Arama

Sağlıklı Beslenme ve Gıdalar - Sayfa 4

Güncelleme: 7 Eylül 2017 Gösterim: 177.005 Cevap: 49
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
20 Eylül 2006       Mesaj #31
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )

RAMAZANDA BESLENME ÖNERİSİ


  • Ramazanda, çok yağlı, tuzlu ve aşırı tatlı besinler yerine hazmı kolay, mide, bağırsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve selüloz içeren sebze, meyve, kepekli ekmek tercih edilmesi gerektiği bildirildi.
A muhabirine açıklama yapan Beslenme ve Diyet Uzmanı Erkan Erdal, iftar ve sahurda birden bire ve çok fazla yemekle mideyi doldurmamak gerektiğine dikkati çekerek, ''Ani mide gerginliği hem tansiyon yükselmesine hem de nörolojik hormonların hızlı salgılanmasına yol açar. İftardan sonra azar azar, iyi çiğneyerek ve sık aralıklarla yemek yenmelidir'' diye konuştu.
Sponsorlu Bağlantılar
Yemeklerin seçiminde çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınılması gerektiğini ifade eden Erdal, bunların yerine hazmı kolay, mide, bağırsak sisteminde uzun süre kalabilen lifli ve selüloz içeren sebze, meyve ve kepekli ekmeğin tercih edilmesi gerektiğini söyledi.
Erdal, protein içeriği fazla olan gıdaların, midenin boşalma süresini uzatarak, acıkmayı geciktirdiğini belirterek, sahurda kahvaltı şeklinde bir öğün düşünülebileceğini, bol sıvı ve meyve yenilmesini önerirken, sahurda kalkılmadan oruç tutulmamasını söyledi. Bu durumda metabolik hızın düşeceğini ve buna bağlı olarak baş ağrısı, halsizlik oluşacağını kaydeden Erdal, ''İftar ile sahur arasında en az 1.5 litre su içilmeli'' dedi.
Oruç tumanın bir zayıflama yöntemi olmadığına dikkati çeken Erdal, oruç tutmanın sağlıklı kişiler için olduğunu, kilo almamak için mutlaka sahura kalkılması gerektiğini belirtti.
Ad:  iftar.jpg
Gösterim: 283
Boyut:  28.6 KB

Oruç Tutarak Kilo Verilebilir


Ramazan ayının gelmesiyle alıştığımız yeme düzeninde değişiklikler olur. Üç ana öğün ve ara öğünlerden oluşan beslenme düzenimizi iki veya tek öğüne indirir bu öğünlerde de çok çeşitli yiyecekleri fazla miktarda kısa süre içerisinde tüketiriz. Oysa yaklaşık 12–13 saat boyunca dinlendirdiğimiz sindirim sistemimizde ve metabolizmamızda değişiklikler oluşmaktadır. Yanlış beslenme ile de sağlığımızı riske atabiliriz. Hızlı ve aşırı beslenme ani mide gerginliklerine, tansiyon yükselmesine, kan şekerinde artmaya neden olacaktır. Jinemed Sağlık Merkezleri Beslenme ve Diyet Uzmanı Suzan Elpe, Ramazanda oruç tutarken sağlık şekilde kilo vermenin püf noktalarını anlattı…

Oruç tutarak kilo verilebilir mi?


Ramazanda oruç tutarak kilo verileceğine inanmak yanlış bir düşüncedir. Genellikle bu dönem, dikkat edilmezse kilo almayla bile sonuçlanabilir. Ancak daha önce zayıflama programına başlamış kişiler az ve sık yiyerek diyetlerine devam edebilirler. Bu dönemde kiloyu sabit tutmak bile hedeflenebilir.

Oruç tutarken aynı zamanda kilo da vermek isteyenler ne önerirsiniz?


Öncelikle bu dönemde kilo vermek de amaçlanıyorsa mutlaka doktora ve diyetisyene başvurmak gerekiyor. Sağlık açısından her hangi bir risk söz konusu değilse kişiye özel bir diyet programı ile başlamamız gerekiyor. Herkesin boyu, kilosu, yaşı ve fiziksel aktivitesi birbirinden farklı olduğu için gün boyunca gereksinimleri de farklı olacaktır. Kalori, karbonhidrat, protein ve diğer gereksinimleri göz önüne alınarak az ve sık yeme sistemi ile ve hareketi arttırarak zayıflama sağlanabilir. Ancak bu dönem de kilonun sabit olarak tutulması, kilo almanın engellenmesi bile doğru bir yaklaşım olacaktır.

Oruç tutarken uzun süre aç kalmak vücutta ne gibi fiziksel etki yapar?


Uzun süren açlıkta kan şekerinde düşme meydana gelir. Özellikle iftar saatleri yaklaştıkça daha sıklıkla gözlemlediğimiz sinirlilik, ani öfke patlamaları, konsantrasyon bozukluğu, baş ağrısı, mide bulantısı, halsizlik gibi belirtilerin nedeni budur. Ayrıca vücut ısısı düşer, mide asidi artar ve vücudun su ihtiyacı çoğalır.

Uzun saatler yemek yenmemesin karşın oruç tutarken neden kilo alınır?


Uzun süre aç kalındığı için metabolizma hızı düşer ve kişinin hareket etme isteğinde azalma olur. Kan şekerindeki düşüş de yeme isteğini arttırır. Bütün bunlar kişinin kabızlığa ve kilo almaya yatkınlığını arttırır.

Oruç tutarken kilo almamak için ne yapılması gerekir?


Ramazan ayı boyunca beslenme programımızı metabolizma hızımızın düşeceği ve hareketimizde de normal zaman göre azalacağını göz önüne alarak düzenlememiz gerekir.

Oruç tutarken nasıl bir beslenme programı izlenmeli?


Öncelikle tek veya iki öğün şeklindeki alınan gıdaları üç veya dört öğüne yaymak gerekir. Çok çeşitli yemeği bir arada ve hızlıca tüketmek yerine iftarı çorba veya kahvaltılıklar ile açmak 1–2 saat sonra ana yemeğe geçmek en doğru olanıdır.

İftardan birkaç saat sonra yenilen menüde neler yer almalı?


Ana öğünde de ağır ve çok yağlı yiyecekler yerine kolay sindirilebilir az yağlı et, sebze veya etli sebze yemekleri, az yağlı yoğurtlar, cacık, salata tercih edilmeli. Yemekle birlikte geleneksel pidemize de az miktarda olmak koşulu ile yer verilebilir.

İftar sofrasının vazgeçilmez yiyeceği olan tatlıları ne ölçüde yemeliyiz?


Yemeklerden sonra yenen ağır tatlılar sindirim sisteminin yükünü daha da arttırırlar. Eğer isteniyorsa yemekten 1–2 saat kadar sonra sütlü tatlılar, güllaç, dondurma, meyvelerle yapılmış tatlılar yenilebilir. Ancak meyve en doğru seçim olacaktır.

Kabızlık sorununa karşı ne önerirsiniz?


Kabızlık bu dönemde en sık karşılaşılan problemlerden biri olduğu için beslenmemizde bulgur pilavı, kuru baklagiller, çavdar veya tam buğday ekmeği, lifli makarnalar, kabuklu meyveler, sebzeler gibi posa değeri yüksek besinleri sıkça yer vermek gerekmektedir. Hareketi tarttırmak ve su içmeyi de unutmamak gerekir tabi.

Oruç tutan kişilerin sıvı ihtiyacının yeterince karşılayamaması durumunda ne gibi sorunlar yaşanabilir?


Ramazan ayında ihmal edilmemesi gereken en önemli şeylerden biri de sıvı tüketimidir. Unutulmamalıdır ki günlük sıvı ihtiyacımız 2–2,5 litre kadardır. Bu ihtiyacımızı iftarla sahur arasına yaymamız gerekir. Yeteri kadar sıvı alınmadığında gün içinde tansiyon düşüşü olabilir. Kabızlığa yatkınlık artabilir.

İftar sonrası çay kahve içmek sakıncalı mı?


Çay kahve gibi uyarıcı içecekleri aşırı miktarda tüketmek doğru değildir. İstenirse suyun yanı sıra ayran, meyve suyu ve bitkisel çaylar içilebilir.

İftardan ne kadar zaman sonra yürüyüş ya da spor yapılabilir?


Ağır yemeklerden sonra yenilenleri yakmak için tok karnına koşmak yürüyüş yapmak ya da diğer sporları yapmak risklidir. Yemekten 2 saat sonra yürüyüş yapmak ise son derece faydalıdır.

Yatmadan önce yemek yiyerek, sahura kalkmadan oruç tutmanın metabolizmamıza bir zararı var mı?


Yatmadan önce yemek yeme ve sahura kalkmamak veya sahurda sadece su içmek yapılan en büyük yanlışlardan biridir. Açlık süresini böylece 18–19 saat gibi uzun bir zamana çıkartmış oluruz ki bu da hipoglisemiye (şeker düşmesi) bağlı şikâyetlerin daha da belirgin olmasına sebep olur. Ayrıca uyku anında metabolizma hızı en düşük düzeyde olduğu için yediklerimizin çoğunu yağa dönüştürerek kilo artışına neden oluruz.

Sahur soframızda ne gibi gıdalar yer vermeliyiz?


Sahurda bizi uzun süre idare edebilecek glisemik indeksi düşük yani kolay kana karışmayan yiyecekler tercih edilmelidir. Şekerli gıdaların alımı ise hipoglisemiyi kolaylaştırır. Aşırı tuzlu gıdalar vücudun su ihtiyacını arttırır. Bu nedenle aşırı tuzlu ve şekerli gıdalar yerine süt, peynir, yumurta, posalı çorbalar (mercimek, sebze çorbası v.s.) meyve ve kepekli, çavdarlı ekmekler tercih edilmelidir. Su içmeyi de unutmamak gerekir.

Sahurdan sonra hemen yatmanın bir sakıncası var mı?


Sahurdan sonra hemen yatmak da doğru değildir. En az 1 saat kadar uyanık ve hareketli olmak gerekir. Sahurda ağız ve diş temizliği de önemli bir konudur. Gün boyunca ağızda mikroorganizmaların çoğalmasına bağlı olarak oluşan koku giderek artar. Onun için sabah mutlaka diş temizliği yapılmalı ve gün içinde de su ile ağız çalkalanmalıdır.
Kilosunu muhafaza etmek isteyenler için…
Sahur
Menü 1: Az yağlı peynir, Yumurta, 5 adet zeytin, Domates, salatalık, Çavdar veya tam buğday ekmeği, Meyve
Menü 2: Çorba (Tarhana, Mercimek, Yayla veya sebze çorbası gibi), Domates, salatalık, biber, Tam buğday ekmeği, Meyve
Menü 3: Az yağlı Süt, Müsli, Meyve

İftar
Menü 1: Peynir, Zeyti, Hurma, Pide veya Çavdar ekmeği, Domates, salatalık, biber
Menü 2: Çorba, Az yağlı bol salata, Pide veya çavdar ekmeği

Ana Yemek
(iftardan 1,5 – 2 saat sonra)
Sebze yemeği, Az yağlı et, tavuk veya balık, Yoğurt, cacık veya ayran. Esmer ekmek veya az miktarda pilav-makarna
Ara öğün saat 22.00. Hafif bir tatlı veya meyve.Aralarda su, bitkisel çay, açık çay.

Diyet Menüsü
Not: Bu menü sağlıklı ve orta yapılı bir kişi için uygundur.
SAHUR:
1 su bardağı kadar az yağlı süt , 1 kibrit kutusu kadar az yağlı peynir
2 ince dilim esmer ekmek , Domates, salatalık, biber, 5 adet zeytin,1 porsiyon meyve, su

İFTAR:
1 kâse çorba, az yağlı bol salata,1 dilim esmer ekmek

1–2 SAAT SONRA: 120 gr. Et, tavuk, balık, 4–5 yemek kaşığı az yağlı sebze yemeği
Yağsız salata, 2 dilim ekmek veya 2 servis kaşığı bulgur pilavı
2 kaşık diyet yoğurt, bitkisel çay

2 SAAT SONRA: 2 porsiyon meyve, 1 avuç içi kadar fındık

Ramazanda kilo almamak için


1- Orucunuzu hafif bir kahvaltı ile açın, yemeğinizi iftardan 1–2 saat sonra yiyin
2- Bol sıvı tüketin
3- Bol hareket edin
4- Gece yatmadan önce yemek yemeyin, mutlaka sahura kalkın
5- Sahurda glisemik endeksi düşük gıdalar tüketin

Oruç tutarken siesta yapın



Uzun günlerde oruç tutmanın, önümüzdeki 8 yıl boyunca devam edeceğini anlatan Prof. Dr. Bingür Sönmez, "Ağustos sıcakları ile uzun günlerin birleşimi, oruç tutacak olan kişilerin bu yıl daha dikkatli olmasını gerektiriyor. Çünkü vücudun sıvı ve tuz kaybı nedeniyle sağlıklı kişilerde bile tansiyon, kalp ritminde bozukluk, baygınlık ve kan şekerinde düşme gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bunun için bu uzun günlerde gündüz en az iki saat uyumak çok önemli. Ramazan boyunca iki saatlik siesta, vücudun su ve elektrolit kaybını önlemek bakımından çok önemli" dedi.

Açlık süresinin 15 saat olması ve sıcakların, vücutta su ve tuz kaybına neden olacağını kaydeden Prof. Dr. Bingür Sönmez, bu nedenle oruç tutacak sağlıklı kişilere gündüz mutlaka siesta yapmalarını önerdi. Sönmez, "Gündüz iki saatlik uyku uzun süreli açlıktan metabolizmanın daha az etkilenmesine yardımcı olacağı gibi kalbe de çok iyi gelecektir. Akdeniz ülkelerinin bir geleneği olan siesta denilen öğle uykusu alışkanlığının olduğu ülkelerde, kalp hastalıklarının düşük olması dikkat çekici bir durumdur.

Öğle saatlerinde ya da öğle sonrası bir saatlik uyku, son derece dinlendiricidir ve vücuttaki bütün stresi alır. Uyuduktan sonra geri kalan zamanı daha verimli değerlendirmeyi sağlar. Öğle uykusu uyuyanların uyumayanlara göre kalp krizi geçirme riski yarı yarıya düşmektedir. Çünkü uykuda beden ile birlikte ruhsal dinlenme de vardır. Fizik olarak uykusuzluğa dayanılabilir ama ruhsal olarak dayanmak mümkün değildir. Ruhsal gerilim de vücutta zararlı hormonların salgılanmasına neden olur bu da kalp krizi riskini tetikler.Eğer hafta içi gündüz uykusu mümkün değilse hafta sonu çok iyi uyumaya özen gösterilmelidir" şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Bingür Sönmez, Ramazanda öğünlerin sayısının azalması nedeniyle metabolizmanın olumsuz etkilenebileceğini ifade ederek, "Bu nedenle özellikle kalp sağlığı açısından iftarda, 'acıktım', sahurda 'acıkırım' korkusu ile tıka basa yemek, mide ve kalbe baskı yapar, bu açıdan kişiye zarar verir. Bu nedenle iftarda da bir çorba başlanmalı bir komposto veya sütlü tatlı yedikten sonra teravih namazına gidip döndükten sonra tamamlayıcı hafif bir yemek yenmeli. Sahurda mümkün olduğu kadar tuzlu ve tatlı olmayan doyurucu değeri olan yemekler seçilmeli. Bu şekilde Ramazanda da üç öğün yemek yenmiş olacak ve vücut olumsuz etkilenmeyecektir" diye konuştu.

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:22
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
2 Ekim 2006       Mesaj #32
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  fındık.jpg
Gösterim: 247
Boyut:  15.7 KB

Kalbinizin Dostları


Bazı gıdaların damarları temizleyerek kandaki kolesterol oranını azalttığı ve kan basıncını düşürdüğü uzmanların ortak görüşü. Birbirinden yararlı özellikleriyle kalbinizle dost gıdalar aslında Türk mutfağının vazgeçilmez enstürmanları…
Sponsorlu Bağlantılar
Bu gıdaların dengeli tüketimi kalp sağlığı için yeterli değil. Sağlıklı bir kalp için en önemli şartın düzenli egzersizi ve spor yapmak olduğunu unutmayalım. Tğm bunlarla beraber özellikle çocuklarınıza küçük yaşta edindirilebilecek beslenme alışkanlığı da ilerleyen yaşlar için son derece hayati bir önem taşıyor. Işte Türk vazgeçilmezleri aynı zamanda kalbinizle dost gıdalar.

Fındık
Fındık yağ içerir, ama bu yağ kolesterol oranını düşüren mono doymamış yağdır. Ayrıca fındıkta damarları koruyan E vitamini bol miktarda bulunur çinko, lif ve magnezyum da bulunur. Bir avuç fındığa kuru üzüm katıp gün boyunca atıştırın. Sağlığınızı korumuş olacaksınız.

Zeytinyağı
Doymuş yağlar yerine, zeytinyağı kullanırsanız, kanınızdaki kolesterol miktarı azalır ve kan basıncınız düzene girer. İspanya’da yapılan deneyler, son derece yararlı olduğunu kanıtladı.

Pirinç
Pirincin kolesterol ile savaştığı biliniyor. Ayrıca pirinç bol miktarda E vitamini ve B vitamini içerir.

Domates
Domatesin kırmızı renk almasını sağlayan likopen isimli bileşim, damarlarda kolesterolün birikmesini nler. Özellikle domates salçasının kolesterole karşı iyi bir silah olduğunu belirtelim.

Elma
Günde bir elma yerseniz, kalp hastalıklarında korkmanıza gerek kalmaz. Elmada bulunan ve pectin adı verilen lif kendini kolesterole bağlar. Böylece kolesterolün damarlardan geçmesini önler. Elma düzenli olarak yenirse, kalp hastalığına yakalanma tehlikesi azalır. Bu meyvenin içerdiği vitaminlerde cabası.

Soğan
Soğan ve sarımsak kalbinizin sağlığı için canla başla savaşan yiyeceklerdir. Soğanın içerdiği maddeler, kolesterolün oksitlenip damarların duvarlarına zarar vermesini engelliyor.

Tane Fasulye
Kuru, tane fasulye türlerinin harika besinler oldukları kesin. Hergün 1-1/2 fincan kuru fasulye yerseniz, kısa sürede kanınızdaki kolesterol miktarı azalır. Ayrıca kuru fasulye kolesterol gibi damarları tıkayan başka maddelerin birikmelerini önler.

Ispanak
Ispanak demir içermesede kalp hastalıklarına ve yüksek tansiyona karşı birebirdir. Kolekterolün damarlara yerleşmesini önler. Ayrıca ıspanak, magnezyum ve potasyum gibi mineralleri içerir, kan basıncını düşürür.

Sarmısak
Sarmısak, kandaki kolesterol oranını düşürür. Kan pıhtılarının damarları tıkamasını engeller Araştırmacılara göre her gün bir diş sarmısak kalbi korumak için yeterli.

Greyfurt
Narenciye türündeki bu yararlı meyve 80 kalori içerir. Aynı zamanda bir C vitamini deposudur. Ayrıca içi pembe olan greyfurta renk veren madde damarları kolesterolün tahribatından koruyan bir antioksidandır.

Yulaf
Yulaf ve yulaf gevreği, kolesterolün bir numaralı düşmanlarıdır. Yulaftaki lif kendini kolesterole bağlar ve kolesterolü vücut sisteminden dışarı çıkarır. Günde 1-1/2 fincan yulaf yerseniz kanınızdaki kolesterol miktarı %20 oranında azalır.

Çay
Eskiden kalp hastalarının çay içmeleri yasaklanırdı. Günümüzde ise çayın kalp için son derece yararlı olduğu iddia ediliyor. Çayın içerdiği bir madde damarların çeperlerindeki kolesterolün birikmesini önler, ayrıca kan pıhtılarının damarları tıkama olasılığı azalır.

Tüketici Raporu Dergisi

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:23
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
30 Aralık 2007       Mesaj #33
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Kolesterol her ette bulunur.


  • Her türlü hayvansal gıda da olduğu gibi hindi ve tavukta da kolesterol vardır. Ancak bu etlerin kolesterol düzeyleri daha düşük olduğu için tavsiye edilir. İleriki yıllarda kolesterolle ilgili sağlık sorunları ile karşılaşmamanız için şimdiden dikkat!
  • Tavuk göğsünün kolesterolü düşük, sevmeye çalışın.
  • Kilo sorununuz varsa tavuğun göğüs etini tercih edin. Daha yağlı olan kanat ve but etleri ise yüksek kolesterol içerirler. Satın alırken tavuğun derisini çıkarttırırsanız yağ oranı ciddi ölçüde azalacaktır.
  • Abartılı et yemekten kaçının.
Bazı kişiler ne kadar sıklıkta et yerlerse o kadar iyi beslendiklerini düşünürler. Oysa etin sindirilmesi güçtür. Özellikle karaciğer ve böbreği çok yorar. Bununla beraber sindirim sonucunda ortaya çıkan üre gibi yan ürünler de bedeninize yorgunluk ve bitkinlik verebilir. Beyaz et dahil olmak üzere eti, günde 100-150 gramdan fazla yemeyin.
  • Zeytinyağının ölçüsünü fazla kaçırmayın.
  • Aksi takdirde doymamış yağların yararlarından faydalanmaya çalışırken kilo alabilirsiniz.
  • Acılı baharatları dikkatli yiyin.
  • Karabiber, kırmızı pul biber gibi acılı baharatlar sindirim sistemini tahriş edebilir. Dikkatli tüketmek gerekir.
  • Karbonhidrat alımını öğünlerinizde dengeleyin.
  • Bir öğünde tüketeceğiniz karbonhidrat çeşidi pilav ya da makarnadan yalnızca biri olmalıdır.
  • Tam buğday ve tam çavdar ekmekleri daha sağlıklı.
  • Beyaz ekmek yerine tam buğday ya da tam çavdar ekmeği tercih edin. Kepekli ürünler B vitamini içerir, ham kişiyi uzun süre tok tutar hem de lifli içerikleri ile sindirimi rahatlatırlar.
İÇİNİZDEN KEPEKLİ EKMEĞİ SEVMEDİĞİNİZİ SÖYLEYEREK BUNA İTİRAZ EDİYOR OLABİLİRSİNİZ. OYSA UNUTMAYIN İLK BAŞTA SEVMESENİZ DE BİR SÜRE SONRA ALIŞIRSINIZ VE O ARTIK HAYATINIZIN BİR PARÇASI OLUR. sAĞLIKLI BİR HAYAT İÇİN BUNA DEĞMEZ Mİ?
  • Kafeinsiz kahve içebilirsiniz.
  • Kafeinsiz kahve içebilirsiniz. Ancak kimyasal olmayan kafein giderme yöntemi uygulanmış olan markaları tercih edin.
  • Tatlı isteği... İnsanın tatlı veya şeker ihtiyacı bulunmamaktadır. Yediğiniz her ekmek dilimi veya pilav, karaciğeriniz tarafından vücudunuzun ihtiyacı olan şekere çevrilmektedir. Böylece düzenli olarak karbonhidrat alan bir kişide kan şekeri düzeyi sabit tutulmaktadır. Hasas bir şekilde ayarlanmış bu düzenin varlığına rağmen, herhangi bir tatlı isteği hurma, kuru incir ve kuru kayısı gibi daha sağlıklı seçeneklerle giderilebilir. Diğer tatlılar ise ancak "tadımlık" denilen miktarlarda tüketilebilir.
  • Kaşar peynirini ölçülü yemelisiniz.
  • Tükettiğiniz kaşar peyniri, yağ oranı düşürülmüş diyet bir ürün olsa bile, yine de yüksek oranda kolesterol içerir. Bu nedenle diyet kaşar peyniri de günde iki kibrit kutusundan fazla yenmemelidir.
  • Kolesterolü yüksek deniz ürünlerine pek yaklaşmayın!
  • Kabuklu deniz canlıları, ayrıca kalamar yüksek oranda kolesterol içerirler, bu yüzden tatları ne kadar hoşunuza gitse de balık haricinde başka deniz ürünü tercih etmeyin.
  • Sokakta satılan yiyecekleri satın almayın.
  • Sokakta satılan yiyeceklerle ilgili olarak şu ihtimallleri daima göz önünde bulundurun:
  • Bazı satıcılar, ucuza mal etmek ve satış fiyatını düşük tutabilmek için gıda ürünlerinin yapımında düşük kaliteli malzeme veya zararlı katkı madeleri kullanabilirler.
  • Ürünleri hazırlama, pişirme ve saklama şartları sağlığa uygun olmayabilir.
  • Gıda maddeleri böcek ve kemiricilerin bulunduğu ortamlarda zarar görebilir.
  • Sokak satıcılarının, genellikle su kullanma imkanları sınırlı olduğu için aynı suyu tekrar tekrar kullanabilirler.
  • Satıcılar hem kişisel hem de gıda hijyeni konusunda bilgi sahibi olmayabilir.
  • Yol kenarlarında açıkta satılan yiyecekler araç egzozlarından çıkan kurşun ile birleşerek sağlığa zararlı hale gelebilirler.
  • Özellikle açıkta satılan yiyecekler arasında bulunan kuruyemişler sağlığınız açısından son derece risklidir. Yapılan son araştırmalarda çerezlik olarak tüketime hazırlanmış yer fıstıklarında %91 oranında aflatoksin bulaşıklığı tespit edilmiştir.

Not: Aflatoksin, bazı küf türleri tarafından üretilen zehirli bir grup bileşiktir. Bu küfler, nem ve sıcaklık şartları uygun olduğunda, bazı gıda maddelerinde ürer ve aflatoksin oluşmasına sebep olurlar. Aflatoksinler insanlarda siroz ve karaciğer kanseri gibi hastalıklara neden olur.
  • Arkadaşlar özellikle okul çıkışlarında, sokak satıcılarından bir şey almama konusunda daha dikkatli olmalısınız. Tam okulun kapısının önünde size bir şeyler satmaya çalışan satıcının arabasında bulunan tatlıların, şekerlemelerin, simitlerin temizliğinden ve hangi şartlar altında üretildiğinden asla emin olamazsınız. Çünkü hijyen şartları güvenilir olmayan bu tip gıdalar ciddi enfeksiyonlara ve besin zehirlenmelerine yol açabilir.
  • Boyalı şekerlerin bazıları kimyasal katkı maddeleri içerir, satın almayın.
  • Özellikle bazı küçük işletmeler, şeker ve çikolataları hijyen kurallarına uygun olmayan ortamlarda ve ucuz olan boya maddeleri kullanarak üretebilmektedirler.
  • Şekerlemelere renk vermek için kullandıkları bu boya maddeleri insan vücudunda alerji veya kanserojen etki oluşturabilmektedir. Yine bu şekerlemelerin hazırlandıkları kazanlar, şekere ağır metal bulaştırabilmekte ve insan vücudunda ciddi zehirlenmelere sebep olabilmektedir.
  • Sahte çikolata yapımında ise şekerciler, pahalı bir malzeme olan kakao yağı yerine margarin gibi katı yağlar kullanabilmektedirler. Genellikle bu ürünler daha ucuza satılmaktadır. Fakat sağlığınız için daha titiz ve seçici davranmanızda fayda var.
  • Benzerleriyle açık fiyat farkı olan boyalı gıda maddelerini satın almayın.
  • Sokakta ve açık ortamda satılan gıda maddelerinden kesinlikle uzak durun.
  • Görünümü değişmiş, beyazlaşmış ürünleri satın almayın.
  • Markası tanınmış, güvenilir ürünlerden şaşmayın.
  • Satın aldığınız mekanın temizliğine ve satış sırasında eldiven kullanılmasına dikkat edin.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 02:26
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
21 Nisan 2008       Mesaj #34
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi

Hangi yiyecek tok tutar, hangisi acıktırır


Bir türlü doymak bilmiyorsanız masanızı donattığınız yiyeceklere bir göz atın… Belki de seçiminizi yanlış yapıyorsunuzdur. Çünkü bazı yiyecekler sizi kurt gibi acıktırırken bazıları uzun süre tok tutar. Peki hangi yiyecekler acıktırır, hangileri iştah kapatır?

İştah kapatan dost yiyecekler

Ad:  istah.jpg
Gösterim: 198
Boyut:  12.2 KB

Avokado: B6 vitamini deposudur. Kansere karşı koruyucu etkisi vardır. Tok tutan avokadoyu kendinizi aç hissettiğiniz zamanlarda yiyebilirsiniz.
Çavdar Ekmeği: Yapılan diyetlerin hepsinde kepek ekmeğinden bahsedilse de aslında çavdar ekmeğinin tok tutan etkisi yadsınamaz. Hatta beyaz buğday ekmeğine göre yüzde 50 oranında daha fazla doyma hissi verir.
Dil Peyniri: Gün içerisinde açlık hissettiğinizde atıştırabileceğiniz faydalı bir gıda olmasının yanında proteinli yapısından dolayı tok tutma özelliğine de sahiptir.Böğürtlen: Kendinizi aç hissettiğinizde bir kase yoğurdun içine karıştıracağınız böğürtlen sizi bir süre tok tutar. Böğürtlen çok fazla antioksidan içerir, bu nedenle de yararlıdırlar.
Sardalya: Protein deposudur. Kan şekeri seviyesinin dengelenmesini sağlar. Bu sayede tokluk hissi verir. Ayrıca metabolizmanın harekete geçmesini sağlar.
Elma: Yapılan diyetlerde ara öğün olarak elma tavsiye edilir bunun nedeni ise tok tutucu özelliğinin olmasıdır. Kalorisi az olan elmayı acıktığınızda yerseniz bir süre daha tok hissedersiniz.
Kepekli Makarna: Günlük gıda tüketiminde önemli bir yere sahip olan lifli besinlerdendir. Bu besinler yendikten sonra hacimlerinin yüzde 20'si kadar genişleme özelliğine sahip oldukları için tokluk hissi verirler.
Esmer Pirinç: Kan şekerini dengede tutarak açlık hissinin önüne geçen karbonhidratların başında gelen esmer pirinç, uzun süre acıkmamanızı sağlar. Bu nedenle yemeklerinizde esmer pirince yer verin.
Yulaf Ezmesi: Tokluk ve şişkinlik hissi veren besinlerin başında gelir. Fakat yulaf ezmesini süt ile değil su ile yapmakta fayda vardır. Sütle yapıldığında ise sütü tercih edin.
Badem: Günde iki avuç düzenli olarak yenecek bademin, tokluk hissi vererek obeziteye karşı müzadelede yararlı olduğu yapılan araştırmalar ile kanıtlanmış bir gerçek.
Brokoli: Brokolide vücuttaki insulin dengesini koruyan krom bulunur. Kan şekerinin düşmesini engelleyen krom sayesinde açlık hissetmezsiniz.
Yumurta: Çok pişmiş yumurta da tok tutan yiyecekler arasındadır. Hazırlanması kolay olan yumurta protein açısından da zengindir. Protein sizi tok tuttuğu için kolay kolay acıkmazsınız.
Donmuş Yoğurt: Dondurma isteğinizi donmuş yoğurt yiyerek karşılayabilirsiniz. Meyveli donmuş yoğurt yediğinizde hem karnınızı tok tuttuğunu hissedecek, hem de fazla kalori almamış olacaksınız.
Sebze Çorbası: Çorba, atıştırmak için ideal olmasa da az kalorisi ve tok tutan etkisi ile idealdir. Acıktığınızda bir kase çorba açlığınızı bastırır.
Çilek: Canınız çok fazla tatlı istediğinde bir kap dolusu çilek yiyebilirsiniz. Çileklerin üzerine bir tatlı kaşığı pudra şekeri de dökerseniz tatlı yemiş kadar olursunuz. Ayrıca çilek tok hissetmenizi sağlar.
Balık: Balıkta bulunan iyot, tiroit hormonlarının yapımı için gereklidir ve açlık duygusunun gelişmesini engeller.
Ihlamur: Yemek saatine yakın içilen ıhlamurun, hastalıklara faydasının yanı sıra iştahı kapatan etkisi de var.

Tok kalmak için yapmanız gerekenler Glisemik endeksi düşük besinler:


Sürekli acıkıyor ve bunun önüne geçmek istiyorsanız, glisemik endeksi düşük besinleri tüketmelisiniz. Glisemik endeks, yenilen herhangi bir besinin kan şekerini yükseltme yeteneğidir. Tükettiğiniz besin, kan şekerini ne kadar uzun zamanda ve az miktarda yükseltiyorsa, glisemik endeksinin düşük olduğunu belirtir. Bu besinler, bireyin daha uzun süre tok kalmasını sağlar.
Karbonhidratlar: Karbonhidratlar kepek, buğday gibi tahıl ürünlerinde, sebze ve meyvelerde bulunur. İçeriğindeki lifler, sindirim sistemini harekete geçirir. Ayrıca bu besinler insanı tok tutarak açlık hissini engeller.
Triptofan: Proteinlerin büyük bir bölümünde bulunan bir çeşit aminoasittir. Triptofan, vücutta serotoninin oluşmasında ve hücrelere taşınmasında önemli bir görev alır. Serotonin ise iştah etkisini azaltır. Özellikle muz, avokado, yulaf ve peynirde bulunur.
Krom: Krom vücuda insülin dengesini korur. Bu denge kan şekerinin düşmemesini veya azalmaması açısından çok önemlidir. Kan şekerinin düşmesi açlığa yol açar. Krom ihtiyacınızı karşılamak için fındık, ceviz gibi kabuklu yemişler ve tahıl ürünleri yemek gerekir.
Albümin: Bir tür taşıyıcı proteindir. Can sıkıntısını giderir ve iştahı kapar. Bu protein, triptofanı oluşturarak beyine taşır ve serotonin üretimini arttırır. Bezelye, fıstık ve fasulyede bulunur.
Fruktoz: Meyvelerden elde edilen doğal şekerdir. Fruktoz kan şekeri dengesini kesinlikle etkilemez. Ayrıca yemek sonrası tatlı ihtiyacı duymanızı engeller. Çilek ve bal früktozun kaynağıdır.
Acıktıran yiyecekler
Greyfurt: Diyet yapıyorsunuz uzak durmanız gerekenlerden biri de greyfurttur. Kansere karşı koruyucu olan greyfurdun kötü yanı iştah açıcı özelliğinin de bulunmasıdır.
Karalahana: Karaciğer ve bazı kan kanseri türlerine de iyi gelen kara lahana, ayrıca iyi bir iştah açıcıdır.
Patates: Patatesin yapısında bulunan bileşikler kan basıncını düşürücü etki gösterir; bu endenle glisemik endeksi yüksek olan yiyecekler arasında bulunan patates, özellikle kızartma şeklinde pişirilirse çok çabuk acıkmanıza neden olur.
Kırmızı Biber: Kolesterolü önleyici özelliği bulunan kırmızı biber iştah açar. Bu nedenle acı bir yemek yediğinizde doyduğunuzu çok kolay anlayamazsınız.
Nohut: Mideyi temizleyerek iştah açan nohut, sağlık açısından yararlı olsa da kilo verirken çok fazla tüketilmemesi gereken bir kurubaklagildir.
İncir: Kilo aldırıcı özelliği bulunan incir iştah açar, bu nedenle diyet döneminde yemeniz tavsiye edilmez.
Havuç: Havucun kalorisi ve glisemik endeksi diğer sebzelere göre daha yüksektir. Bu nedenle acıktırıcı özelliği olan havucun diyetlerde bulunmaması gerekir.
Alkol: Alkollü içeceklerden uzak durmaya çalışın. Alkollü içkiler, size kalori kazandırırken iştahınızın açılmasına neden olur.
Tuz: Tuz iştah açıcı özelliğe sahiptir. Çok tuzlu bir besinin ardından tatlı yeme isteğinin doğması, kan şekerinizdeki dalgalanmalar yüzündendir. Özellikle diyette tüketimden kaçınılmalıdır.
Tarçın: Kokusuyla özellikle tatlıların vazgeçilmezi olan tarçın da çok çabuk acıktıran baharatlardandır.
Mısır: Glisemik endeks değerinin yüksek olması nedeniyle kan şekeri seviyesini yükselten mısır, yendikten sonra açlı8k hissi uyandırır. Bu nedenle diyet yapanların uzak durması gereken bir besindir.

İştahınızı kesecek yöntemler


  • Beyin, vücutta enerjinin azaldığını fark eder etmez açlık hissetmenize yol açan kimyasal maddeler salgılarlar. Bu kimyasal maddeleri salgılayan kısım, aynı zamanda duyguları kontrol eder ve sıkıldığımız ve kendimizi kötü hissettiğimizde hemen buzdolabına koşmamızın başlıca sebebi budur.
  • Yemeklerin tadı, kokusu veya görüntüsü de açlık duygusuna neden olabiliyor.
  • Yapılan araştırmalara göre, tat alma duyusunu değişik tatlarla tatmin etmek, daha az miktarla yetinmeyi sağlıyor.
  • Su içmek kendinizi tok hissetmeniz açısından önemli. Ayrıca vücudunuz susuz kaldığında çoğu zaman açlık hissine benzer sinyaller gönderiyor. Bol su içmek, bedeninizin su istediği zamanlarda yemeğe yönelmenizi engelleyecektir.
  • Yiyecekleri uzun süre çiğnedikten sonra yutmak, beynin vücuda giren besinleri kaydetmesine izin vermek anlamına giriyor. Bu sayede tat alma duygusu da tatmin oluyor. Böylece doyduğunuzu anlamanızla, yemeye son vermeniz arasındaki zaman kısalıyor.
  • Egzersizleriniz zorlaştıkça vücut ısınız artar ve daha fazla kalori yakmaya başlarsınız. Böylece egzersizi takip eden birkaç saat boyunca iştahınız bastırılmış olur.
  • Öğün aralarında dayanılmaz atıştırma duygusunu dişlerinizi fırçalayarak erteleyebilirsiniz.

Bitki Çayları İçerken Dikkat Edilmesi Gerekenler!!

Ege Üniversitesi (EÜ) Eczacılık Fakültesi Farmakognozi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bijen Kıvçak, yaptığı açıklamada, ilaç kullanan kimselerin, bitki çayı içerken hekime danışmalarının son derece önemli olduğunu vurguladı.

Hastaların, kullandıkları ilaçlarla etkileşmeyen bitki çayı içmeleri gerektiğini belirten Prof. Dr. Kıvçak, ``En fazla tüketilen papatya ve ıhlamur gibi çayların bile çeşitli ilaçlarla etkileşimi vardır. Bitkinin içindeki etken madde ve kullanılan ilacın etkileşimi mutlaka hekime sorulmalı, hekim de eczacıya danışmalıdır. Örneğin, ısırgan tohumunun yararları kadar gizli kalp yetmezliği olan kimselerde kalp krizini tetikleyici bir yan etkisi vardır. Bu gibi durumların önüne geçmek için hasta, hekim ve eczacının işbirliği şarttır-dedi. Prof. Dr. Kıvçak, bitki çaylarının Sağlık Bakanlığı`nın denetiminde üretilmesi gerektiğini de ifade ederek, Bitkiyi toplayan kişinin ne kadar ehil olduğu, bitkinin nereden toplandığı ve hangi koşullarda kurutulduğu önemlidir. Başta egzoz gazı olmak üzere çeşitli dış faktörler nedeniyle bitki, şehir merkezinden toplanmamalıdır.

Bitki, egzozun yaydığı ağır metalleri çektiği için bu durum çok tehlikelidir diye konuştu. Bu kriterlere dikkat edilmeden üretilen ve Sağlık Bakanlığının onayı olmayan bitki çaylarının tüketilmemesi gerektiğini bildiren Prof. Dr. Kıvçak, özellikle son dönemde oldukça popüler bir bitki olan keten tohumunun yaygın kullanımında da yanlışlıklar bulunduğuna dikkat çekti.

Prof. Dr. Kıvçak, Keten tohumu genellikle dövülmüş şekilde satılıyor. İçeriğinde sabit yağ, değişik asitler ve omega yağları içerdiği için bu bitkinin ezildikten sonraki iki günde tüketilmesi gerekir. Aksi takdirde mide ülseri ve kanser gibi tehlikeli hastalıklara yol açar. Bu yüzden ezilmemiş olarak alınıp tüketileceği zaman ezilmelidir. Ayrıca keten tohumu bitkisinin, halk arasında sanılanın aksine zayıflatıcı özelliği yoktur. Sadece bağırsak mekanizmasını harekete geçirerek metabolizmayı hızlandırır -dedi
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:26
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
17 Mayıs 2008       Mesaj #35
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

YEŞİL ÇAY ve SAĞLIK


Ad:  y.çay.jpg
Gösterim: 245
Boyut:  21.5 KB
Yeşil çay içindeki kateşinler sayesinde :Kanser riskini azaltır. (Reduces incidence of cancer) Yeşil çay yemek borusu kanserini erkeklerde %57, kadınlarda %60 oranında önlemektedir.Yeşil çay düzenli içilmesi halinde prostat kanseri riskini üçte iki azalmaktadır. Yeşil çay deri kanserine yol açan ultroviyole ışınların zararından korur. Tümörü küçültür. (Reduces tumors) Antioksidandır. (Reduces oxidation by active oxygen) Yeşil çaydaki antioksidan E vitaminindekinden 20 kez daha kuvvetlidir.
  • Kolestrolü düşürür. (Lowers blood cholesterol)
  • Tansiyonu ayarlar. (Inhibits increase of blood pressure)
  • Kan şekerini ayarlar. (Inhibits increase of blood sugar)
  • Bakterileri öldürürür. (Kills bacteria)
  • Grip virüsünü öldürür. (Kills influenza virus)
  • Ağız kokusunu önler. (Prevents halitosis)

Yeşil çay içindeki C vitamini sayesinde :


  • Stresi azaltır. (Reduces stress)
  • Gribi önleyicidir. (Prevents flu)

Yeşil çay içindeki kafein sayesinde :


  • Performansı etkiler,yorgunluk ve uyku halini ortadan kaldırır. (Stimulates wakefulness - removes fatigue and sleepiness)
  • İdrar söktürücüdür. (Acts as diuretick)
  • İdrar söktürücü özelliğinden dolayı zayıflama rejimlerinde kullanılıyor.

Yeşil çay içindeki flavonoidler sayesinde :


  • Kan damarlarını güçlendirir. (Strengthen blood vessel walls)

Yeşil çay içindeki polisakkaridler sayesinde :


  • Kan şekerini düşürür. (Lowers blood sugar)

Yeşil çay içindeki fluorid sayesinde :


Diş çürümesini engeller. (Prevents cavities) Yeşil çay içindeki E vitamini sayesinde :
Antioksidan olarak rol oynar. (Acts as antioxidant) (1)Yaşlanmayı geciktirir. (Regulates aging) Yeşil çay içindeki EGCG (Epigallokateşin Gallat) adlı kimyasal madde sayesinde :
Kanser hücrelerinin gelişmesini önlüyor.
Akciğer, mide, bağırsak karaciğer ve deri kanserlerini önleyici etki yapıyor.
Alzheimer'i önleyici (33)Sigara kullanımının toksik etkisini azaltıyor.
Yeşil çay içen hamile kadınlar sorunsuz bir doğum gerçekleştirebilirken, sakat çocuk dünyaya getirme riski de azalacak. (33)

Yeşil Çay:


  • Anti enflamatuar, hücre yenileyicidir.
  • Arterioskleroz riskini azaltır.
  • Damar sertliğinden koruyor. Kılcal damarları büzerek ödem oluşmasını önlüyor.
  • Deriyi besler
  • Kalp ve dolaşım sistemini olumlu etkiler ve, hastalıklarını azaltır.
  • Kemik erimesini engelliyor.
  • Kilo verdirir.
  • Mide ve barsak problemlerini hafifletir.
  • Migreni geçiriyor.
  • Sürekli kullanımı, romatizmal hastalıkların tedavisinde fayda sağlar.
  • Vücuttaki yağların yakılma sürecini hızlandırarak diyetleri destekler
  • İstenmeyen yeğların %30'unu absorbe eder.

Unutmayın!!!


  • Günde 4-5 fincan yeşil çay vücudunuz zırh gibi korur.
  • Sabah aç ve akşam yatmadan önce birer bardak yeşil çay önerilir.
  • Yeşil çayınıza şeker koymayınız,
  • Tatlandırıcı olarak süzme bal koyabilirsiniz.
  • Etkili olabilmesi için aç karnına, sıcak ve yudum yudum içilmelidir.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:28
karayel - avatarı
karayel
Ziyaretçi
5 Eylül 2008       Mesaj #36
karayel - avatarı
Ziyaretçi

Beslenmenizi test edin



"Doğru besleniyor muyum?" Hepimiz bu soruyu kendimize sık sık sorarız. Yiyip içtiklerimiz "sağlıklı mı, çok mu, az mı, içinde yeteri kadar vitamin, mineral, antioksidan var mı, kilo aldırır veya zayıflatır mı?" diye merak ederiz.

İyi beslenmek, lezzetli, güzel, keyifli şeyler yiyerek bedenimizin ihtiyaçlarına cevap verebilmek gerçekten de çok ama çok önemlidir. "Nasıl besleniyorum" sorusunun yanıtını öğrenmek istiyorsanız aşağıdaki testten yararlanabilirsiniz.

1- Günde kaç öğün yiyorsunuz?
İki: 1 puan
Üç: 3 puan
Daha fazla: 5 puan

2- Kahvaltıda genelde ne yersiniz?
Yulaf ezmesi, kahvaltılık gevrek ve yağsız süt: 3 puan
Zeytin, yağsız lor peyniri, salatalık, domates, yeşil biber: 5 puan
Kahvaltı yapmıyorum: 1 puan

3- Ana yemeğiniz hangisidir?
Balık, hindi ya da tavuk, haşlanmış et ya da yağsız kırmızı et (sığır, dana eti): 4 puan
Zeytinyağlı sebze, yoğurt, salata: 5 puan
Sakatat, yağda kızarmış şinitzel, sosis: 0 puan

4- Ana yemeğinizde en fazla porsiyonu hangisi alıyor?
Et veya balık: 1 puan
Sebzeler, salatalar, zeytinyağlılar: 5 puan
Dengeli bir biçimde ikisinin karışımı: 3 puan

5- Yemeklerinizde hangi çeşit yağ kullanıyorsunuz?
Margarin, tereyağı: 1 puan
Ayçiçeği yağı, mısırözü yağı: 3 puan
Zeytinyağı, kanola yağı: 5 puan

6- Hangi sıklıkta balık yiyorsunuz?

Yılda iki: 1 puan
Ayda iki: 3 puan
Haftada iki: 5 puan

7- Hangi sıklıkla taze meyve yiyorsunuz?
Günde bir: 3 puan
Günde birkaç kere: 5 puan
Hergün değil: 1 puan

8- Her gün ne kadar sıvı alıyorsunuz?
Üç bardak: 1 puan
6 bardak: 3 puan
Daha fazla: 5 puan

9- Susadığınızda hangi içecekleri tercih ediyorsunuz?
Meyve suyu, limonata: 3 puan
Su, çay, taze veya konsantre meyve suyu: 5 puan
Kahve, bira, kola: 1 puan

10- Hangi sıklıkta yemeğinize tuz ekersiniz?
Seyrek: 4 puan
Sıklıkla: 1 puan
Hiç: 4 puan

11-Sigara içiyor musunuz?

Hayır: 5 puan
Evet, günde 5 taneden fazla değil: 3 puan
Evet, günde 5 taneden fazla: 1 puan

12- Hangi sıklıkla egzersiz yapıyorsunuz?

Düzenli (Haftada en az iki): 5 puan
Düzenli değil ama merdiven çıkma, yürüyüş: 3 puan
Çok nadir: 1 puan

13- Hangi sıklıkta alkollü içecek alıyorsunuz?
Bira, şarap ya da alkollü kokteyller
Her gün: 1 puan
Haftada 3-5 kez: 3 puan
Özel durumlar hariç, asla: 5 puan

14- Genellikle nasıl yemek yersiniz?

Koşuşturma içinde: 1 puan
Vakit ayırarak: 6 puan
TV seyrederek: 1 puan

15- Ne zaman yemek yersiniz?
Arkadaşlarımla birlikte (aç olmasam bile): 1 puan
Sadece aç olduğumda öğün saatlerinde: 5 puan
TV seyrederken, okurken ve kızgın olduğumda: 0 puan

Değerlendirme
65-80 puan: Tebrikler. Ne yediğinizin farkındasınız, sağlıklı besleniyorsunuz.

40-65 puan: Beslenmeniz fena değil! Biraz daha gelişmesi ise sizin elinizde. Daha fazla meyve, sebze ve buğday ürünleri yemeye çalışın. Yağ konusundaki seçimleriniz yanlış. Bu seçimler kolesterol seviyenizi yükseltecektir. Ana yemeğe gelince, et yerine sebzeyi tercih edin.

40- daha az: Beslenmenizi gerçekten hiç ciddiye almıyorsunuz. Bir sürü sağlık sorunu yanlış beslenmeden kaynaklanır. Durumunuzu hemen gözden geçirin!

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 02:30
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
22 Kasım 2008       Mesaj #37
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  mevsim.jpg
Gösterim: 244
Boyut:  30.3 KB

Hangi mevsimde hangi sebze meyve yenmeli?

Modern besin teknolojisi artık sebze ve meyvelere her mevsim ulaşılabilirliği sağlıyor. Ve böylece manav tezgâhları maalesef aralık ve ağustosta bile neredeyse aynı gözüküyor.

1997’de İngiltere’de Tarım Bakanlığı tarafından yürütülmüş bir araştırmada yazın toplanan pastörize sütlerin besin öğeleri ile kışın toplananlar arasında anlamlı bir farklılık çıktı. Kışın iyot miktarı daha yüksek, yazın ise beta karoten miktarı daha yüksek bulundu. Bakanlık, ortaya çıkan bu farklılığın nedeninin ineklerin değişen diyetlerine bağlı olduğu sonucuna ulaştı. Kışın tuz, yiyeceklerde daha fazla korunur, yazın ise daha fazla taze bitki vardır; bu nedenle süt içeriği, iki mevsimde farklı olur.

Buna benzer olarak, Japonya’da yapılan bir çalışma da kışın toplanan ıspanağa göre yazın toplananların C vitamin içeriğinde üç kat farklılık saptamıştır. Her mevsimde toprak, hava ve değişen iklim koşullarına göre bedenimizin farklı ihtiyaçları doğuyor, bu yüzden doğanın mükemmel uyumuna karşı çıkmamak lazım. İşte bazı örnekler:

OCAK

Kivi: Kış meyvesi olup, soğuk algınlığı gibi hastalıklardan korunmaya yardımcı olan çok iyi bir vitamin deposudur. Ayrıca kansere karşı koruyuculuk gösteren lutein’i de bol miktarda içerir. Bir porsiyonda -100 gr -yaklaşık 30 kalori vardır.

ŞUBAT

Brokoli: Serin iklim sebzesi olup, lahana, karnabahar, brüksel lahanası ve şalgamla aynı familyada yer alır. Kansere karşı koruyucu bir etkisi vardır. A vitamini ve birçok antioksidan için zengin bir kaynaktır.

MART

Karnabahar: Bir antioksidan olan E vitamini için iyi bir kaynaktır. Vücudumuzun elektrolit dengesinde önemli roller oynayan fosforu da içerir. Az suda haşlayarak pişirmek gerekir. 100 gramında yaklaşık 27 kalori içerir.

NİSAN

Bezelye: Sindirimi kolaydır. Protein içeriği yüksektir. İçerdiği lifler sayesinde bağırsak çalışmasını artırdığı için, kabızlık çekenlere önerilebilir. Selüloz ve diğer faydalı liflerin bağırsak hastalıkları ve kanser risklerine karşı olumlu etkileri vardır. 100 gramında yaklaşık 84 kalori içerir.

MAYIS

Enginar: En büyük özelliği toksinleri temizleme yeteneğidir. Bu nedenle artrit ve romatizması olan hastalara özellikle tavsiye edilir. İçindeki cynarine adlı maddenin, karaciğer ve safra kesesi fonksiyonlarına pozitif bir etkisi vardır. 100 gramında yaklaşık 53 kalori içerir.

HAZİRAN

Çilek: Çilek; A, B, C vitaminleri, kalsiyum, demir ve fosfor gibi mineral maddeleri bol miktarda içerir. Çilek, taze olarak sofrada yararlanılmasının yanında pastacılık, reçel, marmelat, komposto, dondurma, şıra, şarap, şampanya ve likör yapımında da kullanılmaktadır. 100 gramında yaklaşık 37 kalori içerir.

TEMMUZ

Üzüm: İçeriğinde bulunan fitokimyasalar, birçok hastalık için koruyucudur. Kuru üzümün de demir miktarı yüksek düzeydedir. Kansızlığa karşı bir C vitamini kaynağı ile tüketildiğinde, içerisindeki demirin vücuttaki kullanım düzeyi artar. Bir porsiyon taze üzümde - 100 gramında -yaklaşık 67 kalori varken, kuru üzümde bu değer 289 kaloriye kadar yükselir. Bu nedenle kuru üzüm tüketirken miktarına çok dikkat edilmelidir.

AĞUSTOS

Domates: Bol miktarda içerdiği Lycopen’in, kanser risklerine karşı koruyucu etkisi vardır. Oda ısısı ve ışıkta bu vitaminin kaybı oldukça fazlayken, soğukta kayıp minimuma iner. 100 gramında yaklaşık 22 kalori içerir.

Biber: Taze biberin besin değeri çok yüksektir. Her öğünde çiğ olarak tüketilebilir. Kızartılması besin değerini azaltır. C vitamini içeriği çok yüksektir. Bu nedenle de birçok hastalığa karşı koruyucudur. 100 gramında yaklaşık 22 kalori ve 128 mg C vitamini vardır.

EKİM


Marul: Bileşimindeki A vitamini enfeksiyonlara karşı direnci artırır. Su ve lif içeriğinin yüksek olması nedeniyle zayıflama diyetlerinde ve sağlıklı beslenme kuralları çerçevesinde, her öğün salatalarda tüketilebilir. Çok düşük enerjilidir. 100 gramında yaklaşık 14 kalori içerir.

KASIM

Pırasa: Besleyici değeri çok yüksektir. Posa miktarı yüksek olduğu için bağırsak çalışmasına yardımcıdır. Bir porsiyonda -100 gramında -yaklaşık 52 kalori içerir.

ARALIK

Portakal: Antioksidanlarla dolu bir meyvedir. A, C, ve E vitaminleri ile kanser riskini artıran serbest radikallerin oluşumunu engeller. E vitamininin, aneminin önlenmesinde etkili olduğu son yıllardaki araştırmalarla saptanmıştır. Bol miktarda C vitamini içermektedir. İçeriğindeki lifler sayesinde kolesterolü düşürücü etkileri bulunmaktadır. 100 gramında yaklaşık 49 kalori içerir.
  • Yeşil Elma, kolestrolü düşürür.
  • Çocuklarda beyin yapısını etkiliyor.
  • Kadınlarda ise menapozu geciktirdiği iddia ediliyor.
  • "Elmadaki flavonoid adındaki Madde, kansere neden olan serbest radikallerin meydana gelmesini önler. Olgun bir elma, sağlıklı bir insanın en ideal kan serumu değerlerine sahip mineral ve elektrolitlere sahiptir.Elma suyu kan suyu gibi değerlidir. Günde 6 elma yiyerek yapacağınız 8 haftalık bir kürle, kan değerliklerinizi olması gereken ideal değerliklere getirip, fazla kan yağı ve kolesterolden kurtulabilirsiniz. Ancak elma yemeğe karar verdiğinizde sarı-yeşil renkteki elmayı kırmızı renkteki elmaya tercih etmenizi tavsiye ederiz. Çünkü sarı-yeşil renkli elmadaki C vitamini dahil tüm diğer faydalı kimyasal maddeler kırmızı elmanın 2 katıdır. Açıkçası sarı-yeşil bir elma,2 kırmızı elma değerindedir. "
  • Okula giden çocukların beyin yapısına olumlu etki yapıyor.
  • Menopoza giren veya girmek üzere olan kadınlar, ruhsal gerginliklerini günde sadece 4 elma yiyerek yüzde 40 oranında azaltabilirler.

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:31
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
22 Şubat 2009       Mesaj #38
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi

Sağlıklı beslenme önerileri



  • Elma kabuklarında yer alan antioksidanlarda querscetın ve flavonoidler hücre sağlığınız korumada rol oynar.
  • Kurubaklagiller kalp sağlığı ve diyabet hastalığının tedavisinde özellikle içerdikleri pasodan dolayı oldukça anlamlı etki sağlarlar.
  • Yeşil çicek brokoli quersein açısında oldukça zengin olan bu sebze kükürt içeriği yüksek olması nedeniyle keskin bir kokuya sahiptir. Ancak antioksidan özelliği yüksek olması nedeniyle özellikle mevsiminde sofralarda eksik etmemek gerekir.
  • Kalp sağlığı, zihinsel performansı, depresyon, kan sekerini dengeleme gibi bir çok olumlu etkisi olan balık omega 3 kaynağı olarak mutlaka sofralarımızda haftada 300 400 gr olarak yer yer almalıdır.
  • Çay katesinler ve tenelerden zengindir.Çay kabızlık,uykusuzluk vb sağlık sorunları yok ise antioksidan içeriği ile çok koyu olmamak ve ılımlı tüketici olmak kaydı ile tüketmeye gayret edin.
  • Fitoöstrojen olarak bilinen bitkisel hormonlar özellikle menapoz döneminde bayanlara oldukça anlamlı destek verir. Kuruyemişler ,nohut ,koyu yeşil yapraklı, sebzeler soya, elma, kivi, sarımsak ,maydanoz ftoöstrajenlerden zengin besinlerdir.
  • Acil mutluluk kaynağı olan çikolata kakao tanelerinde bulunan antioksidan olan fenolleri bünyesinde bulundurur. Ayrıca kakao yağının içerisinde bulunan stearik asit diğer doymuş yağlar gibi kolestrolü yükseltmez. Kalp sağlığında tansiyon düşürmeye katkısı olduğu çalışmalarla belirlenen çikolata şişmanlık kolesterol diyabet vb. hastalıkları olmayanlarda ölçülü olarak tüketimine uzmanlar tarafından izin verilmektedir.

Şişman olmamak ve sağlıklı beslenmek için neler yapabiliriz?


  • Bol miktarda taze meyve ve sebze yiyin. (günde en az 6 porsiyon)
  • Günde 3 ana öğün yapın. Ayrıca 2-3 ara öğünle beraber günde toplam 5-6 öğün mutlaka düzenli olarak tüketin Öğün atlamayın ve ağır yiyeceklerin (çok yağlı, kremalı) öğünlerden uzak durun.
  • Basit karbonhidratlar tüketiminizi azaltın.(şeker gibi)
  • Lif içeriği yüksek besinler tüketin. (sebze, meyve, tahıllı-kepekli ekmekler, kurubaklagiller)
  • Haftada bir gün kurubaklagil tüketin.
  • Süt ve ürünlerinin (yoğurt, peynir) az yağlı olanların tüketmeye özen gösterin.
  • Balık, tavuk ve hindiyi (derileri alınmış) kırmızı ete tercih edin.
  • Masadan tuzluğu kaldırın. Günlük tükettiğiniz tuz miktarı bir çay kaşığını geçmesin.
  • Mümkün olduğunca kızartmalardan ve kavurmalardan uzak durun. Haşlanma, buğulama, fırında ya da ızgara yiyecekleri tercih edin.
  • Katı yağ (tereyağı, margarin) kullanımını azaltın, katı yağlar sıvı yağların (zeytin yağı, fındık yağı gibi) kullanımını tercih edin.
  • Çok hızlı yemek yemeyin, böylece daha az ve daha keyifli yediğinizi fark edeceksiniz.
  • Alkol almadan önce iyi düşünün. Çünkü, alkolün kalorisi yüksektir, yağ depolanmasını arttırır ve yemeklere karşı iradenizi zayıflatır.
  • Günde 8-10 bardak su için, öğünlerden önce içeceğiniz 1-2 bardak su kendinizi daha fazla ve daha uzun süre tok hissetmenizi sağlar.
  • Öğünlere kremasız bir çorba ile başlayabilirsiniz. Bu yavaş yemenizi sağlar ve tokluk hissi verir.
  • Karşı koyamadığınız yiyecekleri sofranızdan tamamen uzaklaştırın.
  • Abur-cuburu tamamen kaldırın çünkü ne kadar yediğinizi takip edemezsiniz.
  • Başkalarının tabağında kalanları sakın yemeyin.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 02:34
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
28 Haziran 2009       Mesaj #39
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  okul.jpg
Gösterim: 274
Boyut:  25.6 KB

Okula giden çocuk nasıl beslenmeli?


Demir, beyne oksijen taşınmasını, dolayısıyla beynin çalışmasını sağlıyor.
Okula giden, sınava hazırlanan çocuklar verimli olabilmek için öğünlerinde demirden zengin olan kırmızı et, yumurta, kuru baklagilller, pekmez, kuru kayısı, koyu yeşil yapraklı sebzeleri yeterince almalı.
Çocuğunuza sağlıklı beslenme alışkanlığı kazandırmak istiyorsanız buna küçük yaşlardan başlamalısınız. Özellikle tost ve hamburger, patates kızartması, kolalı içeceklerin bulunduğu kantinlerden karnını doyurmasındansa beslenme çantası alışkanlığı kazandırın. Çocuğunuzun beslenme çantasında öğle yemeğine kadar arada yiyebileceği bir meyve, öğle yemeğinde ekmeğinin arasına konulacak peynir veya et/tavuk yanında bir kutu ayran veya bir kutu süt, yanında kuru meyveli bir-iki dilim kek veya evde yapılmış börek konulabilir. Özel Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü`nden Diyetisyen Aşke Korkmaz ve Ayça Ilıca, yaşa göre beslenmenin nasıl olması gerektiği konusunda bilgi verdi.

Bebeklik döneminde beslenme nasıl olmalı, nelere dikkat edilmeli?


İlk altı ay önerilen tek şey anne sütüdür. Anne sütü kadar kaliteli, ekonomik ve pratik başka bir besin daha yoktur.
Altıncı aydan itibaren bebeklerin gerek enerji gereksinimlerinin artmış olması, gerekse fizyolojik değişikliklerinin karşılanması amacıyla ek besinlere geçilmeli. Bu sayede değişik tatlarla tanışan bebekler sonraki aylarda yeme alışkanlığını kolay kazanırlar. Elbette bu besinler bebeklerin ayına uygun şekilde sıralandırılarak verilmeli . Besleyici değeri yüksek ama alerji yapma niteliği az olan besinler ön planda tutulmalı. Elma ve şeftali gibi asitsiz taze meyve suları veya bu meyvelerin püresi, patates, havuç gibi gaz yapmayacağı bilinen sebzelerle başlamak üzere hazırlanan sebze çorbaları veya sebze püresi, pirinçli çorbalar, yoğurt, peynir, pekmez, ekmek, yumurta bebek beslenmesinde kullanılan ek gıdalar. Bu besinler bebeğin ayına göre sırasıyla beslenmesine eklenmeli.
Annelerin bebekleri için hazırladıkları yemeklerde kullandıkları malzemelerin mevsiminde olmasına dikkat edilmeli, ayrıca hazırlama aşamasında gerekli olan hijyen kurallarına uyulması da çok önemlidir.
Gıdaların teker teker denenmesi, hem oluşabilecek alerjik reaksiyonun fark edilmesinde hem de lezzetinden hoşlanılmayan gıdanın tespitinde fayda sağlar. Bal, alerji yapma olasılığı nedeniyle iki yaşından önce tercih edilmemeli.

Peki çocukluk döneminde nelere dikkat edilmeli?


Çocukluk dönemi çok geniş bir aralığı içine alır. Bir yaşını tamamlamış olan ve herhangi bir sağlık sorunu olmayan bir çocuğun artık bütün besin gruplarını tüketebilecek hale gelmiş olması gerekir. Anne sütü alımı varsa bir yaşa kadar buna da devam edilmesi tavsiye edilir.
Bir-beş yaş arası olan ve okul öncesi dönem olarak da adlandırılan dönemde evde kazanılan doğru beslenme alışkanlıkları, okul dönemindeki alışkanlıkları ve yetişkin olduklarındaki oluşabilecek sağlık sorunları arasında yakın bir ilişki vardır. Bu dönemde doğru beslenme alışkanlıkları kazanma konusunda anne, baba ve aile büyüklerinin örnek teşkil etmeleri önemli. Bu yaş grubunda günlük olarak her besin grubundan tüketmesi sağlanmalı, günlük beslenme düzenleri ona göre ayarlanmalı. Tabii ki yapılacak fiziksel aktivite varsa bu da almaları gereken besin miktarlarını etkiler. Besin grubu olarak; süt ve ürünleri, et grubu, sebze meyve grubu, yağ grubu ve tahıllar yer almalı.
Okul çağı döneminde özellikle dikkat edilmesi gereken nokta, çocuğun mutlaka kahvaltı yaptırılıp okula gönderilmesidir. Ayrıca okul kantinlerinde ve yemekhanelerinde verilen yemek çeşitliliği de önemli. Bu yaş grubuna özel olarak hazırlanmış mönülerin uygulanması gerekir. Bu dönemde yanlış kazanılan beslenme alışkanlıkları ileriki yaşlarda birçok hastalığa yakalanma riskini arttırır.

Çocukların kahvaltısı nasıl olmalı?


1-2 dilim peynir çeşidi, tam tahıllı ekmek, zeytin, pekmez-bal, süt, haftada iki - üç kere yumurta veya omlet, taze meyve, evde yapılmış kuru meyveli kek veya börek çocukların kahvaltılarında olabilecek gıdalardır.

Okul çağı çocukları nasıl beslenmeli?


Bu yaş grubu çocukların oldukça aktif oldukları ve gelişimlerinin en yüksek düzeyde seyrettiği düşünülerek gereksinimleri karşılayacak hem besleyici değeri yüksek hem de çocukların severek tüketebileceği gıdalarla beslenmesi gerekir. Her zaman olduğu gibi her öğün kendi içerisinde yeterli miktarlarda karbonhidrat, protein ve yağ içermeli. Mutlaka kahvaltı arkasına ara öğün, öğle yemeği, bunu takip eden bir veya iki küçük ara öğün ve akşam yemeği, okul çocuğunun gereksinimlerini karşılayacak yemek sistemidir. Özellikle çocukların ana öğünlerde temel besin grubumuz olan ekmek ve ekmek türevi olan çorba, pilav makarna gibi gıdalar, et/tavuk haftada en az bir gün balık ve mevsiminde olan herhangi bir sebze yemeği, bunun yanında oldukça önemli kalsiyum kaynakları olan süt ve yoğurt hem ana öğünlerde hem de ara öğünlerde tükettirilmeli.

Çocuğun beslenme çantasında neler olmalı?


Çocukların her öğününde karbonhidrat-protein- yağ dengesinin olması istenir. Eğer çocuk kahvaltısını evde yapıp çıkıyorsa, öğle yemeğine kadar arada yiyebileceği bir meyve, öğle yemeğinde ekmeğinin arasına konulacak peynir veya et/tavuk, yanında bir kutu ayran veya bir kutu süt, yanında kuru meyveli bir-iki dilim kek veya evde yapılmış börek, beslenme çantasına konulabilecek alternatifler olabilir.

Sınavlara çalışan çocukların özel bir beslenme şekli olmalı mı? Zihin açıcı bir beslenme tarzı var mı?


Demir, beyne oksijen taşınmasında, dolayısıyla beynin çalışmasında çok önemli role sahip. Bu sebeble beslenmenizde demirden zengin olan kırmızı et, yumurta, kuru baklagilller, pekmez, kuru kayısı, koyu yeşil yapraklı sebzeler yeterince olmalı. Tüm gün boyunca zihinsel potansiyeli aynı seviyede koruyabilmek için az yağlı yiyecekleri ve günde dört-beş öğünlük beslenmeyi tercih etmek gerekir. Böylece gün içinde yorgunluk, uyuklama ve zihinsel potansiyelin düşmesi engellenmiş olur.

Sağlıksız beslenen bir çocukta ne tür sorunlar görülebilir?


Sağlıksız beslenen çocuklarda görülebilecek en büyük sağlık sorunu çağımızın hastalığı obezite ve ardından gelebilecek obezitenin yol açtığı genç yaşta oluşabilecek kalp damar hastalığı, diyabet, tansiyon, böbrek fonksiyonlarında bozukluk, mide rahatsızlıkları, demir eksikliği ve bu eksikliğin neden olabileceği birçok hastalık görülebilir. Bunun yanı sıra yetersiz beslenme sonucu gelişim bozuklukları ve konsantrasyon problemleriylede sıklıkla karşılaşılmaktadır .
Kışın sıkça enfeksiyon hastalıklarına yakalanılabiliyor. Çocukları bunlardan korumak için nasıl bir beslenme tarzına ağırlık verilmeli?
Öncelikle yeterli ve dengeli beslenme her zamanki gibi koruyucu yöntem. Bunun yanı sıra antioksidanlardan zengin mevsim meyve ve sebzelerinin yeterli miktarlarda tüketilmesi enfeksiyonlara karşı savunma sistemine destek olur.

Ergenlik döneminde nasıl beslenilmeli?


Bu çağda, hızlı büyüme ve gelişme nedeniyle çocukların enerji, protein, vitamin ve mineral gereksinimleri yetişkinlere oranla daha fazladır. Bu nedenle, bu geçiş döneminde gencin yaşam şekli, bilgisizlik nedeniyle kazanılan yanlış beslenme alışkanlıkları gerek kısa sürede gerekse daha ileriki yıllarda ortaya çıkabilecek çeşitli sağlık sorunlarına neden olabiliyor. Yetersiz ve dengesiz beslenme büyümeyi yavaşlatır, bazı beslenme bozukluğu hastalıklarına neden olur, bulaşıcı hastalıklara karşı direnci düşürür. Genel olarak ülkemizde çocuk ve gençlerde yetersiz ve dengesiz beslenmeye bağlı olarak görülen sağlık sorunları; zayıflık, şişmanlık, bu iki durumun oluşturduğu komplikasyonlar, yetersiz veya fazla besin öğesi alımları, guatr, anemi ve diş çürükleridir.

Besin çeşitliliği sağlayın 20`li yaşlar ve sonrasında beslenme nasıl olmalı?


Yetişkin bir bireyin günlük besin alımını birçok faktör etkiler. Bu faktörler arasında; cinsiyet, yaş, fiziksel aktivite, kişinin sağlık sorunu olup olmaması sayılabilir.
Günlük enerji alımı yaşla birlikte her 10 yılda yaklaşık yüzde iki azalır. Bunu göz önünde bulundurarak günlük besin alımınızı kontrol altında tutmanız gerekir. Bunun için, Her öğüdünde tüm besin gruplarından yemeye çalışın.
  • Besin çeşitliği yapın.
  • Fazla kilonuz varksa verin. Ağırlığınıza dikkat edin.
  • Fiziksel aktiviteyi ihmal etmeyin.
  • Günlük beslenmede şeker ve tuz alımını azaltın.
  • Alkol alıyorsanız mutlaka azaltma yoluna gidin.
  • Günlük beslenmenize sebze ve meyveyi mutlaka ekleyin.
  • Süt, yoğurt, peynir gibi ürünlerin az yağlı olanlarını tercih edin.
  • Herhangi bir sağlık sorununuz varsa tedavi olun.
  • İştahsız çocuğa yemesi için ödül teklif etmek doğru değil

Çocuk iştahsızsa ne yapmalı?


  • Anneleri en çok üzen ve telaşlandıran konulardan bir tanesi çocuklarının yemek yememesidir. Çocuğumu doyuramıyorum, aç kalıyor düşüncesiyle ne yapacaklarını şaşıran anneler, doğru sandıkları birçok yanlış yaparak yemek yemeği ya çocukları için işkence haline getirirler ya da kendileri için büyük bir tehdit unsuru oluştururlar.
  • Çocuklarda iştahı etkileyen en büyük etkenlerden biri öğün aralarında abur cubur yemeleridir. Bu tip durumlarda çocuk, sofra düzenine alıştırılmalı. Çocuğunuz bir yaşına geldiğinde aile sofrasına oturmalı ve yemek zamanının aileyle biraraya gelinen, eğlenceli bir vakit olduğunu öğrenmeli.
  • Tabağını çok doldurmayın
  • Çocuğunuzun gereksinimlerini karşılayacak küçük ara kahvaltılar ya da meyveler, kahvaltıyla öğle yemeği arasında, öğle yemeğiyle akşam yemeği arasında verilebilir. Ancak bu öğünler iştahı kapatacak miktarda ve ana öğün saatine çok yakın olmamalı.
  • Ayrıca yemek tabaklarının çocuğunuzun ilgisini çekecek tarzda renkli ve eğlenceli olması, tabağına yiyebileceği kadar yemek konması çocuğunuzun çok daha istekli yemek yemesini sağlar.
  • Çocuğunuzla alışveriş yapma, sofra hazırlanırken yardım isteme, hatta onun da yemek hazırlanmasında katkıda bulunması yemek yeme isteğini artırır.
  • Yemek öncesi çocuğunuzun hem temizlik hem de kendisini daha zinde hissetmesi için elini, yüzünü yıkaması faydalı olur. Çocuğunuz çok yorgun ve uykusuzsa yemek yemesi için ısrarcı olmayın.
  • Eğer çocuğunuz yemek yemeyi reddediyorsa bunun birçok farklı nedeni olabilir. Bunlardan bir tanesi genellikle çocuğun dikkatleri üzerine çekerek herkesin kendisiyle ilgilenmesini sağlama çabasıdır. Böyle bir durum varsa yemeyi reddeden çocuğunuza, tabağındakileri bitirmesi konusunda ısrarlı ve tepkili davranmak yerine, `peki` diyerek, onunla ilgilenmeyin, bundan ne kadar endişe duyduğunuzu hissettirmeyin. Aksi halde çocuğunuz bunu bir koz olarak görür ve istediği bir şeyi yaptırmak için yemeği reddetme yoluna gider.
  • Yemiyorsa zorlamayın
  • Yemek istemediğinde tabağındakileri bitirmek zorunda olmadığını, aç değilse daha sonra da yiyebileceğini söyleyin. Tabağını yarım saatten fazla önünde tutmayın. Ancak bu tavrınızda tutarlı olun. Tabaktakileri bitirmesi için ödüller koymak ya da baskıcı, ters tavırlar içine girmek, zorlamak, kandırmak çocuk üzerinde yemekle ilgili kötü çağrışımlara yol açar. Çocuğunuzun yemeği reddetmesindeki diğer en önemli neden ise iştahsız olmasıdır. Özellikle hasta ve ateşi yükselmişse, diş çıkartıyorsa, yorgun ya da uykusuzsa, düzeni değişmişse çocuğun iştahı azalabilir. Telaşlanmadan hacmi küçük ama içeriği ihtiyaçlarını karşılayacak, yemekten hoşlanacağı şeyleri eğlence. Ancak ısrarcı olmayın. Tüm bunlara rağmen çocuğunuz da kilo kaybı gözlemliyorsanız, yemeği şiddetle reddediyor ve yediklerini çıkartıyorsa vakit kaybetmeden bir uzmana başvurun.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:33
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Eylül 2009       Mesaj #40
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Balık


Bir Kanada atasözü "genç ve dinç kalmak için yüzen besinler yeyin" der. Damağının tadına düşkün, iyi beslenmeyi seven bazı kimseler ise, ülkemizde bu gerçeği, "Denizden babam çıksa yerim" sözüyle dile getirirler.

Üç yanı denizlerle çevrili Türkiye balık yönünden olduğu kadar balık çeşitleri yönünden de zengindir. Yazık ki, bu değerli ürün daha çok kıyı insanlarınca tüketilmektedir. İç Anadolu ve Doğu Anadoluda ırmaklar ve göller tatlı su balığıyla dolu olduğu halde bu bölgelerin insanları balık yeme alışkanlığını henüz edinemediler.

Yararları:

  • Balıkta başta fosfor olmak üzere, iyot, demir ve kalsiyum gibi madensel tuzlar ve A, D ve B on iki vitaminleri bulunur. Bu özellikleriyle balık:
  • Bedene güç ve enerji verir,
  • Zihin yorgunluğunu giderir,
  • Yapısındaki demir sayesinde kan yapar,
  • Balıktaki kalsiyum kemiklerin büyümesini sağlar ve özellikle çocukluk çağlarında gelişmeyi kolaylaştırır,
  • Çok gerekli madensel tuzlardan biri olan iyot, vitaminlerin ve diğer madensel tuzların özümlenmesini sağlar.
Erkeğin Cinsel Gücünü Arttırır, Kadını Güzelleştirir
Ad:  protein.jpg
Gösterim: 243
Boyut:  15.9 KB

Balıkta bol miktarda fosfor bulunur. Fosfor erkeğin cinsel gücünü arttırır, Çin nüfusunun bir milyarı aşmasının nedenlerinden biri de Çinlilerin balığa düşkün olmalarıdır. Fosfor, öte yandan, kadın cildini de güzelleştirir. Fosforla beslenen kadın aşk elektriği yayar. Bilimsel incelemelere göre, kadının bedeninde erkeği çeken büyüleyen bir aşk ışığı yayılır. Pervane ateşin yöresinde nasıl dönerse erkek de bu ışığın cazibesine kapılır. Fen, kadın bedeninden yayılan aşk elektriğini ve ışığını inceleyip özel feir fotoğraf camına geçirmiş ve ona (N) ya da Charpantier ışığı adını vermiştir. Fosforla beslenen kadınlar daha çok aşk elektriği yayarlar. Balıkta bulunan D vitamini ayrıca kadına döl bereketi sağlar ve onun doğum gücünü arttınr.

Balık Gözün CilasıdırBalık etinde bulunan A vitamini gözlere kuvvet verir. Çok balık yiyenler yaşlılıklarında bile görme rahatsızlığı çekmezler.

Nasıl Alacaksınız:
Tazesi çok yararlı olduğu halde, bayatı da hayatı tehdit edecek kadar tehlikelidir. Balık satın alırken şu hususlara dikkat edin:
1- Balığı güvendiğiniz balıkçıdan alın.
2- Gözlerine iyice bakın. Taze balığın gözleri canlı ve siyahtır.
3- Taze balığın göz bebekleri dışa doğru bombelidir. Bayat balığın ise gözbebekleri çökmüştür, gözleri mat ve donuktur.
4- Elinizi etine bastırın. Taze balığın eti sert, bayat balığın eti yumuşaktır.
5- Taze balığın derisi ka ygan bir jelatin sıvısıyla kaplıdır. Bayat balığın derisi kurudur. Solungaçları kiremit rengindedir..
7- Balığı koklayın. Kokusu ağır ise balık bayattır.
8- Buzluklarda bekletilmiş balıklar sizi yanıltabilir, onun da eti serttir. Bu takdirde yapacağınız şey balığın gözlerine bakmaktır. Gözleri donuk ve gözbebekleri çökükse bilin ki buzhanede bekletilmiştir.
9- Özellikle İstanbul'daki seyyar balıkçıların bazıları kovaya ya da leğene bayat balık koyup içine de bir iki canlı balık atıyorlar. Canlı balıklar suyu dalgalandırdıkça ötekiler de canlıymış gibi bir izlenim uyandırıyor. Bu oyuna gelmeyin.

Bütçenize Göre Değerlendirin:
Yukarda hangi balıklann hangi aylarda daha çok bulunduğu ve daha lezzetli olduğunu belirttik. Sofranızı hazırlarken verdiğimiz bilgileri bütçenize göre değerlendirin. Balık çok çıktığı zaman ucuz, az çıktığı zaman pahalıdır. Buna rağmen özellikle kalkan, barbunya, kırlangıç, pisi, dil, çupra, kılıç, yayın, alabalık gibi beyazetli, dip sularda yaşayan balıkların avlanması güç, miktarı da her zaman azdır. Bu yüzden beyaz etli balıklann fiyatından daha yüksektir.
Balık miktarını etkileyen tek faktör avlama güçlülüğü değildir. Başta kalkan olmak üzere bazı balıkların soyu denizlerimizde tükeniyor. Bu yüzden de her mevsimde soyu tükenmiş balıklar yüksek fiyatla satılıyor.

Et


Besin değeri yüksek bir gıda maddesidir. 100 gram ette 15 ila 20 gram protein bulunur. Etin içinde ayrıca fosfor, demir ye bakır gibi madensel tuzlar, A, D vitaminleri ve B vitamini bileşikleri vardır. Özellikle karaciğer demir ve bakır mineralleri, A ve D vitaminleri yönünden daha zengindir.
Et kan yapar ve kansızlığı önler. Bedeni canlı ve güçlü kılar. Zihinsel gelişmeyi sağlar. Şişmanlığı önler. Bu özellikleriyle et soframızın baş tacı olmuştur. Beslenmede etle ilgili şu özelliklerin de bilinmesi gerekir:
  • Dana, piliç ve tavşan etinin, karaciğer ve beyinin sindirimi kolaydır. Bunlara hafif etler adı verilir.
  • Koyun etine ve sığır etinin bazı parçalarına yarı hafif ya da yarı yağlı etler denir. Bunların sindirimi beyaz etin (hafif etin-yağsız etin) sindiriminden biraz daha zordur.
  • Kaz ve ördek etine, koyunun ve sığırın yağlı kısımlarına ağır et ismi verilir. Adından da anlaşıldığı üzere bunların sindirimi daha zordur. En ağır et domuz etidir. Zengin gelişmiş ülkelerde hastalıkların pek çoğuna yağlı domuz eti neden oluyor.
  • Et tüketiminde ölçüyü kaçırmamak gerekir. Gut, damar sertliği, kalp hastalıkları, sinir bozukluğu ve sindirim rahatsızlıklarının kaynağında aşın et tüketimi vardır.
Nasıl Alacaksınız?
Birçok yemeklerimize kattığımız, ya da tek başına tükettiğimiz, soframızın baş tacı olan eti satın alırken şu hususlara dikkat etmeliyiz:
Bereketli olduğu, yani pek çok yemeğe katılıp lezzet verdiği için aileler, özellikle dar gelirliler kıymaya rağbet ediyorlar.
1- Çok mecbur kalmadıkça hazır kıyma almayın. Halk sağlığını hiçe sayan bazı kurnaz satıcılar hazır kıymaların içine, kafa eti, yürek, akciğer, yağ gibi besin değeri az, üstelik kanda lipid ve kolestrol yapan sakatat katıyorlar. Marketlerden ya da tanzim satış mağazalarından kıyma değil parça et satın alın.
2- Kıymayı kasabınızdan alın ve gözünüzün önünde kıydırın.
3- Bazı etler uzun süre buzhanelerde dondurulmuş olarak bekletildikten sonra piyasaya sürülüyor ya da donmuş et olarak başka ülkelerden ithal ediliyor. Buzları çözülmüş bir etin yeniden buzlukta saklanması, içinde bakterilerin, zararlı mikropların çoğalmasını kolaylaştırır. Bir eti satın almadan önce dondurulmuş et olup olmadığını öğrenmenizde büyük yarar vardır.
4- Bir etin önceden dondurulmuş olup olmadığını şöyle anlayabilirsiniz: Tabağa koyun ve bekletin. Fazla kan bırakıyorsa bu et önceden dondurulmuş demektir.
5- Kasaptan kıymanızı günlük ihtiyacınıza yetecek kadar alın. Kıymayı buzlukta donmuş olarak fazla bekletmeyin. Donmuş kıymanın içinde bakteriler daha kolaylıkla ürer.
Nasıl Koruyacaksınız?
l - Buzdolabında kıymayı donmuş olarak iki ya da üç günden fazla bekletmeyin.
2- Bu donmuş kıymanın eğer hepsini değil de ancak bir kısmını yemekte kullanacaksanız tamamını çıkarıp buzunu çözmeyin. Bir bıçakla kullanacağınız kadar olanı keserek alın. Kalan kısmı yine donmuş olarak buzluğunuza koyun. Zira, yukarda da söylediğimiz gibi, donmuş eti çözüp yeniden dondurursanız içinde bakteriler ve zararlı mikroplar daha kolaylıkla ürer.
3- Parça eti, hele de dana İse buzluğunuzda dört beş gün saklıya bilirsiniz.
4- Et bozulmaya başlarken rengi karaya çalar, kokusu ağırlaşır ve elinizde tuttuğunuz zaman yapışkan bir sıvı çıkarır..Balık ve yumurta zehirlenmeleri kadar, et zehirlenmeleri de çok tehlikelidir. Bozuk olduğundan kuşkulandığınız bir eti, ağır kokusunu gidermek için, içine karabiber v.s. baharatlar katarak kavurup yemeklere katmaya kalkmayın, "Çok tamah çok ziyan getirir" sözü kulağınıza küpe olsun,
5- Yaşınız kırkı geçmişse pastırma, sucuk, kavurma, salam, sosis gibi et mamullerini çok az tüketin. Piyasada yapılan denetimler bu gibi mamullerde daha lazla bakteri bulunduğunu gösteriyor.
6- Tüketmeyeceğiniz, arta kalan kıymayı kimyonla yoğurup bekletin. Kimyon mikroplan kırar.

Nasıl Yiyeceksiniz?
Et tüketiminde aşağıdaki hususlara dikkat edin:
l- Ette daha çok B vitamini ve bileşikleri bulunur. B ve B1 vitamini sıcağa karşı duyarlıdır. Ayrıca daha çok karaciğerde bulunan A ve D vitaminleri yalnız sıcağa karşı değil, yağa karşı da duyarlıdır. Bu son iki vitamin yağ içinde besin değerlerinden bir kısmını yitirirler. O halde, eti kızartırken ya da ızgara yaparken, yağda ve ateşte fazla tutmayın. Özellikle karaciğeri ızgara olarak hazırlayın.
2- Eti közlerken ateşte fazla tutmanın bir başka tehlikesi daha vardır. Izgara denen alette fazla durdurulan et "hidrokarbür plisiklik" adı verilen, kanser yapan bir asit çıkarır. Ayrıca her seferinde ızgaranızı temizlemeyi ve üzerindeki artıkları kazımayı ihmal etmeyin. Kısacası, fazla kızartılmış, ateşte fazla bekletilmiş et hem besin değerini, hem de lezzetini yitirir. Sertleşir, sindirimi güçleşir. Atalarımız bu gerçeği "et kanlıca, yiğit canlıca" sözüyle dile getirirler.
3- Köftenin yumuşak olmasını istiyorsanız, kıymayı yoğururken içine ya bir yumurta sarısı katın ya da bir diş sarımsak doğrayın. Köfteyi sert seviyorsanız kıymanıza bir parça kaşarpeyniri rendeleyin.
4- İşkembe çorbası yalnız ülkemize özgü bir yemektir. İçinde bulunan yağlar kolest-rol yaparak kalp ve damar hastalıklarına neden olur. Ayrıca bu yağların hiç bir besin değeri de yoktur. Sağlığınıza düşkünseniz, dana işkembesini tercih edin ve üstünde bulunan yağları tümüyle kazıyıp çöp sepetine atın. Çorbanız belki biraz lezzetsiz olur ama sağlığınızdan kazanırsınız.
Yaşlı kimseler sakatata ve pastırma, sucuk, salam, sosis gibi etten yapılmış ürünlere karşı dikkatli olmalıdır. Sağlık denetimlerinin pek çoğu etten yapılmış yukardaki ürünlerin içinde zararlı bakterilerin bulunduğunu ortaya koymuştur.


İlikli Kemik


Ülkemizde İlikli kemikden, daha çok, çorba yapımında yararlanılır. Ayrıca etle yapılan yemeklerin lezzetini artırmak için de bu yemeklere kemik suyu katılır.. Ne var ki, ev kadınlarımızın ya da aşçılarımızın pek çoğu iliğin kemikten çıkıp suya karışmasına aldırış etmezler. Oysa, İlikler kemiğin içinde kalıp sonradan çıkarılarak yemeğe konursa o yemeğin lezzeti daha çok artar. Bunu nasıl gerçekleştireceksiniz? Yapabileceğiniz çeşitli şeyler var:
1- Havucu yuvarlak biçimde kesip kemiğin açık olan kısmına tıpa gibi yerleştirin.
2- Kemiği gözenekli ince bir beze sararak tencereye koyun.
3- Kemiği tencereye su kaynamaya başlar başlamaz değil, daha sonra koyun. Böylece iliğin eriyip suya karışmasını önlemiş olursunuz.

Tavuk ve Piliç


Dünyada tavuk etine rağbet gittikçe artıyor. Yılda, insan başına tavuk eti tüketimi İsrail'de 40, Amerika'da 30,,İspanya'da 24, Kanada'da 23, İtalya'da 19, Fransa'da 18,.Yunanistan'da 17, İrlanda'da 16, İngiltere'de 15, Danimarka'da ve Almanya'da 10, İsviçre'de ise 9 kilodur.

Tavuk eti beyaz ettir, yani sindirimi, dana ve koyun etinden daha kolaydır, Kolestrol yapmaz. Yaşlılar, başta göğsü olmak üzere, korkmadan bol bol tavuk eti yiyebilirler.
  • Tavuk ve piliç, protein, madensel tuzlar ve vitamin kaynağıdır.
  • Güç ve enerji verir. İbni Sina ve Hipokfat gibi eski hekimler tavuk etini pek çok hastalığa karşı ilaç olarak verirlerdi.
Nasıl Alacaksınız?
1. Paketlerde hazır olarak satılan dondurulmuş tavuk ve piliçler var. Bunları almayın. Taze olup olmadıklarını anlayamazsınız. Tavuk etinden zehirlenmeleri gazetelerde okuyorsunuz.
2. Bayat tavuğun eti gevşektir, pelte gibidir. Pişirildiğinde bu et kırmızıya çalar.
3. Tavuğu kasabınızdan alın.
4. Köy tavuğunun eti çiftliklerde üretilen tavuklardan daha lezzetli ve daha niteliklidir. Köy tavuğu, suni yemle değil, doğal gıdayla, yani doğa içinde beslendiğinden, yediği otlar, taneler ve diğer besinlerde bulunan gıdaları da içerir. Bu nedenle vitamin ve madensel tuzlar yönünden bu et zengindir.
5. Ucuzdur diye, boyun, kanat, taşlık, yürek gibi tavuk ve piliç sakatatına rağbet etmeyin. Yemeğe lezzet katabilirler ama bu sakatatın besin değeri azdır.

Nasıl Yiyeceksiniz?
Bir manimizde şu dizeler var. "Tavuk yemeklerin hası, Bulamazsam tutarım yası, Hiç ona paha olur mu? Bin altın değer bir tası"
a. Maniden de anlaşıldığı üzere, tavuğu haşlayarak ve içine, pirinç, patates, domates ve mevsimin diğer yeşil sebzelerini katarak hazırlamak daha yararlıdır. Sofraya bereket gelir. Yeşillikler ve sebzeler yemeğin besin değerini arttırır.
b. Tavuk haşlamasına dereotu doğranırsa, bu çorba, nemli ve sisli kış günlerinde romatizma ve eklem ağrılarını giderir.
c. Değişik ve lezzetli bir piliç hazırlayarak konuklarınıza ya da ailenize sürpriz yapmak istiyorsanız, pişirmeden önce pilicin içine yarım portakal ya da bir limonla biraz adaçayı yapraklarından koyun.

Nar gibi nasıl kızarır?
Tavuğun ya da pilicin nar gibi kızarmış şekli hem sofraya estetik güzellik verir, hem de iştahı arttırır. Tavuk ya da pilicin nar gibi kızarmasını istiyorsanız pişmesine yakın üstüne fırça ile tuzlu su sürün.

Yumurta


Çok zengin besin maddelerinden biri de yumurtadır. İçinde E,K,B bir, B altı, B iki, B oniki ve PP gibi çeşitli vitaminler ve başta fosfor, demir ve kalsiyum olmak üzere bir çok madensel tuzlar bulunur. Protein yönünden zengindir. 60 gramlık bir tek yumurta 60 kiloluk insanı bir gün beslemeye yetiyor. Lipid yapmaz.

Yararları:
  • Organizmanın madensel tuz ve vitamin İhtiyacını karşılar.
  • Yapısındaki B vitamin bileşikleri sayesinde sinir sistemini düzenler, zihin yorgunluklarını giderir.
  • Kasları güçlendirir,
  • Yenilen besinlerin sindirilmesini kolaylaştırır.
  • Şekerin bir an önce kana karışmasını sağlar. Gözdeki retina tabakasını güçlendirir.
  • Kemikleri geliştirir. Çocukların büyümesini ve gelişmesini kolaylaştırır.
  • Dokuları besler.
Nasıl Alacaksınız?
Taze yumurta ne kadar yararlıysa, bayatı da o kadar zararlıdır. Bir yumurtanın taze olup olmadığım şu şekilde anlıyabilirsiniz:
1- Yumurtanın içinde "hava odası" denen bir boşluk vardır. Yumurtayı güneşe doğru tutun ve bu boşluğa bakın. Boşluk büyükse yumurta bayat, küçükse tazedir. Aynı şeyi bir mum yardımıyla da yapabilirsiniz.
2- Yumurtayı içi tuzlu su dolu bir kaba atın. Eğer dibe çökerse çok tazedir. Bu yu-
murtayı rafadan yiyebilirsiniz.
3- Yumurta suyun ortalarında ise fazla bayat değil. Bu yumurtayı ancak yağda pişirerek yiyebilirsiniz.
4- Yumurta suyun yüzünde dalgalanıyorsa yapacağınız ilk iş onu atmak olmalıdır.
5- Yumurtanın çok tazesi de makbul değildir. Evinizde tavuğunuz varsa, yumurtayı tavuktan çıkar çıkmaz tüketmeyin. İki üç gün bekletin.

Nasıl saklayacaksınız?
Satın aldığınız yumurtalar çok taze ise serin bir yerde bir hafta, buzdolabınızda ise üç hafta saklıyabilirsiniz. Yumurta mutlaka ışık almayan bir yerde saklanır.

Bir çatalla şansını ve beyazını birbirine karıştırın. Üstüne azıcık süt ya da su katın. Böylece sindirimi daha kolay ve daha lezzetli bir omlet yapmış olursunuz.

Yumurtanın sarısında daha çok kolestrol bulunur. Akındaki kolestrol miktarı ise çok azdır. Bu nedenle Roy Walford, yumurtanın sarısı yerine akının yenmesini öneriyor. Ve "omletinizi bir yumurta sarısı, ama üç yumurtanın akıyla hazırlayın" diyor.

Katı Yumurta Nasıl Hazırlanır?
Yumurta cezvede kaynarken iç çeperlere çarpar ve kabuğu çatlar. Beyazlar dışarı çıkar. Bunu önlemek için suya koymadan önce yumurtanın ucunu bir iğneyle delin.

Rafadan Yumurta:
  • Su kaynamaya başlar başlamaz cezveyi ocaktan çekip yumurtayı bir süre kaynar suda bekletin.
Çatlak Yumurta:
  • Bakkaldan veya pazardan yumurtayı alırken çatlak olup olmadığına çok dikkat edin. Çatlak ise hemen geri verin. Eğer yumurta buzdolabınızda iken çatlamışsa kırksekiz saatten fazla bekletmeyin. Hemen kullanın. Çatlak bir yumurtayı rafadan hazırlamak istiyorsanız cezvedeki suya bir parça sirke koyun, akının boşalmasını böylece önlemiş olursunuz.
Yararlı Bilgiler
  • Evinizde pasta yapıyorsunuz ama, belki bu işin henüz acemisi olduğunuzdan yumurtanın sarısını beyazından ayırmayı beceremiyorsunuz. O halde, size küçük bir sır verelim. Bardağın üstüne huniyi koyun. Yumurtayı huninin içine kırın. Beyazı bardağa akar, sarısı hunide kalır.
  • Kabak, biber, domates, lahana, patlıcan ve üzüm yaprağı dolmaları Türk mutfağının ünlü yemekleridir. Kıymanızın harcını hazırladınız. Ancak, tencerede, kaynarken kıymanın dağılmasından korkuyorsunuz. Kolayı var. Dolma harcını hazırlarken kıymanın içine çırpılmış bir yumurta katarsanız dolmanız dağılmaz.
  • Sabah kahvaltısında katı yumurta yiyeceksiniz. Yumurtanızı cezveden çıkardınız. Kabuğu pek sıcak olduğundan, eliniz yanıyor, soyamıyorsunuz. Öte yandan da aceleniz de var, işinize yetişeceksiniz. Yapacağınız çok basit. Yumurtayı çatlatın, musluğu açın, akan suyun altında soyun. Hem eliniz yanmaz, hem de yumurta daha çabuk soyulur.
  • Yumurtayı hep tane olarak alırız. Bir yumurtanın kaç gram olduğunu hiç merak ettiniz mi? Bir tavuk yumurtası 55 gram ağırlığındadır.

Süt


Süt ve peynir, hayvansal protein yönünden, et ye balık kadar değerlidir. Sütte ayrıca A ve B(2) vitaminleri, demir, bakır ve kalsiyum gibi madensel tuzlar da bulunur. A vitamini gözün korunmasını ve iyi çalışmasını sağlar, retina tabakasını güçlendirir. Yangılı hastalıklara karşı bedenin direncini arttırır. Erkeğe güç, kadına sağlık kazandırır. B(2) vitamini ise sinir sistemini düzene sokar. Solunum sisteminin çalışmasına yardımcı olur.

Sütün asıl önemi, sanıldığı gibi, protein içermesinden doğmaz. Protein yönünden 50 gram et 250 gram süte denktir. Süte önemini kazandıran yapısında bulunan kalsiyumdur. Kemiklerin büyümesi için çok gerekli bir eleman olan kalsiyum sütte bol miktarda bulunur. Bu nedenle çocuklara, yetişme çağında olanlara bol bol süt içirmeliyiz.

Proteinler ve madensel tuzların yanı sıra sütte şeker de bulunur. Ancak bu şekerin miktarı azdır. Bu nedenle, daha çok, az enerji harcayanlar İçin yararlıdır. Ağır işlerde çalışan yetişkinlerin, sofralarında, sütün yanı sıra enerji veren besinlere, meyvelere ve nişastalı gıdalara ağırlık vermek gerekir.
Süt içerken tükrük bezleri salgı yapmaz. Bu nedenle de süt bir iştah açıcı değildir. Ayrıca, sindirimi yavaşlatır, insana ağırlık verir.

Nasıl Alacaksınız?
Süt alırken dikkat edeceğiniz husus, içine su katılıp katılmadığıdır. Bunu şöyle anlayabilirsiniz: Bir yorgan iğnesini iyice temizleyip sütün içine sokun. Sonra, iğneyi yatay durumda tutup ucuna bakın. Eğer iğnenin ucunda süt damlası kalmışsa içine su katılmamış demektir, iğnenin ucunda süt yoksa içine su katılmıştır.

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:48

Benzer Konular

8 Eylül 2020 / fikrican Edebiyat
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Nisan 2007 / Misafir Sağlıklı Yaşam
2 Mart 2013 / Misafir Sağlıklı Yaşam