BUKE
Uyuyamayıp da kendimi gün ışır ışımaz sokağa attığım bir gün , yorulup bir yere çökmüştüm .. Şu sadece durak tabelası olan ara duraklardan biriymiş çöktüğüm yer . Bir kadın yanaştı yanıma , " Ulus otobüsü geçti mi ?” dedi .. Bilmediğimi söyledim .. " Siz ne bekliyorsunuz ? " dedi .. Bir şey beklemediğimi söyledim .. Güldü , " Yazık size .. " dedi , " Bakın , ben hiç değilse otobüs bekliyorum .. "
Ben de gülümsedim ve sustum . Bu hikaye böyle başladı .
Haklıydı , önce beklemeyi öğrendim . Sonra beklemenin yetmediğini . Yolu ve zamanı kısaltmak için , neyi bekliyorsam ona doğru yürümeyi öğrendim ..
Kararsız geçen bir günün ardından , ertesi sabah erkenden kalkıp , aynı durağa yürüdüm , aynı yere oturdum . Kendi istemişti bunu , çok geçmeden o kadın gözüktü , yüzünde belli belirsiz bir gülümsemeyle .. “ Ya bugün ?! ” dedi , daha ben konuşmaya fırsat bulamadan .. “ Bu gün farklı ..” dedim , heyecandan kimin olduğuna karar veremediğim bir sesle .. “ Bu gün beklediğim bir şey var ..”
“ Güzel ” dedi kadın “ Nedir o ? .. ” .. Biraz heyecandan , biraz da evli olup olmadığını anlayabilmek amacıyla ellerine baktığımdan – parmaklarında kırmızı taşlı iri bir yüzük ve üzerinde pırlantaya benzer taşlar olan alyans benzeri bir başka yüzük daha vardı - , başım hafifçe eğik , “ Sizi ..” diyebildim ..
“ Sizinle konuşmak istiyorum biraz , izin verirseniz .. ” . Sonra başımı kaldırıp gözlerine baktım usulca , sakindi , yüzünde belli bir ifade yoktu , yorgun bir yüzü , hüzünlü gözleri vardı . belli belirsiz makyajı , yaşamında özel biri yok diye düşünmeme neden olurken , sessizliğini bozup konuştu .. “ Ne konuşacaksınız ? ..”
Öyle ya , ne konuşacaktım ? Oysa epeyce hazırlanmıştım , her şeyi unuttum birden bire .. “ Şey ” diyebildim , “ Önceki gün söyledikleriniz etkiledi beni .. Düşündürdü .. Haklıydınız , benim de beklediğim bir şeyler olmalıydı .. Ben , yalnız yaşayan biriyim , belki bu yüzden bir çeşit travma içindeyim , depresyon da diyebiliriz belki .. Bazen gereğinden fazla umutsuzluğa kapılıyorum .. İşte o zaman sizin dediğiniz gibi , gerçekten beklediğim hiç bir şey olmadığını anlıyorum .. Siz beni uyandırdınız , beklediğim bir şeyler olmalı , evet .. Zayıf bir olasılık olsa bile , beklediğim bir şeyler olmalı ..
Ama ben daha garantili bir yerden başlamayı düşünüyorum , her sabah buraya gelip sizi bekleyeceğim .. Sanıyorum bir yerlerde çalışıyorsunuz , bu da hafta sonları hariç , her sabah buraya geleceksiniz demektir .. Benle ilgilenip ilgilenmemeniz o kadar önemli değil benim için ama beklediğim şey, siz olacaksınız , hiç konuşmasanız da olur , aldırmam .. Hatta sıkılırsanız daha uzak ama sizi , gelip gelmediğinizi görebileceğim bir yerde de bekleyebilirim .. Yanlış anlamayın , sizden beklediğim bir şey yok , sadece sizi beklemeyi seçtim hepsi bu .. ”
“ Bence bir mahzuru yok , bekleniyor olmak da güzeldir .. Ben de bu duyguyu uzun süredir yaşamıyorum ne yazık ki her ne kadar - bir an durakladı - neyse .. Benim için de güzel olacak galiba . ” dedi kadın hafifçe gülümserken . Alıcı gözüyle süzdü beni , ilk defa görüyormuşçasına .. “ Sıradan birine benzemiyorsunuz , öyle düşüneceğinizi sanmıyorum ama gene de söylemek zorundayım , aklınızda yanlış şeyler varsa , yani benle ilgili , yani beni tavlamak gibi .. ”
Sözünü kesip “ Hayır , hayır ..!! ” dedim .. “ Öyle bir şey yok .. söyleyeceklerim bu kadardı .. Sadece bilmenizi istedim .. Rahatsız ettiysem özür dilerim .. Anlaşıldı , sizi uzakça bir yerde bekleyeceğim bundan sonra .. Hatta sizin beni göremeyeceğiniz kadar uzak bir yerde .. Sizin yerinize koyabileceğim başka bir şey bulana kadar , sabahları sizi beklemeye devam edeceğim .. Hepsi bu .. ”
Ulus otobüsü , caddenin başında gözüktüğünde, ikimiz de susuyorduk. Otobüs durup kapıları açıldığında sadece “ Hoşça kalın ” dedi önce , sonra otobüsün kapısına doğru yürürken “ Fazla uzakta beklemenize gerek yok .. ” dedi gülümseyerek .. Ve gitti ..
Salakça bir şeydi yaptığım , evet , ama ben her sabah , o durağa gidip , o kadını beklemeyi iş edindim kendime . Daha çok durağın karşısındaki kaldırıma oturup bekliyordum .. Böylece ne çok uzak ne de çok yakın oluyorduk birbirimize . Zaten hiç konuştuğumuz filan da yoktu . Hatta ilk günlerde fazla göz göze gelmemeye bile çalışıyorduk .. Çok seyrek de olsa ara sıra karşılıklı gülümsüyorduk sadece .
Sonraki günlerin birinde , aklıma daha çok b e k l e m e k istediğim geldi , öyle ya bu kadın işe gittiğine göre , işten dönüyordu da . Kadını karşılamaya karar verdiğim o gün , oldukça erken bir saatte gidip yerime oturdum . Yaklaşık iki saat sonra otobüsten indi ve beni fark etmeden yürüyüp gitti . Ertesi gün de aynı şey oldu , O’ nu akşamları da beklediğimi fark etmiyordu . Sabahlara alışkındı ama akşamları da burada olacağım aklına gelmiyordu demek ki , kendimi bir şekilde gösterse miydim , yoksa böyle sürüp gitmeli miydi ? Görse de değişen bir şey olmayacaktı nasıl olsa , bu nedenle ben her zamanki yerimde oturmaya devam edip durdum .
Kaç gün sonraydı bilmiyorum ama bir gün beni gördü . İnanamamış gibi tekrar tekrar dönüp baktı , gülümsedi ve gitti .. O gün daha mutluymuşum gibi geldi bana . O zaman , daha çok beklemeliydim ama nasıl ? Bekleyişlerimi nasıl çoğaltabilirdim ? Ansızın aklıma geldi , salaklığıma kızdım , bu kadın cumartesileri işe gitmiyor muydu ? Ben neden cumartesileri sabah ve akşam beklemiyordum bu kadını ? Eğer gidiyorsa , kaç günlük az beklemiştim , bunu en kısa zamanda anlamalı ve bir şeyi beklemeden geçen – anlamsız – cumartesilerime son vermeliydim , bir an önce ..
İlk Cumartesi , her zamanki saatte , her zamanki yerimde hazırdım ve her zamanki saatinde geldi kadın ve otobüs . Otobüs hareket ettiğinde , bana doğru bakarak hafifçe gülümsediğini görebildim . O gün daha bir mutlu oldum kendimce .. “ Tüh be !.. ” dedim , kendi kendime , “ Kaç cumartesi bir şey beklemeden geçip gitmiş .. ”
Dönüş saatinde gene yerimdeydim , ama gelmedi . Oldukça uzun bir süre daha bekledim fazladan , ama gelmedi . En az yedi , sekiz otobüs gelip geçti ama o kadın gelmedi . Olabilirdi tabii , hafta sonuydu , bir arkadaşıyla bir yerlere gitmiş olabilirdi . Böyle düşünmek hem rahatlattı hem de huzursuz etti beni , kalkıp eve döndüm .
Ancak bir kaç cumartesi deneyiminden sonra , cumartesileri çalışmadığına inanabildim . Demek ki , hafta sonları belirsiz saatlerde bir yerlere gidip geliyor , ya da evinden dışarı çıkmıyordu . Cumartesileri , bekleme programımdan kaldırmaktan başka yapabilecek bir şeyim yoktu , ben de öyle yaptım .
Evde geçen zamanlarımda da kadını düşünüyordum bolca , şiirlerime rahatça girer çıkar olmuştu giderek , son bir kaç şiir bu kadına yazılmıştı . Düşünmek , sevmek değil miydi , hafif dozlu . Ne yapıyordum ben ? Platonik bir aşk mıydı bu ? Yoksa sadece aptalca bir duygu mu ? Kesif yalnızlığımdan doğan salakça bir özlem mi ? Ne olursa olsun , ne kadar salakça olursa olsun , bu oyunu seviyordum . Ne yapacak başka bir işim ne de düşünebileceğim başka biri vardı hayatımda . Ne de beni düşünen biri . İçinde boşluklardan başka bir şey olmayan hayatıma karışan , rengini tanımlayamadığım her hangi bir şeydi bu kadın . Her şey de olabilirdi , hiç bir şey de .
Bir gün , hayatıma renk katan bu kadına bir ad vermeye karar verdim . Evet , bir adı olmalıydı . Olmalıydı da ne olmalıydı ? Günlerce düşündüm , bildiğim bütün isimleri geçirdim kafamdan , hiç birini yakıştıramadım . Aklıma gelen isimlerin çoğunun sahiplerini tanıyordum ve bu nedenle o isimleri kullanmak istemiyordum ya da içime sinmiyordu aklıma gelen isimler . Geriye bir tek şey kalıyordu : bu kadına bir isim uydurmak ..
Günlerce düşündüm , acelem yoktu . Duvarımda asılı deniz haritasında Yunan adalarının isimlerini gözden geçirdim önce , “ Sofrana ” ve “ Tira ” vardı isim olabilecek , onları bir yere not ettim Sonra eski bir gazete takıldı bir gün gözüme , karıştırırken
“ İstanbul koşu bülteni ” ne bakmaya başladım , bir sürü koşu ve at isimleri vardı : Eylül , Giryan , Nesmiyana , Gizcem , Nesrinim, Türküm , Berfegül , Sülün , Zümrüt , vesaire . Türküm ve Berfegül , değişik ve güzel isimlerdi . Sonra bir dost toplantısında söylenen iki isim daha geldi aklıma ; ata binen , yiğit güzel kız anlamına gelen : Evun ( tatarca kökenliydi galiba ) ve öksüz , yetim kız anlamına gelen : Meyvan .. Bir de , olgunlaşan , olgunlaşmış şarabın kokusuna verilen bir isim söylenmişti .. Hay Allah , neydi o ?! Fethiye yöresinde , şarapçılığıyla ün salmış Kadyanda taraflarında kullanılan ( Bir ören yeriymiş aynı zaman da , Kadyanda ) bir isim . Evet , evet hatırladım : Buke ..
Bu isimler içinden bir çoğunu eledim , geriye kalanlar ; Eylül , Türküm , Berfegül – Berfe ‘nin anlamı neydi acaba ? Gül kısmını atmalıydım . Berfe , aradığım isim olabilirdi . - , Evun ve Buke oldu . Eylül , sevdiğim bir isimdi aslında ve Eylül isimli biriyle tanışmamıştım bu güne kadar , olabilirdi .. Türküm de değişik ve güzeldi . Berfe ‘ yi de ilk defa duyuyordum , kulağa hoş geliyordu . Evun ?!! ı ıh , üstünü karaladım fazla düşünmeden .. Buke de değişik ve duyulmamış bir isimdi , u ‘ yu biraz uzatarak söyleyince fena olmuyordu ..
Anlamını bilemediğim için Berfe ‘ yi de eledim , ama bu isim hoşuma gitmişti , en kısa sürede anlamını araştıracaktım . Geriye ; Eylül , Türküm ve Buke kalmıştı . Üç küçük kağıda bu üç ismi yazıp , avucumda iyice salladım ve gözümü kapayıp birini çektim kadınımın – kadınımın mı ? – adını belirleyecek olan kağıdı açtım : Buke .. Adı belliydi artık , bekleyişlerimin adı belliydi , adını bildiğim birini bekleyecektim artık .. Bir başka sevindirici nokta da , at isimlerinden birinin çıkmamış olmasıydı .
Sanıyorum ikinci ayın sonlarıydı , sonbahar yerini daha soğuk günlere bırakmaya başlamıştı . Yağmurlar da . Bana ilk pardösü alındığında yanılmıyorsam ilkokul ikinci sınıftaydım ve ben , ilk pardösümü ilk gün bir yerlerde unutup kaybetmiştim . O gün bu gündür , hayatta iki şeyim olmadı : pardösüm ve pijamam . Soğuğa olan bağışıklığımın temeli , pardösümü kaybettiğim o günlerde başlamış olmalı . Yağmur çıldırmış gibi yağarken ben bunları aklımdan geçiriyordum ki otobüs geldi .
Genellikle olduğu gibi , bu durakta inen yalnızca Buke oldu . Şemsiyesini açmaya çalışırken , göz ucuyla bana , sırılsıklam halime bakıyordu , hafiften başını sallıyarak . İçinden kesinlikle “ Sen delinin birisin ” diyordu , emindim . Caddenin öbür tarafına geçmek için hızlı adımlarla yürümeye başladı , orta refüjden ilk adımını atmıştı ki birden tökezlendi , düşmemeye çalışarak bir kaç adım daha atabildi ama toparlanamadı , düştü . Daha O sendelerken , ben yerimden fırlamıştım ama yetişmem söz konusu bile değildi , olan olmuştu , koşarak yanına gitmeye çalışıyordum , başıma gelecekleri bilmeden . Islak zeminde kayıp ben de Buke’nin yanına uzanmış buldum kendimi .
*****
“ İçeri gelin . ” dedi , Buke . “ bakın , siz iyiyseniz , girmeyeyim ben . Ben de eve gidip üstüme kuru bir şeyler giysem iyi olacak galiba . ” dedim . “ Girin, lütfen . ” dedi , sıcak bir sesle . Girdim , eliyle işaret ettiği koltuğa oturmadım , “ Üstüm , başım çamur içinde .. ” dedim , ellerimle üstümü göstererek . “ Şu sandalyeye otursam daha akıllıca olacak .. ” Masanın yanındaki sandalyelerin birini çekip oturdum .
“ Elinizi yüzünüzü yıkamak isterseniz banyo bu tarafta .” dedi bir kapıyı işaret ederek . Reddedecek halim yoktu , teşekkür ederek kalktım , Aynadaki halime güldüm bir süre , elimi yüzümü yıkadım . İçerden sesi geliyordu , biriyle konuşur gibi . Sol elim ve dirseğim berelenmiş ve kanıyordu , havluyu kana bulamamak için , tuvalet kağıdından kopardığım parçaları kanayan kısımlara bastırdım , yalan yanlış kurulanıp çıktım .
İçeri döndüğümde , masanın üstünde , bir ilk yardım çantası duruyordu . “ Çay suyu koydum , birazdan hazır olur .” dedi Buke içeri girerken , “ Şimdi tedavi zamanı .. ” diye sürdürdü konuşmasını , bir sandalye çekip karşıma oturdu . İki dizide çizikler içindeydi ve inceden kanıyordu , yaralarına baktığımı görünce “ Bunlar önemli değil , bileğim kötü burkuldu , şişecek gibi .. ” dedi , yüzünü ekşiterek , sonra güldü , “ Çok komiğiz , di ’ mi ? ”
İlk yardım çantasından çıkardığı malzemelerle dizlerine pansuman yaptı , şişmeye başlayan bileğine soğuk kompres uyguladı . Eğilip kalktıkça gömleğine kayıyordu gözlerim , göğüslerine . Kendime kızıp , bakmamaya çalıştım .. Doğrulup bana baktı ,
“ Sıra sizde .. ” dedi “ Uzatın elinizi .. ”
Bir şey yapmaya gerek olmadığını , kanamanın durduğunu söyledim dinlemedi . Elimdeki ve dirseğimdeki çizikleri temizlerken , dokunuyorduk birbirimize ister istemez ve bu dokunuşlar hoşuma gidiyordu . Kanamalar kesilmesin de dokunuşları sürsün istiyordum , dirseğimi bantlayıp tedavi faslını bitirirken “ Benim adım Saliha .. Ya sizin ki ? ! ” dedi .
“ Buke . ” deyivermişim , “ Saliha değil , Buke sizin adınız .. ” . Şaşkın şaşkın yüzüme bakıp “ Ne demek bu ? . ” diye sordu .“ İsterseniz çaylarımızı içerken anlatayım , biraz uzunca .. ” dedim gülerek , “ Bu arada benim adım Onur , Suphi Onur , Onur ’ u kullanıyorum genellikle .. ” . Hiç bir şey demeden kalkıp içeri yürüdü , bana uzunca gelen bir süre sonra , üstüne rahat ev kıyafetleri giymiş olarak ve üzerinde iki fincan çay olan küçük bir servis tepsisiyle döndü , çayları masanın üzerine bıraktı . Tekrar gitti , geldiğinde ev işi olduğu belli olan bir kek tabağıyla geri geldi .
“ Çayınızı soğutmayın , sıcak sıcak için , iyi gelir , kötü ıslanmışsınız , şunlardan da alın .. ve anlatın bakalım neden Buke ? ” .
Aslında o zamana kadar çok az konuşmuştuk ama içimizi ısıtan bir şeyler vardı sanki , rahatlamıştık , ilk anların tedirginliği kalmamıştı pek . Adının hikayesini anlattım , gözlerini gözlerinden ayırmadan sakin ve ilgiyle dinledi .. “ İlginç . ” dedi . “ Ama sevdim .. Buke !! .. Çok değişik , kullanamasam bile bu adı unutmayacağım .. Şimdi gelin benimle .. ”
Kalktı , önümden yürüyüp bir odanın kapısını açtı yavaşça , yatak odasıydı ; düzgün , tertemiz , zevkle döşendiği ilk bakışta belli olan . Yatağın yanında bir bilgisayar masası , onun önünde üzerinde araba koltuğu gibi emniyet kayışları olan değişik , özel olduğu belli olan bir tür koltuk ve onun hemen arkasında katlanabilir cinsten bir özürlü arabası duruyordu ve yatakta kımıldamadan yatan bir adam . Yakışıklıydı . Yatalak hastalarda görünen alışılmış perişanlıktan uzak , tıraşlı ve tertemizdi .
Buke , eliyle yatan adamı işaret ederek “ Eşim , Serdar . ” dedi . “ Bu da Onur bey .. Aşığım .. ” Sonra gülmeye başladı , adam da gülüyordu , yani Serdar .. O bedene yakışmayan yumuşak ve sıcak bir sesle “ Merhaba .. ” dedi . Ben kulaklarıma kadar kızarmıştım , şaşkın bir kekeme oluverdim birden , elim , ayağım , dilim , kısacası tüm organlarım bir anda birbirine girdi . Özellikle odaya girerken kapı aralığından gördüğüm kadarıyla , daha içerisini ve içerde olanları tam göremeden , buranın bir yatak odası olduğunu sezen , durumu yanlış değerlendiren ve kendince hareketlenen organım . Utancından, haftalarca , aylarca , yıllarca derin dondurucuda bırakılmış gibi küçülmüş , utanmış , saklanacak yer arıyordu kendine , suçu beynime yüklemeye çalışarak . Haklıydı da .
“ Buke hanım , yapmayın .. Özür dilerim , saçmaladım iyice , Saliha hanım , yapmayın bunu bana .. Öyle bir şey yok , Serdar bey , inanın yok öyle bir şey . Bakın aslında .. ” . Ben iyice salaklaşıp , iki lafı bir araya getirmeye çalışırken , onlar güleç yüzleriyle beni seyrediyorlardı ve epeyce eğlendikleri belliydi , alaycı bir tavırları da yoktu üstelik .
Serdar “ Rahat olun , lütfen. ” dedi . “ Bütün hikayeyi biliyorum . Siz, bizim hayatımıza renk kattınız . Size kızgın değilim , en ufak bir saygısızlık yapmadığınızı da biliyorum . Saliha , bana her şeyi anlatıyordu günü gününe, siz yeni bir hikayeydiniz yaşamımızda , bizim hikayelerimiz oldukça yıpranmış şeyler . Biz yıllardır bu gördüğünüz durumdayız , daha doğrusu ben . Tek bir odada geçen ömürlerde fazla değişiklik olmuyor genellikle . Sıkıcı ve monoton bir hayat işte , onun için biz size dört elle sarıldık aylardır , haberiniz olmuyordu tabii ama her akşam konuştuğumuz konuların içinde siz de vardınız . Bir oyun haline gelmiştiniz bizim için , elinizden düşmeyen sigaranızdan tutun da sizi her gün o durağa taşıyan nedenleri , sizin kim , nasıl biri , neler yaşamış biri olduğunuz üzerine kurulmuş bir tahmin oyunu . Saliha’nın , size söylediği bir cümleyle başlayan bir oyun . Kısaca böyle . Sonra devam ederiz isterseniz , sizi tanıdığıma sevindiğimi söyleyebilirim rahatlıkla ..” Buke’ ye dönüp “ Onur bey içinde bir tabak koyar mısın sofraya , aşkım ? . ” dedi . “ bana öyle geliyor ki daha konuşacak bir sürü şeyimiz var .. ”
Bir şeyleri beklemekle başlayan bu olay , nerelerden nerelere gelivermişti ansızın . Neler umarken , neler olmuştu .. Bir şey daha öğretmişti , Buke :
Biraz biliyor olsam da beklenmeyen şeyler de vardı hayatın içinde ve bu beklenmeyen şeylerin beklenebileceği bir durak da yoktu ..