Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 42

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.672 Cevap: 2.787
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
18 Ekim 2006       Mesaj #411
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
YAĞMUR MEVSİMİ

Sponsorlu Bağlantılar
sonsuz karanlığına hazırlanan
yokluğunu oya gibi işlediğim gecenin kör saatlerinde
akrep yelkovana saldırırken
Bursa işi iki tarafı keskin hain bir bıçak
yüreğime değdi değecek

yokluğunda
anılar dolu dizgin üzerime yığılırken
yalnızlığıma ortak duvarlar kör ve sağır
ve şiirlerim kanarken
gözlerinde denizin mavisi
ellerinde papatya
ayrılık ve yalnızlığımı gizlediğim
karanlık zamanlardan çıkar gelirsin
sesim kilitlenir
dilim kırık

sen geldin diye
papatyalar içinde bahar dolar odama
sen geldin diye
göç mevsimini unutur kuşlar
sen geldin diye
en kuytu köşelere gizlenen yarım sevdaların külleri toplanır

sonra
kuruyan dallarından can suyu çekilmiş
sararan yapraklar kadar aceleci
ve damardan boşalan kan gibi çıkar gidersin

gitmeseydin
gözlerine benzer denizleri ve gökyüzünü
ve nehirleri anlatacaktım
gitmeseydin
kum fırtınalı çöllerden çıkacak
dağların koyaklarında biriken buzlara dalıp
nehirlere kavuşacaktık
gitmeseydin
zamanın sonsuzluğunda
rotasız pusulasız yollara çıkacaktık
gitmeseydin
gökten düşen üç elmayı paylaşacaktık

şimdi gidişinle
şarap rengi gözlerimde yağmur mevsimi başlar

FLaMiNGo - avatarı
FLaMiNGo
Ziyaretçi
18 Ekim 2006       Mesaj #412
FLaMiNGo - avatarı
Ziyaretçi
Kıyamam

Sponsorlu Bağlantılar
Nefretimi salarım alev alev üstüne ayrılığın
Dağları yıkarım üzerine konuşamaz umutsuzluk
Ve başaramaz karanlıklar aydınlığa mağlup olur
Savunamaz dudakları , lal olur dili yalnızlığın

Bense kıyamam sana
En nadide sevgiyle beslerim bu aşkı
Ve süsler yaparım kamış kamış yıldız gözlerine
Mendilin olurum bulutlar çökütüğünde yağmur yağmur
Bir duvar örerim sözlerimle çin seddine inat
Ve aşamaz ne ayrılık ne de mutsuzluk
Ulaşamaz acının zerresi sana
Tüm dünyayı yakarım bu uğurda
Ama sana kıyamam
Sana kıyamam

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #413
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Damla Damla Sen


Yağmurları bekleme yeter dön artık
Yağmak zorunda değilsin susamış bedenime
Öyle çok özlemişim, seviyorken delice
Düşmek zorunda değilsin her gece düşlerime;
Bırakda rüyalarda kendim sarayım.

Yağmurları bekleme dinsin bu hasret
Damla damla gelişin bana huzur vermiyor.
Ellerini tutmak için çabalıyorken
Avuçlarımdan kaçışın beni mutlu etmiyor.
Bırakda sana tamamen sahip olayım.

Yağmurun kokusuna sardım
Tutamadığım kendimi.
Damla damla sen
Çisil çisil sen
Aklıma düşen sen her yağmurda
Aklımda bir başka sen oluşuyor
Çıktığım yağmur dualarında.
Bırakda dualarım günahlarım için olsun.

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #414
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Bende olduğundan beriNe zaman aynaya baksam; kendimi bulamıyorum.Gözlerimde gözlerini, dudaklarımda gülüşünü görüyorum.Hep nefesini soluyorum, tenimde bir ürperti beliriyor.Koca şehir susuyor sadece sesin çınlıyor kulaklarımda.Bakabildiğim kadar ileride, dokunabildiğimce yakındasınama hasret kalıyorum bebek yüzlüm gülüşüne.İstanbul gibi bakıyorsun bana, gizemli ve buğulu.Hem içinde olup, hem yalnız yaşamak bilsen ne kadar zor geliyor. Hayat kavgasını sürdürüyor sevdam.Aşk can çekişiyor gecelerimde.Tenine susuyorum Marmara’nın derinliklerinde.Yeditepe çalıyor sanki seni benden, yavaş yavaş tüketiyor.Gökyüzüne yıldızlarla tutunan peçesini çıkarıyorum karanlığın.Pencereden yatağına süzülen ay ışığı olmak,yüzünü sürdüğün yastık olup düşlerine avuç açmak için.Bedeninde serilmeliyim gece gibi.Meleklerin uyurken bıraktığı gülüşü seyretmeliyim başucunda.Kalmamı ister misin, yıldızlar bir bir gömülürken sabaha?dokunmamı ister misin ayaz düşen tenine? Hani utanmazlığın koynundakendinle sevişmelerinde yanında olmamı ister misin ?Kuruyan teninde terden boncuklar yapabilirim,güzel bir melodideki piyano tuşları gibi dokunabilirim vücuduna,kıvrımlarınla ahenkli yaşayabilirim seni.Rüzgârın dağlarla kucaklaşmasını,dalgaların kıyılara cilvelerini getir aklına.Önce, süzülmelerini hisset kumlara köpüklerinin,sonra kızışan rüzgârla tut ellerimi.Tüm gücünle sarıl biçare kimliğime.Açlığımı, susuzluğumu, sırlarımı bitir gecede.İçimde kıpırdanışların, yüreğimde sıcaklığın, dudaklarımda titreyişleri sevdanın, tenimin ürpertisinde nefesin olmalı...Dağıt, hazan düşen yatağımı. Güneşim ol eylül gözlüm.‘Seni istiyorum’ diye yutkunduğum nefesimi al dudaklarımdan,sırlarımı çöz öpüşlerinle. Ay gibi yum gözlerini geceye,yıldız gibi kay geç düşlerimden. Tadını bilmediğim,tenine düşmediğim hayal olmaktan çık, dökül şehvetinle.Söyleyemem sana yanan tenimi, kıvılcımı düştü bir kez içime.Kıvranışlarım kadar sessiz uykusuzluğum.Her dokunuşumda kendime, haykırışlarım suskunluğum aslında.Kendime sarılıp yatağın bir ucunda tüm ürkekliğimle gelişini beklerim. İçimden akan ılıklığı, sıcak sevdayı sana sunmak,sadece hayalinle bütünleşerek yaşamak çok zor be aşkım...‘SEN’ bendeysen, benimsen.. Neden gecelere isyanım?Kirpikten bulutlarını arala artık, güneş gözlerinde kapalı kalmasın,Uyan! Dünya güneşe, ben sana kavuşayım.Seni seviyorum eylül bakışlım…(?)
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
19 Ekim 2006       Mesaj #415
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Sonsuz SevgiYıllarca bir o kalbe,
Bir bu kalbe konmuş
Öz aramışım,
Sevgiden bal yapmak için.

Ne ilkinde buldum,
Ne sonuncusunda,
Oysa boşunaymış.
Kalplerdeki bu arayış,

Meğer ben aşkı sevmişim,
Maşuku değil.
Sevmişim sevmeyi

Sevgiliyi değil.

Sevmişim sonsuz sevgiyi...
FLaMiNGo - avatarı
FLaMiNGo
Ziyaretçi
20 Ekim 2006       Mesaj #416
FLaMiNGo - avatarı
Ziyaretçi
Sen geliyorsun; kuşlar geliyor bahçelerden
Papatya kokusu bir de, sen gelmeden önce

Nasıl tanıyorum bilsen geçtiğin sokakları
Biraz mahmur oluyor bakışları, fersiz, çaresiz
Ölü kelebekler görüyorum sokak köşelerinde
Duvar diplerine bırakılmış acılar
Yorgun ihtiyarlar bir de, gençliğini arayan

Sen tüm sokaklardan geçmişsin meğer
Hangisine baktıysam rengi bembeyaz
Bir dokun bin ah işit pencereden
Bir asker ağlıyor kenarında sessizce
Yavuklusunun adını unutmuş gözlerinde
Ne zaman biteceğini askerliğinin
Nereye gideceğini, kim olduğunu

Aklının karıştığı mahzenlerde
Bir adam izlerine bakıyor delice
Şimdi sen geliyorsun, biliyorum
Hayallerim geliyor, umutlarım, mutluluğum
Hiçbir şeyi görmüyor gözlerim
Gireceğin kapıdan başka

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
20 Ekim 2006       Mesaj #417
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Zaman...Her soruya verilen tek kelimelik soğuk bir cevap. Yaralar zamanla kapanır... Zamanla insan alışır her acıya...zaman unuttur yaşananları...
Zamanı durdurmak imkansızdı ama ben durmuşum içinde zamanın .B ir başkası nefes alıyor yerime .Aldığı her nefes beni tüketiyor,ağır sancılar saplıyor kaslarıma. Zaman akıp gidiyor bense içindeyim. Gözlerim kapalı,yaşamaksa anlamsız ve gereksiz şu saatten sonra. Öyle ya kime,neye bu göz yaşları?
Yaşananlar ardımda. Derli toplu her şey. Her insana bir yer ,her göz yaşına bir iz açılmış sanki. Ama bir şeyler hep eksikti. Adını henüz koyamadığım. O benimdi ve oradaydı biliyorum. İçimdeydi ve nefes alıyordu.
Dedim ya her soluk beni tüketiyordu. Ama nedense insan acıya tutkunmuş. Ben o canımı yakan adını bilmediğim şeyi seviyordum. Acı veriyordu belki ama seviyordum işte. Farkında değildim belki ama içimde bir tiryaki besliyordum.
O benden her dumanı çektiğinde ben biraz daha yok oluyordum. Ama onun soluğunu kanımda hissetmek istiyordum. Damarlarında dolanıp kalbinden yeni yüzlerle doğmak istiyordum. Oysa bilmiyordum. Tükeniyordum.
Bense onun her nefesinde biraz zehir ,bir parça tat oluyordum dudaklarına. Dedim ya insan acıya tutkun diye.O da bunu severdi biraz işte. O mu benim içimdeydi ben mi Onun bilemedim. Cevapsız kalan son bir soru gibiydi.
Gökyüzü mü sizin içinizde siz mi gökyüzünün içinde?
Peki sonunda ne mi oldu? Tiryaki öldü... Bense yaşıyorum. Zaman geçti...
Acıya alıştım doğru! Peki alıştığım acı nerde? Onun her nefesi zaten bir acıydı bana ama ben onu seviyordum. Söyledim ya size ben bilmiyordum ama tükeniyordum . İşte haklıydınız yine acıya alıştırdı zaman,yaram kapandı. Ama ben o tiryakiyi istiyorum. Bana acı vermeyi kafasına koymuş inatçı tiryakimi...
Kopardılar. Hiç acımadan aldılar benden. İçimde nefes alsın. Her nefesinde hem kendini hem beni tüketsin. Onun ölümü benden benim ölümüm ondan olsun istiyorum.
Siz insanlara sesleniyorum. Evet size! Hiç sevmemiş olan,nasırlaşmış kalplere son sözüm. Dilerim ki Tanrı bu gece hepinizin yüreğine,size acı veren,acı verdikçe sevdiren ama en sonunda tükenecek olan bir tiryaki yerleştirir.
Ama unutmayın her tiryakinin son soluğu kendi ciğerlerinden gelmez.
Ben bir tiryaki sevdim. İçimde büyümesine engel olamadığım o tiryakiyi hayatta her şeyden herkesten daha fazla sevdim. O benden her dumanı çektiğinde ben biraz daha yok oluyordum. Ama onun soluğunun kanımda hissetmek istiyordum. Damarlarında dolanıp, kalbinden yeni yüzlerle doğmak istiyordum.
Koca bir yalandı bu hikayenin sonu. Oysa ben her şeyi başından biliyordum . Tükeniyordum...
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
24 Ekim 2006       Mesaj #418
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Eğer ;

O'nu hatırladıkta başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz... ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin... O'nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O'nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain...

sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O'ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,

ve O, her durduğunuz yerde duruyor,

her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp,

hüzünlendikçe ağlıyorsa...

dünyanın en güzel yeri O'nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse...

hayat O'nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü,

O'nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar...

her şiirde anlatılan O'ysa... her filmin kahramanı O...

her roman O'ndan söz ediyor, her çiçek O'nu açıyorsa...

bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez

özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa,

iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa...

iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa...

eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O'nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız... mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O'na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...

kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü...

özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...

hem kimseler duymasın, hem cümle alem bilsin istiyorsanız...

O'nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme,

vuslat sehere denkse...

gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de;

bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O'nun yüzü suyu hürmetine...

uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa...

dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı,

bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...

Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız,

sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla...

...o halde bu SONSUZ AŞK!..

"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #419
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşığım Demekle Aşık Olunmuyor.
Aşk aşk diye inliyoruz durmadan,
Duygularımız akıp gidiyor satırlara,
Kelimeler,dizeler,şiirler,ardı sıra
Geçek aşk'ı yaşıyor muyuz acaba?

Şimdiki aklım olsaydı eğer,
Sorardım kendime,aşık olmadan önce
Bu güç,bu hırs,bu azim var mı diye.
Sorardım sevdiğime
Beni sevmek yürek ister,
Sende bu yürek var mı diye.

Aşığım demekle aşık olunmuyor,
Sevmek,ölesiye sevmek yetmiyor.
Sevgi karşılık ister,özveri ister.
Aşk verdiği kadarını almak ister.

Aşığım demekle aşık olunmuyor,
Bozulmuşsa terazinin bir kefe'si
Gelmiyorsa verdiğin sevgi geriye
Kabuslar görürsün tüm gecelerin de.

Aşığım demekle aşık olunmuyor
Çalışacaksın,üreteceksin,hep vereceksin.
Seviyorsa o da seni,senin sevdiğin gibi,
Elbet dönecektir sana,verdiğin sevgi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Ekim 2006       Mesaj #420
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
unicwater anim1


Günbatımında karşılaştığım açmaya çalışan en yalnız çiçektin sen ...Elimi uzatsam dokunacakmışım gibi yakın , arada miller varmışçasına uzaktın. Bedenin yanımdayken bile , gözlerin , gözbebeğim kadar uzaktaydı. Görebileceğin en uzak nokta gözbebeklerindir çünkü...

Dokunuşların , seni tüketiyordu ; sen her dokunuşunda ölüyordun , gerçeklere dönüştü dokunmak senin için , ve sen her dönüşünde tükeniyordun... Zevkten öteydi , acıydı sevişmeler sende...Sen acıyı her haliyle seviyordun. Dilindeki , bedenindeki , beynindeki tek tat sadece acıydı ve sen bundan zevk almayı seçiyordun.

Gülüşünde hep bir korku , hep bir soru vardı. Gülümsemeye alışkın olmayan dudakların vardı. Sadece küçücük bir kıvrımdı gülümseme dediğin , içinde hüzün ve acı saklı...

Ellerin yorgunluğunu taşıyordu hayatının , senin yaşın ellerinde gizliydi , sen orda gizliydin. Sessiz , ince , narin , yıpranmış...

En çok kalbini görmek isterdim , tam yanındayken kapattığın , ve bir daha asla açmayacağın...Gözlerine baktığımda yokolup gitmekten , sırrına eremeden gizeminde adını unutup , varımı yitirmekten çekinirdim. Lakin ben bilirim ki , gözlerin , en tenhasında , kuytusunda gecenin , bilinmezin. Gözlerin , aysız gecede , şavkını göklere yol diye çizdiren bir avuç zümrüt , yosunların arasında...

Aydınlık bir günde , birden yağan yağmur gibiydi aşkın. Uzay boşluğunda kaybolan sözcükler gibiydi...Nasıl yalnız doğuyorsak , ve nasıl yalnız ölüyorsak , aşkta , aşkımda yalnız yaşanmalıydı belki de...Karakaplı deftere yazılan yeni bir isimdin belki de..Ve her aşk aslında ardından kin ve nefret getirmektedir belki de...

Aslında aşk öylesine kırılgandır ki , en ufak bakış ardından paramparça bir yürek getirir. Ve her parça geceye karışırken , hüzün denizden eser...Hüzünden kaçan aşktan da kaçmalıdır...Aşk , öldürücüdür...İçinin soğumasıdır zamanla...Sonsuz aşk yoktur belki de... Sonsuz kırılganlık vardır...Boşlukta aradığın elleri bulamadığında , aşk , nefreti getirir. Karşılıklı bile olsa tehlikelidir.

Çünkü, uçta bir duygudur aşk ; ve diğer ucunda nefret vardır. İki ucun birleşmesi hiçten bile değildir...

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik