Arama

Astronomi (Uzay) Haberleri - Sayfa 16

Güncelleme: 15 Ekim 2018 Gösterim: 187.466 Cevap: 523
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
19 Kasım 2010       Mesaj #151
Avatarı yok
Yasaklı
En Genç Karadelik Heyecanlandırdı

Sponsorlu Bağlantılar
NASA’ya ait Chandra gözlem uydusu, amatör bir gözlemcinin de yardımıyla bugüne kadar bilinen en genç karadeliğin izine rastladıAmerikalı gökbilimciler, M100 galaksisi içinde 31 yıldır çalıştıkları bir cismin karadelik olduğundan emin olduklarını açıkladılar. Gözlemin genel kabul görmesi halinde, bu Dünya'ya en yakın ve en genç karadelik olarak kayda geçmiş olacak.

Her şey 1979 yılında Washington yakınlarında amatör bir gözlemcinin karadeliğin izine rastlamasıyla başladı. Karadeliği takibe alan Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA) yetkilileri, kanıtları 31 yıl sonra kamuoyuyla paylaşıyor.Süpernova kalıntısı olan SN 1979C, ABD Uzay Ajansı'na bağlı bir uydu ile yine Avrupa Uzay Ajansı'nın XMM-Newton Gözlemevi'nden ve Alman uzay aracı Rosat tarafından 31 yıldır gözleniyordu. Ancak cismin yüksek ihtimalle bir karadelik olabileceğine dair gözlem NASA'nın X ışınlarına hassas olan Chandra adlı uydusu sayesinde gerçekleştirildi.

X ışınları altında parlak olarak gözlenebilen uzay cismi, 1979 yılında bir yıldız patlamasının gözlendiği noktada bulunuyor. Işığın dünyaya ulaşma süresi gözönüne alındığında, patlamanın 50 milyon yıl önce meydana gelmiş olabileceği tahmin ediliyor. Açıklamada, cisimden gelen X ışınlarının kaynağının 1995 yılından bu yana belirli bir boyutta sabitlendiği ve bunun da cismin karadelik olduğuna işaret ettiği bildiriliyor.

Bulunan potansiyel karadeliği diğerlerinden ayıran bir özellikse doğum tarihinin kesin olarak biliniyor olması. Bilimciler, bir karadeliğin ortaya çıktığı tarihi bilmenin diğer karadeliklerin fiziksel yapısı hakkında önemli bilgilere ulaşmakta önemli rol oynayacağını belirtiyorlar.Güneşin 20 kat büyüklüğündeki bir yıldızın patlaması sonucunda ortaya çıkmış olan karadelik, Dünya'dan 50 milyon ışıkyılı uzaklıkta bulunuyor. NASA ekibi, dünya bazında oldukça uzak gelen bu mesafenin, evrenin büyüklüğüyle kıyaslandığında adeta arka bahçemiz kadar yakın olarak kabul edilebileceğine dikkat çekiyorlar.


Kaynak: BBC Türkçe(16 Kasım 2010 Salı/TSİ:11:39)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:12
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Kasım 2010       Mesaj #152
Avatarı yok
Yasaklı
Kızıl Gezegeni Keşfedecek Mars Çekirgesi

Sponsorlu Bağlantılar
Araç altı yıllık görevi boyunca gezegende 650 kilometre kat edebilecek – Bu NASA’nın Spirit Rover aracının yedi senede kat ettiği 24 kilometrenin çok üstünde bir değer. Yenilikçi araç Mars’ın atmosferindeki karbondioksiti alıp sıkıştırarak yakıta dönüştürecek, sonra da tıpkı bir roket gibi dışarı püskürterek hareket edecek. Leicester Üniversitesi’nden araştırmacılar büyük tasarımlarını Proceedings of the Royal Society A dergisinde tanıttılar.

Dr. Nigel Bannister aracın çalışma prensibini şöyle açıkladı; ‘Bu aracın kalbinde radyo izotoplu bir ısı kaynağı bulunuyor. Bu kaynak nükleer bozunum ilkesini temel alıyor. Bu ısı kaynağı iki farklı biçimde kullanılacak. Birinci modda, iticiye (yakıta) ısı enerjisi vererek onun aracın dışına püskürmesini sağlayacak. Yakıt CO2 bakımından zengin atmosferden toplanacak. Dolayısıyla her sıçramadan sonra yeniden yakıt almak için güç kaynağı elektrik gücü üreten ikinci moduna geçirilecek. Bu elektrik gücü bir kompresörü tahrik edecek, o da Mars atmosferinden karbondioksit toplayacak ve onu depolarda sıkıştıracak.’

Kaynak: Ntvmsnbc(21 Kasım 2010 Pazar/TSİ:14:51)

Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:15
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
27 Kasım 2010       Mesaj #153
Avatarı yok
Yasaklı
Satürn'ün Uydusunda Oksijen Bulundu

Yeni keşfe göre Satürn’ün ikinci büyük uydusu olan Rhea, oksijen ve karbondioksitten oluşan ince bir atmosfere sahip.Bu yılın başlarında NASA’nın Cassini uzay aracı Rhea’nın kuzey kutbunun 97 km yakınından geçerken bir spektometre vasıtasıyla atmosferi ‘kokladı’. Daha önce Jüpiter’in Europa ve Ganymede uydularında uzaktan gösterilmiş olsa da bu oksijenin bizzat yerinde tesbit edildiği ve bunun yanında halkalı gezegenin uydularında saptanan ilk keşif.

Güneybatı Araştırma Enstitüsü’nden Dr. Ben Teolis ve arkadaşları tarafından Science dergisinde yayınlanan bulguların, Güneş Sistemi’nin 3,5 milyar yıl önceki kimyasal yapısına ilişkin yeni bakış açıları sunacağı belirtiliyor.

Araştırmacılar oksijenin, Satürn’ün manyetosferik plazmasındaki ışıldama tarafından salındığını ve oksijenin büyük miktarının uydunun buları içinde halen kilitli olduğunu düşünüyorlar.

Bunun yanında karbondioksit kaynağı ise gizemini koruyor. Araştırma makalesi atmosferik karbondioksitin varlığını, ilkin karbondioksitin Rhea’nın buzları içinden fışkırması ya da yüzeydeki su molekülleri, radyolitik oksijen ve karbonlu mineraller arasında gerçekleşen radyoliz tepkimelerine dayandırıyor.

Rhea’nın atmosferinde bulunan oksijen insan yaşamı için yeterli oranda değil. 1 metreküplük havada yaklaşık 50 milyar oksijen molekülü bulunuyor ki bu da Dünya’dakinin yüzde 0.00000001’ine denk geliyor.

Avustralya Ulusal Üniversitesi Gezegenbilim Enstitüsü’nden Dr. Marc Norman bu bulguların da gösterdiği gibi uzayda oksijenin varlığının her zaman canlılığa işaret olmayacağına dikkat çekiyor, “Dünya dışı yaşam arama çalışmalarında, her oksijen tesbit ettiğimizde bunu canlılığa ilişkin bir kanıt olarak sunmadan önce biraz daha dikkatli olmalıyız.”


Kaynak: sciencemag(26 Kasım 2010;11:41)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:17
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
29 Kasım 2010       Mesaj #154
Avatarı yok
Yasaklı
Evren Daha mı Yaşlı?

Araştırmaya göre evreni dolduran mikrodalga radyasyonda, Büyük-Patlama’dan önce meydana gelmiş olayların kanıtları görülebilir.

Evrenin erken evre resmindeki eşmerkezli daireler, Büyük Patlama öncesindeki şiddetli olayların habercisi. Yeni çalışma, evrenimizin aslında 13,7 milyar yıl önce başlamadığını ve büyük patlamalar ile dev karadelik çarpışmaları arasında sonsuz bir süredir döngü halinde bulunduğunu öne sürüyor.

Araştırmayı yapan Oxford Üniversitesi’nden Prof. Roger Penrose ve Yerevan Devlet Üniversitesi’nden Vahe Gurzadyan, hipotezlerini NASA’nın uzay aracı Wilkinson Mikrodalga Eşyönsüzlük Sondası’sından (W-MAP) sağladıkları veriler ışığında hazırlamışlar.

W-MAP, yedi yıllık görevi boyunca Büyük Patlama'nın kalıcı görüntüsü diyebileceğimiz kozmik mikrodalga arkaplan radyasyonunu (CMB) çalışmış. Büyük Patlama'dan 300.000 yıl sonrasına tarihlenen CMB, artık -270 santigrat derece civarına soğumuş durumda.

Sıcaklıktaki küçük değişimler, gökada ve süperkümelerin tohumları olan yoğunluk farklarını temsil ediyor. Bugün kabul gören ‘şişme teorisi’ bu yoğunluk farklarının, Büyük Patlama'dan nanosaniyeler sonra meydana gelen şişme döneminde, bir bezelye tanesi büyüklüğünden genleşen evren nedeniyle rastgele olduklarını kabul ediyor.

Bu ilkin gelişigüzelliğe karşın bilimciler erken evrenin karmaşık maddelerin oluşabilmesi için düşük bir entropi yani yüksek bir düzen içinde bulunduğunu düşünüyorlar. Fakat Penrose’un düşüncesi, şişme teorisinin ilk başta neden böyle düşük bir entropi halinin bulunduğunu açıklamadığı yönünde. Araştırmacının ‘döngüsel kozmoloji’ fikri, sonunda karadeliklerin evrendeki tüm maddeyi yutacaklarını ve en nihayet buharlaşarak salt enerjiden meydana gelen düşük entropi halinde bırakacaklarını öne sürüyor. Böylece bir döngü sona erecek ve bir sonraki büyük patlamayla bir yenisi başlayacak.

Penrose ve Gurzadyan, CMB’de görülen eşmerkezli dairelerin büyük patlamadan eski olduklarını ve bunun da teorilerini desteklediğini söylüyorlar. Araştırmacılara göre bu daireler, son büyük patlamadan önce meydana gelmiş olan dev karadelik çarpışmaları sonucu oluşmuş şiddetli çekimsel radyasyon dalgalarının izdüşümleri.

Avustralya Astronomik Gözlemevi yöneticisi Dr. Matthew Colliss çalışmayı hem teori hem de dayandığı kanıtlar açısından oldukça tartışmalı buluyor, “Eğer ispatlanırsa gerçekten de olağanüstü bir bulgu fakat bu aşamada oldukça dikkatli olunması gerekiyor. Bu kadar fazla veri ortadayken sadece görülmesi istenen desenin görülmediğinden emin olunması gerekir. Daha sağlam kanıtlar ortaya konulana değin teoriye belirli bir şüphe içinde yaklaşmayı tercih ediyorum.”

Her iki araştırmacı da fikrin, kozmik mikrodalga arkaplan radyasyonunu daha önce elde edilememiş bir duyarlılıkla ölçmek üzere tasarlanan Planck teleskobu sayesinde ileri düzey analizlerle kontrol edileceğini belirtiyorlar.


Kaynak: Ntvmsnbc(29 Kasım 2010 Pazartesi/TSİ:12:35)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:26
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Aralık 2010       Mesaj #155
Avatarı yok
Yasaklı
Uzayda Yaşam Bulundu mu?

Amerikan uzay ajansı NASA, dünya dışı yaşama dair bir bilimsel keşifle ilgili basın toplantısı düzenleyeceğini açıklayarak, özellikle internette yankı uyandırdı.

NASA kendi web sitesinden yaptığı açıklamada, 2 Aralık perşembe günü Türkiye saati ile 21:00'de, Dünya dışı yaşamın kanıtlarının araştırılması konusunda önemli sonuçları olacak bir astrobiyolojik bulguyu tartışmak için basın toplantısı düzenleyeceğini belirtti. Basın toplantısı Washington'da yapılacak ve internet sitesi üzerinden de canlı olarak izlenebilecek.

Uzay ve Dünya dışı yaşam sevdalıları, bu açıklamanın ardından internet bloglarında çok sayıda spekülasyon üretirken, NASA, ünlü Science dergisinin koymuş olduğu yayın ambargosu nedeniyle keşifle ilgili hiçbir ayrıntıyı şu an vermiyor.

NASA'nın basın toplantısına katılacak isimler arasında, kurumun astrobiyoloji programını yöneten Mary Voytek, Amerikan Jeofizik Enstitüsü (USGS) astrobiyoloji araştırmacısı Felisa Wolfe-Simon, NASA'nın Goddard uzay merkezi astrobiyoloji uzmanı Pamela Conrad, Uygulamalı Moleküler Evrim Vakfı seçkin üyesi Steven Benner ve Arizona Üniversitesi Profesörü James Elser bulunuyor.

Astrobiyoloji, evrende yaşamın kökeni ve evrimi dahil olmak üzere, yaşamın bulunabileceği yerler ile nasıl devam ettiğini inceleyen bilim dalı.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(02 Aralık 2010 Perşembe/TSİ:12:01)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Aralık 2010       Mesaj #156
Avatarı yok
Yasaklı
NASA, merakla beklenen basın toplantısında DNA'sında fosfor yerine arsenik kullanabilen yeni bir bakteri türünün keşfedildiğini açıkladı

Amerikan Havacılık ve Uzay Ajansı'nın (NASA) düzenlediği basın toplantısında tanıttığı yeni keşif, Kaliforniya'daki Mono Gölü'nde bulunan ve canlılar için çok kuvvetli bir doğal zehir olan arsenikte çoğalabilen bir bakteri.

Canlılar için oldukça zehirli olduğu bilinen arseniği tolere eden canlılar zaten biliniyordu. Fakat NASA tarafından finanse edilen araştırmaya göre, yeni keşfedilen bakteri yalnızca arsenikte yaşamakla kalmıyor, aynı zamanda bu kimyasalı kendi hücresel mekanizmasında kullanabiliyor.

Dünya üzerindeki tüm yaşam DNA, proteinler ve yağları oluşturmak için altı bileşeni kullanıyor: karbon, hidrojen, azot, oksijen, fosfor ve kükürt. En küçük amipten en büyük balinaya ya da bitkilere kadar tüm canlılar aynı yapıtaşlarına sahipler. Yani DNA bloklarımız birbirleriyle tam olarak uyumlular. Keşfedilen bakteriyse DNA'sındaki fosfor elementi yerine zehirli bir kimyasal olan arseniği kullanabiliyor. Bu, yaşama ve canlıların nasıl türediklerine yönelik bakış açımızı kökünden değiştirecek önemli bir gelişme.

Konuya ilişkin çalışmalar birkaç yıl önce, yazılmamış biyoloji yasaları olabileceği ve dünya üzerinde değişik yaşam biçimlerinin bulunabileceği olasılığı konusunda üç bilimadamı arasındaki tartışmalardan çıkmış.

Amerikan Jeofizik Enstitüsü (USGS) astrobiyoloji Profesörü Felisa Wolfe-Simon, Arizona Üniversitesi'nden Ariel Anbar ve Paul Davies adlı araştırmacılar, 2009'da yayınladıkları ortak çalışmalarında, dünyadaki bazı yaşam biçimlerinde arseniğin elementlerin periyodik tablosunda birbirine yakın olduğu fosforun yerini alabileceğini belirttiler.

Halomonadaceae ailesine ait GFAJ-1 soyu bakteriler, DNA'larında fosfor elementi yerine arsenik bağlayabiliyor.

Bunun üzerine Felisa Wolfe-Simon ve ekibi, yüksek düzeyde tuz ve arseniğin bulunduğu Kaliforniya'daki Mono Gölü'nde bu teorisini deneylerle ortaya koymak için çalışmalara başlamış. Gölün tortularından aldıkları numunelerde bulunan bakterileri çok miktarda arsenik ve çok az miktarda fosfor içeren laboratuvar şartlarında büyütmeye çalışmışlar. Ortamdaki arsenik miktarını gittikçe artıran araştırmacılar beklenenin tersine, Halomonadaceae ailesine ait GFAJ-1 soyu bakterilerin kimyasaldan olumsuz etkilenmek yerine bunu hücre mekanizmalarında tam anlamıyla kullanmaya başladıklarını görmüşler. Hatta bakterilerin DNA'larındaki fosforun yerine arseniği kullanmaya başlamaları araştırmacılar arasında hayret uyandırmış.

Bilimciler bunun bilinen bir bakteri olduğunu fakat şimdiye kadar kimsenin 'arsenik gibi yaşam düşmanı bir ortamda gelişimin' olabileceğini düşünmediğini, farketmediğini kaydediyorlar. Profesör Anbar, buradaki yeni olan unsurun, altı temel unsurun dışındaki bir kimyasal olan arseniğin bir organizma için yapıtaşı olarak kullanılması olduğunun altını çiziyor. Canlılığa ait farklı bir kökenin olup olmadığı konusundaki sorulara yönelik olarak şu an genel kabul gören kanı, bu bakterilerin yeni bir kökenden çok, güçlü bir evrimsel adaptasyon sürecinin kanıtı oldukları şeklinde. Bu da Dünya dışı yaşam arayışında, tamamen farklı kimyasal yapıya sahip olabilecek, yeni koşullara hızla adaptasyon sağlayabilecek canlıların da mümkün olduğuna odaklanan teoriye büyük bir destek sağlıyor.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(03 Aralık 2010 Cuma/TSİ:10:42)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:25
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
4 Aralık 2010       Mesaj #157
Avatarı yok
Yasaklı
Uzay Aracı X-37B

Amerikan Hava Kuvvetlerinin yedi ay önce uzaya fırlattığı, görev ve amacı açıklanmayan, küçük bir mekiğe benzeyen insansız uzay aracı X-37B, bu sabah erken saatlerde Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssü'ne indi.

Amerikan Hava Kuvvetleri'nden yapılan açıklamada, 22 Nisanda Florida'daki Cape Canaveral'den fırlatılan ve 220 gündür yörüngede dolaşan esrarengiz uzay aracının ilk uçuşunu ve yörüngedeki deneylerini başarıyla yerine getirdiği belirtildi.

Amatör astronomlar, esrarengiz aracın güzergahının ABD ordusunun özellikle ilgilendiği Irak, İran, Pakistan, Afganistan ve Kuzey Kore gibi ülkelerin üzeri olduğuna dikkati çekerek, aracın 408 km irtifada bulunduğunu ve dünyanın çevresini her 90 dakikada bir turladığını belirtmişlerdi.

Amerikan Savunma Bakanlığı (Pentagon) yetkilileri, uzay aracının yeni bir silah olmadığı ancak yerdeki askeri tesis ve kuvvetlere yardım ve destek amacıyla kullanılacağı yönünde ısrarlı açıklamalar yapmışlardı.

10 yılı aşkın bir süredir geliştirilmekte olan X-37B (Yörünge Test Aracı) adlı robot uzay aracı, 8,9 metre uzunluğa ve 4,5 metre kanat genişliğine sahip.

Askeri yetkililer, güneş panelleri sayesinde uzun süre uzayda kalabilen bu aracın yeni teknolojileri denemek için bir yörünge laboratuvarı olarak kullanılacağından başka ayrıntı vermemişti.

Uzmanlar, Pentagon'un bu robot uzay aracının askeri bir projesi olduğunu, yoksa hükümetin bunun için bu kadar para ve mali kaynak ayırmayacağına işaret ediyor.

Başta bir NASA projesi olan, ancak 1999'da Hava Kuvvetlerine geçen X-37B, Boeing firması tarafından yapıldı.

Esrarengiz uzay aracı yörüngeye oturduktan sonra güneş panelleri ve lityum-iyon bataryalarından sağladığı elektrikle çalışmaya başladı.

Hava Kuvvetleri, gelecek yıl ikinci bir X-37B fırlatmayı planlıyor. Uzay mekiklerinin bu yılın sonunda emekliye ayrılmasından önce üretilen yeni uzay aracı, şimdiye dek gizli tutulan bir proje olsa da Cape Canaveral'daki fırlatmanın ardından epey ses getirmişti.

Uzmanlar, aslında bir NASA projesi olan X-37B'nin uzayda ne kadar kalacağının, görevinin ne olacağının ve ne amaçla tasarlandığının bilinmediğine işaret ederken çok sayıda ülkenin, özellikle Çin'in, uzayın askeri amaçlı keşfine soyunduğu bir dönemde, bu uzay aracının spekülasyon konusu olabileceğini belirtiyor.

Deneme uçuşunun başarılı olmasının, yörüngeye yeniden kullanılabilir ticari uzay gemilerinin gönderilmesi yönünde önemli bir gösterge olacağını ifade eden uzmanlar, 10 yılı aşkın süredir üzerinde çalışılan ve yüz milyonlarca dolar harcanan X-37B'nin uzaydan silah atabilecek bir tür insansız savaş uçağı olarak da kullanılabileceğini ileri sürmüştü.

Amerikan Hava Kuvvetleri yetkilileri, daha önceki açıklamalarında, uzaya insan göndermeksizin NASA'nınki gibi bilimsel deneyleri yapacak ve küçük yükleri dünyaya getirecek bir uzay aracına ihtiyaçları bulunduğunu belirtmişti.


Kaynak:Ntvmsnbc-Ajanslar(03 Aralık 2010 Cuma/TSİ:15:54)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
7 Aralık 2010       Mesaj #158
Avatarı yok
Yasaklı
Güneşteki Alevden İplik

Güneşteki patlamalar sonucu oluşan yaklaşık 700.000 kilometre uzunluğundaki bu güneş ipliği, yıldızın süper sıcaklıktaki atmosferinden yükselen yoğun, manyetik gazlardan meydana geliyor. Daha soğuk durumdaki plazma, sıcak ve iyonize gazlardan meydana gelen taç kısmına doğru ilerleyerek bazen birkaç ay boyunca asılı kalan devasa kavisleri meydana getiriyor.

İplikçiğin Güneş üzerinde görülen kısımları atmosferden çok daha soğuk olduğundan daha karanlık bir renge sahip. Görülen en büyük iplikçiklerden biri olan devasa oluşumun atmosferde birkaç saatten daha fazla asılı kalacağı düşünülmüyor.

Bu patlamaların Dünya’ya doğru yolladığı iki tip elektrik yüklü parçacık dalgası nedeniyle olağanüstü kuzey ışıkları meydana geliyor. Dünya ile Ay arasındaki mesafenin iki katına ya da Dünya çevresinin neredeyse 20 katına ulaşan büyüklüğüyle bu son patlamanın da aynı etkiye yol açıp açmayacağı ise bilinmiyor.

Kaynak: BBC Türkçe(07 Aralık 2010 Salı/TSİ:14:12)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:20
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
8 Aralık 2010       Mesaj #159
Avatarı yok
Yasaklı
Akatsuki Sondası Görevini Başaramadı

Japonya tarafından yakın komşumuz Venüs hakkında önemli veriler toplaması için gönderilen Akatsuki sondası görevini başaramadı.

Japon Uzay Araştırma Ajansından yapılan açıklamada, iki yıllık bir görevle gezegene gönderilen sondanın Güneş'in çekim kuvveti etkisine girdiğinin düşünüldüğü açıklandı. Sondanın motorlarının uygun pozisyona gelecek kadar ateşlenmemesi nedeniyle yörüngeye oturamadığını kaydeden yetkililer, "Ancak sonda çalışıyor gibi görünüyor. Bundan 6 yıl sonra tekrar Venüs'ün yakınından geçerken yörüngeye oturtulması tekrar denenebilir" şeklinde konuştu.

1970'lerde Dünya'nın yörüngesine ilk uydu yerleştiren Asya ülkesi olan ve güvenilirliği yüksek H-2 roketlerini geliştiren, ancak hiçbir zaman insanlı uzay uçuşları girişiminde bulunmayan Japonya, Venüs'un volkanik faaliyetini incelemek, kalın bulut tabakası ve ikliminden veriler sağlamak, ayrıca gezegene yıldırım düşüp düşmediğini anlamak üzere tasarlanan Akatsuki'yi 20 Mayıs tarihinde fırlatmıştı.

Görevini yerine getirmek üzere kızılötesi kameralar ve diğer cihazlarla donatılan 300 milyon dolar değerindeki sondanın, bugün azami 300 kilometre yaklaşacağı Venüs'ün etrafında elips bir yörüngeye oturması bekleniyordu. NASA 1978'de, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ise 2006'da Venüs'e birer sonda göndermişti.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(08 Aralık 2010 Çarşamba/TSİ:11:43)
Son düzenleyen nötrino; 15 Şubat 2016 21:18
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Aralık 2010       Mesaj #160
Avatarı yok
Yasaklı
Amerikan havacılık şirketi SpaceX'in 8 aralıkta uzaya fırlattığı kapsül Dünya'ya başarıyla döndü

Nasa'nın uzaya ulaşımını özel sektöre devretme programı çerçevesinde SpaceX firmasına sipariş ettiği Dragon kapsülü Falcon 9 füzesi 8 aralık 2010 TSİ'le 17:43'te uzaya gönderilmişti.

Kapsül Dünya'nın yörüngesinde iki deneme turu attıktan sonra okyanusa iniş yaptı. Böylece NASA'ya ait kargoları ve muhtemelen astronotları, güvenle Uluslararası Uzay İstasyonu'na taşıyabileceğini gösterdi. Şirket iki deneme uçuşu daha gerçekleştirecek.

'Dragon' adlı kapsül, Dünya'da özel bir şirketin yörüngeye gönderdiği ilk uzay aracı olma ünvanını taşıyor. NASA önümüzdeki yıl mekik uçuşlarına son vereceğini açıklamış ve görevi SpaceX gibi özel şirketlere devredeceğini duyurmuştu.

Orbital Sciences adlı şirket de önümüzdeki yıl içinde 'Taurus 4' roketiyle birlikte 'Cygnus' kapsülünün deneme uçuşlarını gerçekleştirmeye hazırlanıyor.

Kaynak:Ntvmsnbc(09 Aralık 2010 Perşembe/TSİ:16:25)
Son düzenleyen nötrino; 16 Şubat 2016 10:52

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
15 Eylül 2011 / nünü Uzay Bilimleri
2 Haziran 2015 / nötrino Uzay Bilimleri
1 Mart 2018 / Misafir Cevaplanmış