Arama

Astronomi (Uzay) Haberleri - Sayfa 24

Güncelleme: 15 Ekim 2018 Gösterim: 201.402 Cevap: 523
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Haziran 2011       Mesaj #231
Avatarı yok
Yasaklı
Mars'ta Bir Zamanlar Okyanus Varmış

Sponsorlu Bağlantılar
ABD Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi’nin kızıl gezegen Mars’ı gözlemleyen Mars Orbiter uzay aracının çektiği görüntüler, bilim dünyasında yeni bir tartışma başlattı. Geçmişte, Mars’ın kutup bölgelerinde buz halinde su olduğu tesbit edilmiş, göl ve okyanuslar bulunduğuna dair bulgular elde edilmişti. Mars Orbiter’ın gönderdiği en son görüntüler, Mars’ta antik okyanuslar bulunduğunu güçlendirdi.

Wired dergisinde yer alan habere göre Mars’ın yüzeyindeki coğrafi oluşumları inceleyen bilim insanları, tesbit ettikleri “gözyaşına benzeyen adaların”, Trinidad’daki deniz tabanlarında oluşan tümseklere çok büyük benzerlik gösterdiğini fark etti.

Texas Üniversitesi’nden jeolog Lorena Moscardelli, “Bu bulgulara dayanarak, Mars’ın yüzeyindeki gözyaşına benzeyen adaların derin bir okyanusun içinde oluştuğunu söyleyebiliriz” dedi.

Temmuz ayında Geology dergisinde yayımlanacak olan analize göre, Mars’ın 1980 ve 1990’larda hala okyanuslara sahip olabileceği belirtildi. O yıllarda Mars’ı gözlemleyen Viking Orbiter uzay aracı, kızıl gezegenin Chryse Planitia bölgesinde kıyı şeritleri ve nehir kanallarına benzerlik gösteren coğrafi oluşumlar tesbit etmişti.

Rüzgar Erozyonu Olabilir

Mars’ı 2001’de gözlemlemeye başlayan Mars Orbiter ise o tarihten bu yana Chryse Planitia’da sanılandan fazla su bulunmuş olabileceği görüşünü destekleyen bulgular elde etti. Moscardelli, bugün gözyaşı şeklindeki tümseklerin kuru arazide mi yoksa sualtında mı oluştuğunu anlamaya çalıştıklarını belirtti.

Bir diğer jeolog Lesli Wood, Trinidad açıklarında suyun 5,500 metre altında oluşan ve birkaç kilometre uzunluğundaki tümseklerin, Mars’taki tümseklerle olan benzerliğini inceledi. Doğalgaz ve petrol keşfi için çekilen bölgenin 3 boyutlu görüntüleri, kızıl gezegenle Dünya arasındaki coğrafi benzerlikleri de gözler önüne serdi.

Mars’ın yüzeyindeki gözyaşı adacıkları 5-50 kilometre uzunluğunda ve 4 ile 400 km kare arasında bir alan kaplıyor. Bu özellikleri, sualtında değil ancak karada rüzgar erozyonuna uğramış oldukları ihtimalini güçlendiriyor.

Tennessee Üniversitesi’nden gök bilimci Devon Burr, “Mars’ın sahip olduğu düşük yerçekiminin, rüzgar erozyonuna uğramış adaları, sualtında erozyona uğramış adacıklar gibi gösterebileceğini” ifade etti.


Kaynak: Ntvmsnbc-Ajanslar(24 Haziran 2011,11:08)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:14
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Haziran 2011       Mesaj #232
Avatarı yok
Yasaklı
Dev Göktaşı Dünya'ya Teğet Geçti!

Sponsorlu Bağlantılar
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)’nın Jet Tahriki Laboratuarı’ndan yapılan açıklamada, çapı 5 – 20 metre arasında değişen göktaşının bumerang şeklindeki rotasından sapmadığı belirtildi. NASA’ya göre, eğer 2011 MD atmosfere girecek olsaydı, kısa süre içerisinde yanıp parçalara ayrılacak ve dünyaya bir zarar vermeyecekti. NASA’nın California eyaletindeki Jet İtiş Gücü Laboratuar'ının verilerine göre, 2011 MD büyüklüğündeki bir gök cismi ortalama 6 yılda bir Dünya’ya yakın bir noktadan geçiyor.

Geçtiğimiz hafta keşfedilen 2011 MD’nin rotası, yeryüzünden 400 kilometre yukarıda bulunan Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan 30 kat daha uzaktaydı. NASA yetkilileri, benzer büyüklükteki göktaşlarının her 6 yılda bir dünyayı ‘sıyırıp geçeceğini’ bildirdi. Daha küçük bir göktaşı, 2010′da yeryüzünün 5 bin 630 kilometre yakınından geçmişti.Bunun yanında 2011 MD Dünya’ya en yakın geçen asteroid değil. Rekor, 4 Şubat 2011 tarihinde Dünya’ya 5,471 km yaklaşan CQ1 asteroidine ait.


Kaynak:Nethaberci(28 Haziran 2011)

Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:15
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Haziran 2011       Mesaj #233
Avatarı yok
Yasaklı
Güneş Sistemi Bilinenden Farklı Oluşmuş

ABD’nin Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) Güneş Sistemi’nin nasıl oluştuğunu araştırmak üzere uzaya fırlattığı ve topladığı parçacıklarla 2004’te Dünya’ya dönen Genesis uzay aracının sağladığı bulgular, Güneş ile Güneş Sistemi’nin gezegenlerinin birbirinden ayrı oluştuğu ihtimalini ortaya çıkardı.

Bulgular, Dünya’nın da dahil olduğu iç gezegenlerin nasıl oluştuğuna dair teorileri alt üst edebilecek nitelikte. NASA’nın internet sitesinde yer alan bilgiye göre, Güneş Sistemi’nde oldukça yaygın olan Oksijen ve Nitrojen elementlerinin Güneş ile gezegenlerdeki yapılarının farklı olduğunun anlaşılması, bu olasılığı akla getirdi.

Bu yapısal farklılık, çok küçük olmasına karşın, Güneş Sistemi’nin nasıl bir evrim sonucunda oluştuğuna dair yeni sorular ortaya çıkardı.

Genesis araştırmacılarından Kevin McKeegan, çekirdeğinde 16 nötronun bulunduğu Oksijen 16 atomunun (O-16) Dünya, Ay ve Mars’ta, Güneş’e göre daha az konsantrasyona sahip olduğunu belirterek, "İddia şu ki, bizler (Dünya), Güneş’i meydana getiren solar nebula (bulutsu) tarafından oluşturulmadık" dedi. Daha önce geçerli kabul edilen teoriye göre bir gaz bulutu olan nebulanın evrimi sonucunda, merkezde güneş ve bu güneşin çevresinde de yine aynı buluttan gezegenler oluşuyor.

Atom yapısına göre dünyada üç tür Oksijen atomu bulunuyor. Bunlardan ilki O-16, diğer ikisi ise O-17 ve O-18 Oksijen izotopları. Güneş Sistemi’ndeki Oksijen atomlarının neredeyse yüzde 100’ü O-16. Buna karşın çok küçük miktarlarda O-17 ve O-18 de bulunuyor. Genesis tarafından uzay boşluğundan toplanan parçacıklar üzerinde çalışma yapan bilim adamları, Güneş’teki O-16 oranının, Dünya veya diğer kaya yapılı gezegenlerdeki oranından biraz daha yüksek olduğunu, Oksijen’in diğer izotoplarının ise Güneş’teki oranının daha düşük olduğunu belirledi.

N-15'teki Farklılık

Nitrojen elementinin durumu da Güneş ve gezegenleri arasında karşılaştırıldı. Güneş Sistemi’ndeki Nitrojen’in yüzde 100’e yakını, N-14’ten oluşuyor, ancak çok küçük bir miktarda da N-15 izotopu bulunuyor. Bulgular, Güneş ve bir gaz topu olan Jüpiter’deki N-14’ün, Dünya atmosferindekinden daha yüksek olduğunu, N-15’in ise yüzde 40 oranında daha düşük olduğunu gösterdi. Güneş ve Jüpiter’deki Nitrojen yapısının aynı olduğu anlaşıldı. Oksijen yapısı konusunda olduğu gibi Dünya’nın Nitrojen yapısı konusunda da Güneş Sistemi’nin geri kalanına göre çok farklı olduğu anlaşıldı.

Genesis araştırmacılarından Bernard Marty, bu durumu, "Bulgular bize gösteriyor ki, kaya yapılı gezegenler dahil olmak üzere tüm Güneş Sistemi parçaları, meteorlar ve kuyruklu yıldızlar, Güneş Sistemi’ni ortaya çıkaran nebulanın (bulutsu) başlangıçtaki yapısına aykırı bir yapıya sahip. Bu heterojenliğin (yapısal farklılığın) nedenini anlamamız, Güneş Sistemi’nin oluşması konusundaki görüşlerimizi etkileyecek" dedi.

Genesis, Dünyaya getirdiği parçacıkları güneş fırtınalarından ve Güneş’in dış katmanından topladı. Bu parçacıklar, Güneş’i ortaya çıkaran nebulanın başlangıçtaki yapısının bir fosili gibi kabul ediliyor. Çünkü Güneş’in dış katmanının yapısının milyarlarca yıldır değişmediği biliniyor. Genesis Ağustos 2000’de fırlatıldı ve 2001-2004 arasında, Dünya’dan yaklaşık 1 milyon mil mesafede, Güneş rüzgarlarının saçtığı parçacıkları topladı. Parçacıkların toplandığı kapsül, 8 Eylül 2004’te dünyaya döndü.


Kaynak:Ntvmsnbc-Ajanslar(29 Haziran 2011,TSİ:14:11)

Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:15
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
1 Temmuz 2011       Mesaj #234
Avatarı yok
Yasaklı
13 Milyar Yıl Öncesinden Dünya'ya Ulaşan Işık

Hawaii'de bir İngiliz teleskobunun saptadığı dev boyutlardaki 'süper karadelik', evrenin başlangıç noktası kabul edilen Büyük Patlama'dan sadece 770 milyon yıl sonraki haliyle görülüyor.Keşfin ayrıntılarını Nature dergisinde yayımlayan gökbilimciler, tesbit ettikleri ışığın neredeyse 13 milyar yıl mesafe katettikten sonra dünyaya vardığını söylüyor.

Araştırmanın evrenin erken dönemine ve süper karadeliklerin oluşumuna ilişkin yeni ipuçları vermesi umuluyor.Yakın zaman içindeki başka araştırmalar dev boyuttaki karadeliklerin evrenin ilk döneminde oluştuğu fikrini pekiştiriyor.

Londra'da bulunan Imperial College'da görevli olan, araştırma ekibinin başkanı Dr. Daniel Mortlock, ''Teknik adıyla bir kuasar ile karşı karşıyayız. Kendisi karanlık olan dev bir karadeliğin çevresini saran gaz ya da toz bulutu o kadar yüksek sıcaklığa ulaşıyor ki, bütün bir galaksinin yıldızları yanında sönük kalıyor.'' dedi.

Ancak ne kadar parlak olursa olsun, dünyadan bakan birine kızılötesi ufak bir nokta gibi görünüyor.Gökbilimciler bu yeni cisme ULAS J1120+0641 gibi akılda tutması biraz zor bir isim verdi.Tespit edilen kuasar evrende çok uzaklarda olsa dahi, bugüne değin kayda geçen en uzak cisim rekoru, evrenin erken döneminde ölen bir yıldızdan dünyaya ulaşan gama ışın patlamasına ait.

Fakat Hawaii'deki teleskobun tesbit ettiği kuasar yüzlerce kez daha parlak.BBC'ye konuşan Dr. Mortlock, 13 milyar yıl uzaktan ışık yayan bu gaz ya da toz bulutunun çevrelediği karadeliğin, kütle olarak bizim güneşimizden 2 milyar kat daha büyük olduğunu söyledi.


Kaynak: BBC Türkçe(30 Haziran 2011,18:51)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:19
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
2 Temmuz 2011       Mesaj #235
Avatarı yok
Yasaklı
Üçüncü Güneş Tutulması da Yaşandı

Bu yılın üçüncü parçalı Güneş Tutulması, Türkiye'den izlenemedi. Tutulma, saat 10:15'de başladı ve yaklaşık 1.5 saat sürdü.

Ankara Üniversitesi (AÜ) Rasathanesi Müdürü Doç. Dr. Birol Gürol, AA muhabirine yaptığı açıklamada, güneş tutulmalarının tarih boyunca insanları etkilediğini ve çeşitli uygarlıkların farklı davranışlar edinmesine neden olduğunu anlattı.

Ay tutulmasından farklı olarak Güneş tutulmalarında ortamın kısa bir süre karanlık hale geldiğini ifade eden Gürol, hatta gündüz vakitlerinde gökyüzünde parlak gezegen ve yıldızların görülebildiğini vurguladı.

Tutulmalarda, Güneş ışınlarının ortama düşmemesi nedeniyle ortamda ani bir soğuma ve rüzgarın çıkmasına, sokak ışıklarının yanmasına, kuş ve köpek gibi çeşitli hayvanların farklı davranışlar göstermesine neden olabildiğine işaret eden Gürol, çeşitli uygarlıkların Güneş'i bir canavarın tuttuğuna inandığını ve teneke çalarak veya gürültü çıkararak onu kurtarabileceğini düşündüğünü dile getirdi.

1 Yılda 6 Tutulma

Bu yılın ''Tutulmalar Yılı'' olarak da adlandırılabileceğini belirten Gürol, toplam 4 Parçalı Güneş Tutulması ve 2 Tam Ay Tutulmasının yaşanacağı bu yılda ilk dört gök olayının gerçekleştiğini bildirdi.

Geriye kalan bir Parçalı Güneş Tutulmasının 25 Kasım 2011'de, Tam Ay Tutulması'nın ise 10 Aralık 2011'de gerçekleşeceğini belirten Gürol, bu tutulmalardan bazılarının Türkiye'den gözlenebileceğini, bazılarının ise gözlenemeyebileceğini söyledi.

Türkiye'den izlenemeyen Parçalı Güneş Tutulması'nın saat 10:15'de başladığını ve 1.5 saat sürdüğünü aktaran Gürol, Tutulmanın saat 11:39'da Hint Okyanusu ve Antartika'dan gözlenebildiğini kaydetti.

Güneş tutulmalarının, Ay'ın Dünya ile Güneş arasına girerek Güneş'in önüne geçmesi sonucu oluşan doğa olayları olduğunu dile getiren Gürol, bugünkü tutulmanın parçalı bir güneş tutulması olduğunu belirtti.

Rasathane Müdürü Doç. Dr. Gürol, şöyle konuştu:

''Parçalı tutulmalarda, uydumuz Ay'ın Güneş diskini tam olarak kapatmayacağını ve tam güneş tutulmalarında olduğu gibi gökyüzünün tamamen kararmadığını söyleyebiliriz.

Ay'ın Güneş diskini kapamaya başlaması ile bitişi arasındaki toplam süre yaklaşık olarak 1.5 saat sürdü. Tutulmanın gerçekleşeceği zaman Güneş'in uzaklığı yaklaşık olarak 152 milyon kilometre idi. Güneş'in muhteşem parlaklığında çok az bir azalmaya neden olan bu tutulma aynı zamanda Dünya'nın Güneş'e olan uzaklığının en fazla olduğu bir zamana rastlamaktadır.''


Kaynak: AA(01 Temmuz 2011,TSİ:15:38)
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:20
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
10 Temmuz 2011       Mesaj #236
Avatarı yok
Yasaklı
Son Uzay Mekiği Havalandı

Cape Canaveral ve çevresinde binlerce kişi ve basın ordusu uzay mekiği programının son kalkışına tanıklık etti.

Uzay mekiği, yörüngedeki Uluslararası Uzay İstasyonu'na dört astronot taşıyacak.

Seferde komutan Chris Ferguson, pilot Doug Hurley ve uzman Sandy Magnus ile Rex Walheim görev alıyor.

12 gün sürecek seferde asıl olarak 3,5 tonluk gıda ve malzemenin Uluslararası Uzay İstasyonu'na taşınması amaçlanıyor.

Bunun istasyonda bir yıl yaşanmasına yetecek kadar olduğu belirtildi.

Son seferin ardından filonun üç mekiği Amerikan müzelerine kaldırılacak.

ABD, bu son yolculukla 30 yıllık sefer programının 135'incisini gerçekleştirmiş olacak.

NASA, taşımacılık ve nakliye işlerini özel şirketlere bırakarak bu masraftan kurtulmaktan yana.

İlk ticari uzay taşımacılığının ise dört, beş yıl içerisinde başlaması planlanıyor.

ABD, bu süre içerisinde Uluslararası Uzay istasyonu'na astronotlarını göndermek için Rus Soyuz füzelerine bağlı kalacak.


Kaynak: BBC Türkçe(08 Temmuz 2011,18:56)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:20
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Temmuz 2011       Mesaj #237
Avatarı yok
Yasaklı
Uzay programlarının önemini kavrayabilmek için NASA’nın ne olduğuna dair bazı yanlış fikirlerden arınmamız gerekiyor (Eric Sterner’in Haberi)

Bu yıl, hem Başkan John F. Kennedy’nin Amerikalıların Ay’a gitme planlarını duyurmasının yıldönümü hem de uzay mekiği programının sona erdirildiği yıl. Bugün çoğu Amerikalı Ay’a ayak basılışını hatırlamıyor ve NASA da gurur kaynağı olmaktan ziyade kısılması gereken bir harcama kaynağı. Birçok Amerikalının sağlık sigortası bile yokken, neden yaşanmaya elverişsiz toprakları araştırmak için milyarlarca dolar harcanıyor? Uzay programımızın önemini kavramak için NASA’nın ne olduğuna dair yanlış fikirlerden arınmamız gerek.

NASA’nın Amacı, Uzayı Kolonileştirmektir

1958’de SSCB’nin Sputnik’i yörüngeye oturtmasından bir yıl sonra kurulan NASA’nın amacı, asla uzayı yerleşime açmak olmadı. NASA’yı hayata geçiren, içinde Ay’da kurulacak şehirler olan bilimkurgu hayalleri değil, ABD’nin dış politikasıydı. Sovyet askeri çabalarının aksine Başkan Dwight Eisenhower, ABD’nin ahlaki üstünlüğünü gösterecek barışçıl bir uzay programı istiyordu. Bu sivil kurum, ABD’nin Soğuk Savaş stratejisinde kilit rol oynayacaktı. 50 yıl önce Kennedy gözünü Ay’a diktiğinde, bilim danışmanlarına ‘kendisinin kazanan taraf olacağı’ bir açılım gerçekleştirmelerini söyledi. Ronald Reagan 1984’te uzay istasyonu programını başlattığında, amacı farklı değildi.

Soğuk Savaş sonrası dönemde dahi Clinton yönetimi, insanlı uzay uçuşlarını, Rusya’nın hava ve uzay endüstrisini barışçıl amaçlara yöneltmek ve ülkenin Batı demokrasileri arasında yer almasını sağlamak için kullandı. ABD hükümetinin Güneş sistemini kolonileştirmek için milyarlarca dolar harcadığı düşüncesi gerçeği değil, ‘Uzay Yolu’ filmlerinin insanlar üzerinde yaptığı kültürel etkiyi yansıtıyor.

1) NASA, Aşırı Derecede Masraflı

Apollo programının zirveye ulaştığı dönemde NASA, federal bütçenin yüzde 4’ünden fazlasını kullanıyordu. 1960’larda bu, çok yüksek bir meblağdı, bugünse yalnızca bir hesap hatası olabilir. NASA’nın 2011 mali yılındaki bütçesi, yaklaşık 18.5 milyar dolar, yani 3.7 trilyon dolarlık federal bütçenin yüzde 0.5’ini kapsıyor.

Uzay harcamalarının israf olduğunu iddia edenler, NASA’nın istihdam oluşturduğunu unutuyor. Kendi verilerine göre NASA, yaklaşık 19 bin memur ve 40 bin sözleşmeli personel çalıştırıyor. Daha fazla sayıda insan da NASA dışında uzayla ilgili işlere sahip.

2) NASA’nın Araştırmaları, Sadece Uzayda İşe Yarar

Yakın zamanda göğüs muayenesi oldunuz mu? Hubble Uzay Teleskobu için geliştirilen algoritmalar, mamografi alanında daha sağlıklı görüntüler elde etmemizi sağladı. Kendinizi doğal bir afetin ortasında buldunuz mu? NASA’nın konuşlanabilir radyo anteni alanında kaydettiği ilerlemeler sayesinde, Katrina Kasırgası ve 2010 Haiti depremi sonrasında acil iletişimler güvenilir biçimde sağlanabildi. Terörle savaş halinde misiniz? Diğer gezegenlerde yaşam izi bulmak için havayı koklayan minyatür sensörler, bu gezegendeki patlayıcıları ve kimyasal maddeleri tesbit eden el cihazlarının geliştirilmesini sağladı.

3)
NASA’nın Kullandığı Teknolojiler, Kendilerine Dünya’da da Yer Bulabiliyor

Fakat bu tip yan yüksek teknoloji ürünlerinin ortaya çıkması, uzay araştırmaları yapmak için en önemli neden değil. NASA, insanlığın bilgi ufkunu genişletiyor. Uzay istasyonuna yeni sabitlenen Alfa Manyetik Spektrometre, tüm maddenin toplamına ve evrene dair yeni bilgiler edinmemize yardımcı olacak. Hubble halihazırda, fizik ve matematiğin merkezindeki Big Bang, karadelikler, nötrinolar ve kara enerji gibi konularda bilgimizi katbekat arttırdı. Uzay görevleri büyük ölçüde güneş enerjisine dayandığından, NASA güneş akülerini geliştirmeye çalışıyor ve bu da bir gün ABD’nin petrol bağımlılığına çare olabilir. Bu gelişmeler, NASA’nın kar-zarar bilançosunda yer almasa da toplum için önemi ortada.

4) NASA, Uzaydaki Özel Girişimlerin Önünde Bir Engel Oluşturuyor

Yakın zaman önce Cumhuriyetçilerin başkan adayı Newt Gingrich, “NASA artık sahneden çekilmeli ve özel sektörün önünü açmalı” demişti. Doğrusu şu ki NASA, serbest piyasanın önünde engel değil. Kurum, uzay girişimcilerinin çeşitli yatırımlar yapmasını yasaklamıyor. Uzay endüstrisinde ne zaman mal ve hizmet talebi olsa (genellikle telekomünikasyon alanında fakat yakında yörüngealtı insanlı uzay uçuşları da olabilir), uzay-ulaşım şirketleri bu talebi karşılamaya çalışıyor.

NASA’nın yürüttüğü projelerin çoğu, ticari olarak verimsiz gibi görünüyor. Özel sektör yatırımlarını haklı gösterecek, Mars’a robotik seyahat, Hubble Uzay Teleskopları ve Alfa Manyetik Spektrometreleri gibi şeylere yeterli talep yok. Eğer NASA Gingrich gibi siyasetçilerin salık verdiğini yaparsa, özel uzay girişimlerini baltalayabilir. Siyasi etki altında alınmış kararlar, serbest piyasaya zarar verebilir.

5) Amerikan Uzay Programı, Dünyada Hala Lider Konumda

Soğuk Savaş döneminde NASA, yabancı uzay güçleriyle kalıcı ortaklıklar kurmaya çalıştı. Yine de Ay’a ayak basabilmiş tek ülke olarak ABD, büyüklüğü ve deneyimiyle birinci konumda. Uzay araştırmalarında tempoyu hep NASA belirledi.

Fakat artık bu günler geride kaldı. Aralarında Hindistan, İsrail ve İran’ın da yer aldığı 9 ülke, yörüngeye yığınla para gönderdi. 50’den fazla ülke, ABD’nin katkısı olmaksızın ya uydu tasarımları yapıyor ya da bunları kullanıyor veya işletiyor. Brezilya ve Çin, yıllardır birlikte Dünya gözlemleme uyduları geliştiriyor. Japonya ve Çin, detaylı Ay haritaları oluşturdu. 2008’de Hindistan, kendi robotik Ay seyahatini başlattı ve bunu Rusya’yla ortak bir başka seyahat takip edecek. ABD hala dünyanın en kapsamlı sivil uzay programına sahip olabilir, fakat dünyanın uzaydaki geleceğine artık tek başına yön veremiyor.

NASA, ciddi bir sarsıntı geçiriyor. Kongre ve NASA, insanlı uzay uçuşu programının sürdürülebilirliği konusunda fikir ayrılığı yaşıyor ve Başkan Obama’nın bu konudaki yönelimi belirsiz. Mars’a gidecek miyiz? Ay’a geri mi döneceğiz? Yoksa yolumuzu bir astroide mi çevireceğiz? Siyasi karar vericilerin bu sorulara verdikleri net bir yanıt yok. Sürünün önüne geçebilmek için Washington’daki görev merkezi, görevin ne olduğuna dair daha açık bir fikre sahip olmalı.

(George C. Marshall Enstitüsü’nde öğretim üyesi ve NASA’nın politika ve planlamadan sorumlu eski başkan yardımcısı, 3 Temmuz 2011)


Kaynak: Nethaberci (Radikal-11 Temmuz 2011)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:21
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Temmuz 2011       Mesaj #238
Avatarı yok
Yasaklı
Meteor Vesta'ya Yakın Markaj

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nin (NASA) robot uzay aracı Dawn (Şafak), 16 Temmuz'da Güneş Sistemi'nin en büyük göktaşlarından (asteroid) Vesta'nın yörüngesine girmeye başlayacak.

Vesta'ya yaklaşık 16 bin km mesafede yörüngesine yavaş yavaş giren robot uydu, yaklaşık 1 yıl yörüngede ilerledikten sonra 2012'nin başında bir başka büyük göktaşı Ceres'e yönelecek ve bu gökcismine Şubat 2015'de ulaşacak.

Yaklaşık 4 yıl önce fırlatılan Dawn'ın ilk durağı olan dünyadan 188 milyon km uzaktaki Vesta göktaşı 530 km uzunluğunda ve üzeri çukurlu bir Amerikan futbolu topuna benziyor.

Dawn'ın toplam 8 yıl sürmesi beklenen ve toplam 5,1 milyar km yol katedeceği yolculuğu sırasında, bilim adamları, Mars ile Jüpiter arasındaki bu iki göktaşının oluşumunu anlamaya çalışarak 4,6 milyar yıl önce güneş sisteminin doğumunun ilk anlarının nasıl olduğunu görmek istiyorlar.

1,64 metre uzunluğunda ve 1,27 metre genişliğindeki yüksek çözünürlüklü bir kamera ile iki spektrometreye sahip robot uzay sondası Dawn'ın programının ikinci amacı ise bu tip gökcisimlerini oluşturan unsurları belirleyebilmek.

Bilim adamları ayrıca Vesta ve Ceres'in neden oluştuklarını ve göktaşlarının evriminde suyun rolünü anlayabilmeye olanak sağlayacak tamamen farklı gelişimlerini çözmeye çalışacak.

1801 yılında keşfedilen ve kayalık gövdesi kalın buz tabakasıyla kaplı yüzde 25'i sudan oluşan Ceres 960 km çapında, 1807 yılında keşfedilen düzensiz formdaki kayalık ve su bulunmayan demir çekirdekli Vesta da 530 km çapa sahip bulunuyor. Hubble ile yapılan son gözlemlerle bu gökcisimlerinin aslında büyük gezegenlerin yapı taşı olan bir "protoplanet" (ilkel gezegen) olduğu görüşü ağırlık kazanıyor.

Gezegenlerin oluşum teorisine göre, protoplanetleri, gezegen haline gelme sürecindeki gaz bulutu, kaya ve toz parçacıkları olarak değerlendiren bilim adamları, bu gökcisimlerinin yavaşça birbirlerinin yörüngelerine girdiklerini ve aşamalı olarak gerçek bir gezegen oluşturma yolunda birbirleriyle çarpıştıklarını düşünüyor.

NASA'nın Vesta ve Ceres göktaşlarına gönderdiği Dawn uzay aracı, elektrik yüklü atomları yani iyonları hızlandırarak ilerleyen iyon motorları sayesinde büyük hızla ilerliyor.


Kaynak:Ntvmsnbc-Ajanslar(15 Temmuz 2011,TSİ:13:50)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:22
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Temmuz 2011       Mesaj #239
Avatarı yok
Yasaklı
Neptün Gezegeni 1 Yaşında

İlk kez İngiliz gök bilimci Johann Gottfried Galle tarafından Kraliyet Gözlemevi’ndeki teleskopla 23 veya 24 Eylül’de tesbit edilen Neptün, 164.79 Dünya yılı süren yörüngede dönüş süresini 12 Temmuz’da tamamladı. Böylece insanoğlu tarafından farkedildikten sonraki ilk yaşını doldurmuş oldu.

Neptün, neredeyse Güneş Sistemi’nin kendisi kadar yaşlı. Ancak keşfedildiği günden bu yana Güneş etrafındaki ilk turunu tamamlayan 4.6 milyar (Dünya) yaşındaki gezegenin bu döngüsü insanlığın ilk kez tanık olduğu bir şey.

Gökbilimciler, Neptün’e ait ilk sinyalleri 1781’de keşfedilen Uranüs’ten almıştı. Her ne kadar Galle tarafından keşfedilmiş olsa da, Neptün aslında ilk olarak Galileo tarafından görülmüştü. Ancak ünlü gök bilimci Neptün’ü bir yıldız zannetmişti.

Esrarı Hala Çözülemedi

İlk kez 1980’lerde Voyager uzay araçları tarafından yakından gözlemlenen Neptün, hala birçok sır saklıyor. Gezegenin öne çıkan özellikleri ise şunlar:

- Güneş Sistemi’ndeki sekizinci gezegen olan mavi gezegen, Dünya’nın yaklaşık 30 katı büyüklüğünde,
- Helyum, hidrojen ve suyun yoğun olduğu gezegen kayalık ince bir yüzeye sahip. Yoğunluğu ise Dünya’nın 17 katı.
- Yüzeyindeki su katmanı, hem katı, hem sıvıya dönüşebilen bir özelliğe sahip.
- Jüpiter gibi Dünya’ya dev bir kalkan görevi gören gezegen, yüksek yerçekimi gücü sayesinde çok sayıda kuyruklu yıldız ve meteoru kendisine çekiyor.
- NASA’nın Voyager 2 uzay aracı Neptün’ün yakınından geçtiğinde yıl 1989’du. O yıl, Neptün’ün Triton ve diğer uyduları da görüntülendi.
- Neptün’de bir gün 15 saat 58 dakika sürüyor.


Kaynak:Ntvmsnbc-Ajanslar(15 Temmuz 2011,TSİ:17:26)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen nötrino; 21 Şubat 2016 12:23
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Temmuz 2011       Mesaj #240
Avatarı yok
Yasaklı
Atlantis'in Son Seferi

Kennedy Uzay Merkezi'nin önünden akan nehrin öte yanında Titusville kenti bulunuyor.45 bin kişinin yaşadığı bu kent, daha önce 1960'lı ve 70'li yıllarda da Mercury, Gemini ve Apollo uzay programlarının başlamasına ve sona ermesine tanıklık etti.

Atlantis uzay aracının inişiyle NASA, bir programı daha naftalinleyip rafa kaldırıyor.Ama bu projenin sona ermesiyle Kennedy Uzay Merkezi'nde çalışan 8000'i aşkın insan işsiz kalacak.Aslında pek çoğunun kontratları çoktan iptal edildi, kalan iki bin kişi de mekiğin inişinin ardından ayrılmaya hazırlanıyor.

ABD'de işsizlik oranlarının yüzde 11'e ulaştığı hesaba katıldığında yetkililer, dev bir ekonomik kriz için ortam oluşacağını söylüyor.

Turist Beldesi

Uzay mekiği, 8 Temmuz 2011 günü son seferine çıktığında uzay merkezi ve çevresinde boş yer bulmak mümkün değildi.Bölgedeki parklara ve sahillere yaklaşık bir milyon insan akın etmişti, çünkü.

Titusville sakinleri 1961 yılında ilk Satürn roketinin fırlatılmasından beri turist akınına ve beraberinde bir hayli canlanan ekonomiye alıştı.Pek çoğu uzay merkezinde iş buldu, kent de uzay merkezindeki programlarla beraber gelişti, kalkındı.

Uzay mekiklerinin adları ilkokullara verildi, adında Uydu ve Astronot kelimeleri geçen liseler var.Kentin logosu, palmiye ağaçları, kumsallar ve uzay mekiğinden oluşuyor.Kentin telefon kodu bile geri sayımı çağrıştıracak şekilde: 3 – 2 – 1

Bugün ise 1990'lı yıllarda 17 bin kişiye istihdam sağlayan bu sektörde çalışanların sayısı Temmuz ayı sonu rakamlarına göre bir kaç bini geçmiyor.Titusville'in bundan sonraki adımları ise kolay olmayacak.

Programa Son Vermek, Hata mı?

Aslında uzay mekiği programına son verileceği ilk kez 2004 yılında ilan edildi, yani yeni bir gelişme değil.Ama ABD Başkanı Barack Obama, uzay mekiği programını takip edecek Ay'a astronot gönderme projesini iptal edince, işten çıkarmalar da kaçınılmaz bir hal aldı.

Uzay merkezinde çalışanların yüzde 40'ının bu kentte yaşadığı hesaba katılırsa bir çok işletmenin de bu durumdan etkileneceği aşikar.

Titusville hala ABD'yi vuran emlak krizinin yaralarını sarmaya çalışıyor, bu durum işçilerin evlerini satıp başka kentlerde iş arama çabalarını da güçleştiriyor.Bütün bu olumsuzluklara rağmen Atlantis'in emekliliğini geçireceği yer Titusville olacak.

Gökyüzü artık daha sessiz olsa da, yeni bir turizm kapısı açılacak olması, kent sakinlerini şimdiden umutlandırıyor.


Kaynak:BBC Türkçe(21 Temmuz 2011,15:07)
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
15 Eylül 2011 / nünü Uzay Bilimleri
2 Haziran 2015 / nötrino Uzay Bilimleri
1 Mart 2018 / Misafir Cevaplanmış