Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 5

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 506.278 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #41
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
..: Kalbime Gömüyorum :..


Sponsorlu Bağlantılar
Gittiğinden beri kalbimde bir boşluk, kalbimde bir sızı… Hayatımda anlamsız hüzün… Bittiğinden beri hiç yeni bir güne açılmadı bu gözler… Senden başka kimseyi kabullenemedi bu kalp. Tek sahibi sendin çünkü… İlk sahibi… Ve hep sahibi olacak kişi…

“Sana bir şarkı daha yapacağım
Adi unuttum seni olacak
Belki de kimseleri aramıyorum
Tanrım bu yaraları kim saracak”

Sonu gelmeyen bir masala beraber koyduk son noktayı. Teker teker kapattık mutlu günlerin sayfalarını… Sevgilerimizi kalbimize,kalbimizi içimize gömdük... Kalbimizin ne dediği kimin umurundaydı… Böyle olması gerekiyordu başkalarına göre. Böylesi bizim için en iyisiydi. Biz neden bunun farkında değildik. Eğer iyi olan buysa neden felç olmuştu sol yanımız? Gözlerim neden uykuya hasret kalmıştı? Ben neden yeniden sigaraya başlamıştım? Sen neden gülmüyordun eskisi gibi gözlerinle? Son sözümüzdü ; “BİTMEYECEK” demiştik… Ve bitmedi işte…

“Karşımda resmin duruyor
Günlerim sensiz geçiyor
Bir ömür böyle nasıl sürecek
Dayanamıyorum
Zaman nasıl hızlı geçiyor
Gözlerim dolu dolu oluyor
Saatlerce seni izlemeye doyamıyorum”

En yakınımdaki insan el olmuştun şimdi. Evde seni başkası bekliyordu. Yatağında bir başkası yatıyordu. Sana akşam yemeklerini O hazırlıyordu. “Canım” diyordu beklide sana. Cuma akşamları Taksim’de onunla geziyordun. Ve belki de sen ona “karıcığım” diyordun…

Bu masal da fazla sürmedi. Sen başrol oynayamayacak kadar beceriksiz birisin kabul et bunu. İşte bitiyor hayatında kim bilir kaçıncı hikâye. Yine başaramadın… “Bitiyor” dedin. “Bitkisel hayatımızdan o cıvıltılı günlerimize geri dönelim.” Hiçbir şey eskisi gibi değildi. Ben bile… Ve hiçbir şey eskisi gibi olamazdı zaten…

Geri geldin. Seni deli gibi özlerken yoktun. Yalnız ağladım geceleri. Yağmurda yalnız ıslandım. Tek başıma yaşadım seni. Taksim’de yalnız gezdim. Üşüdüm yazın ortasında. Sol tarafımda hep bir sızı taşıdım en içten kahkahamı attığımda. Ama seviyorum işte… Yapabileceğim bir şey yok… Bende özledim seni, eski günleri… Ama dedim ya hiçbir şey eskisi gibi değil ve olamaz… Kalbim sen diye bağırsa da mantığım buna el vermiyor… Affet…

“Şimdi kalbimi mi beynimi mi dinleyim
Anlamadım ki ben simdi neyleyim
Seni çıkarıp içimden atamıyorum
Hayır hayır ama artik olmaz
Bundan böyle yerin dolmaz
Seni çaldığın kalbime gömüyorum”

Sensiz belki de hiç gülmeyeceğim hayatımda. Bir daha “sen” olmayacak dünyamda. Ben artık kendi şehrimde yaşıyorum, kendi karanlık yalnızlığımda…



Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #42
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR GÜN...

Sponsorlu Bağlantılar
Bir gün...bir kozada küçük bir delik açildi...ve bir adam...bedenini bu küçücük delikten
çikarmaya çalişan kelebeği saatlerce seyretti...Sonra...kelebek sanki daha fazla
ilerlemek istemiyormuş gibi durdu...Sanki...ilerleyebileceği kadar
ilerlemişti ve artık daha fazla ilerleyemiyordu....Ve adam...kelebeğe
yardım etmeye karar verdi...Eline bir makas aldı ve kozayı keserek deliği
büyüttü...Kelebek kolayca dışarı çıktı...Fakat bedeni kocaman ve
kanatları kuru ve buruşuktu...

Adam...kelebeği izlemeye devam etti...çünkü zamanla kanatlarının büyüyüp
bedenini taşıyabilecek kadar genişleyebileceğini umut ediyordu...
Fakat bu olmadı!..Gerçekte...kelebek ömrünün geri kalanını
kocaman bedeni...kuru...buruşuk kanatları ile etrafta sürünerek geçirdi...

Uçmayı hiç başaramadı...Adamın bu aceleci iyiliği içinde
anlayamadığı...bu kısıtlayıcı kozanın ve
kelebeğin o küçücük delikten dişari çıkmak için verdiği mücadelenin...
kelebek için gerekli olduğuydu...çünkü bu...Tanrı'nin...yaşam
sıvısının kelebeğin bedeninden kanatlarına doğru
akmasını sağlamak için bulduğu yoldu...böylece kelebek kozadan
kurtulduğu anda uçmaya hazır olabilecekti...

Güç istedim...
Ve Tanrı...beni güçlü yapmak için karşıma zorluklar çıkardı...

Bilgelik istedim...
Ve Tanrı bana çözmek için sorunlar verdi...

Zenginlik istedim...
Ve Tanrı çalişmak için bana beyin ve güçlü kaslar verdi...

Cesaret istedim...
Ve Tanrı üstesinden gelmem için bana tehlike verdi...

Sevgi istedim...
Ve Tanrı yardim etmem için bana sorunlu insanlar verdi...

İyilik istedim...
Ve Tanrı bana fırsatlar verdi...

İstediğim hiçbir şeyi elde etmedim...İhtiyacım olan
herşeyi elde ettim...


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #43
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
gercek ask...

aşkım ihtiyar çift 54 yıllık evliliklerini bitirmek için mahkemeye başvurmuşlar yaşlı kadın anlatmaya başlamış
bizim çocuğumuz olmadı ben eşim için herşeyimi verdim onun için yaşadım o ise kılını kıpırdatmadı benim için! bana bir saksıda çiçek hediye etti 11 yıl her gece kalktım o çiçeği suladım ama o bir kere bile sulamadı......
ben de sadece 1 kere sulayamadım geçen gece çok hastaydım kalkamadım demiş yaşlı kadın. o ise benim için küçücük birşey yapmadı o çiçek benim kızım gibiydi kuruttu çiçeğimi boşanmak istemiyorum demiş...
hakim saçları ağarmış yaşlı adama sormuş sen ne diyorsun?
yaşlı adam anlatmaya başlamış...
eşim 10 yıl önce hastalandı doktora gittik kireçlenme başladığını hareket etmezse yürüyemeyeceğini söyledi bende birşey yapmalıydım eşime saksıda bir menekşe aldım yatak odamıza en uzak odaya güneşin az olduğu bir yere koydum hem menekşe gece sulanmaz ama eşim 4 saatten fazla hareketsiz durmamalıydı önceleri ben uyandırıyordum sonra kendisi uyanmaya başladı...
işte böyle her gece kendiliğinden kalkıp kızım dediği menekşeyi geceleri suladı ve o da kurumamıştı ben bunu üzülmesin diye hep sakladım eşim kireçlenme rahatsızlığını yenmişti ama o gece üşütmüş ateşler içinde yatıyordu bende başucunda sabaha kadar bekledim üzüntümden çiçeğini sulamayı unuttum o sabah kalkınca ilk işim menekşeye su vermek oldu ama nedense kurudu eşim iyileştiğinde ilk işi kızına koştu ama kuruduğunu gördüğü günden beri benimle konuşmuyor...
işte hakim bey kabahatim bu dedi yaşlı adam...


SEVGİLER VERİLEN EMEKLER BAZEN GÖSTERİLEMİYO
herkes ağlamaya başladı ve yaşlı kadında sevgiyle kucakladı aşkını
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Mart 2006       Mesaj #44
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sevdiginizi söyleyin

10. sınıf Ingilizce dersinde yanımda bir kız oturuyordu onun
için
'benim en iyi arkadasım' diyordum... ama ben onun ipek gibi
saçlarına
bakıp onun benim olmasını istiyordum... ama o bana benim ona
baktıgım
gözle bakmıyordu bunu biliyordum, dersten sonra kalktı ve geçen
gün
sınıfta olmadıgı için o günün notlarını istedi ona notları
verirken
bana
tesekkür etti ve yanagımdan optu.

Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu
çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum...

11. Sınıf

Telefonum çaldı, arayan oydu ve aglıyordu bana askın nasıl
kalbini
kırdıgını anlattı, beni evine çagırdı, yalnız kalmak
istemedigini
söyledi, bende tabiki gittim, koltuga, onun yanına oturdum,
güzel
gözlerine bakmaya basladım ve onun benim olmasını diledim, 2
saat
sonra Drew Barrymore'un bir filmi basladı ve onu izledik filmi
izledikten sonra uyumaya karar verdi, bana hersey için tesekkür
etti ve
yanagımdan öptü.

Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, o
nu çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum...

Son sınıf Mezuniyet balosundan birgün önce yanıma geldi ve
çıktıgım
çocuk
hasta ve partiye gelemiyecek' dedi, benimde çıktıgim biri yoktu
ve 7.
sınıfta birbirimize söz vermistik eger çıktıgımız biri olmazsa
partilere
birlikte gidicektik, 'en iyi arkadas' olarak. Ve partiye
birlikte
gittik,
o aksam çok güzeldi, her sey yolunda gitti, partiden sonra onu
evine
kapısının önüne kadar bıraktım, kapının önünde ona baktım o da
bana o
güzel gözleriyle gülümseyerek baktı. Onun benim olmasını
istiyordum...
ama
o bana benim ona baktıgım gözle bakmıyordu bunu biliyordum, bana
'hayatının en güzel zamanını geçirdigini'
söyledi ve yanagımdan öptü.

Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu
çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum...
Günler, haftalar, aylar geçti ve mezuniyet günü geldi çattı...
Sürekli
onu
izledim onun mükkemmel vücudunu seyrettim. Diplomasını almak
için
sahneye
çıkarken sanki havada süzülen bir melek gibiydi. Onun benim
olmasını
istiyordum... ama o bana benim ona baktıgım gözle bakmıyordu
bunu
biliyordum. Herkes evine gitmeden önce yanıma geldi ve aglayarak
bana
sarıldı sonra basını omzuma koydu ve 'sen benim en iyi
arkadasımsın, tesekkürler' deyip yanagımdan öptü.

Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu
çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum...
Aradan yıllar geçti... Bir klisedeyim ve o kızın nikahını
izliyorum...
evet artık evleniyordu, onun 'evet, kabul ediyorum' demesini,
yeni
hayatına girmesini izledim, baska bir adamla evli olarak. Onun
benim
olmasını istiyordum... ama o bana benim ona baktıgım gözle
bakmıyordu
bunu
biliyordum. Yeni hayatına girmeden önce yanıma geldi ve
'nikahima
geldin
tesekkürler' deyip yanagımdan öptü.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu
çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum...

Yıllar çok çabuk geçti; su an benim bir zamanlar en iyi
arkadasım olan
kızın tabutuna bakıyorum, esyaları toplanırken lise yıllarında
yazdıgı
gunlugu ortaya çıktı... Hemen günlügünü aldım ve günlükte
okudugum
satırlar söyleydi...
'Onun gözlerine bakarak onun benim olmasını diledim... ama o
bana
benim ona baktıgım gözle bakmıyordu bunu biliyordum.
Onu sadece arkadas olarak istemedigimi bilmesini istiyordum, onu
çok
seviyordum ama söyleyemiyordum nedenini bilmiyorum ama çok
utanıyordum... Keske bana beni sevdigini söyleseydi...

alıntıdır
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
7 Mart 2006       Mesaj #45
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Şu dünyada canını sıkan ne varsa söyle
Derdini kendime det saymazsam NAMERDİM
Bir canım var yoluna adadım bundan böyle
Aşkımızı dörtbiryana yaymazsam NAMERDİM
Olurya ecel gelir göcersem bu alemden bana
En ufak fısıltıyla seslen sesini öbür dünyadan duymazsam
NAMERDİM
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Mart 2006       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hiçbir duygumu ertelemedim ben.... Yaşayacağım hiçbir şeyi sonraya bırakmadım...
Sonra diye bir şeyin olmadığını biliyorum çünkü...
Hep yarına dair hayaller kurmak, gelmesi mümkün olmayacak zamanları beklemek benim işim değil...
Aşk zamana meydan okur ama sen karşı koyamazsın ona...
Orada durup öylece bekleyemezsin geleceği...
Bir adım atmalısın, bir el uzatmalısın aşka doğru. Aşkın anahtarı cesaret değil mi yar?
Cesur olmak gerekmez mi bir sevdayı yaşamak, bir sevdayı büyütmek için?
Kaç gece yalnız geçti hesaplasana... Kaç gece bir sonraki günü düşünerek geçti...
Neler yapabilirdik, neler yaşayabilirdik düşünsene...
Her sabahı birlikte karşılamak vardı seninle...
Sevişmekten yorgun düşmüş bedenini öpücüklerle yeni güne hazırlayabilirdim...
Gözünü açar açmaz ilk gördüğün şey ben olurdum ve sen benim yüzümde mutluluğu görürdün...
Bu kentin her yerinde, herkesin içinde el ele dolaşabilirdik. girmediğimiz sokak kalmazdı...
Bakışlara aldırmadan sokağın ortasında sarılıp öpebilirdim seni...
Bir şarkıyı sözlerini bilmesek bile bağıra çağıra söyleyebilirdik...
Sonra bir filme gider, bir kitap okur, denize bakar, bir martının bir lokma simit kaparabilmek için vapurların peşinden bıkmadan uçuşunu izleyebilirdik...
Paylaştığımız her an beynimize bir daha çıkmamak üzere kazınırdı...
Özlerdik birbirimizi delicesine. bir saati yalnız geçirsek, bir sonraki saati iki saatlik yaşardık...
Yaşayamadığımız o bir saatin acısını çıkarmak için. peki biz ne yaptık?
Aşkı bir bekleyişin sırtına yükleyip ona sadece uzaktan bakmakla yetindik...
Her an aşkı yaşamak varken, her gün birbirimizi yeniden keşfetmek varken, bu yolda birer kaşif olmak varken sürgünleri yaşamaya mahkum ettik birbirimize...
Bu sürgünlüğe son vermenin zamanı geldi artık. sana huzur vaad etmiyorum...
Aşkta huzur arayan yanılır. ben tutkunum, en koyu, en deli sevdanın sözcüsüyüm...
Onlar adına konuşuyorum. yarını olmayan zamanlarda hiçbir şeyi düşünmeden erimek adına konuşuyorum...
Gözlerinin içine bakıp SENİ SEVİYORUM demek istiyorum....
Aşkın akışına kapılıp hiçbir kaygı duymadan gidebildiğin yere kadar gitmek istiyorum...
Kokunu içime çekmek, teninin sıcaklığıyla irkilmek istiyorum...
Yaşama senin adınla anlam katmak, mutluluğu bulmak ve bir daha kaybetmemek istiyorum....
Seni istiyorum, yarın, öbür gün, öbür hafta, öbür ay, öbür yıl değil......ŞİMDİ......
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2006       Mesaj #47
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Eski zamanlarda civarın kralının kızı ile


bir balıkçı birbirlerine aşık olmuş.
Ancak, kral kızı balıkçıya varamaz...
Hal böyle olunca,
kız ile delikanlı gizli gizli
buluşuyorlar tabii...
Kral baba bunu zaman içerisinde öğreniyor
ve bir gece takip ettiriyor kızını...
Diyorlar ki; balıkçı denizden geliyor, kız
kumsalda onu bekliyor,
bulunduğu yeri ışıkla işaret ediyor
delikanlıya...
Ve kral kızı ile delikanlı, gün ağarana
kadar aşk oyunları yapıyorlar birbirlerine...
Kral bir gece askerlerine kızını
yakalamalarını ve kumsalda ışıkla balıkçıya
işaret göndermelerini buyuruyor. Delikanlı
ışığı görünce atlıyor kayığına
ve kürek çekiyor bir manga askerin üzerine
doğru...
Kız askerlerin elinden kurtuluyor ve
koşmaya başlıyor sevdiğini
kurtarabilmek için ama koyun taaa öbür
ucuna yetişmesi imkansız...
Ama sevda bu; kural falan dinlemez, atıyor
kendini sulara...
İşte o anda bir mucize gerçekleşiyor!
Kızın adım attığı her yer kumsala
dönüşürken peşinden koşan askerler
bastıkça denize gömülüyor onca ağırlıkla...
Kız kayığa kadar koşabiliyor...
Ancak bir okçu tam o anda delikanlıyı
hedefleyip salıyor okunu... Heyhat!
Kız ile delikanlı birbirlerine
sarılmışlardır bile ve ok gelip kızla
buluşuyor...
Derler ki; o kumlar, kızın kanı denize
karışınca kırmızıya boyanmış...
Delikanlı ise aldığı gibi gidiyor kızı,

sonrasını ne gören var ne duyan!...



kzkumu2jm
ALINTI..


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
9 Mart 2006       Mesaj #48
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
AŞK BELKİ

Tarifini sorsalar...

Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi...
Ama; kendimden bile önce tanıdığım...
Her saniye yeniden doğmak gibi...
Ama asırlardır süren...
Kışa dönmeyen sonbahar; derin, duygulu...
Yaza dönmeyen ilkbahar; serin, coşkulu......
Ilık avuçlarında kar taneleri...
Güneş sıcağı, gözleri...
Ve sözleri...
Ve sesi......
Böyle olmalı aşkın tarifi...
Ki tarif edilememeli......
'Resmini çiz!' deseler...
Bacası tüten bir ev belki...
Belki gece yarısı terkedilmiş bir şiir...
Veya kaldırımların kanına giren...
Aşkın ayak sesleri......
'Resmini çiz!' deseler...
Her köşe başı ıhlamur kokar...
Yağmur kokar...
'Resmini çiz!' deseler...
Şehit akıncının dudaklarındaki tebessüm...
Veya...
Gecenin koynuna bırakılan gözyaşları...
Gizli ve mahçup......
Aşk istemektir belki...
Belki bir ticaret; pazarlıksız...
Bedeli kalbiniz...
Bedeli herşeydir...
Sonrası, yolculuk...
Sonrası; nasip!...
Tarifini sorsalar...
Her baktığımda, ilk defa görüyormuşum gibi...
Az kalsın ölüyormuşum gibi...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #49
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
SENSİZ VE SESSİZİM...
Arkama her bakışımda sen hep olduğun yerdesin. Yine gülüyor yüzün, gözlerin inadına bir hüzün yine. Acıyan tüm bedenimle birlikte ayakta kalmaya çalıştığım her an tökezleyerek yere düşüşümü görmeyesin diye ruhumu iskeletime tutundurdum senin için... Gidişinin beni ne kadar yorduğunu, içimde kanayan tüm yaraların efkarlı sızısını anlatamıyorum sana. Gitmeyesin diye ne kadar surat asmıştım sırf üzecekler seni diye. Uzun karanlık yolları dinamitlerle uçurmak gelmişti içimden, elimden gelmemişti.belki o yollar başkalarına mutluluk getirir diye kendi umutsuzluğumu görmezden gelmiştim fütursuzca.

Şimdi yalnızlıkların girdabındaki o saatleri nefessiz yeniden yaşıyorum. Gönül yüzümde çakan her şimşek, başlayan her sağanak yüreğimdeki bir ceylanı daha ürkütüyor... Çifte minarede, istasyon caddesinde gezemeyişim, ellerinde paket çekirdek, beyinlerinde filizlenmeden ölen çocukluk anıları, o satıcı çocukları görmezden gelişim, bankalarda yuvasına alışamamış bir kuş gibi sığıntı yabancı oturuşum hep senin yüzünden. O yerlerde seni bin defa soluyup “dostluk vefadır” sözüne sadık kalmaya bin defa yemin ettim. Haritanın doğusunda, en saf ve hırçın rüzgarları estiği yad memleketlerde attı yüreğim; dostumu oraya zincirleyen zalimin ayaklarına pranga taktım düşlerimde. Orada yetişmiş bir dağ menekşesi gibi hiç yıpratmadan, kolum kanadım kırık oraya teslim ettim seni çaresiz rüyalarımda. Olmasaydın bu kadar çabuk pes etmezdim ama sen vardın ve arkana bakmadan şiirlerimin bu mısralarından çekilmiştin sessiz...

Dönüşünü hayal etmedim sensiz. İstedim ki yine tek vücut olalım ve aynı hayallere birlikte yelken açalım. Ben sana yokluğunda beni ağlatan, yarım kalışımı fırsat bilip üzerime siyah bulutları gönderen haini anlatayım sen sessiz dinleyesin beni. Sonra yorumlar yapıp gırgır geçelim sahte dünyanın sevimsiz oyuncaklarıyla. “nasıl bekledim seni ey dost”dediğimde “ben sendeydim” deyişini tekrar ve daha büyük bir hazla dinleyeyim. Rengini hiç unutmadığım, yaslarımda karalar giyen gözlerini gözlerime çevirişini orada kendi gözlerimi görüşümü ve ürperişimi tekrar yaşayayım. Dertlerimi kimselere anlatmadım sensizken, sessiz telefonlarda, boş sokaklarda sulüetini görerek geçiştirdim gecelerimi. Kitapların elinde otobüse binerken ki halini,ıssız çöllere susuz sürgün edişimi ve boynum bükük durakta kalışım anlatamadım. Nereye gittiğini soranlara hep yaptığımız gibi yaptım “hiç” dedim. Hiçliğin altında yatan binlerce heceyi ise yırtıp attım sorgusuz. Ah dost!ne kadar acıymış hayallerin sabun köpüğü gibi sönmesi, sıkı sıkıya sarıldığın iplerin çürük çıkıp seni taşıyamaması. Ve ne kadar acıymış kendinden bir parça sandığın gönül yoldaşının idam sehpasına götürülen, yürüyen bir ceset gibi ruhsuz kalması...

Sana tüm acılarımı verip senden tüm sevinçlerini aldığım o günler adına af dilesem hayat adına, yaşadıkların adına bir elçi olarak ben gelsem sana kabul eder misin beni. İçimde bina ettiğim ve tonlarca ağırlığı olan surları yine diker miyiz birlikte?

Yaşadığım tüm ızdıraplarla birlikte sensizliğime ve sessizliğime bir çizgi daha çekiyorum SENİNLE...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Mart 2006       Mesaj #50
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
YOKTUN

Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi vardı avuçlarımda o gece... Hayallerim gözümün önünde dans etti...Düşlerimdi gökyüzünden bana göz kırpan, yıldızlar değil; yalnızlığımda...Oysa aşk iki kişilikti...

Çayım vardı; bir kupa elimde, diğer elimde ise o gece yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesi... Çiseleyen yağmur bile ürpertemedi bedenimi; hayalin gibi... Bense yalnızdım; yokluğunda... Sadece yalnızdım işte bu aşkta, oysa aşk iki kişilikti...

Denizin dalgalarımıydı azan; içimde ki volkanlar misali... Oysa içim azdıkca, sustu dudaklarım... Ben sustum, bulutlar haykırdı isyanımı... Şimşekler vardı yüreğimde ürkütücü!.. Korkutan... Sadece ben duydum, ben hissetim içimdeki yalnızlığın sesini... Dudaklarım suskun, gözlerimde yaş... Sen ise sadece yoktun!.. Sadece yok!!! Oysa ölümdü tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...

Gökyüzü bir kızardı, bir kapkara oldu saçların gibi... Bak, o bile seni hatırlattı bana, gözlerinin karası gibi... Gözlerin gibi öfkeliydi yıldırımlar o gece... Yeryüzüne düşen ilk yağmur tanesiydi elimdeki, elimde hayallerim bile yitmişti... Umutlarımdı yanımda olan nicedir, hayallerim ve düşlerim... Ne zaman terk ettiler beni, hiç bilemedim... Sense sadece yoktun, SADECE YOK!!!... Oysa, yalnızlıktı tek başına yaşanan, aşk iki kişilikti...

Ellerimdeki yağmur tanesini bıraktım denize, özgürlüğüne kavuşsun diye... Büyüdü, büyüdü deniz oldu... Sonra deniz büyüdü büyüdü okyanus oldu... Okyanuslar geçilmez, dağları aşılmazdı ve kırılmış kalbim bir düşman gibi seni andı... Sense sadece yoktun... Sadece yok!!!

Bıraktım kalan son hayallerimi de özgürce gökyüzüne... Özgürce döndüler önce başımın üstünde sonra uçtular semaya... Bir öpücük kondurdum her birine, kokumu sana taşısınlar diye... Duydun mu?

Sen ise sadece yoktun bu aşkta, sadece yok...Bense, iki kişilik yaşadım bu aşkı, yorgun bir kambur gibi üzerimde, BİR BASIMA KATRAN GECELERDE!.. Senden kalan son hatıraydı, yüreğimdeki AŞKIM; onu da semaya bıraktım... ÖZGÜRCE! Geriye kalan sadece CAN kırıkları!..

HANİ, ÖLÜMDÜ BİR BAŞINA YAŞANAN, AŞK İKİ KİŞİLİKTİ???

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik