Arama

Sağlıklı Beslenme ve Gıdalar - Sayfa 5

Güncelleme: 7 Eylül 2017 Gösterim: 176.995 Cevap: 49
ByN_AxHi_LaDy - avatarı
ByN_AxHi_LaDy
Ziyaretçi
15 Kasım 2009       Mesaj #41
ByN_AxHi_LaDy - avatarı
Ziyaretçi

SAĞLIKLI BESLENME



Sponsorlu Bağlantılar
Konuyu Hazırlayan:Hem.Yasemin Yazgünoğlu
Sağlıklı beslenme yeterli ve dengeli beslenmedir.Vücudumuzu oluşturan hücrelerin düzenli ve dengeli çalışması için besin öğelerinden yani yağlar, karbonhidratlar, proteinler, vitaminler ve minerallerden yeterli miktarda almalıyız. Vücudumuzun tüm besin maddelerine ihtiyacı vardır. Tek taraflı beslenmek yani sadece protein veya karbonhidratla beslenmek yanlıştır. Dengeli beslenerek vitaminler, mineraller ve lifler gibi önemli besin maddelerinden de almış oluruz.

Beslenme Piramidi


Ad:  pramid.jpg
Gösterim: 1364
Boyut:  36.0 KB
Beslenme piramidi 5 ana besin grubunu içerir. Piramit en altta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken karbonhidratlarla başlar ve daha az tüketilmesi gereken gıdalara doğru gider. Bu besin grupları karbonhidratlar, mineraller, proteinler, yağ ve şekerdir.Beslenme piramidi gıdaların doğru seçimi için rehberiniz olmalıdır.
Ad:  kolles2.jpg
Gösterim: 431
Boyut:  9.0 KB

Karbonhidratlar:Alt grupta yer alan ve sıklıkla tüketilmesi gereken gıdalardır. Karbonhidratlar pirinç, bulgur, makarna gibi tahıllardır.

Mineraller: Sağlıklı yaşam için gereklidir. Mineraller (kalsiyum, bakır, iyot, demir, çinko vb.) sebze ve meyvelerde bulunur, hücre korunması ve sağlıklı diş, kemik, cilt yapısı için önemlidir. Mineraller ayrıca kalp ritmi, kan basıncı, vücuttaki sıvı dengesi gibi daha birçok düzenleyici fonksiyonlarda rol oynar.
Ad:  sebze.jpg
Gösterim: 465
Boyut:  8.1 KB


Proteinler: Vücudun en etkili kalori yakıcı bölümü olan kas dokusunu güçlendirmek açısından çok önemlidir. Protein ette, süt ürünlerinde ve daha az olarak hububat ürünlerinde bulunmaktadır.

Yağ-şeker: Yağ veşeker, çok az tüketilmesi gereken gıdalardır fakat A, D, E ve K vitaminleri gibi vücudumuz için önemli vitaminleri taşıma görevi yaptıklarından dolayı sağlığımız için yenilmesi de çok önemlidir. Sıvı ve katı yağlar, şeker ve tatlılar bu grupta yer alır.
Yemek yeme alışkanlığımız zihinsel ve bedensel faaliyetlerimizi etkileyen unsurlardan biridir. Sağlıksız beslenme düşünme ve kavrama yeteneğinin azalmasına ve hafıza kayıplarına neden olur. Günde 8 saat uyuduğunuz halde kendinizi yorgun hissediyor, bedensel, zihinsel faaliyetlerinizde çabuk yoruluyor, hafıza ve düşüncenizde azalma görüyorsanız mutlaka yemek yeme alışkanlığınızı gözden geçirin ve aşağıdaki önerilerimize bir göz atın.

Dengeli Beslenme Önerileri:

Doymuş yağ (tere yağ, kuyruk yağı) oranı yüksek besinleri daha az tüketin.Yeterli miktarda doymamış yağ (ay çiçek, mısırözü, soya, fındık, zeytin yağı) almaya dikkat edin. Yarım yağlı süt, yağsız yoğurt tüketin.Yağlı kırmızı et yerine yağsız et, kuru baklagiller (nohut, mercimek, fasulye gibi) balık ve tavuk tercih edin. Süt ve süt ürünleri de (yoğurt, peynir vb.) tüketilmeli fakat bunlarında az yağlı olmalarına dikkat edilmeli.Yemeklerinizi haşlama, fırında pişirme veya ızgarada pişirme yöntemleriyle pişirirseniz yemeğe eklenecek yağıda azaltmış olursunuz.
Aşırı şekerli gıdalardan kaçınmalı ve hatta çay, kahve gibi içecekler şekersiz içilmeli veya şeker miktarı azaltılmalıdır.
Ad:  ekmek.jpg
Gösterim: 501
Boyut:  8.8 KB
Gıdalardan aldığımız günlük tuz miktarı 6 gr.ı (bir tatlı kaşığı) geçmemelidir. Bu miktara yemeklerden, ekmekten, içeceklerden aldığımız tuz miktarı dahildir. Tuz tüketimi ile yüksek tansiyon arasında ilişki bulunmaktadır. Yüksek tansiyonu olanlar doktorlarının tavsiyesine göre ya hiç tuz kullanmamalı yada miktarını azaltmalıdır.
Güne kahvaltınızı yaparak başlayın. Gece boyu gıda alımı olmadığından beyninizin sabah kalkınca enerjiye ihtiyacı vardır. Daha sonra gıda alımınızı kahvaltıdan başlayarak gün içine yaymanız daha etkin kalori yakmanıza neden olur.Öğünlerinizi önceden belirleyiniz.Mümkünse yediklerinizi 3 ana öğün, 3ara öğüne bölün az ve sık beslenin.Bol su için, yiyecekleri iyice çiğneyin. Her yemek yediğinizde midenin 1/3’ünü boş bırakın. Tam olarak dolu mide sağlığımızın zaman içinde bozulmasına ,erken yaşlanmaya neden olur.Midenizi katı gıdalarla doldurmayın .Katı gıdalarla dolu mide içeriğinin gerekli öz suyu her tarafa dengeli ulaştırması güçleşir ve sindirim zorlaşır. Düzenli yemek yiyenler daha dengeli ve sağlıklı beslenmekte ve ideal kilolarını korumaktadırlar.
Ad:  saat.jpg
Gösterim: 602
Boyut:  17.3 KB

Zihinsel faaliyetlerin gerektirdiği enerji kaynaklarının en önemlilerinden biride meyvelerdir. Beynin oksijen dışındaki tek enerjisi glikozdur. Glikoz meyvelerde hazır halde bulunur. Diğer gıdalarla alınan şeker midede yakılarak glikoza çevrilir. Bu nedenle meyveleri aç karnına yemeliyiz.Meyveler yemeklerden 30 dakika önce veya 3 saat sonra alınmalıdır.Mide doluyken alınan meyveler midede kalıp besin değeri kaybolup orada mayalanacağı için bütün sindirim sistemimizi yorar.
Vücudumuzda dakikada 10 milyon hücre ölür ve bir o kadarı da yenilenir. Ortalama 100 günde (beyin ve sinir hücreleri hariç) bütün vücudumuz yenilenir.Düzensiz kötü beslenme yenileme sistemini aksatır. Cildiniz canlılığını, tazeliğini kaybeder ve en önemlisi hastalıklara açık olursunuz. Yorgunluk, çabuk yorulma, baş ağrısı olabilir. Düşünce ve hafıza sistemi bulanıklaşır.Bu nedenlerden dolayı düzenli ve sağlıklı beslenmeye dikkat etmeli ve yemek için yaşamamalı sadece yaşamak için yemeli görüşünü benimsemeliyiz.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 02:44
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
17 Kasım 2009       Mesaj #42
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"

Dünyanın en sağlıklı meyvesi: Acai

Ad:  Acai.jpg
Gösterim: 565
Boyut:  18.9 KB

Acai meyvesi, beslenme ve sağlık alanında büyük sansasyon yarattı ve dünyada "bir numaralı süper meyve" olarak adından söz ettiriyor...
Sponsorlu Bağlantılar

Brezilya Yağmur Ormanlarından Gelen Sağlık Mucizesi


Brezilya’lıların yüzyıllardır dinçlik ve enerjilerinin kaynağı Acai (Okunuş: ASAİ) meyvesi son zamanlarda başta Amerika olmak üzere tüm dünya’nın ve tıp otorilerinin ilgisini çekiyor. Beslenme ve sağlık alanında büyük sansasyon yaratan ve dünyada “Number One Super Food” (Bir Numaralı Süper Meyve) kabul edilen “Acai” (ASAİ)” sağlıklı ve zinde bir vücuda kavuşmanın mucize formülü olarak kabul ediliyor.

2000’li yılların başlarında sağlık üzerindeki etkileri farkedilmeye ve klinik araştırmalara başlanmış Açai, Brezilya’nın yağmur ormanlarındaki palmiye ağaçlarında yetişiyor. Tropikal iklimde yetişebilen meyve olmasına rağmen Çin gibi birçok ülkede yetiştirme denemeleri başlamış durumda. Çikolataya bulanmış böğürtlen/çilek tadına sahip Açai, muhteşem lezzetiyle de gönüllerde taht kuruyor. Ancak bu lezzetine rağmen rağmen direkt olarak yenilemiyor. Taze toplandıktan sonra özü sıkılarak başta meyve suyu olmak üzere, dondurma, yoğurt, çay, tatlı ve sakız/şeker vb. ürünlerde kullanılarak tüketilmektedir.

Mucize bileşenlerden gelen sağlık


Amazon yağmur ormanlarında yetişen bölgeye özgü mor renge sahip, Açai meyvesi bol miktarda A,C,E ve B türü vitaminler, antioksidanlar, Omega yağ asitleri (Omega 3, Omega 6, Omega 9), fitosterol, aminoasit, kalsiyum, potasyum, demir, fosfor gibi sağlığa faydalı bir çok bileşen ve yüksek oranda lif içeriyor.

Bu bileşenlerin insan vücudu üzerindeki ilk farkedilir etkisi, enerji ve canlılığın artmasıdır. Bileşenlerinden gelen diğer faydalar ise, kalp ve şeker hastalığı, kanserli hastalarda bağışıklığın güçlendirmesi, yaşlanma etkilerini azaltması, konsantrasyonu güçlendirmesi, kolesterol seviyesinin dengelenmesi ve cinsel gücü desteklemesidir. Açai’de bulunan Flavonoidler ve anthocyanin güçlü antioksidanlar olması nedeniyle, toksik maddelerin vücutta depolanmadan atılmasını sağlar.

Zayıflama üzerindeki etkileri de araştırılmaktadır. İnsan organizmasına zararlı hiçbir madde ihtiva etmeyen bitki, yapılan bilimsel çalışmalarda özellikle bağışıklık sistemi üzerinde büyük destek sağladığını göstermektedir. Florida Üniversitesinin 2007’de yayınladığı araştırmasında, Açai’nin; Lösemi kanserindeki hastalıklı hücreleri %35 ile %86’ya varan oranlarda öldürdüğü açıklanmıştır.

Şu an bilinen “en yüksek antioksidan” içerik


Araştırmalar, Açai meyvesinin“ORAC değerinin (Oxygen Radical Absorbance Capacity- Serbest Radikalleri Emme Kapasitesi)” kırmızı üzümden 33 kat, üzümdekinden 10 kat, yaban mersininden ise 2 kat fazla olduğunu göstermektedir. ORAC birimi ülkemizde sık ve severek tüketilen Nar’a göre yaklaşık 3 kat daha fazladır.

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 06:06
*TeoDora* - avatarı
*TeoDora*
Ziyaretçi
20 Kasım 2009       Mesaj #43
*TeoDora* - avatarı
Ziyaretçi

ALIÇ YAPRAĞI VE ÇİÇEĞİ


Ad:  alic.jpg
Gösterim: 512
Boyut:  14.5 KB
Alıç yaprağı ve çiçeği Alman resmi gazetesinde 19.07.1994 tarihinde (Heftnummer:133, ATC-code:c01EF) yayınlanarak modern bitkisel ilaç olarak kabul edilmiştir. Günümüzde modern tıbbi tedavinin vazgeçilemez bir parçası olarak kullanılmaya devam edilmektedir, Avrupa’da hazır ilaç olarak da ( Craegium, Crataegutt, Crataegysat, Faros, Orthangin) bulunmaktadır. Alıç yaprağı ve çiçeği ESCOP ve WHO monografilerinde de yer almaktadır.
Diğer isimleri: Beyazdiken, Ekşi Muşmula, Edran, Geviş, Yemişen, Geyikdikeni, Kuşyemişi.

Bitki:
Anadolu ve Avrupa’da yaygın bir ağaççıktır. Türlerine göre boyu 3-10 metre arasındadır. Meyveleri 1-2 cm çapında, türüne göre portakal, kırmızı, kırmızı-siyah veya koyu kırmızı renklerdedir. Meyvelerinde 1-5 adet çekirdek bulunur. Çiçekleri beyaz veya pembe renklidir.

İlaç etkili(Ecza, drog) kısmı:
Alıç ağacının (Crataegus laevigata DC, C. Monogyna JE, C. Oxyacantha ve ilaç rehberinde yer alan diğer türler) çiçeklenme dönemi başlangıcında 7 cm.ye kadar dal uçları yaprak ve çiçekleriyle birlikte toplanıp gölgede kurutularak kullanılır (Tek başına çiçeği veya yaprağı etkisizdir, yaprağı ve çiçeği birlikte kullanılırsa etkilidir.).

Bileşiminde:
Flavanoid (Flavonlar ve flavanoller) grubundan hyperosid, vitexinrhamnosid, rutin, vitexin ile procyanid oligomerleri(n=z, n=8 kateşin ve epikateşin birimleri) bulunur.

Etkisi:
Kalp ve damar sistemini koruyucu ve destekleyicidir. Kalbin daha iyi beslenmesini sağlayarak kalp kaslarını güçlendirir. Kanın damarlarda daha kolay akmasını sağlar. (Positiv inotrop, positiv dromotrop, negativ bathmotrop etki gösterir.)

Kullanıldığı yerler:
Ağır bedensel kalp yetmezliği (NYHA II. Devre), yaşlılık, kalp zayıflığı ( Daralma-sıkışma hissi ve sıcak yaz aylarında sıkıntı vb.).

Kullanılmaması gereken haller: Yok.
İstenmeyen (Yan, zararlı) etkileri: Yok.
İlaçlarla uyumsuzluğu: Yok.
Kullanım miktarı: Destek ve koruyucu olarak öğütülmüş yaprak ve çiçek karışımı günlük kullanım miktarı 2-5 gr. Hazır ilaç hekim kontrolünde kullanılır.
Kullanım şekli: Çayı şöyle hazırlanır: 1 çay kaşığı öğütülmüş yaprak ve çiçek karışımı 1 fincan (150 ml) kaynar suya konur, fincanın ağzı kapatılır, arada bir karıştırılarak 20 dakika demlenir, süzülür ve içilir. Günde 3-5 defa 1’er fincan çayı taze hazırlanarak içilir.
Kullanım süresi: En az 6 hafta süreyle kullanılır, uzun süre kullanılmasında sakınca yoktur.
Uyarı: 6 haftadan uzun süre kullanıldığı halde kalple ilgili şikayetler devam ediyorsa veya bacaklarda su toplanmasıyla şişme oluyorsa hekime başvurulmalıdır. Kalp civarından kollara, karnın üst kısmına ve boyuna yayılan ağrı varsa veya nefes yetmezliği ve solunum zorluğunda hekim tarafından nedeni acilen belirlenmelidir.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 06:11
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
27 Ağustos 2010       Mesaj #44
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Ramazanda Sağlıklı Beslenme Önerileri
Ad:  Sağlıklı beslenme önerileri.jpg
Gösterim: 612
Boyut:  23.5 KB


Diyetisyen uzmanı Aysun Yorulmaz, vatandaşlara beslenme gereksinimi konusunda uyarılarda bulundu.

Ramazan ayının yaz aylarına denk gelmesi, özellikle bu yıl hava sıcaklıklarının tüm yurtta oldukça yüksek seyretmesi ve sahur ile iftar vakitleri arasındaki uzun süre göz önünde bulundurulduğunda yaklaşık 15 saat sürecek olan bir açlık sonrasında kısa sürede çok fazla besini tüketmenin mide rahatsızlıkları ve daha pek çok sağlık problemine neden olabileceğini belirten Yorulmaz, Ramazan ayında öğünlerin, sahur ve iftarla 2 ana öğün iftardan sonra 1-1,5 saat aralıklarla 2 ara öğünden oluşması gerektiğini ifade etti.

Yorulmaz açıklamasını şöyle sürdürdü : "Günde ortalama 2-2,5 litre suyun yanı sıra, enerji verirken sıvı ihtiyacını ve elektrolit dengesini de sağlamak için daha çok ayran, daha çok sebze meyve tüketmeliyiz. İftarda ağır yağlı kızartma gibi gıdalardan mümkün olduğunca uzak durulmalıdır. Çorba ile açılıp bir süre ara verildikten sonra yemeğe geçilmesi hem doygunluk hissinin sağlanması hem de sindirim problemlerinin önlenmesi açısından etkili olur. Çorbadan yarım saat sonra etli sebze yemeği, salata, sütlü tatlı ile devam edilebilir. İftar yemeği yavaş yavaş ve küçük porsiyonlar halinde, iyi çiğneyerek yenmeli ve sık aralıklarla besin tüketilmelidir. Çok yağlı, çok tuzlu ve aşırı tatlı besinlerden kaçınılmalıdır.

Ramazan ayında öğün tüketim sıklığındaki azalmayla birlikte görülen kabızlık şikayetini önlemek amacıyla iftardan bir - bir buçuk saat sonra yaz ayında olmanın avantajını kullanarak meyve tüketilmelidir. Özellikle karpuz bol su içeriği ve yaz meyvesi olması sebebiyle iyi bir seçimdir. İftardan 2 saat sonra yapılacak olan hafif yürüyüşler daha rahat bir sindirim ve daha rahat bir uyku uyunmasını sağlayacaktır.

Sahurda doygunluk kapasitesi yüksek, acıkmayı geciktiren, hazmı kolay besinler tercih edilmelidir. Açık çay, bitki çayları, peynir, zeytin, domates, salatalık, yeşil sebzeler, kuru meyve, muz, elma, yumurta, kepekli veya çavdar ekmeğinden oluşan hafif bir kahvaltı yapılabilir. Yada çorba, az yağlı etli veya zeytinyağlı yapılmış sebze yemekleri, yoğurt ve kompostodan oluşan gıdalar da yenilebilir.

Kronik hastalığı olanların ilgili uzman hekime danışmadan oruç tutmamaları gerekir. Oruç tutarken sağlıklı beslenme kurallarına dikkat edilir, besin seçimi ve miktarı kişiye özgü olarak hazırlanarak vücudun toksinlerden arınması, metabolizmanın dinlenmesi sağlanır. Orucun asıl amacı da bireyin bedenen ve manen bütün fazlalıklarından arınması ve dinlenmesidir. Bir ay boyunca sindirim sistemi de bu sayede kendini yeniler."

Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 06:03
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
27 Ağustos 2010       Mesaj #45
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Kilo Almak Isteyenler Için Beslenme Önerileri


Ad:  Kilo Almak Isteyenler Için Beslenme Önerileri.jpg
Gösterim: 1187
Boyut:  16.3 KB

Hep şişmanlık sorunu olanlara önerilerde bulunduğumuzdan, kilo almak isteyenleri biraz ihmal ettik sanırım. Zayıflıktan şikayet edipte kilo alamayanlar için beslenme önerileri ve diyet listesini yayınlıyoruz.

1. Günlük beslenme programınızı yaparken, miktarı az, enerji değeri yüksek yiyecekleri tercih etmeniz gerekir. Örneğin 1 kase sütlü tatlının içine 2 yemek kaşığı eklenmiş ceviz, porsiyon miktarını değiştirmez ama enerjisini artırmış olur.
2. Enerji ihtiyacımızı özellikle protein, vitamin ve mineral değeri yüksek olan yiyeceklerle karşılamalıyız. Kahvaltılarımızın vazgeçilmez içeceği olan çay yerine bir tatlı kaşığı pekmez ile hazırlanmış süt veya taze sıkılmış meyve suyu tüketerek, sabah içeceğimizin hem kalori hem de besin değerini yükseltmiş oluruz.
3. Yemeklerinizde bol baharat kullanın. Özellikle kırmızı biber, nane, kimyon iştahınızın açılmasını sağlar.
4. Yemeklerden önce veya yemeklerle birlikte su içmeyin. Çünkü yemeklerle birlikte alınan su erken doymanızı sağlar. Günlük almanız gereken 2 litre suyu yemeklerden sonra veya öğün aralarında tercih edin.
5. Sağlıklı kilo artışını abur cubur yiyeceklerle değil besin değeri yüksek gıdalar ile sağlamak en doğru yoldur. Örneğin, balık, süt, yoğurt, peynir sıklıkla tüketmeniz gereken gıdalar arasında olmalıdır.
Kilo almak isteyenler için beslenme ve yüksek kalortili diyet listesi;

SABAH
2 orta dilim ekmek, 2 kibrit kutusu kadar beyaz veya kaşar peynir, 4-5 adet zeytin, 2 yemek kaşığı kadar pekmez veya reçel, domates, salatalık, biber.

ARA
1 su bardağı süt (2 yemek kaşığı pekmez ile), 5 adet tuzlu bisküvi, 1 adet meyve.

ÖĞLE
1 kase domates çorbası (kaşarlı), 1 porsiyon etli sebze yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna, 2 orta dilim ekmek, 1 kase yoğurt, 1 adet meyve.Kaynakwh:

ARA
1 porsiyon fıstıklı tel kadayıf.

AKŞAM
1 kase çorba, 1 porsiyon kurubaklagil yemeği, 1 porsiyon pilav veya makarna, 100 gram ızgara et, ton balıklı salata, 2 orta dilim ekmek, meyve.

GECE
1 su bardağı süt (2 yemek kaşığı pekmezle), 4-5 adet bisküvi, meyve

Sağlıklı kilo almak için


“Ne kadar fazla yersem yiyeyim kilo alamıyorum.”, “Fazla kalorili besleniyorum, her gün mutlaka tatlı yiyorum, yine de kilo alamıyorum.” “Kendimi sürekli yorgun ve güçsüz hissediyorum, uykum geliyor, iştahsızım, yemek yemek içimden gelmiyor.”
Sadece fazla kiloları olanlar değil, tıka basa yedikleri halde kilo alamayanlar da durumlarından memnun değil.
Bunlar, zayıflık sorunu olan birçok kişinin dilinden düşmeyen şikâyetler. Peki kilo kontrolünü sağlamak ve sağlıklı kalmak için neler yapılması gerekiyor? Memorial Ataşehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Bölümü’nden Diyetisyen Şefika Aydın Selçuk, kilo almak isteyenlere sağlıklı kilo kontrolü ile ilgili önerilerde bulundu, zayıflıkla ilgili şu bilgileri verdi:

Zayıflık nedir, neden kaynaklanır?


“Diyetle günlük alınan toplam enerjinin harcanan enerjiden daha az olması veya alınan besinlerin vücut tarafından kullanılmaması durumunda zayıf olma durumu ortaya çıkmaktadır. Bunun dışında zayıf olma nedenleri arasında;
Sindirim sistemi bozuklukları, hipertiroidi gibi metabolizmayı hızlı çalıştıran hormonal hastalıklar, bağırsak parazitleri ve emilim bozuklukları, kilo alma korkusu, psikolojik bozukluklar ve buna bağlı iştah kesilmesi, yeme bozukluğu ( anoreksiya nevroza, blumia vb.), kullanılan ilaçlar ve bunların etkisi, fazla fiziksel aktivite, zayıflatan hastalıklar (kanser, tüberküloz, kronik diyare…), düzensiz yemek yiyen ve uzun açlık gibi nedenler vardır.

Kimler zayıf olarak nitelendirilir?


Beden kitle indeksi Dünya Sağlık Örgütü’nün boy uzunluğunu ve vücut ağırlığını baz alarak şişmanlığı ölçmede kullanılan bir parametredir. Vücut ağırlığının boyun karesine bölünerek hesaplanan bu ölçüm ile var olan kilonun hangi aralıkta olduğu kolayca anlaşılır.
BKİ: Ağırlık/ boyun karesidir.
Beden kitle indeksi (bki) kilo ölçütü
18.5 den küçük zayıf
18.5- 24.9 normal
24.9- 29.9 hafif şişman (Owerweight)
29.9- 34.9 obezite 1.tip
34.9- 39.9 ileri obezite 2.tip
39.9- 49.9 morbid obezite (hastalık riski artmış)
49.9 ve üzeri süper obezitete
Yaş aralıklarına göre farklı değerlendirilir; çünkü yeni doğmuş bebeklerin ve büyüme çağındaki çocukların BKI’ne göre değil, persentil eğrilerine göre kilo durumları takip edilir.

Zayıf olmak zararlı mı?


Zayıf olmak her zaman sağlıksız olmak anlamına gelmez. Bu kişiye göre ve bunun derecesine göre değişir. Burada kişinin yaşı da önemli bir faktördür. Dolayısı ile burada kişiyi görmek, vücut analiz cihazı sonuçlarını değerlendirmek ve kişinin yaşını da göz önüne almak gerekir.

Yeme bozukluğunun var olup olmadığını iyi değerlendirmek şarttır. Çünkü eğer yeme bozukluğu var ise (anoreksiya, bulimia, tıkanırcasına yemek yeme durumu vb.) bu konuda psikiyatrist desteği almak gerekmektedir.
Zayıf olmak çocuklukta büyüme gelişmenin az olmasına, emzikli kadınlarda süt veriminin yetersiz kalmasına, vücudun dış etkenlere karşı savunma mekanizmasının azalmasına, konsantrasyonun düşmesine ve hatta yaşam süresinin kısalmasına da neden olabilmektedir.

Sağlıklı kilo almak için…


Kilo almak kilo vermekten çok daha zor bir durumdur. Öncelikle bu süreç ve sabır ister. Kilo almak isteyen kişilerin kilo almak istemesi yeterli değildir, ayrıca buna inanmaları da gerekir. Gerekli tahliller yaptırılıp altta yatan geçerli bir hastalık durumu yok ise diyetisyen kontrolünde sık takip ve iletişim ile ayda ortalama 2 kilo olacak şekilde hedef koyulabilir.
Amaç vücutta gerekli dokuları oluşturmaktır. Kilo yağ ve yağsız dokuyu (kas dokusu, vücut suyu ve kemik dokusu) arttıracak şekilde alınır. Amaç daha çok kas dokuyu arttıracak şekilde olmalıdır.

Kilo alırken dikkat edilecek noktalar


Günün en önemli öğünü olan kahvaltı muhakkak yapılmalıdır ve erken saatte yapılması kilo alımında çok önemlidir. Kilo almak isteyenler kesinlikle öğün atlamamalıdır. Düzenli beslenme ve kaliteli beslenme olmazsa kilo alımı gerçekleşmez.
Kas dokusunun artırılması için protein ve karbonhidrat alımına dikkat etmek gerekir. Her öğünde muhakkak hem karbonhidratlı bir gıda hem yağlı hem de proteinli bir besin koymak gerekmektedir.
Kahvaltıda peynir, yumurta, süt gibi protein içeriğine sahip bir besin ve ekmek tüketilmesi doğru bir tercih olabilir.
Ara öğünlerde kalori değeri ve protein değeri yüksek gıdalar tercih edilmelidir. Özellikle fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler, tost, süt, kek, taze ve kuru meyveler, ayran gibi gıdalar alınmalıdır.
Ana yemeklerde mideyi çabuk şişirecek sıvılara dikkat edilmelidir. Yemekle beraber içecek alınmamalıdır. Ayran, meyve suyu, asitli içecekler, şalgam suyu veya çorba gibi besinler yemekte hızlı doyuma sebep olur. Bu gıdaların alımı kısıtlanmalıdır. Su tüketimi bile yemekten 45 dakika sonraya bırakılmalıdır.

Fazla tatlı iştahı kapatır


Baharatlar ve bazı soslar salçalı yemekler iştah açar. Yemekleri pişirirken hipertansiyonu olmayan kişiler rahatlıkla kullanabilirler.Yemeklerde bazı öğünlerde salata yerine taneli meyve kompostoları tüketilebilir. Tatlılar iştahı azaltmayacak ve miktarı abartmayacak şekilde tüketilmelidir. Çok fazla tatlı tüketimi ana yemeklerin alımının azalmasına ve iştahın kapanmasına sebeptir. Belki yemek sonrası tercih edilebilir. Veya yatarken son ara öğünde alınabilir.
Yemekleri keyifli şekilde tüketmelisiniz. Örneğin sevdiklerinizle beraber yerken iştahınız artabilir. Çok yoğun egzersiz yapılmamalıdır. Bunun yerine yemekten 1 saat öncesi yapılacak 30 dakika hafif tempolu yürüyüş iştahı açar ve kalori alımınızı artırır.
Yemekler pişirilirken besin değeri arttırılmalıdır. Örneğin makarnalar peynirli, kıymalı olabilir. Kek ve pastalar fındık cevizli yapılabilir. Çorbalara kıyma, buğday, pirinç, patates, şehriye koyulabilir. Yemeklerin yanında tüketilmesi gereken salatalara, zeytin, ceviz, mısır, zeytinyağı, ton balığı, peynir eklenebilir.”
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 06:13
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
23 Şubat 2012       Mesaj #46
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Abur cubur neden zararlı?


Dünyada, ölüm nedenleri arasında önemli yer tutan sindirim sistemi enfeksiyonları gıdalarla ve suyla bulaşıyor. Enfeksiyon uzmanlarına göre, abur cubur tüketimi de bu hastalıkları davet eden önemli etkenlerden biri.
Ad:  Abur cubur.jpg
Gösterim: 1197
Boyut:  55.6 KB

Gıdaların doğru yöntemlerle saklanması, yemeklerin günlük tüketimi, sağlıklı buzdolabı koşulları, damacana su yerine tek kullanımlık pet şişelerin tercih edilmesi, abur cubur yemekten uzak durulması gibi tedbirler, sindirim sistemi enfeksiyon risklerini en aza indirebiliyor. Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kenan Keskin, sindirim sistemi enfeksiyonlarından korunma önerilerini şöyle anlattı:
“Sindirim sistemi enfeksiyonları; kaynağında kirli olan gıdaların tüketilmesi, gıdaların temizlenerek yenmeye hazır hale getirilme sürecinde hastalık etmenleri ile teması ya da gıdayı hazırlayan kişilerden bulaşmaktadır. Gıdalar pişirildiği zaman hastalık etmenlerinin büyük bir kısmı yok olur. Mikroorganizmalar 60 derecenin üzerinde canlılıklarını kaybettikleri için mikropların büyük bir kısmı ortadan kalkar. Sindirim sistemi enfeksiyonlarından korunmak için alınacak bazı basit önlemler, gıda zehirlenmelerinin yanı sıra yaşamı tehdit edici hastalıkların ortaya çıkmasını da engelleyecektir.

ABUR CUBUR TÜKETİMİNİ BIRAKIN!


Abur cubur tüketimi sindirim sistemi enfeksiyonlarını davet eden önemli bir etkendir. Yiyeceklerde ya da suda belli miktarda bulunan bakteriler, yine üst solunum yollarındaki bazı bakterilerle birlikte mideye inebilir. Mide ise çok kuvvetli asit dengesi ile tüberküloz basili hariç, bu bakterilerin yüzde 98’ini yok eden bir özelliğe sahiptir. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için normal fizyolojik şartların uygun olması gerekir. Eğer normal öğünde normal bir yemek tüketimi gerçekleşmişse mideye gelen mikroplar etkisiz hale getirilir. Ancak abur cubur tüketimi ile birlikte bol miktarda sıvı alınması, yiyeceklerin midede kalış sürelerini uzatır. Sonuç olarak midedeki asit miktarı azalır ve enfeksiyon geçişi olur. Bu nedenle hastalıktan olduğu gibi, sindirim sistemi enfeksiyonlarından korunmak için de; sağlıklı beslenme, ölçülü yemek yeme çok önemlidir. Çünkü yeme düzenindeki bozukluklar sindirim sistemini olumsuz etkilemektedir.

YEMEKLERİ BUZDOLABINDA YA DA PİŞİREREK SAKLAYIN


  • Yemeklerin günlük tüketimi çok önemlidir. Ancak mutlaka ertesi güne kalacaksa, saklanma koşullarına enfeksiyon riskleri açısından çok dikkat edilmelidir.
  • Yemekler kesinlikle içine konuldukları kabın üzeri kapatılmadan oda ısısında bekletilmemeli, buzdolabında 4 derecede ya da 60 derecede pişirilerek saklanmalıdır.
  • Et ve tavuk buzdolabında bir günden fazla kalmamalı, taze olarak tüketilmelidir. Derin dondurucuda saklama süresi de mümkün olduğu kadar en aza indirilmelidir. Bakteri oluşumu artacağı için etler çözüldükten sonra tekrar dondurulmamalıdır.

SAKLAMA KABI CAM YA DA PORSELEN OLMALI


  • Artan yemekler cam ya da porselen kaplarda ağzı çok iyi kapatılmış şekilde saklanmalıdır.
  • Saklama kaplarının iç yüzeylerinin çizilmiş, bozulmuş ve yüzeyi pürüzlenmiş olmamasına özen gösterilmelidir. Özellikle çok sağlıklı olan emaye tencerelerin iç yüzeyinde bir çizik varsa kesinlikle kullanılmamalıdır. Bozuk yüzeydeki mikroorganizma ve kanserojenler enfeksiyonlara neden olur.

SEBZELER NASIL TEMİZLENMELİ?


  • Sebzeler yaprakları açılarak ve aralarında boşluk kalmayacak şekilde yıkanmalıdır.
  • Sebzelere bulaşan mikroorganizmaların bir salgına yol açacağı korkusu hakimse; çamaşır suyu çok iyi bir dezenfektan olarak kullanılabilir. Çamaşır suyu içeriğindeki klor sayesinde iyi bir temizleyicidir ve bir litre suya bir çay kaşığı konularak kullanılabilir. Sebzeler o suda 15 dakika bekletildikten sonra bol su ile durulanmalıdır.
  • Sirke, asit içeriği nedeniyle mikropların yok edilmesinde etkili bir maddedir. Sebzelerin sirkeli suda bekletilmesi de dezenfekte olmaları bakımından tercih edilebilir.

DAMACANA YERİNE ARITMA SU İÇİN


  • Su eğer sağlıklı bir kaynaktan geliyorsa, rahatlıkla tüketilebilir.
  • Damacana sular mikrop üremesi nedeniyle çok sağlıklı değildir. Damacana kaplar doldur boşalt anlayışı ile kullanıldığı için bakteri üremesine zemin hazırlar. Damacana yerine; tek kullanımlık kaplardaki sular ya da su arıtıcılar tercih edilmelidir.
  • Suların buzlu ve çok soğuk tüketilmesi, mide mukozasının direncini kırarak sindirim sistemi enfeksiyonlarına zemin hazırlar.

ELLERİNİZİ YIKAYIN


Sindirim sistemi enfeksiyonları yiyeceklerle, ağız yolu ve dışkılarla insanlara bulaşan bir sağlık sorunu olduğundan, tuvalet temizliğine önem verilmelidir. Tuvalet sonrası, yemek öncesi ve sonrası eller çok iyi yıkanmalıdır. Mikropların vücuda girişlerinde ellerin etkisi önemlidir bu nedenle el temizliği göz ardı edilmemelidir.”
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 05:49
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
25 Temmuz 2012       Mesaj #47
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye

Mutfağınızdaki sağlıklı sırlar

Bir çok hastalıktan korunmanın ilk yolu sağlıklı beslenmekten geçiyor.
Kanserle savaşmanın ve sağlıklı bir yaşam sürmenin anahtarı mutfağınızda oluşturacağınız doğal eczanede gizli. Ancak besinleri tüketim şekilleri de önem taşıyor.
Çağın hastalığı kanserle savaşmanın ilk yolu sağlıklı beslenmekten geçiyor. Uzm. Dr. Elif Güveloğlu tarafından kaleme alınan “Kansere Karşı Savunmasız Değilsin” adlı kitap, çağımızın vebası olan bu hastalığa karşı “yeni bir yaşam yolu”nu anlatıyor. Postiga Yayınevi tarafından yayınlanan kitapta, Güveloğlu, şifalı bitkilerin kansere karşı ne gibi işlevleri olduğunu, beslenme önlemleriyle sağlıklı yaşamanın yöntemlerini sıralıyor. İşte mutfağınızda doğal eczaneyi oluşturmak için Uzm. Dr. Elif Güveloğlu

Patlıcanın acısı kanseri önlüyor


Patlıcanın kansere karşı çok önemli koruyucu etkisi var. Fakat patlıcanı yanlış pişiriyoruz! Dikkat edilmesi gereken çok önemli bir kural var. Bu sebzedeki kanser karşıtı koruyucu maddeler kabuğunda ve içindeki acısında. Pişirmeden önce ‘acısı çıksın’ diye tuzlu suda bekletmeyin! Kabuğunu şeritler halinde soymayın. Kabuğuyla doğrayıp pişirin. Tanrı, onun içinde sakladığı acıyı ‘emniyetli dozda’ bize sunmuş!

Böğürtlen yiyen genç kalıyor


Böğürtlen kuvvetli bir yabani yiyecek. Hem kansere karşı koruyucu hem yaşlanma karşıtı özelliği var. Uzun süre güneş ışınlarına maruz kalma ile tetiklenen deri tümörlerinin (deri kanseri) oluşumuna engel oluyor. Bu mucize yiyeceğin yaz aylarında çıkması da tesadüf değil. Böğürtlen, güneş ışınlarının kanser yapıcı özelliğini etkisiz hale getiririyor. Öte yandan böğürtlen, Alzheimer’dan da koruyor.

Haftada 1 kez balkabağı tüketmeli


Balkabağı kansere karşı süper bir besin. Özellikle de çiğ balkabağı suyunun kanser hastalarının iyileşmesine yardımcı etkisi var. Mide ve bağırsak kanserlerine karşı koruyucu. Haftada 1 veya 2 kez tatlı olarak yenmeli. Veya çiğ halinin suyunu sıkarak içmeli. Çünkü hem prostat hem de meme kanserine karşı koruyucu.

Ev yoğurdu kanseri intihara sürükler


Yoğurdun içindeki maddeler, çağın vebasına neden olan enzimleri bloke ediyor ve kanser hücrelerini intihara zorluyor. Meme ve bağırsak kanserine yakalanmamak için yoğurt tüketimi arttırılmalı. Tabi ki evde yapılması kaydıyla. Ancak yoğurdu mayalarken mutlaka cam veya emaye kap kullanmalıyız.

TURP güçlü bir kanser kalkanı


Ülkemizde bazı yörelerde sağlık amaçlı olarak turpun aç karnına suyu sıkılıp içilir. Fakat bu sebzenin açken değil, besinlerin, özellikle de etli gıdaların yanında ve suyunun değil kendisinin bütün olarak tüketilmesi gerekiyor. İçerdiği kansere karşı aktif maddeler, kanserojen gıdaların kanser yapıcı etkisini bloke ediyor. Turpun bünyesindeki bitkisel lifler, suyunda değil bütün olarak sebzenin kendisinde var. İyi çiğnenerek tüketildiğinde, kanserojen maddelerin bağırsak iç yüzeyi ile temasını engelliyor ve böylece bağırsak kanserleri önlenmiş oluyor.

Limonatayı yanlış hazırlıyoruz


Limon kanser karşıtı çok önemli bir gıda. Kabuğunda bulunan bir madde kanseri önlüyor. Günde
1 bardak içerek, bu amansız hastalığa karşı bedeninizde koruyucu kalkanlar oluşturuyorsunuz. Fakat yapımında bir hatadan kaçınmak lazım. Limonatanın içine limonun kabuğundan da rendelemek gerekiyor. O zaman kanser karşıtı iksir haline geliyor! Büyükler her gün tüketirken, çocuklarına da alıştırmalı. Çocuklarınıza gazlı içecekler yerine bu limonatayı günde 1 veya 2 bardak içirerek, onları büyük ölçüde kansere karşı korumuş olursunuz.

Beslenme Sırasında Yapılan Hatalar


Göbek yağlarından kurtulmayı her kadın ister ancak bunun için en etkili çözüm doğru beslenmedir.
Akşam sadece meyve yiyip yatmak, saat 18.00'den sonra yemek yememek, kahvaltı ve öğle gibi ana öğünleri atlamak, diyette hiç ekmek yememek, ara öğün yapmamak, yüksek karbonhidratlı besinleri diyette çok sık almak.
  • Pilav, makarna, tatlı, mantı, çorba ve börek gibi yemekleri aynı öğünde bir arada tüketmek.
  • Kuruyemiş, kuru meyve gibi gıdaları gereğinden fazla yemek,
  • Light gıdaları kilo aldırmaz düşüncesi ile fazla miktarda kullanmak.
Herkesin alması gereken kalori farklıdır. Herkesin yiyebileceği bir porsiyon ölçüsü vardır. Bir besini gereğinden fazla tüketmek de diyetten tamamen çıkarmak da doğru bir hareket değildir. Uzun açlıklar başta karın bölgesi olmak üzere yağlanmayı artırır. Önemli olan sık aralıklarla yeterli miktarda tüketmeyi öğrenmektir.

YÜRÜYÜN VE YÜZÜN


Egzersiz yapmak vücutta genel yağlanmayı azaltan en önemli parametrelerden bir tanesidir. Özellikle yürüyüş ya da yüzme vücutta hem bölgesel hem genel yağlanmayı düşüren iki spor şeklidir. Haftada 4 kez 35-45 dakika tempolu aralıksız yapılan aktivite yağlanmayı azaltır.
Son düzenleyen Safi; 24 Mayıs 2016 02:50
Sen sadece aynasin...
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
24 Mayıs 2016       Mesaj #48
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Besin Nedir?
Besin, yaşamı sürdürmek için gereksinme duyulan anorganik ve organik kimyasal maddeleri topluca belirten terim.
Besin maddelerini oluşturan temel bileşenler, besin zinciri çevriminin birer parçasıdırlar.
Bitkileri besleyen mineral tuzlar ikiye ayrılır:
  • Makrobesinler: Bedene yüksek oranda gerekli olan mikrobesinler azot, fosfor ve potasyum içerirler.
  • Mikrobesinler: Beden için gerekli olmakla birlikte bakır, çinko ve molibden gibi makro besinler aşırı alındıklarında zehirleyici etki gösterirler.
Besin Grupları


Doğada, insanoğlunun sağlıklı bir hayat sürdürmesine yardımcı olacak binlerce bitkisel ve hayvansal besin bulunmaktadır. Araştırmalar, bu besinlerin içerdiği maddelerin insan sağlığına olan olumlu ve olumsuz etkilerinin anlaşılmaya başlamasını sağlamıştır. Binlerce farklı türde tükettiğimiz besinleri bilinen genel adlarıyla ve içerdikleri besin bileşenlerine göre anılan başlıklarıyla aşağıdaki gruplarda incelenebilir:
  • Sebze ve sebze ürünleri
DEVAMI Besin ve Besin Grupları
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
15 Eylül 2016       Mesaj #49
Safi - avatarı
SMD MiSiM

BUNLARI BİLİYOR MUSUNUZ?


  • 1 adet ramazan pidesi 8 dilim ekmeğe eşit olduğunu
  • Yaz meyveleri olan karpuz ve kavunun yüksek su içeriğine sahip olmanın dışında yüksek miktarda da şeker içerdiğini
  • Yaz aylarında kışa göre daha fazla suya ihtiyaç duyduğumuzu
  • Kirazın ödem atıcı özelliğinin olduğunu, hurmanın ise lifli yapıda olup kan şekerini dengelediğini
  • Düşük tansiyon problemi yaşayanların her gün 1-2 şişe madensuyu ile tansiyonu dengede tutabileceğini
  • Kendinizi aç bırakarak zayıflayamayacağınızı, önemli olanın günlük harcadığınız enerjiden daha az kalori alarak dengeli beslenmek olduğunu
  • Tüketilen yağın cinsi ne olursa olsun 1 gr'ının 9 kalori içerdiğini
  • Diyete başlamadan önce mutlaka kan tahlillerine bakılması gerektiğini
  • Sabah hafif bir kahvaltının ardından yapılacak 1 saatlik tempolu yürüyüşün yağ yakmada etkili olduğunu
  • Kadınlarda bel çevresinin 88 cm'in, erkeklerde ise102 cm'in üstünde olmasının obezite ve kalp damar hastalıkları riskini arttırdığını
  • Kabızlık probleminizi çözmede kuru eriğin mucizevi olduğunu

RAMAZANDA NEDEN KİLO ALIYORUZ?


Bu sene ramazan ayının yaz mevsimine denk gelmesi nedeniyle 14-15 saati bulan açlık maratonu, doğru yol uygulanmazsa bedeninizi zora
sokabilir. Sıcaklarla birlikte vücuttan atılan su ve sodyum nedeniyle ani tansiyon düşmeleri ve sıcak çarpmalarına dikkat etmeniz gerekmektedir.
Ramazanda karşınıza çıkabilecek bir başka tehlike de kilo alma tehlikesidir. İşte yapılan yanlışlar ve ramazanda uygulamamız gereken beslenme
adımları.

  • Bedeniniz uzun süreli açlık sonucunda kendini daha yavaş çalışmaya koşullandıracaktır. Metabolizma hızınız yavaşlayacak ve minimum enerji harcamasıyla vücudunuz günü tamamlamak isteyecektir. Bu durumda aldığınız enerji harcadığınız enerjiden fazla olursa kilo almaya başlarsınız. İftardan 1-1.5 saat sonra yapacağınız 30dak-1 saatlik yürüyüş enerji harcamanızı arttıracak ve vücudunuz biraz daha hız kazanacaktır.
  • Kilo almak istemiyorsanız mutlaka sahura kalkın. Oruç öncesinde en az 4-6 öğün ile beslenirken, ramazanla birlikte bir anda 2 öğünlü beslenme planına geçmek durumunda kalan bedeninizi sahurdan mahrum bırakmayın. Bu durumda sahur sizin kahvaltınız yerine geçecektir. Unutmayın kahvaltı günün en önemli öğünü olduğuna göre sahurda ramazanın en önemli öğünüdür. Uykunuzdan biraz feragat edebilirsiniz.
  • Sıcak havalarda kişilerin su ihtiyaçları daha da artar. İçinde bulunduğumuz sıcak yaz aylarında ortalama 2.5-3 lt suya bedenimiz ihtiyaç duyar. Bu nedenle sahurda en az 1 lt, iftar ve sonrasında ise 1.5-2 lt su içmeye özen gösterin. Vücudunuza ihtiyacı olan kadar su alırsanız kilonuzu dengede tutabilirsiniz.
  • İftarda menü planlamasını iyi yapın. Başlangıç için kahvaltılıklar ve hurma yerinde bir karar olacaktır. Daha sonrasında 1 kase çorba ile devam edebilirsiniz. Çorbadan sonra 30 dakikalık bir ara hem midenizi dinlendirecek hem de kan şekerinizin çok hızlı yükselmesini engelleyip kilo almanıza engel olacaktır. Sonrasında ise hafif yemek tercihleriyle devam etmelisiniz. Izgara et veya tavuk, kıymalı veya etli sebze yemekleri, hatta fırında veya buğulama balık alternatifleri tercihleriniz arasında olmalı.
  • Ramazan pidesine dikkat! Bu son derece iştah açıcı ramazanın simgesi olan pide, fazla yenirse kilo aldırabilir. Tam buğday ekmekleri belli bir süre sonra içerisindeki posa nedeniyle daha çabuk tokluk hissetmenize neden olurken pide sizi çabuk acıktırabilir. Bu nedenle de yedikçe daha çok yeme isteği uyandırır. 1 adet pide yaklaşık 8 dilim ekmeğe denktir.
  • Sahur da gün boyunca tok tutacak yiyeceklerden yiyin. Yumurta bunların başında gelmektedir. Özellikle haşlanmış şekilde 1 tane yumurta sizi gün boyu tok tutacaktır. Bunun yanında peynir, tam buğday ekmeği, ceviz, yoğurt, makarna ve bulgur da tok tutacak olan besinlerdir.
  • Son olarak tatlı tüketimine dikkat edin. Şerbetli ve hamurlu tatlılar bir anda fazla kalori ile kilo almanıza neden olabilecektir. Böyle tatlıların yerine küçük bir parça güllaç veya 1 porsiyon sütlü tatlı yiyebilirsiniz.

BAYRAMDA SAĞLIKLI BESLENMENİN YOLLARI


Ramazan boyunca 2 ana öğün olan iftar ve sahurla birlikte 1 veya 2 ara öğünde iftardan sahura kadar yaptığımızdan dolayı yavaş yavaş öğün sayısını arttırmalıyız. Sabah kahvaltısı öğle yemeği ve akşam yemeğine 2 ara öğün ilave edip toplam 5 öğün ile bayrama başlayabilirsiniz. Bayramın
son günü öğün sayısını 6-7 ye kadar çıkartabilirsiniz.

Mutlaka güne kahvaltı ile başlayın. Kahvaltınız da esmer ekmek, yumurta, peynir domates, salatalık, maydanoz ve Omega 3 kaynağı ceviz bulunsun. Şeker hastası değilseniz bal veya reçelde kahvaltınıza ekleyebilirsiniz. Kahvaltınızı çok hafif geçiştirirseniz daha sonrasında çabuk acıkabilirsiniz ve başka yiyeceklerden kontrolsüz tüketebilirsiniz.

Tuz tüketimine dikkat edin. Yemekleri fazla tuzlu yapmayın ve masaya tuzluk getirmeyin. Yemeklerinizin lezzetini daha çok baharatları kullanarak sağlayın.

Misafirliğe giderken kararlı olun. Size fazla geleceğini düşündüğünüz ikramları reddedebilir veya porsiyon miktarlarını daha az isteyebilirsiniz.

Ramazanda azalan sıvı tüketimini arttırın. Özellikle sıcak yaz aylarına gelen bu bayramda yetişkin bireyler günde 2-2.5 lt su içmelidirler. Kahve ve çay tüketimlerinizi su tüketiminize dahil etmeyin. Günde 2 fincana kadar kahve içebilirken çayınızı da açık ve limonlu içmeyi tercih edin. Şeker kullanmayın.

Gün içerisinde ikram edilen çikolata ve şekerlemelerden yemek yerine bir ara öğün seçeneği olarak sütlü tatlıları tercih edebilirsiniz. Bu şekilde fazla kalori almaktan kaçınmış olur hem de tatlı yeme isteğinizi gidermiş olursunuz. Ancak çikolata yemek istiyorum diyorsanız bitter çikolatayı tercih edebilirsiniz ve yanında 1 çay bardağı kadar süt içerek kan şekerinizi dengeleyebilirsiniz. 1 porsiyon künefe yaklaşık 430 kalori iken 1 porsiyon sütlaçın 200 kalori olduğunu unutmayın.

Bayram beslenmenizde her gün mutlaka posa içeriği yüksek en az 3 besin bulundurun. Posa miktarı fazla olan besinler, kuru baklagiller, tam buğday ekmekleri ve tam buğday unlarıyla yapılmış tüm ürünler, sebzeler, meyveler (özellikle kabuklu yenenler ve kuru meyveler), fındık, bulgur gibi besinlerdir.

Yatmadan önce tarçınlı süt için. Tarçın hem kan şekerini dengelemesi hem mideyi rahatlatması hem de kuvvetli bir antioksidan olması yönüyle çok faydalı bir baharattır.

Küçük yürüyüşler yapmayı ihmal etmeyin. Gün içerisinde yapacağınız 30-45 dak. yürüyüşler ile hem formunuzu korumuş hem de bağırsak hareketlerinizi de arttırarak olası kabızlık problemlerinden kurtulmuş olacaksınız.

Son olarak bayram tatilini açık büfe servislerle süsleyen otellerde geçirecek olanlar, açık büfede sağlığı arayın. Kızartmalar, yoğun soslu yağlı yiyecekler ve kalorili içecekler yerine ızgara etler, zeytinyağlılar, salatalar ve meyvelere yönelin. Tabağınıza gördüğünüz her yiyecekten almayın. Küçük miktarlar alıp yemeklerinizi daha yavaş yemeye özen gösterin.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SİLENTİUM EST AURUM
IrResistibLe - avatarı
IrResistibLe
Kayıtlı Üye
7 Eylül 2017       Mesaj #50
IrResistibLe - avatarı
Kayıtlı Üye

Şeker Tüketmemek İçin 10 Neden

  • Hafızayı zayıflatıyor:

Avustralya Ulusal Üniversitesi’nde yapılan çalışmaya göre; kan şekerinin uzun süre normal değerlerin üzerinde seyretmesi sonucu bu kişilerde beynin küçülme riski normal bireylere göre daha fazla oluyor. Avusturalya Ulusal Üniversitesi’nden araştırmanın sahibi Profesör Dr. Nicolas Cherbuin beyinde hafızayı oluşturan kısımlarda oluşan küçülmenin de hafıza sorunlarını ortaya çıkarabileceğini beliriyor. Fazla şeker tüketimi ayrıca dikkat eksikliği ve öğrenme güçlüğü de yapabiliyor.
  • Kanser riskini artırıyor:

Amerika Diyet Rehberi’nin 2010 yılı raporlarında, diyetle ilgili 5 kronik hastalığın varlığından söz edilmiş. Bu hastalıkların en önemlilerinden biri ise kanser. Doğal olarak şeker içeren tahıllar, süt ve süt ürünleri, kurubaklagiller aynı zamanda kansere koruyucu olarak görev yapan vitamin, mineral, antioksidan ve fitokimyasallar gibi maddeler içeriyorlar. Bunun aksine sofra şekeri boş kalori olmasının yanı sıra hiçbir koruyucu madde içermiyor. Üstelik yüksek şeker alımı insülin direnci ve obeziteyi tetikleyerek indirekt olarak meme kanseri gibi bazı kanserlerin riskini arttırıyor. Yapılan çalışmalarda besinlerin glisemik yükü ile meme, kolorektal, endometrium ve pankreas kanserleri arasında pozitif ilişki tespit edilmiş.
  • Vücudun savunma sistemini zayıflatıyor:

Bağışıklık sistemimizin önemli bir parçası olan alyuvar hücreleri, C vitamini ile şeker moleküllerinin yarışı arasında kalabiliyor. Şeker ile benzer molekül yapısına sahip olan C vitamini şekerin fazla tüketimi sonucu bağışıklık hücreleri tarafından kullanılamıyor ve bağışıklık sistemini zayıflatmaya sebep oluyor. Bunun sonucunda da hastalıklara yakalanma riski daha da yükselmiş oluyor.

  • Ciltte kırışıklık nedeni:

Şeker molekülleri vücutta fazla miktarda bulunduğunda proteinlere bağlanarak proteinin yapısını değiştiriyorlar ve bu olaya da “glikasyon” deniyor. Bu birleşme sonucu cildin en önemli yapıları olan kollajen ve elastin proteinleri zarar görebiliyor. Cildin elastikliğini ve sıkılığını sağlayan elastin ile kollajenin şeker molekülleri tarafından hasar görmesi de ciltte sarkma, kırışıklık ve yüzeyde bozulmalara sebep olabiliyor.
  • Diş çürüklerine neden oluyor:

Ağzımızda pek çok farklı bakteri yaşıyor. Bunlardan bazıları dişlerimize fayda sağlarken, bazıları ise hasar veriyor. Basit şekerlerle beslenen zararlı bakteriler fırçalama veya tükürük ile temizlenmezlerse şekeri aside dönüştürerek ağzımızın içinde asidik bir ortam oluşmasına yol açıyor. Bu asitlerin diş minesinin en üst tabakasında yer alan ve dişlerimizin korunmasını sağlayan mineralleri çözmesi sonucu da diş çürükleri oluşuyor.
  • Obeziteye yol açıyor:

Günümüzün önemli hastalıklarından biri olan obezitenin temel nedeni, aşırı şeker tüketmek. Yapılan çalışmalar açıkça gösteriyor ki fazla miktarlarda ve devamlı olarak şeker tüketildiğinde karaciğer şekerin bileşeni olan fruktozu yağ olarak depoluyor. Bunun sonucunda da özellikle bel çevresinde yağlanma hızla artıyor.
  • Karaciğer yağlanmasını tetikliyor:

Karaciğerde fazla trigliserid birikimi yağlı bir karaciğere sahip olmanıza neden olabiliyor. Yapılan çalışmalar da gösteriyor ki fazla fruktoz tüketimi trigliseridlerin yükselmesine yol açarak karaciğer yağlanmasını tetikleyebiliyor. Ayrıca fazla şeker tüketimi sonucu kilo artışı ve bunun sonucunda obezite ile gelen insülin direnci de karaciğer yağlanmasını tetikleyebilen diğer unsuru oluşturuyor.
  • Kalbe zarar veriyor:

Institute of Medicine’ın raporuna göre şeker kötü kolesterol olarak bilinen LDL ve trigliseridlerin yükselmelerine neden olarak damar tıkanıklığına yol açabiliyor. Damarların içindeki bu parçacıkların artması da kalp krizi riskini yükseltiyor.
  • Mutsuzluk nedeni:

Şeker, "mutluluk hormonu" olarak bilinen serotonin hormonunun salgılanmasını tetiklediği için keyif verici özelliği kişilerde bağımlılık yaratabiliyor. Beyinde bağımlılık yaratan etkisi de içinde şeker olan besinler tüketilmediği zaman mutsuzlukla sonuçlanabiliyor. Çünkü bağımlılık nedeniyle en ufak bir sorunda gerektiğinden fazla şeker ve tatlı tüketmek zamanla kilo alımına, bu tablo da mutsuzluğa sürüklüyor.
  • İnsülin direncine sebep oluyor:

Vücudumuzdaki en önemli hormonlardan biri olan insülin kan şekerini düzenlemeye yardımcı oluyor. İnsülin direnci; kandaki şekerin hücre içerisine girmesi sonucunda kullanılamaması demek. Yapılan birçok çalışma şeker tüketiminin insülin direncine yol açtığını gösteriyor. İnsülin direnci oluşan kişilerde de metabolik sendrom, obezite, tip 2 diyabet ile kalp damar hastalıkları riski artıyor.

NTV


Benzer Konular

8 Eylül 2020 / fikrican Edebiyat
7 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
28 Nisan 2007 / Misafir Sağlıklı Yaşam
2 Mart 2013 / Misafir Sağlıklı Yaşam