Arama

Sağlıklı Yaşam ve Bilgiler - Sayfa 21

Güncelleme: 20 Ocak 2015 Gösterim: 598.252 Cevap: 719
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
8 Temmuz 2006       Mesaj #201
Misafir - avatarı
Ziyaretçi


Sponsorlu Bağlantılar
Kabakulak

Tükürük bezlerinin iltihaplanması ile kendini gösteren akut bir enfeksiyon hastalığıdır. Alt çene kemiğinin hemen üzerinde tek veya çift taraflı şişkinlikle kendini belli eder. En sık 3 - 10 yaşlar arasında görülür ve bir kez yakalanıldığında hayat boyu bağışıklık kazanılır. Kabakulak aşısı 15. ayda kızamık ve kızamıkçık aşılarıyla birlikte yapılır. Aşı tek doz olarak deri altına veya kas içine uygulanır. Çok bulaşıcı bir enfeksiyon değildir. Her ne kadar çocukluk çağında geçirilen bir hastalık olsa da daha önceden bağışıklık kazanmamış ergenler ve yetişkinler bu enfeksiyona yakalanabilir. Yetişkinlerde genellikle tehlike yaratmaz. Testislerde şişme meydana gelirse mutlaka doktora gidilmelidir çünkü az da olsa kısırlık riski vardır.

Nedenleri
Hastalığa kabakulak virüsü (Paramyxovirus) neden olur. Virüs hasta olan kişinin öksürüğüyle dışarıya atılan hava damlacıklarının bir başkası tarafından solunması veya hastayla öpüşme gibi doğrudan doğruya temas yollarıyla bulaşır. Hastalık, belirtilerin başlamasından önceki iki gün ile belirtiler başladıktan sonraki dokuz gün arasında bulaşıcıdır.

Belirtiler
Kabakulak hastalığının belirtileri şunlardır: Alt çene kemiğinin hemen üzerindeki tükürük bezlerinde tek veya çift taraflı şişme, ateş ve halsizlik, baş ağrısı, boğaz ağrısı, bulantı, bazen dil altı tükürük bezlerinde ağrılı şişme, özellikle ergenler ve yetişkinlerde testislerin, yumurtalıkların veya pankreasın iltihaplanması. Bu bölgelerdeki iltihaplanma kendini karın ağrısı şeklinde belli eder.

Tedavi
Hastalık istirahat gerektirir, şikayetlere yönelik tedavi uygulanır, ağrı kesici ve ateş düşürücü ilaçlar verilebilir. Ağrıyı azaltmak amacıyla şişkinliğin üzerine sıcak veya soğuk uygulamalar yapılabilir. Hasta yumuşak gıdalarla beslenmeli ve bol sıvı almalıdır. Bütün belirti ve bulgular geçene kadar çocuk okula gönderilmemelidir.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:26
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
8 Temmuz 2006       Mesaj #202
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
Domates damar tıkanıklığını önlüyor

Sponsorlu Bağlantılar
Daha önce kansere karşı etkili olduğu belirlenen domatesin faydalarına bir yenisi eklendi. Bilimadamları domatesin kanı daha akışkan hale getirerek damar tıkanıklığı ve daralmasını engellediğini açıkladı. Domates suyu da benzer bir etki yaratıyor.

Vücutta bir yara açıldığı zaman kanın pıhtılaşmasını sağlayarak kan kaybını engelleyen kan pıhtısı hücreleri çok yoğun olduğu zaman damar tıkanıklığı ve daralmasına neden olabiliyor.

Bazı kişilerde de pıhtılaşmayı sağlayan ‘Platelet’ maddesi çok yoğun olarak bulunuyor, bu da damardaki kan akışını giderek zayıflatıyor ve zamanla damar tıkanıklığına neden oluyor. Yapılan araştırmalar domateste bulunan bir maddenin pıhtı hücrelerinin neden olduğu kan yoğunluğunu azalttığını ve kanı daha akışkan hale getirdiğini gösterdi.

SUYU DA YARARLI

Sonuçları İngiliz Platelet dergisinde yayınlanan araştırmaya göre; domatesin çekirdeğinin çevresindeki sarı sıvı işte bu etkiyi yaratıyor. Yani domates yemek ve domates suyu içmek faydalı. Üstelik domatesin kanı akışkan hale getiren ilaçlar gibi yan etkileri de yok.

BOL BOL DOMATES YİYİN

Uzmanlar sigara içenlere, doğum kontrol hapı kullanan kadınlara, uzun yolculuklar yapanlara, bütün gün oturarak çalışanlara kanı akışkan hale getirmek için bol bol domates yemesini tavsiye ediyor. .....


Bende gidiyim hemen bi domates yiyim bari....Msn Grin
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #203
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Bel Fıtığı
Bel ağrıları son derece yaygın sağlık sorunlarından biridir. Baş ağrılarından sonra en fazla görülen ağrılar arasında yer alan bel ağrıları insanların %85’inde yaşamlarının bir döneminde ortaya çıkar. Bel ağrıları, bel fıtığının yanısıra, karın iç organlarındaki rahatsızlıklar, jinekolojik sorunlar, bazı enfeksiyon hastalıkları, romatizmal hastalıklar gibi nedenlerin yanında omurganın bel bölgesindeki bazı sorunlarından da ortaya çıkabilir.

Acıbadem Carousel Hastanesi Beyin Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, en önemli bel ağrısı nedeni olan bel fıtığını tanımlamak için öncelikle omurganın yapısının ve görevlerinin bilinmesi gerektiğini belirtiyor. Baştan kalçaya kadar uzanan omurgaların, omur denen kemikler ve bunları birbirine bağlayan disklerden oluştuğunu belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, şöyle konuşuyor; “Diskler esnek bir yapıya sahip kıkırdak dokudan oluşur. Omurga insan vücudunu ayakta tutarak vücudun yükünü taşır. Gövdenin her yöne hareketini sağlar. İçindeki kanal yapısıyla omuriliği korur. Omurganın bel kısmı beş adet omur ve diskten oluşur. Vücut ağırlığını en çok taşıyan burasıdır. Dolayısıyla buradaki diskler daha kolay yıpranır. Disk ortada çekirdek ve bunu koruyan kapsülden oluşur. Herhangi bir zorlamayla koruyucu kısım yırtılıp, çekirdek arkaya kanala doğru fıtıklaşırsa buradan bacaklara giden sinirlere basarak bu sinirlerin çalışmasını engeller ve sonuçta belde ve bacakta ağrı, uyuşukluk, kuvvetsizlik oluşabilir; işte buna bel fıtığı denir.”

Aşırı Kilo ve Gebelik Bel Fıtığı Nedeni
Sağlıklı yetişkinlerin %20-30’unda bel fıtığı görülebiliyor. Ancak her bel fıtığı ağrıya neden olmuyor. Bel fıtığının görülme sıklığı açısından kadın ve erkekler arasında bir farklılık gözlenmiyor.

Diskin fıtıklaşmasına neden olacak etkenlerin başında, buraya binen yükün miktarının geldiğini belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, şöyle konuşuyor; “Aşırı kilo, gebelik gibi vücut ağırlığının arttığı durumlarda diskler dengeli bir şekilde bu ağırlığı bacaklara naklederler. Ani bir hareketle bu dengede bozulma olursa, diskin bir kısmına yük fazla binecektir ve orada fıtıklaşma olacaktır. Yüksekten düşme, trafik kazası gibi nedenlerle de disk fıtıklaşabilir. Ayrıca iltihap, romatizma gibi nedenlerle de diskin koruyucu kısmını gevşeterek fıtıklaşmaya neden olur.”

Bel Fıtığının Belirtileri
Bacak ağrısı, beldeki sinirin bası altında bulunduğunun ve fıtığın en sık görülen bulgusudur. Bası altındaki sinirin dağıldığı alanda uyuşukluk görüldüğünü belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, “Bacakta sinirin çalıştırdığı adalede çalışmamaya bağlı incelme görülebilir. Bunun yanısıra idrar ve büyük tuvaleti yapmayı sağlayan sinirler bası altında kalmışsa idrar ve büyük tuvaleti yapamama ve hissetmeme gibi ciddi belirtiler de ortaya çıkabilir.” Diye konuşuyor.

Tanının esas olarak muayene sonucu konulduğunu belirten Op. Dr. Toplamaoğlu muayene ile ilgili şu bilgiyi veriyor: “Bası altında bulunan sinire yönelik muayene yapılır. Sırt üstü yatan bir hastada bacak düz olarak yukarı kaldırıldığında bası altındaki sinir gerilmeye bağlı olarak bacaktaki ağrı şiddetlenir. Sinirlerin dağıldığı alandaki duyu ve karşı taraf aynı alan duyusu karşılaştırılarak uyuşukluk olup olmadığına bakılır. Örneğin 5. sinir kökü ayağın bilekten geriye doğru hareketini sağlar. Bu sinir bası altındaysa bu harekette zayıflık olur. Muayene sonucu sinirin bel bölgesinde bası altında kaldığı kararına varılırsa direkt grafi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme, myelografi gibi görüntüleme yöntemleriyle tanı konulur.”

Hastaların Çoğu Ameliyatsız Tedavi Ediliyor
Bel fıtığı tanısı konmuş hastaların %80’i ameliyat yapılmadan iyileşiyor. Tedavide ilk olarak yatak istirahati öneriliyor. Yatak istirahatında amacın, vücut ağırlığını disk üzerinden kaldırmak böylece diskin çekirdeğinin tekrar kendi yerine dönmesini sağlamak olduğunu belirten Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, tedaviyle ilgili şu değerlendirmeyi yapıyor; “İstirahat süresi 15 gündür. Hasta rahat edeceği bir yatakda yatar. Yatma şekli ve sağa-sola dönme hareketleri önemli değildir. Ancak hasta yalnızca tuvalet ihtiyacı için ayağa kalkmalıdır. Hasta yatarken ağrı duyuyorsa, ağrı kesici ve adale gevşetici ilaçlar verilir. İstirahat bitiminden sonra hasta rahatsa, bel ve karın adalelerini güçlendirecek egzersiz programına alınır.”

Ne Zaman Ameliyat Öneriliyor?
Günümüzde gelişmiş ameliyat teknikleri ve mikroskoplar sayesinde bel fıtığı ameliyatları başarıyla yapılıyor. Bacakta kuvvet kaybı, idrar ve büyük tuvaletini yapamama ve hissetmeme gibi durumlarda istirahat denenmeden ameliyata karar verildiğini belirten Op. Dr. Toplamaoğlu, “Yatak istirahatından fayda görmeyen, 3 ay daha uzun sürede ağrısı geçmeyen, yılda 4 defadan fazla şikayetleri tekrarlayan hastalarda da ameliyata karar verilir.” Diye ekliyor.

Bel fıtığı ameliyatları ameliyathane şartlarında genel anestezi ile gerçekleştiriliyor. Konusunda uzman bir hekim tarafından gerçekleştirildiğinde bel fıtığı ameliyatlarındaki risk son derece düşüktür. Yapılan ameliyat tekniğine göre, yüzde 1 oranında tekrarlama olasılığı vardır. Bu durumlarda tekrar ameliyat gerekebilir.

Peki, bel fıtığı ameliyat edilmezse ne olur?
Op. Dr. Halil Toplamaoğlu, bu sorunun cevabını şöyle veriyor; “Bel fıtığı tedavi edilmediği takdirde bası altında kalan sinirler zaman içinde görevlerini yapamaz hale gelir. Sinir kökünün seviyesine göre bacakta hissizlik, felç, idrar ve büyük abdest yapmada sorunlar ortaya çıkar. Ameliyat yapılsa da bir düzelme görülmez. Bu nedenle ilerleyici his kaybı, kuvvetsizlik gibi şikayetler tespit edildiğinde hızlı bir şekilde ameliyat kararı verilmelidir.”
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
9 Temmuz 2006       Mesaj #204
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Zehirlenme durumunda yapılması gerekenler şöyle sıralanıyor:

Ağızdan alınan zehirli maddeler: Hastanın/yaralının yaşamsal tehlikesi varsa, gereken önlemi alınız. Suni solunum uygulamak gerekirse ağzınızın zehirli madde ile temasını önlemek için `ağızdan buruna' suni teneffüs yöntemini uygulayın.

Evde zehirlenmeleri önlemek için alınması gereken önlemler ise şöyle sıralanıyor:

İlaçları, temizlik ürünlerini çocukların erişebileceği yerlerde bulundurmayın. Ya da ilaçları, temizlik ürünlerini bulundurduğunuz dolaplara emniyet kilidi takın.


Yiyecek ya da içecek kaplarını zehirli maddeleri koymak için kullanmayın.


Aracınızın motorunu kapalı bir yerde çalışır durumda bırakmayın.

Evdeki bütün ateşli araç ve gereçleri (ısıtıcı, soba, fırın, ocak, vb) ve gaz ya da tüp donanımını düzenli olarak kontrolden geçirin.

Havalandırma pencerelerini kapatmayın ya da iptal etmeyin.

Eğer gaz kokusu duyarsanız elektrik düğmelerini açmayın, kibrit ya da çakmak yakmayın.

Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 17:50
GozDemNur - avatarı
GozDemNur
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #205
GozDemNur - avatarı
Ziyaretçi
Beyin Kanaması Nasıl Anlaşılır..?



Bir toplantida, bir hanim dusuyor ve arkadaslarina bir seyi olmadigini soyluyor. Tokezledigini saniyorlar, ustune basina ceki düzen verip oturtuyorlar. Biraz sarsılmış gorunuyor ancak aksamin geri kalan kısmını da eglenerek geciriyor. Daha sonra kocası tüm dostlarını arayarak eşinin hastahaneye kaldırıldıgını bildiriyor ve hanım sabaha karşı vefat ediyor. Teshis beyin kanaması. Norolojistin soyledigine göre böyle bir durumda hasta 3 saatin icinde getirilebilseymiş, durumu düzelebilirmiş.

Bir insanın beyin kanaması geçirmekte oldugu nasıl anlaşılır:

-
Tebessüm etmesini isteyin.
-İki kolunu birden kaldirmasını söyleyin.
-Basit bir cümle söylemesini isteyin: Bu gun hava güneşli... gibi
Bunlardan birini yapamıyorsa hemen acili arayın. Hasta muhtemelen beyin kanaması geçiriyordur.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #206
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Şizofreni Çözülemiyor...

Şizofreni psikiyatrinin hala çaresiz kaldığı, gizemini koruyan bir hastalıktır. Hemen her toplumda yüz kişiden birinde görülmektedir. Şizofreninin psikolojik bir hastalık olmaktan çok genetik ya da organik (nörolojik) bir hastalık olduğu düşüncesi bu günlerde ağırlık kazanmaktadır. Şizofreni psikoz denilen ana hastalık gurubunda yer alır. Psikoz gurubunun Nevrozlardan temel farklılığı hastanın gerçeği değerlendirme yetisini-Reality testing- ve İçgörüsünün -insight- olmayışıdır. Bu hastalar bir başka tanımla bizim dünyamızın ve değerlerimizin dışında yaşarlar. Şizofrenide hezeyanlar ve halusünasyonlar da tipiktir. Bazı hastalar melekelerini korurken bir çok hastada zaman içinde ağır psikososyal yıkımlar görülebilir. Çoğu iş güç yapamaz. Tedavi ve bakım masrafları aileleri için epey güçlük yaratır. Tedavide antipsikotik ilaçlar ve elektroşok kullanılmaktadır. Bu ilaçlardan yeni bazıları daha az yan etkili ve efektiftir.Yeni ilaçlarla bazen tama yakın iyileşmeler görülmektedir. Ama sonuçlar standardize edilmemiştir.Yakın gelecekte gen terapilerden sonuç alınacağı umulmaktadır.










GozDemNur - avatarı
GozDemNur
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #207
GozDemNur - avatarı
Ziyaretçi
GENÇLİK VE SAĞLIK İÇİN E VİTAMİNİ

Sağlıklı beslenme, cilt sağlığı, bağışıklık sistemi ve zeka gelişiminin sağlanmasında oldukça önemli roller üstelenen E vitamini hakkında bilmemiz gerekenler...
En iyi E vitamini kaynakları; buğday, tohumlu besinler, zeytin yağı, soya fasülyesi yağı, arı sütü, balık, ceviz gibi kuruyemişler, marul, tere, kereviz, maydanoz, ıspanak, lahana, mısır yağı, mısır ve yulaftır.

Vitaminin faydalarını madde bazında genel olarak özetlersek;
-Bağışıklık sistemini güçlendirir.
-Son yıllarda oldukça sık rastlanılan Alzheimer hastalığının ilerlemesini yavaşlatır.
-Hücrelerin yenilenmesini ve daha uzun yaşamasını sağlar.
-Antioksidan etkisi vardır.
-Kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu etkisi vardır.
-Kanser oluşum riskini azaltır.
-Katarakt oluşumuna karşı koruyucu etkisi vardır.
-Hamilelik döneminde oldukça önemlidir, bebeğin zeka gelişimini etkiler.
-Yaşlanmayı geciktirir.
Vücutta gereksinim olan diğer vitaminler ve mineraller ile birlikte çalışarak etkinliğini arttırır.

E Vitamini kaybını nasıl önleriz?
E vitamini yağda eriyen bir vitamin olduğu için suda eriyen vitaminlere kıyasla ısı, ışık gibi dış etkenlere daha dayanıklıdır. Ancak gıdaların ısıtılma, pişirme, dondurulma, işlenme esnasında tahrip olurlar. Bu nedenle yağın kızartılması durumunda E vitamini kaybı çoktur. Önerim iyi bir E vitamini kaynağı olan zeytinyağı kullanmaktadır. Ayrıca mümkün olduğunca yemeği pişirirken yağı soğan ile çok yakmadan pişirmenizdir. Yine mümkün olduğunca sebzeleri kızartmadan, suda ya da buharda haşlayarak üzerine daha sonra zeytinyağı eklemenizi tavsiye ederim.

Günlük E vitamini tüketmek için neler yapmak gerekir?
-Yemeklerinizde sadece zeytinyağı kullanınız.
-Günde 3-4 adet ceviz veya fındık gibi kuruyemiş yiyiniz.
-Diyette olsanız bile salatanıza az da olsa mutlaka zeytinyağı ekleyiniz.
-Haftada en az 2 öğün balık yiyiniz.
-Bol bol yeşillik yiyiniz. Salatanızda tavuk, peynir gibi tercihlerinizde ton balığını da unutmayınız.
-Beslenme şeklinizin posa yönünden zengin olmasına dikkat ediniz.
-Haftada en az 2-3 porsiyon kurubaklagil yemeği yiyiniz.
-Bol bol sebze ve meyve yiyiniz. Günde en az 4-5 porsiyon meyve, 5-6 porsiyon da zeytinyağlı sebze yiyiniz.
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #208
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
KALP KRİZİNDEN NASIL KORUNABİLİRİZ?
  • Sigara içmeyerek,
  • Yüksek tansiyonu tedavi ve takip ettirerek,
  • Yağdan, tuzdan ve kolesterolden fakir beslenerek,
  • Daha çok sebze ve meyveleri tercih ederek,
  • Düzenli egzersiz yaparak,
  • Kilomuzu normal limitlerde tutarak,
  • Diyabetimiz varsa diyete uygun davranarak,
  • Ailemizde erken kalp hastalığı hikayesi varsa, düzenli kontroller yaptırarak.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:27
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Temmuz 2006       Mesaj #209
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yumurta

Besin ve vitamin değerleri

BESİN
BÜTÜN
BEYAZ
SARI
Enerji (kkal)
75
17
59
Protein (g)
6,25
3,52
2,78
Total Yağ (g)
5,01
0
5,12
Karbonhidrat (g)
0,6
0,3
0,3
Yağ asitleri (g)
4,33
0
4,33
Doymuş yağlar(g)
1,55
0
1,55
Tekli doymamış yağlar (g)
1,91
0
1,91
Çoklu doymamış yağlar (g)
0,68
0
0,68
Kolesterol (mg)
213
0
213
Tiamin (mg)
0,031
0,002
0,028
Riboflavin (mg)
0,254
0,151
0,103
Niasin (mg)
0,036
0,031
0,005
B6 vitamini (mg)
0,070
0,001
0,0069
Folat (mcg)
23,5
1,0
22,5
Vitamin A (IU)
317
0
317
Vitamin B12 (mcg)
0,50
0,07
0,43
Vitamin D (IU)
24,5
0
24,5
Kolin (mg)
215
0,4
214,6
Vitamin E (mg)
0,7
0
0,7
Biotin (mcg)
9,98
2,34
7,58
Kalsiyum (mg)
25
2
23
Demir (mg)
0,72
0,13
0,59
Magnezyum (mg)
5
4
1
Bakır (mg)
0,007
0,002
0,004
İyot (mg)
0,024
0,001
0,023
Çinko (mg)
0,55
0
0,55
Sodyum (mg)
63
56
7
Manganez, (mg)
0,012
0,001
0,011
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
12 Temmuz 2006       Mesaj #210
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Saçı ve cildi taze tutan besinler

Çiğ tüketilen besinleri yiyerek güzelleşebilirsiniz. Bu besinler, saçınızı ve cildinizi güçlendirerek, bakım yapar

Söze hemen, 'aman sakın yanlış anlamayın!' diyerek başlayalım; çünkü 'yiyerek güzelleşin' derken, dilediğinizi yemenizi ve bu şekilde güzelleşmenizi kastetmiyoruz. Sizi içten ve dıştan güzelleştirecek, uzmanların özellikle çiğ olarak tüketmenizi önerdikleri bazı besinlerden bahsediyoruz. Bazı besinlerin, özellikle çiğ olarak tüketilmeleri halinde hem sağlık hem de güzellik kaynağı olduklarını vurgulayan uzmanların verdikleri bilgilere göre, içerdikleri silikon ve sülfür ile her biri iyi birer enerji kaynağı olan bu besinler, aynı zamanda vücudu arındırarak, cilt ve saç güzelliğine katkıda bulunma yeteneğine sahip. İşte bu besinler ve özellikleri:

* Papaya: İçeriğindeki doğal enzim ve amino asit sayesinde, beyindeki mutluluk hormonunu arttırır.

* Salatalık: Karaciğeri ve böbrekleri çalıştırarak, idrarla birlikte vücuttaki üre asidi ve ürat tuzlarını eritip dışarı atılmasını sağlar. İçeriğindeki kükürt kanı temizler, ciltteki ter bezlerini çalıştırır, bol vitamin ve madeni madde vererek cildin taze ve pürüzsüz olmasını sağlar.

* Hindistan cevizi: 'Lauric asit' adında, nadir bulunan bir madde içerir. Bu madde, vücudun bulaşıcı hastalıklara ve virüslere karşı direncini arttırır.

* Keten tohumu: Yüksek oranda çoklu doymamış yağ asitleri, düşük oranda doymuş yağ asiti, yüksek oranda lifle birlikte bol miktarda potasyum, magnezyum, demir, bakır, çinko ve çeşitli vitaminler içerir. Kanserden kabızlığa, öksürük ve ses kısıklığından sedef hastalığına kadar çok geniş bir etki alanı bulunmaktadır.

* Zeytin: Safrayı arttırıp, karaciğeri çalıştırır. Karaciğer ağrılarını keser. Yaprakları ve kabukları, yüksek tansiyonu ve kandaki şeker miktarını düşürür.

* Roka: Roka yaprakları daha çok sonbahar ve kış aylarında salata olarak kullanılır. İştah açıcı, uyarıcı, kuvvet verici ve öksürük kesici özelliği vardır. Tohumları da aynı etkileri gösterir. Afrodizyak özelliği mevcuttur.

* Turp: Bol C vitamini, iyot ve kükürt içerir. Karaciğeri ve mideyi çalıştırır, böbreklerdeki kum ve taşı döker, cildi güzelleştirir. Uzmanlar, turpun bağırsakları dezenfekte ettiğini, akşam yenilen turp veya içilen bir bardak turp suyunun çok iyi uyku verdiğini söylüyor.
Son düzenleyen Safi; 7 Mart 2016 07:27

Benzer Konular

7 Mart 2016 / WaRrioR Sağlıklı Yaşam
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
7 Mart 2016 / prenses ayşe Cevaplanmış