Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 143

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.165.808 Cevap: 8.002
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1421
arwen - avatarı
Ziyaretçi
O ıslak bakan gözlerinde, bir mutluluk arar bakışlarım,
gözyaşının altına sığınmış acılarınla,
Sponsorlu Bağlantılar
yine sev beni.

Zannetme ki, zaman her zaman ki gibi
kagıtlar mey, kalem mezem
şiir hüzün şimdi.

Sahile yazdığım ismini dalgalar siledursun,
ben bıkmam yazarım, dalgalar yorulsun
sen yeter ki, yine sev beni.

Gördün mü zamanı, aşka siper olmuş
dil durmuş, gönül yorulmuş
olan yine aşka olmuş.

Senden uzakta bir kandil tükeniyor,
üflesen alevi, tarumar oluyor
tut nefesi, gönül hicran doluyor.


osman yılmaz

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1422
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Cadde Güzeli

Sponsorlu Bağlantılar
Geziniverir
Caddede
Bir
Aşağı
Bir
Yukarı
Yollar
Sanki
Onun
Yok
Başkası.

12.05.2001
Alkım Saygın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1423
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İKAZ

ergen terazi, sarkık kalem ve çürüyen bun
ağaran bir cürm, leyle yetişen o mum


seni ters-düz eden neydi ey kahin
diline pelesenk olan çitlerin oyuncağı ne
kan kırmızı hayallerin yonca tuttuğu ölü
nedir ikrarını yumruklayan bu soluk


bir kuş kanadı sayfalara revan olan
ağrıyan uykusunda önemi yok bu sesin
yok diz çöken sersemliğinde tül ve duvar
ah o yaşanabilir uzaklığın getirdiği hüzün
ah o çeşmine ömür katan aydınlık


küçük paketler(halin)de satışa sunulan dünya
tepeleme ruhlar giriyor çarşının başucundan
kapıyı çalan kim
kimdir kızların soluğuna sarılıp da ağlayan


bayım bu sizin evcil erkekliğiniz
bu sizin çıldıran fethinizin geri dönmüş nefsidir
bulutlar bugün ayine geç kaldı bak
buruşturuyor eteğini son durakta bir kadın
elleri neden takılıyor omuzuna alayların
bak


tahtaları sıkışık bir tabuttan kaçan aşk
biliyor af edilir kurtarılan cüssesiyle yeşil
hilesinden tanıyın
ayak diremekten feri kesildi vaaz
saçlarımla sarkıtılan geceden bu son ikaz

Habibe GENÇ
nisan_yagmuru - avatarı
nisan_yagmuru
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1424
nisan_yagmuru - avatarı
Ziyaretçi
Ben Aşk Adamıyım

Dolaştığım denizlerce düşünüyorum,
Bineceğim son gemi değil midir
Hayır sahibi omuzlarda giden tabut.
Herkes gibi teselliye muhtaç olsaydım eğer,
Derdim ki: "Elbet bir ağlayanım olur benim de;
Ramazan geceleri Yasin okuyanım,
Baharda kabrime menekşe getirenim de."

Fakat bütün bunlar da olur,
Yine tasa etmem,
Yine kırılmam kimseye.
Ben aşk adamıyım,
Sevmeye geldim insanları,
Gönlümle, elimle, kafamla sevmeye;
Hesapsız, karşılıksız,
Ayrılık gayrılık gözetmeden.
Gün gelip gidersem şayet,
Öyle severekten gideceğim ki,
Karanlık kıyılardan bile olsa,
Candan selamlarım,
Civarımdan geçecek gemileri;
Güneşli gemileri;
Şarkılı gemileri;
İçlerinde kendim varmışım gibi!

cahit sitki taranci-

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1425
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Can Olur musun

Sen göz bebegimde parlayan bir ışık
Dudaklarımdan dökülen bir name
Rüyalarımda dolaşan bir melek
Her an gönlümde açan renkli bir çiçek olur musun

Anılarımdan silinmeyen bir hatıra
Benliğimden kopmayan bir parça
Damarlarımda dolaşan bir kan
Bana hayat veren canımın içinde can olur musun

Tarık Fikirli
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1426
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
UTANMA SAATİ


düşünmek ölmek olduğundan bazen
boğaza takılan bir gemi gibi yutkunamazsın
buğusuyla örtünen yabancı
süzülen ışığıyla akıyor onulmaz hüzün

ağır başlı bilgelerin hafifliğine karşı
gelmez artık öfkeyi tepeleyen us
bütün merdivenlerin çıktığı bir hıçkırık

gönül aşınması henüz hastalıklı ten
tenha bahçenin meyvesine tutkun
bak duruyor pişmanlığın güneşi
ve geçiyor vakti utanma saatinin

Habibe GENÇ

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1427
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sesleniş

Dağ gibi karayağız birer delikanlıydık. Babamız,
sırtında yük taşıyarak getirirdi aşımızı, ekmeğimizi.
Arabalar şırıl şırıl ışıklarıyla caddelerden geçerken
bizler bir mum ışığında bitirdik kitaplarımızı.
Kendimiz gibi yaşayan binlerce yoksulun yüreğini
yüreğimizde yaşayarak katıldık o büyük kavgaya.
Ecelsiz öldürüldük. Dövüldük, vurulduk, asıldık.
Vurulduk ey halkım, unutma bizi...
Yoksulluğun bükemediği bileklerimize çelik kelepçeler
takıldı. İşkence hücrelerinde sabahladık kaç kez.
İsteseydik, diplomalarımızı, mor binlikler getiren
birer senet gibi kullanırdık. Mimardık, mühendistik,
doktorduk, avukattık. Yazlık kışlık katlarımız,
arabalarımız olurdu. Yüreğimiz, işçiyle birlikte attı.
Yaşamımızın en güzel yıllarını birer taze çiçek gibi
verdik topluma. Bizleri yok etmek istediler hep.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Fidan gibi genç kızlardık. Hayat, şakırdayan bir
şelale gibi akardı gözbebeklerimizden. Yirmi yaşında,
yirmi bir yaşında, yirmi iki yaşında, işkencecilerin
acımasız ellerine terk edildik. Direndik küçücük
yüreğimizle, direndik genç kızlık gururumuzla.
Tükürülesi suratlarına karşı bahar çiçekleri gibi,
taptaze inançlarımızı fırlattık boş birer eldiven
gibi. Utanmadılar insanlıklarından, utanmadılar
erkekliklerinden.
Hücrelere atıldık ey halkım, unutma bizi...
Ölümcül hastaydık. Bağırsaklarımız düğümlenmişti.
Hipokrat yemini etmiş doktor kimlikli işkencecilerin
elinde öldürüldük acınmaksızın. Gelinliklerimizin
ütüsü bozulmamıştı daha. Cezaevlerine kilitlenmiş
kocalarımızın taptaze duygularına, birer mezar taşı
gibi savrulduk. Vicdan sustu. Hukuk sustu. İnsanlık
sustu.
Göz göre göre öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Kanserdik. Ölüm, her gün bir sinsi yılan gibi
dolaşıyordu derilerimizde. Uydurma davalarla
kapattılar hücrelere. Hastaydık. Yurtdışına gitseydik
kurtulurduk belki. Bir buçuk yaşımızdaki kızlarımızı
öksüz bırakmazdık. Önce, kolumuzu, omuz başından
keserek, yurtseverlik borcumuzun diyeti olarak
fırlattık attık önlerine. Sonra da, otuz iki yaşında
bırakıp gittik bu dünyayı, ecelsiz.
Öldürüldük ey halkım, unutma bizi...
Giresun’daki yoksul köylüler, sizin için öldük.
Ege’deki tütün işçileri, sizin için öldük. Dogu’daki
topraksız köylüler, sizin için öldük. İstanbul’daki,
Ankara’daki işçiler, sizin için öldük. Adana’da,
paramparça elleriyle ak pamuk toplayan işçiler, sizin
için öldük.
Vurulduk, asildik, öldürüldük ey halkim, unutma
bizi...
Bagimsizlik, Mustafa Kemal’den armağandı bize.
Emperyalizmin ahtapot kollarına teslim edilen
ülkemizin bağımsızlığı için kan döktük sokaklara.
Mezar taşlarımıza basa basa, devleti yönetenler, gizli
emirlerle başlarımızı ezmek, kanlarımızı emmek
istediler. Amerikan üsleri kaldırılsın, dedik, sokak
ortasında sorgusuz sualsiz vurdular.
Yirmi iki yaşlarındaydık öldürüldüğümüzde ey halkım,
unutma bizi...
Yabancı petrol şirketlerine karşı devletimizi
savunduk; komünist dediler. Ülkemiz bağımsız değil
dedik; kelepçeyle geldiler üstümüze. Kurtuluş
Savaşı’nda emperyalizme karşi dalgalandirdigimiz
bayragimizi daha da dik tutabilmekti bütün çabamiz.
Bir kez dinlemediler bizi. Bir kez anlamak
istemediler.
Vurulduk ey halkim, unutma bizi...
Henüz çocuklugumuzu bile yaşamamiştik. Bir kadin eline
degmemişti ellerimiz. Bir sevgiliden mektup bile
almamiştik daha. Bir gece sabaha karşi, pranga
vurulmuş ellerimiz ve ayaklarimizla çikarildik idam
sehpalarina. Herkes taniktir ki korkmadik. Içimiz
titremedi hiç. Mezar topragi gibi taptaze, mezar taşi
gibi dimdik boynumuzu uzattik yagli kementlere.
Asildik ey halkim, unutma bizi...
Bizi öldürenler, bizi asanlar, bizi sokak ortasinda
vuranlar, agabeyimiz, babamiz yaşlarindaydilar. Ya bu
düzenin kirli çarklarina ortak olmuşlardi ya da
susmuşlardi bütün olup bitenlere. Öfkelerini bir gün
bile, karşisindakilere bagirmamiş insanlarin gözleri
önünde, öldürüldük. Hukuk adina, özgürlük adina,
demokrasi adina, Bati uygarligi adina, bizleri, bir
şafak vakti ipe çektiler.
Korkmadan öldük ey halkim, unutma bizi...
Bir gün mezarlarimizda güller açacak ey halkim, unutma
bizi...
Bir gün sesimiz hepinizin kulaklarinda yankilanacak ey
halkim, unutma bizi.
Özgürlüge adanmiş bir top çiçek gibiyiz şimdi, hep
birlikteyiz ey halkim, unutma bizi, unutma bizi,
unutma bizi...

Uğur Mumcu
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1428
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
mestâne





Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'ye...




nur sürüyor üryan sesime o seyyâl beste
münevver bir ummandır gönlüm dökül âheste



kemâlimsin sözün beyza sînemiz mübâdil
nasıl sökülür töz gül kokuyor hane-i dil



can içimde can ol Hakka varsın bu selâmet
şâyândır güze gazelin sabrımız metanet



vecd ile mukaddes meşrebi gamlı bu cihan
meczuba şemstir aşk söndürmesin yaradan



irfan ol cahilin fikrine uyansın mahşer
kabrin kapısı kilden silinmiyor mukadder



bülbüle âşiyân neşvesi gaib bu bâğbân
nasıl diner ey gûlçin serde mihnet-i derman





Ferhat Gülsün
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1429
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Bakışın güneşti bakışımda
Çölde batan güneş kızıllığına döndü gidişin
Busenle mühürlü kaldı dudaklarım
Kalbimin sızıyla fırtınaya döner rüzgar
Yağmurla düştü hüznüm yollara

Kentin ışıkları söner bakışınla
Gündüze çevrilir geceler
Sonbahar olur musun bahar bakışınla
Başka yüzlerde doğmaz güneşim

Tutsakken gözlerim sevdana
Bir avuç kül yüreğimde bırakarak
Gidebilir misin arkana bakmadan


Ölümüne sevmek suç mu
Suçum sevmekse
Kurşunla öldür bakışımı
Kır parçala gönül aynamı

Sevdalara doğru yürür buzda ayrılık
Gidebilir misin seni delicesine severken
Atabilir misin gönlümü kör kuyulara
Gidebilirsen git artık
Aşk katili edasıyla git
Git gidebilirsen

Güneş ışığına düşen çiğ tanesiyim
Buharlaşır yükselirim gökyüzüne
Bulutlara anlatırım seni
Anlatırım eriten aşkını
Sevdam karışır yağmur damlalarına

Yürekten gidebilir misin
Gidebilir misin bakmadan arkana
Karışır uzun havalara yangınım
Ozanların yüreğine düşer ahım
İz bırakırım türkülere

Kelimelerle boyanmaz yalancı bahar
Düş cinayetlerine uyanmasın sabahlar
Ruhum asılı kaldı sağanaklara
Döndüm çöl vahasında üşüyen kaktüse
Yağmurdan önce gel
Sağanak gülüşlerinle ıslanayım



nurten tarım
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Şubat 2007       Mesaj #1430
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
sevgilim


Akıllı kadınsın diyorsun bana,

Bu gün telefonda.

Bu akıl sana olan duygularımı anlatmaya yetmiyor ki,

Ayrılıklar,

Sonbahar yaprak dökümü yüreğimde,

Gözlerim yaş içinde sensiz gecelerde,

Soğuk odalardaki yokluğuna sarılıyorum,

Seni ve hayallerimizi kucaklıyorum.

Elbise dolabındaki kalan giysilerine sarılıyorum,

Bıraktığın boşluğu ısıtıyorum.

Ellerime dokun, yüreğime dokun,

Gözlerime dokun sevgilim,

Yokluğundaki acılarıma dokun,

Dokunuşlar, küçük ağrılar bırakır mı sende,

Öyleyse bana bırak tenime tenindeki terinden,

Ben sensiz gecelerde

Düşünüyorum sevgilim,

Adımladığımız bu aç sokakları,

Karanlık loş varoşları,

Yürüdüğümüz yoksul on yılı düşünüyorum sevgilim,

Kimse bu sevgiye destek olmadı,

Nasılda acımasızlardı,

Biz nasılda acemiydik hayatta,

Nasılda acemiydik insanları tanımakta,

Hep severdik insanları sevmeyi,

Ama yinede beğendiremedik kendimizi,

Yoksul sofralardaki tek lüksümüzdü aşkımız,

Yokluktan var eden aşkımızı yerdik, doyuncaya dek,


Sevgilim,

Ben bu gece senin bana verdiğin kudreti düşünüyorum,

Bana dayanma gücü veren aşkını düşünüyorum,

Seninle değil on yıl,

Değil sürünmek vaadetse tanrı,

Tanrının bana verdiği bir ömrü,

Sana adıyorum sevgilim.

özgür han

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya