Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 17

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 613.445 Cevap: 719
KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
15 Mayıs 2006       Mesaj #161
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
EVDE İÇİLEN SİGARANIN ÇOCUK SAĞLIĞINA ETKİSİ
Nedir?
Sponsorlu Bağlantılar
Kullanılmış sigara dumanı, yanan bir sigaradan çıkan ve sigara içenin dışarı verdiği dumanın bir karışımıdır. Çevresel Sigara Dumanı (ÇSD) olarak da bilinir ve kendisine has kokusuyla kolaylıkla tanınır. ÇSD havayı kirletir ve elbiseler, perdeler ve mobilya üzerine siner. Çoğu kişi ÇSD yi nahoş, rahatsız edici ve gözlerle burnu tahriş edici bulur. Daha önemlisi tehlikeli bir sağlık tehdididir. ÇSD içinde 4000 in üzerinde farklı kimyasal madde tespit edilmiştir ve bunların en az 43 tanesi kansere sebep olur.
Çevresel Sigara Dumanına Maruz Kalma Sık mıdır?
Amerika Birleşik Devletlerinde yetişkinlerin yaklaşık & ‘sı sigara içicisidir ve beş yaş altındaki çocukların %50 si ila %67 si en az bir yetişkin sigara içicisinin oturduğu evlerde yaşamaktadırlar. Bu rakam ülkemizde daha fazladır.
Kim Risk Altında?
ÇSD herkes için tehlikeli olmasına rağmen, fetuslar, bebekler ve çocuklar üzerinde daha büyük bir etkisi vardır. Bu olay ÇSD'nin; akciğer, beyin gibi gelişmekte olan organlara zarar vermesiyle gerçekleşir.
Etkileri
Cenin ve yeni doğanda
Anne, cenin ve plasentada kan akımı, hamile her sigara içtiğinde değişir. Ne var ki uzun dönemde bu değişikliklerin sağlık üzerine olan etkileri bilinmemektir. Bazı çalışmalar hamilelik sırasında sigara içiminin yarık damak-dudak gibi doğumsal bozukluklara sebep olduğunu göstermiştir.
Sigara içen anneler daha az süt üretir ve bebeklerin doğum ağırlığı daha düşüktür. Annelerin sigara içmesi 1 ay- 1 yaş arasındaki ölümlerin ana sebebi olan ani bebek ölümü sendromuyla ilişkilidir.
Çocuk akciğer ve solunum yolları
ÇSD ye maruz kalma tüm yaşlarda çocuk akciğer verimi ve fonksiyonunu bozar. Çocukluk astımının hem sıklığını hem de şiddetini arttırır. Kullanılmış sigara dumanı sinüzit, rinit (nezle), kistik fibroz, öksürük ve geniz akıntısı problemlerini alevlendirir. Çocuklarda soğuk algınlığı ve boğaz ağrısı sıklığını da arttırır.
İki yaş altındaki çocuklarda ÇSD bronşit ve zatürree olasılığını arttırır. Gerçekten, ABD’de Çevre Koruma Ajansının 1992 deki bir çalışması, ÇSD’nin 18 ay altındaki çocuk ve bebeklerde her yıl 150. 000 ila 300. 000 alt solunum yolu enfeksiyonuna sebep olduğunu söylemektedir. Bu hastalıklar 15. 000 hastane yatışı ile sonuçlanıyor. Yarım paket ve daha fazla sigara içen ebeveynlerin çocuklarının solunum yolu hastalığı nedeniyle hastaneye yatma riski neredeyse iki katına çıkar.
Kulaklar
ÇSD ye maruz kalma çocuklarda hem kulak enfeksiyonu sayısını hem de hastalık süresini arttırır. Solunan duman burun arkasını orta kulağa bağlıyan östaki borusunu tahriş eder. Bu orta kulaktaki basıncın eşitlenmesini bozan şişme ve tıkanıklığa ve sonuçta ağrı, sıvı birikimi ve enfeksiyona yol açar. Kulak enfeksiyonları çocuk işitme kayıplarının en sık sebebidir. İlaç tedavisine yanıt vermediğinde kulağa tüp takılması gerekir.
Beyin
Hamilelik sırasında ve sonrasında sigara içmiş annelerin çocuklarının sigara içmeyenlerin çocuklarına göre hiperaktivite gibi davranış bozuklukları olması daha olasıdır. Okul performansında ve entelektüel başarıda orta dereceli bir bozulma gösterilmiştir.
Kullanılmış sigara dumanı kansere sebep olur.
Çocuğunuzun gelişmesinde ÇSD’nin nasıl zarar verdiğini okudunuz ama ÇSD nedeniyle gelişme riskinin ev dışı kanser sebebi kirlilik nedenlerine göre yaklaşık 100. 000 kat daha fazla olduğunu biliyor muydunuz? ÇSD’nin her yıl 3. 000 den fazla sigara içmeyenin akciğer kanserinden ölmesine neden olduğunu biliyor muydunuz? Bu gerçekler herkes için oldukça alarm vericiyken çocuğunuzun kullanılmış sigara dumanına maruz kalmasını şimdi durdurabilirsiniz.

Ne Yapabilirsiniz?
  • Sigara içiyorsanız, bırakın. Gerekirse doktorunuza danışın . Bırakmanıza yardımcı olacak bir çok farmakolojik ürün mevcuttur.
  • Ev sakinlerinden içen varsa bırakmasına yardım edin. Eğer bırakamıyorlarsa onlar ve ziyaretçilerden evin dışında içmelerini rica edin.
  • Arabanızda sigara içilmesine izin vermeyin.
  • Çocuğunuzun okul ve kreş ortamlarının dumansız olduğundan emin olun.

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
16 Mayıs 2006       Mesaj #162
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
saglıklı yaşam ve kefir
Kafkasya'da "gençlik iksiri" olarak bilinen kefirin;
Sponsorlu Bağlantılar

Beslenme Değeri ve Sağlık İçin Yararları
Sütteki tüm besin maddelerini içerdiği için kefirin besleme değeri çok yüksektir. Oluşumu sırasında mikroorganizmalar sütteki proteinleri pepton, peptik hatta amino asitleri; süt sekerini de süt asidi ve alkole kadar parçaladıklarından sindirimi kolaydır, Ayrıca ortaya çakan bu yeni maddeler serinletici, iştah açıcı sevilen bir tat ve aromaya sahip olan bu süt mamulünün karakteristik özelliklerini oluştururlar.

Hazmının kolay, proteince zengin olusu nedeniyle kefir hastalar ve çocuklar için uygun bir besindir. Hatta 20-30 günlük çocuklara bile günde 1-2 kaşık içirilmesi önerilmektedir. Tüm eksi süt mamulleri gibi sürekli kefir içilmesinin bağırsak florasını düzelttiği ve buna bağlı olarak bazı bağırsak rahatsızlıklarını iyileştirdiği açıklanmıştır. Ayrıca kefir sinirsel rahatsızlıklar, iştahsızlık ve uykusuzluk içinde yararlı olmaktadır. Bunların dışında halk arasında bu süt mamulünün ülser, yüksek,tansiyon,bronşit, astım, safra bozuklukları ve diğer bazı hastalıkların tedavi edici özelliğe sahip olduğu ileri sürülmektedir Hatta son günlerde doktorların bir kısmi bazı hastalıklar için kefir içilmesini önermektedirler. Fakat bu konularda henüz bilimsel araştırma sonuçları mevcut değildir. Bunların incelenmesi gerekir. Çeşitli i hastalıkların iyileştirilmesinde hastalık sürecinde günde 1 lire kadar kefir alınması gerektiği, hatta bunun altı aydan 1 seneye kadar devam edilebileceği bildirilmektedir. Bu miktarı bir defada değil 2-3 içimde alınabilir. Ülser gibi mide rahatsızlıkları için içilecek kefir eksi değil taze olmalıdır.


Kurdal, şu bilgiyi verdi:
"Kefir, şifa verici özelliğiyle sinirsel rahatsızlıklar, iştahsızlık ve uykusuzluk başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geliyor. Kefirin gençlik içkisi olarak tanındığı ve su yerine içildiği Kafkasya'da verem, kanser ve hazım bozukluğu gibi hastalıklara rastlanmadığı ve ortalama insan ömrünün 110-130 yıla ulaştığına ilişkin bilgi birçok literatürde yer alıyor. Bu ürünün yüksek tansiyon, bronşit, sarılık, ishal, kabızlık, egzama ve safra rahatsızlıklarına iyi geldiği de biliniyor."

Kurdal, kefirin düzenli olarak 6 ay süreyle günde en az 500 mililitre tüketilmesi halinde gençleştirici etkiye sahip olduğunu, yaşlıların sağlığı üzerinde yararlı etkileri bulunduğunu sözlerine ekledi

.......Kefir, sütün içindeki tüm besin maddelerini içerdiği için beslenme değeri yüksek bir maddedir.1 günlük kefirin bileşimi Tablo1 den görülmektedir.

Tablo 1 Kefirin bileşimi (Karagözlü ,1990)

Kurumadde : 11.63
Yağ : 2.80
Protein : 3.57
Laktoz : 3.35
Kül : 0.69
Asitlik (SH) : 39.26
Alkol (ppm) : 1365
Asetaldehit (ppm) : 29.5

Mikroorganizmaların etkisi ile laktoz ve proteinlerdeki değişmeler, kefirin hazmını kolaylaştırır. Diğer yandan oluşan bu yeni maddeler iştah açıcı, serinletici, sevilen tat ve aroma oluştururlar. Kefirdeki laktoz oranı süte oranla azaldığı için bağırsakları laktoza duyarlı kişiler kefirir rahatlıkla içebilir. Kefirde bulunan CO2 sindirimi kolaylaştırır.Diğer yandan başta B12 olmak üzere bazı B grubu vitaminler sentezlenmiş olarak kefirde bulunur.Kefirde oluşan süt asidinin %90 dan fazlasının L(+) süt asidi olduğu bildirilmiştir. L(+) süt asidi vücut tarafından kolayca sindirilmekte ve fizyolojik olarak da önemi bulunmaktadır.

Kefirin bazı rahatsızlıkları ve hastalıkları iyileştirdiği bir çok literatürde bildirilmiştir. Kefirde oluşan asetik asit, H2O2 gibi antbakteriyel maddeler ve ayrıca antibiyotikler E.coli, Salmonella gibi patojen bakterilere antibakteriyel etki yapmaktadır. Ayrıca kefir mide ve pankreas gibi bazı organların salgılarını arttırmaktadır. Asetik asit bakterileri bağırsaktaki bakterilere karşı antibakteriyel etki göstermektedir. Yapılan çalışmalarda kefirin sinirsel rahatsızlıklara, iştahsızlık ve uykusuzluk için iyi bir ilaç olduğunu göstermiştir. Ayrıca halk arasında kefirin yüksek tansiyon, bronşit, safra rahatsızlıklarını iyileştirdiği bilinmektedir.

Kefir düzenli olarak günde yarım litre içildiğinde organizmayı stabilize edici etkisinin olduğu, sağlık üzerine olumlu etkiler gösterdiği belirtilmiştir. Ayrıca kefirin; karaciğer, safra, böbrek fonksiyonları ve kan dolaşımı, üzerine olumlu etkileri olduğu ayrıca antikarsinojenik özellik taşıdığı bir çok yayında belirtilmektedir.

Saglıklı yaşamak isteyenlere,ilgilenlere bilgi ve başlangıç kültürü sadece ambalaj ve kargo masrafı karşılıgı gönderebilirim.(Kefir benim için bir hobi hiç bir ticari gayem yok)
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:18
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
17 Mayıs 2006       Mesaj #163
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Boyun ağrılarınızdan kurtulmanız için merkezimize danıştıktan sonra bu hareketlerin her birini 20' şer kez yapmalı ve günde iki kez tekrarlamalısınız


1. Başınızı öne doğru iyice eğin ve göğsünüze değdirmek ister gibi tutun. Bu şekilde birkaç saniye bekleyin. Daha sonra başınızı arkaya doğru iyice eğin. Hareketi öne ve arkaya doğru birkaç defa tekrarlayın.


2. Başınızı sağ omzunuza doğru eğin ve sağ elinizin yardımıyla omzunuza değdirmek ister gibi tutun. Böylece boyun kaslarınız gerilecektir. Birkaç saniye bekleyin. Hareketi sol elinizle tekrarlayın.



3. Ellerinizi birleştirerek alnınıza koyun. Başınızı öne doğru iterken ellerinizle direnç oluşturun. Daha sonra elinizi başınızın arkasına koyun ve başınızı ensenize doğru iterken ellerinizle direnç oluşturun.

4. Sağ elinizi başınızın sağ tarafına koyun. Başınızı sağa doğru iterken elinizle direnç oluşturun. Birkaç saniye bu şekilde kalın. Aynı hareketi sol taraf için tekrarlayın.
5. Her iki omzunuzu yukarıya doğru kaldırın ve arkada birleştirmeye çalışın. Bu şekilde birkaç saniye bekleyin. Daha sonra omzunuzu indirin ve rahatlatın. Hareketi birkaç kere tekrarlayın.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:19
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
17 Mayıs 2006       Mesaj #164
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
7 bin 500 kişiden 'acil' böbrek beklentisi

Yılda yaklaşık 600 böbrek nakli gerçekleştiriliyor
Türk Böbrek Vakfı Başkanı Timur Erk, Türkiye'de yaklaşık 34 bin böbrek hastasından 7 bin 500'ünün acil organ beklediğini söyledi.

Bahçelievler'deki vakıf merkezinde düzenlenen basın toplantısında Erk, yılda yaklaşık 600 böbrek nakli gerçekleştirildiğini ve bunların sadece 200'ünün kadavradan alındığını söyledi.

Türkiye'de yaklaşık 34 bin böbrek hastasından 7 bin 500'ünün acil organ beklediğini dile getiren Erk, organ bağışı konusunda çeşitli çalışmalar yaptıklarını anlattı.

Rıfat Özbek, Salih Memecan, İsmail Acar, Erol Albayrak, Piyale Apça, Birsen Apça, Erkan Çimenciler ve İzzet Keribar'ın tasarımlarından oluşan tişörtlerin Türk Böbrek Vakfı hastaları için 20 YTL'den satışa çıkarıldığını hatırlatan Erk, 'Bir Işık da Sen Tut' başlıklı bu kampanyada bir de defile düzenlendiğini anımsattı.

Bilinçlendirme çalışmaları kapsamında başka kampanyalar da gerçekleştireceklerini belirten Erk, organ nakli konusunda İspanya ve İran'ın başarılı örnek sergilediğini söyledi.

Toplantıya katılan eski mankenlerden Merve İldeniz, eşi Serdar Önal'ın da kronik böbrek yetmezliğiyle boğuştuğunu ve eşine böbrek nakli yapılacağını söyledi.

İldeniz, böbrek hastası çocuklara yardım için çalıştığını da dile getirdi.

Tiyatro ve sinema sanatçısı Arzu Yanardağ Serter de organlarını bağışladığını söyledi. Eski futbolcu Tanju Çolak ise herkesi organ bağışı konusunda duyarlı olmaya davet etti.

Toplantıya, 20 YTL'den satışta olan tasarım tişörtleriyle katılanlar arasında mankenler Aysun Kayacı ve Asuman Krause, tasarımcılar İsmail Acar, Birsen Apça ve Erol Albayrak da yer aldı.

Tişörtlerin satışından elde edilen gelir böbrek hastası çocukların tedavisinde kullanılacak.





asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
19 Mayıs 2006       Mesaj #165
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Boğmaca

Bordetella pertussis isimli bakterinin neden olduğu, haftalarca, hatta aylarca süren çok şiddetli öksürük nöbetleriyle karakterize akut bir solunum yolları enfeksiyonudur. Diğer bakteri ve virüslerin yaptıkları bronşitlerle ve astımla karıştırılabilmektedir.

Boğmaca bulaşıcı bir hastalıktır. Zaman zaman salgınlara da yol açar. Hasta kişinin öksürmesi, aksırması konuşması sırasında havaya saçılan tanecikler içindeki mikropların solunmasıyla bulaşır. En çok 2-6 yaş arasındaki çocuklarda görülür. Erkeklere göre kız çocuklarda daha sıktır. Çocuk ne kadar küçükse etkilenmesi de o kadar fazladır ve özellikle süt çocukları için çok tehlikelidir. Erişkinlerde ender olarak rastlanır. Boğmaca, ömür boyu bağışıklık bırakan bir hastalıktır.

Belirtileri: Boğmacanın 7-10 günlük kuluçka döneminden sonra ortaya çıkan üç dönemi vardır:

Nezle Dönemi: 1-2 hafta süren nezle, hafif öksürük, halsizlik, hafif ateş gibi belirtiler vardır. Olağan bir soğuk algınlığından farklı bir durum görülmez.

Öksürük nöbetleri dönemi: En tipik dönemidir. Haftalarca sürdüğünden Çinliler tarafından 100 gün öksürüğü olarak isimlendirilmiştir. Günde 10-30 kez, birdenbire başlayan çok şiddetli öksürük nöbetleri vardır. Öksürük hastayı nefessiz bırakır ve bu nöbetlerin sonunda derin bir nefes alarak ötme tarzında bir ses çıkar. Bu ötme sesi boğmaca için çok tipiktir ve tanı koydurucu bir bulgudur. Öksürükler sırasında çok yapışkan bir balgam da çıkabilir. Hastalar öksürürlerken yüzleri kızarır, boyum damarları genişler, dilleri dışarı çıkar, gözlerinden yaşlar akar ve terlerler. Öksürük nöbetleri çoğu kez hastanın kusması ile sonlanır. Çocukların nöbetler arası dönemde tamamen normal bir görünümleri vardır. Öksürüğün şiddeti ve gece uykusuzluğu nedeni ile çocuklar sinirli ve huysuz olurlar.

İyileşme döneme: Öksürük yavaş yavaş azalmaya başlar, ama tamamen geçmesi için aylar gerekir. Bazen, araya giren viral veya bakteriyel enfeksiyonlar öksürüğün yeniden alevlenmesine neden olabilirler.

Tedavi: Tedavi genellikle evde yapılabilirse de bebeklerin ve yaşlıların hastaneye yatırılmaları gerekebilir. Öksürük nöbetlerinin kesilmesinden iki hafta sonra çocuk okuluna devam edebilir. Boğmacalı çocuk sorunlu bir çocuktur. Öksürük nöbetlerinin yarattığı gerginlik, okul ve arkadaşlardan ayrılmak, kusmalara bağlı beslenme bozukluğu ve iştahsızlık, uykusuzluk gibi nedenlerle bir çok çocuk sinirli, huysuz ve aksidir. Tüm bunlara karşı açık ve güneşli havada yürüyüşün çok yararlı olduğu bilinir. Hatta, uçak yolculuğunun bir tür şok etkisi yaparak öksürüğe çok iyi geldiği de gözlemlenmiştir.

Kusmalar nedeniyle ciddi beslenme bozuklukları olabilir. Çocuk sık sık, az miktarda, hazmı kolay sulu yiyecek ve içeceklerle beslenmelidir. Hastanın odası iyi havalandırılmalıdır. Toz, keskin koku, sigara dumanı, kuru hava ve ani ısı değişikliklerinin öksürük nöbetlerini uyarabileceği bilinmelidir. Kortizon ve nefes açıcı ilaçların bazı hastalıklarda yararı olabilir, ama öksürük kesici ilaçlar genelde hiçbir işe yaramaz.

Antibiyotik tedavisi: Eritromisin isimli antibiyotik 2 hafta süreyle kullanılmalıdır. Daha nezle döneminde verilmeye başlanabilirse, öksürük nöbetleri döneminin hafif geçmesini sağlayabilir. Boğmaca aşısı: Boğmacaya karşı en etkili korunma boğmaca aşısı ile sağlanır. Her çocuğa yapılmalıdır.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
19 Mayıs 2006       Mesaj #166
arwen - avatarı
Ziyaretçi
FARKLI ORTAMLARIN TEMİZLİK ÖZELLİKLERİ


1. Yerler ve Yüzeyler

·Temizlik sırasında olabildiğince çok yüzeye ulaşmak için, hareket edebilen eşyalar yerlerinden oynatılır.
·Vakumlu süpürge ile toz kaldırmadan süpürülür.
·Süpürme sonrası arap sabunlu su ile ıslatılmış paspasla silinir.
·Uzun süre temizlenmemiş, kalıcı kirler bulunan ortamların temizliği özen ister. Yerlerin önce ıslatılarak, spatula gibi kazıyıcılar yardımıyla, mekanik olarak temizlenmesi gerekebilir.

·Mobilyaların tozları, nemli bezle silinir. Lekeler varsa, yüzeyi bozmayacak özel temizleyiciler ya da deterjan kullanılarak temizlenmeli, kuru bez ya da nemli bezle son bakım yapılmalıdır.
·Fayans yüzeyler her gün arap sabunlu nemli bezle silinir. Sabunsuz bezle durulanır.
·Camlar, çerçeveler ve kapılar, en geç ayda bir, arap sabunlu su ile ıslatılmış bezle temizlenir ve sabunsuz bezle durulanır.
·Kapı kolları, banko ya da merdiven kenarı gibi çok kişinin ellerinin değdiği yüzeyler, önce sıcak su ve arap sabunuyla, daha sonra dezenfektan eklenmiş suyla silinir.
·Perdeler ve diğer kumaş materyal en geç iki ayda bir çamaşır makinesinde uygun programla yıkanır ya da gerekirse kuru temizleme yapılır.
·Pano, tablo, ayna, abajur ve radyatör petekleri de temizlenecek yüzeyler

arasındadır ve mobilyalar gibi temizlenir.

·Akıtmayan naylon torbalar ile birlikte kullanılan çöp kovaları, en geç haftada bir, mekanik temizlik yapıldıktan sonra deterjanlı su ile fırçalanarak temizlenir, kurulanır.

YİYECEK VE İÇECEKLERİN TEMİZLİĞİYiyecek ve içecekler hastalık yapıcı mikroplarla bulaşmamış olmalıdır. Denetlenmiş, kapalı kaynak suları en emin temiz içme suyudur. Açık su kullanmak güvenli değildir. Böyle sular, kaynama başladıktan sonra en az üç dakika daha kaynatılıp soğutulur ve bu sayede temiz olarak içilebilir.
Anne sütü mikropsuz olduğundan ilk altı ay yalnızca emzirilerek beslenen bebekler bu açıdan en güvenli durumda olanlardır. Emzirdikçe süt oluştuğundan, anneler sık emzirerek süt miktarını artırabilirler. Biberon kullanma hem emzirme üzerine olumsuz etkisi olduğundan hem de temizlenme zorluğu nedeniyle mikroplar için uygun ortam oluşturur. Gerektiğinde, bebek beslenmesinde biberon yerine kaşık ya da küçük bardak kullanılmalıdır.
Besin maddelerinde bulunan çok sayıda mikroorganizma, mutfak temizliğinin önemini artırır. Bu nedenle ayrıca özen ister. Gerekli malzemelerin satın alınması ile yemeklerin sunulması arasında, depolama, hazırlama, pişirme, bekletmeden, servis sonrası temizlik ve bakıma kadar tüm iş akışı mutfakta sağlıklı ortam oluşturmada ayrı ayrı önem taşır. Mutfaktaki sıcak ve nemli ortamda bulunan bakterilerin sayısı her 20 dakikada iki katına çıkabilir ve bir tek bakteri 10 saatte 1 milyar olacak şekilde üreyebilir.
Mutfakta alınması gereken sağlık önlemleri içinde, yiyecek maddelerinin gördüğü işlemler özel bir önem taşırsa da, mutfaktaki tüm malzemelerle yüzeyler ve zeminin temizliği en az diğer önlemler kadar önemlidir.
Mutfakta çalışanların elleri, diğer vücut yüzeyleri, ağızları, burunları, dışkı ve giysileri aracılığıyla yiyeceklere mikroplar bulaşabilir.
Mutfakta iş yapanlar ellerini önceden etkili şekilde yıkamalı, ellerinde kesik ve yara bandı olanlar yiyecek hazırlamamalı, yemek hazırlama sırasında sigara içmemeli, saçlar ve buruna temas etmemeli, yemeklerin tadına bakılması gerektiğinde temiz bir kaşık kullanıp sonra hemen yıkamalıdır.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:19
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #167
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Ciltteki benlere dikkat!

Her ırkta ve her cinste görülebilen benlerin bir kısmı, renk değiştirerek habis bir süreç izliyor ve tehlikeli hale gelebiliyor. Prki ama ciltteki benlerin kansere dönüşmesini önlemek için neler yapılmalı?


Ciltteki benlerin kansere dönüşmesini önlemek için güneş ışığının yoğun olduğu saatlerde güneş altında kalınmaması ve koruyucu kremlerin kullanılması gerekiyor.

Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Cildiye Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlham Sabuncu, her ırkta ve her cinste görülebilen benlerin bir kısmının, renk değiştirerek habis bir süreç izlediğini, iyi huylu olanlarınsa sorun yaratmadığını ifade etti.

Genellikle melanosit denilen deriye renk verici hücrelerin bir araya toplanmasıyla meydana gelen benleri kansere çeviren en önemli nedenlerden birinin, uzun süre güneş ışığına maruz kalmak olduğunu vurgulayan Sabuncu, Güneş ışığının yoğun olduğu saatlerde güneş altında kalınmamalı ve koruyucu kremler kullanılmalıdır. İkinci bir neden travmadır. Yani bir benle uğraşmak, üzerinde kıl varsa onu koparmak veya vücudun travmatik bölgelerinde yer alan benlerin tahriş olmasıdır diye konuştu.

Vücudun direnci azaldığında benlerin agresifliğinin arttığını belirten Sabuncu, bazı gebeliklerle vücudun direncinin azaldığını söyledi.

AIDS hastalığında ben sayısında artış görülebildiğini kaydeden Sabuncu, şöyle devam etti:

Günümüzde dermoskopi adlı aletle benler değerlendirilmektedir. Eskiden benleri gözle değerlendiren dermatologun değerlendirme oranı yüzde 60-70 düzeyindeyken, bugün dermoskopi ile bu oran yüzde 90-95 e çıktı. Benin kötü huylu olup olmadığı kolayca anlaşılmaktadır. Beninden şüphelenen ve ailesinde benden kaynaklanan kanser tipi bulunan kişiler mutlaka bir hekime başvurmalıdır. Erken teşhis hayat kurtarır
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Mayıs 2006       Mesaj #168
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Beslenmede dikkat edilecek noktalar:
  • Doymuş yağ oranının azaltmak
  • Tekli ve çoklu doymamış yağ asitleri içeren yağların oranını artırmak
  • Besin yoluyla alınan kolesterole dikkat etmek
  • Posa içeren yiyeceklerle meyve-sebze tüketimini artırmak
  • Şeker ve tuzun en az seviyede tüketmek
  • Vücut ağırlığını kontrol altında tutmak, stresten uzak durmak, insan sağlığı açısından zararlı ortamlarda bulunmamak, spor ve haftada üç-dört kez yarım saat yürüyüş de öneriler arasında yer alıyor.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:20
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #169
arwen - avatarı
Ziyaretçi
GENÇ GÖRÜNMENİN SIRLARI

Estetik operasyonlar yaşlanma belirtilerini ortadan kaldırıyor ama genç görünmenin tek yolu bu mu? Yaşınız ne olursa olsun astronomik bedeller ödemeden de alışkanlıklarınızı değiştirerek veya gözden geçirerek genç görünmenin mümkün olduğunu biliyor musunuz?

Giyiminiz, makyajınız ve tavrınızla her yaşta gençliğinizi koruyabilirsiniz,
yeter ki siz bunu isteyin... Temel cilt bakım malzemesi ve maske önerileriyle işte size genç görünmenin püf noktaları...

1. Silüet: Önce uzaktan bakıldığında kimlerin genç göründüğünü bir düşünelim... Boyu uzun veya kısa hiç önemli değil; eğer ince bir silüeti varsa, biraz da hareketliyse ve sırtını dik tutabiliyorsa, o kişinin yaşını tahmin etmek zorlaşır. Dolayısıyla, kadın veya erkek olsun, fazla olan her kilosuyla yaşına yaş katar. Genç görünmenin ilk koşulu, ince bir silüete sahip olmaktır. Kilosundan şikayetçi olanlara notumuz: 'Zayıflama Dosyası'nda neden kilo aldığımız ve nasıl kilo verebileceğimiz konusunda genel bilgi veriyoruz. İlle de çok zayıf olmak da şart değil, ama çok kilolu olmak insanı hem yaşlandırıyor, hem de yavaşlatıyor...

2. Canlılık: Canlılık, yani sağlıklı olmak insanı en azından genç tutar. Kendini oyalamak, hareket halinde olmak sizi olumsuz düşüncelerden uzaklaştıracağından, yüzünüze de mutlu bir ifade verecektir. Yüzünüzde çok mu kırışık var... Gülümseyin! Genç insanlar bile gülerken yüzleri kırışır. Mutlu bir ifade ve gülümsemeyle yüzünüz kırışsa bile mutsuz bir yüzden daha genç gösterecektir sizi...Bunu da unutmayın: Gülerken yüz adalelerine jimnastik yaptırarak kırışmasını ertelemiş oluyorsunuz. Sanılanın aksine gülmek yüzü kırıştırmaz, kırışmasını önler; somurtmak ise, yüzün sarkmasına yol açar..

3. Giyim kuşam: Bilindiği gibi, sportif giysiler erkek veya kadın olsun insanı genç gösteriyor... Üstelik fazla kiloları da gizliyor. Ayrıca jeanler bile günümüzde her yerde, zaman kullanılabilir bir giysi olarak kabul ediliyor ve şık modelleri ile insana zengin seçenekler sunuyor. Elbise giymeyi seviyorsanız, sade ve vücuda yakın, eteği fazla uzun olmayan modelleri tercih edebilirsiniz. Kısa etekler, kısa tişörtler de gençlik veriyor insana. Dar pantolon, şık bir tişört ve spor ayakkabılar; kısa etek ve ceket altına az topuklu bir ayakkabı, vücuda yakın bir elbise ve kısa bir ceket ile şirin bir sırt çantası... Örnekler sayılamayacak kadar çok; gençlere bakın yeter!

4. Renkler: İşte en önemli konumuza geldik! Giysilerden makyaja ve saçlarınıza kadar seçeceğiniz renkler sizin gençliğinizi ve güzelliğinizi vurgulamalı, sizi soldurup yaşlandırmamalıdır. Koyu renkler yayşlı gösteriyor insanı. Nedense bizim ülkemizde kadın, erkek renk konusunda biraz cesaretsiziz. Siyah, kahverengi ve gri tonlarıyla oynamayı yeğliyoruz. Kış sezonu geldiğinde vitrinlere hakim olan renkler de bunlar; aynı şekilde makyajımıza da...Bir toplantıya gittiğinizde çevrenizde siyahlara bürünmüş insanlar görüyorsunuz! Oysa RENK seçeneğimiz o kadar çok ki, üstelik günümüzde rengin her türlüsünü kullanabileceğimiz bir moda anlıyışı hakim... Açık tonlarla ve pastel renklere asılın. Makyajınızı abartmayın, hafif bir makyaj yapın ama RENK kullanın! Bu konuda bir renk uzmanına danışabilirsiniz.

4. Saçlar: Hep kısa saçın insanı genç gösterdiğine inanılır. Kadınlar nedense biraz yaş aldı mı, saçlarını kestirir, hareketli saç modelleri seçer ve alnını da açar. Kahkül çocukluğumuzda kalır. Davetlerde, sahne sanatçılarının saç modelleri uygulanır. Oysa bu ağır modeller genç bir kızı bile yaşından fazla göstermekte... Uzun ve dalgalı ya da dümdüz omuzlara inen saçlar görünümünüze gençlik katar. Kısa saçı seviyorsanız, o zaman kısacık kestirin ve mümkün olduğu kadar da düz bırakın. Kahkül hem alnınızdaki ve iki kaş arasındaki kırışıkları gizler, hem de en azından on yaş gençleştirir insanı. Elbette teninizin rengine uyan, yüzünüzü aydınlatacak ya da bakışlarınızı vurgulayacak bir saç rengi de harika olacaktır.

5. Tavır: Eğer hala denemediğiniz bir şeyler kaldıysa yeryüzünde, siz gençsiniz. Ama konuşmaya '... bizim zamanımızda... ' diye başlayanlardansanız, genç görünümünüz konuşmaya başladığınız an biter. Günümüz dünyasına ayak uydurmak için gençleri dinleyin, onların diliyle konuşun ve onlar gibi bakın dünyaya; en azından her an nasihat veren bir yaşlı konumuna getirmeyin kendinizi. Sağlığınızla ilgili konuların üzerine gidin, asla ihmal etmeyin ama bu sorunlar sohbet konusu olmasın. Yaşlılık işaretidir, sağlık sorunlarından söz açmak...

6. Biraz da bakım: Cilt ve vücut bakımınız çok önemli. Beslenmenizde vitaminleri eksik etmeden cildi dışardan da desteklemelisiniz. Doğal giysiniz olan derinin sağlıklı yaşaması için en önemli ihtiyaçları temizlenmek ve nemlendirilmektir. Sabah akşam cildinizi iyi seçilmiş bir temizleyici ile temizleyip tonikle canlandırın. Doğru seçim çok önemli: Cildinizin seveceği temizleyici ürünleri seçme konusunda parfümerideki satış uzmanından yardım alabilirsiniz. Cildiniz temizlendikten sonra en önemli bakım malzemeniz bir nemlendirici olacaktır. İşte bunlar temel bakım malzemeleriniz. Zaman zaman da bir maske ile cildinizi uyandırıp canlandırabilirsiniz. Cilt mevsim dönümlerinde özel bakımlara gereksinim duyar.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:20
kambis - avatarı
kambis
Ziyaretçi
28 Mayıs 2006       Mesaj #170
kambis - avatarı
Ziyaretçi
Kendine bak sağlık mısın anla …
1- Tırnaklar

Tırnaklarınıza dikkatle bakın... Eğer hafif mavilik yada morluk görüyorsanız bu bir kalp hastalığıyla karşı karşıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karşı karşıya olduğunuzu gösterebilir.

2- Nefeslerinizi sayın

Eğer dakikada 15 kez daha az nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demek... Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz.

3- Gözler

Aynada gözlerinizden birine bakın. İris'in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor.Bu aynı şekilde yaklaşan kalp sorunlarında en büyük habercisi...

4- Avuç içinize bakın

Avuç içlerinize dikkatle bakın... Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğeriniz de sorun var demek...

5- Hafıza kontrolü

Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakın. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İyi bir hafızanızın olması Alzheimer'le karşılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor.

6- Tuvalet sıklığı

Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacımı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık sık tuvalete gitmektir.

7- Doğum kilonuz

Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun... 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz.

8- Nabız kontrolü

Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yaşayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70'in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor...

9- Dişlerinizi fırçalayın

Dişleriniz kanıyor mu? Kalbiniz tehlikede...

10- Parmak uzunluğu

İşaret ve yüzük parmakları aynı uzunlukta olan kişilerin kalp krizi geçirme riski daha fazla...

11- Ayak bilekleri

Baş parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın. Eğer bastırdığınız noktadaçok fazla çukurluk oluşuyorsa, o zaman kalp, akciğer, böbrek sorunlarıyla karşı karşıya kalabilirsiniz...

12- Kas kontrolü

Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa, kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor.

13- Görünüş

Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün. Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyiolduğu anlamına geliyor.

14- Beliniz kalın mı?

Eğer vücut şekliniz elmaya benziyorsa... Yani vücut yağlarınız belinizin çevresinde toplanıyorsa o zaman kalp sorunu yaşama riskiniz daha fazla...

15- Tiroit misiniz?

Kollarınızı yere paralel olarak tam karşınızda birşeye uzanıyormuş gibi uzatın... Ellerinize dikkat edin... Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok yüksek...

16- Düz yürümek

Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin... Üzerinde rahat rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi işliyor. Yani merkez sinir sisteminiz...


Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış