Ziyaretçi
Haydi Bakalım Düşeş
-Haydi bakalım düşeş!
Diye heyecandan bağırırken Fatih , Hikmet te gözlerini kapatmış
-Ne geldi! Ne geldi! diye arkadaşlarına bağırıyordu.
Mesut
-Ulan Hikmet çok şanslısın be 6-5 geldi.
Derken Hikmet derin bir nefes aldı i gözlerini açtı ve zarlara baktı harbiden de 6-5 idi zarlar.
-Ohh be bakalım belki mars olmaktan kurtulurum ha ne dersiniz.
Ziya
-Bak orası biraz zor marssın oğlum.
Dedikten sonra bir kötü adam gülüşü yapar gıcıklığına aynen şöyle.
-Muahhhahaha , Nıhıhahaha , Muahhhahaha
Hikmet bu sırada yavaştan sinirlenmişti beklediği taş gelmemişti zaten gelebilecek en kötü zar gelmişti. Hıncını Ziya’dan almaya karar verdi.
-Kalleş Ziya ne o ulan öyle gülüyorsun? Mafya mısın lan sen başıma. Tutmayın beni sıkacağım boğazını.Tutmasanıza lan!
Fatih ;
-Abi zaten tutan yok ki seni.
-Olsun ben söyleyeyim de sonra demeyin niye yaptın diye! Yedim ulan Ziya seni!
Bu arada Fatih’te zarı atmıştır ve beklediği zar gelmiştir.
-Aha düşeş geldi mars oğlum mars.!
-Allaaaah Ziya gittin ulan sen!
-Tamamdır Hikmet boş ver yahu altı üstü mars oldun ne var bunda? Demişti Mesut.
-Şimdi seninde altını üstüne getireceğim ne var olduğunu göreceksin dümbük. Şimdi sana da çakacağım bir tane.
-Uzatma be Hikmet kaybettin işte bahsi. Yahu görende çok büyük bir bahis kaybettin sanacak haaa. Altı üstü 4 adet çay!
-Bak Fatih aslanım. Bu oyun namus meselesidir. Ne kaybedersem kaybedeyim benim için önemlidir o.
-Çüşş artık Hikmet 4 tane çayın lafını ediyorsun demişti Mesut ve Ziya aynı anda.
-Ederim tabi lafını derken siniri gittikçe artmaya başlıyordu. Başımın etini yediniz zaten oyun boyunca. Tüm konsantrasyonumu bozdunuz. Konsantre olabilseydim ben alırdım ya oyunu neyse.
Fatihte sinirlenmeye başlamıştı.
-Ulan nesine konsantre olacaksın zara mı konsantre olacaksın.
Bu sırada da elleriyle bir takım hareketler yaparak sesini de büyücüler misali kalınlaştırarak zara doğru.
-Çift geeeel ey zaaar.
-Bak kaşınıyorsun Fatih. Kaşınmaya ihtiyacın olduğun belli kaşıyacağım şimdi.
-Kaşı lan hadi sıkıysa kaşı bakalım. Kaşı da ben de seni kaşıyayım.
Bu sırada ikisi de birbirinin üzerine yürümüştür. Bu sırada Mesut ile Ziya araya girmiştir. Kahvedekilerde olayı merakla izlemekte ve bazıları pis pis sırıtırken , bazıları olay yerinden gizlice sıvışmaktaydı. Esas ilginç olan ise kimsenin ayırmaya gelmemesiydi. Hatta bazıları
-Vur be Fatih aslansın sen.
-Esas sen vur Hikmet şu hırboya. Vur da görsün dayak nasıl yenilir.
Diyerekten gaza da getirmekteydi. Şenlik alanı gibi olmuştu. Hikmet ile Fatih birbirlerine vurmaya çalışıyor onları da sadece Mesut , Ziya ikilisi ayırmaya çalışıyordu. Oradaki vatandaşta gazlıyordu o ayrı konuydu. Mesut ile Ziya artık onlarla uğraşırken kahve ahalisini de susturmaya çalışıyordu. Adamlar sanki kavgaya açmış gibi idiler. Dikkatli baktıklarında esasında paraya aç olduklarını gördüler. Arkadaşlarından Rıfkı millet bahis oynatıyordu. Offf Rıfkı offf. Diyerekten harbi bir off çektiler.
Mesut iyice sinirlenmişti.
-Dangalak Rıfkı milleti gazlayacağına gel de bize yardım etsene!
-Abi burada iyiyim sağol.
Gibi acayip ve ukalaca bir cevap veren Rıfkı’ya Ziya daldı.
-Oğlum manyak mısın sen para için arkadaş satılır mı? Derken bir yandan da boğazlıyordu.
Kahvedekiler de Rıfkı’yı boğazlayan Ziya’yı görünce ayırmaya başladılar. Bu sırada Rıfkı’da Ziya’ya cevap yetiştiriyordu.
-Abi vallahi benim suçum yok abi. Biliyorsun çok borcum var abi.
-Eh onu karılarla yemeden önce düşüneydin.
-Rica ederim abi Pelin asla bir karı değildir. O bir…
-Bak hala konuşuyor. Oğlum susacak mısın sen. Üstelik bir de evli değil misin sen. Pelin de kim?
Bu esnada kahvedekilerde ayırmayı bırakmış Pelin ismini duyunca dikkat kesilmişlerdi.
Hikmet ve Fatihte hala didişiyorlardı. Zavallı Mesut’ta zor zaptediyordu onları. Kahve ikiye bölünmüştü. Bir kısmı Ziyanın olduğu bölümde diğer kısmıda diğer bölümdeydi.(Tabi paralarını gözetim altında bulundurmaları gerekiyordu.)
Rıfkı cevap vermişti.
-Pelin mi o da kim?
-Az evvel dedin ya.
-Yok abi ben Pelin demedim.
-Çıldırma lan adamı Pelin dedin işte. Ben sana paraları karılar yedirtme diyince sen de Pelin’e bir karı diyemezsin dedin.
-Pelin mi dedim?
-Evet öyle dedin.
-Hmmm.
-Hatırladın dimi.
-Yooo.
-Delireceğim yaa.
-Peki sen niye evli olduğumu bile bile paraları karılara yedirtme dedin. Yoksa sen yedirtiyor musun da oradan mı biliyorsun?
-Olur mu canım öyle şey unutma ki ben de evliyim.
-Nee evli misin.
-Hass… Ehem şey yani biliyorsun ki…
Bu sırada bir şangırtı duyulur kahvenin diğer yarısından gelmektedir. O tarafa baktıklarında Hikmet ile Fatih’in kahvedekiler ile beraber toplandığı görülür. Mesut’un başından kanlar ********tadır. Yerdeki çay bardağı kırıklarından kafasında bardak kırıldığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Mesut’un bu hali Ziya’yı oldukça memnun etmiştir. Deminki sözleri uzunca bir süre konuşulmaz ümidiyle olay yerine geçmiştir.
-Ne oldu burada , derken bile suratına dikkatlice baksanız hafifçe bir gülümseme görebilirdiniz.
Fatih:
-Bir şey olmadı ufak bir kaza sadece.
Hikmet:
-Evet eve ufak bir kaza.
Hikmet ile Fatih’in tartışmaları’nın bitmesi de Rıfkı’nın işine gelmemişti. Beraberliğe 1’e 10 vermişti çünkü ve bayağı da kişi beraberlik demişti.
-Battım dedi battım. Diyerekten başladı ağlamaya.
Ziya:
-Ulan bırak çocuk gibi zırlamayı. Zaten derdimiz başımızdan aşkın bir de senle mi uğraşacağız. Al işte kumarla yatan şaşı kalır demişler. Ya da buna benzer bir şeyler.
-Bitmişim ben abi. Böhüüüee.
Bu ağlamalarına Mesut uyanmıştı.
-Ne oldu Mesut kim indirdi bardağı başına söyle de bana o kişiyi yolunmuş tavuğa çevireyim.
-Offf abi off. Yanıyorum abi.
-Çatlamasana adamı söyle kim vurdu kafana.
-Ben vurdum abi. Hikmet söyledi az önce ben meğersem yetimmişim abi. Annem ile babam ben doğduktan sonra ölmüşler.Öğrenince bunu indirdim bardağı kafama. Böhüeee.
İşler zıvandan çıkmıştı bir yanda Rıfkı bir yanda da Mesut çocuklar gibi ağlıyorlardı. Ağlasınlardı hiç önemli değildi ama bağıra bağıra hiç yaşlarına yakışmayan bir şekilde ağlamaları onları oldukça rezil yapıyordu.
-Saçmalama oğlum olur mu öyle şey. Senin eben anammış. Eğer öyle bir şey olsaydı demişti sana da bana da anlatırdı. Bu arada Hikmet sen niye böyle şeyler uyduruyorsun.
-Nereden uydurayım Ziya. Biliyorsun ki babam bu bölgenin yerel gazetesinin sahibi. Bütün sayılarda kayıtlı arşivde. Ben de hepsini okumuştum sayıların oradan biliyorum. Bütün sayıları da belki bir gün işime yarar diye okumuştum. Harbi işe yaradı.
-Derdin neydi de söyledin?
-O da bana sevgilimin Rıfkı ile çıktığını söyledi. İnanmadım ama intikamı mı almam gerekti. Biliyordum zaten Rıfkı’nın evli olduğunu.
-Sevgili’nin adı Pelin miydi?
-Nereden biliyorsun Ziya abi? Ben sana ondan hiç bahsetmemiştim ki.
-Rıfkı’dan biliyorum.
-Neeaa yani gerçekten de öyle bir şey var yani. Kalleş Rıfkı gel ulan buraya.
Rıfkı kaçmaya çalışmış fakat kahvedeki bazı aile severler bu evli ama çapkın adamı yakalamışlardı. Tam o sırada içeri bir tesadüf eseri ya da Allah’ın bir lütfu olarak artık siz nasıl adlandırırsanız adlandırın Rıfkı’nın eşi geldi. Tabi geldiği gibi gördü göreceğini. Zavallı eşini bir kaç adam tutmuş Hikmet’te vuruyordu bazıları ayırmaya yanaşsalarda diğerleri tarafından bırakılmıyordu.
-Bıyyy eliniz kırıla… Bırakın zavallı eşimiiii. Ne istiyorsunuz onnndannn. Onun kadar daşşş başınıza düşe inşallahhhh.
Diye bağıran cırtlak sesli hanım resmen Rıfkı’nın eşiydi. Üstelik bir de çirkindi. O kadını o halde gören tam da aldatmalık bir eş diyip sonra da tövbe derdi yani. Ziya da aynısını yaptı tövbe dedi.
-Ne diye vurırsınız a gavurlar…
Bu sefer daha da şiddetli bağırmıştı. Bağırmalara da devam ediyordu. Artık orada bulunanlar kulaklarını falan tıkamaya başlamışlardı . Rıfkı’nın tüm itirazlarına rağmen ve de Ziyanın onayıyla tüm gerçeği anlattılar zavallı(!) kadına.
-Neeeaa boyun posun devrilmeye a vicdansız herifff. Allah’ım bu günleri de görecektim yarabbim. Böhüüeee. Boşanacağım senden adi herifff hem de yıldırım boşanacağım.
Ağlaya ağlaya dışarı çıkmıştı. Herkes derin bir oh çekmişti. O neydi yahu , ne sesti o öyle.
Birkaç dakikalığına sessizlik oldu ama ürkütücü bir sessizlik. Herkes sanki birbirini kolluyormuş gibiydi. Bu arada Ziya Hikmet’e şöyle bir soru sordu.
-Hikmet peki sen Pelin denen bu kızın şu iki salakla birden çıktığını nereden biliyordun.
-Bana da Fatih söylemişti
-Evet Fatih dinliyoruz.
Fatih’in de verdiği cevabın da onların cevabından artısı yoktu.
-Bana da Pelin demişti zaten.
-…
-Şaşırmayın Pelin ikisiyle çıkarken ben de Pelini ayartmaya çalışıyordum. Manyak para vardı kızda süper zengindi kaçırmamam lazımdı onu. Zaten nişanladıkta onunla aha bakın bu da yüzüğümüz. Aslında amacımız şu iki salağı da kandırıp onların da paralarını da alabilmekti.
İşler iyice sarpa sarmaktaydı.Rıfkı.
-Hıyar adam senin yüzünden karıdan da oldum zaten yazık değil mi he bana. Çatlak bir karıydı ama her şey değerdi ona.
Mesut:
-Ulan sen hayatımızı yaktın ben de seninkini yakacağım diyerek Fatih’in üzerine atıldı fakat zor zaptettiler onu değmez dediler. Bu sırada Fatih cebinden bir davetiye çıkarttı.
-Elimde sadece bir tane kalmıştı. Onu da arkadaşım Ziya’ya veriyorum. Al Ziya düğünüme beklerim.
Ziya davetiyeyi aldı , baktı baktı ve gene baktı. Bakışları donuklaşmıştı. Herkes fark etti bunu. Zaten kısa bir süre sonra da bayıldı. Zor ayılttılar.
-Fatih Pelin’in soyadının neden Dilektaşı olduğunu söylemedin.
-Ne gerek var ki nerden tanıyacaksın ki.
-Tanırdım merak etme hem de çok yakından.
-Hadi ya yakının mı?
-Hem de çok yakınım.
-Cidden mi akraban mı yoksa?
-Akrabadan da yakın. Karım ulan o benim inanmayan varsa işte bu da cüzdanım ulan. Hay lanet olsun be. Kabul ediyorum ulan ben de parası için yaklaştım ona ve sonu evlilik oldu ama böyle olacağını da bilemezdim.Ne biçim kadınmış yahu ne biçim insanmış bu. Ne olursa olsun Pelin ne yaparsa yapsın bu benim için namus meselesidir diyerek belinden tabancasını çıkardı ve Fatih , Mesut ve Rıfkı’nın topuklarından vurdu. Daha sonra da teslim olmaya gitti.
Mahkeme salonunda en son olarak Fatih çıktı. Hakim anlat bakalım dediğinde;
-Her şey bir düşeşle başladı diye anlatmaya başladı. Sorular soruldu cevapladı. Anlattıkça anlattı. Herkes dinledi. Belki pek çok kez dinlemişlerdi bu olayları ama şimdi sanki daha anlaşılır geliyordu kulağa. Bütün o kavgalar fitnelemeler falan hepsini anlattı.Hakim en son olarak bir şey demek istiyor musun dediğinde verdiği cevap kısa ama çok netti.
-Keşke düşeş atmasaydım.
Sponsorlu Bağlantılar
-Haydi bakalım düşeş!
Diye heyecandan bağırırken Fatih , Hikmet te gözlerini kapatmış
-Ne geldi! Ne geldi! diye arkadaşlarına bağırıyordu.
Mesut
-Ulan Hikmet çok şanslısın be 6-5 geldi.
Derken Hikmet derin bir nefes aldı i gözlerini açtı ve zarlara baktı harbiden de 6-5 idi zarlar.
-Ohh be bakalım belki mars olmaktan kurtulurum ha ne dersiniz.
Ziya
-Bak orası biraz zor marssın oğlum.
Dedikten sonra bir kötü adam gülüşü yapar gıcıklığına aynen şöyle.
-Muahhhahaha , Nıhıhahaha , Muahhhahaha
Hikmet bu sırada yavaştan sinirlenmişti beklediği taş gelmemişti zaten gelebilecek en kötü zar gelmişti. Hıncını Ziya’dan almaya karar verdi.
-Kalleş Ziya ne o ulan öyle gülüyorsun? Mafya mısın lan sen başıma. Tutmayın beni sıkacağım boğazını.Tutmasanıza lan!
Fatih ;
-Abi zaten tutan yok ki seni.
-Olsun ben söyleyeyim de sonra demeyin niye yaptın diye! Yedim ulan Ziya seni!
Bu arada Fatih’te zarı atmıştır ve beklediği zar gelmiştir.
-Aha düşeş geldi mars oğlum mars.!
-Allaaaah Ziya gittin ulan sen!
-Tamamdır Hikmet boş ver yahu altı üstü mars oldun ne var bunda? Demişti Mesut.
-Şimdi seninde altını üstüne getireceğim ne var olduğunu göreceksin dümbük. Şimdi sana da çakacağım bir tane.
-Uzatma be Hikmet kaybettin işte bahsi. Yahu görende çok büyük bir bahis kaybettin sanacak haaa. Altı üstü 4 adet çay!
-Bak Fatih aslanım. Bu oyun namus meselesidir. Ne kaybedersem kaybedeyim benim için önemlidir o.
-Çüşş artık Hikmet 4 tane çayın lafını ediyorsun demişti Mesut ve Ziya aynı anda.
-Ederim tabi lafını derken siniri gittikçe artmaya başlıyordu. Başımın etini yediniz zaten oyun boyunca. Tüm konsantrasyonumu bozdunuz. Konsantre olabilseydim ben alırdım ya oyunu neyse.
Fatihte sinirlenmeye başlamıştı.
-Ulan nesine konsantre olacaksın zara mı konsantre olacaksın.
Bu sırada da elleriyle bir takım hareketler yaparak sesini de büyücüler misali kalınlaştırarak zara doğru.
-Çift geeeel ey zaaar.
-Bak kaşınıyorsun Fatih. Kaşınmaya ihtiyacın olduğun belli kaşıyacağım şimdi.
-Kaşı lan hadi sıkıysa kaşı bakalım. Kaşı da ben de seni kaşıyayım.
Bu sırada ikisi de birbirinin üzerine yürümüştür. Bu sırada Mesut ile Ziya araya girmiştir. Kahvedekilerde olayı merakla izlemekte ve bazıları pis pis sırıtırken , bazıları olay yerinden gizlice sıvışmaktaydı. Esas ilginç olan ise kimsenin ayırmaya gelmemesiydi. Hatta bazıları
-Vur be Fatih aslansın sen.
-Esas sen vur Hikmet şu hırboya. Vur da görsün dayak nasıl yenilir.
Diyerekten gaza da getirmekteydi. Şenlik alanı gibi olmuştu. Hikmet ile Fatih birbirlerine vurmaya çalışıyor onları da sadece Mesut , Ziya ikilisi ayırmaya çalışıyordu. Oradaki vatandaşta gazlıyordu o ayrı konuydu. Mesut ile Ziya artık onlarla uğraşırken kahve ahalisini de susturmaya çalışıyordu. Adamlar sanki kavgaya açmış gibi idiler. Dikkatli baktıklarında esasında paraya aç olduklarını gördüler. Arkadaşlarından Rıfkı millet bahis oynatıyordu. Offf Rıfkı offf. Diyerekten harbi bir off çektiler.
Mesut iyice sinirlenmişti.
-Dangalak Rıfkı milleti gazlayacağına gel de bize yardım etsene!
-Abi burada iyiyim sağol.
Gibi acayip ve ukalaca bir cevap veren Rıfkı’ya Ziya daldı.
-Oğlum manyak mısın sen para için arkadaş satılır mı? Derken bir yandan da boğazlıyordu.
Kahvedekiler de Rıfkı’yı boğazlayan Ziya’yı görünce ayırmaya başladılar. Bu sırada Rıfkı’da Ziya’ya cevap yetiştiriyordu.
-Abi vallahi benim suçum yok abi. Biliyorsun çok borcum var abi.
-Eh onu karılarla yemeden önce düşüneydin.
-Rica ederim abi Pelin asla bir karı değildir. O bir…
-Bak hala konuşuyor. Oğlum susacak mısın sen. Üstelik bir de evli değil misin sen. Pelin de kim?
Bu esnada kahvedekilerde ayırmayı bırakmış Pelin ismini duyunca dikkat kesilmişlerdi.
Hikmet ve Fatihte hala didişiyorlardı. Zavallı Mesut’ta zor zaptediyordu onları. Kahve ikiye bölünmüştü. Bir kısmı Ziyanın olduğu bölümde diğer kısmıda diğer bölümdeydi.(Tabi paralarını gözetim altında bulundurmaları gerekiyordu.)
Rıfkı cevap vermişti.
-Pelin mi o da kim?
-Az evvel dedin ya.
-Yok abi ben Pelin demedim.
-Çıldırma lan adamı Pelin dedin işte. Ben sana paraları karılar yedirtme diyince sen de Pelin’e bir karı diyemezsin dedin.
-Pelin mi dedim?
-Evet öyle dedin.
-Hmmm.
-Hatırladın dimi.
-Yooo.
-Delireceğim yaa.
-Peki sen niye evli olduğumu bile bile paraları karılara yedirtme dedin. Yoksa sen yedirtiyor musun da oradan mı biliyorsun?
-Olur mu canım öyle şey unutma ki ben de evliyim.
-Nee evli misin.
-Hass… Ehem şey yani biliyorsun ki…
Bu sırada bir şangırtı duyulur kahvenin diğer yarısından gelmektedir. O tarafa baktıklarında Hikmet ile Fatih’in kahvedekiler ile beraber toplandığı görülür. Mesut’un başından kanlar ********tadır. Yerdeki çay bardağı kırıklarından kafasında bardak kırıldığı rahatlıkla anlaşılmaktadır. Mesut’un bu hali Ziya’yı oldukça memnun etmiştir. Deminki sözleri uzunca bir süre konuşulmaz ümidiyle olay yerine geçmiştir.
-Ne oldu burada , derken bile suratına dikkatlice baksanız hafifçe bir gülümseme görebilirdiniz.
Fatih:
-Bir şey olmadı ufak bir kaza sadece.
Hikmet:
-Evet eve ufak bir kaza.
Hikmet ile Fatih’in tartışmaları’nın bitmesi de Rıfkı’nın işine gelmemişti. Beraberliğe 1’e 10 vermişti çünkü ve bayağı da kişi beraberlik demişti.
-Battım dedi battım. Diyerekten başladı ağlamaya.
Ziya:
-Ulan bırak çocuk gibi zırlamayı. Zaten derdimiz başımızdan aşkın bir de senle mi uğraşacağız. Al işte kumarla yatan şaşı kalır demişler. Ya da buna benzer bir şeyler.
-Bitmişim ben abi. Böhüüüee.
Bu ağlamalarına Mesut uyanmıştı.
-Ne oldu Mesut kim indirdi bardağı başına söyle de bana o kişiyi yolunmuş tavuğa çevireyim.
-Offf abi off. Yanıyorum abi.
-Çatlamasana adamı söyle kim vurdu kafana.
-Ben vurdum abi. Hikmet söyledi az önce ben meğersem yetimmişim abi. Annem ile babam ben doğduktan sonra ölmüşler.Öğrenince bunu indirdim bardağı kafama. Böhüeee.
İşler zıvandan çıkmıştı bir yanda Rıfkı bir yanda da Mesut çocuklar gibi ağlıyorlardı. Ağlasınlardı hiç önemli değildi ama bağıra bağıra hiç yaşlarına yakışmayan bir şekilde ağlamaları onları oldukça rezil yapıyordu.
-Saçmalama oğlum olur mu öyle şey. Senin eben anammış. Eğer öyle bir şey olsaydı demişti sana da bana da anlatırdı. Bu arada Hikmet sen niye böyle şeyler uyduruyorsun.
-Nereden uydurayım Ziya. Biliyorsun ki babam bu bölgenin yerel gazetesinin sahibi. Bütün sayılarda kayıtlı arşivde. Ben de hepsini okumuştum sayıların oradan biliyorum. Bütün sayıları da belki bir gün işime yarar diye okumuştum. Harbi işe yaradı.
-Derdin neydi de söyledin?
-O da bana sevgilimin Rıfkı ile çıktığını söyledi. İnanmadım ama intikamı mı almam gerekti. Biliyordum zaten Rıfkı’nın evli olduğunu.
-Sevgili’nin adı Pelin miydi?
-Nereden biliyorsun Ziya abi? Ben sana ondan hiç bahsetmemiştim ki.
-Rıfkı’dan biliyorum.
-Neeaa yani gerçekten de öyle bir şey var yani. Kalleş Rıfkı gel ulan buraya.
Rıfkı kaçmaya çalışmış fakat kahvedeki bazı aile severler bu evli ama çapkın adamı yakalamışlardı. Tam o sırada içeri bir tesadüf eseri ya da Allah’ın bir lütfu olarak artık siz nasıl adlandırırsanız adlandırın Rıfkı’nın eşi geldi. Tabi geldiği gibi gördü göreceğini. Zavallı eşini bir kaç adam tutmuş Hikmet’te vuruyordu bazıları ayırmaya yanaşsalarda diğerleri tarafından bırakılmıyordu.
-Bıyyy eliniz kırıla… Bırakın zavallı eşimiiii. Ne istiyorsunuz onnndannn. Onun kadar daşşş başınıza düşe inşallahhhh.
Diye bağıran cırtlak sesli hanım resmen Rıfkı’nın eşiydi. Üstelik bir de çirkindi. O kadını o halde gören tam da aldatmalık bir eş diyip sonra da tövbe derdi yani. Ziya da aynısını yaptı tövbe dedi.
-Ne diye vurırsınız a gavurlar…
Bu sefer daha da şiddetli bağırmıştı. Bağırmalara da devam ediyordu. Artık orada bulunanlar kulaklarını falan tıkamaya başlamışlardı . Rıfkı’nın tüm itirazlarına rağmen ve de Ziyanın onayıyla tüm gerçeği anlattılar zavallı(!) kadına.
-Neeeaa boyun posun devrilmeye a vicdansız herifff. Allah’ım bu günleri de görecektim yarabbim. Böhüüeee. Boşanacağım senden adi herifff hem de yıldırım boşanacağım.
Ağlaya ağlaya dışarı çıkmıştı. Herkes derin bir oh çekmişti. O neydi yahu , ne sesti o öyle.
Birkaç dakikalığına sessizlik oldu ama ürkütücü bir sessizlik. Herkes sanki birbirini kolluyormuş gibiydi. Bu arada Ziya Hikmet’e şöyle bir soru sordu.
-Hikmet peki sen Pelin denen bu kızın şu iki salakla birden çıktığını nereden biliyordun.
-Bana da Fatih söylemişti
-Evet Fatih dinliyoruz.
Fatih’in de verdiği cevabın da onların cevabından artısı yoktu.
-Bana da Pelin demişti zaten.
-…
-Şaşırmayın Pelin ikisiyle çıkarken ben de Pelini ayartmaya çalışıyordum. Manyak para vardı kızda süper zengindi kaçırmamam lazımdı onu. Zaten nişanladıkta onunla aha bakın bu da yüzüğümüz. Aslında amacımız şu iki salağı da kandırıp onların da paralarını da alabilmekti.
İşler iyice sarpa sarmaktaydı.Rıfkı.
-Hıyar adam senin yüzünden karıdan da oldum zaten yazık değil mi he bana. Çatlak bir karıydı ama her şey değerdi ona.
Mesut:
-Ulan sen hayatımızı yaktın ben de seninkini yakacağım diyerek Fatih’in üzerine atıldı fakat zor zaptettiler onu değmez dediler. Bu sırada Fatih cebinden bir davetiye çıkarttı.
-Elimde sadece bir tane kalmıştı. Onu da arkadaşım Ziya’ya veriyorum. Al Ziya düğünüme beklerim.
Ziya davetiyeyi aldı , baktı baktı ve gene baktı. Bakışları donuklaşmıştı. Herkes fark etti bunu. Zaten kısa bir süre sonra da bayıldı. Zor ayılttılar.
-Fatih Pelin’in soyadının neden Dilektaşı olduğunu söylemedin.
-Ne gerek var ki nerden tanıyacaksın ki.
-Tanırdım merak etme hem de çok yakından.
-Hadi ya yakının mı?
-Hem de çok yakınım.
-Cidden mi akraban mı yoksa?
-Akrabadan da yakın. Karım ulan o benim inanmayan varsa işte bu da cüzdanım ulan. Hay lanet olsun be. Kabul ediyorum ulan ben de parası için yaklaştım ona ve sonu evlilik oldu ama böyle olacağını da bilemezdim.Ne biçim kadınmış yahu ne biçim insanmış bu. Ne olursa olsun Pelin ne yaparsa yapsın bu benim için namus meselesidir diyerek belinden tabancasını çıkardı ve Fatih , Mesut ve Rıfkı’nın topuklarından vurdu. Daha sonra da teslim olmaya gitti.
Mahkeme salonunda en son olarak Fatih çıktı. Hakim anlat bakalım dediğinde;
-Her şey bir düşeşle başladı diye anlatmaya başladı. Sorular soruldu cevapladı. Anlattıkça anlattı. Herkes dinledi. Belki pek çok kez dinlemişlerdi bu olayları ama şimdi sanki daha anlaşılır geliyordu kulağa. Bütün o kavgalar fitnelemeler falan hepsini anlattı.Hakim en son olarak bir şey demek istiyor musun dediğinde verdiği cevap kısa ama çok netti.
-Keşke düşeş atmasaydım.

Hikayeler ve Öyküler -1- [Arşiv]
