Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 33

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.619 Cevap: 2.787
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
27 Eylül 2006       Mesaj #321
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
SONSUZ ASKıÜü

Sponsorlu Bağlantılar
Yine aksam yaklasti
Bu gun de batti gunes
Goruntum berraklasti
Halim cilgin yalnizliga es

Oturur her gun penceremde
Oylece beklerim seni
Sen vardin hep dusumde
Ey sevgili ozledim, ozledim seni.

Kopartildi iste yerinden
Lal oldu zambagin dilleri
Bak iste derinden bir agit aldi karanfilleri

Gozumde yas gonlumde huzun
Sen yine gelmedin
Kulagimda o titrek sozun demedin ki neden bekledin?
ZEYNEP

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
29 Eylül 2006       Mesaj #322
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
ATES VE SU

Sponsorlu Bağlantılar
Ateş bir gün suyu görmüş yüce dağların ardında
sevdalanmış onun deli dalgalarına.
Hırçın hırçın kayalara vuruşuna,
yüreğindeki duruluğa
Demiş ki suya:
Gel sevdalım ol,
Hayatıma anlam veren mucizem ol...
Su dayanamamış ateşin gözlerindeki sıcaklığa
al demiş;
Yüreğim sana armağan...
Sarılmış ateşle su birbirlerine
sıkıca, kopmamacasına...
Zamanla su, buhar olmaya,
ateş, kül olmaya başlamış.
Ya kendisi yok olacakmış, ya aşkı...
Baştan alınlarına yazılmış olan kaderi de
yüreğindeki kederi de
alıp gitmiş uzak diyarlara su...
Ateş kızmış, ateş yakmış ormanları...
Aramış suyu diyarlar boyu,
günler boyu, geceler boyu
Bir gün gelmiş, suya varmış yolu
Bakmış o duru gözlerine suyun,
biraz kırgın, biraz hırçın.
Ve o an anlamış;
aşkın bazen gitmek olduğunu.
Ama gitmenin yitirmek olmadığını....
Ateş durmuş, susmuş, sönmüş aşkıyla.
İşte o zamandan beridir ki:
Ateş sudan,
su ateşden kaçar olmuş..
Ateşin yüreğini sadece su,
Suyun yüreğini
Sadece ateş alır olmuş...


Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #323
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Yürek Yorulunca
Tüm patavatsızlıklar yerin dibine girsin…

Hiçbir şey gönlümde büyüttüğüm kadar saf değil. Hiçbir şey senin kadar masum değil içimde ki çocuk. Kim demiş sadece dumanlı dağlara kar yağar diye. Tüm karlar gönlüme yağar asıl. Ardından buzullar oluşur eteklerimde. İlmek ilmek dokunur damarlarıma simsiyah sözcükler. Her kelime dağ olur gönlümde. Her kar tanesi bir aşk türküsü… Notaları yoktur bu türkünün. Bu türkünün notaları ikinci cemre düşende gönle, yeniden bestelenir.

‘’Aşk ebruli bir tebessümdür kalbime.’’

Sonrası mı ?

Koyu bir sessizlik.

Ardı sıra bir yıldız kayması…

Yürek patlaması.

Suskunluğumun kıyametidir bu an. Tüm mahşerler gözlerimde… Asi iç çekişler kapıları çarpan ellerimde… Ve ah’lar yumruğumu vurduğum masalarda, cam kırıklarında…

Sen asi gecelerin berfin’i! Aşkı ne sandın kırmızı bir gül mü? Bilemedin.
Aşk kurumuş bir güldür, gitmekle kalmak arasında ki şeydir. Dur. Hemen korkma. Unutma ki gökyüzünün en parlak yıldızı hala orada. Ve aşk gönlünde hala dipdiri…

Tüm sırlı yıldızların adları bende saklı. Yeryüzünün tüm denizlerine düşen yakamozlar benim gözlerimde ışıldar. Bir ben bilirim suskunluğumun tarihini. Her gece bir ben dokunurum gökyüzünün en parlak yıldızına. Ve her sabah güneşin kaskatı kaldırımlara cansız düştüğünü bir ben görürüm.

Şimdi aşk kimsesiz bir çocuğun gözleri kadar yalnız yüreğimde… Sen olmasan ne anlamı kalır göğün? Tüm aşk eşkıyalarının yüreklerini sonsuza dek kelepçelesek aşk terörden kurtulur mu? Kurtarmaya yeter mi bu aşkı?

Kelebekler kanatsız kalınca ve sevda yorulunca yüreğimi ellerimin arasına alıp gidiyorum işte.

Bu şehir gelince aklıma hatırladığım hiç bir şey olmamalı.

Güneşe yürümek gibi bir şey bu şehri terk etmek fikri… Şimdi konuşurken, aşk karanlığın ortasında intiharı bekliyor.

Ve kar yağıyor…

Artık her kar tanesi borandır, fırtınadır. Çığ düşünce beklentilerime aşkımın kıvrımları kana bulandı. Aşkımın böğrüne kara bir hançer saplandı. Adamakıllı sendeledi aşk. Adamakıllı afalladı.

Sen sadece göktaşlarını düşürmeye ve aşkı ağlatmaya mı yararsın? Gözlerimde ateşten zehir taşıyorum. Aşkı öldürenleri de öldüreyim diye… Lakin acının hilali düşer gönlüme, acırım…

Bu aşk neden hep böyle haleli…

Bazen hasretler olabildiğince zirveye çıkar. Gözyaşlarıysa kuytularda gizlenir. O vakit dünya kadar yıldız düşse önüme ben yine kendi yıldızımı isterim. Bunu adına ne denir, bilmem. Ama aşk ağrır ellerimde.



Bu gece kar yağıyor, alarm veriyor şehrin karanlıkları.

Ölümse olanca esmerliğiyle duruyor kalbimde.

Ellerim, ellerim ve gözlerim yanıyor. Yüz binlerce melek saçlarıma tane tane düşüyor. Şehir serseri edasıyla sabahı bekliyor. Bense kar tanelerinin aşka kaval çalışını.



Gece biter.
Yıldızlar söner.
Türküler, tanığı sevdamın…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #324
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir son bahar günüydü
Gökyüzü ağlıyordu gidişine
Ve sen aldırmaksızın gidiyordun
Attığın her bir adım
Yüreğime bir hançer gibi batıyordu
Sen..Bakmadan ardına
Rüzgarlar estiriyordun
Attığın her adımla eriyor
Attığın her adımla yok oluyordum
Sen yüreğimin kan ağladığını,
Bense sensiz geçecek günlerin sayısını bilmiyordum
Sen uzaklaştıkça ben üşüyordum
Ve sen umursamadan gidiyordun
Yağmur adeta erimeme yardım ediyordu
O bile istemiyordu senin gitmeni
Neden bu kadar acımasızdın
Ve neden bu kadar acımasızdı hayat!
Bir şans daha veremez miydi
Biraz merhamet gösteremez miydi
Hayır sevdiğim..
Yeni öğrendim ben hayatın gerçek yüzünü
Giderek gözden kayboluyordun
Ve ben kahroluyordum..
Gökyüzü ağlamaya devam ediyordu
Ölü toprağı kokuyordu heryer
Sen giderken..
ÖLÜYORDUM...
GÖRMÜYORDUN...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #325
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir Aşk Hikayesi



Dondurucu soğukta bir an önce evime varabilmek için hızla yürürken, ayağımın ucunda bir cüzdan gördüm.. Hemen aldım. Sahibini gösteren bir kimlik vardır diye acele acele açtım.. İçinde üç dolar ve sararıp kat yerleri yıpranmış eski bir zarftan başka birşey yoktu... Sol üst köşede yalnızca gönderenin adresi, alıcı adresi yerinde bir posta kutusu numarası vardı. Bir ipucu bulabilmek belki biraz da merakımı giderebilmek için zarfı açtım ve içindeki mektubu okumaya başladım. Mektup, sol yanı çiçek resmiyle süslenmiş bir kağıda, özenli bir el yazısıyla yazılmıştı ve "Sevgili Michael" diye başlıyordu.. Ve "Annesi yasakladığı için onu bir daha göremeyeceğini" anlatarak devam ediyor.. "Ama sakın unutma, seni daima seveceğim" diye bitiyor.. İmza.. Hannah!.. Elimde yalnızca, mektubu yazan kişiyle, mektubun yazıldığı kişinin birinci adları vardı. Eve gider gitmez hemen telefon idaresini aradım.Görevli kişi, kendisine bildirdiğim adreste yaşayanların telefon numarasını vermesinin yasalara aykırı olduğunu söyledi. Fakat ısrarım karşısında: "Belki, size yardımcı olabilirim" dedi. "Bu adreste bulunan numaraya telefon ederim ve onlar Kabul ederlerse, sizi görüştürebilirim lütfen bekleyin.." dedi. İki üç dakika sonra görevlinin sesi geldi.. "Bağlıyorum efendim." Telefonda, karşıdaki hanıma "Hannah diye birini tanıyıp, tanımadığını" sordum. "Bu evi, 30 yıl evvel, Hannah diye kızları olan bir aileden aldık" dedi. "Peki yeni adreslerini biliyor musunuz?.." "Hannah annesini bir huzurevine yatıracaktı. Oradan takip ederseniz, belki adres bulursunuz.." deyip bana huzurevinin adını verdi.. Hemen aradım.. Yaşlı anne yıllar önce ölmüş.. Ama kızına ait eski bir telefon numarası var. Belki orada bilirlermiş.. "Bunların hepsi aptalca aslında" dedim kendi kendime.. İçinde sadece 3 dolar ve 60 yıl önce yazılmış bir mektup bulunan cüzdanın sahibini aramak için bunca zahmete ne gerek var ki.. Aradım numarayı.. Bir kadın "Şimdi Hannah'nın kendisi bir huzurevinde" dedi ve numarayı verdi. Hemen orayı çevirdim.. Ses; "Evet, Hannah burada yaşıyor" dedi.. Saat ona geliyordu ama hemen yola çıktım, Hannah'yı görmek için.. Devasa bir binanın üçüncü katında şirin bir oda.. Gümüş saçlı, sıcak tebessümlü bir yaşlı kadın.. Gözlerinin içi ışıl ışıl ama.. Anlattım olanları.. Cüzdanı ve mektubu gösterip.. Derin bir iç çekti mektuba bakarken ve "Genç adam" dedi, "Bu mektup, Michael ile son kontağımdı.. Onu öyle seviyorum ki.. Sean Connery gibi yakışıklıydı.. Hani şu meşhur aktör.. Ama ben 16 yaşındaydım.. Çok küçüğüm diye annem kesinlikle izin vermedi.." Derin bir nefes daha.. "Michael Goldstein harika bir insandı. Eğer bulabilirseniz ona söyleyin lütfen.. Onu hep düşündüm.. Hep.." Bir ufak sessizlik.. Bir derin nefes daha.. "Ve onu hep sevdim.." İki damla yaş damladı elindeki mektuba, ıslanan gözlerden.. "Ve hiç evlenmedim.. Michael gibi birisini bulamadım ki.." Hannah'ya teşekkür edip odadan çıktım. Binadan çıkarken danışmada beni karşılayan kız "Hannah Hanım yardımcı olabildi mi size" dedi.." Hiç değilse bunun sahibinin soyadını öğrendim" dedim.. Cüzdanı elimde sallayarak.. O sırada yanımda dikilip duran hademe bağırdı.. "Hey baksana.. Bu Bay Michael'ın cüzdanı.. Üzerindeki bu kırmızı şeritten onu nerde görsem tanırım.. Cüzdanını hep kaybederdi zaten.. Üç kere ben buldum, koridorlarda.. "Michael sekizinci katta yaşıyordu.. Ok gibi fırladım tekrar asansöre. Michael yatmamıştı. Okuma odasında kitap okuyordu. Hemşire beni ve elimdeki cüzdanı gösterdi. Michael elini arka cebine attı, hızla.. Sonra sevinçle "Evet bu benim cüzdanım" dedi. "Öğleden sonraki yürüyüş sırasında kaybetmiş olmalıyım. Size teşekkür borçluyum." "Hiçbir şey borçlu değilsiniz" dedim. "Ama özür dilerim. İpucu bulmak için açtım ve içindeki mektubu okudum." "Mektubu mu okudun?" "Sadece okumakla kalmadım. Hannah'yı da buldum.." "Buldun mu? Nerde? İyi mi? Hala eskisi gibi güzel mi. Söyle, lütfen söyle.." "Çok iyi.. Hem de harika" dedim, yavaşça.. "Bana onun telefon numarasını ver. Yarın onu hemen arayacağım." Elime sımsıkı sarıldı.. "O benim tek aşkımdı.. Onu öyle sevdim ki, asla evlenmedim.. Çünkü bu mektup geldiğinde hayatım, anlamsal olarak bitmişti." "Bay Goldstein" dedim.. "Gelin benimle.." Asansörle üçüncü kata indik.. Odanın kapısı açıktı. Hannah sırtı kapıya dönük televizyon izliyordu.. Hemşire ona yaklaştı, omzuna dokundu.. "Hannah" dedi.. "Bu bay'ı tanıyor musun?" Gözlüklerini ayarladı bir an baktı, tek kelime etmeden.. "Michael" dedi, Michael, kapıda, kısık sesle.. "Hannah.. Ben Michael.. Beni tanıdın mı?.." "Michael" diye yutkundu Hannah. "İnanmıyorum.. Bu sensin. Benim Michael'ım." Michael Hannah'ya doğru yürüdü yavaşça. Sarıldılar. Hemşire yanıma geldiğinde onun da gözleri yaşlıydı.. "Gördün mü, bak?" dedim "Yaşamda, yaşanması gereken her şey, er ya da geç, bir gün kesinlikle yaşanacaktır." *** Üç hafta sonra beni huzurevinden aradılar. Pazar günü bir nikah vardı.. Gelebilir miydim? Harika bir nikah töreni idi. Hannah ve Michael beni nikah şahidi yaptılar üstelik. Hannah açık bej elbisesi içinde çok güzeldi.. Michael de lacivert takımı içinde hala çok yakışıklı.. Bir nikah tanığı olarak söylüyorum bu gözlemlerimi… Aşklarını on sekiz yaşın heyecanı ve duygusuyla yaşayan 76 yaşındaki gelin ile 79 yaşındaki damadın nikahında keşke siz de bulunsaydınız… Altmış yıl önce bittiği sanılan bir aşk öyküsünün, altmış yıl sonra, kaldığı yerden nasıl filizlendiğine siz de tanık olacaktınız.
mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #326
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Olmeyince Unutulmuyor Gozlerin

Olmeyince unutulmuyor gozlerin
Her aynada guluslerin
Her nefeste yeminlerin...
Kolay mi unutmak
Her seyim sen olunca....
Sensiz bu alemde tek basina yasamak
Olmeyince unutulmuyor gozlerin

Olmeyince silinmiyor sevgin
Her sabah sensizliğe uyanmak
Her gece karanliginda seni aramak
Kolay mi sensiz yasamak
Her seyim sen olunca...
Sensiz bu hayatta nefes almak
Olmeyince silinmiyor hasretin

Olmeyince unutulmuyor yuregin
Her sokakta sesini aramak
Her ruyada ismini anmak
Kolay mi sensiz nefes almak
Her seyim sen olunca...
Sensiz her ruyadan kabusla uyanmak
Olmeyince unutulmuyor gozlerin...

ZEYNEP

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #327
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Sonsuluğun Anahtarı

Sonsuluğun anahtarı
Bir bulutun üstündeymiş dediler
O kadar çok bulut var ki!
Sonsuzluğun anahtarı
Gül bahçesinde
Ama hangi yaprağın gölgesinde
Sonsuzluğun anhtarı
Bir derin kuyuya düştü ki
Bulup çıkarmaya yaşlı bir ipim yok
Sonsuzluğun anhtarı
Bin kutulu bir bimecede saklıymış dediler
Bin fikrimolsa onu bulup çıkartmaya
Sonuncusunda çıkmayacağına bahse girerim
Sonsuzluğun anahtarı
Saklıymış şurda burda
Ararken küçücük bir yürektim
Bulamazken
Çenesi beyazlamış bir ULEMA
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #328
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Söyleme Zamanı

Yalan söylememek değil, gerçeği gizlememekmiş marifet.
Yüreğini elime koyduğunda anladım.

"Sana ihtiyacım var, gel!" diyebilmekmiş güçlü olmak.
Sana "git" dediğimde anladım.

Biri sana "git" dediğinde, "kalmak istiyorum" diyebilmekmiş sevmek.
"Git" dediklerinde, gittiğimde anladım.

Sana sevgim şımarık bir çocukmuş, her düştüğünde zırıl zırıl ağlayan,
Büyüyüp bana sımsıkı sarıldığında anladım.

Özür dilemek değil, "affet beni" diye haykırmak istemekmiş pişman olmak.
Gerçekten pişman olduğumda anladım.

Ve gurur, kaybedenlerin, acizlerin maskesiymiş.
Sevgi dolu yüreklerin gururu olmazmış.
Yüreğimde sevgi bulduğumda anladım.

Ölürcesine isteyen, beklemez, sadece umut edermiş bir gün affedilmeyi.
Beni affetmeni ölürcesine istediğimde anladım.

Sevgi emekmiş.
Emek ise vazgeçmeyecek kadar, ama özgür bırakacak kadar sevmekmiş.

mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #329
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Sadece Sevdim

Bildigim her seyi bir yana atip,
Butun yasadiklarimdan hic ders almadan sevdim seni.
Sadece sevdim..
Sonra yeni seylerle birlikte ogrendim seni.
Sen en yenisi oldun ogrendiklerimin.
En iyisiydin sevdiklerimin.
Senden sonra butun ogrendiklerimi sevdim
Gerceklerin aci oldugunu ogrendim,
Gercekleri sevdim,
Hasreti, sensizligi, gece coken huznu
Ogrendim ve yine sevdim.
Ben,
Sadece sevdim
seni sonsuz bir askla..
ZEYNEP

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Eylül 2006       Mesaj #330
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
bahara küsmüş giderken sevmiştim ben seni
öylesine hazin ve buruk bir sevdayla...
ne bir bakışın vardı elimde teselli bulacak,
ne de bir avuç gülücük senden geriye.
başa dönsem bir koca uçurum bekleyen beni,
devam etsem anlar var yaşanamamış;
sen vardın aslında yüreğime dolanan,
düğüm düğüm çiçek açan bahtsız sarmaşık!
dönecek olsam ayağımı tutan,
gitmeye kalksam içimi parçalayan...
yasak bana gitmeler, dönüşler men;
öylece kalakaldım boşluğun ortasında
ve bir sen vardın sevilecek ey umut!
sevmeye bile cesaret edemediğim...
ve sevdikçe daha çok sevesim gelen...
hem kıyamazdım bakmaya okyanus yüzüne,
hem doyamazdım saatlerce düşünmelere seni.
bedenim alev alıp yanınca apansız;
çaresiz dönüverdim doğmak için küllerimden
ve çekti beni içine dipsiz uçurum!
düştüm yine kollarından farkedince hatamı;
meğer ki dönerken ben; senmişsin beni bırakıp giden!
artık çok geç diyebilmek için çok geç kalmışım...
ey hayallerimin renksiz gökkuşağı;
seni severken meğer hülyalaera dalmışım!
hatta seni sevebilmek için bile çok geç kalmışım!
geriye sadece hiçbir şey kalmış senden umut...
şimdiyse koyup da bir başıma beni;
dönüp geriye çekip gidişin bile güzel bana!...

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik