumlarında, çocuklarda, büyüme çağlarında ve spor yapan insanlarda bu oran artmaktadır. Sporcularda protein kullanımının spor yapmayanlara göre artması, proteinin zaman zaman enerji temininde kullanılmasından, sportif yüklenmelerde yıkımın artmasından ve vücut kitlesinde artışın hedeflenmesinden ileri gelmektedir. Gereksinimi egzersizin tipi, çalışma süresi ve yoğunluğu ile yapılan sporun özelliği de değiştirebilmektedir.

Kuvvet sporlarında (halter, gülle, çekiç vb.) 2.0 - 2.3 g / kg /günde, diğer spor dallarında 1.5 - 2.0 g / kg / günde, protein alımı gereksinimi karşılamaktadır. Diğer bir deyişle günlük enerji gereksinimin % 12 - 20'si proteinden karşılanması yeterli olmaktadır. Bir günde ek olarak verilecek 10 gram kadar protein, antrenman yapmak koşulu ile kas gelişimi için yeterli olmaktadır. Vücutta proteinin yapım ve yıkımı denge halindedir. Diyetle alınan proteinler sindirim sırasında amino asitlere parçalanarak emilirler ve vücutta bir havuzda depolanırlar. Ancak proteinin vücutta depolanma oranı karbonhidrat ve yağlardan çok daha düşüktür. Diyetle alınan enerji ve proteinler ihtiyaçtan fazla ise, fazla amino asitler karaciğerde yağ ve karbonhidrat yapımında kullanılır ve depo edilir. Diyetle alınan protein yetersiz ise vücut amino asit havuzu için gerekli olan düzey vücut proteinlerinin yıkımı ile yerine konur. Enerji alımının yetersiz olması halinde ise amino asit havuzu önemli bir enerji kaynağı oluşturur. Enerji temininde depodan kullanılan protein ve amino asitler diyetle yerine konulmaktadır. Diyetle alınan protein gerektiğinde vücut proteinlerinin yapımında kullanılmaktadır. Yeterli enerji alımı ile bu protein deposu da korunmaktadır. Enerji elde etmek için amino asit ve proteinlerin yıkımı artarsa denge bozulmaktadır. Egzersizlerde vücuttaki protein yıkım oramda artmaktadır. Alınan toplam enerji miktarı gereksinim üzerinde ise protein yetersizde alınmış olsa enerji ihtiyacı için protein yıkımı azalacağından amino asit dengesi bozulmayacaktır. Enerji alımı yetersiz olduğunda ise alınan protein enerji elde etmek için kullanılacağından diyetteki protein miktarı yeterli de olsa amino asit dengesi bozulmaktadır. Vücutta protein depolamada yüksek protein alımından çok, düşük protein alımı daha etkili olmaktadır.

Aşırı protein tüketimi kas gelişimini olumsuz yönde etkilemektedir. Diyetle yeterince protein alınamadığı durumlarda (kilo sorunu olan halter, ***s, güreş, judo gibi siklet sporlarında, yoğun antrenman dönemlerinde, iştahsızlık çeken sporcularda) hazır protein tozu da kullanılabilir. Ancak günlük diyete ek olarak alınan bu hazır protein miktarı günlük gereksinim içinde kalmalıdır.

Halter sporu yapan 70 kg. ağırlığında bir erkek sporcuyu örnek verecek olursak; bu sporcunun günlük protein gereksinimi 70 kg. x 2.3 g / kg. /günde = 161 gram kadardır. 120 gramını günlük diyetinden karşıladığını düşünürsek, dışardan hazır olarak protein tozu veya başka şekilde alacağı protein miktarı 41 gram kadar olmalıdır.

Protein yetersizliği

Protein yetersizliği günlük diyetle alınan proteinin miktar ve kalite yönünden gereksinimi karşılamamasından oluşur, nedenler arasında ekonomik koşulların zayıf olması, dengesiz beslenme, bazı hastalıklar (emilim bozuklukları, böbrek ve karaciğer hastalıkları vb.) sayılabilir.

Uzun süreli yetersizliklerde vücut kendi dokularındaki proteini kullanmak zorunda kalır. Büyüme yavaşlar ve durur, vücut ağırlığı azalır, halsizlik, anemi ve ödem (şişlik) oluşur. Antikor yapımı azaldığı için hastalıklara karşı direnç azalır, iyileşme geç olur. Demir, kalsiyum ve A vitamini gibi besin öğelerinin kullanımı azalır.

Protein fazlalığı

Gereksinimden fazla alınan proteinin metabolizması sonucunda fazla miktarda artık ürün azot oluşacağından karaciğer ve böbreklere fazla yük biner, böbrek taşlarına, kemik bozukluklarına (osteoporozis) neden olabilir. Artık ürünler idrarla üre halinde dışarı atıldıklarında beraberinde su ve potasyum, kalsiyum, magnezyum gibi mineral kayıpları oluşturabilir. Vücutta kullanılmayan proteinin fazlası yağa dönüşür ve istenmeyen kilolara neden olur. Dönüşüm esnasında gereksiz enerji harcaması meydana gelir. Proteinin yetersizliği de, fazlalığı da sporcunun performansını olumsuz yönde etkiler.

Vücut geliştirme kuralları

  • Başlangıç programında günaşırı spor yapın.
  • İleri seviyedeki programlarda haftada en az 2 gün dinlenin.
  • Egzersizleri yaparken en az 2 saatlik aç olmanız gerekir.
  • Vücudunuzun susuz kalmaması için egzersizden 1 saat önce 500cc, egzersiz boyunca 500cc ve egzersizden hemen sonra 500cc su içiniz.(meyve suyu da olabilir)
  • Glikojen depolarınızı kısa sürede doldurabilmek için egzersizden hemen sonra meyve suyu gibi basit karbonhidrat içeren sıvı tüketiniz.
  • Egzersizden önce en az 10 dakika ısınma ve egzersizden sonra da soğuma egzersizleri yapın.
  • Hareketleri yaparken acele etmeyin,iyi konsantre olun, doğru bir şekilde uyguladığınıza emin olun.
  • Eğer kilo probleminiz versa her gün egzersizden sonra yarım saat koşu, bisiklet ya da tempolu yürüme yapın.
  • Hareketleri uygulama esnasında doğru nefes alıp verdiğinize dikkat edin(kuvvet uygularken nefes verme, geri çekerken nefes alma şeklinde).
  • Çok ağır kilolarla çalışmaya başlamayın, aksi halde kısa sürede sakatlanır ve ömür boyu vücut geliştirme sporundan mahrum kalırsınız.
  • Kesinlikle hiçbir doping maddesi kullanmayın, aksi halde güzel bir vücudunuz olur ancak kişiliğinizi kaybedersiniz(Doping maddeleri beyni etkilemektedir).
  • Gereksiz yere kemer kullanmayın.
  • Eğer kaslarınızda ağrı ve acıma hissi varsa o gün o bölgeyi çalıştırmayın.
  • Egzersiz esnasında şiddetli bir ağrı hissederseniz derhal çalışmayı bırakın ve ağrıyan bölgenize buz uygulayın.
  • Normal bir insanın günde 0.8__1.2 gr/kg protein ihtiyacı vardır..
  • Güç antrenmanları yapan şahıslarda bu miktar 2__2.5 gr/kg arası olur..
  • Antrenman esnasında aşırı su tüketmeyin,mideniz şişer.
  • 45 dakikadan uzun süren antrenmanlarda elektrolikit takviyesi hoş olacaktır.. (powerade vb.)
  • Bacak idmanlarından önce yapılan açma_germe hareketleri bacaklarınızın kütük niteliğini kazanmasını engeller,kütükleşmiş ise eski esnekliğine yaklaşır..
  • Antrenman sonrası yapılan açma_germe hareketleri ile kaslar arasında ortaya çıkan laktik asit dağıtılabilir..Buna bağlı yorgunluklar ve olası uykusuzluk problemlerini engeller..
Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:30 Sebep: sayfa düzeni
kamyon - avatarı
kamyon
Kayıtlı Üye
5 Ağustos 2006       Mesaj #20
kamyon - avatarı
Kayıtlı Üye

CREATİNE(ENERJİ ve GÜÇ)


MsXLabs.org

Çoğu sporcular "kazanma her şeydir" diye düşünürler ve rakiplerine üstünlük kurabilmek için büyük dozlarda ilave besleyiciler alırlar.
Creatine son derece popüler spor suplementidir.Çoğu yetişkinler sporcular ve hatta çocuklar ve gençler bile güçlerini arttırmak ve spor performanslarını arttırmak için bu enerji verici ek besinleri alırlar.

Creatine tabletleri vücuda daha güçlü ve uzun çalışabilme imkanı sunar. A.B.D. 'de profesyonel basketbol oyuncularının % 87 'si , beyzbol oyuncularırnın % 78 'i ve futbol oyuncularının % 87 'si Creatine ' i aktif olarak kullanmaktadır.

Fiziksel güç ve enerjinin başarıya ulaşması için Creatine tabletleri kullanılır.Çoğu sporcu bu tabletlerin kendilerine patlayıcı bir güç sağladığına inanır

Creatine and creatine tabletleri:

Creatin kasların işlev görmesi için gerekli olan enerjinin kaynağıdır.Creatine, kimyasal ismiyle ''methylguanidoacetic acid'', vücut tarafından doğal olarak kasların içinde üretilir.Vücut kendi ihtiyacı olan Creatini karaciğer , böbrek ve pankreastada üretir.Yine vucut bu Creatinini eksersiz yapacağınız zaman lazım olacağı için kaslarda depo eder.Fazlası beyne ,kalbe ve diğer dokulara gider. Yani insanlar kaslarındaki depo edilmin Creatin miktarına göre enerjiktirler.Kaslarınızda Creatin miktarı fazla ise çok yorulmaz daha dayanıklı ve güçlü olursunuz.

Kaslar kullanıldığı zaman ATP adlı kimyasal, daha basit yapıları olan ADP ve inorganik fostofa ayrılır. ATP 'nin ADP 'ye dönüşüm süreci kaslara güç veren bir enerjiyi ortaya çıkarır. Sorun şuradadır; en güçlü zamanlarda kaslar sadece 15-20 sn yetecek seviyede ADP 'ye sahiptir. İşte burada CREATİNE devreye girer.

CREATİNE, ADP'yi ATP'ye yenileyerek dönüştürür. Yani, vücutta ne kadar fazla ADP varsa, kaslarında o kadar enerjisi vardır. Kısaca vücudun çalışma direncini artırır.

Şu bir gerçek ki; vücuttaki kasların Creatine arzı sonsuz değildir. Ortalama olarak, insanlarda her bir kilo kas içinde 3, 5-4 gram creatine vardır. Önce Creatine çalışmalı ki sizde çalışabilesiniz. Bir sonraki çalışmaya devam edebilmek için kaslarınızı dinlendirmelisiniz.Vücudunuz her kilogram için 5 grama kadar creatin'i muhafaza edebilir.

Creatin tabletleri:


İşte dışarıdan Creatin tableti ile Cratinin miktarı arttırılarak (5 yerine 7-8 gram) vücudun güç kapasitesi arttırılmaya çalışılır.bu şekilde ek %20 güç ,performans ve dayanıklılık şı sağlandığı söylenir.Tabiki bu tabletlere kişilerin tepkisi farklıdır.Kaslarında zaten yeterli Creatin depolamış ve ve et balık gibi creatin içeren bol gıdalarla beslenmiş iseniz bu tabletlerin net bir faydasını göremezsiniz.

Çünkü diyetinizde et veya balık varsa bol creatin alıyorsunuz demektir.Yani Et ve Balık creatin bakımından çok zengindir yani en çok enerji verici besinlerdir.İyi beslenen birinin ek Creatin almasına gerek kalmaz.Vücudun ürettiği ve tabi besinlerden elde edilen kendisine yeter ve artar bile.Vejeteryanlarda (sadece sebze ve meyve ile beslenen ve et yemeyenlerde) creatin noksanlığı göze çarpar ve spor yaşantıları olumsuz etkilenir.

Bilinmeyen sağlık riskleri:

Doktorlar halen bu enerji vericilerin faydaları ve riskleri üzerinde çalışma halindedirler.Bu enerji vericilerin (Creatin suplementleri) uzun vadeli sonuçlarını ve vücutta yapabilecekleri harabiyetleri tam olarak kestirememektedirler.

Çünkü bilinmeyen çok sağlık riskleri vardır.Misal olarak hamile anneler veya süt veren annelere kesinlikle kullanması yasak olan bu ilave eklerin çocuklardaki ve 18 yaş altı ergenler üzerinde de riskleri olabileceği kesindir.

Yine Böbrek hastalarının bu Creatin suplementlerini kullanmaları yasaktır.
Sizde bir sporcu olarak yaşınız veya sağlık probleminiz ne olursa olsun asla doktor kontrolü veya tavsiyesi olmadan Cretin suplementlerini (enerji verici ilave ekler) almayınız.

Yan etkiler:

Creatin suplementleri alan kişilerin vücutlarında kasların su tutması yüzünden kilo artışı meydana gelmiş gibi görünür.Uzun vadeli kullanışlarında kas krampları, su kaybı, ishal mide bulantısı ve geçici felçler oluştuğu gözlenmiştir.

Bu cratin suplementlerinin özellikle su kaybederek kilo düşme durumunda olan sporcular tarafından kullanımları son derece yanlıştır ve tehlikeli olabilir.

Creatin suplementlerinin kalp, beyin, böbrek karaciğer ve diğer hayati organlardaki etkileri tam olarak araştırılmış değildir.

Yine buların diğer ilaçlar ve vitaminlerle kombine kullanıldığındaki oluşabilecek sinerjik (olumlu veya olumsuz etkilerdeki artış) yine bilinmemektedir.

Tıp uzmanları Cratin tabletlerinin hastalıklar üzerindeki olumlu veya olumsuz etkilerini tam olarak bilmemektedirler ve araştırma devresindedirler.

Sporcuların bu tabletlere rağbeti tavsiye edilmez.Tabi yoldan et , balık vs gibi creatinden zengin gıdalarla beslenilmesi ve vücudun kendi tabi sınırlarının zorlanması güçün antrenman ile artırılması en tabi olan yoldur.

Son düzenleyen _Yağmur_; 20 Haziran 2017 15:31 Sebep: sayfa düzeni

Benzer Konular

5 Eylül 2015 / blackwolf53 Soru-Cevap
20 Haziran 2017 / woltka1001 Tıp Bilimleri
17 Şubat 2014 / TRuGass Tıp Bilimleri