Arama


Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
7 Ekim 2005       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Atatürk Mustafa Kemal

Ad:  atamız.jpg
Gösterim: 13652
Boyut:  72.9 KB

(d. 1881, Selanik - ö. 10 Kasım 1938, İstanbul)
Milli Mücadele’nin önderi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı (1923- 38).

Osmanlı ordusunda, özellikle I. Dünya Savaşı sırasında gösterdiği yararlıklarla ön plana çıkmış, 1919-22 arasında işgalci kuvvetlere karşı Milli Mücadele’yi tasarlamış, örgütlemiş Ve yönetmiş, Türkiye’yi bağımsızlığa kavuşturmuştur. 1923-38 arasında bir dizi siyasal, hukuksal, kültürel ve ekonomik reform gerçekleştirerek modern ve laik bir ulus-devletin yaratılmasına önderlik etmiş, bu dönemde bir başına belirleyici karar mercii olmuştur. Düşüncelerinin ve uygulamalarının bir bileşkesi olan Kemalizm devletin temel ideolojisi olmuş, Türkiye toplumunun ideolojik yapısını derinden etkilemiştir.

Mustafa Kemal Osmanlı Devleti’nin çöküşüne yol açan çelişkilerin odaklaştığı Rumeli bölgesinin en önemli kentlerinden biri olan Selanik’te doğdu. Doğum tarihi konusunda tam bir görüş birliği yoktur. Çocukluğu ve gençlik yıllarının bir bölümü burada geçti. Rumeli 18. yüzyıldan başlayarak ekonomik, siyasal ve kültürel açılardan Batı’ dan en çok etkilenen bölgeydi. Batı’nın artan ekonomik nüfuzunun dönüştürücü ve bozucu etkisi en çok bu bölgede duyulmuş, imparatorluğun çöküşünde önemli rol oynayan Hıristiyan ulusların başkaldırması, büyük devletlerin nüfuz ve yayılma politikası en yoğun biçimde burada kendini göstermişti. imparatorluğun en gelişmiş kentlerinden biri olan Selanik, yeni düşünce ve siyaset akımlarının en çok yankı bulduğu, görece kozmopolit bir merkez olmasının yanı sıra, siyasal bunalımın da odağı olan Makedonya’nın en büyük kentiydi. Çöken imparatorluğun yıkıntıları üzerinde yeni bir devlet yaratan Mustafa Kemal, ülkede modernleşmenin en ileri boyutlara ulaştığı, çöküş öğelerinin en çarpıcı biçimde birleştiği bu yörede doğdu ve yetişti. Doğumu, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı yenilgisinin hemen sonrasına, II. Abdülhamid yönetiminin ilk yıllarına rastlar. Bu yıllar aynı zamanda II. Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemini belirleyecek düşünce ve siyaset akımlarının filizlendiği, devleti modernleştirme girişimlerinin sürdüğü ve önemli bir düzeye ulaştığı dönemdi. O dönemde askeri okul ve birlikler çevresinde yetişen, Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu kuşak, hem II. Meşrutiyet hem de Milli Mücadele ve Cumhuriyet’te yönetici konumlarda yer alacak, Türk toplumunun geçirdiği büyük dönüşümlere önderlik edecekti.

Mustafa Kemal kentsel orta sınıftan bir ailenin oğluydu. Babası Ali Rıza Efendi Selanik’in yerlisi bir ailedendi; evkafta kâtiplik, gümrük muhafaza memurluğu yapmış, kısa bir süre gönüllü olarak Asakir-i Milliye taburuna üsteğmen olarak katılmıştı. Ciddi bir eğitim görmemiş olmakla birlikte, okuryazar ve oldukça ileri düşünceli, dar gelirli küçük bir memur olan Ali Rıza Efendi Mustafa’nın doğduğu sıralarda, geçim zorluğu nedeniyle ticarete atıldı; biraz bölgedeki güvensizlik, biraz da ticaret yaşamının kurallarına uyum sağlayamadığı için başarılı olamadı. Annesi Zübeyde Hanım Selanik yöresinden, ticaretle uğraşmış bir ailedendi; geleneklerine bağlıydı; çevresindeki kadınların büyük çoğunluğundan farklı olarak okuma bilirdi.

Annesi din adamı olmasını istediği için mahalle mektebine, babası ise modern öğrenim veren Şemsi Efendi Mektebi’ne gitmesini istiyordu. Mustafa Kemal çok lasa bir süre mahalle mektebine gittikten sonra, Şemsi Efendi Mektebi’ne geçti; burası o sıralar Selanik’in en saygın okullarındandı. Ama babası genç yaşta ölünce (1888 ?) ailenin zaten pek iyi olmayan maddi durumu daha da bozuldu: Bunun üzerine, annesi ve kardeşiyle birlikte Selanik yakınlarında dayısının kâhya olarak çalıştığı çiftliğe gittiler. Bir süre sonra öğrenimini sürdürmesi için annesi onu Selanik’teki babaannesinin yanına gönderdi. Burada Mülki İdadi’de rüştiye bölümüne yazıldıysa da bir öğretmenden dayak yemesi üzerine okuldan alındı. Küçük yaşta babasız kalması, kardeşlerinin basit hastalıklardan ölmesi, ailenin geçim zorluğu çekmesi gibi nedenlerle çocukluğu zor koşullar altında geçti.

1893’te girdiği Selanik Askeri Rüştiyesinde düzenli bir öğretime kavuştu. Okulda çalışkan bir öğrenciydi; matematikte özellikle başarılı olduğundan matematik öğretmeni kendisine Kemal adını verdi. Bu arada annesinin ikinci bir evlilik yapmasını tepkiyle karşıladı. Rüştiyeyi bitirdikten sonra Manastır Askeri İdadisi’ne girdi (1895). Manastır, Makedonya’da kalabalık bir subay-asker topluluğunun bulunduğu, çeşitli Balkan uluslarının milliyetçi hareketlerinin etkili olduğu bir ordu ve vilayet merkeziydi. Bu ortamın, ayrıca okulda tanıdığı İttihat ve Terakki’nin gelecekteki ünlü hatibi Ömer Naci’nin Mustafa Kemal’in düşünsel gelişiminde önemli etkisi oldu. Onun aracılığıyla edebiyat ve güzel konuşma sanatıyla ilgilenmeye başladı; daha önemlisi, o dönemin muhalif aydın çevrelerinin düşünsel yetişmesinde belirleyici bir etkisi olan Namık Kemal’in yapıtlarını tanıma olanağını buldu.

Manastır Askeri İdadisi’ni bitirince 14 Mart 1899’da, İstanbul’da Mekteb-i Harbiye’nin piyade sınıfına yazıldı. Böylece ilk kez Makedonya’dan ayrılıyor, imparatorluğun hareketli başkenti İstanbul’u tanımış oluyordu. Başkentte de başarılı bir öğrenciydi. Okulda imparatorluğun çöküş ortamından kaynaklanan düzensizlikler, II. Abdülhamid yönetimine karşı tepki uyandırıyordu. Mustafa Kemal de tepki duyanlar arasındaydı. Bu dönemde siyasette etkin olmamakla birlikte siyasete, sanata ve edebiyata ilgisi arttı. 10 Şubat 1902’de okulu bitirdi ve erkânıharb (kurmay) sınıfına ayrıldı. Burada çok iyi bir öğrenci olmasının yanı sıra, siyasal etkinliklerde de bulundu. Okulda arkadaşlarıyla birlikte çıkardığı gazetede yazıların çoğunu kendisi yazdı. Kurmaylık öğrenimini Ocak 1905’te 13 öğrenci arasından beşinci olarak ve kurmay yüzbaşı rütbesiyle tamamladı. İleriki yıllarda kendisiyle birlikte siyasal yaşamı etkileyecek olan İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy, Fethi Okyar gibi subaylarla burada tanıştı. Okulu bitirdikten sonra arkadaşlarıyla düzenledikleri toplantılar hafiyelerce öğrenildiyse de herhangi bir cezaya çarptırılmadı. Ama bu olay Rumeli yerine daha uzak bir köşe olan Suriye’ye gönderilmesinde etkili oldu.

İlk askeri görevi 11 Ocak 1905’te Şam’da 4. Ordu’ya bağlı 30. Süvari Alayı’ndaki stajyerliğidir. Bu görevi sırasında bütün Suriye’yi dolaştı, devletin ve ordunun kötü yönetimine, halkın sıkıntılarına ilişkin gözlemlerde bulundu. Havran ve Kuneytra’da Dürzilere karşı yapılan harekâta katıldı. Bu arada Şam’da siyasi sürgün olarak bulunan ve ticaretle uğraşan Mustafa Bey’le (Cantekin) tanıştı. Onunla birlikte Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Görev gereği gittiği Kudüs, Hayfa ve Yafa’da örgütü yaymaya çahştıysa da bölgede elverişli bir ortam bulamadı. Bunun üzerine gizlice Selanik’e gitti. Sonradan bir izin belgesi de elde ederek Selânik’te dört ay kaldı. Ççğunluğu öğretmen ve subay olan, sonraları İttihat ve Terakki içinde etkili olacak kişilerin de katılmasıyla gizli toplantılar düzenledi. Suriye’ye döndükten sonra, Haziran 1907’de kolağalığına (önyüzbaşı) yükseltildi ve Şam’daki 4. Ordu kurmayına atandı. Ardından kendini Selanik’teki 3. Ordu’ya tayin ettirdi (Eylül 1907). Mustafa Kemal Makedonya’ya geldiği zaman, bölge siyasi bakımdan oldukça hareketliydi. İttihat ve Terakki’nin etkinliği giderek artıyordu. Mustafa Kemal’in kurduğu Vatan ve Hürriyet Cemiyeti şubesindeki arkadaşları da onun yokluğunda İttihat ve Terakki’ye katılmıştı. Bu arada Mustafa Kemal 3. Ordu kurmayındaki görevinin yanı sıra Selânik- Üsküp demiryolu müfettişliğine atandı; bu da cemiyet adına taşrada örgütsel etkinliklerde bulunmasını kolaylaştırdı. Ama Mustafa Kemal büyük bir olasılıkla İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin merkezinde yer almıyor ya da uzak tutuluyordu.
Ad:  ata1.JPG
Gösterim: 6364
Boyut:  28.9 KB


II. Meşrutiyet’in ilanından (23 Temmuz 1908) sonra, Mustafa Kemal İttihat ve Terakki Cemiyeti yönetimiyle anlaşmazlığa düştü. Mustafa Kemal’in cemiyet yönetimine muhalefeti ordunun politikaya karışmaması, cemiyetin gizli örgüt niteliğinden çıkarılıp siyasal partiye dönüştürülmesi noktalarında yoğunlaştı. Öte yandan, Meşrutiyet’in ilanından sonra Enver Bey’le Mustafa Kemal arasındaki çekişme de belirginleşti. Cemiyet içinde Enver Bey’in etkisi artarken, Mustafa Kemal geri plana düştü ve kendini askerlik mesleğine verdi.

Askerlikle ilgili, iki yapıtı Almancadan Türkçeye çevirdi. İttihat ve Terakki tarafından Meşrutiyet yönetimine karşı kıpırdanmaları bastırmak üzere Trablusgarp’a gönderildi. Mustafa Kemal’e böyle bir görev verilmesindeki asıl amaç, onu siyasal merkez niteliğindeki Selanik’ten uzaklaştırmaktı. Trablusgarp’ta merkezî otoriteyi yeniden sağladı. Selanik’e döndükten sonra İstanbul’da ortaya çıkan 31 Mart Olayı’nı (13 Nisan 1909) bastırmak için Rumeli’de Hareket Ordusu’nun toplanmasında rol oynadı. Başlangıçta bu ordunun kurmay başkanı olduysa da, daha sonra ordu komutanlığına Mahmud Şevket Paşa, kurmay başkanlığına da Enver Bey getirildi. Düzenin sağlanmasından sonra Selanik’e döndü, çeşitli askeri görevlerde bulundu. İttihat ve Terakki’nin Eylül 1909’da toplanan ikinci kongresine Trablusgarp delegesi olarak katıldı. Kongrede askerlerin siyasetten çekilmesini ya da siyasetle uğraşmak isteyen askerlerin ordudan ayrılmasını savundu. İsmet İnönü, Kâzım Karabekir, Fethi Okyar gibi bazı yandaşlar bulduysa da, bu görüş benimsenmedi ve cemiyetten daha çok kopmasına yol açtı. Bundan sonra askeri etkinlikleri sırasında yaptığı eleştirilerle üst rütbedeki komutanlarının dikkatini çekti. 1910 yazında Arnavutluk’ta çıkan ayaklanmayı bastırmakla görevlendirilen Mahmud Şevket Paşa’nın kurmay başkanlığını yaptı. 1910 sonbaharında Fransa’da Picardie’de yapılan büyük manevralara Osmanlı ordusunu temsilen katılan üç subay arasında yer aldı. Eylül 1911’de İstanbul’da genelkurmay başkanlığında bir göreve atandı.
Ad:  ata2.JPG
Gösterim: 6063
Boyut:  33.9 KB

Mustafa Kemal İtalya’nın Trablusgarp’a saldırısı (Eylül 1911) üzerine, 1911 sonlarında gizlice Mısır üzerinden Tobruk’a gitti.(Bakınız: Trablusgarp Savaşı ) Buradaki komutan Ethem Paşa’nın kurmaylığını üstlendi. Ocak 1912’de yapılan Tobruk çarpışmasında başarı gösterdi. Derne’ye geçip buradaki kuvvetlerin komutanlığını üstlendi. Trablusgarp’ta bir yıl kaldı ve binbaşılığa yükseldi. Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca İstanbul’a döndü. Yenilgiyle sonuçlanan I. Balkan Savaşı sırasında, Mustafa Kemal, Çanakkale ve Gelibolu Yarımadasının savunulması için kurulan Bahr-i Sefid Kuva-yı Mürettebesi’ nin harekât şubesi müdürlüğüne atandı (Kasım 1912). Daha sonra bu kuvvetin kurmay başkanı oldu; uygulamada komutanlığını da üstlendi. I. Balkan Savaşı’nm sonunda, İttihat ve Terakki bir hükümet darbesiyle iktidarı yeniden ele geçirdi (Ocak 1913). İttihat ve Terakki Hükümeti Balkan devletleri arasında çıkan anlaşmazlıktan yararlanarak Edirne’yi ve Doğu Trakya’nın büyük bölümünü geri aldı. Çok kısa sürede paşalığa yükselen Enver’i ve cemiyetin etkinliklerini eleştiren Mustafa Kemal, yönetim tarafından dikkatle izlenmekteydi. Yakın arkadaşı Fethi Bey de (Okyar) cemiyet genel sekreterliğinden istifa etmişti. Fethi Bey Sofya büyükelçiliğine, Mustafa Kemal de Sofya askeri ataşeliğine atandı (27 Ekim 1913). Daha sonra Bükreş, Belgrad ve Çetine ataşelikleri de ek görev olarak verildi. Sofya’daki günlerinde Avrupa’nın örf ve âdetlerini yakından tanıma olanağını buldu.

Mustafa Kemal Osmanlı İmparatorluğu’ nun yaklaşan savaşta tarafsız kalmasından yanaydı. Almanya’nın savaşı kazanamayacağını düşündüğünden bu ülkeyle ittifaka karşıydı. Ayrıca ordunun komuta kademelerine Alman subaylarının yerleştirilmesine de karşı çıkıyordu. Ama savaş çıkınca görev isteyen Mustafa Kemal, uzun yazışmalardan sonra Tekirdağ’da kuruluş aşamasındaki 19. Tümen komutanlığına atandı (2 Şubat 1915). Tümeni, eksikliklerini tamamlayarak Gelibolu Yarımadasındaki Maydos’a nakletti. Arıburnu, Anafartalar ve Ece limanını kapsayan bölgenin komutanı oldu. Rusya’ya silah ve gıda malzemesi göndermek için Boğazlar’ı ele geçirmek isteyen İtilaf Devletlerinin donanmaları 19 Şubat 1915’te Çanakkale Boğazı’ndaki tabyalara saldırdılar (Bakınız: Çanakkale Zaferi). 18 Mart’ ta Çanakkale Boğazı’ndan geçme girişimleri başarısızlığa uğrayınca, 25 Nisan 1915’te Arıburnu ve Seddülbahir bölgelerine asker çıkararak ilerlemeye başladılar.
Ad:  ata3.JPG
Gösterim: 5905
Boyut:  31.7 KB

Mustafa Kemal, kendi bölgesi olmamasına ve üstlerinden bu yönde emir almamasına karşın, emrindeki 57. Alay’ı harekete geçirip Conkbayın’na ulaştı, itilaf kuvvetlerini püskürterek Çanakkale’deki kara savunmasının temelini attı. Haziran 1915’te miralaylığa (albay) yükseldi. 6/7 Ağustos 1915’te İtilaf kuvvetleri Anburnu ve Anafartalar’a asker çıkardı. Mustafa Kemal ordu komutanı Liman voiı Sanders’le yaptığı görüşmede Anafartalar’daki bütün kuvvetlerin kendi emrinde birleştirilmesini önerdi. Bu isteği kabul edilerek 8/9 Ağustos’ta Anafartalar Grubu komutanlığına atandı ve hemen saldırıya geçmesi emredildi. 10 Ağustos 1915’te düşman geri püskürtüldü; İngilizlerle Fransızlar Geübolu Yarımadasından ayrılmak zorunda kaldılar. Mustafa Kemal, belirleyici bir son taarruz önerdiyse de, Genelkurmay bu taarruzun gereksiz yere büyük sayıda asker kaybına neden olacağını, oysa İtilaf Devletleri’nin Gelibolu’yu boşaltmasının beklendiğini bildirerek bu öneriyi kabul etmedi. Mustafa Kemal görevinden istifa ederek İstanbul’a gitti. Bir ay sonra İtilaf kuvvetleri de Çanakkale’den çekildi. Çanakkale Savaşı Mustafa Kemal’in yaşamında bir dönüm noktası niteliğindeydi.

Son düzenleyen Safi; 5 Ağustos 2018 01:12