Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 44

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.703 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ekim 2006       Mesaj #431
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
siir011
Uykuların kaçar geceleri
Sponsorlu Bağlantılar
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın


siir011
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu igrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

SENI SEVDIĞIMI BIRGÜN ANLARSIN

Ümit Yaşar Oğuzcan
siir011
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ekim 2006       Mesaj #432
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİTMEYEN AŞK

Sponsorlu Bağlantılar
Genc adam ellerinde bir buket cicek, sahile kosarak geldi... Gözleri söyle bir sahilde gezindi, aradigini göremeyince ilk gördugu banka oturup sevdigini beklemeye basladi. Ellerinde yine her zamanki ciceklerden vardi.Sevgilisinin en sevdigi cicekler bunlardi. Kirmizi, kipkirmizi, kan kirmizisi guller... Sanki dalindan yeni koparilmis gibi tazeydiler, buram buram kokuyorlardi, sevgi kokuyor, ask kokuyor en önemliside özlem ve hasret kokuyordu guller... Hepsinin uzerinde damlalar vardi. Sanki agliyor gibiydiler. Genc adam gullere bakti, sanki onlarla konusuyormus gibi, " Neden agliyorsunuz, bakin ben ne kadar mutluyum " dedi. Az sonra sevdigini görecegi icin kalbi yine deli gibi atmaya baslamisti. Ne zaman onu dusunse, onunla bulusacagini hayal etse kalbi yine böyle yerinden cikacakmis gibi oluyordu. Senelerdir birbirlerini sevmelerine ragmen ikiside sevgisinden hic birsey kaybetmemisti.. Onlari hic birsey ayiramazdi... Ne hasret, ne ayrilik, nede ölum... Genc adam telasla saatine bakti. Sevdigi yine gec kalmisti, 1 dakika gec kalmisti. Ustelik o, sevdigini bekletmemek icin dakikalarca önce kosarak geliyor, onu beklemeyi bile seviyordu. Oysa o her zaman bunu yapiyordu. Devamli kendisini bekletiyordu. Herkesin bir kusuru olurmus diye dusundu... Ve gözlerini önundeki ucsuz bucaksiz denize dikti.. Denizin sonu yok gibiydi, tipki sevdigi kiza olan aski gibi denizinde sonu yoktu. Sonsuzluga uzaniyordu...Aslinda bugun onlar icin cok özel bir gundu. Kendi aralarinda sözleneceklerdi. Delikanli önce bunu sevdigine acmis, sonrada gidip 2 tane yuzuk almisti. Bu kadar önemli bir gunde bari, onu bekletmemeliydi.. Ama alismisti artik beklemeye, zarari yok biraz daha beklerim diye dusundu. Gullerin yapraklari nedense hala yasli idi. Bir turlu anlamiyordu onlari. Hersey bu kadar guzelken neden agliyorlardi ki ? İste az sonra sevdigi gelecek, ona sarilacak, kucaklasacaklardi...Sonra söz yuzuklerini takip, evliige ilk adimlarini atacaklardi.Genc adam öyle heyecanliydi ki sevdigine kavusmak icin can atiyordu... Martilara bakti,birbirleriyle oynasip, ucusan martilara... Ne kadar guzel dansediyorlardi Tekrar saatine bakti genç adam.Endiselenmeye baslamisti. Sevgilisi yine gec kalmisti, hemde cok... Bu kadar gec kalmamasi gerekiyordu. İste hergun burada bulusmak icin sözlesmiyorlar miydi? Her gun sahilde, martilara bakarak, denizin onlara anlattigi masallari dinleyerek birbirlerine sarilip hasret gidereceklerine söz vermiyorlar miydi ? O zaman neden gelmemisti yine ??... Aklina kötu dusunceler gelmeye basladi. Hayir.. hayir..olamazdi. Sevdigine birsey olamazdi. Onsuz hayat yasanmazdi ki... O ölse bile devamli benimle yasar diye dusundu genc adam. Bunun dusuncesi bile hos degildi. Gözlerini yere indirdi. Gözyaslarini kimsenin görmesini istemiyordu. Zaten nedense etrafindaki insanlar ona sanki kacik gibi bakiyorlardi. Rahatsiz olmaya basladi bakislardan. Artik bikmisti... Yine sevgilisi geldi aklina.. Neden gelmedi acaba diye dusunmeye basladi. Gözlerini kapatti. 7 sene oldu dedi. 7 senedir hergun bu sahildeydi, sevdigini bekliyordu. Daha fazla dayanamadi. Kalbi parcalanacak gibi oluyordu. Gözlerinden 1 damla daha yas gullerin uzerine damladi... Yine gelmeyecek galiba, en iyisi ben onun evine gidiyim diye mirildandi...Hic olmazsa gulleri her zamanki gibi yanina koyar, ona vermis olurdu... Genc adam ayaga kalkti. Sevdigiyle bulusmak uzere, yesil tepenin ardindaki kabristana dogru yurumeye basladi. .NE BÜYÜK AŞKMIŞ...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Ekim 2006       Mesaj #433
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Nereye baksam "gel beni bul" diye haykırıyor aşk.
Takılıp gidiyorum ardından aşkın sesinin. Ulaşmaya çalışırken o sese,
yakalamaya çalışırken; tökezliyorum her defasında ona giden yolda
Düşüyorum...

Her düşüşten sonra, yamalı bir sevda daha bırakıyorum ardımda.
Ve anlıyorum her defasında neden hep kaçtığımı sevdalarımı yaşamaktan...
Ve anlıyorum her defasında neden hep yarım bıraktığımı aşklarımı..
Ve anlıyorum her defasında, kendime yasakladığım sevdalarım ve sevdayı
yaşamamışlıklarım, bitişleri görme cesareti yoksunluğundan başka birşey
değil...


"Sonsuz ve ölümsüz aşk yoktur"

Ama o ses...
Ahh o aşkın beni çağıran sesi yok mu?
Tıkayamıyorum kulaklarımı artık.
"Bulduğumda yaşayacağım bu sefer" kararlılığı ile koşuyorum hep.
Düşüyorum....

En ufak bir sendelemede hemen yeni bir arayışa itiliyor yüreğim, sonra bir
yeni arayışa daha, sonra bir yenisine daha.....
Bu öyle bir kısırdöngü ki, aynı anda çoğul sevdalar esiyor yüreğime;
eşzamanlı aşklar yaşıyorum..
Fırtınayı bekleyen ben, yetinmeye çalışıyorum rüzgârlarla..
Üselik çoğu rüzgâr bile değil ve aslında ben çoğunu en baştan anlıyorum,
kendimi kandırıyorum..
Ama gene de atıyorum aşkın ılık esen rüzgârlarına kendimi.
Sonu başından belli yarım yamalak sevdalar yaşıyorum.
Her yamalı aşktan sonra daha fazla artıyor açlığım, daha fazla artıyor kana
kana içme ihtiyacım..

Her biri için "acaba bu kez doğru kişi mi" diyerek eş zamanlı aşklar
yaşıyorum.
Ve ben, her defasında; daha da üşüyen bir yürekle başbaşa kalıyorum, daha da
yalnız bir yürekle..

Ahh!
Ama suç bende, salaklık bende..
Çok şey istiyorum ben!!!!
İnsan olmalı ruh ikizim olmalı, kadın olmadan önce...
Ruhumu soyabilmeli giysilerimden önce..
Zihinsel uyum "olmazsa olmaz" larımın başında geliyor..
Elleri bedenimden önce saçlarımda gezinebilmeli...
Ruhum ile sevişebilecek bir yüreğe sahip beden olmalı yatağımdaki..
Ve eğer mümkün ise..
Lütfen..
Birlikte uyuyup birlikte uyanabileceğim biri olsun bu sefer...

Görüyorsunuz ya; ne çok şey istiyorum. Üstelik bu kadar da değil, liste daha
uzuyor...

Tekrar aşkı yaşamayı yasaklasam kendime, eskisi gibi yarım bırakıp gitmeye
karar versem???...
mi acaba?

Ama hayır, ben artık gerekirse boğulmak istiyorum sevda denizinde.
Sonları da yaşamak istiyorum artık..

Şimdilerdekilerde değil ama, öncekiler, önceki sevdalarımda hep ışıl ışıl
gözler vardı...
sürekli düşünüldüğüm ve düşündüğüm, arandığım ve aradığım, çılgınca
özlediğim ve özlendiğim, bulutların üzerinde yaşıyormuşcasına yaşanan
sevdalardı benimkiler.
Hep öyle kalsınlar istediğim için yarım bırakıldılar zaten.
İstemedim o ışıl ışıl gözlerin donuklaşmasını..
İstemedim telefonumun nadiren çalmasını..
İstemedim paranoyalarımla başbaşa kalmayı..
Korktum hep bitişlerin acımasızlığından..

Sanırım aşk benden intikam alıyor.
Dolu dolu, dopdolu aşkları yaşamadım, yarım bıraktım.
"Madem öyle gel böye" diyor şimdi bana...
"Gel beni bul" diye haykırırken bir yandan, diğer yandan da "ohh canıma
değsin, sana sunduğum fırsatları geri teptin zamanında, kendi düşen ağlamaz"
diyor sanki..

Ey Aşk !
Af diliyorum senden işte...
Çıksana artık karşıma, savursana beni fırtınalarınla....

feather



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #434
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HERŞEYE İNAT

ve daha birçok şeyin özlemini özleyeceğim
unutulmuş ne varsa hepsine inat hatırlayacağım gözlerini
yağmuru saçlarına dolayıp
rüzgarla yoğuracağım
tutup seni bakacağım haline
kendini özlediğini göreceksin gözlerimde
rüzgarın saçlarına olan aşkına inat İstanbul´ u ellerine yazacağım;
eskimesin diye izlerin
Boğaz değişmez başka eller değsede
ve değişmez Altı Minare başka gözler nazar etsede…
başka ellere inat hatırlayacağım ellerini

yangın kokuyor gözlerinde Yeditepe
ferini puslandıran küllere inat hatırlayacağım maviliğini
acıyı koyup ceplerime
aşkınla doyuracağım
hiç değişmeden çıkacağım karşına
susarak konuşacaksın bakarak gözlerime
acının yüreğine olan aşkına inat dokunacağım içine
eskimesin diye özlemin
Boğaz kaybetmez mavisini tüketselerde yeşilini
ve kaybetmez Altı Minare heybetini, zaman eskitse de rengini…
ey zaman; sana inat seveceğim…
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
31 Ekim 2006       Mesaj #435
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
"BİLESİN"
Hangi kelimelere sığdırsam seni,
Yetmez ki sana olan sevgimi anlatmaya,
Sana açlığımı,
Susuzluğumu anlatmaya yetmez ki...
Bilesin ki;
Ben sensizde olsam,
Seni yaşadıkça,
Sen beni anlamlı kılansın...
Eğer birgün dönersen öyle bir doğruyla gel ki,
Ölüler yalan uykusundan uyansın...
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Kasım 2006       Mesaj #436
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Aşk sudur,sevgi susuzluk.
Bu yüzden sevgi hasrettir,
Özlemektir,beklemektir.
Asıl maharet:
Susuzken suyu içmek değil
Karşısına geçip seyretmektir.
Aşk haykırmaktır,sevgi ağlamak;
Aşk açmaktır,sevgi katlamak.
Sevgi saklamaktır
Yüreğini,gözlerini
Ve de ellerini saklamak
Bahar geldiğinde…
Bir çiçeğe,yeşile,çimene
Aşık olamazsın ama seversin.
Arkadaşına aşık olamazsın
Ama seversin.
Toprağa fidanı aşkla değil
Sevgiyle dikersin.
Sevgi için ölünür,aşk öldürür.
Aşk kıskançtır,nankördür
Sevgiyi öldürür.
Aşk Kabil’dir,sevgi Habil.
Aşkla sevgi aslında kardeştir
Babaları insandır,Adem’dir
Aşk için şiirler yazarsın,
Şarkılar yaparsın;
Sevgiyi anlatamazsın.
Çünkü yüreğine sığdıramazsın.
Kalbini aşka kapatabilirsin
Ama sevgiye kapatamazsın
Sevgi gizli,aşk aşikardır.
Yüz vermeyince unutursun
Sen aşığım diye daha kendini kandır.
Dedim ya sevgi gerçek,aşk yalandır.
Dahası da var:
Aşkın gözü kördür,
Fazla naz aşık usandırır;
Aşk oyun,aşık oyuncaktır.
Sevgi ise yaşamdır,hakikattir.
Aşk aceledir,
Sevgi usul usul sabırlıdır.
Acele işe hem şeytan karışır.
Aşk ateşlidir
Çünkü hastalıklıdır.
Sevgi ılıktır
Çünkü sağlıklıdır.
Velhasıl bu iki kardeşin hikayesidir
Aşka ve sevgiye dair…
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Kasım 2006       Mesaj #437
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk

Sert rüzgarlarin ardından kırılan dallar ve yapraklar..
Belki bir son bahar akşamına doğru...
Belki bir öğlen vakti..
Aşık olmak için zaman ne kadar önemli ki..
Ama illa bir bahar zamani...
Özelikkle son bahar..
Şarabin sigara dumanı ile dansi,
Belki ağızda bir tango mısrası..
Küçük ellerinde hafif ter..
Yüreğinde bir kuş ..
gözlerinde buğu..
Sevmek için acele etmek mi doğru...
Belkide bir dahaki bahara..
Ama olesine bir sevgi istediğim
Öyle bir sevgi ki...
Her seyden kutsal...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Kasım 2006       Mesaj #438
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Kaç yıl önce olduğunu bile anımsayamadığım,
Uzun bir zaman yolculuğunun en son köşesindeydi,
Aşk denen duygu ateşinin yüreğime ilk düştüğü vakitti,
Bir yaz haytalığında süregiderken mavi gözlerindeki yolculuğum.
Aşk denilen kelimenin sözlüğe, anlamı yeni yazılmak üzereydi.
Her aşk yüklenmiş kırmızı gülü sana getirmek isterken.
Karşına gelince, sadece al yanaklarının sıcaklığında gönlümü ısıtabilmekti galiba aşk.
Hiç utanmadan dokunabildiğim pamuk ellerini,
Ve duyduğum tüm aşk şarkılarında, şiirlerinde bir seni bir beni canlandırırken,
Ve tüm acıklı ayrılık şarkılarını, sanki en büyük korkularımla yüzleşmişçesine,
Dinlemekten çekinmekti galiba aşk.
Sonbahar gelmesin diye geceleri boğan uykusuzluklarda,
Hep seni ağlamaktı galiba aşk, hep seni sayıklamak, seni aramaktı.
Yaz bitmesin diye Allah'a haykırışlar,
Yağan her yağmurda,
Yavaşça tükenen umutlardı galiba aşk...
Yanına gelmeden önce hasret yüklü bir ton sözü sırtlanıp,
Ama seni görünce hepsini unutup, gözlerinde kaybolmaktı galiba aşk.
Tüm boş bulmaca karelerini isminle doldurup,
O bulmacaların bir köşesine sıkışmayı istemekti galiba.
Akşamları saklambaç oynamak yerine, çıplak ayakla,
Bir sahil kenarında seni düşünerek sana yürümekti belki de..
O herkesin tehlikeli dediği kuyuda boğulurken,
Seni düşünüp mutlu olabilmekti galiba aşk.
Sonbaharın gelecek olması ihtimalini,
Korkudan düşünememekti belki de,
Süt mısırı tazeliğindeki sapsarı saçlarına,
Bir daha hiç dokunamamak ihtimaline karşı,
En kral isyanlarla cephe almaktı belki de aşk.
Rüzgardan senin sırtına doğru esmesini istemek.
Seni az da olsa bana yakınlaştırması için yalvarmaktı.
Hatta o güzel yüzünü aydınlattığı için güneşe,
Akşamları sahilde yürürken yolumuza mehtap tutan ay dedeye,
Teşekkür etmek, minettar olmaktı…
Çaresizce ayrılık sırasını beklerken bir mevsimin kanatlarında,
Kimsesiz köşelerde korkudan hıçkıra hıçkıra ağlamaktı galiba,
Sorugusuz sualsiz, sığınmak istemek bir baba şefkatine,
Biraz korku, biraz gariplik, biraz isyan kundaklamaktı galiba aşk.
Cesur cesur aşağı bakmaktı gözlerinin uçurumunda,
Ve düşmekten değil bakışlarından uzak kalmaktan korkmaktı aşk.
Uykularından kıskanmaktı, rüyalarına sızmak için bahaneler aramaktı.
Ve kutlamak istemekti ellerini ilk tuttuğum günü,
Kırk gün, kırk gece…
Dudaklarının sarhoşluğunda yok olmak istemekti bir aşk sözlüğünde,
Bir rüya nasıl bir ömre yayılır diye mucitçe düşünceler her eridiğinde,
Yavrusunu yitirmiş bir kartal gibi, son sürat uçup,
Bir dağa çakılmayı istemekti galiba aşk.
Ve ayrılık günü gelip çattığında,
Konuşmaya bile mecali olmadan,
Bir şehit edasıyla, ismini taşlara yazdırmaktı aşk.
Kimsesiz bir sokak karanlığı da olsa ayrılık,
Ağlamak ile gülmek arasında sıkışmış bir vapur gibi
Bir o yana bir bu yana, savrulmaktı galiba aşk.
O an bir şimşek çaksa, dünya ortadan ikiye yarılsa,
Ya bu ayrılık olmasa,
Ya da herkes ölse, dünya kararsa diye haykırmaktı galiba aşk.
Arasından çok yıllar geçsede, şöyle bir düşünebilmek,
Unutamamak, yarı güler, yarı ağlar bir kalemle
Uğruna bir şiir yazmaya çalışmaktı galiba aşk…
feather
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
4 Kasım 2006       Mesaj #439
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Gitgide alışıyorum sana…Hiçbir alışkanlık bu kadar güzel olamaz... Ellerin ellerimden uzaksa nasıl güçsüzüm bilemezsin... Yanımda olduğun zamanlar; sigara dumanı gibi ciğerlerime doluyor, alkol gibi damarlarıma yayılıyorsun... Durmadan başım dönüyor verdiğin hazdan...

Alışkanlıklar daima korkutur beni... Düşün ki ben yaşamaya bile alışkın değilim... Kendimi kendime alıştıramadım yıllardır... Fakat şimdi sana alışıyorum…


Alıştıkça özlemim artıyor, daha yoğunlaşıyor. Yalnız içimde garip bir korku var. Sana alışmaktan değil seni kendime alıştırmaktan korkuyorum... Bir gün sana şimdi verdiklerimden daha güzelini daha değerlisini verememekten korkuyorum... Bir gün ansızın ölmekten ve seni, bana olan alışkanlığınla yapayalnız bırakmaktan korkuyorum...

Oysaki her zaman ve günün her saatinde yanında olmalıyım senin... Bana alışmış olmaktan pişmanlık duyacağın bir dakikan bile olmamalı... Bütün zamanlarını zamanlarımla karıştırıp emsalsiz bir zaman bileşiminde yaşatmalıyım seni... Uykularda bile aynı rüyayı görmeliyiz. Her şeyin ve her zevkin yarısı senin olmalı, yarısı benim... "Bana alış" demeyeceğim... Nasıl olsa alışacaksın bir gün... Şimdi çirkinliğimde güzellikler bulan gözlerin, o zaman en güzeli görecek bende! Alışkanlığınla, sevginle yepyeni bir "ben" yaratacaksın benden!

İlk defa sevilmenin ürpertileri içindeyim inan. Sevgimle mukayese edebileceğim tek şeyi beni sevmende buldum... Ömrümde kimse bana sevmenin gerekliliğini öğretmedi. Kimseden sevgisini istemedim, verdiler almadım. Bencildim bir zamanlar, sevmek benim hakkım diyordum. Oysaki şimdi bir zamanlar hiç sevmemiş olduğumu kendi kendime biraz da utanarak itiraf ediyorum.

Asıl büyük sevgiyi seni sevmekte buldum ve sevgim senin sevginle değerleniyor, ayrı bir anlam kazanıyor... Sevgin olmasaydı değersiz bir cam parçasıydım. Sevginle bir aynayım şimdi. Bana bakanlar baştanbaşa seni görecekler içimde...
Bir zincirin iki halkasıyız seninle anlıyor musun? Aynı kadehte karışmış iki içkiyiz. İki kelimeyiz seninle birbirini tamamlayan. Her yerde iki olduğumuz için
bir bütün haline geliyoruz durmadan...

Alışkanlığım devamlı sana çekiyor beni... Durup durup dudaklarını öpmek geliyor içimden... Saçlarını okşamak geliyor, ellerini tutmak geliyor... Kokunun tenime sindiğini hissediyorum geceleri... Teninin dudaklarımda eridiğini hissediyorum... Boynunun en güzel yerini benden başkası bilemez artık...

Seni kimse benim kadar benimle bir bütün olduğuna inandıramaz.... Gitgide bu alışkanlığın içinde kaybolduğumu hissediyorum... Beni yaşadığım zamanın dışına çıkarıyorsun. Bir gün tarih öncesinde yaşıyoruz , bir gün bulutların üstünde... Uzun süren bir baygınlık sonrasının o anlatılmaz baş dönmesi içindeyim... Bütün merdivenler birbirine eklendiği zaman seninle vardığım yüksekliğe erişemez...

Açılmış bütün kuyuların derinliği içimde seni bulduğum yer kadar derin değil...
Alışkanlık kozasını ören bir ipekböceği gibi gitgide tamamlıyor bizi. Emsalsiz bir oluşun içinde yuvarlanıyoruz. Korkunç bir yangın başladı yüreklerimizde. Özlem, kıskançlık, arzu ne varsa içimizde hepsi birdenbire tutuştu. Alev almayan bir yerimiz kalmadı. Alevlerimiz muhteşem bir kızıllığın içinde yıldızlara kadar uzanıyor. Hiç bir su, bu ateşi söndüremez artık. Nehirle, denizler boşalsa üstümüze hiç sönmeyeceğimizi biliyorum. Bu yangın biz birer kor haline gelinceye kadar sürecek. Önce bakışlarımız alıştı birbirine, sonra parmak uçlarımız... Bu oluş tamamlandığı anda yeryüzünde bizden güçlüsü olmayacak! En mutlu olduğumuz yerde en güçlü de olacağız seninle... Bu bir sonun değil bir varoluşun başlangıcıdır.


Geçmişteki tüm alışkanlıkların bana alışmanı önleyemez artık...


arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
4 Kasım 2006       Mesaj #440
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Günah olmayacak kadar mahsum
Köle olmayacak kadar özgür
Ulaşılmayacak kadar derin
Unutulmayacak kadar yakın
Seninle yaşanacak kadar özeldir


Sen gözlerimde ateş
Damarlarımda kansın
Bırak bu deli gönlüm
Izdıraptan yansın
Sahipsiz yüreğimde
Tükenmeyen imansın
Sevmek en kutsal duygu
SEVMEYENLER UTANSIN


Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik