Arama

Şiir Nehri -2- [Arşiv] - Sayfa 681

Güncelleme: 18 Ocak 2010 Gösterim: 1.168.851 Cevap: 8.002
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
25 Aralık 2008       Mesaj #6801
ener - avatarı
Ziyaretçi
Tek kişilik bir oyunmuş aşk,
Düşlerimin katili olup canımı acıtıyorsun.
Sponsorlu Bağlantılar
Ama olsun, sen yine de uğra yatağıma.

Acıtsan da beni,
Kararsa da gece,
Özlüyorum seni çok...

Susmak çok şey anlatır
Susmak yahut da kaçmaktır,
Susamışken sana
Parmaklarım dudaklarımda
Ses çıkarmamaktır.

Ölü aşklar konuşmazlar...


Alıntı
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6802
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Nur-ı Aynım

Sponsorlu Bağlantılar



Susmak bir karanlığın başka bir karanlığa
Karışıp yanmasıdır bakışlarında senin
Bir ömrün eylülünde sararmış yine toprak
Bulut bir bezirgânın saçlarını arıyor
Ben hangi mağaranın en ücra köşesinde
Hangi yitik nehrine gömülmüşüm acının

Bir kez olsun eğil de, denizin kalbine bak
Susmak yine o yangın, yine mahkûm bir keder
Nur-ı aynım, ıslak bir karanfil mi gözlerin
Her yaprağı nazenin, her çizgisi ağlamak

Sustum; pencereleri yağmurludur şiirin
Kırılgan bir kapının ardında kaldı gökler
Ellerim unutulmuş bir günün kıyısında
Demek ki her lâmbası bana kızgın sokağın
Yalnızlığa koşuyor bahçelerden ölüler
Demek ki, ben en garip sahrasıyım bu çağın

Bir kadın ayrılığın köprüsünden bakıyor
Bir köle bir sultanı bekliyor uykusunda
Ey bahar cellatları, akşam yüzlü sefiller
Kuyudan gelen sesi duyalım, bir susun da

Kuruyan çeşmelerden akmayı mı öğrendin
Aynalarda ruhunu kaybeden şairlerin
Sisli vadilerinden bakıyor gölgeleri
Züleyha bahtımızı yakıyor kuytularda
Senin kalbinde bahar, baharın kalbinde kış
Kar tanelerinde can üşüyor ağlayarak

Ey körebe oynayan hayallerim, gitmeyin
Bırak uçsun öteye düşlerimi, ey fanus
Bir rüyadan gelip de içime düşen çığlık
Ya götür beni burdan, ya da ebediyen sus




Nurullah Genç

Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Nisyan-ı Bâtın
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6803
Nisyan-ı Bâtın - avatarı
Ziyaretçi
Vaziyet Bildiğin Gibi Değil
İki Gözüm Bildiğin Gibi Değil
Fena Akşam Oldu.
Fena Akşamın Tezgahında Dokudum Saçlarını.
Saatler Geçmek Bilmedi Desem,
İnanmazsın.
Fena Kokun Geldi
Fena Kokunu Duydum Yüreğimin Ucunda.
İncir Ağaçlarının Altındaki Penceremde,
Sabahlar Olmak Bilmedi Desem,
İnanmazsın.
Günler Mi Uzadı
Yoksa Hasretin Mi
Belli Değil
Vaziyet Bildiğin Gibi Değil
İki Gözüm; Bildiğin Gibi Değil

E.Özyağcılar
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6804
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
İzmir


Gelmemi isteme,dönemem İzmir,
Sokaklarını,sırlarını bilirim bir bir.
Kopardılar dalından gonca gülümü,
Elbet gün gelir özlersem ölümü;
Gelmemi isteme dönemem İzmir,
Niçin dönmediğimi bilirsin bir bir.


Bakarsın ölüm çağırır gelirim İzmir,
Rüzgar olur denizden eserim bir gün,
Avuçlarımda yakamozlarla dönerim bir gün,
İçim yana yana sönerim bir gün,
Karşıyaka'da soldu tomurcuk gülüm,
Artık çağırıyor beni de ölüm.


Dönmemi isteme dönemem İzmir,
Karşıyaka'da ne oldu bilemem İzmir,
Ben bu acıyı kolay silemem İzmir,
Hüzünle tükendi geçti bu ömür,
Adımın anlamı olsa da özgür,
Ben tutukluyum gelemem İzmir;
Bundan sonra artık gülemem İzmir.


Gelmemi isteme dönemem İzmir,
Sokaklarını,sırlarını bilirim bir bir.
Kopardılar dalından gonca gülümü,
Elbet gün gelir özlersem ölümü,
Gelmemi isteme dönemem İzmir,
Niçin dönmediğimi bilirsin bir bir.


Erden Erkin
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6805
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Ve Kalemi Bırakıyorum



Onurlu bir uykudan uyanırcasına
Gözlerime mil çekip gönderin beni şehirden şehire
Deniz sesi yeter bana
Alnımdan bir kartal uçsun
Ve konsun leşine çirkefliğin.

Ve kalemi bırakıyorum
Ağlıyorum başucunda orman kardeşliğinin
Nazım'a şarkılar söyleyerek gidiyorum
Sınırın ötesine gurbet diyorum,
Hasret diyorum
Çukurova'nın asi nefesine.

Ve kalemi bırakıyorum
Öncesini Meriç'le
Sonrasını Dicle ile yıkıyorum seni tanıdığım vakitlerin
Gürbüz bir çocuk emekliyor içimde
Gittiğim her ana yön anneme varıyor
Gittiğim her şehir Amed.

Ve kalemi bırakıyorum
Ne yalvarışlar haykırdı sesim
İnleyen bir mezarlık gibi mabedim,
Ne şiirden sevdalar yarattım,
Hep aydınlığa sevdalandım
Karanlıkta olduğumu bile bile.

Ve kalemi kırıyorum
İnsanlığımı şiirlerimle yargılayanlara sesleniyorum
Ve insanlığımı Kimliğimle,
Yeni bir kalem dileneceğim belki
Yeni bir sayfa
Yeni bir hayat
Lakin içimdeki mağrur şairi asla öldürmeyeceğim
Asla öldürmeyeceğim.


Nedim Kardaş
ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6806
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
Bir Düş-tük Kırıl-dık!

Bakma bana öyle,

Sessizde durma,

Özlemiyorum artık seni!
Bir şeyler söyle,
Akıllara zarar suskun cümlelerinle boğma beni.
Dudaklarının altında biriktirdiğin sözleri çıkar,
Sevmediğini haykır yüzüme,
Yokluğuna dayanırım elbet,
Yeter ki çık yüreğimin kafesinden.
Damlalarım yoruldu akmaktan,
Bir düş-tük kırıldık anla işte.



Sana uzak olduğum kadar yakınımda,
Çıkaramıyorum sen düşünceleri beynimden,
İntihara neden olacak sen düşünceleri,
Gülerken ağlamak nasıl?
Veya ağlarken delirmek
Benimkisi de böyle bir şey işte.
Hissetmiştim gideceğini,Ayrılık kokuyordu nefesin,
Gözlerin emanet bakıyordu,
Hiçbir gidiş acısız değildir,
Giderken yaşanmış acıları bana bırak,
Yoksa bunun adı gitmek olmaz.
Şarkımızın sözlerini al melodisi bende kalsın,
Dilimde gözlerinin nakaratı olur elbet,
Sana git diyişim 'şakacıktandı'.. istemeden kırmak gibi bir şey,
Ama yinede sen git.
Yeni yeni toparlamaya başladım kendimi,
Biraz gülerim, ardından ağlarım,
Bakma bana öyle,
Sessizde durma,
Böyle biriyim işte, Evet özlemiyorum seni,
Alışırım yokluğuna da,
Yalnızlıktan da korkmam,
Yeter ki çık yüreğimden ve çıkar intiharları düşüncelerimden...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
26 Aralık 2008       Mesaj #6807
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Esmerim
Öylece bakakaldım uzaktan sana
Yaklaşıpta merhaba diyemedi
Özleminle yanarken seven kalbim
Uzanıpta elinden tutamadım

Haykırmak istedim sevdiğim o an
Canım benim, aşkım bir tanem diye
Hüzünlendi gözler sana bakarken
Gözümdeki yaşa dur diyemedim.
Enis Özel
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #6808
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Mavilim



Okyanus güzelliği mavi gözlerinde kaybolmalıyım
Dudaklarının ateşiyle erimeliyim
Adımlarında yanında olmalıyım
Her şeyi seninle paylaşmalıyım
Bu hayat ikimizin olmalı birtanem...

Gülcan Mülayim
ayabakan - avatarı
ayabakan
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #6809
ayabakan - avatarı
Ziyaretçi
Sen İstanbul'u Bilmezsin

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
resimlerden tanırsın asma köprüleri
camileri çeşmeleri
şarkılardan:
Çamlıca 'yı, Kanlıca' yı, Boğaziçi'ni
İstanbul'da yağmur nasıl yağar sicim sicim
nasıl sele dönüşür caddelerde, kar
nasıl çiğnenir ayaklar altında
umut umut
bilemezsin
bilemezsin denizin sarı-yeşil, mavi-mor rengini
hele bir de vurdu mu lodos
azdı mı köpük köpük dalgalar
tanıyamazsın martıların sesini

sen Beyoğlu'nu bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
tarihi, vitrinlerde sergiler gibi
bir renk cümbüşü insan seli
arka sokaklarda yaşananları gizlercesine
sır perdesi
örtünce cibinlik gibi karabasan gece yürekleri
bir yerde birilerinin sızlar gözbebekleri
yitirilmiş gençlik midir
gelinlik midir?
o da bilmez ki!
kimse sordu mu acaba
ilk aşkı kimdi?
ya da;
yaşayabildi mi;?

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
ayağında delik deşik ayakkabısı bir çocuk, çorapsız
sırtı donmuş, tek gömlek, kazaksız, hırkasız
kim bilir, hangi han kapısında sabahladı kaç gece
ya da hangi köprü altında rüzgarla koyun koyuna
bilemez sorsan
son yemeği hangi öğündü, neydi, kiminle?
ve en son sarılışı anasına ne zamandı şefkatle
kimse sordu mu acaba ilk oyuncağını, neydi
tinerden önce
ya da neydi aradığı...

sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi
umutların nasıl bir gecede kondu 'ya döndüğünü
ve bir sabahın seherinde nasıl yıkıldığını gözyaşlarıyla
bilemezsin gökdelenlerde kimler yaşar ne yapar
caddelerde bu koşturmaca niye, nereye
açılan pankartlarda ne yazar üniversiteli
ne ister memuru, işçisi, emeklisi, işsizi
sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi

bir büyük düştür İstanbul
bir tiyatro sahnesi
taş, altın oldu mu? bilemem ama
umutlar çoğu kez ayak altında ezildi
sen İstanbul'u bilmezsin çocuk
hiç yaşamadın ki burada dört mevsimi

Sensizlik Sonsuzluk

güneş batar
yıldızlar doğar
mevsimler gelir
mevsimler geçer
rüzgar eser
ümitler diner
çiçekler tomurcuk açar
yapraklar solar
yıldızlar kayar
insanlar ölür
zaman durur
renkler oluşur
gözyaşı akar
insan olgunlaşır
ağızdan çıkan sözcüklerle
hayat anlamlaşır...
sen imkansızdın ve onun için vazgeçilmezdin
ne kadar hata yaparsan yap
ne kadar beni üzersen üz
bir tek sen değişmezdin
bakışların, gülüşün, ellerin
bir tek senin yerin sabittir gönlümde...
zamanın durduğu, cümlelerimin anlamını yitirdiği anda çıkmıştın karşıma
şimdi ise bitmiş bir cümlenin sonundaki nokta gibisin
ne başın belli ne sonun
tek bildiğim sensizliğin sonsuzluk olduğu
Son düzenleyen ayabakan; 27 Aralık 2008 17:53 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
27 Aralık 2008       Mesaj #6810
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
İnsan Acemidir

ne günler gördük ne
hepsi ayrı bir dram
her acının sonunda
mutluluk var
her düşüş
ayağa kaldırır
hiç bir acı
sonsuz değil
huzur
dert
keder
bulut gibiler
önce güneşi saklar
etraf karanlık olur
korkar çocuklar
beklesen çıkar güneş
dağılır bulutlar
çözülür perde
hayat böyledir işte
yokuşun da, inişi var
acının sonunda ferah var
binme dizlerine
başın ellerine düşmesin
atma kendini meyhanelere
bunları bil de öyle sil yaşlarını
koklamaktır hayat
renkleri izlemektir
belki siyahı sevmezsin
matem hüzündür
belki kırmızıyı sevmezsin
kandır dersin
ürkütür bir yerde
kimi de barıştır
mutluluk gülüdür
hayat acı ve tatlıdır
kimseye kusur arama
yaşarken öğreneceksin


Aziz Ateş

Benzer Konular

2 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
6 Ağustos 2020 / mydarling24 Genel Mesajlar
18 Temmuz 2016 / Daisy-BT Edebiyat
27 Kasım 2012 / Efulim Coğrafya