Arama

Uzay Hakkında Araştırmalar, Makaleler - Sayfa 12

Güncelleme: 5 Ekim 2018 Gösterim: 160.236 Cevap: 146
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Mayıs 2013       Mesaj #111
Avatarı yok
Yasaklı
‘İnsan Beline Kadar Yükselen Nehirler Vardı!’
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA)'nden Nagin Cox, Mars'taki çalışmalarla ilgili, "Araştırmalarda küçük yuvarlak taşlar elde ettik. Bunlar bir zamanlar buralarda insan beline kadar gelebilecek nehirler olduğunu gösterdi"dedi.
Sponsorlu Bağlantılar
Cox, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve Adana ABD Konsolosluğu işbirliğiyle Turkcell Gezegenevi ve Bilim Merkezi'nde düzenlenen "Mars'a Yolculuk: 2004 Mars Keşif Gezilerinden MSL'ye: Curiosity" konulu panelde, NASA'da yaptıkları çalışmalar hakkında bilgi verdi.Sunum eşliğinde NASA tarafından Mars'a gönderilen Curiosity (Merak) adlı kaşif robotun özelliklerini anlatan Cox, robotun Mars'a gönderiliş hikayesini, bugüne kadar yaptığı çalışmaları ve varmak istedikleri noktaları anlattı.

Mars'ta ilk defa bir taşın içini deldiklerini ifade eden Cox, şöyle devam etti:"Araştırmalarda küçük yuvarlak taşlar elde ettik. Bunlar bir zamanlar buralarda insan beline kadar gelebilecek nehirler olduğunu gösterdi. Bunun üzerine 'Bir zamanlar Mars'ta bir yaşam oluşmuş olabilir mi ' sorusunu sorduk ve cevabımız 'evet' oldu. Milyonlarca yıl önce Mars'ta bulunan su içilebilir bir suydu ve içilmesinde problem yoktu. Bunu öğrendik. Burada kilit olan bazı kimyasal maddeleri ayrıştırdık. Bundan sonraki misyonumuz, Sharp Dağı'na çıkmak. Curiosity'nin dağa çıkması yaklaşık 8 ay sürecek. Robotumuz nükleer enerjiyle çalışıyor ve dolayısıyla en az bir yıl aktif olması bekleniyor."

Sunumun ardında gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Cox, Türkiye'nin de uzay alanında çalışmalar yaptığını ve bir uydusu bulunduğunu söyledi.Türkiye'nin tüm alanlarda teknolojiyi takip ettiğini ifade eden Cox, "Bizzat TÜBİTAK'a gittim. Bizde NASA ne ise Türkiye'de de TÜBİTAK odur. Bu alanlarda çalışmalar yapan birçok insan var. İstanbul Üniversitesi'nde, Ortadoğu Teknik Üniversitesinde ve daha farklı üniversitelerde çalışmalar var. Bu konuda çalışan birçok profesör bulunuyor ve çalışmalar yürütülüyor. Dolayısıyla Türkiye uzay teknolojisini takip eden ülkelerden biridir" diye konuştu.

Gençlere Tavsiyeler
Cox, uzay ajanslarında, programlarında sadece astronot ve mühendisler olmadığını, değişik meslek gruplarında çalışanların da bulunduğunu belirterek, bilim ve matematik iletişiminin çok önemli olduğunu vurguladı.Gençlerin kendisine "NASA'da çalışabilmek için hangi tarzda eğitim almak gerekiyor " şeklinde sorular sorduğunu belirten Cox, şunları kaydetti:"Bir mühendislik bölümünde okumak aslında gençlere olabildiğince esnek bir kariyer imkanı sağlıyor. Çünkü şu anda ne yapmak istediğinizi bilmeseniz bile mühendisliğin bir dalında okuduğunuz zaman daha sonra şekillendirebilirsiniz. Bizdeki sisteme göre, mühendislik okuduktan sonra farklı alanlarda çalışmak istediğinizde de farklı eğitim alabiliyorsunuz."

Dünyanın birçok yerinde insanların işsizlikten söz ettiğini vurgulayan Cox, "Biz bunu kabul etmiyoruz. Dünyada yeterince bilim adamı yok" dedi.Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal Hizmetler Daire Başkanı Sema Marangoz da "bilim ve gezegen evi" olarak eğitim boyutunu çok önemsediklerini kaydetti.

Kaynak: Ntvmsnbc / AA (01 Mayıs 2013,10:05)

Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:28
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
3 Eylül 2013       Mesaj #112
Avatarı yok
Yasaklı
NASA’nın Asteroid Yakalama Görevi
NASA uzun süredir üzerinde çalıştığı asteroid yönlendirme göreviyle ilgili yeni detayları duyurdu. Planın içeriği kanıtlanmış bir teknoloji ve köşe taşı olarak adlandırılabilecek yeni bir teknoloji kombinasyonundan oluşuyor. Potansiyel hedefleri bulma görevi, Geniş Alan Kızılötesi Araştırma Keşifçisi tarafından (WISE, The Wide Field Infrared Survey Explorer) yürütülecek. 2009’da fırlatılan WISE kızılötesi teleskobu, görünür gökyüzünün %99’unu kızılötesi dalga boyunda çıkarmak için yollanmıştı. İki yıl süren bu görevinin ardından NASA, dört aylık süre içerisinde gerçekleştirmek üzere Dünya yakınındaki bilinmeyen objeleri (NEOs, near-Earth objects) keşfetme görevi vermişti. Bu objeler görünür ışığı yansıtamayacak kadar küçük de olabileceğinden, makul olarak, yaydıkları ısı enerjisiyle belirlenebilirler.
Sponsorlu Bağlantılar

Bu yıl Rusya’nın Chelyabinsk kenti yakınlarında gökyüzünde patlayan meteorit’in ardından NEO’ları bulmanın önemi daha da ortaya çıktı. Bu olaydaki obje o kadar küçüktü ki bu yöntem dışında onu belirlemek mümkün değildi. WISE ikinci görevinin ardından beklemeye alınsa da NASA tarafından en son Eylül 2012'de irtibata geçilen uydu, çalışma durumu olarak iyi durumda. Eğer her şey yolunda giderse NASA, WISE’ı kullanarak yörüngedeki uygun bir asteroidi bulabilecek.

Bu aşamadan sonra yapılacak olan, insansız bir uzay aracını hedefi yakalamak ve geri alınabilir noktaya getirmek; büyük olasılıkla bunu yapabilmek için de asteroiti bir paket içine almak gerekecektir. Biraz mantıksız gibi görünse de ve devasa olarak tasarlanmış bir mühendislikten bahsetsek de bahsettiğimiz sıradan bir kaya yani yapılamayacak bir bilimkurgu değil. Daha sonra bir Orion kapsülüyle taşıyıcı araca bağlanan ekip asteroitten alınan örneklerle birlikte Dünya’ya dönecek.

Peki, bu analizlerin Mars’a gitme ya da Dünya korumasında nasıl bir yeri var?
Düzenlenen birçok kongrede bu plan tartışılmış ve hatta Beyaz saray tarafından NASA’ya ayrılan düşük bütçe ile bir bakıma asteroid yakalama görevi engellenmişti. Elbette bu görüş çok güzü kapalı bir tutum, hele genel olarak asteroid saptırma üzerine plana ihtiyaç duyulduğu bu zamanda. Şuan itibariyle, küçük bir kayayı paketleyerek ve sürükleyerek yapılacak olan çalışmalar daha büyüklerinin izleyeceği yolları değiştirmek için gereken sistemleri araştırmada yapılacak olan tek yol olarak karşımıza çıkıyor; üstelik bir şehrin ya da bölgenin ciddi bir zarar görmesi için de büyük bir asteroide gerekte yok.

Diğer bir açıdan da yakalanması mümkün olan birçok küçük asteroidin Güneş sistemlerinin ilk evrelerinde oluşmaya başlayan mineralleri ihtiva ettikleri düşünülüyor; bu da gezegenlerin ve gezegen sistemlerinin nasıl oluştuğuna dair var olan birçok teoriyi araştırmak için faydalı olabilecekleri anlamına geliyor. Ayrıca böyle bir görev, NASA’nın insansız araç kapasitesini geliştirmede bir öncü olarak Europa ya da Titan gibi hedefleri keşfetmede bir artı sağlayacağı gibi Orion kapsülü ve SLS için de iyi bir test olabilir.

Amerika'da yaşanan en tuhaf uzay yatırımlarından biri ise Beyaz Saray'ın yeni nesil uzay aracı gelişimine ciddi miktarda paralar akıtmasına rağmen bugüne kadar ancak gidilmek üzere bir görev onaylaması. 2020'den sonra ISS (Uluslararası Uzay İstasyonu) için yapılacak fonlar belirsiz olsa da ilk insanlı uzay fırlatış sistemi için 2021 yılının gösterilmesi de bir başka soru işareti. Genişletilecek fon yardımıyla birlikte ISS 2028’e kadar yörüngede yerini koruyabilir; ama bunun için de ABD'den yeni bir teklif gelmesi gerekiyor.

Böylesi bir görev direkt olarak Mars'a yolculuk için etkili bir kazanım sağlayacak olmasa da; kullanılacak ekipmanlar ve karmaşık sistemler kaçınılmaz Mars yolculuğu için bir test niteliğinde olabilecek ve daha ince ve hafif Güneş panelleri gelişimi için yön belirleme sağlayabilir. Bilimsel açıdan yüksek getiri sağlayacağı düşünülen proje, 1,3 milyar dolarlık ucuz denebilecek maliyete sahip olsa da şuanki politikalar neticesinde belirsiz bir geleceğe sahip Bilinen bir gerçek ise er ya da geç böylesi bir araştırmaya ihtiyaç duyulacağı.

Kaynak: ExtremeTech (24 Ağustos 2013, 10:02)

Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:29
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
9 Eylül 2013       Mesaj #113
Avatarı yok
Yasaklı
‘12,900 Yıl Önce Dünya’yı Değiştirdi’
Bilim insanları, ilk kez Dünya dışı bir patlamanın gezegenimizdeki iklim değişikliğini etkilediğine dair kesin delile ulaştı. Yaklaşık 13 bin yıl önce başlayan ve Dünya’nın soğuk iklimden sıcak iklime geçiş yapmaya başladığı ani değişim döneminin, yeryüzüne çarpan bir gök cisminin etkisiyle başladığı belirtildi.

Araştırmacılar, kozmik bir patlamanın Dünya’da çok önemli iklim değişikliklerine neden olduğuna dair ilk kez büyük bir delil elde etti. Younger Dryas adıyla bilinen ve başlangıcı 12,900 yıl öncesine rastlayan dönem, Dünya’yı, soğuk, buzullarla kaplı bir yerden daha sıcak ve kuru, buzularası bir döneme soktu.

Hayvanlar ve insanlar üzerinde büyük etkileri olan değişim, Kuzey Amerika’da deve, dev asalak hayvan ve kılıç dişli kaplanlar gibi büyük hayvanların yok olmasına neden oldu. 13 bin yıl önce Amerika kıtasında yaşamış olan avcı-toplayıcı Clovis insanları, mızraklarını bırakarak hayvan avını bıraktı ve bitkiler, meyve ve küçük hayvanlarla beslenmeye başladı.

ABD’nin Dartmouth Üniversitesi’nden Profesör Mukul Sharma, “Younger Dryas dönemindeki değişim, insanlık tarihi üzerinde çok etkili oldu... Ortaya çıkan çevresel zorluklar, Yakın Doğu’da yaşayan Natufian insanlarının bile ilk kez oldukları yerde kalıp tarımsal hayata geçmelerine neden olmuş olabilir” dedi.

Kuyruklu Yıldız veya Meteor
Bilim insanları, Younger Dryas dönemindeki değişikliklerin nedeni hakkında uzun yıllar tartışma yaşadı. Geçmişteki görüş, Kuzey Amerika’daki buz örtüsünün çatlaması sonucu Atlantik Okyanusu’na çok büyük miktarda temiz su boşaldığı yönündeydi. Ani akıntı, okyanuslardaki akımları değiştirdi. Akımların değişmesi sonucu kuzeye ilerleyen tropikal sular kesildi ve soğuk ve kuru Youger Dryas dönemi başladı.

Yaşanan değişimin Dünya dışından gelen bir etkiyle ortaya çıktığını gözler önüne seren delil ise bir kuyrukluyıldız veya meteor çarpması nedeniyle ortaya çıkan katı haldeki erimiş kaya kürecikleri. Eridikten sonra katılaşan kayalara ait küreler, ABD’nin Pennsylvania ve New Jersey eyaletlerindeki Younger Dryas döneminin izlerini taşıyan bölgede yapılan araştırmada bulundu. Kayalar üzerinde yapılan jeokimya ve mineral analizleri, patlamanın yaşandığı yer olduğu düşünülen Kanada’nın Qubec kentinin güneyinde kalan bölgede bulunan kayalarla aynı çıktı.

Younger Dryas döneminin kozmik bir cismin Dünya’ya düşmesi sonucu başladığını belirten araştırmadan çıkan bilgilere göre, elde edilen bulgular Youger Dryas patlamasının yaşandığı bölgenin sınırlarının da neredeyse kesinleşmesini sağladı. Sharma, ‘patlamanın neden olduğu krater bulunmamış olsa da aradıkları krateri bulmak için araştırmalara devam edeceklerini’ söyledi.

Kaynak: Proceedings of The National Academy of Sciences / Daily Galaxy (05 Eylül 2013,15:20)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:29
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
18 Eylül 2013       Mesaj #114
Avatarı yok
Yasaklı
Mordor'da Günbatımı
Gaz, toz ve buzların oluşturduğu bu büyük damla Dünya’dan 520 ışık yılı uzaklıktadır ve Yılancı takımyıldızında bulunur. LDN 43 adlı bulutu aydınlatmaya çalışan yıldız ise çok gençtir.Yıldız kütle çekimiyle yakınındaki kozmik gaz ve toz bulutunu kendine bağlayarak oluşur. Koyu bulutlar arasında yeni doğan RNO 91 adlı yıldızın kendisini değil sadece bulut içinde yansıyan ışıklarını görebiliyoruz.Gökbilimciler yıldızın çekirdeğinde henüz hidrojen yanması başlamadığını yani ön anakol yıldızı olduğunu düşünüyor.

RNO 91 parlaklığını kütleçekimi nedeniyle çektiği maddeyi sıkıştırmasıyla sağlıyor. Yıldız kritik kütleye ulaştığında ise yetişkinliğe adım atarak gerekli enerjiyi hidrojenden karşılayacak.Ama bu genç yıldız yaydığı yoğun X-Işını ve radyo dalgalarının ürettiği yıldız rüzgârları nedeniyle yetişkin bir yıldız kadar parlaktır.Güneş’in yaklaşık yarı kütlesindeki RNO 91 değişken bir yıldızdır. Dünya ile Güneş uzaklığının 1700 katı kadarlık bir alanı kaplayan tozlu ve buzlu diski gökbilimciler dikkatle izliyor. Bu disk içinde yeni gezegenlerin oluşmaya başladığına ve yıldızın gelecekte bir gezegen sistemine sahip olacağına inanılıyor.Görüntü NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu tarafından toplanan verilerle Judy Schmidt tarafından oluşturulmuştur.

Kaynak: ESA (05 Ağustos 2013)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:30
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
25 Ocak 2014       Mesaj #115
Avatarı yok
Yasaklı
Dünya ile Patlayan Bir Yıldız Arasındaki Güvenli Mesafe Nedir?
Süpernova, yıldız patlamasına verilen addır ve düşünülenden daha çok tahribe yol açar. Güneş, süpernova şeklinde patlasaydı, Dünya’mız belki tamamıyla yok olmazdı ancak Dünya’daki tüm canlılar yok olurdu. Ayrıca, Güneş’in kütlesindeki ani azalma, Dünya'nın boşlukta serbestçe dolaşmasına neden olur. Peki en yakın güvenli mesafe ne kadardır? Bilim adamları, Dünya ve herhangi bir süpernova arasındaki en güvenli mesafenin, 50-100 ışık yılı arası olduğunu söylüyor.

Yakındaki bir yıldızın patlaması, Dünya’yı ve üzerindeki canlıları pek etkilemeyebilir. Ancak patlama, bizi, gama ışınları ve diğer yüksek enerji radyasyonlarına maruz bırakabilir. Bu da, Dünya’daki canlılarda mutasyona sebep olabilir. İklim değişikliği de, patlamanın getireceği sonuçlardan biri. Ancak, insanlık tarihi boyunca, hiçbir patlamanın bunlara sebebiyet verecek yakınlıkta meydana gelmediği biliniyor. Güneş’in bu şekilde patlamayacağı biliniyor. Ancak Güneş sistemimiz dışındaki diğer yıldızlar bu şekilde patlayarak sona erecek.

Dünya’mız ile patlayan herhangi bir yıldız arasında ne kadar mesafenin güvenli olduğu hakkında henüz bilimsel bir çalışma bulunamadı. Ancak patlayan en yakın yıldızın sadece birkaç ışık yılı uzaklığında olduğu ve bunun da pek güvenli olmadığı biliniyor. Dünya ile süpernova arasında 50 ila 100 ışık yılı olmasının en güvenli mesafe olduğu, kitaplarda ve popüler makalelerde yazmaktadır.

Bize 50-100 ışık yılından daha az mesafede bulunan kaç tane süpernova bulunuyor? Cevap, süpernovanın türüne göre değişiyor. 2.tip süpernova, yıkılan ve yaşlanan büyük bir süpernovadır. Dünya’dan 50 ışık yılı mesafeye kadar bu büyüklükte bulunan herhangi bir yıldız yok. Ancak bir de 1.tip süpernovalar var; küçük sönük beyaz cüce yıldızların yıkılması ile oluşuyor. Sönük olduklarından dolayı bu yıldızları bulmak zor; bu yüzden Dünya’nın etrafında ne kadar bulunduğu bilinmiyor. Dünya’dan 50 ışık yılı mesafede bu tür yıldızlardan 200-300 civarında bulunduğu tahmin ediliyor.

Galaksimizde süpernovanın ne sıklıkla meydana geldiği hakkında bir bilgi yok. Bilim adamları süpernovadan kaynaklanan yüksek enerjili radyasyonun Dünya’daki canlılarda hatta insanlarda bile mutasyona yol açtığını öngörüyor. Dünya’nın etrafında, her 15 milyon yılda bir, büyük ve tehlikeli bir süpernova meydana gelebilir.İnsanların bu gezegende birkaç milyon yıldır yaşadıkları ve Dünya’nın da dört buçuk milyar yıldır var olduğu düşünüldüğünde, süpernovanın Dünya’nın yakınlarında meydana geleceği kesin ancak zamanı tahmin edilemiyor.

Kaynak: EarthSky (23 Ocak 2014)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:30
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Ocak 2014       Mesaj #116
Avatarı yok
Yasaklı
Yıldızlar Neden Yanıp Söner?
Gökyüzüne bakıldığında yıldızlar ve gezegenler ayırt edilebilir. Yıldızlar yanıp söner; ancak gezegenler yanıp sönmez. Yıldızlar, gezegenler, hatta Güneş ve Ay bile değişik miktarlarda da olsa yanıp söner. Yani atmosfer dışında konumlanmış her şey yanıp söner.“

Yanıp sönme” sözcük öbeği astronomik terim “astronomik ışıldama/parlama” olarak ifade edilebilir. Her ne kadar yaşamak için atmosfere ihtiyaç duysalar da astronomi bilimi, bilim sahnesinde kendisine yer edindiği günden beri astronomların en büyük sorunu gökyüzündeki cisimlerin görüntülenmesini engelleyen atmosfer ve atmosferik türbülans olmuştur. Neden mi? Çünkü atmosfer, gözlem esnasında gökyüzünden görüntü alınırken bulanıklığa neden olmakla kalmaz bir de hava partikülleri görüntünün arka planında kirliliğe neden olur.

Yıldızların yanıp söner gibi görünmesinin de nedeni atmosferdir. Bir yıldızın ışığı atmosferden geçerken hava ısısındaki değişikliklerden dolayı kırılır. Bu da Dünya'dan bakıldığında ışığın yanıp sönüyormuş gibi görünmesine neden olur. Oysa aynı gözlem uzaydan yapılsa ışık sabit kalır.Yıldızlar yanıp söner gibi görünürken gezegenlerin öyle görünmemesinin nedeni ise hem yıldızlara kıyasla Dünya'ya daha yakın olmaları hem de atmosferik koşullardan yıldızların ışığı kadar etkilenmiyor olmalarıdır.

Astronomlar, atmosferik türbülans ile iki şekilde mücadele eder:

1) Gözlemleri atmosfer üstünden yaparak;
Hubble Uzay Teleskobu, atmosferin dışında konumlandırılmış, atmosferin olumsuz etkilerinden (görüntüde bulanıklık ve partiküllerin oluşturduğu arka plan kirliliği vb.) bağımsız görüntü alınabilmesini sağlayan bir uzay teleskobu. Hubble, milyarlarca ışık yılı uzaklıktaki galaksileri atmosferik kırınımlar olmadan çözümleyebilir.

2) Atmosferik türbülansın neden olduğu sapmaların etkisini azaltarak;
Kullanılan teleskopların çoğunda atmosferin neden olduğu kırınımları yansıtarak etkisini azaltmayı hedefleyen uyarlanabilir optikler kullanılır.Astronomlar kendi gözlem alanları içerisinde yapay bir yıldız oluşturarak gökyüzüne güçlü bir lazer yansıtır. Çünkü yapay yıldızın nasıl göründüğünü bilirler, böylece atmosferin neden olduğu kırınımların etkisini teleskopta ayırt edebilirler. Her ne kadar bu yöntem uzaya bir teleskop yerleştirmek kadar iyi bir yöntem olmasa da daha ucuzdur.

Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:30
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
28 Mart 2014       Mesaj #117
Avatarı yok
Yasaklı
Satürn’ün En Büyük Uydusu Prebiyotik “Karışıma” Ev Sahipliği Yapabilir
Araştırmacılar, bilim adamlarının diğer Dünya'lardaki hayatı aramak için yalnızca su değil, başka sıvıları da incelemesi gerektiğini söylüyor. Pek çok sıvı türünde zengin bir organik kimyasal çeşitlilik oluşabilir ve son zamanlardaki bir çalışmaya göre hayatın oluşabileceği prebiyotik bir “karışım”ın Satürn'ün en büyük uydusu olan Titan'ın hidrokarbon göllerinde bulunabileceği fikrini destekliyor.

Çalışmanın başındaki isim olan Chris McKay Nasa'da çalışıyor ve “yaşamın sıvıyla olacağını düşünüyoruz” diyor. “Şimdilerde bu sıvının su olması gerektiği yönünde bir eğilim var. Ancak diğer uydulara ve gezegenlere baktığımızda başka hangi sıvılar olabileceğini de sormamız gerekiyor”.2004 yılından bu yana Titan'ın etrafındaki yörüngede dolanan Cassini uydusundan gelen yeni verilerle ve ekibinin laboratuar araştırmaları ile, McKay, Titan'da prebiyotik bir karışım karışımının oluşup oluşmayacağına dair 5 yıllık bir araştırmanın ilk yıl sonuçlarını yayınladı.

Titan'ın atmosferinde zengin bir organik kimyasal çeşitlilik bulunuyor. Aerosollerin tam olarak ne olduğu bilinmiyor, ancak araştırmacılar bunların poliaromatik hidrokarbonlar (PAH) olabileceğini düşünüyor. Metan ve azot içeren fotokimyasal tepkimelerle bir seri gaz halinde organik madde ve katı organik bir pus (tholin diye biliniyor) üretmektedir. Bu pus sonunda yüzeye ve Titan'ın göllerine düşüyor ve metan ile etan karışımından oluştuğu düşünülüyor. Yüzeyde sıvı olduğunu biliyoruz, gökyüzünden katı organik maddelerin düştüğünü de biliyoruz. Böylece katı organik maddelerin çözeltiye geçip geçmeyeceğini test ettik. Bir çözelti ile hayat için gerekli koşulları sağlayabilecek bir prebiyotik karışım oluşabilir.

Prebiyotik Karışım

Araştırma ekibi Titan'daki koşulları taklit ederek bir prebiyotik karışım (“çorba”) hazırlamayı başardı. Böyle bir karışımın bulunup bulunmayacağının test edilmesi için, McKay ve arkadaşları Titan atmosferindeki aerosollere benzer bir yapı oluşturmak durumunda kaldı. % 90 azot ve % 10 metandan oluşan bir gaz karışımı oluşturup haftalar boyunca sürekli elektrik deşarjı varlığında Güneş ışığının yerini alacak şekilde bir ışık kaynağı ile aydınlattı.

Oluşan ürün kahve renkli bir organik malzeme olup karbon, hidrojen ve azottan oluşuyordu, Titan'daki tholin isimli maddenin laboratuarda üretilen eşdeğeri olarak kabul edilebilir. Optik özellikleri Titan'ın Güneş ışığını yansıtmasının geniş dalga boyu bağımlılığı ile uyuşuyor ve yörüngedeki uydulardan gelen veriler de bunu destekliyor.Titan'ın göllerini dolduran hidrokarbon çeşitleri içinde laboratuarda üretilen tholin'in çözünüp çözünmeyeceğini merak eden ekip, birkaç yüz miligram tholin'i 100 mL izopentan ile karıştırdı. İzopentan, metan ve etan ile aynı sınıftan olup oda sıcaklığında sıvı haldedir. Tholin çözündükten sonra araştırmacılar sıvı etan ile seyrelterek karışımı soğuttu.

Nasa'dan Malika Carter, çalışmada yer alan bir başka araştırmacı ve “Bu karışım soğuyunca, bir kısım tholin çözeltide kaldı” diyor. Bu bileşenler arasında nitriller, dinitriller ve diğer azotlu moleküller var ve gaz kromatografi-kütle spektrometrisi (GC-MS) ile tespit edildi.Bunun anlamı, atmosferdeki katı organik bileşikler yüzeydeki çözeltiye katılıyor ve hayatın oluşabilmesi için ön koşulların ortaya çıkması mümkün görünüyor.

Dondurucu Soğuklar
Bu, sıvı etanda çözünmüş tholin bileşenlerinin bildirildiği ilk örnek oldu. Carter, “Araştırmamızı yürüttüğümüz sıcaklık diğer araştırmacıların denediği sıcaklıklardan çok daha düşük” diyor. Carter, şöyle devam ediyor: “Tholin'i sıvı etanda (soğuk izopentan üzerinden) çözmek için bir yöntem geliştirdik ve kullandığımız sıcaklıklar Titan'ın yüzeyindekilere yakın.” Fransa'daki Besançon Astronomik Gözlem Evi'nde çalışan Daniel Cordier, çalışmada görev alan biri olmamakla beraber çalışmayı önemli buluyor. Cordier, şöyle diyor: “Şu ana kadar, tholin'lerin sıvı etan gibi bir çözücüde çok düşük oranda çözündüğü düşünülüyordu, ancak bu çalışmada çok daha yüksek bir değer elde edilmiş”.

Ancak, Florida Teknoloji Üniversitesi'nden Catherine Neish, tholin'in çözünürlüğünün hayatın ortaya çıkması için gerekenden daha çok uzakta olduğu konusunda uyarılarda bulunuyor. Öncelikle, yaşayan organizmaların göllerdeki aşırı düşük sıcaklıkta hayatını sürdürebiliyor olması gerekiyor, bu sıcaklıkta etan ve metanın sıvı halini koruması şart. Bu sıcaklık etan için -183, metan için ise -182 santigrad derece C. Neish,: “Tepkime hızları sıcaklıkla üstel olarak düşer ve Titan'da bir yaşam biçiminin yürütülebilmesi için çok yavaş bir halde bulunuyor”.diyor ve ekliyor “bildiğimiz hayatın” ortaya çıkması için, organik moleküllerde oksijen atomlarının bulunması gerek. Neredeyse bildiğimiz bütün biyolojik moleküllerde oksijen var. Bildiğimiz kadarı ile, Titan'daki tholin'ler veya hidrokarbon göllerinde hiç oksijen yok” diyen Neish, sözlerini şöyle tamamlıyor: “Buradaki temel nokta 'enerjiyi takip etmek', 'sıvıyı değil'…”

Kaynak: RSC (12 Mart 2014)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:31
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Mart 2014       Mesaj #118
Avatarı yok
Yasaklı
Ayçiçeği ile Yeni Gezegenler Keşfedilecek
Bir arabanın farı doğrudan gözlerinize geldiğinde elinizi ışığı engellemek üzere tutarak önünüzü görmeye çalışırsınız. Ya da güneşli bir günde havadaki bir uçağı görmek için elinizi güneş ışığına siper edersiniz. Bu görme şeklini taklit ederek yeni bir uzay aracı üretiliyor. Hedef yeni Dünya'lar bulmak.

Yıldızların ışığı çevrelerinde dolanan gezegenlerden aldığımız ışığa göre çok parlaktır. Bu da gezegenlerin görülmesini zorlaştırır. Hele ki o gezegen Dünya kadar küçükse…Ayçiçeği şeklinde tasarlanan uzay teleskobu ile yıldızdan gelen parlak ışık kapatılarak çevresindeki cisimler görülmeye çalışılacak. Aslında bu tür gözlemler Güneş teleskopları ile (SOHO ve SDO) yapılıyordu. Ama bu yöntem ilk kez sadece gezegen avcılığı için kullanılacak.

Bilindiği üzere uzay teleskoplarından sadece Kepler Uzay Teleskobu'nun görevi yeni gezegen keşifleridir. Kepler şimdiye kadar yüzlerce gezegen keşfetti. Ancak bu gezegenlerin hepsi Dünya’dan büyüktür. Bunlardan da birkaçının yaşam alanı sınırında yani sıvı su tutabilecek konumda olduğu düşünülürse böyle bir proje ile Dünya benzeri gezegen sayısı da artacaktır. Özellikle yakın yıldızların çevresinin gözlemleri burada önemli. Yaşamın sürdüğü bir gezegen bulmamız an meselesi.

Yeni teleskop iki parçadan oluşuyor. Biri teleskop diğeri ise siperden oluşuyor. Buna göre teleskop gözlem yapacağı yıldıza yöneldiğinde kanatları açılarak ayçiçeği şeklini alan siper teleskopun önüne geçerek yıldızdan gelen parlak ışığı engelliyor. Böylece yıldızın çevresi daha net görülebiliyor.Proje üzerinde NASA’nın Jet İticileri Laboratuarı’nda çalışmalar başladı bile. Projeyi Princeton Üniversitesi’nden Prof. Jeremy Kasdin yürütüyor.

Kaynak: TED (19 Mart 2014)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:31
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Nisan 2014       Mesaj #119
Avatarı yok
Yasaklı
Bir Fotoğraf Çekmek için 19 Milyon Dolar Yatırım Yapıyorlar
Astrofizikçiler bizim de içerisinde bulunduğumuz Samanyolu Galaksisi’nin ortasında dev bir karadelik olduğunu düşünüyor. Güneş’ten 4 milyon kat daha fazla kütleye sahip olduğu iddia edilen karadelik, şimdiye kadar birçok teoriyle karşımıza çıktı ancak halen net olarak kanıtlanamadı. Avrupa Araştırma Konseyi, bu karadeliğin fotoğrafını çekmek için 14 milyon euro yani yaklaşık 19 milyon dolarlık bir yatırım yaptı. BlackHoleCam olarak adlandırılan özel teleskop sistemi, birçok radyo teleskop ve süper bilgisayar yardımıyla en gizemli astrofizik objelerinden birinin fotoğrafını çekmeye çalışacak.

BlackHoleCam, aslında karadeliğin kendisinin değil, etkinlik alanının fotoğrafını çekecek. Çünkü karadelikler sadece karanlık bir gölgeden ibaret. Karadeliklerin bizzat fotoğrafının çekilmesinin mümkün olmadığı bilinen bir gerçek. Çekilmeye çalışılan fotoğraf, karadeliğin görüntülenmesinden çok varlığının ispatlanmasını sağlayacak. Bu yatırımın karşılığında ortaya nasıl bir fotoğraf çıkacağı ise merak konusu.

Kaynak: Hardware Plus / Gençbilim
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:31
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
22 Nisan 2014       Mesaj #120
Avatarı yok
Yasaklı
Uzaklara Hubble Bakışı
NASA/ESA Hubble Uzay Teleskobu ile elde edilen yeni ve muhteşem görüntüde bir gökada kümesi ile birlikte kozmik tarihin farklı uzaklık ve aşamaları da gözler önüne seriliyor. Evrenin erken dönemine ait cisimler görüntüde kozmik birer komşu gibi görülüyor. Toplamda 14 saatlik poz süresiyle elde edilen görüntü çıplak gözün görebileceği en sönük cisimden bir milyar kez daha sönük cisimleri gösteriyor.

Yeni Hubble görüntüsünde çok farklı uzaklıklardaki çeşitlilik ön plana çıkıyor. Görüntüdeki gökadaların çoğu Dünya’dan yaklaşık 5 milyar ışık yılı uzakta olmasına karşılık diğerleri daha yakın ya da çok daha uzaktadır.Gökyüzünün bu bölgesindeki cisimler birbirine yakın görülmesine karşılık aslında aralarında milyarlarca ışık yılı uzaklık olabileceği unutulmamalıdır. Çünkü bu optik yanılsamada çeşitli gökada grupları aynı görüş hattı doğrultusundadır. Hubble ile çok uzaktaki gökadaların görüntüleriyle birlikte görülen evren kesiti tamamlanıyor.

Bu uzak cisimler kütle çekimsel mercek adı verilen özel bir teknikle görülebiliyor. Bu teknik yakındaki bir gökadanın uzaktaki cisimden gelen ışığı kütle çekimi etkisiyle bükerek bir mercek gibi davranması ilkesine dayanır.Burada kullanılan mercek sistemlerinden biri görüntü merkezinde bulunan ve çember içine alınmış CLASS B1608+656 adlı kümedir. Küme uzaktaki QSO-160913+653228 adlı iki kuasarı ortaya çıkarmıştır.

Bu parlak diskten yayılan ışık şu anda karadeliğin içine düşen madde tarafından yayılıyor gibi görünse de aslında evrenin şimdiki yaşının üçte ikisi yaşta iken yani dokuz milyar yıllık zaman önceki halini gösterir.Fred ve Ginger gibi iki çekimsel mercek gökada da bunun gibi başka cisimleri ortaya çıkaracak kadar yeterli kütleye sahiptir.Bunun gibi uzak ve çok sönük cisimleri ortaya çıkarmak için Hubble gibi bir teleskopa ve uzun poz sürelerine ihtiyacınız vardır. Görüntü toplamda 14 saatlik poz süresi ile görünür ve kızılötesi gözlemleri sonucunda oluşmuştur.

Kaynak: Hubble / ESA (17 Nisan 2014)
Son düzenleyen Safi; 4 Ekim 2017 01:32

Benzer Konular

5 Ağustos 2018 / nötrino Uzay Bilimleri
25 Kasım 2016 / Hi-LaL Çevre Bilimleri
21 Şubat 2015 / _PaPiLLoN_ Biyoloji
10 Nisan 2018 / Muhabbetci Müslümanlık/İslamiyet