Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 146

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 548.639 Cevap: 1.812
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #1451
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Genç kız feci bir hastalığın pençesinde kıvranıyordu. Yaralı kalbi artık bu dünyaya daha fazla dayanamamaya baslamıştı. Çok zengin olan ailesi tüm gazetelere, kalp nakli için ilan vermişlerdi... Canını feda edecek birini arıyorlardı... Genç kız ise hergün hastahane odasında biraz daha solmaktaydı.

Sponsorlu Bağlantılar
Yine yalnızdı odasında, gözü yaşlı, boynu bükük ölümü bekliyordu... Gözlerini kapadı, bu küçük odada gözyaşı dökmekten bıkmıştı... Yinede engel olamadı pınar gibi çağlayan gözyaşlarına. Sevdiği geldi aklına, fakir ama onu seven sevgilisi... Hergün aynı şeyleri düşünüyor, anıları bir film şeridi gibi gözünün önünden geçiyordu... " Param yok ama sana verebileceğim sevgi dolu bir kalbim var" demişti delikanlı... Genç kızda zaten başka birşey istemiyordu...Sevgiye muhtaç biri, sevdiğinin sevgisinden başka ne isteyebilirdi ki... Ama olmamıştı işte, dünyalar kadar olan sevgilerinin arasına, o lanet olasıca para girmeyi bilmiş, onları ayırmıştı... İşte paranın geçmediği zamanlara gelmişlerdi.. Ne önemi vardı artık ? Şu son günlerinde, sevdiği yanında olsa yeterdi..

Ayrılıklarından bu yana 5 bitmeyen, çile dolu yıl geçmişti...Her günü zehir, her günü hüsran...Ama genç kız hep sevgisini yüreğinde taşımış, kalbini kimseyle paylaşmamştı. Sevdiğini düşündü işte o an.. Acaba o neler yapmıştı bu kadar sene boyunca.. Kimbilir kiminle evlenmiş, çoluk çocuğa karışmıştı...

Gözlerinden bir damla yaş daha damladı kurumuş, bitmiş ellerine. Ellerine baktı, bir zamanlar ellerinin, ellerini tuttuğunu hayal edip, her gün saatlerce ellerini seyrederdi... En çokta saçlarının dökülmesine üzülüyordu. Çünkü sevdiği öpmüş, koklamıştı onları. Her bir tanesi koptuğunda, kalbine bir ok daha saplanıyordu. Kalbi yine sızlamaya başlamıştı.. Belki sevdiği yanında olsa, kalbi bu kadar yorulup, veda etmezdi yaşama...

Zaten artık ölüm umrunda değildi genç kızın. Sevdiğinden ayrı yaşamanın ölümden ne farkı vardı ki.. Tekrar o geldi aklına... Keşke keşke yanımda olsa dedi. Son bir kez elini tutsa yeterdi. Gözlerini son bir kez öpse, rahatça ebediyen gözlerini kapatabilirdi artık... Gözleri pınar gibi çağlamaya başladı. Sevdiğini son bir kez göremeden ölmek istemiyordu.. Ufakta olsa ondan bir hatırasını almadan bu dünyadan göçmek istemiyordu... Oysa sevdiği, kimbilir kiminle beraberdi... Kendi sevgi dolu kalbinin kimseyle paylaşmayı düşünmemişti bile, ama acaba o paylaşmış mıydı ? Onun sevgisini silmiş atmış mıydı acaba kalbinden ? İçi birden nefretle doldu. Üstüne büyük bir ağırlık çöktü.

Onu düşündükçe her dakikasının zehir olması artık çok daha ağır geliyordu genç kıza... Ölmek istedi, artık yaşamak istemiyordu bu dünyada.. Ama sevdiğinden bir hatıra almadan ölmeyeceğine and içmişti. Tekrar gözlerini açtı. Kimbilir belkide sevdiği onu unutmuştu.. Bu düşünceler içinde derinliğe daldı...

Birden babası girdi odaya, kızına kalp nakli için bir gönüllü bulduklarını müjdeleyecekti. Fakat genç kız çoktan uykuya dalmıştı.. Bir meleği andıran masum yüzü, sevdiğinin özleminden sırılsıklamdı... O gece biri gözlerini dünyaya kapadı, genç kız ameliyata alındı. Tekleyen ve görevini yerine getirmeyen kalbi değiştirilmişti. 1 hafta sonra tekrar gözlerini açtı dünyaya genç kız. Ama dünya daha farklı geldi ona. Sanki birşeyler eksikti...

Aradan aylar geçmiş genç kız artık iyice iyileşmişti. Ama içindeki burukluğu bir türlü atamıyordu. Sevdiği aklına gelince kalbi eskisinden daha çok sızlıyordu.. Bir kere, bir kere görebilsem diye mırıldandı... Kalbi yine sızlamaya başlamıştı. Yeni kalbi onu iyileştirmişti ama nedense her gece aniden hızlanıyor, onu uykusundan uyandırıyor ve sanki yerinden çıkacakmış gibi atmaya başlıyordu...

Genç kız bir anlam veremediği bu durumu doktora anlamış, ama ameliyat kolay değil, bir aydan geçer demişti doktor. Aylar geçmişti ama hala aynıydı durum. Çiçeklerinin yanına gitti. Hergün onlarla saatlerce dertleşiyor, zaman zaman ağlıyordu onlarla.. En çokta kan kırmızısı gülünü seviyordu. Çünkü kırmızı gülün onun için yeri apayrı idi. Oda genç kızla beraber gülüyor, onunla beraber ağlıyordu. Onu sevdiği gibi görüyordu genç kız. Ve gülünü sevdiğini ilk gördüğünde ona hediye edeceğine dair yemin etmişti. Başka türlü paylaşamazdı gülünü kimseyle...

Kapı çaldı aniden. Kapıyı açtı ama kimse yoktu. Gözü yerdeki beyaz zarfa ilişti. Yavasça eğilip zarfı yerden aldı. Birden kalbi deli gibi atmaya başladı. Ne olduğunu anlayamıyordu. Zarfın üzerinde ne bir isim, ne bir adres vardı. Zarfı açtı, içinden beyaz bir kağıda yazılmış bir mektup çıktı. Kalbi daha hızlı atmaya başladı. Onun kokusu vardı kağıtta. Evet, onun kokusu vardı. Yılar yılı özlemini çektiği, yanında olabilmek için canını bile verebileceği sevdiğinin kokusu vardı mektupta..

Başı dönmeye başladı. Koltuğuna geçip oturdu yavasça...Kağıdı açtı. Ve elleri titreyerek okumaya başladı. " Sevgilim, senden ayrıldıktan sonra, bir kalbe 2 sevginin sığmayacağını bildiğimden dolayı, ne bir kimseyi sevebildim, nede kimseye bakabildim... Her günüm diğerinden daha zor geçti, çünkü her gün özlemin dahada artıyordu.. Sana kitapları dolduracak kadar şiirler yazdım. Her biri diğerinden dahada hüzünlüydü. Yazdım, okudum, ağladım... Hergün yazdım, her gün okudum, senelerce ağladım... Her gece seni düşündüm sabahlara kadar, her gece senin yanında olmayı istedim. Ve her gece sensizliğe lanet ettim, uykuları haram ettim kendime, sensiz olmanın acısını gözlerimden çıkardım...

Ve bir gün herşeyi değiştirecek bir fırsat çıktı önüme. Bu fırsatı değerlendirmeyip, kendime haksızlık edemezdim... Ve değerlendirdim... Senden çok uzaklara gittim, belki seni unuturum diye..Ama tam tersi oldu. Seni daha çok özlüyorum artık... Senden çok uzaklardayım belki, ama yinede seni görmek için uzaklardan gelebiliyorum. Hemde her gece...

Seni seviyor, seyrediyor ve eğilip sen uyurken yanağına bir öpücük konduruyorum.. Bazen gözlerini açıp bakıyorsun, geldiğimi bildiğimi sanıyorum ama yine o tatlı uykuna geri dönüyorsun. Yarın birbirimizi sevmemizin 6. senesi...

Hep ben geldim şimdiye kadar senin yanına, yarında sen gel olur mu sevgilim.. Ha, unutmadan, sana hep sözünü ettiğim, kalbime iyi bak olur mu ? Çünkü gözyaşlarımla, adını yazdım ona... Seni senden bile çok seven bir sevgi var kalbinin içinde... Unutma, kırmızı gülüde unutma olur mu ??... Seni Seviyorum, Yanıma Gelinceye Kadarda Seveceğim... Sevgilin..."
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #1452
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Bile bile girdim bu oyuna. Ne olursa olsun hep dışında kalacağımı bile bile, beni oyununa al istedim. Bir kenarda durup senin yaşamını izleyerek sessizce sıramı bekledim. Ve hep sevdim seni. Sen gülerken, ağlarken, severken, kanarken, kanatırken, orada öylece durup sevdim seni. Elimden de başka birşey gelmedi.
Hiç şikayet etmedim senden. Hiç şikayet etmedim sevginden. Hiç şikayet etmedim sevgisizliğinden. Asla sevilmek için sıramın gelmeyeceğinden.
Sponsorlu Bağlantılar
Bilerek girdim bu oyuna. Ve çıkıp gitmeyi, seni bırakmayı, seni artık sevmemeyi göze alamayacağıma göre şikayet etmeye de hakkım yoktu.
Kendimce sebepler buldum. Kendimce haklar verdim, kendimce haklar aldım kendimden. Sadece küçük bir ihtimal için kendimce senin oyunlarınla savaştım.Senin hayatın tüm gerçekliğiyle sürüp giderken gözlerimin önünde, ben kendime yalanlardan bir yaşam yarattım.
Hiç şikayet etmedim. Hiç suçlu aramadım. Çünkü ben bunları sadece kendim için yaşadım.
Kendim için sevdim seni. Seni sevmek beni yaşama yakın tuttuğu için. Seni sevdikçe kendime bağlandığım için. Seni sevdikçe herşeyi sevdiğim için.
Ben bunları kendim için yaptım.
Hiç bir zaman bir hayatım olmayacağını bile bile. Senden bir hayat istemeye hakkım olmadığını düşüne düşüne. İçten içe beni çok sevmeni isteyerek ve bunun hiç olmayacağını bilerek sevdim seni.
Elimden de başka bir şey gelmedi.
Sonra yoruldum orada öylece durmaktan. Dahil olmadığım bir yaşamı izleyerek içindeymişim gibi davranmaktan. Yoruldum dışarıda kalmaktan. Buna hakkım yoktu farkındaydım. Çünkü ben bunları kendime, kendim yaptım.
Zor zamanlarında elinden tutarken bunun bir anlamı olmadığını bile bile yaptım. Sen ağlarken kanayan yüreğimin yalvarışlarını duymayacağını bile bile sarıldım sana. Sen hayattan vazgeçerken umurunda olmadığını bile bile yalvardım. Sadece bir an için seni mutlu edebilirsem, dünyanın en mutlu insanı olduğum için çırpındım seni mutlu etmek için.
Sadece kendim için.
Aciz bir aşktı bu. Bencil bir aşktı bu. Çaresiz ve imkansız bir aşktı bu.
Ama yine de çok büyük bir aşkla yaşadım bunları.
Sadece kendim için yaşadım.
Yoruldum sonra. Sen de benim için birşeyler yap istemeye başladım. Benim için yapacak hiç birşeyin olmadığını bile bile istedim.
Mesela sevebilirdin beni.
Seni sevdiğim kadar olmasa da sevebilirdin, az da olsa, bir anlık da olsa, gücün ne kadarına yetiyorsa mesela...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Kasım 2007       Mesaj #1453
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı Anlatmak Gerek

Bir güzel uzatıverir elini uzaklardan,
Tut şu elimi kurtulayım diye
Bu güzel ve masum kız uzatıverir yüreğini
Yok, mu şu yüreğe sahip çıkacak diye,
Bir güzel uzatıverir bedenini gördüğü ilk bedene
Yok, mu sahip olmak isteyen diye…

O güzel sonunda dayanamayıp ası verir kendini
Niye bu düşüncelerin içinde ben varım diye
Niye!
Ya bırakıp gitti sevdikler uzaklara
Ya unutulup atıldı düşünceleriyle
Yâda görmediler onu hayatı boyunca…
Duygudan saymadılar
Attılar bir köşeye ansızın çaresiz…

Niye attılar,
Niye unuttular,
Niye inandığı yaşamını boşa saydılar
Niye sevdiği düşüncelerini hor gördüler…
Yukarıda yazdığım duyguları besleyen yıpranmış, çaresiz düşünceye bugün yolda yürürken rastladım.
Kuytu bir köşede öğlece bakıyordu etrafa elindeki sigarasıyla…
Kimsin diye sordum;
Bilmiyorum dedi.
Ne arıyorsun burada diye sordum;
Yine bilmiyorum dedi.
Benimle olur musun dedi, usulca
Sanki çaresiz bitkin kendinden utanırcasına öğle masum masum bakıyordu bana cevabımı bekliyordu çaresiz bir durumda.
Sen ne yaparsın burada?
Nerede oturursun?(usulca sordum)
Gülümsedi bana dalga geçercesine.
Siz hep böylesiniz zaten…
İlk başta gelirsiniz usulca yanımıza, sonra hiçbir şey olmamışçasına işinizi görmeye çalışırsınız siz erkekler başka bir şey den anlamaz mısınız?
Hemen ayarlayıp ta felekten bir gece yaşayayım diye bizlerin böyle zor anlarından yararlanırsınız, ama pardon bunu ben seçtim sana niye sitem yapıyorum ki ben.
Hıhh!
Hadi gel bakalım
Benim bu masumluğumdan, çaresizliğimden yararlanmak amacına kaç para vereceksin bakalım.
Nereye gideceğiz,
Haa bu arada anlaşmamı baştan yapayım mutlaka otel veya ev isterim.
Sabaha kadar kalacağım yer olmalı.
Eee ne bekli yon;
Yürüyerek götürecek değilsin ya beni
Araban vardır umarım
Hadi biran önce gidelim buradan,
Üşümeye başladım,
Eğer paran varsa birde içecek bir şeyler alsan iyi olur,
Kendimize geliriz hani daha iyi olur deyil mi?
Daha zevkli geçer gecemiz
Parana güveniyorsan, tabi birde kendine sana bu gece unutulmayacak bir gece yaşatabilirim.
Hadi!
Hadi ne öğle melül melül bakıyorsun
Hadi gidelim
Yoksa beğenmedin mi beni
Hadi artık gidelim…
(konuştu durdu öğlece)

Bense onu öğlece dinledim.
Her şeyi düşünmüş, benim konuşmama fırsat vermeden bütün olanakları sunmuştu bana iki dakikada, ne iş yaptığını açıkça söylemese bile; konuşmalarıyla tavırlarıyla bu hayatta sadece ne işe yaradığını konuşmalarıyla anlatmıştı.
Yazık onu bu hakler sokan kimdi,
Kimdi bölgesine isyan etmesine sebep...

Baktım öğlesine suratına kızgın bakışlarla
Hadi ne bekli yon
Ne bakı yon suratına gitmiyor muyuz demeye başladı
Sinirlendim kızmaya başladım öfkeme yenik düştüm dayanamayıp bir tokat attım bende şaşırmıştım ne yaptım diye ben kendime kızıyordum
Attığım tokat’ı hiç üstüne alınmamıştı
Güldü
Beğenmeyince hep bölge yaparsınız dedi bana şaşırmıştım
Yâda gururunuza yediremeyip kızarsınız
Paran yoksa söyle
Sadece bu gece kala bilecek yer bul parada almam senden
Sadece sabaha kadar kalabilecek sıcak bir yer
Bu bana yeter…

Sonra tekrar kızmaya başladım kendime ben bu tokat’ı ona atmamalıydım diye.
Onu bu hallere sokan ********e pardon ********lere atmalıydım gerçi bu hayatta şu anda o kadar buna benzer ******** var ki atacağım tokat’ın tahminim sahibi de çok olacaktır…
Yazık!
Bir yandan acıyor bir yandan da kızıyordum ona niye bu yolu seçti diye
Hâlbuki tatlı güzel bir kız,
Daha on sekiz ini doldurmamış masum, şu dünyayı daha yeni tanımaya çalışan herkese inanabilen bir fikre sahip bir kızdı o…
Bir an düşündüm
Ne yapmalıyım acaba diye
Bu tazecik bedeniyle burada öğlesine bekleyen kıza neyle karşılık vermem gerek acaba.
Bende şaşırmıştım
Neye inanacağımı bilmiyordum
Doğrumu acaba yaşadığı ortam
Yoksa!
Sahteliklerle dolu bu hayatın buda bir parçası mı yoksa şu zalim dünyada öğle duygular öğle düşünceler var ki kendime bile inanmakta bazen zorluk çekiyorum ki.
Bazen düşünü yorumda yaptığım olayları, düşünceleri, duyguları acaba bütün bunları yapan ben miyim diye…
Hadi beya ne düşünüyorsun
Gideceksek gidelim artık
Üşümeye başladım…
Ben hala düşünüyordum ne yapmalıyım diye
Tuttum kolundan çektim kendime
Hadi yürü bakalım gidiyoruz
Nereye gidiyoruz?
Hadi yürü bilmiyorum
Yolda gideceğimiz yeri buluruz
Açmışın bakalım bir şeyler yemek ister misin?
Hiçte yok demedi
Ne ısmarlayacaksın
Gel bakalım yeriz bir şeyler bende açım
Usulca yürümeye başladık
Aklıma bir dostumun evi geldi telefon açtım anahtarları getirdi bana,
Yemek yapmasını biliyon mu bakalım
Eh öğle böyle anlarım yaparı bir şeyler
Eve geldiğimizde şaşkın şaşkın bakıyordu bana
Sen burada otur ben yiyecek bir şeyler alıp geleyim
Tamam
Öteberi bir şeyler aldım geldim yemek yapmasında biliyormuş acıda olsa yaptı bir şeyler yedik.

Gel bakalım şöyle yanıma otur,
Oturdu yanıma!
Eee eve getirdin karnımı da doyurdun!
Kalktı ayağı soyunmaya başladı, artık bu kadar masrafın karşılığını verelim değil mi, oturma burada hadi bakalım, burada olmaz elbet buranın yatak odası vardır.
Yatak odasına gidelim orada daha iyi olur
Burada yapacak değiliz ya
Dur ben bir duş alayımda öğle geleyim
Banyo ne tarafta?
Döndü suratıma
Haa istersen sende gel fantezileri seviyorsan tabi ki daha iyi olur istersen
Seni orada daha memnun ederim!
O konuştukça ben deliriyordum
Bir ara düşündüm
Ben kimim?
Bu kızı buraya niye getirdim?
Neye dayanarak yardım ediyorum?
Bu kızın düşünceleri ne benim hakkımda?
Kızgınlığımı belli etmemeye çalışıyordum.
Ya sen niye konuşmuyorsun sabahtan beri sana konuşuyorum istemesen isteme bari banyo ne tarafta onu söyle ben tek giderim
Dayanamayıp küfürlerle karışık tokat atmaya başladım hiç ummadığı anda şaşırmıştı,
Dur ne yapıyorsun!
Ne olur vurma artık canım acıyor
Kızgınlığım acıma duygusuna dönmüştü çaresiz yalvarıyordu bana
Öfkemin bıraktığı seksizlikle oturdum yerime
Ne yapıyorsun sen niye vuruyorsun bana…

Salak salak konuşma bir daha
Hadi git duş mu alacaksın ne yapacaksan yap
Banyo karşıda solda
Şu karşı dolapta da giyebileceğin bir şeyler var alabilirsin
Hadi durma karşımda git de duş al (usulca uzaklaştı karşımdan)
Hem acıyor hem üzülüyordum bir yandan da kendime kızıyordum. Ben niye ona tokat attım diye içim içimi yiyordum pişmandım ama ne çare ki yapmıştım bir kere bu hatayı.
Hala kulağımdan gitmiyor ne olur artık vurma canım acıyor diye haykırışı.
Pişmanlığımı yene bilecek miydim acaba
Zavallıcık ne düşünüyordur şimdi benim hakkımda ya her zaman karşılaştı insanlar gibi buda onlar gibi bir sapık yâda bana gerçekten yardım etmek isteyen biri diye.
Zaten bu hayat ta yaşayan insanların biz erkekler hakkında başka ne düşüncesi olabilir ki.
Gerçi bu benim hakkımda yardım etmek isteyen biri diye düşünmesi olanaksızdı tabiî ki.
Yardım etmek isteyen biri olsa şimdiye kadar çıkardı karşısına onun şimdi bu duyguda bir umudu yoktur tahminim.
Ama umarım yine benim hakkımda yanlış düşüncelere kapılamaz.
Umarım öğle bir görüntü bırakmamışımdır…


“yaşamak zor be dostum;
İnanmakta zor,
Yaşadığın ortamın insanlarına
Güvenmek mi?
O hiç düşünülmez bir şey zaten
Acımak,
Üzülmek,
Yardım etmek,
Hiçbir yaşantının kendisi değil bu duygular
Ama bunları duydukça of çekmek geliyor içimden;
Yazık olmuş deriz,
Sonra unuturuz,
Hiç bir şey olmamış gibi,
Sadece bir kelimeyle ibaret
Yazık olmuş zavallıcığa deriz…”

Ve öğlece unutur gideriz amansızca, niye bölge yaparız onu da bilmem ya, neyse buda böyleymiş…

Duş almış elbiselerini giyinmiş ne kadarda bedenine olmamışsa da baktım içimden gülmek geldi gülüşlerimi saklayamadım gülmeye başladım.
Ne oldu niye gülüyorsun?
Hiç yok bir şey
Ne oldu ya niye gülüyorsun bari
Boş ver!
Gel bakalım şöyle otur.
Sığara!
Ver bakalım içelim
Yaa sen kimsin
Ne amaçla beni buraya getirdin?
Bak bana burada soruları ben sorarım sen cevap vereceksin
Tamam, bakalım öğle olsun
İlk başta tanışalım bakalım
Ben...........
Senin adın ne bakalım?
Sevim
Ama arkadaşlar bana hep sevimsiz der
Niye
Adıma benzer tarafım yoktur da ondan sevimli değilimdir ondan olmalı hep sevimsiz derler bana
İyi bakalım öğle olsun
Kaç yaşındasın bakalım?
On sekiz
Ailen nerede?
Ailem yok
Vardı bir aralar ama şimdi yok
Niye nasıl yani neredeler şimdi
Bunun cevabını vermesem olmaz mı?
Hayır olmaz
Peki, öğle olsun sana her şeyi baştan anlatayım
Sevdiğim birisi vardı devamlı beni sıkıştırıp duruyordu hadi evlenelim diye devamlı aralıksız hep peşimdeydi her buluştuğumuzda bana aynı şeyleri söyleyip duruyordu ailemi göndereyim isteteyim diye.
Bende babama söyledim hayır olmaz dedi babam bir defa olmaz dedi mi onu bir daha o konuda üsteleyemesin onun dediği neyse o olacaktır.
Bende bunu ona söyledim babam istemiyor bekleyelim olmaz mı dedim, oda hayır olmaz hemen olmalı diye tutturdu.
Peki, baban niye hayır olmaz dedi?
Yaşın gergimi yoksa başka bir sebebimi var?
Babam sevdiğim kişiyi tanıyordu ondan istemiyordu
Tanısın ne olacak
Tanıması daha iyi işte ona göre hareket eder
İşte tanıdığı için olmaz dedi ya…
Çok kötü alışkanlıkları vardı içki içer arkadaşları hep serserinin tekiydi ne zaman nerede ne yapacakları belli olmazdı haftanın hemen hemen yarısını karakolda geçiriyorlardı.
Eee sen bunları bile bile hala o çocuğu seviyorsun deyimli
Evet seviyordum
Neyse…
Babam vermedi
Bir gün buluştuk bir yerde bana evlenelim gizlice dedi kimsenin haberi olmaz her şeyi hallederiz, sabahtan akşama kadar kafamın etini yedi durdu, sonunda beni ikna etti bende tamama dedim.
Ona evlenince ne olacak dedim sen kendi evinde durursun bende kendi evimde bir ev bulup evimizi kurana dek bölge gizli idare ederiz işimi bulduktan sonra evi de bulur sonra söyleriz o zaman mecbur kabul etmiş alacaklar.
Bölge inandırdı beni kendine.
Ertesi gün kimliğimle birlikte gittim yanına hemen bir nikâh işlemlerine başvurup evlendik.
Artık resmi şekilde karısıydım.
Sonra bir arkadaşının evine gittik evliliğimizi kutlamak için o günü baş başa geçirdik.
Anlayacağın o andan sonra bana her şeyimle sahip olmuştu o günden sonra bir andan kendime kızı yordum bir andan da nasıl olsa nikâhlı kocam diyordum kendi kendime.
Bölge gizli şekilde üç dört ay idare ettik ama sorun zaman geçtikçe bana verdiği sözlerin hiç birini yerine getirmiyordu hala işsiz güçsüz alkollü dolaşıyordu etrafta.
Bir gün çektim bir köşeye konuştum ne söylersem söyleyeyim her şeye tamam dedi biraz daha sabret az kaldı dedi ve geçiştirdi öğlece.
Eve gittim sonra
Babam beni bir düşman gibi evde bekliyordu her an öldürebilirdi sanki galiba babamın arkadaşlarından birileri bizi beraber görmüş olmalıydı hemen babama yetiştirmişlerdi.
Direk ne işin var senin o serserinin yanında, ben sana demedim mi olmaz diye ben seni o serseriye vermem, seni öldürürüm de yine o serseriye vermem diye, bana hem bağırıyor, biryandan da kızgınlığını tokatlarından çıkarıyordu.
Artık babamın öfkesi bitmişti bana artık istediği gözdağını verdiğini sanıyordu ama bilmiyordu ki benim onunla evlendiğimi her şeyimle onun olduğumu bilmiyordu işte…
Eee
Söyledin mi babana onunla evli olduğunu
Hayır, söyleyemedim nasıl söyleye bilirdim ki…
Eee ondan sonra ne yaptın ya!
İşte olanlar ondan sonra oldu hayatım o dakikadan sonra yok oldu artık tek başıma bir şeyler yapmam gerekiyordu.
Telefon açtım her şeyi ona da söyledim.
Onun hiç umurunda değildi sanki bana ne dersin beğenirsin
Ne dedi?
Şu anda çık gel desem nerede kalacaksın nereye götüreyim seni biliyorsun bizimkilerde bilmiyor seninle evlendiğimi eve götüreyim desem ne diye götüreyim kim olarak tanıtayım zaten izinsiz bir şeye yaptım diye kızabilirler bana dedi.
İşte o zaman bir daha daha koptum ben telefonu kapattım suratına.
Şerefsizin…………… çocuğu!
Demek öğle dedi ha sana öğle söyledi
Evet!
Ne yaptın peki sonra?
Haa bu arada lafına başlamadan içki kadehlerimizi doldur da içelim
Tamam,


Eee!
O an aklıma ilk gelen kâğıda bir yazı yazdım odama bıraktım ve çıktı evden.
Nereye gideceğimi bile bilmiyordum çünkü artık o evde duramazdım burada herhangi bir akraba falan da yoktu anlayacağın kalacağım bir ev bulamadım tabiî ki bulamayınca da bu hale düştüm…
Eee sevdiğin ********e söyledim mi evden kaçtığını.
Evet
Kaçtıktan sonra telefon açtım ve söyledim,
Ne dedi bari?
Yanına almadı mı seni?
Hayır
Tek dediği laf ben sana demedimdi kaçma diye şu anda seni götüre bileceğim bir yer yok diye benden hemen eve geri dönmemi istedi bende dönemem dedim iyi o zaman başının çaresine bak dedi ve bu sefer telefonu o kapattı.
Sonra olanlar oldu
İnan ne yapacağımı bilmiyordum öğle sokaklarda dolaşıyor kimi zaman biri sarkıntılık yapıyor ihtiyaçlarını görmeye çalışıyorlardı benimle kimide beni satmaya çalışıyor ona buna bölge iğrenç teklifler aldım bir süre.
Üzerimde anca iki gün yetebilecek para vardı oda bitti sonra tahmin etmişsindir öğlece bu halde yaşamaya başladım.
Her gece bir yerde sabahlıyor orada burada sürtüyordum kimilerin rakılarına meze kimilerinin de yatağında karısı oluyordum anlık sonunda bu gece gördüğün yerde bekliyordum birisi gelse de alıp götürse beni.
Anlayacağın sıcak bir yatakta uyumak için sıcak bir yemek için bütün bu yaptıklarım.
Eve hiç telefon açıp sormadın mı konuşmadın mı şu andaki durumunu?
Açtım
Annemle konuştum
Üzgündü ağlıyordu, sesimi duyduğunda
Niye bölge yaptın kızım, perişan ettin bizi dedi
Babamı sordum
Hiç sorma seni yok sayıyor artık
Ne zaman adın geçse evin içinde bize kızıyor bağırıyor bir daha onun adını duymuyacağım diye.
Anlayacağın dönme sakın buraya baban sana öldüresiye kızgın asla seni artık istemiyor.
İşte böyle telefon görüşmemiz
Onlar benim evlendiğim kişinin yanında olduğumu sanıyorlar ondan eve dönmemi istemiyorlardı bilseydiler bu durumda olduğumu böyle davranmaya bilirlerdi.
Peki, niye söylemedin?
Bütün bu yaptıklarımdan sonra nasıl söyleyebilir miydim ki söyle bakalım hangi yüzle ben şimdi burada kendi hatamı çekiyorum çekmeye de devam edeceğim.
Bu arada seninde kafanı şişirdim sorunlarımla kusura bakma…

“Hangi yürek böyle kızgın olabilir ki,
Hangi yürek böyle tanıyamaz evladını,
Hangi yürek ha hangi duygu bu,
Var mı böyle bir düşünce var mı dostum…”


İşte şimdi buradayım sen geldin ve beni aldın buraya getirdin beni soruyorsun ve bende sana kendimi anlatıyorum şimdi benim her şeyimi biliyorsun belki istemeyerek dinledin beklide acıyarak dinledin belki bana inanmıyor sundur da gerçi bu benim için o kadar da önemli değil ya tabi ki senin içinde okadır olmalı.


Peki, ben sana soracağım ama kızma
Sen kimsin?
Boş ver sen beni benim adımı bil yeter sadece
Sen o ******** kocana dönmek bulmak ister misin?
Hayır, istemiyorum elbet bir gün bir yerde karşılaşırsak bir cevabım var elbette
Ya ne yapmayı düşünüyorsun?
Bu gece burada seninle geçecek yarın olduğunda bizi götüren biri daha çıkar elbette.
Ya hep böylemi devam edecek?
Ne yapmamı bekliyorsun ki başka ne yapabilirim ki hiçbir düşüncem yok şimdilik.
Neyse ben gidiyorum geç kaldım,
Sen bir süre burada kal ben sabah yiyecek bir şeyler alır gelirim
Sen rahatına bak kimse gelmez buraya
Eee beni şeeyy için getirmedim mi buraya
Ne için?
Beni evine götüren kişiler genellikle bedenimden yararlanmak için götürürler de ondan sordum seninle ne zaman yatacağım sen gidiyorsun.
Galiba sen yine tokat yemek istiyorsun kes sesini de kal burada işte ben yarın sabah gelirim var mı özel bir isteğin.
Sigaranı bırakabilir misin?
Tamama al bakalım.
Sen nereye gidiyorsun?
Eve evime nereye gidebilirim ki bu saatte.
( HAYATI ANLAMAK GEREK GERÇEKLERİYLE BİRLİKTE )

Ha bu arada sana bir soru daha sorabilir miyim?
Sor bakalım
Evlimi sin bekâr mısın?
Hıhhhh
Boş ver sen beni be güzelim fazla araştırma sen beni şu anda bir dost olarak bil yeter.
Ben yarın sabah gelirim
Hadi kal sağlıcakla hayırlı geceler…

“Düşene vurmak sevaptır bazıları için
Tanıyıp ta inanmakta
Ama
İnanıp ta,
Görüp de,
Hissedince duyguları;
Günahtır bazıları için
Dokunmazlar olduğu gibi bırakırlar”
Ama benim için değildir bunlar”
Anladın mı güzelim!
Sen harbiden sevimsiz bir şeymişsin
Niye
Bilmem öğle geldi içimden
Hadi iyi uykular dinlen rahatça rahatına bak
Görüşürüz…
Devamı gelecek…


İlyas Emre Öncü
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
30 Kasım 2007       Mesaj #1454
nünü - avatarı
Ziyaretçi
BİR AYRILIŞ HİKAYESİ

Erkek kadına dedi ki
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...

Erkek kadına dedi ki:
- Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beşyüz
yüzde hudutsuz kere yüz...

Kadın erkeğe dedi ki:
- Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...

AYRILDILAR..

*Nazım Hikmet Ran*
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #1455
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Aşk
Biliyor musun benden bir şeyleri anlatmamı istediler ve ben de seni anlatmaya karar verdim. Bakalım beğenecek misin. Ne olur bana kızsan bile çıkıp gitme hayatımdan. Biliyorsun beni, sensiz olmuyor. Şimdi ise sadece dinle...
Herkes bu güne kadar onu anlatmaya çalıştı ama nedense kelimeleri yarı yolda kaza yaptı. Çünkü hep yolun yanlı tarafından başladılar yolculuğa bu düşsel dünyada.
Aslında ben de nerden başlayacağımı bilemiyorum ama sanırım en doğrusu şu kelimelerle olur...
O hiç beklenmedik bir anda çıkar karşınıza. O kadar ani yakalar ki sizi neye uğradığınızı şaşırısınız. Ne kadar kaçsanız da o sizi kovalar durur. Sonbaharda dökülen bir yaprağın parça parça olmasıdır bazen, elinizden sadece ağlamak gelir onun rüzgarda sürüklenişini izlerken.
Bir mucizenin başlangıcı oluverir. Damarlarınızda dolaşan kan gibi hayat verir size en umutsuz anınızda ama belki de sonradan, verdiği canı fazlası ile alır gider uzaklara, karışır karanlığa, bul bulablirsen...
Ama hayatınıza girdi mi bir kere, onsuz olmaz bir daha. Ne kadar acıtsa da batmamaya başlar bir süre sonra. Alışırsınız varlığına,kopamazsınız. Bir bakmışsınız vazgeçilmeziniz olmuş...
Ve yanlızlığın ta kendisidir o aynı zamanda da yanlızlığınızı paylaşandır. Nedense onun adı aşktır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Aralık 2007       Mesaj #1456
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Balonlar !!!



Adamın hastalığına çare bulamayan doktorlardan biri, kendisine Evliya denilen bir ihtiyarın adresini vermiş. Söylenenlere göre en ağır hastalar o zatın duasıyla iyileşebiliyormuş. İhtiyar adam verilen adresi çaresizlik içinde cebine atıp doktorun yanından ayrıldığında , sokağın köşesinde simit satan 6-7 yaşlarındaki bir çocuğa rastladı. Çocuk son derece masum gözlerle kendisine bakıyor ve onu tanıyormuş gibi gülümsüyordu. Adam o yaştaki çocukların tamamen günahsız olduğunu düşünerek yoluna devam ederken, aniden duruverdi. Simitçinin üzerindeki eski t-shrt ün üzerinde bir E harfi yazılıydı. Ve bu E mutlaka evilyanın E si olmalıydı. Aradığı evliyaya bu kadar çabuk ulaşmanın heyecanıyla yanına gidip bir simit aldıktan sonra ;
-Doktorlar benim hasta olduğumu söylediler , dedi. İyileşmem için bana dua eder misin ? Çocuk bu teklif karşısında şaşırmışa benziyordu. Kafasını olur der gibi sallarken ;
- Bende sık sık hastalanıyorum , diye karşılık verdi. Ama dedem , Allah'a inananların ölünce yıldızlara uçtuklarını ve orada cenneti seyrettiklerini söylüyor. Bu yüzden korkmuyorum hastalıklardan.
Adam içinin bir anda ferahladığını hissetti. Onun soğuktan moraran yanaklarına bir öpücük kondururken;
- Deden çok doğru söylemiş , dedi. Ama ben yine de yardım istiyorum senden.
Çocuk duasının kıymetini anlamış gibiydi. Karşı kaldırımdan geçmekte olan baloncuyu göstererek ;
- Size dua edeceğim diye cevap verdi. Ama eğer iyileşirseniz , bana 10 tane balon alacaksınız ,
tamam mı? Bu sefer adam başını salladı. Fakat çocuk bu kadar büyük bir hazineyi istemekle haksızlık yaptığına hükmetmişti. Mahcubiyetten kızaran yanaklarını elleriyle örtmeye çalışırken ;
- Uçan balon almanıza gerek yok , diye devam etti. Normalinden 10 tane istemiştim. ) Adam elini uzatarak çocukla tokalaştı. Anlaşma nihayet yapılmış , ayrıntılara geçilmişti. Buna göre hastalıktan kurtulması halinde 6 ay sonraki Ramazan Bayramında çocukla buluşacak ve her hangi bir sebeple gelemediği takdirde , önceden hazırlanan balonların ona ulaşmasını veya postalanmasını sağlayacaktı. Adam küçük çocuğun adını ve adresini bir kağıda yazdıktan sonra , başını okşayarak onunla vedalaştı. Aradan soğuk bir kış geçip Ramazan a ulaşıldığında, adamın hastalığından eser bile kalmamıştı. Hayata tekrar dönmenin sevinciyle en güzel balonlardan bir paket hazırladı ve bayramın ilk gününü iple çekerek randevu yerine gitti. küçüklerin cıvıl cıvıl kaynaştığı bayram yerindeki diğer simitçiler, çocuğu tanımıyordu. Adam onu biraz ilerdeki bakkala sorduğunda , dükkan sahibi ;
- Ciğerleri hastaydı yavrucağın , dedi. Geçen hafta aniden ölüverdi.
Adam bir anda beyninden vurulmuşa döndü. Ve koşar adımlarla orayı terk ederken, önüne çıkan ilk baloncuya bir tomar para uzatıp;
- Şu an uçan balonlardan 10 tane istiyorum , dedi. Çabuk ol , gecikmeden ulaşmalı yerine. Adam satıcının aceleyle uzattığı balonların iplerini birbirine düğümledikten sonra ,onları besmeleyle gökyüzüne bıraktı. Bayram yerindeki herkes gibi baloncu da şaşkındı. Sonunda dayanamayıp ;
- Ne yaptığınızı anlayamadım dedi. Neden bıraktınız onları öyle ? Adam , nazlı nazlı yükselmekte olan balonları buğulu gözlerle takip ederken ;
- Onları bekleyen küçücük bir dostum var, diye mırıldandı. Hem de evliya gibi bir dost. Balonları adresine postaladım sadece.
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
6 Aralık 2007       Mesaj #1457
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Aşk ve Ayakkabı


Asklar da ayakkabilar gibidir...
Bazilari çamur yagmur, toz toprak kar buz gibi her türlü "kötü hava" kosullarina dayaniklidir.Bazilari ise ummadiginiz kadar kisa zamanda çabucak "yamulur" ilk yagmurlu havada "alti açilir" veya güzel havalarda bile "iki günde bozulup" gider.
Asklari da ayakkabilar kadar "itinayla" seçmezseniz, tipki ayaginizda oldugu gibi yüreginizde NASIR olusabilir.
Dar gelen bir ayakkabiyi sadece tarzini begendiginiz için "zamanla açilir" diyen saticiya inanarak alirsaniz, zaman içinde ayak kemiklerinizde "deformasyon" baslar.
Ruhunuzu daraltan bir ask içinde yalnizca fiziksel begeniye kapilip "zamanla düzelir" diyenlere kanarsaniz, yine zamanla içinizdeki olumlu duygularin "çarpildigini" görebilirsiniz.
Asik olabileceginiz insan türü, tipki ayakkabilar kadar degisik stillerde, farkli kalitelerde ve sayisiz "renktedir".... Aski bir çesit serüven olarak "spor" gibi yasayanlar, aynen "spor ayakkabi" gibi dikkat çekici ve rahat kisileri bulurlar.
Tersine askta tutucu ve istikrarli olmayi benimseyenler "klasik ayakkabi" gibi muhafazakar çizgiler tasiyanlara tutulurlar.
Dekolte ayakkabilar gibi sadece cinsellik ve eglence zevkleriyle ateslenen asklar vardir.
"Bez" ayakkabilar gibi kisa ömürlü "tatil asklari" ise hemen herkesin kisisel tarihinde mevcuttur.
"Marka" ayakkabi alir gibi, sevgilinin kariyerine ve maddi durumuna "tutulan" asiklar görürsünüz.
Kati plastikten "yagmur çizmesi" edinir gibi mantik süzgecinden geçirip "ise yarar" biçimde yasamak isteyenleri de bilirsiniz.
Ayrica ne tuhaf ki, psikolojik testlerde "zaafi"olup evine sayisiz çesitte ayakkabilar yigan insanlarin ayni zamanda "degisik" türde asklara da zaafi oldugu söylenir.
Evet ask "ayakkabidir".
Aynen ayakkabiniza bakim yapmayip "hor" kullandigniz zaman kolayca eskittiginiz gibi, askiniza da dikkatli davranmayip özen göstermediginiz zaman kisa sürede "eskitirsiniz".
Ve nasil ki "delik" bir ayakkabiyi tamir ettirdiginizde yalnizca "bir miktar" ömrünü uzatmis olursaniz; "delik" bir aski onarmaya kalkistiginizda da "asla eskisi gibi olmayacaktir"!
CAN YÜCEL
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
9 Aralık 2007       Mesaj #1458
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Umut

Kırk yaşlarındaki adamın elleri koynuna gitti,çabucak koynundan çıkardığı kağıdı yine aynı yaşlardaki diğer adamın ellerine tutuşturdu.Karanlık sokakta yalnızdılar ama korkuyla çevresine baktı, sonra fısıldadı;
-Gardaş gider değil mi ?
-Merak etme sen,kendi ellerimle büyük elçiliğe vereceğim.
Gülümsemeye çalıştı,ağzında dişlerinin nerdeyse yarısı yoktu.
-Herhal haberleri yoktur.Yoksa bize yardım ederlerdi,değil mi?
-Yok dedim ya..,Benim gitmediğim ülke kalmadı nerdeyse.Oralara da gittim.Kimsenin haberi yok.
-Kağıdı yetkililere verirsin gardaş,hem sende söylersin neler
çektiğimizi.
Türkçeyi iyi konuşan Rus genç acele etti ;
-Tamam tamam yakalanacağız hadi parayı ver.
Adam yeni hatırlamış gibi koynundan yıllarca biriktirdiği parayı çıkardı.
-Al.Açız,iş bulamıyoruz ama bu iş için helal olsun al.
Genc Rus parayı sayarken,o anlatmaya devam etti,
-Çinliler bizi aç bırakıyor,işsiz birakıyor.Bir çocuktan fazlası yasak,işsiz olanların çocuk yapması bile cezalandırılıyor. Erkeklerimiz,onların kızlarıyla evlenemiyor ama onlar topraklarımıza sahip olmak için,bizim kızlarla zorla evleniyor.Bazılarımız,hiç olmazsa kızları aç kalmasın diye evlendiriyor.
Genc sıkılmıştı,
-Yakalanmadan ben gideyim.
Adam gözü yaşararak aceleyle sözlerini tamamladı;"İbadetimize de engel oluyorlar.Kadınlarımızın zorla başını açıyorlar."
-Tamam hepsini söyleyeceğim,hadi eyvallah.
Bir an durakladı,adamın altmışında gösteren yüzüne baktı,sanki
kuşkulanmış gibi sordu;
-Kaç yaşındasın ?
-Kırk...
Cevabı duyduktan sonra hızla uzaklaştı.Geride kalan adam,oğlu gibi görünen gencin ardından acılarla bezenmiş yüzüyle gülümseyerek el salladı.Bir süre,karanlık sokaklara baktı sonra yüzüne gülümseme yayıldı.İçinde yeşeren ümidi hissetti, dizlerine yeni bir can geldi.Yaşama yeniden bağlandı.Oysa ülkesinde, Doğu Türkistan da ölüm yaşının çok düşük olduğunu iyi biliyordu.
* * * * * * * * * *
Genc Rus,parayı alıp,mektubu atmayı düşünmüştü ama eksik dişleriyle kendisine bakan Türk'ün hayali peşini bırakmamıştı.Sonunda
Çin’den ayrılmadan,Türkiye elçiliğine uğramış,mektubu vermişti. Yetkili mektubu alıp kendisine beklemesini söyledi.Ticaret için çoğu ülkeye giden Rus,bildiği bir kaç dilin içinde en iyi Türkçeyi öğrenmişti.Beklerken sehpadaki 1998 tarihli ama birkaç ay öncesinin gazetelerine gözü takıldı.Birini eline aldı ismini okudu; "Radikal" . Doğu Türkistanla ilgili bir yazı olduğunu farkedince okumaya devam etti; "Doğu Türkistan'daki Kökten Dinci Akımlar Çin'i Tehdit Ediyor "
Bir görevli,elinde geri gönderilen mektupla dalgın Rus'a yaklaştı;
-Büyük elçi meşgul sizle görüşemeyecek" .
Rus,gazeteleri göstererek,şaşkın bir ifadeyle sordu ;
-Bu gazeteler hangi ülkenin ?
Görevli gülümsedi,
-Türkiye.
-Hepsi mi ?
-Evet hepsi.
Adam elindeki gazeteyi bırakıp giderken,gözünde Doğu Türkistanlı adamın yüzü canlandı,sanki kendisiyle konuşur gibiydi;
-Sağol gardaş,sağol...sağol...
İçinin burkulduğunu hissetti.

Ahmet Ünal Çam
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
9 Aralık 2007       Mesaj #1459
nünü - avatarı
Ziyaretçi
IKI CUMLENIN GIZEMI

Nerde ve nasil karsilastigimiz ve sevismelere nasil dolu dizgin basladigimiz konusu, bedeninden alevler fiskiran bu kadinin tek bir cumlesiyle butun onemini kaybetmisti. Oysa ilk anda aklimda kalabalik bir eglencenin en orta yerinde arzuyu kendine katik etmis isil isil yanan iki gozun cekiciligi vardi, kadina yaklasan adimlarima cesaret verirken. Soyledigi ilk cumleden sonra sordugum soruya verdigi o cevap olmasa, belki de bir zaman sonra aklimda sehvetin en tatli gostergesi iki diri gogus kalacakti, belki o duzgun bacaklari bir de…

Ruhum bu iki cumlenin cok tanidik anlaminda, ama hic bilinmedik etkisinde calkalaniyordu. Bir baska kadinin kollarinda bu diri gogusler,sehvetten yanan bu beden kalmayacakti artik, eminim. Emin oldugum baska bir sey daha vardi ama; baska bir kadinin kollarinda ve belki bir cocugu oksarken, bir dostla sohbette, vefasizligimla incittigim annemin yanina kosarken de bu iki cumlelik dev diyalog artik butun davranislarima etkisini gosterecekti.

Hersey cok bilindik bir sekilde baslamisti oysa. Bir kadinin bir erkegin etrafinda olusan ilgi odagini kirip kendisine cekme ozeni, bir erkegin gozleri isil isil kendine guvenen bir kadinin vucuduna,evet sadece vucuduna sahip olma arzusu dolaniyordu iki insanin arasinda. Bir kadinin beklentisi; belki herkesten cekip aldigi bir erkege sahip olmanin yaninda atesli bir sevisme, bir erkegin beklentisi; bu isil isil yanan gozlerin bunca erkek arasinda onu secmesinden dolayi olusan gurur ve atesli bir sevismeydi…

Oysa iki dev cumle butun bu beklentilerin cok otesine tasimisti erkegin ruhunu. Yasamin icinde unutulmus nice lezzetler gibi, bu kadinin yureginden gelen bu iki cumleye sigdirilmis ozlemlerin ve duygularin varligi cikip gelmisti erkegin onune. Kayip bir uygarligin ya da kayip bir kitanin gizeminin cozulmesi ile olusan aydinlanma simdi bir erkegin ruhunda baslamisti.

Sehvetliydik evet, ustelik ozlemlerimiz boyumuzu asiyordu artik. Belki bu yuzden acele ediyorduk. Acele edip dindirmeye calisigimiz acligimizi, ozlemlerimizi bizi ele gecirecek ve bize hukmedecek kadar , bizi korkuyla besleyecek kadar buyutuyorduk. Aci olan; dolu dolu yasadigimizi sandigimiz anda, icimizde var oldugunu hissedip bir turlu anlamlandiramadigimiz bunca boslugun, eksikligin, gec kalmisligin kokeninde butun bunlara sebap olan O` esas` olani yasayamiyorduk. O ` esas` bu kadinin iki cumlesinde olabilecek en tanrisal etkiyle ozetleniyordu.

Yazinca bildigimiz, konusurken,okurken bildigimiz, hatta ogrenirken ve ogretirken bildigimiz bu basit bilgelik yasarken en cok unuttugumuz sey oluyordu. Belki korktugumuz icin, belki bunun emek istedigini bildigimiz icin ve biz artik para kazanirken, yasamaya calisirken ve hatta sevisirken cok yoruldugumuz icin bunu bilmeye korkuyor,bu yasanmayan duygular, bu yasatilmayan duygular, bunca dolu dolu yasadigimizi sandigimiz yasam icinde bizi mutsuzlukla, ne aradigimizi bilmememizlikle karsi karsiya birakiyordu.

Daha once hic tanimadigim, vucudundan, disiliginden sevismeye ozleminden kendime zevkler cikartacagimi dusunerek sevistigim kadin, belki de o da soylerken bildigi ama yasarken unuttugu o buyulu bilgeliyi fisildamis, ruhumu binlerce orgazmin en ust tepesine cikarip oturtmustu.

Oysa her dost sohbetinde en cok konusulan, bir yazarin, bir sairin en cok isledigi; bir okurun; bir romanda,bir siirde en cok asina oldugu ve ustelik varligi en cok aranan olguydu bu. Siradan konusmalar icinde gectiginde bu etkiyi asla yaratamayacak olan bu bilgelik yasanmisligin tesiri reddedilmeyecek sahitligi ve mutlakiyetinde uyandirmisti beni.

Kadinin yuzunu coktan unutmustum. o, isil isil yanan gozlerini de. Simdi o gozlerin icinde bana bakan ve daha da cok yakan iki cumle duruyordu. Bana her bakisinda yasamin kucuk bir ozeti sarmaliyordu usumu, ruhumu…

- `Bana sarildigin icin tesekkur ederim` demisti kadin.
- ` Neden?` diyebilmistim saskinlikla.
- ` Sevgini ve sefkatini sevismelerimize kattigin icin. Sevismelerini degil, ama seni hic unutmayacagim.` demisti en son.

Birbirimiz icin isimsiz birer kahramandik. Isimlerimizi sormak hic aklimiza gelmemisti.........
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
9 Aralık 2007       Mesaj #1460
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Sanki Geleceksin





Çıkacaksın bir yerlerde karşıma... Yüzüne hasret bıraktığın günler geride kalacak. Gözlerine bakıp yine eskisi gibi gülümseyeceğim sana. Hiç bir şey olmamış gibi... Eski güzel günleri hatırlayacak belki dolacak gözlerimiz ama kavuşmanın mutluluğu susturacak ikimizi. Kız kulesini, gezdiğimiz sahilleri, hiç kimseyi umursamadan sevgiye dair ne varsa, ne yaşadıysak hepsini tekrar tekrar yaşayacağız.

Sanki geleceksin...
Unuttuğum yüzün vefasız gözlerin bakacak bana yeniden. Bıraktığın o küçük kız büyüdü artık göreceksin. Hesap sormak bile zor gelecek bana. İçimde büyüttüğüm onca acıya rağmen göreceksin, hissedeceksin o büyük, o saf sevgiyi yüreğimde.

Sanki geleceksin...
Pişman olup af dileyeceksin benden. Kaybettirdiklerini anlayacaksın belki ama çok geç olacak biliyorsun. Ya senin kaybettiklerin? Hiç kimse sevemeyecek seni benim seni sevdiğim kadar. Hiç kimse savaşamayacak yıllarla benim gibi ve hiç kimse benim kadar özlemeyecek seni... Anlayacaksın vefasız sevgili...

Sanki geleceksin...
Sileceksin yılların özlemini. Bir şans, son bir şans dileneceksin benden. Senin bana vermediğin o şansı benim sana vermem için yalvaracaksın. Ben yaptım şimdi sen yapacaksın, sen alacaksın gururunu ayaklar altına. Tadacaksın bu acıyı derinden. Ve öğreneceksin sevgili aşkta gurur olmayacağını.

Sanki geleceksin... Çıkacaksın karşıma...
Yürekse yürek, sevgiyse sevgi... Ben ağladım yıllarca şimdi sen ağla karşımda. Acıysa acı hemde en büyüğü. Ben öğretemedim sana sevgiyi.silemedim kalbinden nefreti. Taşlaşmış o kalbinin duvarlarını benim sevgim yıkamadı. Evet sanki geleceksin ve bana yanıldığımı göstereceksin taş kalpli sevgili.

Bir gün evet bir gün geleceksin...
Geleceksin kendi ayakların getirecek seni bana. Hayal değil, rüya hiç değil, boş umut değil ve bu bekleyişim boşuna değil. Sen sanıyorsun ki hala seviyorum seni. Hala deli gibi tutkunum sana. Ama haklısın sevgili. Kendime bile söyleyecek cesaretim olmasada doğru olan bu. Ama farketmez artık yosun gözlüm. Onca acıyı unutmadım. Daha hesabını soramadım. Geleceksin biliyorum ve ben bekliyorum... Nasıl birşey anlamıyorum, seviyorum hemde ölesiye nefret ediyorum.

Sanki geleceksin... Sanki çıkacaksın biryerlerde karşıma...bekliyorum vefasız sevgili....

Türkan Koç

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat