Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 4

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 505.493 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2006       Mesaj #31
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SENİNLE OLACAĞIM

Ağladığın yerde olacağım ben. Başını göğsüme yaslaman için. "Ağlama" demeyeceğim sana, susturmayacağım. Akacak gözyaşların içindeki acıyla birlikte. Geçmişte seni yaralayan ne varsa hepsi bir bir çıkacak yüreğinden. Gözyaşların temizleyecek yarım aşklardan kalan tortuları. Yüreğindeki yaraları iyileştirecek. Hıçkıra hıçkıra ağlarken sadece dokunacağım sana, saçlarını okşayıp daha da fazla ağlamanı sağlayacağım. Bir daha ağlamaman için...
Sponsorlu Bağlantılar
Güldüğün yerde olacağım ben. Gülümsemeyle birlikte yüzüne yayılan aydınlığa tanık olmak için. Seninle birlikte gülmek için. Kahkahalarının odanın duvarlarını çınlattığı anda "Yetmez" diyeceğim sana, "Daha fazla gül, daha fazla çınlat duvarları..." Gülüşünün içimde yarattığı coşkuyu duyumsamak istiyorum. Seni nasıl güzelleştirdiğini görmek istiyorum.
Özlediğin yerde olacağım ben. Özlemini dindirmek için. Bana dolu dolu sarılman için. ÖZLÜYORSAN AŞIKSINDIR, bu ne güzel bir gerçek. Ben yanımdayken bile özlüyorum seni. "Olur mu öyle şey?" deme, oluyor işte. Aşkı bu kadar derin hissederken özlememek mümkün değil. Doyamıyorum sana anlıyor musun ? Benim özlediğim kadar sende beni özle istiyorum.
Her neredeysen orada olacağım ben. Sensiz olmak istemiyorum çünkü. Bir tek günümü bile sensiz geçirmek istemiyorum. Hep benimle olmalısın, ne yaşayacaksan hep benimle yaşamalısın. Biz bu yola birlikte çıktıysak eğer, sonuna kadarda birlikte yürümeliyiz. El ele ve yürek yüreğe... Bizi birbirimize bağlayan şey aşk. Aşkı herşeyiyle yaşamalıyız.
Şimdi diyorum ki sana, bir hayatı paylaşmak, bir aşka ortak olmak istiyorsan çağır beni yanına. Hiç çekinme çağır. Kaygılarından sıyrıl, aşkın klasik oyunlarından vazgeç. Bize göre değil bunlar. Utanma duygularından, isteklerinden. Deki; "Aşığım..." Deki; "İstiyorum..." Seninim ben, sonsuza kadar senin...



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2006       Mesaj #32
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Son Yaprak
Ülkenin batısındaki küçük bir mahallenin bir sokağının neredeyse
Sponsorlu Bağlantılar
tamamı ressamlardan oluşmaktaydı. Bu mahallede, üç katlı bodur
bir tuğla yığınının tepesinde iki kız arkadaşın stüdyoları bulunmaktaydı.
Alt katlarında ise yaşlı bir ressam otururdu.

Günlerden bir gün kız arkadaşlardan biri zatürree hastalığına yakalandı.
Genç kız günden güne eriyordu. Bir gün, arkadaşı resim yaparken
o da yatağında pencereden dışarı bakıyor ve sayıyordu...

Geriye doğru sayıyordu; "Oniki" dedi, biraz sonra da "onbir"; arkasindan
"on", sonra "dokuz"; daha sonra, hemen birbiri ardina "sekiz" ve "yedi".
Arkadaşı merakla dışarı baktı. Sayılacak ne vardı acaba?
Görünürde sadece kasvetli, bomboş bir avlu ile altı yedi metre ötedeki
tuğla evin çıplak duvarı vardı. Budaklı köklerinden çürümüş,
yaşlı mı yaşlı bir asma, tuğla duvarın yarı boyuna kadar tırmanmıştı.

Dönüp arkadaışna "Neyin var?" diye sordu. Hasta kız fısıltı halinde" altı" dedi.
"Artık hızla düşüyorlar. Üç gün önce neredeyse yüz tane vardı.
Saymaktan başıma ağrı giriyordu. Ama şimdi kolaylaştı.
İşte biri daha gitti. Topu topu beş tane kaldı şimdi."
"Beş tane ne?" diye sordu arkadaşı. "Yapraklar, asmanın yaprakları.
Sonuncusu da düşünce, ben de mutlaka gideceğim. Hissediyorum bunu."

Arkadaşı ona saçmalamamasını söyleyip içmesi için çorba götürdü.
Fakat o: "İşte bir tanesi daha gidiyor. Hayır, çorba filan istemiyorum.
Bununla geriye dört tane kaldı. Hava kararmadan sonuncusunun da düştüğünü
görmek istiyorum.. Ondan sonra ben de gidecegim." diyerek cevap verdi.

Genç kız uykuya daldığında arkadaşı da alt katta ki yaşlı ressama
ziyarete gitti. Bu sırada yaprak olayını da anlattı yaşlı adama.
Yukarı çıktığında arkadaşı uyuyordu. Ertesi sabah hasta kız hemen
arkadaşına perdeyi açmasını söyledi. Ama hayret! Hiç bitmeyecekmiş
gibi gelen upuzun gece boyunca aralıksız yağan yağmur ve şiddetle esen
rüzgârdan sonra, bir asma yaprağı hâlâ yerinde duruyordu.

Sapına yakın tarafları hâlâ koyu yeşil kalmakla birlikte, testere ağzı gibi
tırtıllı kenarlarına ölümün ve çürümenin sarı rengi gelmiş olan yaprak,
yerden altı yedi metre yükseklikteki bir dala yiğitçe asılmış duruyordu.

"Bu sonuncusu" dedi hasta kız."Geceleyin mutlaka düşer diye düşünmüştüm.
Rüzgârı duydum. Bugün düşecektir, o düştüğü an ben de öleceğim."
Ağır ağır geçen gün sona erdiğinde onlar, alacakaranlıkta bile, asma
yaprağının duvarın önünde sapına tutunmakta olduğunu görebiliyorlardı.

Derken şiddetli yağmur tekrar başladı. Hava yeteri kadar aydınlanır
aydınlanmaz, genç kız hemen perdenin açılmasını istedi. Asma yaprağı
hâlâ yerindeydi. Genç kız, yattığı yerden uzun uzun yaprağı seyretti. Sonra
arkadaşına seslendi. "Münasebetsizlik ettim. Benim ne kötü bir insan
olduğumu göstermek istercesine, bir kuvvet o son yaprağı orada tuttu.

Ölümü istemek günahtır. Şimdi biraz bana çorba verebilirsin." dedi.
Akşamüstü gelen doktor ayrılırken; şimdi alt kattaki bir hastaya
bakmam gerekiyor. Yaşlı bir ressammış sanırım. O da zatürree.
Yaşlı adamcağız çok ağır bir durumda, kurtulma umudu yok ama
daha rahat eder diye bugün hastaneye kaldırılıyor dedi.

Ertesi gün doktor : "Tehlikeyi atlattınız, siz kazandınız." dedi.
O gün öğleden sonra arkadaşı artık iyileşmiş olan arkadaşına alt kattaki
yaşlı adamı anlattı. Yaşlı adam iki gün hastanede yattıktan sonra ölmüş.

Hastalandığı günün sabahı kapıcı onu, odasında sancıdan kıvranırken
bulmuş. Pabuçları, elbisesi baştan aşağı sırılsıklam, her yanı buz gibi bir
haldeymiş. Öyle korkunç bir gecede nereye çıktığına akıl sır erdirememişti
kimse. Sonra, hâlâ yanık duran bir gemici feneri, yerinden sürüklene
sürüklene çıkarılmış bir portatif merdiven, bir de üstünde birbirine
karışmış sarı, yeşil boyalarla bir palet ve sağa sola saçılmış bir kaç fırça
bulmuşlar. O zaman o son yaprağın sırrı da çözüldü. Rüzgâr estiği zaman
bile yerinden oynamayan yaprak, yaşlı ressamın şaheseriydi. Yaşlı adam,
son yaprağın düştüğü gece oraya bir yaprak resmi yapıp yapıştır.

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2006       Mesaj #33
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Vücutta İsyan
Adamın biri bir gün rüyasında ;ellerinin,ayaklarının ,ağzının ve beyninin midesine karşı isyan ettiğini görmüş. Eller: “Sen işe yaramaz tembel!Biz bütün gün çalışıyoruz; testereyle kesiyoruz,çekiçle duruyoruz,taşıyoruz,kaldırıyoruz,akşam olunca da şişlikler,yaralar ve çiziklerle dolu olarak eve geliyoruz.Eklemlerimiz ağrıyor,her tarafımız kirleniyor.Ya sen!Bütün gün burada oturup,atıştırıp duruyorsun.”demişler. Ayaklar: “Evet aynı görüşteyiz.Bütün gün sağa sola yürümekten nasıl ağrıyoruz.Sense hep tıkınıp duruyorsun.Tıkındıkça seni taşımamız zorlaşıyor.” Demişler. Ağız: “Evet doğru.O sevdiğin bütün yiyeceklerin nereden geldiğini soruyorum.Onları çiğneyen benim.Ben bitirir bitirmez sen yutuyorsun.Bu adalet mi?”diye bağırmış. Beyin: “Peki ya ben?Burada olmak kolay mı sanıyorsun,senin bundan sonra ne yiyeceğini düşünmek?Hala bunların hiçbir karşılığını almış değilim.” Ve böylece vücudun bölümleri hiç sesini çıkarmayan mideye karşı şikayetlerini sürdürmüşler Beyin: “Benim bir fikrim var.”demiş “Hadi hepimiz bu tembel organa karşı isyan edip,onun için çalışmayı bırakalım.” Diğer tüm organlar “Harika!”demişler “Senin için ne kadar önemli olduğumuzu sana göstereceğiz.Belki böylece biraz da olsa çalışmaya başlarsın.” Hepsi çalışmayı bırakmışlar.Eller ,kaldırma ve taşıma işlerinden vazgeçmiş.Ayak yürümemiş.Ağız, çiğneyip yutmayı bir süre bırakmış.Beyin bu parlak fikirler için bir süre çalışmamaya karar vermiş. Mide,aç olduğu zamanlardaki gibi biraz guruldamış önce ama bir süre sonra sesi kesilmiş. İsyan birkaç gün sürmüş.Gün geçtikçe adam kendini daha kötü hissetmeye başlamış. “Bu isyan bence daha uzamamalı :Yoksa açlıktan öleceğim.”diye düşünmüş. Bu arada eller,ayaklar ,ağız ve beyin oldukları yerde günden güne zayıflamaya başlamışlar. Önceleri mideyi kızdırmak için biraz canlanıyorlarmış ama sonraları onu yapmaya halleri kalmamış. En sonunda adam ayaklarından gelen çok cılız bir ses duymuş. “Acaba yanılıyor olabilir miyiz?Yoksa mide kendi görevini yapıyor muydu?” Beyin: “Ben de aynı şeyi düşünüyorum.Evet yiyecekleri aldığı doğru ama sonunda gene bize yolluyormuş.”diye mırıldandı. Ağız: “Hatamızı itiraf etmeliyiz. Mide ;eller,ayaklar ,dişler ve beyin kadar görevini yapıyordu.”demiş. “O zaman hadi hepimiz iş başına”diye bağırmışlar. Ve o anda adam uyanmış. Ayaklarının yürüyor olması,ellerinin yakalayabilmesi,ağızının çiğnemesi ve beyninin berrak bir şekilde düşünmesi onu rahatlatmış.Kendini çok daha iyi hissetmeye başlamış. Kahvaltıda midesini doldururken şöyle demiş: “Bu bana bir ders oldu.Ya hepimiz çalışırız,ya da hiçbir şey tek başına çalışamaz.”
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Mart 2006       Mesaj #34
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cançiçegi
Erisilmez bir uçurumun kiyisinda, senden baska kimsenin farkinda olmadigi bembeyaz bir çiçektim ben. Sen ise, dört mevsim özlemini çektigim yagmur. Üstüme yagisini severdim, yapraklarimdan asagi akisini, her damlani içime çekisimi severdim. Bedenimde seni hissedisimi. Her damlan alip götürürdü beni adini bilmedigim, tanimadigim yerlere...

Sen yaginca susuzlugum dinerdi, biterdi kimsesizligim, dagilirdi ürpertilerim. Serin bir meltem degip geçerdi yapraklarima. Dünyalar benim olurdu, uçardim sevinçten. Günlerime, gecelerime; hiç kimsenin bilmedigi, fark etmedigi sicak bir sevgi dolardi. Sicak bir sevgi dolardi yüregime. Her çocuga gülümserdim; her kusa, her kelebege, her ariya gülümserdim...

Erisilmez bir uçurum kiyisinda rüzgarlara agit yakan, yalniz ve boynu bükük, bembeyaz bir çiçektim ben. Sen, bakislarinda sevdalar gizleyen, sevdalandigim, gözleri menekse rengi küçücük bir kizdin.. Adina Seher demistim, adina sevda, adina umut. Sevdam, umudum her seyimdin. Günüm, günaydinim, gülaydinligim seninle baslardi. Tek sevenim, tek sevdigimdin. Yagmurumdun sen; kurak günlere, ayaz gecelere inat. Hiç bitmeyen bir umut, özlem ve hazla beklerdim seni. Gelmedigin zaman boynumu büküp, kapar gözlerimi seni beklerdim. Özlemin umudum olurdu, umudum özlemin. Beklerdim, beklerdim bikmadan, usanmadan...
Çünkü seni seçmistim ben, sevdam, arkadasim olarak. Sevdani yüregime nakis nakis islemek için. Islemeliydim ki, firtinalar, boranlar içinde bile olsa kardelenler gibi açmasini ögrenmeliydim...

Umudumun bitip tükendigi anlar da oldu elbette zaman zaman. Seni beklerken, bekleyisin iskenceye dönüstügü zamanlar da olurdu. Günlerin yillara döndügü zamanlar olurdu. Ama hiç * etmedim, * etmedi yüregim. Çünkü seni delicesine seviyordum ve bu sevgimle mutluydum. Özlemine zor da olsa katlaniyordum bir umutla.

Sen beyaz bulutlarla gelirdin, bembeyaz gelinlikler içinde. Hayran hayran bakardim sana. Sen gelince ardindan gökkusagi gelirdi. Gökkusagina dönüsürdün rengarenk. Her renginde umutlarim vardi, hayallerim vardi. Canli, cansiz tüm varliklar kiskanirdi güzelligini... Sen, hayatima kattigim canim, gözbebegimdin. Ben de senin cançiçegindim. Gözlerime dolan bulut, üzerime yagan yagmurdun sen. Topraga saçtigim umudumdun. Havaydin, hayattin, suydun, sevgime bandigim gülaydinligimdin, günaydinimdin...

Yillar sonra simdi yine bekliyorum seni, bir umutla. Ama artik azalan hatta tükenen bir umutla... Ömrümün bütün dilimlerine kar yagiyor simdi. Kar da beyaz ama ben yine de direniyorum. Çikip gelmeni, üzerime yagmani bekliyorum. Bir zemheri mevsimiydi ayazda birakip gitmistin hayallerimi. Bak yine zemheri. Daglara kar yagiyor ama sen yoksun. Sen yoksun, acilara özlem yagiyor... Bak, kar yagiyor üstüme, iliklerime dek üsüyorum. Yine de yüregimde atesler yakiyorum. Dönersen ellerini isitirsin diye...

Unutmusum, içimdeki umutlarin beyazligini... Unutmusum mavi, yesil, al renkleri... Ne zaman bir yagmur sesi duysam, ne zaman bir su sesi, içimde sevgiler kanar, pinarlar kanar benimle. Sonra sen gelir dökülürsün içime, sen gelir dökülürsün gözlerime, kirpiklerim dökülür yollara. Gülaydinligin dogar üstüme. Iste o zaman dag dag özlem kesilirim, bulut bulut, hüzün hüzün..

Düstügüm her uçurumda sen varsin yanimda
seni tasidim içimde bir damla gözyasi gibi
bütün yildizlara ismini haykirdim, bütün gecelere
bir sen yoksun bir sen duymuyorsun bi-tanem

rüyalarimi hicran alir her gece gelmezsin
çagrilarim isyan olur her gece bilmezsin
sevdasini yüregime taht kurdugum nerdesin
bir sen yoksun bir sen bilmiyorsun bi-tanem

bil ki hep sana aktim bu sevdali nehirlerde
hep seni bekledim bu düstügüm yerlerde
ümit kervanlari bir bir gelip giderler de
bir sen gittin bir sen gelmiyorsun bi-tanem

Gel... Gel ki, sari papatyalar açsin, kir gülleri, kir menekseleri, kirkkanatlilar açsin. Yol alsin umuda nazli cerenler, ceylanlar, karda boranda yolunu yitirenler. Gel can gelsin solmus anilara. Bosalsin sicim sicim gözyaslari, irmak olsun susuz kalmislara; kardes olsun dostluklara, yüregimdeki merhamete... Gel... Gel ki, sevginle anlam bulsun duygular, gözlerimden topraga düsen damlalar....

Gelmeni istiyorum biten umutlari, yiten sevdalari diriltmen için, solan yapraklari yesertmen için.

Tüm ümitlerin tükendigi anda çikip gelmeni, üzerime yagmani bekliyorum. Bu sitemdir sanma. Bil ki, gelmezsen solup gidecegim, bitip tükenecegim. Bir daha bir daha hiç bir mevsim açmayacagim çiçeklerimi, gülümsemeyecegim gül yüzlü çocuklara, gül desenli baharlara, kirlara, ceylanlara... Gel!...

Nuri Can


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2006       Mesaj #35
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sonsuz Aşk

Aşk güzel bir rüya ise
uyanmak istemiyorum
Aşk bir yalan ise
kandırılmak istemiyorum
Aşkın içinde bir aşk daha
barınabilecek ise
aldatılmak istemiyorum
Aşk saygısızlık içerecek ise
kendime olan saygımı
yitirmek istemiyorum
Aşkın içinde
sonsuza kadar kavramı yok ise
aşk bana uğrasın istemiyorum

Arzu Akçe
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2006       Mesaj #36
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
logo
pembe
sevgi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2006       Mesaj #37
Misafir - avatarı
Ziyaretçi


SEVMEK

"sevmek" dedim.
"yoluna ölmek" dedi.
"yol" dedim.
alıp başını gitmek dedi.
"gitmek" dedim.
Bir "ahh" çekip "dostlardan ayrılmak" dedi.
"dost" dedim.
Durdu. Bana baktı. "dost" diye mırıldandı.
"yüreğime nasıl koysam bilemediğim"dedi.
"yürek" dedim.
dünyaları içine sığdıramadığım" dedi.
"dünya" dedim.
"hayatın bir yüzü" dedi.
"yüz" dedim.
"ardında ne gizli bilemediğim" dedi.
"giz" dedim.
"hep çözmeye çalıştığım" dedi.
"çalışmak" dedim.
"bitmeyecek öykü" dedi.
"öykü" dedim.
"binlercesini içimde gizliyorum" dedi.
"gizlemek" dedim.
"işte her şeyin bitimi" dedi.
"şey" dedim.
"sevda" dedi.
"sevda" dedim.
"peşinden koştuğum" dedi.
"koşmak" dedim.
hayat bir maraton" dedi.
"hayat" dedim.
"öyle kısa ki!." dedi.
"niçin kısa?" diye sordum.
"yaşanacak çok şey var, zaman yok" dedi.
"yaşanması gereken ne var?" diye sordum.
"aşk" dedi.
"kaç kere?" diye sordum.
"bin kere" dedi, "milyon kere"
"neden bir kere değil?" diye sordum.
"bütün aşkların toplamı, en yüce ve tek aşk" dedi.

"önce ona varsan olmaz mı?" diye sordum.
"keşke olsa" dedi, "ama önce yoğrulmak gerek"
"acı çekmek mi?" diye sordum.
"evet, aşk acısında yok olmak" dedi.
"yok olunca!." dedim.
"işte gerçek aşkta o zaman yaşamaya başlarsın" dedi.
"gerçek aşk!." dedim.
"büyük o!" dedi.
Durdum. Durdum. Ve sustum!
"neden sustun?" diye sordu.
"yüreğim titredi sanki" dedim.
"neden?" diye sordu.
"bilmiyorum" dedim. "büyük o!"
"evet." dedi, "büyük o!"
"nerede?" diye sordum.
"her yerde" dedi.
"nasıl?" diye sordum.
"yüreğini aç" dedi.
"yüreğimi açmak!." dedim.
"bir tebessümle bak her şeye" dedi.
"tebessüm" dedim.
"her kapının anahtarı" dedi.
"kapı" dedim.
"girmeden bilemezsin" dedi.
"ya korku!" dedim.
"bilinmeyenden korkar insan" dedi.
"ben bilmiyorum" dedim.
"neyi?" diye sordu.
"ben'i" dedim.
"sen kimsin?" diye sordu.
"ben kimim?" diye sordum.
"sevgiyle beslenensin" dedi.
kimin sevgisiyle?" diye sordum.
"büyük o'nun." dedi.
Durdum. Durdum. Yine sustum.
"kimsin?" diye sordum.
"sen'im" dedi.
Son düzenleyen Blue Blood; 9 Mart 2006 19:23
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #38
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sözcükleri Ölümsüz Kılansın,Sen Aşkın,Sen Özlemin,Sem Hayatın Tadısın..
Şimdi İçimde Çoğalttığım Sesimle Bağırıyorum..
Hiçkimse Sevdama Senin Kadar Yakışmadı Ve Sevdam Hiçkimseyi Senin Kadar Yaşatmadı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #39
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sevgilim

Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak..

Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli...

Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor.

Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni.

Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Ayrı şehirlerde ayrı havayı solusak ta;
Geceleri aynı semaya bakıyor,
Aynı yıldızı tutuyoruz….
Gündüzleri aynı martıların çığlıklarında birleştiriyoruz sevdamızın feryatlarını.
Ayrı yağmurlarda birlikte akıtıyoruz gözyaşlarımızı kim bilebilir..
Ve biliyorum ki umarsızca sende bende dolaşıyoruz fırtınada.
Ellerimiz cebimizde...
Kimse yok halimize karışan. Başıboş, sessiz...
Sen beni bende seni arıyorum belki de...
Olur ya martıların gökyüzünde buluşmaları gibi gökkuşağında da biz kavuşuruz diye...

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik