Ziyaretçi
Dün dün değildir, yarındır...
Kocaman adamlar kocaman yalanlar söylüyor yarınlara dair. Yıllardır aynı yalan, dolan talan...
Ne büyük memleketmiş Türkiye, çalına çalına tüketilemedi.
Ve ne sabırlıymış ülkemin insanı.
Taş çatlardı, o çatlamadı.
Gelmeye çalışan vaat etti, gelen talan etti.
Üç kuruşluk ömrümüzde, tek atımlık barutumuzu yalan etti.
Bu kadar yalanın arasında doğrular önemini kaybetti.
Herkesin gözü başkasının yerinde, çoğunun eli başkasının cebinde.
Yalan şampiyonları rekorlarını her gün daha bir ileriye taşırken, koskoca bir ömür geçip gitti.
Çalıştığı, ekmek yediği yere ihanet, çalışanın normali oldu.
Çalışmamaya çalışmak genel ilkemiz haline geldi.
Dün bunları yaşadık, yarın yaşayacağımızın garantisi olarak.
Yarın daha iyi olacak diyemiyoruz ne yazık ki. Çünkü demiştik önceki güne bakarak.
Sıkıntılar sonradan, facialar normal oldu.
Bir ölüm felaket, birkaç ölüm normal, yüzlerce ölüm istatistik oldu.
Zaman kapanına sıkışıp kaldık yarınlar için. Ama yarının bir anlamı yok, dünden belli oldu.
Fikir denizlerinde can simitleri...
Beynimizin gri hücrelerinde yaşatırız her yeni doğan günün öldürdüğü fikirleri...
Bir bulutun gölgelediği güneşin arkasına geçemeyiz bazen kolay kolay...
Düşünmek çok yorar bizi, kalıplardan daha çok...
Bize “yap” denileni yapmak tercihimiz, üzüldüğümüz zaman zanlı aramak kaderimizdir bunun karşılığında...
Hayat bir değirmen gibi öğütürken günleri, çocuk olmak istemeyiz...
Genç denmesine sinirlenir, yaşlı diye bakılmasından nefret ederiz....
İnsan olamazken kendi içimizde, herkese sadakat ve doğruluk dersleri veririz...
Çok zor düşünerek yaşamak...
Çok zor yaşarken düşünmek...
Bir küçük mısra için koca bir günün kahrını çeken şairin yaşamı sevmesi nedendir bilir misiniz?
Her gün iskambilden kuleler yapan, her akşam yıkan bir çocuğun yaşam sevincidir ikisini de yaşatan...
Ve neden küçükken babanızın cebinden aşırdığınız 10 liranın pişmanlığıdır 25 yıl sonra sizi ağlatan?
İşte hayat bir okyanustur...
Fikir bir deniz...
Kimimiz farkında olmadan, kimimiz yaşayarak...
İkisinin arasında gider geliriz...
Abdullah ÖZDOĞAN
Sponsorlu Bağlantılar
Ne büyük memleketmiş Türkiye, çalına çalına tüketilemedi.
Ve ne sabırlıymış ülkemin insanı.
Taş çatlardı, o çatlamadı.
Gelmeye çalışan vaat etti, gelen talan etti.
Üç kuruşluk ömrümüzde, tek atımlık barutumuzu yalan etti.
Bu kadar yalanın arasında doğrular önemini kaybetti.
Herkesin gözü başkasının yerinde, çoğunun eli başkasının cebinde.
Yalan şampiyonları rekorlarını her gün daha bir ileriye taşırken, koskoca bir ömür geçip gitti.
Çalıştığı, ekmek yediği yere ihanet, çalışanın normali oldu.
Çalışmamaya çalışmak genel ilkemiz haline geldi.
Dün bunları yaşadık, yarın yaşayacağımızın garantisi olarak.
Yarın daha iyi olacak diyemiyoruz ne yazık ki. Çünkü demiştik önceki güne bakarak.
Sıkıntılar sonradan, facialar normal oldu.
Bir ölüm felaket, birkaç ölüm normal, yüzlerce ölüm istatistik oldu.
Zaman kapanına sıkışıp kaldık yarınlar için. Ama yarının bir anlamı yok, dünden belli oldu.
Fikir denizlerinde can simitleri...
Beynimizin gri hücrelerinde yaşatırız her yeni doğan günün öldürdüğü fikirleri...
Bir bulutun gölgelediği güneşin arkasına geçemeyiz bazen kolay kolay...
Düşünmek çok yorar bizi, kalıplardan daha çok...
Bize “yap” denileni yapmak tercihimiz, üzüldüğümüz zaman zanlı aramak kaderimizdir bunun karşılığında...
Hayat bir değirmen gibi öğütürken günleri, çocuk olmak istemeyiz...
Genç denmesine sinirlenir, yaşlı diye bakılmasından nefret ederiz....
İnsan olamazken kendi içimizde, herkese sadakat ve doğruluk dersleri veririz...
Çok zor düşünerek yaşamak...
Çok zor yaşarken düşünmek...
Bir küçük mısra için koca bir günün kahrını çeken şairin yaşamı sevmesi nedendir bilir misiniz?
Her gün iskambilden kuleler yapan, her akşam yıkan bir çocuğun yaşam sevincidir ikisini de yaşatan...
Ve neden küçükken babanızın cebinden aşırdığınız 10 liranın pişmanlığıdır 25 yıl sonra sizi ağlatan?
İşte hayat bir okyanustur...
Fikir bir deniz...
Kimimiz farkında olmadan, kimimiz yaşayarak...
İkisinin arasında gider geliriz...
Abdullah ÖZDOĞAN