Arama

Çocuk Sağlığı - Sayfa 13

Güncelleme: 13 Haziran 2013 Gösterim: 199.273 Cevap: 162
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #121
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
KIZAMIKÇIK:

Sponsorlu Bağlantılar


Bu hastalık hafif geçirilen bir hastalıktır. Bu yüzden çocuğunuzun genel durumu iyi olup yatmak istemeyebilir. Belirtiler virüsün alınmasından iki üç hafta sonra ortaya çıkar.Çocuğunuzun bol sıvı almasını sağlayın. İlk günlerde hafif boğaz ağrısı ,kulak arkasında ,boyunda ve bezelerde şişlik görüleilir. Yüzden başlayarak vücuda yayılan pembe renkli döküntüler oluşur. Genelde 10 gün sürer. Kızamıkçık geçiren çocukları gebelerden uzak tutmalısınız. Yoksa bebeklerinde anormallikler görülebilir.Gebelikleri sırasında kızamıkçık geçiren annelerin çocuklarında %20-50 ihtimalle doğumsal bozukluklar görülebilir. Körlük, sağırlık ve kalp rahatsızlıkları en sık rastlananlardır. Özellikle kızamıkçık gebeliğin erken dönemlerinde geçirildiğinde bebekte doğumsal bozukluk riski daha yüksektir. Gebeliğin 20. haftasından sonra geçirilen kızamıkçıklarda risk sıfıra yakındır. Gebeliğin ilk 6 ayı içinde kızamıkçık düşünülen kadınlarda çeşitli yöntemlerle antikor aranmalı ve 3 hafta sonra da testler tekrarlanmalıdır. Antikor var, fakat miktarı artmıyorsa gebelik devam ettirilebilir.Erken dönemde antikor olmasa bile3 hafta sonra gelişir ve artarsa gebelik sonlandırılmalıdır.

• Çocuk hastalık süresince veya döküntü gelişmişse, döküntü kaybolduktan sonra bir hafta süreyle evde tutulmalıdır.
• Şikayetlere yönelik tedavi uygulanır. Ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar kullanılabilir.
Zayıflatılmış canlı virüs aşısı 15 aylık çocuklara tek doz uygulanır. Çocukluğunda kızamıkçık geçirmemiş kız çocukları ergenlik çağına kadar mutlaka aşılanmalıdır. Aşı canlı olduğu için gebelikte kullanılamaz. Çocuk doğurma çağındaki erişkinler aşılandıktan sonra 2 ay süreyle gebe kalmamalıdır.
• Gebeyseniz ve kızamıkçık enfeksiyonuna maruz kalma riski varsa.
• Çocuğunuz kızamıkçık geçiriyor ve sürekli uyku eğilimindeyse, huzursuz ve gerginse, sayıklıyorsa veya şiddetli kasılmaları varsa. Çok nadir olsa da çocuğunuzda beyin iltihabı gelişmiş olabilir.
• Çocuğunuz kızamıkçık geçiriyor ve aynı zamanda çocuğunuzda kusmayla beraber karın ağrısı varsa. Bu durumda pankreas veya karaciğer iltihabı gelişmiş olabilir.

reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
8 Ağustos 2009       Mesaj #122
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Ani Bebek Ölümü

Sponsorlu Bağlantılar
Ani bebek ölümü sendromu , (SIDS: Sudden Infant Death Syndrome) sağlıklı görünen bir yeni doğmuş bebeğin açıklanamayan bir nedenden ötürü aniden ölmesidir. Beşik ölümü olarak da bilinir.

Tipik olarak , anne ve babası bir sabah bebeklerinin beşiğine gidip baktıklarında ölmüş olduğunu görürler. Bazen bebek hafif oranda soğuk almıştır ve başkaca hiçbir görünen rahatsızlığı olmadığı , anne ve babası kendisini bir gece önce hiçbir sorun olmaksızın beşiğine yerleştirdikleri halde sabaha ölü olarak bulunmuştur. Çoğu vakalarda , bebeğin ölüm nedeni otopsi yoluyla bile anlaşılamamaktadır.

SIDS, 2 haftalıktan küçük ya da altı aylıktan daha büyük bebeklerde nadiren rastlanır ve en çok bebeğin 2 ila 3 aylık olduğu zamanlarda ortaya çıkar. Amerika Birleşik Devletleri’nde 500 canlı doğumdan 1’i ani bebek ölümü vakasıyla sona ermektedir. Ülkemizde bu oran % 1-3 arasındadır.Kırsal yörelere göre , kentlerde daha sık olduğu gözlenmiştir. Erkekler kızlara nazaran ani bebek ölümü sendromundan daha fazla etkilenmektedir ve bu sendrom soğuk hava koşullarında daha fazla görülmektedir.

SIDS nedeniyle ölen bir bebeğin anne ve babası muhtemelen acı ve suçluluk duymaktadır. En çok suçluluk duyulan durumlarda anne ve baba kendilerine sürekli “ keşke bebeğimi gece kontrol etseydim... Bunun sorumlusu benim ...Yanlış bir şey olduğunu anlamalıydım “ şeklinde günahlar yüklemektedirler.

Gerçek şudur ki , her ne kadar SIDS nedeni bilinmemekte ise de , uzmanlar neyin SIDS olmadığını bilmektedirler. Bu esrarengiz koşullar altında ölen bir bebek aslında nefesi tıkanmış, boğulmuş ya da boğazlanmış değildir. Tüm dünya çapında yapılan araştırmalarla bilim adamları bu şaşırtıcı sendroma açıklama getirmeye çalışmış ve aslında bu bebeklerin göründükleri gibi sağlıklı olmadıkları kanaatine varmışlardır.

Bazı kanıtlar , ani bebek ölümü sendromuyla ölen bebeklerin merkezi sinir sisteminde anormallikler olabileceğini ortaya koymaktadır. Ayrıca her ne kadar kimi bilim adamlarının SIDS nedeniyle ölmüş bebeklere “ normal” bebekler arasında uykuda soluk alıp vermenin durması (apne) açısından herhangi bir fark olmadığını ortaya koymuş ise de , diğer bazı bilim adamları SIDS yüzünden ölen bebeklerin uyku esnasında soluk almanın uzun süreli durması nedeniyle öldüklerine inanmaktadırlar.

Her ne kadar sorunun nedeni henüz açıklığa kavuşturulamamış ise de, bilim adamları bugün şunu kesinlikle bilmektedir ki, bazı bebekler (yüksek riskli gruba dahil olmayan bebeklerin de bu sebepten ötürü ölebilmeleri gerçeğine karşın) , diğer bebeklere nazaran daha yüksek riskli bir grup oluşturmaktadırlar.

Prematürite ya da düşük kilolu olarak dünyaya gelmiş bebekler , sigara tiryakileri ya da uyuşturucu kullananların bebekleri ,SIDS nedeniyle ölmüş bebeğin kardeşi olarak dünyaya gelmiş bebekler , doğduğu esnada soluk alıp vermesi durmuş ve sonradan canlandırma işlemi uygulanmış bebekler yüksek riskli gruba dahil olmaktadır.

SIDS nedeniyle ölümleri önlemeye yönelik bir çaba olarak, özellikle yüksek riskli gruba dahil olan bebeklerin sıkı bir gözetim altında tutulması tavsiye edilir.

Bununla beraber, hangi
bebekler üzerinde gözetim yapılması gerektiği ve gözetimin ne derece yararlı olacağı konularında çok az şey bilinmektedir. Bebeklerini gözetim altına alması gerektiğine karar verilen anne ve babaların kalp ve akciğerlerin canlandırılması ve gözetim cihazlarının nasıl kullanılacağı konularında eğitilmeleri gerekmektedir.

Mayo Clinic

reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
8 Ağustos 2009       Mesaj #123
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Bebeğin Gelişim Geriliği

Bebek gelişimi hem genetik hemde çevresel faktörlere bağlıdır. Bebek gelişimindeki normal standartlar doğum ağırlığı, boyu ve baş çevresi olarak değerlendirmeye alınır. Bu standartlar toplumlar arasında değişiklikler gösterebilir. Ultrason ölçümleri ile bebek ağırlığını anne karnında hasas olarak tain etmek mümkün. Bebeğin gelişiminin standartların çok altında olması veya çok üstünde olması sağlığını tehtid eden problemler doğurabilir.

Nedenleri; Çoğul gebelik, kötü beslenme, annenin kalp ve şeker hastalığı, hipertansiyon, gebelikte kanama, sigara içimi, alkol veya ilaç kullanımı, fetal enfeksiyon, bebeğin kalp hastalığı veya doğumsal anomalileri, kanama hastalıkları

Gelişim geriliği ile oluşan problemler; Ölü doğum, oksijen azlığı, organ sakatlık, yeni doğan döneminde kalsiyum azlığı, oksijen azlığı, doğumsal anomaliler, çocukluk döneminde düşük zeka, öğrenme ve davranış bozuklukları, Nörolojik bozukluklar.

reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
9 Ağustos 2009       Mesaj #124
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Yeni Doğan Bebeklerde Kusmanın Nedeni

Doğumdan sonraki ilk günlerde yenidoğan bebeklerde kusmaya neden olan durumlar arasında; enfeksiyonlar, doğumsal metabolizma hastalıkları, bebeğin anne karnında amnios sıvısını fazla yutması, bazı alerjiler (süt alerjisi gibi) sayılabilir.
Daha büyük çocuklarda ise kusmanın ana sebebi enfeksiyonlardır. Çocuklar, bir çok enfeksiyon sırasında kusarlar. Gribal, boğaz ya da bronşit gibi yaşadıkları enfeksiyonel her durumda kusma görülür. Ancak kusmanın en sık görüldüğü enfeksiyon türleri ise; mide barsak, kulak, idrar yolu, menenjit-santral sinir sistemi enfeksiyonlarıdır.

“Bebeğim neden kusuyor?”
Her anne baba zaman zaman bu endişeli soruyu sorar. Bebeklerde beslenmeden sonra sızıntı şeklinde görülen çıkarma normaldir.
Araştırmalar, bebeklerin ilk 3 aylık döneminde yaklaşık yüzde 80’inin günde en az bir kere kustuğunu ortaya çıkarmıştır. Ancak kusmanın değerlendirilmesi için zorlanmasız ve zorlanmalı olup olmadığına dikkat edilmesi gerekiyor. Ailelerin bebeklerini bir uzmana şiddetli kustukları zamanlarda götürmeleri gerekir. Çünkü bu tür kusmalar herhangi bir hastalığın habercisi olabilir.

Eğer bebeğiniz kusmada zorlanmıyorsa
Zorlanmaksızın kusma olarak adlandırılan bu durumda, bebek bunun için bir çaba sarf etmeden bazen az miktarda bazen de ağız dolusu bir ya da iki kez kusar. Bu tip kusmalar özellikle ilk aylarda bebek beslendikten kısa bir süre sonra ortaya çıkar. Ancak kilo alımı normalse bu durum için endişe etmenize gerek yoktur. Üstelik bebeğiniz büyüdükçe kusmanın hafifleyerek tamamen ortadan kalkacağını bilmelisiniz.
Özellikle bebeğin emerken hava yutması, aşırı yavaş ya da hızlı emmesi, emzirildikten sonra gazının çıkarılmaması kusmasına yol açabilir. Eğer bebeğinizde kusma görülüyorsa, öncelikle besleme şeklinizi tekrar gözden geçirmenizde yarar vardır. Ancak hiçbir neden olmadan da bebeğinizin kusabileceğini bilmesiniz. Önemli olan onun aylık düzenli kilo alımının normal olup olmadığıdır.

Kusmanın diğer nedenleri nelerdir?
Başka bir kusma nedeni de gastroözofagial reflü. Bu durum, daha çok zorlanmalı kusma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Ancak zorlanmasız da olabiliyor.
Gastroözofagial reflü, mide içeriğinin kendiliğinden yemek borusuna kaçışı olarak tanımlamak mümkündür. Bunun nedeni de, mide borusunun mideye bağlandığı yerde meydana gelen kasılma yetersizliğidir. Bu durum, genel olarak bebeğin doğumundan sonraki 3 ile 10. gününde başlamaktadır.
İlerleyen günlerde kusmalar giderek azalmaktadır. Annelerin bu tip kusmayı önlemek ya da azaltmak için yapmaları gereken şey, bebeklerini besledikten sonra 30 dakika kadar yarı oturur şeklinde kucaklarında tutmaktır. Buna rağmen bebeğin normal kilo alımı yavaşlamışsa gastroözofagial reflü, tanısı konmuş bir bebeğe cerrahi müdahale gerekebileceğini bilmenizde yarar vardır.

Kusmada zorlanıyorsa
Zorlanmalı kusma, bebeğin sağlık sorunlarının önemli bulgularından biridir. Zorlanarak kusan bebekte, mide bulantıları ve öğürtüler görülür ve fışkırır tarzda kusmaktadırlar. Hatta küçük bebeklerde bu zorlanma sonucu kusmuğun burundan gelmesi bile söz konusu olabilir.
Elbette küçük bebeklerin mide bulantısını anlamak zordur. Ancak huzursuzluğu, renginin solması, tedirginlik, kusmadan sonra verdiğiniz besinleri yemek istememesi midesinin bulandığının belirtileri sayılabilir.

Özellikle yeni doğan bebekte ilk 24–36 saat arası görülen şiddetli kusmalar, sindirim sisteminin herhangi bir yerinde tıkanıklık olduğunun işaretlerinden biridir. Bu tip kusmaların en sık görülen nedenlerinden bazıları şöyle sıralanıyor; - Bağırsak tıkanıklığı,
- Yemek borusunun mideye bağlandığı kısmın kapalı olması (özofagus atrezisi),
- Bağırsak darlığı,
- Bağırsağın belirli bölümlerinin olmaması,
- Karın organlarının göğüs içinde fıtıklaşması,
- Bir tip mide darlığı (pilor stenozu).

Bu tip sorunların, bir uzman tarafından acil müdahaleyi gerektirdiğini bilmenizde yarar vardır.

Zehirlenmelerde de kusma görülür
Zehirlenme çocukluk çağında sık yaşanılan bir durumdur. Fare zehri, böcek ya da tarım ilaçları, havagazı, doğalgaz, karbonmonoksit’ ten kaynaklanan zehirlenmeler kendini kusma ile belli edebiliyordur. Özellikle besin zehirlenmesinde en sık görülen bulgu; yine kusmadır.

Kusmalar psikolojik kökenli de olabilir
Küçücük bebekler de bile psikolojik nedenlerden dolayı kusma olabiliyor. Özellikle 0–1 yaş arasında yaşanan uyum bozukluğunun belirtilerinden bir tanesi de kusmadır. Anne ile bebek arasındaki ilişki bozuksa, anne sürekli gergin, huzursuzsa ve bebeğine sevgi ile yaklaşamıyorsa kusma sorunu ortaya çıkabilir.
Gerginliği hisseden bebek, kusarak tepki gösterebilir. İştahsız çocuklar da annelerin ısrarla yemek yemesi için yaptıkları baskı sonrasında kusabilirler. Anne gereğinden fazla yemesi için zorluyorsa, bu kusma sürekli bir hal alabilir.

Kusma sırasında ne yapacaksınız?
Annelerin telaşa kapıldığı anlardan biri kusmadır. Çıkardıklarının soluk borusuna kaçma ihtimalini düşünen anneler, bebeklerine müdahale etmek isterler. Bebeğinizi kusma anında, yan ya da yüzüstü çeviriniz. Kusması bittikten sonra ağzında kalmış besin parçalarını elinizle ya da Steril bir bez yardımıyla çıkarınız. Böylece hava yollarını açmış ve rahatlatmış olursunuz.

Ne zaman doktora götürülmelidir?
Kusma çok şiddetli ve günde üçten fazla görülüyorsa acilen bir uzmana başvurmak gerekmektedir. Ayrıca kusmayla birlikte ateş, öksürük ve diğer enfeksiyonel bulgular da varsa, kusmuk kanlı ya da yeşil renkli safralı bir görünümdeyse de zaman kaybedilmemelidir.

Kusma bir hastalık mıdır?
Bebeklerde kusmanın her şeyden önce bir hastalık değil de bir bulgu olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Çünkü kusma bir hastalığa bağlı olarak gelişmektedir. Bu durumda bebeğe uygulanacak tedavinin temelinde direk olarak kusmaya yönelik değil, kusmaya neden olan hastalığın ne olabileceğinden yola çıkılması önem taşımaktadır. Bebekte kusmanın yol açtığı hastalık bulunduğu zaman buna uygulanacak tedavi sonrasında kusma da ortadan kalkmaktadır.
Kusan bir bebeğe bir uzmana danışmadan, kusma önleyici ilaçlar vermemek gerekmektedir. Eğer sadece mide bulantısının kesilmesi doğrultusunda bir tedavi uygulanırsa yalnızca kusma engellenir. Oysa önemli olan kusmaya neden olan hastalığı tedavi etmektir.

Bebeğiniz kusuyorsa ne yapmalısınız?
- Bebeğinizin kusmasını önlemek için emzirdikten hemen sonra yatırmayınız.
- Gazını çıkartınız.
- Kusma anında bebeğinizi yan veya yüzüstü çeviriniz.
- Kusma durana kadar katı gıdaları bebeğinize vermeyiniz.
- Hava yolunun açık kalmasını sağlamak için bebeğin ağzının içini yabancı maddelerden temizleyiniz.
- Eğer bebeğinizin kusması çok şiddetli ise ve günde üçten fazla şiddetli kusma oluyorsa, kusmanın içinde kan veya yeşil renkli safra görülüyorsa acil olarak doktorunuzu arayınız

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ekim 2009       Mesaj #125
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Parmak Emme
parmakemme2Parmak emme, çocuklarda 3-4 yaşlarına kadar görülen bir durumdur. Genellikle 18. ay dolaylarında sıklaşan parmak emmenin 4 yaşına doğru kaybolması beklenir. Araştırmalar en geç 5-6 yaşlarında sona erdiği taktirde parmak emmenin zararının olmadığını, ancak devam etmesi halinde dişlerde deformasyona neden olbileceğini kanıtlamıştır. Parmak emmedeki sıklık oranı, çocuk okula başladığı sırada hızla azalır. % 2 oranında 6-12 yaşlarında kazanılmış bir alışkanlık olarak devam eder.
Sürekli parmak emme alışkanlığı psikolojik sorun ve gerginliklerin bir sonucu olarak gelişebilir. Örneğin, yeni bir kardeşin doğumu, çocukta bu tür bir alışkanlığın başlamasına neden olabilir. Böyle bir durumda kardeşin doğumundan önce çocuğun hazırlanması, kardeşin varlığına karşı çocuğun statüsünün devam edeceği ve onun yerinin ayrı olduğu konusunda çocuğun ikna edilmesi, kardeşin yardıma muhtaç bir yakını olması nedeniyle elbirliğiyle ona bakma gereğine çocuğun inandırılması ondaki gerginliği azaltır.
Parmak emme alışkanlığı karşısında anne babanın yapacağı en sağlıklı yaklaşım, olayı telaşa kapılmadan sabırla karşılamak ve sürekli ilgilenmekten kaçınarak, çocuğa bu alışkanlığın bebekçe bir davranış olduğunu, başkalarının gözüne hoş görünmeyeceğini basit bir dille anlatmaktır.
Psikodestek - Çocuk Psikolojisi
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #126
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Bebeğiniz kilo almıyor ve çok ağlıyorsa dikkat

Yeni doğan bebeğiniz sürekli ağlıyor, gaz sancısı nedeniyle sıkıntılı anlar yaşıyor ve kilo alamıyorsa onun bu durumunu durup değerlendirmeniz gerekiyor.

Yeni doğan bebeğiniz sürekli ağlıyor, gaz sancısı nedeniyle sıkıntılı anlar yaşıyor ve kilo alamıyorsa onun bu durumunu durup değerlendirmeniz gerekiyor. Çünkü bebeklerin hemen hemen hepsinde görünebilen bu belirtiler bazen süt alerjisinin göstergesi olabiliyor.

Memorial Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü’nden Uz. Dr. Gökçe Günbey, bebeklerde görülen süt alerjisi ile ilgili bilgi verdi.

Anne Sütü Alan Bebeklerde de İnek Sütü Alerjisi Görülebilir

Bebeklik döneminde en sık rastlanan gıda alerjisi, “süt alerjisi” yani “inek sütü alerjisi”dir. İnek sütündeki proteinlere karşı (özellikle beta laktalbümin) vücudun verdiği bir alerjik reaksiyondur. İnek sütünün bebeğe direk verilmesi ile olabildiği gibi, anne sütü ile beslenen bebeklerde, annenin diyetindeki inek sütü içeren gıdaların bebeğe emzirme yolu ile geçmesi sonucu da ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca çoğu hazır mamanın inek sütü proteinlerini içermesi nedeni ile, mama ile beslenen bebeklerde de alerji görülebilmektedir.

Emziren Anne Beslenmesine Dikkat Etmeli

İnek sütü alerjisi olan çocuklarda genellikle keçi sütü ve soya sütüne karşı da çapraz alerji gelişebilmektedir. Bebeğe ve anneye beslenme önerilerinde bulunurken bu konuya dikkat edilmelidir.

Bazen İlk 6 Ayda Bazen Daha Büyük Çocuklarda Alerji Ortaya Çıkabilir

Belirtiler bebeğe ve alerjinin ağırlık derecesine göre değişkenlik göstermektedir. Bazı bebeklerde tek bir belirti olurken, bazılarında birden fazla belirti birlikte olabilmektedir. Klinik bulgular genellikle ilk 6 ayda başlamakla birlikte, bazen daha geç yaşlarda da ortaya çıkabilmektedir.

Belli başlı belirtiler şunlardır:

• İlk aylarda aşırı ağlama ve ciddi gaz sancısı
• Beslenme sonrası kusmalar ve buna bağlı olarak tartı alamama
• Kanlı ve sümüksü dışkılama ve bazen de kabızlık
• Ciltte egzema tarzında kızarık ve kaşıntılı deri döküntüleri
• Geçmeyen bir hışıltı, öksürük, burun tıkanıklığı
• Tekrar eden bronşit ve/veya bronşiolit atakları
• Anafilaksi (çok nadirdir, inek sütü proteini alımından hemen sonra ( en geç ilk 1 saat içinde)gelişir. Deri döküntüsü, yüzde, dil ve ağızda şişme, solunum yollarında gelişen ödeme bağlı olarak ortaya çıkan nefes almada güçlük ve tansiyonda düşme ile birlikte görülen bir şok tablosudur. Tedavi edilmediğinde ölümcüldür.)

Genetik Faktörler Önemli

Bebekteki belirtiler ile inek sütü arasındaki bağlantı, aile ile görüşülerek sorgulanmalı ve ailede alerji öyküsü araştırılmalıdır. Fizik muayene bulguları ve aileden alınan öykü doğrultusunda inek sütü alerjisinden şüphelenilen bebeklere daha ileri tanı yöntemleri uygulanabilir.

Tanıda 3 yöntem kullanılmaktadır.

• Deri testi: Her yaşta yapılabilir, güvenilirlik %95 tir.
• Kanda inek sütüne özgü antikorların tespit edilmesi (inek sütü spesifik-Ig-E), %90 güvenilirdir.
• Eliminasyon yöntemi: İnek sütü içeren gıdalar bebeğe bir süre verilmez. Bu süre içinde mevcut belirtilerin kaybolması beklenir. Belirtiler geçtikten sonra inek sütü tekrar denenir. Belirtilerin yeniden ortaya çıkması inek sütü alerjisini destekleyecektir.

İnek Sütü Yerine Hindistan Cevizi Sütü

Anne sütü ile beslenen bebeklerde annenin tükettiği süt ve süt ürünleri emzirme yolu ile bebeğe geçerek alerjiye yol açmaktadır. Bu durumda anne sütü ile beslenmeye devam edilmesi, ancak annenin diyetinden süt ve süt ürünlerinin tamamen çıkarılması önerilmektedir. Anneyi kalsiyum eksikliğinden korumak için medikal destek önerilmeli ve diyetisyen eşliğinde beslenmesi düzenlenmelidir.

İnek sütü alerjisi olan bebeklerde soya proteini ve keçi sütü alerjisi de birlikte olabileceğinden annenin diyetinden bu grup ürünlerde çıkarılmalıdır. Tereyağı ve margarin yerine bitkisel yağlar tercih edilmeli, krema, süt tozu, sütlü bisküviler, sütlü makarnalardan kaçınılmalıdır. Pirinç sütü, yulaf sütü ve hindistancevizi sütü, inek sütü yerine kullanılabilir.

Ürün Etiketleri İyice Okunmalı

Süt birçok hazır gıda maddesinde bulunduğundan satın alırken ürün etiketi dikkatlice okunmalıdır. İçinde kazein, kazeinat, sodyum ve/veya kalsiyum kazeinat ve laktalbumin olan gıdalardan uzak durulmalıdır.

Zaman Zaman İlaç Tedavisi de Gerekebilir

Tedavide ana prensip alerjiye yol açan maddeden kaçınmaktır. Anne sütü ile beslenen bebekte annenin diyetinden süt ve süt ürünlerinin çıkarılması ile tedaviye başlanmış olacaktır. Ayrıca alerji ortadan kalkana kadar mevcut klinik bulgulara göre, bebeğe ilaç tedavisi uygulanması da gerekebilmektedir.

Özel Mamalar Tercih Edilmeli

Mama ile beslenen bebeklerde ise inek sütü proteini içermeyen mamalar tercih edilmelidir. Bu mamalar 3 grupta ele alınabilir:

1. Soya bazlı mamalar: İnek sütü alerjisi olan bebeklerin %17-47 sinde soya proteinine karşı da alerji gelişebilmektedir. Ayrıca soya bazlı mamalar 6 aydan küçük bebeklerin beslenmesinde uygun değildir. Bu nedenle inek sütü alerjisinde soya bazlı mamalar ilk tercih olmamalıdır.

2. Tam hidrolize mamalar: Özel işlemlerden geçirilerek proteinleri parçalanmış ve alerjik özellikleri yok edilmiştir. Tatları çok iyi değildir. İnek sütü alerjisinde ilk tercih edilmesi gereken mamalardır.

3. Amino asit bazlı mamalar: Tam hidrolize mamalara yanıt alınamayan %10 vakada kullanılması gerekir.

Bebek Büyüdükçe İnek Sütüne Uyum Sağlar

İnek sütü alerjisi saptanan bir bebeğe 12-18 ay süre ile inek sütü içeren gıdalar ve inek sütü bazlı mamalar verilmez, özel mamalar ile beslenmesi desteklenir. Bu sürenin sonunda tekrar inek sütü verilmeye başlanarak belirtilerin ortaya çıkıp çıkmadığı gözlenir. İnek sütünü tolere etmeye başlama süresi bebekten bebeğe değişiklik göstermektedir.

Çocukların %56’ sında 1 yılda, %77’ sinde 2 yılda, %87’ sinde 3 yılda inek sütüne tolerans gelişmektedir. Alerji saptadığımız bir bebekte inek sütünü diyetten ne kadar elimine edebilir ve bebeği bu alerjen maddeden ne kadar çok koruyabilirsek, tolerans gelişmesi ve iyileşme süreci de o kadar çabuk olacaktır.

Anne Sütü İle Beslenme Korunmada Önemli

Tüm hastalıklarda olduğu gibi inek sütü alerjilerinde de korunma çok önemlidir. Anne sütü ile beslenme korunmada esastır. Anne sütü, bebekleri alerjik astımdan koruduğu gibi, gıda alerjilerinden ve özellikle inek sütü alerjisinden de koruyucu rol üstlenmektedir. İlk 6 ay bebekleri sadece anne sütü ile beslemek, alerjen gıda ile yani inek sütü ile bebeği mümkün olduğunca geç tanıştırmak ve ilk 12-18 ay inek sütü vermemek korunmada doğru bir yaklaşım olacaktır.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #127
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Çocuklarda bademcik ve geniz eti problemleri

Çocuğunuzdaki bademcik ve geniz eti sorununu hafife almayın! Her çocukta olur deyip geçilen bademcik ve geniz eti rahatsızlıkları çocukların psikolojisini, sosyal hayatını, okuldaki başarısını bile olumsuz etkileyebiliyor.

KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir, çok sık karşılaşılan bu sağlık sorunu ile ilgili neler yapılması gerektiğini bakın nasıl anlatıyor...

Çocukluk çağının önemli ve sık tekrarlayan rahatsızlıklarından geniz eti ve bademcik rahatsızlıkları, kimi zaman yatakta geçirilen sıkıntılı günlere neden oluyor. Kulak Burun Boğaz (KBB) Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir, geniz eti ve bademcik sorunlarının hastanın günlük yaşantısını etkilediği gibi okul çağındaki çocukların başarısının da ciddi oranda etkilediğini, karşımıza ciddi bir sosyal ve eğitim sorunu olarak çıktığını belirtiyor.

Yaşanan bu sağlık sorunu ile ilgili yapılması gerekenler konusunda bilgi veren Dr. Şeneldir, miniklerin korkulu rüyası haline gelen geniz eti ve bademcik rahatsızlıkları nedeniyle çocuklarda burun tıkanıklığından, gündüz yorgunluk hissi ve baş ağrısına, horlamadan uykuda nefes kesilmesine, davranış bozukluklarından hiperaktiviteye kadar birçok sorun yaşanabildiğini ifade etti. Dr. Şeneldir, bu rahatsızlığın, yalnızca sağlık açısından değil psikolojik açıdan da sıkıntı yaratabildiğini vurguladı.

Kalp romatizmasına bile yol açabiliyor!

"Geniz eti ergenlik sonrası gerileyen, bademcik ise daha çok 3-10 yaş arasında görülen bir rahatsızlık olma özelliğine sahiptirler ve vücudun bağışıklık sisteminde görev alırlar."

diyen KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir, buna rağmen bademcik ve geniz eti operasyonlarının neden yapıldığı ve bademciklerin neden ameliyatla alındığının en büyük merak konusu olduğuna değindi. Dr. Şeneldir, bu konuya şöyle açıklık getirdi: "Sağlıklı olmayıp işlevini yerine getiremeyen bademcikler, vücudu dışardan giren mikroplara karşı savunmak yerine sürekli iltihaplanarak, bırakın vücudu savunmayı, aksine vücut için mikrop kaynağı oluşturmaktadırlar. Daha da önemlisi, çok sık geçirilen bademcik iltihapları sadece o bölgeyi etkilemekle kalmayıp; kalp, eklem ve böbrek romatizması için de önemli bir risk oluşturmaktadır."

Bu konuda başarılı çalışmalara imza atan Dr. Süreyya Şeneldir, geniz eti ve bademcik hastalıklarının tedavisinde öncelikli olarak ilaç tedavisi uygulanması gerektiğini, uygulanan ilaç tedavisine rağmen sonuç alınmayan durumlarda ise cerrahi yola başvurulması gerektiğinin altını çizdi.

Geniz eti ameliyatına hangi durumlarda karar vermeliyiz?

KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir, geniz eti ameliyatına hangi durumlarda karar verilmesi gerekenler konusunda ebeveynleri şöyle bilgilendirdi:

- Ortaya çıkan geniz eti iltihapları çocuğun sık tekrarlayan orta kulak iltihabı geçirmesine sebep oluyorsa,

- Geçirilen geniz eti iltihapları kronik orta kulak enfeksiyonlarına yol açmışsa,

- Senede 5 veya daha fazla sayıda geniz eti iltihabı geçiriliyorsa,

- Ağzı açık uyuma, gündüz ağzı açık dolaşma, burun tıkanıklığı ve horlamaya yol açan geniz eti büyüklüğü varsa,

- Uykuda nefes kesilmelerine sebep olan geniz eti büyümesi varlığında geniz eti ameliyatı yapılmalıdır.

Bademcik ameliyatı şu durumların herhangi birisinin olması durumunda gereklidir:

- Sık bademcik iltihabı geçiriyorsa (senede 5 veya daha fazla sayıda),

- Uykuda horlama ve nefes kesilmesine sebep olacak kadar sorun çıkaran büyük bademciklerin varlığında,

- Çocuğun havale geçirmesine sebep olan sık bademcik iltihapları oluşuyorsa,

- Beslenme bozukluğu ve kilo kaybına yol açıp büyüme gelişmeyi bozacak kadar büyük bademciklerin varlığında,

- Erişkinlerde tüm tedavilere rağmen geçmeyen bademcik taşı ve ağız kokusu varlığında,

- Geçirilen bademcik iltihapları kalp, eklem ve böbrek romatizmasına yol açmışsa.

KBB Uzmanı Dr. Süreyya Şeneldir'in belirttiğine göre, bahsedilen bu sıkıntılar yaşandığı takdirde bademcik ve geni ameliyatına gerek olduğuna kadar veriliyor. Bademcik ameliyatlarında teknolojik gelişmelerin sayesinde artık yeni yöntemler kullanılıyor. Thermal welding sistem denilen ve ameliyat sırasında dokulara verilen termal hasarı minimuma indirmeyi hedefleyen bu yeni yöntem sayesinde bademcik ameliyatları klasik yöntemlere oranla çok daha kansız geçiyor, kısa sürüyor ve termal hasarın minimuma inmesi, ameliyat süresinin kısalması gibi avantajları sayesinde ameliyat sonrası dönemde ağrı da büyük ölçüde azalıyor. Çocuk sadece birkaç gün içerisinde iyileşiyor ve kısa sürede okul yaşantısına geri dönebiliyor.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #128
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Çocuğunuz bilgisayar bağımlısı mı?

Ergenler, sosyal ilişki kurmada zorlanıyor, utangaç ya da kendine güvensiz olsalar bile, internet ortamında olmak istedikleri kişi gibi davranabiliyorlar.

Gelişen teknoloji ve internet ağının hızla yaygınlaşması sonucunda insanlık artık yeni bir sosyal problemle karşı karşıya; Bilgisayar ve Internet bağımlılığı. Bilgisayarın bağımlılığa sebep olup olmadığı, bilimsel çevreler arasında da tartışma konusu oluyor. Nöroloji Uzmanı Dr. Mehmet Yavuz anne ve babaların bu konuda dikkatli olmaları gerektiğini vurguladı ve konuyu değerlendirdi.

BİLGİSAYAR BAĞIMLILIĞI NEDİR?

“Günümüzde bilgisayarlar hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. Ancak yaşamımıza kattığı kolaylıkların yanı sıra olumsuz sonuçlarını da görüyoruz. Çocukların bilgisayar kullanımında doğru alışkanlıklar geliştirmesi için anne babaların konuya dikkat etmesi gerekiyor. Eğer çocuğunuzun bilgisayar başında geçirdiği süre giderek artıyorsa, başka bir işle meşgulken bile bilgisayarı özlüyorsa, sizi ve arkadaşlarını dikkate almıyorsa, başka faaliyetleri önemsemiyorsa, sırt, bilek, baş ağrısı gibi fiziksel sıkıntılar yaşıyorsa bağımlılıktan söz edilebilir.”

OYUN OYNUYORLAR VEYA CHAT YAPIYORLAR

Günümüzde her çocuğun, gencin, "chat" yapma, bilgisayar oyunu oynama ve internette gezinme nedenleri birbirinden farklı olduğunu söyleyen Dr. Mehmet Yavuz ergenler ve çocukların sanal ortamda kurulan arkadaşlıkları çekici bulmalarının sebeplerini ise şöyle açıklıyor;
"Her şeyden önce sosyal ortam sunuyor; özellikle ergenlere bir gruba ait olduklarını hissettiriyor. Ergenler, üye oldukları gruplar içinde yerleri olduğunu hissediyor. Günlük yaşamda iletişim kurmada ve sosyal ortamlara katılmada güçlük yaşayan ergenler, bu gruplar içinde onaylandıklarını, kabul edildiklerini hissediyor.”

“İletişim kurmada kolaylık sağlıyor; Bilgisayar, günlük yaşamda kolay iletişim kuramayan çocuk ve ergenelere, iletişim kurma ve birçok kişiyle tanışma olanağı sunuyor. Ergenler sanal ortamda kendilerini daha kolay ifade edebiliyor.”

”İnsanlarla daha yakın ilişkiler kurmayı sağlıyor; İnternetin sunduğu iletişim olanağı, çocukları ve ergenleri günlük yaşamda olduğundan daha çok yakınlaştırıyor. Ergenler bu ortam içinde içlerinden geldiği gibi iletişim kurup yakınlaşıyor.”

“Çocuğun ya da ergenin olmak istediği kişi gibi davranması; İnternet aracılığıyla hayallerdeki kişi olmak çok kolay. Ergenler, sosyal ilişki kurmada zorlanıyor, utangaç ya da kendine güvensiz olsalar bile, internet ortamında olmak istedikleri kişi gibi davranabiliyorlar.”
“Gerçeklerden kaçmayı sağlıyor; Bilgisayar oyunları ya da internet üzerinden sunulan içerik çok renkli, hızlı, görsel ve işitsel efektler tarafından zenginleştirilmiş olduğu için, çocuğun ya da ergenin bilgisayar başında keyifli ve uzun zaman geçirmesine yardımcı oluyor. Bu da günlük sıkıntılar ya da sorunlardan uzaklaşmak isteyen çocuk ve ergenleri bilgisayar başına çekiyor".

AİLE KONTROLÜ GEREKİYOR

Dr. Mehmet Yavuz ''bilgisayar ve internet bağımlısı'' çocukların ailelerine ise şu önerilerde bulunuyor;

• Sanal yerine doğal aktiviteler tercih edilmeli, çocuklarınızı arkadaşları ile doğal yollardan görüşmeleri için yönlendirebilir, onlara yeni olanaklar yaratabilirsiniz.
• Spor aktivitelerine zaman ayrılmalı, spor, çocukların fiziksel, zihinsel, ruhsal ve sosyal gelişimleri için son derece gerekli bir aktivitedir.
• Arkadaşlık ilişkileri desteklenmeli, çocuğunuzun arkadaşlık ilişkilerini desteklemelisiniz ve var olan arkadaşlık ilişkilerini sürdürmesi, yeni arkadaşlık ilişkileri kurması için onu yüreklendirmelisiniz. Çocuğunuz, bilgisayarda çok uzun ve gereksiz zaman geçirmek yerine arkadaşları ile olmayı seçecektir.
• Sosyal beceri eğitimi verilmeli, çocuklar, kendi akran grupları içinde iletişim kurmaya özendirilmeli. Eğer çocuk iletişim kurmada, iletişimi başlatmada ve sürdürmede güçlük çekiyorsa, sosyal beceri eğitimlerinden faydalanılabilir.
• Uzman yardımı alınmalı, Bunları yaptığınız halde çocuğunuzun giderek bilgisayar oyunlarına, bilgisayarda sohbet etmeye bağımlı bir hale geldiğini gözlüyorsanız ve bu durum çocuğunuzun okul başarısını, sosyal yaşamını olumsuz etkiliyorsa, bir uzmandan yardım alabilirsiniz.
• Bilgisayar ve internette geçirilen zamanın sınırlandırılması, bilgisayarın herkesin bulunduğu bir odaya konması gibi basit önlemler de çocuğunuza etkili bilgisayar kullanma alışkanlığı kazandırmaya yardımcı olabilir".

volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #129
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Televizyon oyun arkadaşı değildir

Uzmanlar, televizyonlarda her geçen gün sayısı artan bebek kanallarının kuzun süre izlettirilmesinin bebeğin zihin gelişimini olumsuz etkileyebileceği uyarısında bulundu.

Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve Ankara Üniversitesi (AÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Runa İdil Uslu, bebeğin zihinsel ve fiziksel gelişiminde bakım veren kişinin tutumunun, bebekle kurduğu iletişimin, oyun ve faaliyetlere ayrılan vaktin çok önemli olduğunu vurguladı.

Bebeklerin beyin gelişiminin, en yoğun okul öncesi dönemde geliştiğine dikkati çeken Uslu, bebeğin becerilerinin artması, kavrama kabiliyetinin gelişebilmesi için özellikle karşılıklı konuşulmasının ve birebir oyun oynanmasının çok önemli olduğunu bildirdi.

Uslu, bebeğe anne, baba ya da bakıcı gibi bakım veren kişinin, bunlara gün içerisinde olabildiğince vakit ayırması gerektiğini belirterek, “Bebekler, tek başlarına yalnız bırakılmamalı ve sürekli olarak kendi kendilerine oyun oynamaları istenmemeli” dedi.

Bakım veren kişilerin, çoğunlukla çocukla etkin vakit geçirmek yerine, ev işi yapma, misafir ağırlama gibi gerekçelerle bunu ihmal edebildiğini ifade eden Uslu, bakım verenin en önemli işinin “Çocukla birebir etkin vakit geçirmek” olduğunu vurguladı.

TELEVİZYON, PASİF BİR İLETİŞİM ARACIDIR

Runa İdil Uslu, televizyonlarda bebek kanalarının sayısının artmasıyla birlikte, bebeklerin televizyon karşında çok fazla zaman geçirdiğine dikkati çekerek, bebek ve çocukların, kendilerine yayın yapan yerli-yabancı bebek kanallarının karşısında çok fazla bırakılabildiğini, ancak bunun çocuğun gelişimi için sağlıklı olmadığına işaret etti.

Bebeğin ya da çocuğun televizyon aracığıyla çok fazla kelime duyduğunu ve kavram gördüğünü belirten Uslu, şunları söyledi:

“Çocuk, televizyondan görsel ve işitsel uyarılar alır. Bunun gelişime olumlu katkısı olmakla birlikte bebeğin zihin gelişimi için birebir iletişim gereklidir. Televizyon ile karşılıklı iletişim olmadığı için, çocuğun, orada olup biteni anlayacak, kavrayacak ve öğrenecek kadar takip etmesi mümkün değildir. Bu nedenle de olumlu, sağlıklı ve hızlı gelişim için, bebeğin bu kanallar karşında gün içerisinde kısa süreler geçirmesi uygundur. Kimi zaman çocuğun daha kolay uyuması için, bebek kanallarının uzun süre izlettirilmesi de sağlıklı değildir. Bunun yerine, bebeğin yattığı odada masal okunmalı ya da ninni söylenmelidir.”

Uslu, bebeğin tamamen televizyondan uzak tutulmasının da doğru bir yaklaşım olmayacağına dikkati çekerek, “Televizyon karşısında kalma kısa süreli olduğunda ve bebeğin uyanık olduğu diğer zamanlar karşılıklı etkileşimle değerlendirildiği koşulda kabul edilebilir” diye konuştu.

KENDİ KENDİNE OYUN OYNAMASI BEKLENİLMEMELİ

Bebeğin sağlıklı gelişimi için kendi kendine oyun oynamasının beklenilmesinin “Yanlış” olduğunun altını çizen, Çocuk İstismarını ve İhmalini Önleme Derneği Yönetim Kurulu Üyesi ve AÜ Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Uslu, şöyle devam etti:

“Bebekle anne, baba ya da bakıcı birebir nitelikli vakit geçirmelidir. Bu, gözlerinin içine bakarak konuşmak, beraber resim yapmak, boyama yapmak, kitap okumak, oyun oynamak ya da şarkı söylemek şeklinde olabilir. Ancak unutulmaması gereken şey, bebekle bu şekilde ne kadar fazla süre vakit geçirilirse, bebeğin zihinsel gelişimi yapısal kapasitesi ölçüsünde en iyi biçimde gerçekleşecektir. Aksine, sürekli olarak tek başına kalmak isteyen, anne babasıyla oyun oynama isteği göstermeyen çocuklarda farklı sağlık problemlerinin varlığı düşünülmelidir.”

Uslu, anne ve baba ile geçirilen vakit diliminin, çocuğun onların yaptığı işe yardımcı olması şeklinde geçirilmemesi gerektiğine de işaret ederek, “Annenin ev işi yaparken çocuğun yardım etmesi olabilir, ancak bu faaliyetlerle kısıtlı kalınmaması lazım. Doğrudan doğruya çocuğun yönlendirilebileceği, onun tercih ettiği ve keyif aldığı oyunlara daha fazla süre ayrılmalı” dedi.

Çocuğun uyanık olduğu tüm saatlerin etkileşim içinde geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Uslu, çocuğun sosyalleşmesinin 3 yaşından sonra gelişmeye başladığını bildirdi.

Runa İdil Uslu, bu yaştan önce bir araya gelen çocukların birbirleriyle genel olarak bilindiği anlamda sürekli ve tutarlı biçimde oyun oynayamadığını, kendi başlarına oynamaya çalıştıklarını, daha çok anne ya da baba ile oynamak istediklerini, bunun da tamamen sağlıklı bir tutum olduğunu sözlerine ekledi.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Ocak 2010       Mesaj #130
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Çocuk beslenmesinde 3 önemli kural

Okul çağı çocuklar büyüme ve gelişme döneminde olduklarından, günlük ortalama almaları gereken kalori miktarı ve alacakları besinlerin dengesi büyük bir önem taşıyor.

Fast food, tuz ve abur cuburu azaltın

Okul çağı çocuklar büyüme ve gelişme döneminde olduklarından, günlük ortalama almaları gereken kalori miktarı ve alacakları besinlerin dengesi büyük bir önem taşıyor. Çocukluk çağındaki beslenme yetersizliği ve dengesizliği ise çeşitli sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Acıbadem Kadıköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Şengül Sangu Talak, çocuklara evde ve okulda iyi bir beslenme planı yapılmasının önemine değinirken, tuz alımı ve fast food tarzı beslenmenin kısıtlanmasını, abur cubur tüketilmesinin azaltılmasını öneriyor.
Çocukların yeterli ve dengeli beslenmesi için bütün yiyecek gruplarından, belirli miktarlarda yemesi gerekiyor. Günlük beslenme piramidinin şöyle dengelenmesinde yarar var:

- Günlük enerji ihtiyacının yüzde 55-60’ı karbonhidratlardan
- Yüzde 15-20’si proteinlerden
- Yüzde 30’u ise yağlardan (yemeklere ilave edilen yağların eşit miktarlarda karıştırılmış olarak, zeytinyağı, soya ve mısırözü gibi bitkisel yağlardan oluşturulması gerekiyor)

Çocuklarda Omega 3 ve Omega 6 gibi yağ asitleri, çocuklarda göz ve beyin gelişimini, bağışıklık sisteminin kuvvetlenmesini ve kalp-damar hastalıkları riskinin azalmasını sağlıyor. Bunun için çocukların lahana, brokoli, karnabahar, semizotu ve tüm yeşil yapraklı sebzelerle, balık, ceviz, fındık, badem gibi yiyecekleri diğer besinlerle birlikte düzenli tüketmeleri gerekiyor. Anneler çocuklarının günde ne kadar kalori tüketmeleri gerektiğini merak ediyor. Şengül Sangu Talak, çocukların harcadıkları günlük enerji miktarlarının fiziksel aktivitelerine göre değişeceğini söylüyor.

Günlük kalori miktarları şöyle değişiyor:

- Dört-altı yaş grubu çocuklarda ortalama 1800 kalori kcal/gün
- 9 – 12 yaş erkek çocuklarında 2100 kcal/gün
- Kız çocuklarında ise 1700 kcal/gün

Çocuğun günlük enerji ihtiyacının, düzgün öğünler şeklinde ve her besin grubundan belirli miktarlardan bir arada yedirilmek koşuluyla sağlanmasının mümkün olduğuna değinen Şengül Sangu Talak şunları söylüyor:

“Tek tip gıda alımı zararlıdır. Günde bir yumurta, bir-iki kibrit kutusu kadar peynir, iki-üç köfte, 500 mililitre süt veya yoğurt, iki porsiyon sebze, iki-üç porsiyon meyve, 10–12 porsiyon ekmek veya grubundan (1 porsiyon ekmek yerine, iki yemek kaşığı pilav, makarna, bulgur yenilebilir. Bir kase çorba, bir dilim börek tüketilebilir) gıdaların alınması sayesinde, günlük öğünde tüketilmesi gereken besin grupları dengelenmiş oluyor.”

KAHVALTIYI ATLAMAK, ABUR CUBURU SEVDİRİYOR

Anneler okul döneminde çocuklarının beslenmesi konusunda, evde kurdukları düzen ve okul kantinlerindeki sağlıksız gıdaların tüketilmesi sorunu arasında sıkışıp kalıyor. Şengül Sangu Talak, okul çağı çocuklarının sağlıklı beslenmeleri konusunda şu önerilerde bulunuyor:

 Okul kantinlerinde satılan cips, şekerleme, çikolata, bisküvi, poğaça, kek gibi gıdaların esas yemek yerine ve çok miktarlarda yenilmesini engelleyin.

 Bu nedenle çocuğunuza verdiğiniz cep harçlığını bu yanlış seçimlerden bolca yapmasına engel olacak şekilde ayarlayın.

 Beslenmesinde, meyve, ayran, süt, kuru üzüm, kuru kayısı, fındık, ceviz gibi yararlı, vitamin, protein ve kalsiyum içeriği yüksek yiyecekler bulundurun.

 Kahvaltı, bu yaş grubu için günün en önemli öğünüdür. Uzun süren açlıktan sonra enerji ihtiyacının karşılanmasında, vücut için gerekli besin öğelerinin günün ilk saatlerinde vücudun en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde vücuda dengeli bir şekilde alınmasında, kan şekeri düzeylerinin dengelenmesinde, böylece dikkatin derse yoğunlaşmasında, güne daha dinamik başlamalarının sağlanmasında etkili olduğundan kahvaltının yapılmasına çocuklarınızı özendirin.

 Tüm bunlardan dolayı; çocuğun enerji deposunu dolduracak, proteinden zengin gıdaları tercih edin.

 Sürülebilen çikolata, bal, reçel gibi tatlılar yerine kan yapıcı ve kemik gelişimi için kalsiyum içeren pekmeze kahvaltıda yer verin.

 Genellikle hafta sonu tüketilen yumurta sayıca gerektiğinden az yenir. Oysa yumurta yüzde yüz emilebilen en kaliteli protein kaynağıdır ve kan yapıcıdır. Yanında çay içilmesi demir emilimini engeller, ayrıca çok fazla kaynatılması da besin değerini düşürür.

 Kahvaltılara az miktarda ilave edilen domates, salatalık, maydanoz gibi vitamin ve posa içeren sebzeler iştah açıcı ve barsak çalıştırıcıdır. Kahvaltıda sadece ve sürekli mısır gevreği+süt alımı belki pratiktir ama sakıncalıdır.

 Okulda verilen alternatifler sağlıklı beslenme alışkanlığının kazandırılmasına yönelik olarak seçilmelidir. Okul kantinlerinde taze meyve satılabilir, dengeli hazırlanmış sossuz sandviçler verilebilir. Ayrıca okulda hazırlanan alternatiflerin hazırlama koşullarının hijyenik olması bu çağ çocukların sağlığı için ayrı önem taşımaktadır.

KAHVALTI ALTERNATİFLERİ

Birinci alternatif:
Mısır veya yulaf gevreği, kuru üzüm veya 2-3 kuru kayısı, 6-8 adet fındık kırığı veya 2 ceviz
1 kivi veya 1/2 muz, süt veya yoğurt.

İkinci alternatif:
1–2 dilim ekmek, 1 tatlı kaşığı pekmez veya bal, 1 yumurta, 1bardak taze meyve suyu

Üçüncü alternatif:
Kaşarlı tost, 5 adet zeytin, 1 bardak süt, domates

Dördüncü alternatif:
Omlet, bir bardak taze meyve suyu, 1-2 dilim ekmek, 1 tatlı kaşığı pekmez veya reçel veya marmelat

Beşinci alternatif:
1 Su bardağı süt, 1 muz, cevizli meyveli kek

ARA ÖĞÜN ALTERNATİFLERİ

1. 1 elma +5 bisküvi
2. Meyve suyu +poğaça
3. Süt + kek
4. Kuru kayısı+1 avuç fındık
5. 1 meyve+ ceviz




Son düzenleyen volture; 11 Ocak 2010 18:04 Sebep: ıhım

Benzer Konular

12 Haziran 2016 / A.Arda Moda
1 Ekim 2012 / Misafir Cevaplanmış
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular
5 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
22 Kasım 2006 / Mystic@L Taslak Konular