Arama

Sizin Yazılarınız - Sayfa 12

Güncelleme: 14 Eylül 2014 Gösterim: 56.557 Cevap: 157
Peneusun_kizi - avatarı
Peneusun_kizi
Ziyaretçi
1 Eylül 2008       Mesaj #111
Peneusun_kizi - avatarı
Ziyaretçi
skulonalolabyhealyoursetc3

Sponsorlu Bağlantılar
GİZ


Kitap okumayı çok severdi kız. Öyle ki yeni evine taşındığında paketlediği 15 koli ev eşyasının 8 kolisini sadece kitapları oluşturmuştu. Her yeni kitabı satın aldığında yeni bir gizemi keşfeder gibi heyecanlanır, onları çok nadide, kıymetli bir sanat eseri gibi özenle taşırdı. Kaç kere yeni basım bir kitabı koklarken satıcıların garip bakışlarına maruz kalmıştı. O koku en pahalı parfümlerin kokularından bile daha güzeldi onun için. Çok sıkıldığında kendini Sahaflar çarşısına atar saatin nasıl geçtiğini anlamazdı.



Yine sahafları gezdiği bir gün Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘’Acılar Denizi’’ isimli kitabının 2.baskısını buldu. Aynı kitabın 10. baskısı onda mevcuttu ama 2. basım olması sebebiyle almaktan kendini alıkoyamadı. Bir iki gün sonra kitaba göz gezdirirken 60. sayfaya kurşun kalemle yazılmış bir yazı buldu.
‘‘acıların katran karası şiarısın…’’



Bu cümle ilgisini çekmişti merakla kitabın diğer sayfalarında da böyle notlar olup olmadığına baktı ve yanılmamıştı. Farklı sayfalarda ilkine benzer 4 tane daha mısra buldu. Daha dikkatlice bakınca gördü ki kitabın çeşitli yerlerindeki, çeşitli şiirlerin bazı harfleri belli belirsiz yine kurşun kalemle yuvarlak içine alınmıştı. İlk başta çok anlamsız görünen bu harflerin bir anlamı olup olmadığını merak etmeye başladı. Sanki bir şey anlatmak ister gibiydi notları yazan…
Merakına yenik düştü ve her bir şiirin adını, yanlarına alınan notları, sayfa numaralarını, işaretlenen harfleri grupladı.





Her bir şiirde sadece tek harf işaretlenmişti. İşaretlenen harfleri sırasıyla yan yana yazdı;



k-u-t-l-o-k-ı-l-a-r-a-m-u-n-ı-t-l-a-ç-ü-n-o-l-a-s-ı-s-a-m-e-n-i-s-m-f-a-m-i-s-k-a-t



Harfler işaretlenmeye 59. sayfadan başlanmış ve 440. sayfada sona ermişti. Yan yana yazdığı harflerden başlangıçta hiçbir anlam çıkaramadı, birkaç kelime oluşturmaya çalıştı ama her seferinde bazı harfler dışarıda kalıyordu. Yorulmuştu. Alınan notlara bakmaya karar verdi.



Sayfa 60- acıların katran karası şiarısın…
Sayfa 210-sen akşam… Sabahı olmayan gece
Sayfa 220-güneşi doğmayan dünyasın.
Sayfa 240-sen kederlerin, özlemlerin



Bir şiire benziyordu ama bu şekliyle bakınca anlamlı bir bütün oluşturmuyordu. Birçok kere mısraların sıralarını değiştirerek baktı ve birkaç denemeden sonra bütüne ulaştı.



Sen kederlerin, özlemlerin
Acıların katran karası şiarısın…
Sen akşam… Sabahı olmayan gece
Güneşi doğmayan dünyasın.



Bu gizemi çözmek işi ona çok eğlenceli gelmişti, bir yandan şiiri okuyor bir yandan gözden kaçırdığı bir şey olup olmadığına bakıyor, bir yandan da elinde olmadan gülümsüyordu…


Mısralar… Mısralar tamamdı da neden sırasıyla yazılmamışlardı ki? Mısraların yazılı olduğu sayfalara geri döndü, sayfalardaki kitaba ait şiirleri okudu lakin hiçbir şey bulamadı… Sadece sayfa numaraları ve mısralar… Evet! Sayfa numaraları!
Numaraları düzenlenmiş mısralara göre sıraladı:



240–60–210–220



Belki de bir telefon numarasıdır, diye düşündü. Belki de gizemli kişinin şifrelediği ona göre önemli bir tarih... Öylece sayılara bakarken birden sıfırların önemsiz olduğunu düşündü ve buna göre bir kez daha yazdı;



24–6–21–22


Düşünmeye başladı;
Bu bir tarihe benzemiyordu… Telefon numarası? İyi ama hangi şehrin? Çok saçma! Belki de bir kelimeyi simgeliyorlardır. Mesela gizemli kişinin adıdır…
Gülümsedi ve her bir sayıya alfabedeki sıraya göre anlam verdi.


24-t
6-e
21-r
22-s



T-e-r-s, ters. Hiçte beklediği gibi heyecanlandırmamıştı bu kelime onu, ters de ne demekti şimdi? Eline kitabı aldı, ters çevirerek sayfalarına baktı, içinde ters kelimesi geçen şiir olup olmadığına baktı… Ne yazık ki hiçbir sonuç elde edemedi. Saat neredeyse sabah üç olmuştu, zamanın nasıl bu kadar çabuk geçtiğine kendisi de şaşırdı, yarın bir sınavı vardı ve erken kalkmalıydı. Yatağına uzandı ama bir türlü uyuyamadı, kendini düşünmekten alıkoyamıyordu.




Saatin alarmıyla uyandı, gecenin yorgunluğu gözlerinde mor halkalar bırakmıştı, hızlıca hazırlandı ve okula doğru yola koyuldu. Saatler hiçbir zaman bu günkü kadar yavaş ilerlememişti, bir an evvel eve gitmek ve gizemi çözmek için sabırsızlanıyordu. Nihayet son dersten de çıktı otobüse binmek üzere durağa hızlı adımlarla neredeyse koşarak gitti. Pencere kenarına doğru boş bir koltuğa oturdu, dalgın dalgın etrafı seyrederken ayaktaki yolculardan birinin sesiyle irkilerek kendine geldi. ‘’hanımefendi burnunuz kanıyor’’ Hemen çantasından bir kâğıt mendil çıkartarak burnunu sildi bir süre sonra kanama durmuştu. Yüzüne bakmak için, tekrar çantasını açtı ve aynasını çıkardı, her hangi bir aksilik yoktu. Tam o sırada aynadaki yansımasına bakarken, gözü aynadan yansıyan başka bir şeye takıldı. Bu bir reklâm afişiydi. Afişte ‘’var olmanın dayanılmaz hafifliği ‘’yazıyordu. ‘’İşte bu!’’ Diye bağırdı. Afişteki bu slogan ters olarak yazılmıştı ve aynadan rahatça okunabiliyordu. Yani ters, ters! Diyerek gülümsedi.



Eve girdiğinde koşarak odasına gitti, dün not aldığı harf dizisine heyecanla baktı;



k-u-t-l-o-k-ı-l-a-r-a-m-u-n-ı-t-l-a-ç-ü-n-o-l-a-s-ı-s-a-m-e-n-i-s-m-f-a-m-i-s-k-a-t


Diziyi tersten yazdı;
taksimafmsinemasısalonüçaltınumaralıkoltuk.
Taksim Afm Sineması Salon Üç Altı Numaralı Koltuk.



Herhalde bu bir şaka olmalıydı, hangi normal insan bu tür şeylerle uğraşırdı ki? Hem şaşırıyor, hem aptalca buluyor hem de bu gizemli şahsı gitgide daha da merak ediyordu.'' Madem başladım sonuna kadar gitmeliyim o halde’’ dedi içinden.



Ertesi gün hiç vakit kaybetmeden sözü edilen adrese gitti ve 3. salonda gösterilen filme bir bilet aldı. Altı numaralı koltuk en ön sıradaydı, hiçbir zaman, hiç kimse sinemayı en ön koltuklardan izlemek istemezdi. Gişedeki bayana ısrarla o koltuğu istediğini söyledi, bayanın surat ifadesi görülmeye değerdi ama gizemi çözmek adına 6 numaralı koltuğa bilet almaya da değerdi. Zamanı gelince salona girdi henüz insanlar yeni yeni içeriye giriyorlardı. En ön sıraya 6 numaralı koltuğa yürüdü, içeri karanlıktı pek bir şey göremiyordu şöyle bir eliyle yokladı bir şey bulamadı, içerisi de gittikçe doluyordu, film arasında tekrar bakmaya karar verdi. Hayatı boyunca seyrettiği en uzun ve en yakın filmdi bu. Ara verildiğinde ışıklarda yanınca yavaşça yerinden kalktı ve sanki bir şey düşürmüş gibi yere eğildi, koltuklar açılı p kapanan koltuklardı ve görünürde de bir şey yoktu, son bir defa elini koltuğun dayanma kısmının alt tarafına doğru götürdü, sevinçten ölebilirdi!




1 santime 3 santim ebadında kıvrılarak özenle koltuğa yapıştırılmış bir kâğıt parçası vardı elinde. Koşarak dışarı çıktı, bir kahve aldı ve bir masaya oturdu. Özenle katlanmış kâğıdı, yavaşça açtı.



Bazen hayat bir gizdir
Bazen de giz, bir yaşam
Ve sen gizemli insan
Haydi, oyuna devam! (:
ucanbalonlar@hotmail.com
Orada senin için bir mail var (;
Ama okumak için şifreyi yazman gerek (:
Bu sefer o kadar zor değil, aslında daha evvel çözdüğün bir şey (;



‘’Yok, yok bu bir şaka filan olmalı, aman bırakıyorum buraya kadar of! Ben uğraşıyorum ve birileri şu an saklanmış beni gözetliyorlar ve gülüyorlar’’ diye düşündü. Etrafına bakındı, garip davranan birilerini göremedi, kendinden başka!



Eve geri döndü, bilgisayarının başına oturdu adresi msn listesine ekledi. Şu tuhaf kişiyle konuşup haddini bildirecekti! Bekledi, bekledi, bekledi… Hiç kimse adresi açmıyordu ve tam bir hafta olmuştu. Yine merakına yenik düşerek şifreyi bulmaya karar verdi. Kitapla ilgili bir sürü kelime denedi, gizemli kişinin şiirindeki mısraları, kâğıttaki dörtlükte geçen harflerin sayısal değerini bile denedi… Hiç biri olmadı. Birden aklına kitaba yazılan şiirin mısraları geldi. Sayfa numaralarını sıralamıştı daha evvel.


24060210220


Heyecanla şifreyi yazdı ve enter tuşuna bastı. İnanamıyordu olmuştu!
Hemen maillere baktı ama gelen mail yoktu, bir tek özel klasör eklenmişti ‘’SEN’’ açtı…



Tekrar merhaba;
Çılgın bir adam olduğumu düşünüyorsundur şimdi eminim(: Pardon aslında bir adam olduğumu düşünmüyordun (ben söyleyene kadar tabi) Her neyse cinsiyetimin ne önemi var zaten şimdi… Bunu neden yaptığımı tam olarak bilmiyorum. Bir gün bir filmde benzer bir şey görmüştüm. (gerçi o bir aşk filmiydi ve sonu çok iyi bitmemişti)
Ben de, benim gibi gizemi seven, şiire ve müziğe âşık, pes etmeyen, zeki, duygulu bir kadını tanımalıyım diye düşündüm o zaman… Şimdi diyeceksin ki duygulu bir kadın, olduğumu nerden biliyorsun? Açıklayayım duygulusun çünkü içinde duygu barındırmayan biri şiiri senin okuduğun gibi okumaz, kadınsın çünkü bu kadar merak kadınlara mahsustur! (: Düşüncemi mazur gör ama büyük ihtimalle haklıyım. Diğer taraftan tahminlerimde haksız da olsam bilmecemi çözmek için bu kadar vakit harcayan birini tanımaktan onur duyarım.
Görüşmek dileğiyle…
Not: Fotoğraf olarak ekteki bu resmi ekle de seni tanıyabileyim. Sevgiler…
Cenk_Lenger@h......





Fotoğrafı bilgisayarına indirdi, açtı. Fotoğrafta elinde renkli balonlarla, iskelede oturan hüzünlü bir kız vardı.
‘’Küstah şey’’ diye düşündü ama bir yandan da bütün bu gizemlilikten hoşlanmıyor değildi. Adresi listesine ekledi ve beklemeye başladı… Birkaç saat sonra gizemli kişi gelmişti. Heyecandan ne yapacağını şaşırdı, birkaç kez penceresini açtı, yazmaya yeltendi sonra vazgeçti kapadı. Tekrar açtı ve tam yazacakken Cenk yazdı;


—hoş geldin(:
—hoş buldum (:
—Bunu gerçekten beklemiyordum… Yani birinin bir gün bana ulaşabilmesini, çok şaşkınım…
—İlginç, çünkü sonuçta bunu yaparken birilerinin ulaşma ihtimalini düşünerek yapmış olmalısınız.
—evet, elbette ama neredeyse bir sene oldu, yani belki sinemadaki kâğıt kaybolmuştur filan diye düşünüyordum, cidden çok şaşkınım…
—sonuçta buradayım…
— evet, bu bir mucize olmalı. Tanışalım mı artık?
—Tamam, yani bu kadar şeyden sonra evet tanışalım, ama hayal kırıklığına uğrayabilirsiniz
—neden?
—tahminlerinizde % 50 yanıldığınız için (:
—hım nasıl yani? Şiir sevmiyor musun?
—Aslına bakarsanız diğer % 50. kısımda yanıldınız (:
—yani bayan değilsin?
—evet değilim, hala tanımak istiyor musunuz beni?
—evet, tabi ki, cinsiyetin önemi yok, seni tanımaktan onur duyacağımı yazmıştım değil mi her ne şartta olursa olsun…





Sohbetleri böyle başlamıştı. Cenk 32 yaşında İtalya’ da yaşayan bir mimardı. Edebiyatla arası çok iyiydi şiirler ve kısa denemeler yazıyordu kendince. Yılın büyük bölümünü İtalya da geçiyordu, sadece 2 ay için ailesinin yanına geliyordu. Ailesi kışları İstanbul’da yazları da Ayvalık’taydı. Eda kendini ona bir erkek gibi tanıtmıştı, kısa süre içinde çok iyi dost oldular. Bir kaç kez Cenk Eda’yı kamera vasıtası ile görmek istedi ama Eda ‘’bu da benim gizemim olsun Cenk yazın buluşup yüz yüze gelene kadar, birbirimizi görmek yok ‘’ diyerek Cenk’i gizemi sürdürmeye ikna etti. Böylelikle aradan 5 ay daha geçti. Eda Cenk’in Türkiye’ye gelişini sabırsızlıkla bekliyordu. Buluşma gününü kararlaştırmak için konuşmaya başladılar;




_25 Temmuzda Ayvalık’tayız biz ailemle
—tamam, ben de 24 Temmuzda yola çıkarım, daha evvel birkaç gitmiştim Ayvalık’a, kaldığım yeri söylerim ya da ne bileyim ikimizde orada olunca bir şekilde buluşuruz.
-ya tam gün belirleyelim bence
— p eki, 26 Temmuz olsun o zaman, çarşıdaki iskelede saat: 02.00 da tamam mı?
—saat 2 de mi? Yani öğlen demek istiyorsun değil mi?
—hayır, yahu sabah 2 de karanlıkken (: kimse olmaz o saatte orada, ondan dedim uzun uzun konuşuruz. Hani çay bahçesi gibi bi yer var ya iskele diyorlar işte orasıyı diyorum.
—Tamam, anladım ben p eki öyle olsun uygun benim için. Peki seni nasıl tanıyacağım?
—o saatte kimse olmaz ki senden ve benden başka. Haliyle birbirimizi tanırız (:
—Olmaz da yine de ya olursa? Bir telefon numarası ver bari söz o güne kadar aramayacağım: P
—Hayır, olmaz vermeyeceğim, ama sana garanti veriyorum orada 100 kişi de olsa beni tanıyacaksın(;
—nasıl yani?
—sen sadece gel yeter(:





Bu buluşmadan 10 gün önce yaptıkları son konuşmalarıydı. Kararlaştırılan yer ve saatte olmak üzere ikisi de hazırlıklarını tamamladılar. Cenk saat 2 de iskeleye doğru yürüdü, iskele de iki kişi vardı; birasını yudumlayan genç bir adam ve elinde tıpkı resimdeki gibi bir demet balon taşıyan hoş bir kadın. Gülümseyerek Eda’ya yaklaştı;



—haklıymışsın, seni tanımamam imkânsızmış!
—ama bir erkek bekliyordun sen?
—hiçbir zaman senin bir erkek olduğuna inanmamıştım.





Birbirlerinin gözlerinin içine bakıp gülümsediler, sarıldılar… Onlar birçok giz’i çözerek buraya kadar gelmişlerdi. Şimdi ise tatlı bir sarhoşlukla, aşkın giz’inde kaybolmaktaydılar…

D.X

Not:Bu hikaye, bir forum yarışmasında yukarıdaki verilen fotoğraf üzerine tarafımdan yazılmıştır....Tüm şiir ve hikayelerim noter onaylı olup, her hakkı saklıdır.
king nothing - avatarı
king nothing
Ziyaretçi
17 Eylül 2008       Mesaj #112
king nothing - avatarı
Ziyaretçi
bittim ben senı kaybettıgım tukendıgım o gecede
omrumu versem zamanı gerı alabılsem
Sponsorlu Bağlantılar
senı bır kez olsun gore bılsem
olmek bıle ıslemezdi belkı yuregım sende hayat bulurken
yoklugunda her gun olmek bana zor gelen aslında buydu

sımdı bak yıldızlara bırtyanesı zaten kaydı gıttı elerımden
sondu guneslerım dogdu karanlıklarım
ve suskun ruhum ısyan ederken
gozlerım yasların duygularına kapıldı
ben hıc aglamadım kı ama bak gozlerım sellere dondu neden
fadedliver - avatarı
fadedliver
Ziyaretçi
24 Ekim 2008       Mesaj #113
fadedliver - avatarı
Ziyaretçi
Yine güneşin üzerine zifiri karanlıkların örtüldüğü gecelerden sesleniyorum sana...Yıldızların geceye, sevdanın yüreğime vurduğu saatlerdeyim yine..Üç duvar ve duvarlara sinmiş yalnızlık..İçimde sensizlik yalpalıyor sessizliği...Ürperiyorum sokağımı işgal eden ayazlardan.Acılarının bağdaş kurup oturmuş yalnızlıklarda dayanma sebebin olan gamzelerimden seni mahrum etmekten korkuyorum...Sana sığınıyorum..Göz çukurlarının altındaki ince cizgilere sığınıyorum...

Yüreğimi sana bırakıyorum...Gece değil gözlerinde yaşanan...Sanki sıcak bir deniz gibi gözlerindeki nem....Bırak ne olur yüreğinden nefes alayım kurak topraklarıma...Bir dem cekeyim hücrelerinin ateşe vurulduğu saatlerde..Ve karanlıklar üzerime cullanmadan gözlerindeki güneşi sereyim karanlıklarıma.Yağmurların fırtınalara sarılmadan ben yüreğindeki Cennete gireyim..Hadi ellerini uzat...Yıldızlarin icinde yeniden doğalim ....Ummanların derinlikleri korkutmasin seni...Yıldızlara kapat o gülen gözlerini.

Bu sabah perdeleri açmayacağım gül yüreklim..Yüreğimde" güneşim" olmuşken yüreğin, karanlıklara gülümsüyorum bir cocuk misali...Gamzelerimde acan gülüşlerin varken baharlara küskünlügümü ilan ediyorum....Bırak acıların ecel tarlam olsun...Gözyaşların ise son nefesim..Kücücük ellerimle gecelerin koynunda ıslattığın gözbebeklerini silemesem de bırak yüregindeki tüm umutları bir nefes diye içime cekeyim...Aslında bir özür borcluyum sana....Gözyaşlarından düşen her damlayı yüreğimle öpemediğim icin...

Yüreğine düşen sızıları ve sancıları söküyorum ellerimle...Gözlerini ıslatan yağmurlarla kavgalardayım..Aldırma gömleğimin kan revan icinde olduğuna...Bırak aksın canımdaki nefesim yollarına...Aksın ki gönül bahcendeki kuru toprakları kanımla ıslansın...Sen uyurken geceleri, ben sana gelmekteyim...Ben nefesini geceye bıraktığın dudaklarindan bir dem sıcaklık alıyorum..Ne olur kızma , seni öpmek icin değil ; kuruyan dudaklarına Cennetin mis kokan nehirlerini bırakmak icin...

Ve bir gün karanlıklarda kalırsam, gözlerindeki güneşi giydirecegim gözlerime...Bir gün ayazlarin icinde uykusuzluğa isyan edersem, yüreğindeki Cennetin en güzel bahcelerine uzanıp huzuru doldurucağım gecelerime...Sen " hasretini ve umudunu " ektiğin ciceğe ben her gün yüreğimin denizlerinden sevdamı bosaltacağım...Ektigin cicege dokunduğun her an ben uzaklardan senin icin bir beyaz güvercin kanatlandıracağım..Kanatlarında yüreğim, gözlerinde ise gülen gamzelerimin olduğu..

4 ay oldu sensiz nefes alalı.senin nefesin benim oldu..Bir bedende sen ve ben…Ben iki kişilik yaşıyorum.Ağır geliyor ama dayanıyorum yoksa seni sensiz yaşayamam…Koyun sayardık uyumadan önce…Nedense seninkiler bana kaçardılar ve sende hemen telefona sarılırdın…Ösledim…Aklıma geldiğinde tek diyebildiğim ÖSLEDİM…Neden mi tek kelime özledim;çünkü o kelimenin ardından göz yaşlarım anlatıyor ben susuyorum….Ağır geliyor yokluğun….

Hadi, uyu ne olur birazdan sabah olacak...Gözlerini kapat..Sanma ki ben seninle uyuyacağım..Sen uyudugun zaman kirpiklerine gökkusagın en güzel renklerini dikmekle uğraşmalıyım..Ve ki sen güneşe gözlerini açtığında ben karanlıklarda sana ve yüreğindeki günahlarına yanıyor olacağım..Ve sen baharlara gülümserken, acılarla yaralanmış bedenine yüreğimin sevda elbiselerini giydirecegim....Korkma, sancılarından...Gözlerini kapat sen...Gözlerini güneşe açtığında ben olmayacağım yanında..Ama ben senin ruhunun en derinlerinde sana yaşıyor olacağım....

" Sen ki gül yüreklim;
Karanlıklarıma gülümseyen güneşim,
Acılarımda sığındığım nefesim,
Gülümsediğimde gamzelerimsin...
Hadi gözlerini kapat yıldızlara.
Ve gözlerindeki Cennetin icinde nefes alıyor olacağım..."
ÖmÜrCeK - avatarı
ÖmÜrCeK
Ziyaretçi
25 Kasım 2008       Mesaj #114
ÖmÜrCeK - avatarı
Ziyaretçi
[уєηιℓ∂ιм] ѕαηα..
Düş'tün gönül gözümde..
Neden ah yâr?
Ne oldu bize?
Yenildim sana..
Düşümüzde yoktu bu..
Yenilen 'hayat' olacaktı kahraman 'biz'..
Bulamıyorum seni; yittin, bittin..

'Başkalarının' şiirlerinde kavuşuyorum sana.
'Özlemim' oldun kaldın. Vuslat yok önümüzde..
Korkuyorum, yanıyorum, ağlıyorum..
Kötüler içinde iyi kalma savaşımı kaybetmek üzereyim. Mecalim kalmadı..

Nasıl dayanıyorsun bensiz?
Rahat uyuyabiliyor musun?
Yoksa sen de ben gibi uykuya hasret misin?
Geceler yoldaşım olmaktan çıktı artık canımı yakıyor..
Gecem ''ιнαηєт'' etti bana. Çaldı kelimelerimi 'lâl' oldum..
Sesim yetişmedi sana'ѕυѕ' kaldım..
Yalnızlık yeni dilim oldu. Zaman geldi yalnızlığım da bıraktı beni. Ben bana kaldım..
ѕυѕтυм!

Acizdin sen..|hiç olmadığın kadar|evet hatalıyım, evet suçluyum dememek için |yaLanca| sustun..
Susmalarıma susmalar ekledin..
Bunu kaldıramayacağım gelmedi hiç aklına..
Nefesimsin derdin bana..
Nefesin nefessiz kaldı
Boğuldu boğulacak
Nerdesin yâr?
Yoksun..

Huzursuzum, mutsuzum..
Karanlığıma çare yok..
Söylenmemiş sözlerimi ağlıyorum içimde..
Yâr'imdin yaram oldun..
Gecem çağırıyor beni, yine ''ıнαηєт''vakti..
Dilimde yine o şiir;
''αкℓıм∂αη çıкαя∂ıм αкℓıηı, αкℓıмѕız кαℓ∂ıм..''
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
6 Aralık 2008       Mesaj #115
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Burası sadece bizim yazdıklarımıza hitap ediyor ama: Ben Pek yazmayı beceremem..
Ama yinede bi deneyim bakalım şu an aklımda olan hiç bir şeyy yok !!
Yazması bişiy değilde en çook zorlandığım bir başlık bulması..
Ya Bismillah diyip başlayalım bakalım ne çıkacak.

Kuşlar

Nerden aklıma geldi bilmiyorum ama saat şu an 00:05 bu saatte uçan kuş varmıdır
onu bile bilmiyorumm..
Neyse sorunda değil zaten.
Hangi kuş yerinden göç etmek ister diye bi giriş yapayım..
Aç kaldığı için başka bir yuva kurmak istediği için olabilirmi ?
Misal onlarda tıpkı bizim gibi ama biz onlar kadar özgür değiliz..
peki ya onlar için özgürlük nedir mavi gökyüzünde sadece uçmakmıdır..
Sanmıyorum
Ortak yönlerimiz olan şeyler.. onlar bir yerlere uçup gidiyorlar tıpkı bizdeki gurbete gidenler gibi;
Kimi geri geliyorr.. Kimi oraya ayak uydurup gelmiyor yada gelemiyorr..
Kuşlarda öyle değilmiidir ?
Başka şehirler başka kıtalara uçupp gidiyorlar kimbilirr kaç tanesi daha yoldayken hayatını kaybediyor,
Kimbilir kaç tanesi, yola çıkamıyordur bile;
Oraya varanlar ise; başka başka yuvalar kurup yavruları oluyorr..
Belkide gelmek istedikleri bu yerlere gelemiyorlardır.
Yavrularını bırakamadıkları için:

Bilmiyorum ama içime bir hüzün çöktü bu yazıda ne var bilmiyorum ama üzdü beni
yazıya daha fazla devam edemiycem..
şimdilik bu kadar olsun. AnaLiiZ

Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
14 Aralık 2008       Mesaj #116
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Şeytanlar ve Cinler

Tekelzeyn Kasabasında rütün işler devam etmekteydi, Kasabanın büyük çiftlikler sahibi,
Bay Adreyn üç karısı ve 9 çocuğu emrindeki hizmetkarlarıyla.. Çiftliğinde yaşamaktaydı.
Kasabanın kilise Pederi bay Rasin neredeyse bütün pazar ayinlerinde iyilikden bahsetse,de,
Aslında kendisi iyi biri değildi.

Babası 1 yıl önce ölen 19 yaşındaki bir genç ise; Kasabanın belkide en güzel kızı olan:Birini seviyordu.
Bay Adreyn ise; durumu öğrenir öğrenmez Peder'e
Bunun büyük bir günah olduğu ve cezalandırılması gereken bir suç olduğu konusunda,
kilisede ayin vermesini istedi, Ve öyle olduda.
Artık Genç sevgililer birbirinden ayrıydılarr..
2 hafta sonra ise; Bay Adreyn bütün gücünü ve imkanlarını kullanarak genç bayanı nikahı altına aldı.

Ve artık kasabada korku dolu günlerin belkide ilk çığlığı atılmış oldu:
Çünkü Bay Adreyn yeni Eşine çocuk yapması için baskıda bulunuyor..
Ve adeta her gece Tecavüz ediyordu.
Genç bayanın acı dolu feryatlarını kasabadaki herkez duymazlıkdan geliyor ve hiç bir şey yapmıyorlardı.

Ve bir gece soğuk esen bir deli; rüzgarla, kasabaya korkunç sesler çıkaran..
Şeytanlar ve cinler geldi !!
Her evin açık olan kapısından yada pencere,lerinden içeri girip..
Kasaba sakinlerine korku dolu anlar yaşatmaya başladılar.
Kasabalının elinden ise; hiç bir şey gelmiyordu.
Ve Peder ne kadar etkili dualar etmiş olsada üstesinden gelemiyor kasaba meclisini toplayıp,
karar alma vaktinin geldiğini söylüyordu.

Kasaba meclisinden bir ortak karar çıktı.
"Her gece bütün evlerin kapıları ve pencereleri kapatılıp, Caddede ise; bir İnsan kurban bırakılacaktı.
Bay Adreyn ise; Buna sevinerek aklına gelen ilk kişi; Son eşinin Sevgilisi oldu:
Karar alındı ve Gence haber verildi kasabanın ortasında, elleri bağlı bir şekilde bekletildi.
Hava kararmaya başladı herkez gencin etrafından uzaklaşıp.. Evlerine saklandılar.
"Bir kişi hariç" Bay Adreynin son Eşi:
şeytanlar ve cinler gelmeye başladığında bütün evin camlarını ve kapılarını sonuna kadar açtı !!
Buna öfkelenen Bay Adreyn kırbaçını alıp eşine vurarak onuda sokağa attıktan sonra kapılarını kapattı.

Artık iki Sevgili birlikteydiler..
Ama şeytanlar ve cinler onları alıp çook uzaklara götürdü.
Ve artık kasabaya bir daha geri gelmediler..
Korku dolu anlar son bulmuştu.

Aradan henüz 4 ay geçmiştiki, Kasabaya yabancı biri geldi.
İsmini yada kim olduğunu kimseler bilmiyordu, Gelen yabancı Genç Sevgilileri sordu.
Fakat kimse bir şey söyleyemedi..
Bay Adreyn yabancının yanına gelip ne yapacağını sorduysada cevap alamadı.
Gelen yabancı peki diyip geri geldiği yoldan gitmeye başladı, kasaba dışına vardığında ise;
Gencin Annesi yabancıya Benim Oğlumu ve Sevdiği kızı kasaba meydanında iplerle bağladılar..
Ve şeytanlarla cinler onları alıp götürdü.
Bunun sorumlusu ise; Bay Adreyn,dir !!

Gelen yabancı Gencin Annesine hiç bir şey söylemeden başını öne eğerek gitti.
Ertesi sabah Bay Adreyn 3 Eşi 9 çocuğu 30 üzerinde olan hizmetcileriyle birlikde..
Kendilerini asmışlardı.
Fakat neden böyle bir şeyi ve hepsinin aynı anda nasıl yaptıkları halen çözülemedi.
Gelen yabancıdan şüpeleniliyor.. Fakat elde tek bir delil dahi yok.
Gelen yabancının kim olduğunu bilen olmadığı gibi:

Alıntı Değildir. AnaLiiZ_TiLbuRG Yazısıdır.




Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
15 Aralık 2008       Mesaj #117
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Yerin altındaki Güneş İstanbuL

Cadde'de yürüyorum elimde ise; yarı bitmiş bir sigara, hava soğuk ve sokaklar boşş..
Bir yakınımı görüyorum kısa bi konuşmadan sonra yer sallanıyor, yer yarılıyor ve ben içine düşüyorum.
Fakat toprak üzerimi çooktan kapatıyor. Arkadaşım ise; bana yarım edemiyor.
Nedenini bilmiyorum ama: Hafif bir ışık hüzmesi var etrafımda.
Derken ileride bir tünele benzer bir yer beliriyor..
İçeri giriyorum ama: Burası bir tünel değil sanki yer altı Şehri gibi:
Sert kayalardan yapılmış duvarları ve tavanı var; Ama gidebileceğim yerler ise; çok dar.
Ve eve benzer hiç bir yer yok !!
Aynı sokaklar gibi; aynı incelikde yanımdan bir tren geçiyorr..Siyah bir yılandı belkide.

Sonra çocuklar sarıyor etrafımı minik gözleriyle bana bakıyorlarr..
Aileleriniz nerde diyorum gülüşüp.. Gidiyorlar.
Biraz daha ilerliyorum sonra bahçeyi andıran bir yer çıkıyor önüme.
Ortasında ise; bir kuyu var.
Kuyu,nun hemen yanı başında tahta eski bir masa ve iki tane sandalye.

Oturup İstanbulu düşünüyorumm..
İstanbul o kadar güzel bir Şehir'ki herkez güçlü, herkez ürkek, herkez korkuyor..
Ama neden,se hiçmkimse güzelliği görme yada yaşama düşüncesinde değil..
"Ona herkez sahip olmayı düşünüyor..
İstanbul belki güzel ama: Ya onda yaşayanlarr..
Gündüzünde bile; öldürülen İnsanlar, yitip giden hayatlar.. Sokaklarda pazarlarda satılan Umutlar !!
İstanbulu bu denli acımasız yapan ne ?
İstanbulun suçu yok !! Onu kötü yapan İnsanlarr... Daha çok güçlü olmanın derdindeler..
Ağlayan birini gördüklerinde, hemen koşup gözyaşlarını silenlerde var. Parası için birini öldürenler,de, var:

Minik bir kuş vardı İstanbulda kanatlarıyla uçuşann..Ona demiştim, İstanbul çok güzel ama: Tehlikeli !!
"Tıpkı güzelliği göz kamaştıran zehirli bir çiçek gibi:
Bana bir şey olmaz dedi; Şükür Olmadıda. Ama ya olsaydı buna kader,mi diyecektik !!
Elbette Her şeyi yazan Tek bir Yaratan var: Fakat günahları İnsanlar işlemiyormu ?
Eğer O güzel Kuşa bir zarar gelseydi kendimi nasıl affede'bilirdimki.
Ona tümm tehlikeleri anlatıp gözünü korkutmak istemiyordum.
Ama İnsanlar acımasız, düşüncesiz.. Onun güzelliğine kim bakar, sahip olmak isterler.
Bir çok güzel kuşa sahip oldukları gibi; kanatlarını kırdılar.. Kafeslere koydular..
Sırf hayvansı duyguları daha çok memnun olsun diye; Umutları yok ettiler İnsanların.

İstanbulun altıda üstü gibi; Güzeldi ve eşi benzeri olmayan Şehir !!
Belki diğer şehirlerde,de tehlikeler ve hatta çook daha tehlikelileri vardı.
Ama hiç biri; Bu kadar acımasız İnsanın toplandığı kadar olamazdı.

İstanbul evet çok güzeldi Toprağının altında bile; Güneş vardı.
Ama toprağın üzerindekiler bilse yada duysalardı.
O Güneşi bile; acımadan çalarlardı.



Alıntı; Değildir. AnaLiiZ_TiLbuRG Yazısıdır.

Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
15 Aralık 2008       Mesaj #118
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Aynalarr..

Herkezin gündelik hayatında, karşısına geçtiğimiz irili ufaklı Aynalar vardır.
Peki ya niçin bakarız kendimizi beyendiğimiz içinmi, Yoksa başkalarına güzel görünmek içinmi.
Cevap: Her ikiside.
Ama bazen bir ayna bulamayız peki o zaman kötümü görünürüzz ?
Hayır !! Çünkü çevremizdeki İnsanlar asıl bize nasıl bakıyorlarsa öyle görünürüzz..

Etrafında'kilere kötülük saçan, onları sürekli aşalayan, Kişilere baktığımızda elbette iyi diyemeyiz.
Onlara baktığımızda gördüğümüz kendimiz değildir.
Asıl bizi beyenmeyen Onlardır."

"Her yaratılan güzeldir. Çünkü yaratan Güzeldir."
Kişi; ancak kendi İyi kişiliğini kaybeder ve kötülüğün eseri olursa kendini çirkinleş,tirebilirr..
Ve onlara görede hayat' taki herkez sinir bozucudur.
Çünkü nasıl İyi İnsanLar herkezin iyi olmasını istiyorsa...
Kötü düşüncelere sahip olanlarda, Herkezin kötü olmasını ister.

Örnek: Bir suçlu yine kendi gibi; olan: Bir suçluyla yoluna devam eder ve Arkadaşlarının,da aynı şekilde aynı düşünceye sahip olmasını diler.

Peki ya aynaya baktığında sizce övünürmü ?
Evet !! Ne kadar gaddar ve kötü görünürse İnsanlara korku saçarsa o kadar güçlü olduğuna inanır.
İyi İnsanlar ise; Aynaya baktıklarında yüzlerindeki Kalplerinden gelen Güzelim ışığı görür..
Ve daha İyi olmak için,de çaba sarfeder...
Eğer hiç bir kimseye kötülük yapmadığınız halde eğer siz kötü sözlere maruz kalıyorsanız.
Üzülmeyin !! Çünkü Kötülüğün sadece ismi vardır.
İyiliğin ise; konulmuş tam bir adı yoktur.
Çünkü iyilik yapan kişi; Onu ancak Allahın Hoşnut olması için yapacağını bilir.

İyilik sürekli zikredilmez.. Ama kötülüğü yapan kişi sürekli yaptığı işlediği suçlarla övünür.

Önemli olan: Aynaya baktığımızda Kalbimizden gelen Işığı görüp göremediğimizdir.
Buna yüce dinimiz İslamda Nur deniliyor...
Birde söz vardır Kalbinin Nuru Yüzüne yansımış derlerr..
Benimde Sevip Saygı duyduğum İnsanların Yüzünde gördüğüm gibi;
Sevgi beslediğim İnsanlardan Hiç bir kötülük görmedim.
İnşallah Benide aynı tanımışlardır.

Alıntı; Değildir. AnaLiiZ_TiLbuRG Yazısıdır.

Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
17 Aralık 2008       Mesaj #119
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Kaplardan boşalann... Sözler

Bıktım son söz; söyleyen aptalımsı saçmalık kokan boşşş hepsi olanlardan..
Ne gördüğüm nede bildiğim şeydin, belkide bir garip bakışdı.
Belkide sadece boşver,seneydi.
Zannettim'ki üzerinde uçuşan kelebekler bir gün; olur, canlanırr...
Ama zaten çoooktan ölmüşler'di tıpkı düşlerim gibi;
Ne sanıyordun bir çift akan göz yaşında saklı hazinelermi.
Harun çoooktan gitmiş be gülüm; hazinesinden banane.

Aptaldı belki bilmiyorum zaten ne sen; nede benim gibi; kaç kişi vardı'ki sanki
Gökyüzünde hani yıldız var diyordun, kandırdın beni;
ben ise; halen bakıyorumm..Umutsuzca.

Aptalın biri sokağın karşısında otobüsler yanından geçerkenn..
Kız Arkadaşı,nın elinden bile; tutmuyor.
Sorsan ona: Sevdim der !! Ama Kız Arkadaşı,nın gözleri öyle söylemiyorr...
Adaletten bahsediyorr birisii...
Sorsan Adaletin temsilcisi ama; yargısızca İnfaz ediyorr suçluyor..
Gariban kimi gördüyse.
Dinliyor evet yalan söyleyemem ama: Kendini anlatırken neden karşısındaki,de İnsan olduğunu söylemesi gerekiyor'ki.
Her iki tarafda kendilerince konuştularr anlattılarr..
Ama biri hariç O sadece sütten çıkmış ak kaşık rolünü benimsemiş.

Sigaramda azaldı bunlar berbat tiksinti verici hayatın belkide en kötülerii..
Sorsan ama; ceplerinde para var.
"Fakat insanlık hangi dükkanda satılıyorki zaten.
Saçlar satılır, boyalar satılırr, parfümler satılır..
Hatta bir tanesi oda; parfümü dökmüş üstüne kovadan boşalırcasına..
İki kız gördü diye; Entel oluyor aklı sıra: Entellik nedir Entellektüel nedir bilmez Kazma:
Eşim der yanındaki bayanlara Evde hergün lan karı dediği Belkide iyi olmayan birine.
Havan kime be yavru daha düne kadar tezeğin içinde dans ediyordun.
Her yerin tezek'di Annen bile; pijamanı yıkamazdı.
Adam olmayacağını belki; kadıncağız taa.. O zaman'dan biliyordu.
Okuttu ama seni değilmi ?Ama okutması gaddar ol diye değildi..
Sen akıl,lıydın ama; bunu anlamayacak kadar'da bi o kadar Tezekdin işde;

Boş ver kızını verdin ya en zengin gördüğün çoban bile; olamayacakk Kazmaya..
Sen şimdi paralarını say istif istif bak nasılda parlıyorlarr..
Sonra geç İnsanların başınaa..
Ben bu neslin Adalet bekcisiyimm Görgü kural birincisiyim de;
Sende kabahat yok be Tezek heriff Kabahat sana İnsan gözleriyle bakanlar'da...

Sen küfrü dahi haketmiyorsunn
Bence çirkin pis öcü kelimeler bile; sana iltifat ama: Sen nerden bilecenn..
Bak gördünmü geçen gün kızın el öpmeye geldi; sana ama:
Sen takmışsın bir kına gecesi Cd'si
Senin gibi; tezek'le kahkahalarr atarken Kızın göz yaşı dökmüş gördünmü ?
Yoksa bir damla'da olsa gözyaşını sildinmi ?

Kimseye küfür etmedim kalpten ama: sana ediyorum...
Sen gördüğüm tek İnsansın !!
Evet İnsan dedim çünkü hiç bir hayvanın kızını para için; sattığını görmedim.
Boşver benim gibiler konuşur konuşur durur.
Sen sadece paraLarını say.. Satıcı, pazarlamacı, Tezek herifin tekisin zaten.
Sadece sahte gülümse,meni oynat yine; sahnede o var gördünmü ?
Biletlerini bile; sen almışsınn sandalyede getirdin değilmi ?
Sırf aaa bak gördünmü kapalı gişe abii bu film sence tutmaz ama: Adam para saymışş
Tek kişilikk dev ekiple çalışmışş..
Paralarını sayer,ken dünüründe yanındaymışş..
Hayvanlar gibi; değil kendilerince İnsan'ca eğlenmişler ama:
Kızları öyle söylemiyorr..
Kocası olacak Sizin gibi; Boşş Varya o illada bak ötekiler yapmış biz ne güne duruyoruz demiş.
Siz duysanızda zaten duymazlık'dan geleceksinizz..
O sözleri sadece duymak isteyenler duyar.

Sizin değerinizi sormuşdunuz ya bana geçen gün;
Hadi size bir kıyak geçeyim'de değerinizi söyliyim.
Sen, dünürün, Dünürünün boşu, Sana gülücük atmana sebep olan, ve onun taşıyıcısı,nın değeri...
Sadece bir tek maltepe ama; şu sıralar bulunmuyorr be.. bununla övünün.
Yada zaten nasılsa başarıyorsunuz,ya Ona devam edin;


Nerden aldığımı sormayınn..
Pazarda daha çoook var: Satılan en ucuz sözler bunlar.
Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
DJ_DeRBeDeR - avatarı
DJ_DeRBeDeR
Ziyaretçi
22 Aralık 2008       Mesaj #120
DJ_DeRBeDeR - avatarı
Ziyaretçi
Çogu zaman onları görürüz ama farketmeyiz onlar aslında hayatımızın bir parcasıdır kimi vicdansızlar onları birer yük olarak görür ama onlar yaptıkları bir cok güzel seyle hepimizi şaşırtırlar bir cok mucizeyide ardında getirir onlar onlar kim mi onlar hor gördüklerimiz ama aslında bilmediğiniz onlar bizim gurur kaynagımız özürlüler kimileri sakat kimileri zihinsel özürlü otstik olanlarda var tab onları onutmayalım onlar istel bedensel ister zihinsel olsunlar aslında onlarda bu hayatın içinden onlarda insanlütfen onları sahipsiz bırakmayalım onları sadece özürlüler haftasında hatırlamayalım diğer günlerde de hatırlıyalım gelin hep beraber onların yaralarını saralım maddi olsun manevi olsun onlara destek olalım belki bir nebze olsun gülmelerine yardımcı oluruz hadin arkadaslar onların ellerinden tutalım saygılarımla
Son düzenleyen BrookLyn; 25 Aralık 2008 16:50

Benzer Konular

28 Ocak 2021 / Misafir Genel Mesajlar
6 Temmuz 2015 / Misafir Forum Oyunları
5 Mayıs 2006 / Misafir Bilgisayar