Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 111

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.711 Cevap: 2.787
€c€m - avatarı
€c€m
Ziyaretçi
8 Mart 2007       Mesaj #1101
€c€m - avatarı
Ziyaretçi
dyn004 original 164 300 gif 2529090 vdyn004 original 164 300 gif 2529090


Sponsorlu Bağlantılar






Gunumuz insani aska asik asiga degil!
Asklarin kisa dönem askerlik gibi kisa sürmesinin nedeni herhalde bu. Zaplanan asiklar dönemi bu dönem!
Kanaldan kanala gecer gibi asiktan asiga geciliyor. Peki bu neden böyle oluyor?
bloemen001 1
Cünkü insan insana sevgisiz, insan insana tahammülsüz, insan insan icin fedakarlik duygusunu yitirmis, insan insana kendini adamaktan kaciyor. Oysa fedakarlik, adanmislik varsa vardir ask. Fedakarligin, adanmisligin yasamadigi yerde yasamaz ask.
Ne yazik ki ugruna kendini adadigi ne bir ideali var günümüz insaninin... Ne de ugruna kendini adadigi bir aski. Nerde ideali, aski ugruna her seyden vazgecen dünün insani... Nerde hicbir sey icin hicbir seyden vazgecmeyen bügünün
bloemen001 1
insani. Bügünün insani askta da köse dönmeci. Emek harcamadan yasamak istedigi gibi, emek harcamadan ask yasamak istiyor. Sevmeden sevilmek, vermeden almak istiyor. Hic degilse bir koyup üç almak istiyor. Bir koyup üç alamadi mi iliºki bitiyor. Iliskiler cikar, menfaat üzerine kurulu. Elektriklenmeler kisa devre.Bir günlük elektriklenmeler, bir gecelik
bloemen001 1
sevismeler ask saniliyor. Sevgili bayanlar baylar, aska ayip oluyor!!!!!!

Can Dündar






tattylijn20roze tattylijn20roze



arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1102
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Acı bir gündü
Hayatın derinliklerine gömülü
Sponsorlu Bağlantılar
Bir telefon sesiyle
İrkildi bedenim kan-ter içinde
Sesin batık kentlerimin güneşi
İçimde yanan volkan
Sevdaların en güzeli...
Seninle gezdim,düşlediğim kentleri
Venedik sokaklarını
Gondollarla fethettik
Yitik umutlarımızı topladık
Her ülkenin çiçekli baharlarında
Gözlerini gözlerime kilitle
Anahtarını okyanuslara at
Zaman dursun istediği limanda
Yaşamın kıvrımlı yollarında
Eriyip gitmeden
Şimşek hızıyla koş bana
Beyaz gelinlik içinde gülümse
Bil ki;
Sularda aksimizde kalmayacak


m.fatih öztemir
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1103
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dağ gibi bir kadındın sen o zamanlar
Bahar ağlardı yeşil gözlerinde
Her dem taze çiçeklerin vardı bahçende
Dağ gibi bir kadındın sen o zamanlar
Herkes seni severdi
Ben seni severdim
Severdim kadınlığını, imkânsızlığını,
Ulaşılmazlığını, çiçeklerini, bahçelerini
Severdim seni
Ama sevmedim hiç bir zaman
Ümitsizliği sen de
Sevmedim dağ gibi oluşunu
Sevemedim...
Öyle ya
Dağ gibi kadındın sen
Ve seni sevmeye
Dağ gibi bir yürek gerekirdi...

Mustafa Durmuş
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1104
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Boğazda gemiler vardı, beyazlı yeşilli

Gülcemal, adalar, her iki kavak

Bir sen bakardın…

Bakardın…

Gözlerin kadar derin ve ıslak,

İstanbul’a yağmur yağardı.

Erguvanlar giyerdin, çınarları kuşanır

Hanımeli kokardın yaz akşamları

Bir sen ağlardın…

Ağlardın…

Güneş batardı Salacak’ta,

Yüreğimde kızılca kıyamet kopardı.

Yangınlarca çağırırdın uzak ve mahcup

Tulumbacılar haykırırdı lodosa Kumkapı’da

Bir sen susardın…

Susardın…

Susardı Galata’da kabadayılar,

Heybeli’de mehtap ansızın pusulardı.

Şehzadeler gibi koşardın altın kubbelerinde

Ayasofya, Sultanahmet, güzelim Süleymaniye

Bir sen sevinirdin…

Sevinirdin…

Bayraklara donanırdı Beykoz çayırları,

Taksim’de ilk, senle taze bir hazirandı.

Berrak, çın çın öten çıngıraklar ardında

Göbekli marul, taze hamsi ve yoğurtçular

Bir sen gezerdin…

Gezerdin…

Sahaflarda dokunurdun eski zamanlarda,

İstanbul, bedesten ipeği gibi parlardı.

Kırk yıllık hülyasında bir fincan sıcaklığın

Pier Lotti’den sandallar uçardı Haliç’e

Bir sen dalardın…

Dalardın…

Uzaklardan şarkımız yükselirdi perde perde,

Uzun bir tülün vardı, akşamlar eserdin.

Kızardın hani, top sesleri patlardı surlarında

Fatih’in eteğinde çamur, kadırgalar toz içinde

Bir sen çağlardın…

Çağlardın…

Burçlara gülle gülle düşerdi leventlerin,

Barışır gibi çağlarla, sonra gülümserdin.

Yedi tepesinde efsaneler saklardın.

Saklardın, Kız Kulesi’nde hain yılanları

Bir sen bilirdin…

Bilirdin…

Sinsice uyduran ve ağlayan Hürremler’in yanında,

Genç Osmanlar kadere ne yeminler sayardı.

Hatırla, Hazerfenler uçururdun Üsküdar’a

Selamını taşırken her bir kanadı

Bir sen hayrandın…

Hayrandın…

Beylerbeyi gibi mağrur ve bir odalık gibi ince,

Her telinde saçının ve kendince, bin İstanbul yaşardı.

Yangınlarca tutuşan yalnız sen değil, boğazda yalılardı

Hatırla daima ey zamanın zalimi

Bir sen vardın…

Vardın…

Ve biz…

Uyanmak istemezdik gecelerden gündüze,

İstanbul’da her bir aşk, bitmeyen bir rüyaydı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1105
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yangının Adı Leyla'ydı

yangnnadwm2


Çaresiz kalmıştı Leyla’da…
Kavuşmak imkansızdı…
•••
İhtiyar, tatlı-sert yol gösterdi.
-Gir şu odaya… Çağır Leyla’yı…
Aklı almadı önce…
Pek de inanmamıştı…
Ama yapacak da başka bir şey yoktu…
Çaresiz adam, çaresiz girdi odaya…
Sayıkladı günler boyu, geceler boyu…
Çıkmadan o odadan, çağırdı Leyla’yı…
Kırk asırdır yandığı aşkı, daha kırk vakit dolmadan…
İşte geliyordu…
İşte görüyordu; Leyla kendisini çağıranı ararcasına geliyordu…
•••
Korktu genç adam…
Anladı genç adam…
Unuttu genç adam…
•••
Gidip sarıldı ihtiyarın eline…
“İstersem olduğuna göre…
Çağırırsam geldiğine göre…
Bana aşkı öğret…”
Dedi ki ihtiyar:
-Bu kainat…


Aşkına yaratıldı sevgilinin…
Sen aşkı ne sandın?
•••
Aşk…
Öyle bir istemek ki…
Kavuşmak mecbur kalsın…
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1106
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
olmazus9
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1107
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk


Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi…
Ama kendimden bile önce tanıdığım…
Her saniye yeniden doğmak gibi…
Ama asırlardır süren…
Kışa dönmeyen sonbahar; derin, duygulu…
Yaza dönmeyen ilkbahar; serin, coşkulu…

Ilık avuçlarında, kar taneleri…
Güneş sıcağı, gözleri…
Ve sözleri…
Ve sesi…

Böyle olmalı aşkın tarifi…
Ki, tarif edilememeli…

“Resmini çiz!” deseler…
Bacası tüten bir ev belki…
Belki gece yarısı terkedilmiş bir şiir…
Veya kaldırımların kanına giren…
Aşkın ayak sesleri…

“Resmini çiz!” deseler…
Her köşe başı ıhlamur kokar…
Yağmur kokar…
Veya…
Gecenin koynuna bırakılan gözyaşları…
Gizli ve mahcup…

Aşk, istemektir belki…
Belki bir ticaret; pazarlıksız…
Bedeli kalbinizdir… Bedeli her şeydir…
Sonrası bir uzun yolculuk…
Sonrası; nasip!

Tarifini sorsalar…
Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi…
Az kalsın ölüyormuşum gibi…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1108
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
siir10141


Bende olduğundan beri
ne zaman aynaya baksam; kendimi bulamıyorum.
Gözlerimde gözlerini, dudaklarımda gülüşünü görüyorum.
Hep nefesini soluyorum, tenimde bir ürperti beliriyor.
Koca şehir susuyor sadece sesin çınlıyor kulaklarımda.
Bakabildiğim kadar ileride, dokunabildiğimce yakındasın
ama hasret kalıyorum bebek yüzlüm gülüşüne.


İstanbul gibi bakıyorsun bana, gizemli ve buğulu.
Hem içinde olup, hem yalnız yaşamak bilsen ne kadar zor geliyor.
Hayat kavgasını sürdürüyor sevdam.
Aşk can çekişiyor gecelerimde.
Tenine susuyorum Marmara’nın derinliklerinde.
Yeditepe çalıyor sanki seni benden, yavaş yavaş tüketiyor.


Gökyüzüne yıldızlarla tutunan peçesini çıkarıyorum karanlığın.
Pencereden yatağına süzülen ay ışığı olmak,
yüzünü sürdüğün yastık olup düşlerine avuç açmak için.
Bedeninde serilmeliyim gece gibi.
Meleklerin uyurken bıraktığı gülüşü seyretmeliyim başucunda.


Kalmamı istermisin, yıldızlar bir bir gömülürken sabaha?
dokunmamı istermisin ayaz düşen tenine?
Hani utanmazlığın koynunda
kendinle sevişmelerinde yanında olmamı istermisin ?


Kuruyan teninde terden boncuklar yapabilirim,
güzel bir melodideki piyano tuşları gibi dokunabilirim vücuduna,
kıvrımlarınla ahenkli yaşayabilirim seni.
Rüzgârın dağlarla kucaklaşmasını,
dalgaların kıyılara cilvelerini getir aklına.
Önce, süzülmelerini hisset kumlara köpüklerinin,
sonra kızışan rüzgârla tut ellerimi.
Tüm gücünle sarıl biçare kimliğime.
Açlığımı, susuzluğumu, sırlarımı bitir gecede.
İçimde kıpırdanışların, yüreğimde sıcaklığın, dudaklarımda
titreyişleri sevdanın, tenimin ürpertisinde nefesin olmalı...


Dağıt, hazan düşen yatağımı. Güneşim ol eylül gözlüm.
‘Seni istiyorum’ diye yutkunduğum nefesimi al dudaklarımdan,
sırlarımı çöz öpüşlerinle. Ay gibi yum gözlerini geceye,
yıldız gibi kay geç düşlerimden. Tadını bilmediğim,
tenine düşmediğim hayal olmaktan çık, dökül şehvetinle.


Söyleyemem sana yanan tenimi, kıvılcımı düştü bir kez içime.
Kıvranışlarım kadar sessiz uykusuzluğum.
Her dokunuşumda kendime, haykırışlarım suskunluğum aslında.


Kendime sarılıp yatağın bir ucunda tüm ürkekliğimle gelişini beklerim.
İçimden akan ılıklığı, sıcak sevdayı sana sunmak,
sadece hayalinle bütünleşerek yaşamak çok zor be aşkım...
‘SEN’ bendeysen, benimsen.. Neden gecelere isyanım?


Kirpikten bulutlarını arala artık, güneş gözlerinde kapalı kalmasın,
Uyan! Dünya güneşe, ben sana kavuşayım.
Seni seviyorum eylül bakışlım.



Arzu Altınçiçek
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1109
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
resimli siir 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2007       Mesaj #1110
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

siir10128 cbk


siir10128
Aynalardan sundum gönlümü sana
Ruhum gözlerinin rengine tutsak
Bir gece bir kuş gibi girsem rüyana
Eder misin bana sevdanı yasak?

Hayal, bir pencere, umut, bir ışık
Dünyam bir karanlık kutu gibidir
Sorma, kimin nesi bu deli aşık
Bir bakışın bile muştu gibidir.

Rüzgârı anlayan bilir öteyi
Can kuşum, yüzünü kalbime çevir
Delinsin gecenin, kanlı eteği
Bu bir korku devri, hüzünlü devir..

Uzak bir rüyânın iklimlerinden
Ebedi bir bahar bekliyor gönlüm.
Bir haber verseler bana derinden
Sonsuzluk müjdesi getirse ölüm.

Ruhum, öyle mahzun durma karşımda
Bir gün yıkılacak hicran duvarı
Zaman, bir heyûlâ gibi başımda
Peşime taksa da bir bir yılları.

Ürperti ve hasret içimi oymuş
Gözlerimin rengi, kırmızı şimdi
Doluya tutulmak demek ki, buymuş
Yağmur, damarımda bir sızı şimdi.

Sensiz bir harabe gibi yüreğim
Ne güneş doğuyor üstüme, ne ay
Sen gül ki, yüzüme ben de güleyim
Yüreğim seninle süslü bir saray...


Nurullah GENÇ

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik