Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 67

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 590.424 Cevap: 1.812
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #661
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SeNi Seviyorum Sensizken BiLe..

Sponsorlu Bağlantılar
Yine sensiz sessiz bir gecede yağmur var bu şehirde. Gözlerinin içine bakarken gülen gözlerim gecenin bu kör vaktinde boşluğu seyrediyor. Balkon demirleri arasına sıkışmış caddeyi seyrediyor. Gözlerim hala gidişini seyrederken takındığı tavrı sürdürüyor. Hala buğulu, hala telaşlı, hala çaresiz, hala başıboş... Hayat ışığının yandığı gözlerim bugünlerde oldukça sönük. Yanıyorlar sevgili, ağrıyorlar, ağlıyorlar... Yanaklarımdan yine damlalar süzülüyor. Yüzümde garip bir hüzün, karşımda gülümseyen resmin... Yanaklarım ıslak, gözlerim dolu dolu... Hani sen nasıl derdin: "doli doli"... Gözyaşlarımı yine özgür bıraktım sevgili, yağmurun yıkadığı bu şehirde, evimin balkonunda.

Sensizliği düşündüm bir an, sensiz geçen iki haftayı. Ne de acımasızmış meğer hayat. Ne kadar da çile meraklısıymış aşk. Ne çok hüzünbazmış sevenler, sevdalılar. Hiç mi özlemedin beni, hiç mi merak etmiyorsun, hiç mi düşünmüyorsun, hiç mi, hiç mi?... Sonsuzluğa uçup gitmek isterdim sevgili. Sadece seninle olacağım sonsuzluğa. Senin ve benim olmadığı sadece ve sadece bizim olduğumuz bir yere...

Yağmurun bu şehri ıslattığı gibi gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıyor. Yavaş yavaş, incitmeden indiriyor damlalarını. Gözlerim yanıyor sevgili, içim kanıyor...Eskiden canım sıkıldığı zaman, kafamı dinlemek istediğimde, yalnız kalmaya ihtiyacım olduğunda yürüyüşe çıkardım. Yürürdüm yürürdüm yürürdüm... Saatlerce yürürdüm. Dinlenmeden, soluklanmadan yürürdüm ve düşünürdüm. Attığım her adım içimdeki sıkıntıdan bir parça koparır gibi gelirdi bana. Artık öyle uzun yürüyüşlere çıkmıyorum. Artık insanlar arasında fazla dolaşmıyorum. Artık bu şehrin sokaklarını arşınlamıyorum. Bana bakan meraklı gözlerle göz göze gelmiyorum. Artık dışarıda bir yerlerde oturup arkadaş sohbetlerine katılmak beni sıkıyor, eskisi kadar haz vermiyor. Artık işimi de sevmiyorum, mesleğimi de... Lanet ediyorum bu şehre, bu şehrin caddelerine, sokaklarına, parklarına. Lanet ediyorum bu şehrin kokuşmuş aşklarına, aşıklarına. Lanet ediyorum bu şehrin karanlığına... Sana son kez sarıldığım, seni son kez doya doya öptüğüm, sana son kez baktığım karanlığa...

Şimdilerde hayat sıradan, monoton... İş, ev, para, faturalar, ağlayan gözler, hüzünlü bir yüz ve yalnız bir kalp. Bugünlerde kendimi ölmüş hissediyorum. Ölmüşüm ya da ağır hastayım veya bir kaza geçirmişim ağır yaralıyım. Sevenlerim, ailem başımda toplanmış çaresiz gözlerle bana bakıyorlar. Ellerinden bir şey gelmemesinin hüznüyle bakıyorlar bana. Dudaklarımdan güçlükle bir iki kelime dökülüyor. Dökülen her kelimede sen varsın sevgili. Gözlerimi zorlukla aralıyorum. Yanıbaşımdasın, ellerimi tutuyorsun. Sevgili, gelmek için ölümümü mü bekliyorsun? Eğer onu bekliyorsan biliyorsun ki o çok yakın...

Bu şehre yağmur yağıyor. Biz yürüyemiyoruz. Seninle yağmurda yürümeyi özledim sevgili. Islanmayı, başımdan aşağıya doğru hızla inen yağmur damlalarını, kazağımın vücuduma yapışmasını özledim. Seni özledim sevgili...

Yıldızsız ıssız bir gecede
Yağmur var bu şehirde
Seni seviyorum.. Sensizken bile.....!

Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #662
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
Zoruma gidiyor sevdiğim…(seni arıyorum) -

Sponsorlu Bağlantılar

Yağan yağmur bedenimi saklar gecenin sessizliğinde.
Ruhum sokak lambalarının mecburiyetinde
umudun ışığını yakar gelmeyeceğini bile bile.
Islak kaldırımlar adının yaşadığı göz yaşlarım.
Ya ağıtlarım uzanan kaldırımların ıslaklığına yazdığım ağıtlarım
selamlar duymadığın denizlerde.
Fırtınalar kopar esaret şehirlerde
ve ben sokaklarda sensiz ıslanırım ellerinin hayaliyle.
Birde gözlerin var ki sonumun başlangıcı gözlerin ve sevgin.
Bilmem bu gece biter mi?
Haslet, sefalet ve yekta nurum yarın yine yarına mı kalır bilinmez değil mi? Olsun saltanatın bir damlasına yüz sürmez gönlüm ömrüm aşkın esiridir varsın sensiz olsun ölüm.
Yürüyorum sulu kentin yaş sokaklarında.
Ölü duvarların karanlıklarında adını görüyorum korkularımın tam ortasında. Adını adımın yanına yazasım geliyor
ve bir bakıyorum sözcükler ayrılığı yazıyor.
Bilmem kaderim anlıma ne yazıyor
söyle serseri kentin asil güzeli kaderim adını neden alnıma yazmıyor. Suratımı yırtasım geliyor ve bu kenti yakıyorum.
Bedenimin sensiz nefes aldığını hissediyorum
ve ruhumu zincirlere vuruyorum.
Aşkım sonsuz yağmurların aktığı şehri sensiz paylaşıyorum.
Ölüm karası yağmurların bedenimi ıslatması dokunmuyor
ama sensiz ölmek zoruma gidiyor.
Ve yarınların yarına kalması ve ebediyetin siyaha yazılması,
Zoruma gidiyor sevdiğim…(seni arıyorum)

Hakan Çildan

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #663
arwen - avatarı
Ziyaretçi
SANAL MI SEVDİĞİM ?

Buz gibi bir ekranda sıcak bir merhabaydın sen,
En gerçekten daha gerçektin.
Rotasını, klavyeye dokunan parmaklarımızın çizdiği yolculukta
aynı durakta karşılaştık biz.Sıcacık bir merhabaydın sen buz
bir ekranda.Yalnızdık ,yolu yok yalnızdık,bir şekilde yalnız.
Gerçek yaşam içindeki sanallığımızdan kaçıp,sanal yaşamdaki
gerçekliğe soyunmamışmıydık cebimizdeki yalnızlık ağırlaşınca.
Sonra çıplaklığımıza kelimelerimizi giyinmemişmiydik!
Açıp tüm gizlerimizin önünü,istediğimizce özgür,dilediğimizce
deli,yaşayamadığımızca çocuk,inandığımızca kendimiz,
nasıl aktık birbirimize zaman içinde, kol bulmuş nehirler gibi.

Söylenememiş biriktirdiklerimizi,kırılmış umutlarımızı,bedeli
ödenmiş vakitlerimizin bıraktığı fermanı,yitirdiklerimizi
sormadık mı ,anlatmadık mı birbirimize güvenerek!

En gülünmeyecek şeylere bile gülmedik mi çocuklar gibi bir
masalın içinde kahkahalarla ,haytaca,tüm günün ciddiliğini
fırlatıp bir kenara!

Olabildiğimizce özgür ,kırabildiğimizce rahat,umursamazca katı,
tüm öfkemizle,yığılan isyanlarımızın hırsını çıkarmadık mı
birbirimizden,başka bir hayattan toplayıp getirdiğimiz nefretlerimizle
sessiz harflerde avaz avaz bağırmadık mı!

Vurgulardaki samimiyete sığınıp ,bir dost göğsü hasretiyle
kelimelerimize yaslanmadık mı,sarılmadık mı birbirimize
soğuk gecelerin siyah yalnızlığında ,ağlamadık mı harf harf!...

Yağmuru yağdırdık birlikte,güneşi doğdurduk,ayrı mevsimlerde
aynı mevsimin soğuğunda üşüdük ,sıcağında ısındık,paylaştık biz.
Herhangi bir günün yorgun akşamında dudağımıza değmeyen
bir fincan kahvenin tadını bildik,
Kimsesiz zamanlarda sokaklarda gezdik,bilmediğimiz şehirlerin uykusuz
evlerinde dünyanın uykusuz acılarını konuştuk sonra uyuduk,uyandık
birbirimize rüyalarımızı anlattık,
paylaştık biz.
En gerçekten daha gerçektik.


Kelimeler yetersiz kaldığında ekranı bir kağıt parçası gibi
buruşturup bir kenara atmayı,daha yakında olabilmeyi de istedik.
Ama...olmuyor bir türlü birleşemiyoruz ama her şete rağmen seni çok seviyorummmm.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #664
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Yine günlerden bir gün yürürken Ankara'nın öğrenci mekanı Karanfil Sokakta,arkadaş muhabbetleri arasından geçip girdim metro kapısından eve gitmek üzere...
Ağlayan kızların sesleri geldi kulağıma bazen.'ben onu hala seviyorum' diye!Bazen de bir erkek ' salla gitsin ' diyen cinsten ' !
İkiside anlamsız gelmişti bana,değer vermeyenin ardından dökülen gözyaşı ;
diğeri ise değer verene yapılan dengesizlik...
En güzeli benimkiydi kardeşim AŞKTA ORTA YOLCULUK...

Metroyu beklerken gözüme ilişti bir tekerlekli sandalyeli kız...Upuzun simsiyah saçları vardı..Bembeyaz tenine ışık vurmuş etraftaki tüm insan silüetleri gözümde kapkaranlık olmuştu...

Gözgöze geldik başını öne eğdi..Başını öne eğdi,kalbime sanki bir bıçak değdi o an...Onca yarım yamalak aşk içinden geçip gelmiştim o metro durağına...Sanki o baş eğiş birşeylerimi tamamladı...
O an birde onun gözünden geçtim o Karanfil sokaktan...O kadar küçüldü ki gözümde o ağlayan kadın,ya da sevdiğini sallayan odun !
Sen en büyüksün kızım dedim niye eğdin başını...Eğdin başını öldürdün beni...
O an bilir miydi acaba ? Bana o bembeyaz elleriyle tekerinden ite ite gelseydi sandalyesini :
selam! benle çıkar mısın dese ? O an sevgilimi terkedebileceğimi !

Öylece bindik metroya,geçtim 'imkansız bu aşk' demek istercesine eğdiği başının tam karşısına oturdum...baktım doyasıya...ben baktım o eğdi başını..ben baktıkça o eğdi..eğdikçe onun gözünden baktım dünyaya dünya küçüldü...Dünya küçüldükçe aşk büyüdü,aşk büyüdükçe o silüet büyüdü gözümde...Metrodan indim aklımda o baş eğiş kaldı...Sevgiye-sevgiliye başkaldıranlara inat inen o güzel yüz...

O an bir telefon geldi zaten :

- Aşkım ! İzmir' e ne zaman geliyorsun?

- Yarın akşam hayatım...

- Yaaaaaaaa !! Şimdi geel.. sen hep böylesin..

...diye başlayıp ellerimin uyuşmasına kadar varacak şikayet cümlelerinin başlangıç noktası olan konuşma başlar öylece gider eve varana kadar...

Ben mi ? Çok sevmiştim o sandalyeden dünyaya bakan gözü...

Sevgiliye saygı ve sevgiyle başını eğen kızı !

Kulağımda Kesmeşeker'den alternatif bir parça,tekerlekli sandalyeden dünyaya-aşka-ve sevgiliye bakan kızın gözlerinden izleyerek ağzından dumanlar çıkan Ankara'yı..

Eve doğru koyuldum yola yürüyerek...cep telefonu pantolonumun arka cebinde,kaprisli sevgiliyi hakettiği yerimle dinleyerek !!
Nephthys - avatarı
Nephthys
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #665
Nephthys - avatarı
Ziyaretçi
SEVGI NEYDI? ! ..


Sevgilerinin üstünden kislar ve baharlar geçenlere!


Hatirlayanimiz var mi,sevgi neydi?

Ilk sevgi sözcügünü,ilk kipirdanisini yüreginin hatirlayanimiz var mi?

Ilk hüznümüzün adini sevgi koyabiliyor muyuz simdi geriye dönüp baktigimizda? Deruni cografyamizi kaplayan zifiri bulutlarin ve üzerimize örtülen maddeci felsefenin agirligina nezaman baskaldirmisti sevgilerimiz,hatirlayaniniz var mi? Ne zaman sevgilerimiz paralarimizdan önce tartilirdi; ya ne zaman Pazar eyledik sevgilerimizi,biliyor musunuz? En son nezaman bir sevgiyi söylesmistik bir sevgiliyle? ! ..Her gün bir parçamizi daha tüketen teknoloji çaginda sevgiye en son ne zaman yürekten bir merhaba demistik,hatirlayaniniz var mi? Hatirliyor musunuz,sevgi neydi?



Üzüm henüz yaratilmamisken insanlari sarhos eden o muydu acep? ! ..O muydu canindan ve cihandan geçiren sahip kiranlari? .Binyillar ve binlerce yillar boyunce pervaneyi atese düsüren,bülbülü seydalandiran o muydu? Neydi sevgi? ! ..



SEVGI BIR BAKIS,BIR GÜLÜS MÜYDÜ BAZEN; BIR AKIS,BIR KOSUS MUYDU? ..SEVGI GÖNÜL KUMASINDA BIR NAKIS MIYDI? ! ..



Hatirlayan var mi sevgi neydi? Leyla’larin,Sirin’lerin,Asli’larin nazi miydi o; yoksa Mecnun’larin,Ferhat’larin,Kerem’lerin niyazi mi? Hangisinde belirmisti ilk kivilcimi sevginin? Neydi sevgi? ! ..

Açikken gözbebegimize yerlesen de,göz yumdugumuzda gönlümüze sizan da sevgi degil miydi bir vakitler? Bir dudagin kipirdanisindan yanagimiza akseden pembelikler,utanmalar sevgi degil miydi yoksa? En son ne zaman kizarmisti yanagimiz,hatirlayaniniz var mi? Uykumuzu en son ne zaman terketmistik sevgiyi düsünmek adina? En son sevgi siirini hangi gecede okumustuk; ?



SAHI, NEYDI SEVGI? BIR ÇUHAYI IPEK GÖREBILMEK MIYDI; TOPRAGI AMBER NIYETINE KOKLAMAK MI? SURETI SIRETE,ARAZI CEVHERE,BEDENI RUHA KÖLE EYLEMEK MIYDI SEVGI? SEVGI BIR IYILIK MIYDI,SEFKATLI BIR CÜMLECIK MI? NEYDI SEVGI,DIS MIYDI, YOKSA IÇ MI; ZAHIR MIYDI,YAHUT BATIN MI; KALIP MIYDI,YA KI CAN MI? VAR OLMAK MI,VARLKITAN GEÇMEK MI? DÜNYAYA GÜLMEYE MI GELMISTIK,AGLAMAYA MI; ÖLÜYOR MUYUZ,YOKSA DOGUYOR MU?
SEVGI NEYDI? ! ..



Unuttuk,acep neydi sevgi? Bir yetimin basini oksarken dimagimiza yerlesen tat miydi o? Bir bebegin süt kokulu teninde ki su çiçegi miydi? Sabah evden çikarken özlemeye basladigimiz bir ses miydi? Hatirlayaniniz var mi,sevgi neydi?

Sevgi bir sigara dumaninda,bir tren düdügünde,bir dalganin en son hisirtisinda ve bir turnanin kanadinda mi kalmisti? Sevgi Medine’de,Semerkant’ta,Sevgi Bagdat’ta,Endülüs’te,ta caddelerde,sokaklarda,evlerde,kapilarin tokmaklarinda çinlar durur muydu eskiden? Ya neden simdi Ayasofya’da pitoresk,Divanyolun’nda kaldirim tasi,Ankara’da ittifak,Yesil Kubbe’de Mevlana,Erciyes’te kar,Firat’ta bir içim su olup girmiyor dünyamiza? ! Neden nefeimiz daraliyor hummali inatlarimiz,kallavi benliklerimiz yüzünden?

Neden gönül yuvalarimiza kuzgunlar pikeleniyor da nesillerimiz sersefil ve derbeder? ! ..Sevginin koynunda büyüttügümüz nazeninlere nazi enin ile mi unutturdular,semenderlerimiz atese niçin yanmaktalar? Soralim ta içimize; neydi sevgi?



Sevgi neydi sahi? Bir mektubun ilk satiri miydi,bir telefondaki ilk ses mi? Insani mutlu eden o ilk satir miydi defalarca okunan,yoksa ilk satir arayislari mi tekrar be tekrarlanan? Telefondaki bir ses insanin bir ömrünü doldurursa mi sevgiydi gerçekten,yoksa yeni sesler duymaya hiç yetmeyecek ömrün arayislari mi?

Sevgi bir aciydi herhalde,bir kederdi,kah hüzünle,kah mutlulukla hatirlanan.Belki de sabirdi sevgi,affetmekti,gelecek günler adina.Sevgi sinanamakti adl-i Ilahi’de ve sinavi geçmekti ercesine.Sevgi bir tevbeydi,nasuh kisvesinde; bir dirilisti nefsi öldürerek.Sevgi bir iyi ad birakmakti fena yurdunda.Ömür geçer de ad kalir...



SEVGI:IKI HECE...

Sevgi,SEVMEK kelimesinden türetilen bütün öteki kelimelerin en güzeli...



DERIN UYKULARA DALMADAN ÖNCE ILK SORU:

Sevgilerinizi en son ne zaman hatirlamistiniz ve sevgiyi hak edenleri en son ne zaman? ! ..



BIR SORU DAHA:

SEVGILERINIZ YALAN MIYDI YOKSA? ! ..



VE SON SORU:

ÇORAK VADILERE YÖNELMISSE SEVGILERIMIZ,ÇEVREMIZI KANDIRMIYORSA SULARA,IÇIMIZDEN AKAN NIL OLSA NE? ! ..


Serfinaz
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #666
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşkın Göz Yaşları
Oturduğu yerden usulca kalktı ve yüzünü gökyüzüne döndü. Rüzgar sanki bedenini alıp götürecekmiş gibi esiyordu. Bedeni ise ona inat ayakta durmaya çalışıyormuş gibi hafif sallanarak dimdik ayaktaydı. Gözyaşları gözlerinden hırçınca çıkıyor, yanaklarından hızla süzülüp, yüreğine yavaşça akıyordu. Delip geçiyordu yağmur her yerini. Düşündüğü hatıralar yağmurla bir bir akıp gidiyordu içinden. Bir ara hatıraların birinde düşecekmiş gibi oldu. Eğer güçlü olmasaydı biliyordu ki o anda yere yığılıp kalacak ve bir daha kalkamayacaktı. Ölmek onun için aslında bir şey ifade etmiyordu. Ölse de olurdu, yaşasa da. Ölümü düşünmek için önünde yıllar varken o yaşa şimdiden girmişti...

O zaman neye direniyordu? Ölmeyi istiyorsa neden hala yaşıyordu?

Aslında bizim gibi o da bilmiyordu bu sorunun cevabını. Belki de onu yeniden kazanabilirim umudu içindi, yaşamayı seçmesi. Zor bir ihtimaldi belki de ama herşeye değerdi.

Kimse bilmiyordu içinde kopan fırtınaları, yaralandığını, savunmasız olduğunu. Dayanabilir sanıyorlardı oysa o çoktan yenilmişti. Gözyaşları yağmurla birleşip adeta göl oluşturmuşlardı. Saçlarında sanki bir ayrilik ezgisi dolaşıyordu.

Kimdi?

Neden böyleydi?

Neler yaşamıştı hayatın ve gerçeğin soğukluğunda...

Sevginin güzelliğini çoktan unutmuştu. Çok denemişti ondan sonra ama olmamıştı. Yapamamıştı.

Kimdi onu bu kadar yaralayan?

Yakalanamayan bir yüz mü yoksa bir ses mi?

Ondan gelecek tek bir haber bile yeterdi yaşamasına. Zaten bunun için yaşamıyor muydu?

Tek bir ses her şeyi yapmasına yeterdi.

Gel dese gelir, öl dese ölürdü.

Yağmur bir anda dinince, ilişkilerininde bir anda böyle nedensiz ansızın bitivermesini hatırladı.

Hayatında ilk defa mi seviyordu? Yok ikinci kez. İlkinde aşık olmuştu ama ikinci de tutulmuştu. Değişik bir sevgiydi onunki. Hem seviyor hem de nefret edebiliyordu. Yüreğinde iki zıt duyguyu aynı insan için besleyebiliyordu. Özlemi giderek artıyordu tıpkı denizin duvara hırçınca çarpması gibi özlemleri de kendisine çarparak büyüyordu. Buna bir türlü engel olamıyordu. Delicesine seviyor, delicesine özlüyor, delicesine kıskanıyor ve delicesine kin duyuyordu. Bitmeyen, yoğun duygulardı onun için. Aylardır tek başına sürdürüyordu içinde bu sevdayı. Aslında o bir ölüyü özlüyor ve seviyordu. Ölüden hiç bir farkı olmayan bir erkeğe böyle delicesine bağlanabiliyordu. Ölü biriydi çünkü onun ne sesini duyabiliyordu, ne kendisini görebiliyordu ve her şeyden önemlisi bir kalbi yoktu.

Kısa bir süre içinde onu etkilemeyi başarmıştı. Önceleri farketmemişti onu bu kadar çok sevdiğini. Güçlü sanıyordu kendini ama her görüşmelerinde yanan bir mum gibi eriyordu yavaş yavaş. Sonuna kadar yanacağını düşünürken bir rüzgarla söne vermişti mum. Çoktan sönmüştü de nedense dumanı hala daha sürüyordu. Ona yenilmişti ve ona karşı çok zayıftı. Karanlık çoktan çökmüştü ama o hala daha aynı yerdeydi. Bu akşam dolunay vardı gökyüzünde ve yıldızlar her zamankinden daha parlaktı. Oysa o bu güzellikleri göremeyecek kadar yastaydı. Bazen boşversede bu sevgiyi, özlem nöbetleri dinmek bilmiyordu. Birden haykırmaya başladı :

"NEDEEEENNN?"

Durmak bilmiyordu defalarca haykırdı en sonunda yoruldu ve yere çöküp ağlamaya başladı. Hıçkıra hıçkıra, gözyaşlarına engel olamıyordu. Birden sıcak bir el dokundu omzuna. O sandı birden ve aniden döndü ama o değildi.

"Lütfen artık içeri girin"dedi.

Ayağa kalktı ve yavaş yavaş yürümeye başladılar içeriye doğru.

Geride sadece deniz köpüklü, kollarını iki yana açmış, gel bana dercesine bir erkek resmi kaldı deliler hastanesinin o yalnızlık bahçesinde....
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #667
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Öykü

Anlatamayacağım biliyorum. Cümleler yine bir birine karışacak. Tıpkı sana sevgimi anlatamadığım gibi, içimde yanan yangınsın. Gel sensizliğin beni düşürdüğü duruma bak. Yalvarışlar, yakarışlar, gözyaşları beni biraz daha güçsüz duruma düşürüyor. Yaradanıma sığınıp açtım ellerimi, ağladım ağladım ama hiçbir şey geri getirmedi. İlk zamanlarda belki de, bir sandalı denize bırakırsın ya! .. Nereye gideceğini bilmezsin Savrulacağı an paniğe kapılırsın. Ben sensiz savrulurken paniğe kapıldım. Çılgına döndüm, kabullenemedim bir başkasını, ne yapayım deliliğim tuttu işte, yüreğime söz geçiremedim. Her zaman şunu söyledim, ben sensizliği taşıyamam, kabullenemem. Seni kaybetmeye alışamıyorum. Yaşadıklarım, anlatacaklarım, sana hissettiklerimin yanında hiç kalıyor. İçimden geçenleri aktarmakta zorlanıyorum. Biliyorum farkındayım her şeyin, ne zamanki benden gittiğin anı düşünüyorsam kalbim parçalanıyor. Kırgınlıklarınla parçalanıyorum. Toz buz oldu dediklerini topluyorum. Bütün sevgimle onları bir araya getiriyorum.

Ben sana kıyamam güzel gözlüm; sevgimin büyüklüğü altında eziliyorum resmen, sana anlatamamak koyuyor. Gülüşlerinde saklı geleceğim, nefesinde gizli yaşamım. Seninle her anı saniye saniye yaşıyorum. Hasta düştün benim gibi, güçsüz düştün. Ama inatla saklıyor söylemiyorsun kimseye, ama ben hissediyorum her şeyim; sol yanım uyuşuyor biliyor musun? Kalbim taşıyamıyor bu acıyı, seninle geçirdiğim anları düşünerek avunuyorum. Her gece iyi geceler dileğinle uyurdum, her sabah günaydın deyişinle başlardım hayata: Kaldıramıyorum bebeğim sensizliği, taşıyamıyorum inan. Sana iyi bakamıyorum son günlerde, biliyorum bana yine kızacaksın. Ama sende bana iyi bakmıyorsun. Şunu bil ki bu hayatta yaşadıklarımız bizim geleceğimizin temellerini atıyor. Her şeyi bir düşün bak göreceksin. Herkes bizi imrenirken nasıl ardına bakmadan gidiyorsun. Bilmiyor musun benim sensizliği kaldıramayacağımı, düşünmedin mi hiç, sen yapabiliyor musun bensiz. Evet diyeceksin, çok huzurlu mutluyum diyeceksin. Ama biliyorum sadece dilin konuşacak, için parçalanacak, Biliyorum ki seninde benden eksik kalır yanın yok. Bir tarafın eksik, için kan ağlıyor, yalnız kaldığında benim gibi içten içe yiyiyorsun kendini, gel ziyan olmasın hayatımız, gel solmasın hayallerimiz. Her geçen gün biraz daha zor oluyor ayrılık, bir kez daha anladım gerçeği, nereye bakıyorsam seni görüyorum. Kime bakıyorsam sana benzetiyorum. Hiçbir şey yapmak istemiyor canım. Sadece seni düşünmek istiyorum, seninle yaşadıklarımı hayal ediyorum. Sen bir kenara yazdığım en güzel şeysin. Farkında olmadan ihmal etmişim seni, ben seninle doğdum, seninle açtım dünyaya gözlerimi, seninle büyüdüm. Öksüz bırakma n’olur, sana çok ama çok ihtiyacım var. Gel yine geceme gündüz ol, sabahıma güneş ol, doğ dünyama, ben yine delilik edeyim. Manyaklar gibi sevdiğimi haykırayım. Sevdiğimi söylerken yine heyecan sarsın bedenimi, ter dökeyim karşında, gözyaşları içinde boğuluyorum, yine gel öp gözlerimden, dinsin yaşları, yine sımsıkı sarılıp sonsuzumsun diye haykır karşımda, sözcükler boğulsun birbirinin arasında, heyecan sarsın tüm bedenimizi, yine hızla atsın kalbimiz. Biliyor musun dün gece rüyamda hasta olduğunu gördüm. Bir yanım eksildi, her günüm aynı güzel gözlüm. Sensizliğin verdiği acılar yok ediyor beni. Uçuruma doğru geldiğimi hissediyorum. Sen benim her şeyimsin. Gel şaka yaptım de doya doya sarılayım sana, dinsin bu acılar dinsin yüreğimizin feryadı, ayrıldık diyemiyorum kimseye, biliyorum ki bu bir şaka, sende bu şakayı fazla uzatmayacaksın. Diri diri toprağa gömmeyeceksin, biliyorum kıyamazsın sen bana kıyamazsın bu büyük sevdaya, seni çok seviyorum her şeyim, anlatamayacak kadar çok seviyorum. Depremler oluyor yüreğimde her an bir şeyler yıkılıp yok oluyor içimde, altında eziliyorum sensizliğin. Uzat ellerini çek kurtar bu eziyetten.

Zaman en büyük ilaçtır. Zaman sarsın yaramızı, ayrılıklara gitmenin anlamı yok. Şunu unutma her daim seninle büyüdüm. Her daim senden bir şeyler öğrendim.
Yıllar geçsede bu sevgi her daim büyüyecek. Bu adam hep seni sevecek, haykırışlarıma kulak ver, dinle beni sevdiğim. Sesimin geldiği yere dönüp bak, farkında ol gerçeklerin. İkimiz bir elmanın yarısıyız. Sen bendeki bensin ben sendeki benim. Bu gerçek hiç değişmeyecek. Kiminle olursan ol, nerde olursan ol, bir nefes kadar yakınında olacağım. Bin bir ümitle, ben geldim bebeğim demeni bekleyeceğim. Ölüm döşeğinde olsam da gözlerim açık gitmeyecek her şeyim. Çok geç olmadan gel bir tanem. Gözü yaşlı bırakma ardında, seni bekliyorum. Seni çok seviyorum gerçeğim. Sessiz çığlığıma sözcük ol. Sev eskisi gibi, sarıl boynuma, gel dizlerine yatır bu yorgun bedenimi, dizlerinde son bulsun hayallerim. Gözlerine bakarak son bulsun özlemim, gel meleğim gel, bendeki seni al öyle git madem gideceksen…

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #668
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ölen Sevgili

Sabah uyandığında midesinde bir yanma hissetti. Yanmanın nedeni aksam yedikleri değil, uyanır uyanmaz bugün yapacaklarının aklına gelmesiydi. Bugün 2 yıldır götürmeye çalıştığı bir birlikteliği bitirecekti.

Aslında bunu yapmakta geç bile kalmıştı.
'Bitmeli dedi içinden, her gün bu tatsız uyanış bitmeli.'
Genç adam bunları düşünürken sürati şekilden sekile giriyordu. Süratle giyinerek dışarı çıktı. Bugüne kadar hiç bekletmemişti onu, simdi de bekletmemeliydi. İstanbul, soğuk ve yağmurlu bir Nisan ayı yasıyordu. Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi;
'Bulutlar bizim yasayacaklarımızı biliyor. Onlar bile ağlıyor halimize...'

Buluşma Vakti...
Artik Kadıköy iskelesindeydi. Birkaç dakikalık beklemeden sonra karsıdan kız arkadaşının geldiğini gördü. Simdi midesindeki ağrı daha da artmıştı.

Beşiktaş’a geçtiler. Yolculuk sırasında hiç konuşmadılar. Genç kız, sevgilisinin bu durgunluğuna anlam verememişti. Nereden bilecekti bugün ayrılık çanlarının çalacağını...


Beşiktaş’a geldiklerinde bir cafede oturdular. Genç kız anlamıştı sevgilisinin kendisine bir şey söylemek istediğini.
'Bana bir şey mi söylemek istiyorsun' diye sordu. Genç adam, gözlerini kaçırarak
'Evet'
dedi. Genç kız heyecanlanmıştı, biraz da sinirlenerek
'Söylesene, ne diye bekliyorsun' dedi.
Genç adam içini çektikten sonra
'Sence biz nereye kadar gideceğiz?' diye sordu. Genç kız,
'Bunu sorma gereğini niye duydun?' diye yanıt verdi. Genç adam söze başladı...
''Birkaç ay önce aksam 23.00 civarında sana telefon açıp senin için yazdığım şiiri okumak istemiştim. Sen bana
'Sırası mı simdi canim yaba, isin gücün yok mu?'
Demiştin. Biliyor musun o an nakavt olan bir boksör gibi hissettim kendimi. Özür dileyip telefonu kapatmıştım. Daha sonra da bu şiiri benden hiç istememiştin. Geçenlerde hasta olup yataklara düştüğümde arkadaşlarımla birlikte sen de gelmiş, Meralin
'Sen şanslısın, sevgilin sana bakar' sözüne İşim yok da sana mı bakacağım, annen baksın' demiştin. Hatırladın mı?''


Duygusallığı Sevmem...
Genç kız,
'Biliyorsun ben duygusallığı sevmiyorum. Hem hasta bakici gibi göründüğümü de kimse söyleyemez' diye yanıtladı. Genç adam güldü,
'Evet canim haklisin. Zaten olmak istesen de bu kalbi taşıdığın sürece hasta bakici, hemşire falan olamazsın.'
Genç adam devam etti...
'Bana şimdiye kadar kaç kere sabahın erken saatlerinde güzel sözcüklerden oluşan bir mesaj çektin? Hiç... Hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusallığı sevmeyebilirsin. Ama sen seni seven insanları da mutlu etmeyi sevmiyorsun. Hâlbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanları mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanıdığımdan beri her sabah, her aksam, her gece yani seni andığım her saat tatlı bir mesajım vardı senin için biliyor musun? Seninle ben AKLA KARA gibiyiz.'
Genç kız anlamıştı,
'Yani ne istiyorsun benden sair olmamı mı?' Genç adam tekrar gülümsedi içinden. Dün gece verdiği ayrılık kararının ne kadar doğru olduğunu düşündü.
'Hayır' dedi,
'Sair olmanı istemiyorum. Olamazsın da...

Biz Ayrılmalıyız.
Ayrılırsak ikimiz için de en
hayırlısı olacak.' Genç kız şaşırmıştı,
'Neden ama? Ben seni seviyorum. Senin de beni sevdiğini sanıyordum.' Genç adam iç çekerek
'Hayır canim, sen beni sevdiğini sanıyorsun. Eğer beni sevseydin simdi başka şeyler konuşuyor olurduk' dedi. Genç kızın gözleri yaşarmıştı. Genç adam cebinden çıkarttığı mendili uzattı, genç kız gözyaşlarını silerek
'Sen bilirsin, umarım beni bir başkası için bırakmıyorsundur...' dedi. Genç adam
'Nasıl böyle bir şey düşünürsün, senden başka kimse olmadı ve uzun zaman da olacağını sanmıyorum' yanıtını verdi. Genç adam ve genç kız iki sevgili olarak oturdukları masada artik iki yabancıydılar. Birkaç dakika sessizce oturduktan sonra Genç kız,
'Kalkalım istersen' dedi. Genç adam
'Ben biraz daha burada kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin' diye yanıtladı. Genç kız
'Tamam o zaman sana mutluluklar dilerim' diyerek elini uzattı. Genç kızın sesi ve eli titriyordu. Genç adam,
'İstersen arkadaş kalabiliriz' dedi ve birbirlerine son kez sarıldılar.

"Ben Doğru Yaptım..."
Genç adam doğru yaptığına inanıyordu. Eve döndüğünde yürümekten bitap bir haldeydi. Odasına girdi. Gece bitmek bilmiyordu. Sabah erken kalkıp ise gidecekti, uyumalıydı. Birkaç saat sonra uykuya dalmayı basardı. Sabah 7'de saatin ziliyle uyandı. Evden çıkacağı zaman cep telefonuna baktı, mesaj ve 10 cevapsız arama vardı. Yorgun olduğu için duymamıştı telefonun sesini. Aramalar ve mesaj sevgilisindendi. Heyecanla mesajı açtı, şunlar yazıyordu:

SADECE ONLARI SEVMEYI SEVDIM,
HEPSINI ONLARSIZ YASADIM DA,
BIR SENI SENSIZ YASAYAMIYORUM,
BU ASKI TEK KALPTE TASIYAMIYORUM,
SANA YEMIN GÜZEL GÖZLÜM, BIR TEK SENI SEVDIM
VE SENI SEVEREK ÖLECEGIM, ELVEDA BIRTANEM...

Genç adam şaşırmıştı. Onu tanıdığı günden beri ilk defa şiir alıyordu ve üstelik sabahın besinde yazmıştı. Heyecanla onu aradı, telefonu yabancı bir ses açtı. Genç adam
''Nalân’la görüşebilir miyim?'' dedi. Ama karsısındaki ağlıyordu, hıçkıra hıçkıra hem de...
'Ben onun annesiyim yavrum, kızım bu sabah intihar etti. Gece sabaha kadar birilerini arayıp durdu. Sabah odasının ışığını sönmemiş görünce girdim. Yavrum kendini asmıştı.'

Yığılıp Kaldı...
Genç adam beyninden vurulmuşa döndü. Bir gün önceki mide ağrısının iki katini çekiyordu simdi. Olduğu yerde yığılıp kaldı...
Birkaç ay sonra iki doktor konuşuyordu hastanede. Doktorlardan biri diğerine karsıdaki hastanın durumunu soruyordu. Doktor yanıt verdi...
'Haag o mu? Üç ay önce getirdiler. Kendisi yüzünden bir kız intihar etmiş. O günden sonra cep telefonunu elinden hiç bırakmamış. Devamlı bir şeyler yazıp birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim. O uyurken gönderdiği numarayı aradım. Numara 3 ay önce iptal edilmiş. Gelen mesajlarda bir şiir var. Bu adam duygusal mı bilmem ama benim anladığım kadarıyla şiiri yazan çok duygusal biriymiş...

BAZEN BIR KALBIN, IÇINDE NELER SAKLADIGINI ÖGRENDIGIMIZDE HERSEY IÇIN ÇOK GEÇ OLABILIR..."
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Nisan 2007       Mesaj #669
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir adam, büyük bir denizin sahilinde durmuş, dalgaların düzeltiği kumsala resim çiziyordu. Ama resmini bitirmesiyle birlikte, köpüklü bir dalga geldi ve onu silip süpürdü. Adam bu işe çok üzüldü ve vakit geçirmeden yeni bir resim daha çizdi. Bu ikinci resim bir öncekinden daha güzel olmuştu. Ama yine kocaman köpüklü bir dalga geldi ve resmi silip süpürdü. Adam ikinci resminin gözlerinin önünde kaybolup gitmesinden derin bir ah çekti ve tekrar yeni bir resim daha çizmeye başladı. Bu üçüncü resim bittiğinde ilk ikisinden de güzel olmuştu ki, yine bir dalga geldi ve onu da silip süpürdü.
Kumsaldan hızla çekilip giden dalganın ardından hüzünle bakan adam, bu sefer biraz kızdı. Ancak yeni bir resim çizmekten de geri durmadı. Şu işe bakın ki, dördüncü resim öteki üç resimden de güzel oldu. “İşte!” dedi adam. “Ne güzel bir resim yaptım böyle!”
Adamın sözleri dudaklarından henüz kopmuştu ki, bir dalga daha köpük köpük kendini kumsala vurdu ve sonuncu en güzel resmi de, alıp götürdü.
Üzgün ve kızgın adam, elindeki sopayı savurup attı ve:
“Bu iş böyle olmayacak!” dedi. “Ben her seferinde bir öncekinden daha güzel bir resim yapıyorum, ama dalgalar her seferinde onu silip süpürüyorlar.”
Sonra, durdu ve dalga dalga kabaran denize bakıp düşünmeye başladı:
“Eğer dalgalar ilk yaptığım resmi alıp götürmeselerdi, ben ondan daha iyisini yap(a)mazdım. Eğer bir öncekinden güzel ikinci resmimi alıp götürmeselerdi, ilk ikisinden de güzel olan üçüncü resmi yap(a)mazdım. O dahi gitmeseydi, üçüncüyü ve onun akibetide dalgalarla birlikte çekip gitmek olmasaydı, en güzel eserim olan dördüncüyü yap(a)mazdım. O zaman da, ne kadar güzel resim yapabileceğimi asla bilemez, ilk resmimin yapabileceğim en güzel resim olduğunu zannederek, bütün bir ömrümü geçirirdim. Öyleyse, başıma gelen bu işler, göründüğü kadar kötü değil. Hatta içimdeki güzellikleri açığa çıkarmama sebeb oldukları için güzel! ”
Sonra o adam, o sahilden büyük bir hayat dersini yanına alarak ayrıldı.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
14 Nisan 2007       Mesaj #670
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Genç adam ellerinde bir buket çiçek, sahile kosarak geldi... Gözleri söyle
bir sahilde gezindi, aradigini göremeyince ilk gördügü banka oturup
sevdigini beklemeye basladi. Ellerinde yine her zamanki çiçeklerden vardi.
Sevgilisinin en sevdigi çiçekler bunlardi. Kirmizi, kipkirmizi, kan
kirmizisi güller... Sanki dalindan yeni koparilmis gibi tazeydiler, buram
buram kokuyorlardi, sevgi kokuyor, ask kokuyor en önemliside özlem ve hasret
kokuyordu güller... Hepsinin üzerinde damlalar vardi. Sanki agliyor
gibiydiler. Genç adam güllere bakti, sanki onlarla konusuyormus gibi, "
Neden agliyorsunuz, bakin ben ne kadar mutluyum " dedi. Az sonra sevdigini
görecegi için kalbi yine deli gibi atmaya baslamisti. Ne zaman onu düsünse,
onunla bulusacagini hayal etse kalbi yine böyle yerinden çikacakmis gibi
oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine ragmen ikiside sevgisinden hiç
birsey kaybetmemisti.. Onlari hiç birsey ayiramazdi... Ne hasret, ne
ayrilik, nede ölüm... Genç adam telasla saatine bakti. Sevdigi yine geç
kalmisti, 1 dakika geç kalmisti. Üstelik o, sevdigini bekletmemek için
dakikalarca önce kosarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Ama sevdigi
her zaman bunu yapiyordu. Devamli kendisini bekletiyordu. Herkesin bir
kusuru olurmus diye düsündü... Ve gözlerini önündeki uçsuz bucaksiz denize
dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tipki sevdigi kiza olan aski gibi
denizinde sonu yoktu. Sonsuzluga uzaniyordu...Aslinda bugün onlar için çok
özel bir gündü. Kendi aralarinda sözleneceklerdi. Delikanli önce bunu
sevdigine açmis, sonrada gidip 2 tane yüzük almisti. Bu kadar önemli bir
günde bari onu bekletmemeliydi.. Ama alismisti artik beklemeye, zarari yok
biraz daha beklerim diye düsündü. Güllerin yapraklari nedense hala yasli
idi. Bir türlü anlamiyordu onlari. Hersey bu kadar güzelken neden
agliyorlardi ki? Iste az sonra sevdigi gelecek, ona sarilacak,
kucaklasacaklardi...Sonra söz yüzüklerini takip, evlilige ilk adimlarini
atacaklardi. Genç adam öyle heyecanliydi ki sevdigine kavusmak için can
atiyordu... Martilara bakti, birbirleriyle oynasip, uçusan martilara... Ne
kadar güzel dansediyorlardi havada. Tekrar saatine bakti genç adam.
Endiselenmeye baslamisti. Sevgilisi yine geç kalmisti, hemde çok... Bu kadar
geç kalmamasi gerekiyordu. Iste hergün burada bulusmak için sözlesmiyorlar
miydi? Her gün sahilde, martilara bakarak, denizin onlara anlattigi
masallari dinleyerek birbirlerine sarilip hasret gidereceklerine söz
vermiyorlar miydi? O zaman neden gelmemisti yine??... Aklina kötü düsünceler
gelmeye basladi. Hayir.. hayir..olamazdi. Sevdigine birsey olamazdi. Onsuz
hayat yasanmazdi ki... O ölse bile devamli benimle yasar diye düsündü genç
adam. Bunun düsüncesi bile hos degildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaslarini
kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafindaki insanlar ona sanki
kaçik gibi bakiyorlardi. Rahatsiz olmaya basladi bakislardan. Artik
bikmisti... Yine sevgilisi geldi aklina.. Neden gelmedi acaba diye düsünmeye
basladi. Gözlerini kapatti. 7 sene oldu dedi. 7 senedir hergün bu
sahildeydi, sevdigini bekliyordu. Daha fazla dayanamadi. Kalbi parçalanacak
gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yas güllerin üzerine damladi... Yine
gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gideyim diye mirildandi...Hiç
olmazsa gülleri her zamanki gibi yanina koyar, ona vermis olurdu... Genç
adam ayaga kalkti. Sevdigiyle bulusmak üzere, yesil tepenin ardindaki
kabristana dogru yürümeye basladi..

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat