Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 22

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.951 Cevap: 357
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
25 Mayıs 2006       Mesaj #211
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ertesi sabah aynada hos olmayan görüntülerle karsilasmak istemiyorsaniz bir gece önceden almaniz gereken birkaç basit önlem var.
Beslenme: Alkollü içeceklerden ve tuzlu gidalardan uzak durun.
Sponsorlu Bağlantılar
Uyku: En az yedi saat deliksiz uyuyun.
Bakim: Yatmadan önce göz çevrenize nemlendirici krem sürmeyin. Bunun yerine jel kullanin. Jelli kremler, göz çevresini rahatlatir ve sikilastirir. Hatta, daha iyi bir sonuç elde etmek istiyorsaniz göz jelinizi buzdolabinda iyice soguttuktan sonra kullanin. Bu her zamankinden daha ferah bir his yaratir.

TAVSIYELER
Tüm bunlara ragmen sabah sis gözlerle uyandiysaniz, üzülmeyin kisa zamanda eski hale gelebilmeniz bir kaç ipucu:
Çig patatesi yuvarlak dilimler halinde kesin. Gözlerinizin üzerine birer tane yerlestirip 10-20 dakika arasi tutun. Bunun disinda antioksidan içeren kremler de sislerin inmesine yardimci olacaktir.
Sorununuz kroniklestiyse, yani ne yaparsaniz yapin sis gözlerle uyanmaktan kurtulamiyorsaniz kardiyovasküler egzersizler yapmalisiniz. Yürüyüs, kosu, aerobik ve bisiklet bunlarin baslicalari. Bu hareketler, vücutta ödeme yol açan tuz ve toksinlerin atilmasini saglar ve sadece göz altlarinizdaki degil, tüm vücudunuzdaki sisliklerin giderilmesine yardimci olur.
Sisliklerin inmesini beklemek için fazla zamaniniz yoksa, bir parça buzu göz çevrenizde hafif hafif gezdirin. Bundan daha etkili bir diger metot ise, içine soguk su ve buz küpleri doldurdugunuz bir naylon torbayi yüzünüze kapatip dayanabileceginiz kadar beklemek. Ise yaradigini göreceksiniz.
Bu uygulamalarin hiçbiri ise yaramiyorsa, tek çare var: Sislikleri makyajla kamufle etmek. Teninizin rengindeki kapaticiyi elmacik kemiklerinize kadar olan genis bölgeye ince bir katman halinde sürün. Farinizi koyu renklerden seçin. Bordo, koyu gri ya da koyu pembe olabilir örnegin. Koyu renk bir rimeli, sadece üst kirpiklerinizin en ucuna dogru sürün. Alt gözkapaginizdaki kirpiklere rimel sürmek dikkatleri bu noktaya çekeceginden sislikler ortaya çikar.Msn Tongue

Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #212
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Kadınlarda Ağız ve Diş Sağlığı
Kadınlarda ağız-diş sağlığı yaşamlarının çeşitli dönemlerinde özel ilgi ister. Kadınlarda puberte (ergenlik) , menstrüasyon, hamilelik, emzirme ve menapoz gibi farklı dönemlerde, seks hormonlarındaki seviye değişimleri direkt olarak, ağız diş sağlığıyla ilgilidir. Ayrıca, kadınlar temporamandibuler eklem (çene eklemi) ve Myofacial (kassal yüz ağrıları) ağrılara, yeme bozukluklarına, Sjorgen Sendromuna (kuru ağız) daha eğilimlidir.
Sponsorlu Bağlantılar

ERGENLİK :

Bu dönemdeki hormonal salgılama (özellikle adet kanamaları döneminde) dişetlerinde şişmeye sebep olabilir. Herpes virüsünün sebep olduğu lezyonlar (aft gibi) ve ülserler oluşabilir. Ekşi, asitli gıdalarda dişetlerinde hassasiyet yapabilir. Dişlerine yeterli özeni göstermekte pek başarılı olamazlar. Çürüklerin ve basit dişeti iltihaplarının çok sık görüldüğü bir dönemdir

Kadınlarda ağız-diş sağlığı yaşamlarının çeşitli dönemlerinde özel ilgi ister. Kadınlarda puberte (ergenlik) , menstrüasyon, hamilelik, emzirme ve menapoz gibi farklı dönemlerde, seks hormonlarındaki seviye değişimleri direkt olarak, ağız diş sağlığıyla ilgilidir. Ayrıca, kadınlar temporamandibuler eklem (çene eklemi) ve Myofacial (kassal yüz ağrıları) ağrılara, yeme bozukluklarına, Sjorgen Sendromuna (kuru ağız) daha eğilimlidir.

ERGENLİK :

Bu dönemdeki hormonal salgılama (özellikle adet kanamaları döneminde) dişetlerinde şişmeye sebep olabilir. Herpes virüsünün sebep olduğu lezyonlar (aft gibi) ve ülserler oluşabilir. Ekşi, asitli gıdalarda dişetlerinde hassasiyet yapabilir. Dişlerine yeterli özeni göstermekte pek başarılı olamazlar. Çürüklerin ve basit dişeti iltihaplarının çok sık görüldüğü bir dönemdir
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #213
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kendi Manikürünüzü Kendiniz Yapın
Tırnaklarınızın uzun olmasınıda,kısa olmasınıda tercih etseniz bile küçük bilgiler halinde cok güzel gözükebilir...

1- Ellerinizi yıkayın ve kurulayın.
2- Cift taraflı bir zımpara törpü kallanarak,yumusak darbelerle tırnaklarınzı törpüleyin. Tırnaklarızınızı zayıflatabileceginden tırnak köşelerini törpülemekten cekinin.
3-Tırnaklarınızı şekillendirmeye başlayın. En popüler şekil ovaldir. Fakat siz el ve parmak şekillerinize göre en uygununu seçin.
4- Başarılı olup omadığınızı öğrenmek için test edin. Eski bir ince corap üzerinde gezdirin. Eger coraba takılmıyorsa basarılısınız.
5- Tırnaklarınızın çevresindeki deriye yumusatıcı (nemlendirici) uygulayın ve 4-5 dakika bekleyin.
6-Ellerinizi bir kap sıcak suyun icinde 10 dakika bekletip iyice ıslanmalarını sağlayın..
7- Tırnak çevrenizdeki ölü deriyi geriye dogru itin. Bu size acı vermemeli. Şeytan tırnaklarınız çıkmışsa onları dikkatlice kesin.
8- El losyonu uygulayın ve bir elinizin baş parmagıyla diğer elinizin avuç içini ovalayarak masaj yapın. Her iki elinizede bu masajı uygulayın.
9- Tırnaklarınız boyanmadan önce temizlenmiş olmalıdır. asetonlu pamukla tüm tırnak yüzeyinizi ovun. Kaygan bir kalıntı olup olmadığını kontrol edin.
10- Ojeyi sürün ve ikinci kat için bir kac dakika bekleyin.
11- Tüm ekipmanlarınızı alkol ile temizleyin. Kurudukları zaman bir sonraki manikur için uygun bir yerde saklayın...
12- Ojeyi yatmadan birkaç saat önce sürün. Çabuk kuruması için buzlu suda birkaç dakika bekletebilirsiniz.
13- Daha parlak bir etki için oje koruyucusunu hergün yenileyebilirsiniz.
14- Oje renginizi seçerken dikkat! Koyu renkler kısa ve köşeli, açık renkler uzun ve oval tırnaklarda daha iyi durur.
15- Tırnak tipinize en uygun şekli vermek ojeyi daha güzel gösterir.
16- Ojeleri saklamak için en ideal yer buzdolabıdır
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #214
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Saç dökülmesinin tedavisi

Prof. Dr. Erdem, erkeklerde saç dökülmesinin tedavisinde çeşitli losyonlar, ilaçlar kullanıldığını ifade ederek, şöyle konuştu: "Kullandığımız ilaçlar, saç dökülmesini yavaşlatarak hastaların önemli bölümünde saçların gürleşmesine yol açmaktadır. İlaçlar, kıl köklerinde aktif erkeklik hormonu oluşumunu engellemektedir. Kadınlardaki saç dökülmesinde de bir solüsyon kullanılmaktadır."

Türkiye'de çok çeşitli saç tedavi şekilleri uygulandığını vurgulayan Prof. Dr. Erdem, tıbbi olmayan bu yöntemlerin büyük bölümünün para kaybına yol açtığını ve etkili olmadığını söyledi. Prof. Dr. Cengizhan Erdem, saç ekimine de değinerek, özellikle saçlı derinin ön bölümünde saç dökülmesi olan erkek ve kadınların bu yöntemden yararlanabildiğini, saçlı derinin arka bölümündeki sağlıklı kıl köklerinin alınarak saçların dökük olduğu bölgelere ekildiğini bildirdi.



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #215
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İş hayatı, ev, çocuklar, ödenecek fatura, kredi kartı borçları ve okul taksitleri, büyük şehirlerde yaşayanlarımız için kalabalık, trafik, gürültü, ekonomik sorunlar derken bu kadar koşuşturmaca arasında kendimize, hobilerimize ve en önemlisi sevdiklerimize yeteri kadar zaman ayıramamak yaşantımızda gün geçtikçe artan bir stres faktörünün oluşmasına zemin hazırlamaktadır.

Aslında stres bir hastalık değildir ve kontrol altında tutulduğunda yeni alternetifler yaratmak konusunda düşünmeye sevk edici, aynı zamanda hayatı daha üretken hale getirmek için motive edicidir.

Ancak aşırı stres zihinsel, ruhsal ve fiziksel açıdan sağlığımızı olumsuz yönde etkileyen bir tehdit unsurudur.Yoğun ve uzun süreli stres altındayken dolaşım sistemine adrenalin ve stres hormonları salgılanır, bu hormonlar kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, şeker hastalığı, bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sağlık açısından risk yaratabilecek problemlere neden olabilirler.

Ayrıca aşırı stres altındaki kişilerde yeme-içme bozuklukları, uykusuzluk, huzursuzluk, sinirlilik, iştah kaybı ya da aşırı yeme eğilimleri, sigara ve alkol bağımlılığının artması, konsantrasyon eksikliği, isteksizlik, sürekli yorgunluk, gibi iş ve sosyal yaşantımızı son derece olumsuz etkileyecek belirtiler de görülmektedir.

İnsanları strese sokan faktörler ve bunlarla mücadele yöntemleri kişiden kişiye göre değişiklik gösterse de genellikle hayatımızda alışık olmadığımız, ve ilk kez karşılaştığımız olaylar evlilik, boşanma, hamilelik, doğum yapmak, sevilen birinin ölümü, sağlık problemleri, işten çıkarılma, yeni bir ortama adapte olmayı gerektiren yeni bir işe girmek, farklı bir şehir ya da ülkeye taşınmak çoğu insan üzerinde strese yol açmaktadır.

Ayrıca hipertiroid, aşırı hareketsizlik ve kötü beslenme gibi unsurların da strese yol açtığı göz önünde bulundurulmalıdır.

Stresten korunmak için:

1) Dengeli ve sağlıklı bir beslenme programı uygulayın.

2) Fazla kilonuz olduğunu düşünüyorsanız ki bu da sizin görüntünüzden ve giyim şeklinizden hoşnut olmamanıza yol açacağı için ayrıca hareket kapasitenizi sınırlayacağı için sizi strese sokacaktır. Bu konuda bir diyetisyene müracaat ederek yardım alın. Kesinlikle sizin vücut yapınıza uygun olmayan ve çok düşük kaloroli şok diyetler uygulamayın.

3) Beslenmenizde omega 3 ve omege 6 yağ asitleri açısından zengin balık, protein açısından zengin et ve süt ürünlerine, seratonin hormonu salgılanmasına yardımcı olan karbonhidratlara ve lifli gıdalara özellikle yer verin.

4) Hergün düzenli olarak 1,5 lt kadar su için ve özellikle stres altındayken terlemeden dolayı su kaybını ve ağız kuruluğunu önlemek için su için.

5) Haftada 3 gün egzersiz yapın, en azından 1 saar kadar yürüyün. Özellikle açık havada yapılacak egzersizler stresle başa çıkmada etkili olan hormonların salgılanmasına yardımcı olur.

6) Hergün çok geç saatlerde olmamak kaydı ile belirli bir saatte yatmayı ve sabahları belirli bir saatte kalkmayı alışkanlık haline getirin. Uykunuzu yeterince aldığınıza emin olun.

7) Hatta daha kaliteli bir uyku için yatmadan önce ılık bir duş alın, sıcak bir bardak süt ya da bitki çayı için, rahatlatıcı müzik dinleyin ya da hoşunuza gidecek birşeyler okuyun. İşle ya da ertesi gün yapacaklarınız ile ilgili hiçbir şey düşünmeyin.

8)Çok yoğun bir tempoda çalışıyorsanız, belirli aralıklarla mola verin, dik oturun, gözlerinizi kapatın 10 dk kadar zihninizi boşaltın, sevdiğiniz şeyleri ve olmak istediğiniz bir yeri hayal edin. Belirli aralıklarla iş yerinde dolaşın, yürüyün ya da merdiven inip çıkın bu kan dolaşımınızın harekete geçmesine yardımcı olacaktır.

9) Ne olursa olsun eve iş getirmeyin.

10) Eşinizi, sevdiklerinize, çocuklarınıza mutlaka zaman ayırın. Bu süreleri dolu dolu, kaliteli bir şekilde geçirin. Aile birliğinin korunmasına ve aile bağlarının güçlendirilmesine önem verin. Düzenli aralıklarla aile büyüklerinizi arayın ve ziyaret edin.

11) Gün içinde kendinize ve hobilerinize zaman ayırın. Bu kitap okumak ya da müzik dinlemek, yürüyüş yapmak, sevdiğiniz bir arkadaşınızla bir kafede oturup sohbet etmek de olabilir.

12) Evde ya da iş yerinde yapabileceğinizden fazla sorumluluk almayın.İşlerinizi daima aciliyet ve önem sırasına göre yapın kimse aynı anda her şeye birden yetişemez. Zamanınızı iyi kullanın gerek evde gerek iş yerinde günlük ve haftalık plan ve programlar yapmak size yardımcı olacaktır.

13) "Hayır" diyebilmeyi başarmalısınız. En yakınlarımız bile bazen içinde bulunduğumuz stresi ve koşturmacayı gözardı ederek çok talepkar ya da bencil olabilirler.

14) Gerek evde gerek iş yerinde eğer ihtiyacınız varsa mutlaka yardım, destek isteyin. Siz bunu dile getirmedikçe insanların farketmesini beklemeyin.

15) Sizi zorlayan, samimiyetine inanmadığınız ve size keyif vermeyen kişilerle bir arada olmayın. Bu eskiden çok samimi olmanıza rağmen şimdi size hiçbir şey ifade etmeyen bir okul arkadaşınız bile olabilir.

16) İnsanların boş yere vaktinizi çalmasına izin vermeyin.

17) Sizin için stres kaynağı olan olaylara ya da öfkelendiren durumlara farklı açılardan bakmayı deneyin. Neden sonuç ilişkileri üzerinde düşünün. İnsan İlişkilerinde empati kurabilmeyi öğrenin. Unutmayın her zaman biz haklı olamayız.

18) Stresiniz ve öfkeniz ile başa çıkmayı öğrenin. Acele karar vermeyin, nefes alma tekniklerini deneyerek sakinleşmeye çalışın, sonradan pişman olacağınız sözler sarf etmeyin. Gerekirse bir süre bulunduğunuz ortamı ter edin ve sakin kafa ile durumu yeniden değerlendirin.

19) İyimser olmayı, gülümsemeyi ve esprili olmayı ihmal etmeyin.

20) Sıkıntılı anlarınızda başarılarınızı kendinize hatırlatın ve gelecek için neler yapmak istediğinizi liste yaparak planlayın.

21) Unutmayın ki şu anda sizi çok üzen yada kızdıran bir olayı bir yıl sonra muhtemelen hatırlamıyor olacaksınız.

22) Geçmişte olanlarla çok fazla uğraşmayın. Gelecek için planlar yapın ancak bunun için kafanızı çok yormayın. En önemlisi içinde bulunduğunuz anı yaşayın.

23) Belirli aralıklarla tatile çıkın. Özellikle doğa ile içiçe olabilecek imkanlar yaratın.

24) İnançlarınızı güçü tutun. Bu iç huzurunuz açısından önemlidir.

25) İhtiyacı olanlara maddi, manevi yardım edin. Bu sizin kendi gözünüzdeki değerinizi arttıracaktır.

26) Her yolu denemenize rağmen stresiniz ile başa çıkamıyorsanız mutlaka bir uzman psikolog ya da psikiyatristten yardım alınız.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #216
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Doğal yöntemlerle saçlarınızı canlandırın

Sıcak Yağ Tedavisi

Kurumuş ve yıpranmış saçları en iyi canlandırma yöntemi zeytinyağı tedavisidir. Saçlarınıza parlaklık vermek ve beslemek için 2 çorba kaşığı zeytinyağını ısıtın. Bunu yavaş yavaş tüm saç derinize yedirin. Sıcak suda ıslattığınız bir havluyu sıktıktan sonra bir türban gibi başınıza sarın. Havlu soğurken bu işlemi iki veya üç defa tekrarlayarak, başın yağı iyice emmesini sağlayın. Sonra saçlarınızı yıkayarak, iyice durulayın. Bu bakım türü, özellikle çabuk kırılan saçlar için çok yararlıdır.

Hintyağı Tedavisi

Yarım çay fincanı hintyağını ısıttıktan sonra baş derinizi ovarak saçınızın yağı emmesini sağlayın. Yavaş yavaş tarayacağınız saçlarınızı kaynar suya batırırıp sıktığınız havluyla sarın. Bu işlemi yaptıktan sonra yarım saat kadar bekleyip şampuanla yıkayın. Bu tedavi, fazla ince, çabuk kırılan, kuru saçlara iyi gelir.

Zeytinyağı ve Bal Tedavisi

Yarım çay fincanı yeşil zeytinyağıyla bir çay fincanı süzme balı karıştırın. Bu sıvıyı iyice sallayıp çalkalayın ve bir kaç gün dinlenmeye bırakın. Daha sonra bu karışımı baş derisinize ovarak ve tarayarak yedirin. Ancak bu işlemi yaparken tarağın dişlerinin baş derinize batmamasına özen gösterin. Başınıza bir naylon torba geçirerek, başın sıcaklığını muhafaza etmeyi sağlayın. Karışımı başınızda yarım saat beklettikten sonra, saçlarınızı bol suyla durulayın. Bu işlem, koyu renk saçların ışıltılı bir hal alıp parlamasını sağlar.

Protein Tedavisi

Yumurta ile yapılacak protein tedavisi hemen hemen her tür saç için uygundur. İki yumurtayı çırpın ve içine yavaş yavaş bir çorba kaşığı zeytinyağı, bir çorba kaşığı gliserin, bir çorba kaşığı sirke (mümkünse elma sirkesi) ilave edin. Saçınızı bir kez şampuanladıktan sonra saçlarınıza bu karışımı sürüp 15-20 dakika bekleyin. Saçlarınızı iyice duruladıktan sonra saçlarınızın çok kısa sürede canlandığını fark edeceksiniz.


Kakao Yağı Tedavisi

Koyu renk saçlı kişilerin uygulayabileceği bir başka bakım yöntemi ise aşağıda anlatılan bu karışımdır. İçinde su kaynayan genişçe bir tencerenin içine daha küçük bir kabı oturtun. Yarım çay fincanı ayçiçeği yağını, 1 çorba kaşığı kakao yağını, 1 çorba kaşığı susuz lanolini bu ikinci kabın içinde eritin. Bütün bu yağlar eriyince, kabı kaynar suyun içinden alın ve karışımı iyice çırpın. Bu karışımdan 1 çorba kaşığı kadarını alarak buna 1 çorba kaşığı su katın, iyice karıştırın. Bu sıvıyı ovarak başınıza sürün ve bu durumda 15 dakika ile yarım saat arasında bekleyin. Ardından saçınızı yıkayıp durulayın. Bu tedavi koyu renk saçlara yeni bir canlılık ve parlaklık verir.

Mayonez Tedavisi

Kuru saçların en büyük ihtiyacı saç derisinin tıkanmış olmasından dolayı kaynaklanan yağ eksikliğidir. Bu açığı gidermek için mayonez tedavisi uzmanlar tarafından önerilen bir bakım türüdür. Bir yumurtayı, 1 çorba kaşığı sirkeyi, 2 çorba kaşığı bitkisel yağı, işe koyulmadan hemen önce karıştırarak çırpın. Bu karışımı baş derinize ovarak iyice içirin. Ardından saçlarınızı tarayarak bütün karışımın saçlarınıza eşit yayılmasını sağlayın. 15 dakika böyle bekledikten sonra saçlarınızı yıkayarak durulayın. Bu tedavi baş derisine nem kazandırılmasına yardım eder, kuru saçın yağla beslenmesini sağlar.

Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #217
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Aşerme
Hamilelik esnasında kadınların aşerme`si hemen hepimizin bir şekilde duyduğu bir konudur. Gerçekte ise, bazı kadınlar bu durumu yaşarken, bazıları yaşamaz.

Beslenme uzmanları aşerme`nin, gıdanın kendisine değil, vücutta yarattığı etkiye yönelik olduğunu söylüyorlar. Ayrıca beslenme şeklinizdeki bir dengesizlikten de ortaya çıkabiliyor. Örneğin tahıl açısından zengin bir diyetle besleniyorsanız, yağ ve tatlılara karşı aşırı bir arzu duymaya başlayabilirsiniz; ya da protein açısından zengin bir beslenme şekli, gene şeker yeme istediğini, bol şeker tüketimi de, tuzlu yeme arzusunu artırabilir.

Pek çok kadın, hamilelik esnasında tat ve koku alma duyularında değişiklik gözlemler. Örneğin, bazı kadınlar hamileliğin ilk safhalarında ağızlarında metalik bir tat olduğundan bahsedebilir. Bu türden değişiklikler de, bazı besinlere duyulan isteği ve diğerlerine duyulan isteksizliği açıklayabilir.

Aşerme, bazı kadınlarda duyguların bilinç seviyesindeki, ya da bilinç altındaki karşılığı şeklinde de ortaya çıkabilir. Örneğin çocukluğunuzda sevdiğiniz bir şeyi yemek isteyebilir, ya da din veya kültürünüzle özel bir bağlantısı olan bir besini tüketmek isteyebilirsiniz. Özellikle de hala aynı çevrede yaşıyorsanız. Alışılagelmedik gıdaları arzulamanız, hamile olmak gibi özel bir duruma dikkat çekmek için kullandığınız size özel bir yol olabilir.

Hamilelik sırasında, aşerme`nin aksi bir durum da meydana gelebilir. Yani kahve ve alkol, ya da kızartma gibi bazı yiyecek ve içeceklere karşı isteksizlik oluşabilir. Bu, çoğunlukla mide bulantıları sebebiyle olur.

Tüm bunların yanı sıra ortaya çıkabilecek bir diğer durum da tıpta pika olarak adlandırılmaktadır. Pika, yenilebilir olmayan, sabun, macun, toprak gibi maddeleri yeme arzusudur.

Beslenmede çelişkiler
Gebelik esnasında yaşanan aşerme durumu bazen etik problemlere de sebep olabilir. Örneğin pek çok vejetaryen kadında ete olan isteğin arttığı gözlemlenmiştir. Hamilelikte vücudun proteine olan ihtiyacı artar. Belki de bu nedenle bu tür bir arzu, vücudun gönderdiği bir mesaj olarak algılanabilir. Buna cevap olarak bazı kadınlar sadece hamilelik boyunca da olsa et yemeye başlarken, bazıları da balık ve baklagillerle bu açığı kapamaya çalışırlar. Daha çok yumurta ve peynir yiyip, süt içmek de aldığınız proteini artırmanın iyi bir yoludur.

Aşerme`den bahsederken, çikolatadan bahsetmemek olmaz. Hamilelikte çokça arzulanan çikolata, vücutta karmaşık biyokimyasal tepkimelere sebep olabilir. Çikolata, özellikle de bitter çikolata, zengin bir magnezyum ve demir kaynağıdır. Bu nedenle, eğer canınız çikolata çekiyorsa, bu hafif bir kansızlığın belirtisi olabilir. Bu mineralleri içeren daha tatlı gıdalar, magnezyum için hurma, incir, yemişler; demir için de kırmızı et, yumurta, fasulye ve yulaftır.

Çikolata yemek, beyinde kendinizi iyi hissetmenizi sağlayan kimyasalların salgılanmasını sağlar. Ayrıca bir anda şeker yüklemesi de yaptığından, kendinizi yorgun ve depresif hissediyorsanız, kısa zamanda daha iyi hissetmenizi sağlar. Ancak çoğu çikolatada fazlaca katkı maddesi bulunduğundan, organik çikolatayı tercih etmek, ya da daha sağlıklı bir alternatif bulmak iyi olabilir.

Kendinizi iyi hissetmek için yapabileceğiniz bir diğer şey de, düzenli egzersiz ve rahatlama teknikleridir. Ayrıca depresyondaysanız bir terapiste de başvurabilirsiniz.

Probleminiz aşermek değil de, bazı besinlere isteksizlik duymak olabilir. Beslenme planınız pek çok farklı besini içereceğinden, bu çok büyük bir problem yaratmayacaktır. Ancak eğer beslenmeniz açısından değerli besleyenler içeren bir gıdaya karşı isteksizlik duyarsanız, bunun yerini alabilecek başka bir gıda bulmaya çalışın. Böylece herhangi bir vitamin ve mineral eksikliği söz konusu olmaz.

Ne yapabilirim?
Aşerdiğinizde, arzu duyduğunuz gıdayı yemekte sakınca yoktur. Ancak önemli olan bunu abartmamaktır. Eğer tek bir besinden bol miktarda tüketirseniz, muhtemelen diğer yemeniz gerekenleri yemiyorsunuz demektir. Bu da, zaman içerisinde ihtiyacınız olan besleyenleri alamamanıza sebep olabilir.

Bir hafta kadar bir beslenme günlüğü tutup, ne kadar dengeli beslendiğinizi inceleyin. Eğer diyetiniz yetersizse, doktorunuza danışın.


Eğer aslında yenmeyecek şeylere karşı bir ilgi görürseniz, bunları yeme isteğinizi bastırmaya çalışın ve kendinizi yenebilir bir besinle ödüllendirin. Kendinize pika durumunun geçeceğini ve endişelenmemeniz gerektiğini söyleyin. Ancak bu durumun sizi iyice rahatsız ettiğini hissederseniz, o zaman doktorunuza danışın. Bazen pika, altta yatan başka bir fiziksel ya da akli rahatsızlığın göstergesi olabilir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #218
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1. Menopoz nedir? Neden olur?

Kelime anlamıyla; adetin duraklaması anlamına gelir. Yumurtalıkların aktivitelerinin yavaşlaması, östrojen ve progesteron hormanlarının salınmasının yavaşlaması ile başlar. Son görülen adetin üzerinden 6 ay veya daha fazla geçmesi durumunda, adet kesilmesine yol açan başka bir neden olmadığı taktirde menopoz başlamış kabul edilir.

2. Menopoz ne zaman başlar?

Menopoz yaşı kadının beslenmesine, ailesel ve ırksal özelliklere ve yaşam tarzına göre değişmek üzere 40-55 yaşları arasında başlar.

3. Menopozun belirtileri nelerdir?

* Adet kanamalarının kesilmesi
* Sıcak basmaları, gece terlemeleri
* Çarpıntı
* Uykusuzluk
* Sinirlilik, depresyon, unutkanlık
* Ağlama nöbetleri
* Zihinsel fonksiyonların yavaşlaması, konsantrasyon güçlüğü
* Cilt kuruluğu, saç kırılma ve dökülmesi
* Kilo almaya yatkınlık
* Ağrılı cinsel ilişki
* Vajinal kuruluk
* Eklem ağrıları
* Osteoporoz

4. Premenopoz nedir?

Menopozun ilk belirtilerinin görüldüğü dönemdir. Bu dönemin uzunluğu her kadın da farklı olabilir (1-5 yıl).
Türk kadınlarının ortalama menopoz yaşı 47dir. Kadınların % 1'i 40 yaşından önce menopoza girer.

5. Menopozun tedavisi nedir?

Menopoz sürecinde yaşanan problemleri lokal ya da ağızdan uygulanan östrojen (hormon) tedavisi ile azaltmak ve hatta tam olarak düzeltmek mümkündür. Kontrollü olarak yapılan menopoz tedavisi belirgin yan etkiye yol açmaksızın menopoz sürecinin şikayetlerini önleyebilmektedir.

6. Sadece ilaç tedavisi yeterli midir?

Menopoz tedavisi sadece ilaç tedavisi ile değil yaşam tarzının da değiştirilmesi ile mümkündür.

* Diyete dikkat edin, kolesterolü yükselten gıdalardan kaçının , kalsiyum alımını arttırın.
* Düzenli egzersiz yapın, yeterli ve düzenli uyuyun.

7. Hormon tedavisinin uygulanmaması gereken durumlar hangilerdir?

* Rahim kanseri olan hastalar
* Meme kanseri olan hastalar
* Akut karaciğer hastalığı olanlar
* Akut damar hastalığı (pıhtı vs)
* Nörooftalmik (sinir sistemi ve gözle ilgili) damar hastalığı olanlar.

8. Osteoporpz nedir?

Osteoporoz kemik dokusunun kaybıdır. Östrojen üretiminin düşüşü ile kemik kaybında bir artış gözlenir, kemikler gözenekli bir hal alır. Bu da kemik ağrıları ve kemik kırılmalarına neden olur. Östrojen tedavisi osteoporozu durdurur. Beraberinde kalsiyumda verilirse omurga kırıkları %80 önlenir.

Yaşamınızın ikinci baharını yaşamak için...

Hatırlatmalar

* Yılda bir defa doktora gidin
* 40 yaşından sonra meme röntgeni ve ultrasonu yaptırın.
* Özellikle gençlik yıllarından itibaren kalsiyumlu yiyecekler tüketin.
* Kalsiyum için gerekli güneş ışığından yararlanın.
* Günlük egzersiz alışkanlığı edinin.
* Kilo almaktan kaçının.
* Hormon tedavisinin gerekliliğine inanın.
* Sigara kullanmayın,
* Olumlu düşünün.

Unutmayın! Menopoz yaşlanmanın başlangıcı değildir!

Menopoz dönemine giren kadınların bir kısmı bu dönemi yaşlanmanın başlaması ile eşdeğer görürler. Kriter alınması gereken zamansal olarak yaşlanma değil, günlerini sağlıklı olarak geçirmeye devam etmektir. Beden ve ruh sağlığı yerinde olmayan bir insan ne kadar genç olursa olsun, ne kadar uzun yaşarsa yaşasın mutlu ve üretken olamayacaktır.

Menopozdan değil, geç kalmaktan korkun
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
1 Haziran 2006       Mesaj #219
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Saç dökülmesi herkesin sorunu

Kadınların yüzde 40'ı, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 50'si yaşamlarının bir bölümünde saç dökülmesi sorunu yaşıyorlar.

Ankara Üniversitesi Dermatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof.Dr. Cengizhan Erdem, kadın ve erkeklerde saç dökülmelerinin en sık rastlanan nedeninin, androjen (erkeklik) hormonları, yaş ve genetik özellikler sonucu ortaya çıkan (Androgenetik) saç dökülmeleri olduğuna dikkati çekti.

"Kadınların yüzde 40'ı, erkeklerin ise yaklaşık yüzde 50'si, yaşamlarının bir bölümünde bu tür saç dökülmesi ile karşı karşıya kalırlar" diyen Prof. Dr. Cengizhan Erdem, 40-50 yaşları arasında her 10 erkekten 4'ünde belirgin bir saç kaybı bulunduğunu, androgenetik saç dökülmesinin 10'lu, 20'li ya da 30'lu yaşlarda da başlayabildiğini kaydetti.

Kadınlarda ve erkeklerde saç kaybının farklı şekillerde ortaya çıkabileceğine dikkati çeken Prof. Dr. Erdem, erkeklerde alın köşeleri ve tepe bölgelerinde saç dökülmesi görülürken, kadınlarda tepe bölgesinde kısmi bir saç dökülmesi ile karşılaşıldığını belirtti.


ramsstein - avatarı
ramsstein
Ziyaretçi
3 Haziran 2006       Mesaj #220
ramsstein - avatarı
Ziyaretçi
Sezonun modasına uygun olarak,son derece renkli,canlı,sıcak;pullu,payetli,boncuk işlemeli,yılan ,leopar hayvan desenli asimetrik modellerle feminen bir çizgiye sahip ayakkabılar hem çalışan hem de gece yaşamı olanlar için ideal.Artık kalın tabanlı topuklar yok.Topuklar ise ya tamamen düz ya da çok uzun.Ama bu sene değişik topuk ve şeffaf tabanlar var... Bunun yanında spor giyinenler için,içinde fosforlu renklerinde bulunduğu siyah,gri,bej renkte spor ayakkabılar tercih edilebilir.

Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular