Bir nisan sabahı
O sabah alışıla gelmiş diğer nisan sabahlarından daha berrak bir gökyüzü ve sıcak bir güneşle uyanmıştı. Eşi ile kahvaltıyı dışarıda yemeyi kararlaştırmışlardı. Bunun için üzerlerine rahat ama yinede bohem tarzı elbiselerini giyip yola çıkmışlardı. Gün o kadar güzel başlamış ve gelişmekteydi ve ulusal bayram olması nedeniyle az yoğunlukta trafik olması da ayrı bir nisan süpriziydi. İstanbul’un Anadolu yakasında oturmalarına rağmen köprü trafiğini geçip yıldız parkına gelmeleri onbeş dakikalık bir zamanı almıştı. Evet İstanbul bu sabah başka bir yüzle çıkmıştı karşılarına.
Sponsorlu Bağlantılar
Nil çayların hemen arkasından komi gencin getirdiği gazeteyi alıp okumaya başladı. Siyaset içeren manşetleri okumadı bile. Zaten etrafındaki insanlar o kadar çok siyaset ile ilgiliydiler ki onların konuşmalarından gündemi istemeden de yakın takip ediyordu. Magazin sayfalarına göz gezdirmeye başladı.’’ Sosyetenin genç playboyu gözde clupların birinde geçen yılın güzeli şımarık aknenle sabahlara kadar eğlenmiş clup çıkışında da paparazzilere mankenin eteğini hafifçe kaldırıp scandala yol açmış’’ diğer bir haberde genç şarkıcının yeni albümünün clip çekimleri için taylanda gittiği yazıyordu. Nil konservatuar eğitimini bitirince daha aktif bir ajans seçse idi beklide böyle bir haberde adının geçeceğini düşündü.
Bu arada kahvaltı servisi başlamıştı. Tolga ile göz göze eldi. Tolga işinin borsa brokeri olmasından dolayı ekonomi ve siyasi gündemin yakın takipçisiydi ve isterik gözlerle nile gazeteyi almak için bakıyordu. Nil gazeteyi uzatıp çayından bir yudum aldı. Gözlerini çevrede gezdirirken anıları canlanıyordu ağaçların gölgelerinde. Yıllar önce buraya üniversite arkadaşlarıylada gelirdi. Birde o eski arkadaşı. Zaman hiç değiştirmemişti yıldız parkını ve malta köşkünü, yine huzur doluydu. Daha o yıllarda bile geleceğe miras olduğunu haykırıyordu doğallığıyla. Çarpık yapılaşma ve kontrolsüz büyümeden eser yoktu bünyesinde. Hala ağaçlardaki sincaplar özgürce ve etrafına umursamaz bir heyecanla koşuşturuyorlardı dallar arasında. Hafifçe dinlenen o türk müziği ayrı bir tebessüm oluşturuyordu insana. Biraz aşağıda makyajlarını eksiksiz yapmış birkaç bayan spor kıyafetlerini giymişler orta tempoda yürüyüşe çıkmışlardı. Muhtemelen eşleri tolganın müşterisi olabilir diye düşünerek tolgaya gözlerini çevirmişti. Tolga kahvaltısını yerken gözlerini gazeteden ayırmıyor ve çevrenin tüm ihtişamına karşı kayıtsız kalıyordu. Hiç konuşmamışlardı geldiklerinden buyana geçen süre içinde. Şu anda ayrı dünyalarda dolaşıyorlardı. Nil alışık olduğu bu durum karşısında alıngan olmayı bırakmıştı uzun bir süredir. oysaki eski arkadaşı ile geldiklerinde saatlerce konuşur hayaller kurarlardı malta köşkünün ihtişamına yakışır. Ayrılmayacaklardı ve mutlu olacaklardı. Nereden geldi aklımadiye düşündü nil. Beklide yaşının otuzlarda olması yada buranın havası canlandırdı eski anıları.
Nil okulu bitirince branş öğretmenliği yapmış ve oturduğu çevreden arkadaş gurubu içinde tolgayla tanışmıştı. Orta düzeyde denilecek birliktelik ve evlilik kararının sonrasında öğretmenliği bırakmıştı. Şimdi boş vakitlerinde piyanosu ve kemanıyla yada alışveriş mekanlarında zaman geçiriyordu. Tüm maddi yada gelecek planlarını tolgaya bırakmıştı, Ne de olsa iş buydu.
Kahvaltı muhteşem lezzetliydi. Hele Osmanlı mutfağının bu leziz saray böreği tartışılmazdı. Bir parça böreği çatalıyla ağzına götürürken gazetede bir haber ilişmişti.’’ Bir türk gemisi battı’’. Nil bu haberi uzakta olsa gazetenin alt köşesinde kalın puntolarla yazılmış olmasından dolayı kolayca okumuştu. Vücudunda uzun zamandır hissetmediği bir endişe dalgası oluşmuştu. Uzun zamandır hissetmiyordu, babası eski bir kaptandı ve uzun zaman haber alamadığı zaman böyle bir haber alınca aynı duyguya kapılırdı. Sessiz sedasız sevdiği insanı kaybetme endişesiydi. Babası emekli olmuş ve bu duyguda bu güne kadar beyninin gizemli bir yerinde saklı kalmıştı.
Gazeteyi tekrar istemedi ancak kahvaltının büyüsü yok olmuş o denizcilerin endişesini ve yaşadıklaıı mücadele ile ilgili silik düşünceler karıncalandırıyordu vücudunu. Soğuk ve sessiz maviliklerde kaybolmak, korkunç olmalı diye düşündü.
Tolga gazeteden tüm bilgileri almış olduğunu ifade eden bir edayla arkasına yaslandı. Yeni getirilmiş olan fincandan çayını yudumlayıp aromalı purosunu içmeye koyuldu. Puronun aroması kesif bir şekilde etrafa yayılırken dumanlarının mavi soluk rengi Nil’i tekrar hatıralarının ve az önce hissetmeye başladığı endişe arasında met cezir duygularla boğuşmasını daha da tetikliyordu.
devam edecek...

Hikayeler ve Öyküler -2-
