Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 26

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 231.322 Cevap: 327
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Şubat 2012       Mesaj #251
Avatarı yok
Yasaklı
HIV'in Üstesinden Gelecek

Sponsorlu Bağlantılar
121202 genetiikwidec

ABD’nin Teksas Üniversitesi kimyagerleri, insan DNA’sına 16 gün boyunca bağlı kalabilecek spesifik bir dizilime sahip molekül üretmeyi başardı. Molekülün, AIDS’e neden olan HIV virüsü ve kanser gibi genetik hastalıkların önüne geçilmesinde devrim niteliği taşıdığı belirtildi.

Bilim insanları, yapılan keşfin, bir gün hatalı DNA’ların tedavi edilmesinde rol oynayacak ilaçlar üretilmesinde kullanılabileceğini düşünüyor.

Teksas üniversitesi kimyageri ve biyokimya uzmanı Brent Iverson, “Eğer DNA’yı sarmal şeklinde bir merdiven olarak düşünürseniz, ürettiğimiz molekülü ileride merdivendeki basamakların arasına sokabileceğiz” dedi.

Iverson, amaçlarının DNA zincirinceki spesifik bir gen dizisini aktif hale getirmek veya onu devre dışı bırakmak olarak belirtirken, şu örneği verdi: “HIV virüsünü ele alalım. HIV virüsünün canlılarda kalıtımı sağlayan genetik birimler olan kromozom üzerinde nerede bulunduğunu tesbit etmek için ürettiğimiz molekülü kullanmak istiyoruz... Günümüzde HIV virüsünü ilaçlarla tedavi etmeye çalışıyoruz. Ancak HIV, DNA’daki varlığını sürdürüyor. Üretttiğiniz molekül, HIV virüsünü sessizce takip ederek onu kaynağında etkisiz hale getirebilir.”

Hala Aşılması Gereken Engeller Var

Meslektaşlarıyla yaptığı çalışmanın sonuçları Eylül ayında Nature Chemistry dergisinde yayımlanan Iverson, devrim niteliğindeki gelişmeye rağmen, önlerinde hala aşılması gereken birçok engel olduğunu söyledi.

Sentezlenen molekülün doğrultusunda üretilecek ilaçların, hücrelerin içine girebilmesi ve organizmalardaki tüm genetik bilgiyi barındıran genom içindeki spesifik DNA dizisini bulması gerekecek. Molekül bir sonraki aşamada, hatalı DNA dizisini tedavi etmesi için gereken süre boyunca spesifik dizine bağlı kalmak zorunda.

Iverson, “DNA’nın bir ilaç için spesifik bir hedef olabileceğini düşünmek zor. Ancak bilim dünyasına bunun gerçekleşebileceğini göstereceğiz” dedi.

Sentezleme İşlemi Nasıl Yapıldı?

Iverson ve ekibi, DNA dizilerine bağlanabilen molekülü sentezlemek için 10 yıldan uzun bir süredir üzerinde çalıştıkları naphthalenetetracarboxylic diimide (NDI) molekülünü temel aldı.

Çalışmada yer alan Amy Smith, “NDI birimlerini küçük parçalara böldük... Parçalar üzerinde yaptığımız reaksiyonlarla onların büyümesini sağladık ve istediğimiz düzende bir araya getirdik. Ardından ortaya çıkan parçaları bölerek istediğimiz molekülü elde ettik” ifadesini kullandı.

Smith, NDI molekülüne ait parçalar üzerinde son derece kolay çalışabildiklerini belirterek, DNA dizinlerine daha uzun süre bağlı kalacak ve biyolojik anlamda etkin olacak moleküller üretebileceklerini” söyledi. Araştırmacılar, bir legonun parçalarını bir araya getirmeye benzettikleri genetik işlemin, ileride tıp dünyasına büyük katkılar sağlamasını bekliyor.


Kaynak:Ntvmsnbc/Nature Chemistry(13 Şubat 2012,14:47)

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
16 Şubat 2012       Mesaj #252
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
'Herkes verem olabilir'
Türk Toraks Derneği Tüberküloz Çalışma Grubu, veremin tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu, hastalanan kişiyi küçümsemenin, damgalamanın ve suçlamanın kabul edilemeyeceğini açıkladı.
Sponsorlu Bağlantılar

veremmhmedium


İSTANBUL - Türk Toraks Derneği Tüberküloz Çalışma Grubu, Bolu Anadolu Lisesi'nde saptanan bir verem hastası nedeniyle okuldaki öğrenci, personel ve öğretmenlerin taranmasına yönelik haberler üzerine yazılı bir açıklama yaptı.
Haberlerde, verem mikrobuna ''virüs'' denilmesi dışında tıbbi açıdan hatalı bir ifade bulunmadığı belirtilen açıklamada, bununla birlikte haberin sunuluş şekli, kullanılan başlıklar ve görsel haberde kullanılan müzikler ve yaklaşımın tümüyle ''panik'' yaratacak tarzda olduğu kaydedildi.
Bolu Valisi İbrahim Özçimen'in açıklamalarına göre bir hizmetlide verem hastalığının saptandığı, okulda tarama yapıldığı, tüberkülin deri testi (TDT) pozitif öğrenci, öğretmen ve hizmetlilere koruyucu tedavi başlandığı ve buna ek olarak aile bireylerinin de taranmaya başlandığı belirtildi.

Tarama yapılanlar ve TDT pozitif bulunanların hasta olmadığı vurgulanan açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
''TDT pozitif olanlar, daha önce mikropla karşılaşmış kişilerdir. Bu kişiler, başka bir yerde ve daha önceki bir zamanda da veremle karşılaşmış olabilirler. Yani, hastalanan kişi ile ilişkisi bile olmayabilir. Bir tek hasta vardır. Salgın yoktur. Hastalanan hizmetlinin işine son verildiği haberi, gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, son derece tehlikeli ve sakıncalıdır. Verem hastası tedavi edilebilir. Tedaviden sonra da normal işine döner. İyileşen hasta bulaştırıcı değildir. Her işi yapabilir. Herkes verem hastası olabilir. Türkiye'deki verem hastaları arasında her meslekten, her konumda ve her ekonomik durumda hastalar vardır. Hastalanan kişiyi küçümsemek, damgalamak, suçlamak kabul edilemez. Türkiye'de 2009 yılında 17 bin 402 verem hastası saptanmış ve tedavi edilmiştir. Sonuç olarak, bir okulumuzda bir personelde verem tanısı konulmuş ve kendisi tedaviye alınmış, okulda tüberkülin deri testi pozitif bulunanlara da koruyucu tedavi verilmiştir. Panik, salgın, korku, öldürücü, şok yoktur. Basını ve hatalı açıklama yapanları daha sorumlu davranmaya çağırıyoruz. Tıbbi konularda bir danışmandan yardım alınmasını öneriyoruz.''


Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
16 Şubat 2012       Mesaj #253
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Çift kol naklinde 'kabus bitti'
Dünyada aynı anda kol ve bacak nakli yapılan ilk kişi olan Atilla Kavdır, 24 gün kaldığı yoğun bakımdan çıkartıldı ve durumu iyi. Doktorlardan yoğun bakımdaki ilk günler için ‘kabus gibiydi’ açıklaması geldi.

120216 kavdC4B1r33v2

Doktorlardan, Kavdır'ın durumuyla ilgili, sabahın erken saatlerinde açıklama geldi.

120216 kavdC4B1rhaberstandard

Türkiye, 22 Ocak’ta ilk tam yüz nakli ile dünyada ilk olma özelliği taşıyan çift kol ve bacak nakli ameliyatlarını aynı anda yaşadı.
Beyin ölümü gerçekleşen Ahmet Kaya’nın yüzünün nakledildiği Uğur Acar’ın sakal traşı olmasını, kol ve bacak nakli yapılan Atilla Kavdır’ın 24 günlük yoğun bakım hayatının sona ermesi izledi.
Ameliyattan hemen sonra vücudunun reddettiği bacağı geri alınan Kavdır’ın dün akşam yoğun bakımdan çıkarıldığı ve durumunun gayet iyi olduğu doktorları tarafından açıklandı.
Akdeniz Üniversitesi’nde basın mensuplarının karşısına geçen ekipten, "Bugün çok mutlu bir gün. 24 gündür yoğun bakımda tedavi ettiğimiz çift kol ve bacak nakli yapılan hastamız yoğun bakımdan çıktı ve dün akşamdan beri serviste" açıklaması geldi. Bacağın alındığının fakında olan Kavdır’a ek gıda veriminin durdurulduğu ve kendi kendine beslenebildiği belirtilirken, "ilk isteği ne oldu?" sorusuna "reçel" yanıtı verildi.


İstediği reçelin Kavdır’a verdildiğini keydeden doktorların aktardığı ayrıntılar şöyle: — "Çok büyük ve önemli bir ameliyat geçirdi. Ameliyatta ciddi kanamalar ve bana bağlı tansiyonda düşme; akciğer, karaciğer ve böbreklerde önemli bozukluklar meydana geldi. Bu tür ameliyatlar sonrası hasta için yoğun bakım çok önemli ve buradaki tedaviyle sorunlar büyük ölçüde aşıldı.
— Bu tür ameliyatlar sonrası yurt dışında kaybedilen vakalar var. Biz de hastayı kaybetme endişesi yaşadık. 72 saat başından ayrılmadık ve ilk günler bizim için de kabus gibiydi.
— Başta ciddi kanama problemi vardı. Başa çıkmak için 200 üniteye yakın kan kullandık. Diğer kan elemenlarında da yoğun kullanım oldu.
— (Ameliyat ekibinden Doç. Özlenen Özkan) Yüz nakli olan Uğur Acar vakasında, sakalların çıkması beklenmişti. Atilla’nın da tırnakları uzamaya başladı ve 15-20 gün sonra keseriz. Ayrıca şunu da belirtmek gerekir ki, dünyada yüz nakli sonrası iki günde yoğun bakımdan çıkan hasta yok. Biz bu servis sayesinde buralardayız."
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
17 Şubat 2012       Mesaj #254
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Çiple uzaktan tedavi
Hastalıkların mikroçiple tedavisi artık bilim kurgu öğesi olmaktan çıktı. Danimarka'da yapılan klinik araştırma, ilk kez bazı hastalıkların mikroçiple uzaktan tedavi edilebileceğini gösterdi.

120217 C387C4B0C49E TEDAVC4B0widec

Amerikalı ve Danimarkalı bilim insanlarının ortak geliştirdiği cihaz, hastanın vücuduna yerleştirilerek hastalığın uzaktan izlenmesine imkan veriyor. Tırnak büyüklüğündeki cihazın içinde, ilaç dolu mikroçipler gizli. Uzaktan kontrol sayesinde, ilaç doğru zamanda ve dozda kana veriliyor. Yani doktorlar, bilgisayar ya da cep telefonu yardımıyla, hastalığın durumuna göre ilaç dozunu ayarlayıp, ilacın kana enjeksiyon gibi hızla karışmasını sağlayabilir.

KANSERE ÇİPLİ TEDAVİ
İnsanlar üzerindeki ilk deneme, yaşları 65-70 arasında değişen osteoropoz yani kemik erimesi hastası kadınlarda yapıldı. Başarılı geçen denemeler sonucu, yöntemin herhangi bir yan etkisi bulunmadığı kaydedildi.
Uzmanlar, bu sistem sayesinde, hastaların artık ilaçlarını almayı unutmayacağını ve osteoropoz tedavisinde kullanılan iğnelerin acısına katlanmak zorunda kalmayacağına dikkat çekiyor. 5 yıl içinde yaygınlaşması beklenen sistemin, kanser gibi başka hastalıkların tedavisinde de kullanılması bekleniyor.



Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
20 Şubat 2012       Mesaj #255
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
500 gramlık bebeğe kalp ameliyatı
Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde, erken doğumla dünyaya gelen bebek, 500 gramlık kilosu nedeniyle ameliyathaneye taşınmasında risk görüldüğü için kuvözünde ameliyat edildi.

bebekameliyat eldivenhmedium


İZMİR - Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 23 haftalıkken dünyaya gelen ve ''Melek'' adı verilen bebekte, doğumsal kalp rahatsızlığı tespit edildi. İlaç tedavisine yanıt vermeyen bebek, henüz 18 günlükken DEÜ Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şevket Baran Uğurlu başkanlığındaki ekip tarafından ameliyata alındı.
Prof. Dr. Uğurlu'nun 500 gramlık kilosu nedeniyle ameliyathaneye taşınmasında risk görerek kuvözünde gerçekleştirdiği operasyonla bebeğin kalbinden çıkan iki büyük atardamar arasındaki açıklık başarıyla kapatıldı.
Ameliyat ekibinde yer alan Pediatrik Kardiyoloji Bilim Dalı Başkanı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Kır, anne karnındaki bebeklerde kalpten çıkan iki atardamar arasında doğal olarak bulunması gereken açıklığın doğumdan kısa bir süre sonra kendiliğinden kapanması gerektiğini söyledi. Kır, bu açıklığın kapanmaması durumuna ''PDA'' adı verildiğini kaydetti.

Melek bebeğin doğumunun ardından da kendi bölümlerinden PDA açısından konsültasyon istendiğini anlatan Kır, ''Değerlendirmemizle hastada geniş bir PDA olduğu saptandı. Kapatmak için öncelikle ilaç tedavisine başvurduk fakat delik kapanmayıp, bebeğin genel durumunda gelişme olmaması üzerine kalpteki açıklığı cerrahi olarak kapatma yoluna gittik'' dedi.

DEÜ'DE AMELİYAT EDİLEN EN KÜÇÜK BEBEK
Yrd. Doç. Dr. Kır, ''Bebek, operasyon anında 500 gramdı. Yatak başında ameliyat, merkezimizin tercih ettiği bir yöntem. Çünkü bu kadar düşük doğum ağırlıklı bebeklerin operasyon odasına taşınmasında birtakım sorunlar yaşanıyor ve genel durumlarında bozukluklar ortaya çıkıyor. Bu nedenle kuvöz ortamında, yatak başında ameliyathane şartları oluşturularak operasyonu tercih ediyoruz. Daha önce bu tür yatak başı operasyonlar 800-900 gramlık bebeklere başarılı bir şekilde yapıldı. Fakat merkezimizde bu kadar küçük bir bebeğe ilk kez PDA ameliyatı yapıldı. Bebeğin operasyon sonrasında genel durumu gayet iyi. Kilo aldı. Yavaş yavaş göğüs tüpünü de çıkardıktan sonra solunum cihazından ayırmaya çalışacağız'' dedi.

Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
21 Şubat 2012       Mesaj #256
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Bir yılda 3 bin 866 organ nakli yapıldı
Sağlık Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl böbrek, karaciğer, kalp, akciğer, pankreas, kalp kapakçığı ve ince bağırsak dahil toplam 3 bin 866 organ nakli gerçekleştirildi.

orannnn4hmedium

Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdür Yardımcısı Arif Kapuağası, Türkiye'de organ nakli için çok sayıda kişinin sıra beklediğini, organ naklinin bu hastalar için ''yaşam umudu'' olduğunu söyledi. Herkesin bir gün kendisi ya da yakını için organa ihtiyaç duyabileceğini unutmadan hareket etmesi gerektiğini belirten Kapuağası, özellikle beyin ölümü tanısı alan hastalar için tıbben yapılacak bir şey olmadığını, ancak organ bağışı ile başka insanlara yaşam şansı verilebileceğini vurguladı.
Kapuağası, kadavradan ve canlıdan yapılan nakil sayılarının her geçen yıl artmasına karşın, hala çok sayıda kişinin, organ beklerken yaşamını yitirdiğini ya da kalitesiz hayat sürmek zorunda kaldığını dile getirdi.

20 BİN 315 KİŞİ ORGAN NAKLİ İÇİN SIRADA
2002-2012 (Ocak) tarihleri arasında canlı ve kadavra nakil istatistiklerine göre, 2002'de 550 olan böbrek nakil sayısı 2005'te 926'ya, 2008'de bin 665'e, 2009'da 2 bin 362'ye ve 2011'de 2 bin 849'a çıktığını bildiren Kapuağası, şunları kaydetti:
''2002'de 159 olan karaciğer nakil sayısı 2005'te 324'e, 2008'de 602'ye, 2011'de 892'ye; 2002'de 20 olan kalp nakli 2005'te 36'ya, 2008'de 50'ye ve 2011'de 93'e yükseldi. 2002 yılında 15 olan kalp kapakçığı nakil sayısı 2005'te 19, 2008'de 29 olurken 2011'de bire düştü. 2002'de hiç yapılmayan akciğer nakil sayısı 2005'te 1 ve 2011 yılında 6 oldu. 2005 yılında 13 olan pankreas nakil sayısı da 2008'de 10 ve 2011'de 24 olarak gerçekleşti. 2002 yılında bir olarak belirtilen ince bağırsak nakil sayısı da 2008'de 3 olurken 2011'de bire düştü.
2011 yılı toplam verilere bakıldığında 2 bin 849 böbrek nakil yapıldı, 18 bin 128 kişi sıra bekliyor. Bin 707 kişi karaciğer nakli için sırada bekliyor ve 892 kişiye nakil gerçekleştirildi. 262 kişi kalp için sırada ve 93 kişiye nakil yapıldı. Akciğer nakli için 8 kişi sırada bulunuyor ve 6 kişiye nakil yapıldı. Toplam 206 kişi pankreas için sıra bekliyor ve 24 kişiye nakil gerçekleştirildi. Toplam 3 kişi kalp kapakçığı ve bir kişi ince bağırsak için sıra beklerken, geçtiğimiz yıl birer kişiye bu nakiller yapıldı.''

''NAKİLLERDE VATANDAŞTAN PARA ALINAMAZ''
Organ nakil merkezlerinin denetim altında olduğunu, tüm kayıtlarının incelendiğini ve hastaların takip edildiğini belirten Kapuağası, ''Biz, vatandaşa eziyet çektirilmesini istemiyoruz. Merkezler, nakillerde vatandaştan kesinlikle para alamaz'' dedi.
Kapuağası, Türkiye'de nakil olmamış bir diyaliz hastasının yıllık maliyetinin 23-25 bin dolar tuttuğuna dikkati çekerek, ''Aynı hasta böbrek nakli olduğunda birinci yıl devlete maliyeti 25 bin dolar, ikinci yıl bu rakam yarıya, üçüncü yıl ise üçte birine düşüyor. Daha sonra da yıllık 5-6 bin dolar tutan bir maliyete iniyor'' diye konuştu.
Türkiye'de 55 bin hastanın diyalize girdiğini ifade eden Kapuağası, hastaların tedavilerinin devlete maliyetinin yüksek rakamlara mal olduğunu söyledi. Nakillerin dış ülkelerde yapılmasını da istemediklerini, operasyonların Türk hekimleri tarafından ülkede yapılmasını arzu ettiklerini dile getiren Kapuağası, ''Bir akciğer nakli için bana SGK'dan 'Akciğer nakli için gönderilen hastanın tedavisi için 300 bin Avro'nun altına imza atıyoruz' denildi. Bu sadece, hasta için ödenen para. Tedavi süresince harcanan para çok daha fazla oluyor'' dedi.

YENİ AKCİĞER NAKİL MERKEZLERİ AÇILACAK
Kapuağası, ABD ve Avusturya'ya bu yıl akciğer nakli konusunda eğitim için hekimler gönderdiklerini ve Türkiye'de de üniversitelerle görüşerek akciğer nakil merkezi açmaları konusunda teşvikte bulunduklarını belirtti.
''Şimdi Ege'de akciğer merkezi açtık, Akdeniz Üniversitesi de sırada'' diyen Kapuağası, Marmara Üniversitesi ile GATA'da da akciğer nakil merkezlerinin açılacağını, Yüksek İhtisas Hastanesinin de başvuruda bulunacağını söyledi. Kapuağası, kalp nakil merkezleri açısından bir sıkıntı bulunmadığını da sözlerine ekledi.

Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
22 Şubat 2012       Mesaj #257
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Genetik şifre 15 dakikada çözülecek
Özel bir İngiliz şirketinin geliştirdiği teknoloji sayesinde artık hayatın yapı taşları olan DNA dizilimleri günler yerine saatler içinde saptanabilecek.

120220 DNA22hlarge


Yeni teknoloji, DNA'ları laboratuvara götürmeden yerinde test etme ve HIV veya sıtma gibi hızla mutasyona uğrayan bulaşıcı hastalıkların DNA yapılarını belirleyerek nasıl tedavi edilecekleri konusunda çalışma imkanı veriyor.
Yeni buluş sayesinde genetik bozukluklar görüntülenebilecek ve bitkilerde ortaya çıkan genetik mutasyonlar izlenebilecek.
Oxford Nanopore Teknolojileri Şirketi yetkilileri, geliştirdikleri bir DVD oynatıcısı büyüklüğündeki ''GridION'' adlı sistemden elde ettikleri ilk sonuçları ABD'nin Florida eyaletine bağlı Marco adasında düzenlenen Genom, Biyoloji ve Teknoloji toplantısında bilim dünyasına tanıttı. Şirketin bu sistemi kullanan, yeni cihazı bu yılın ikinci yarısında piyasaya sürmesi bekleniyor.

Dünyanın ilk minyatür hale getirilmiş, kullanıldıktan sonra atılabilen DNA dizilimi saptayıcısı olan ''MinION'' adlı cihazın basına tanıtımının yapılmasının planladığını duyuran şirket yetkilileri, DNA şifrelerini günler yerine saatler içinde çözme imkanı veren küçük bir USB hafıza çubuğu boyutundaki bu cihazın 900 dolardan daha az bir fiyattan satışa sunulacağını belirtti.

15 DAKİKADA DNA ANALİZİ
Şirketin, Harvard ve California Santa Cruz üniversitelerinden bilim adamlarının işbirliğiyle 3 yıllık bir çalışma sonucu geliştirdiği cihazlar, DNA dizilimlerini hızla okumak için 1995 yılında geliştirilen nanogözenek dizimleme teknolojisinden faydalanıyor. Bu teknolojiyle bir DNA parçası bir biyolojik gözenek yardımıyla besleniyor ve gözenekten geçen çeşitli DNA tabanları, gözenekten geçtikleri sıradaki elektriksel iletkenlikleri arasındaki farklar belirlenerek tanımlanıyor.
Cihazların, kullanıcıların ihtiyaçlarına göre yeni bir ''düğüm'' eklenmesine imkan vermek amacıyla birbirine bağlanabilen bilgisayar grupları gibi yapılandırılmış olduğunu anlatan şirket yetkilileri, sistemin başlangıçta bir düğümden oluştuğunu kaydetti.
İç çapları metrenin milyonda biri büyüklükteki 2000 nanogözenekten oluşan başlangıç sistemindeki düğümlerden her biri, DNA'ları saniyede yüzlerce kilobazlık bir hızla okuyabilecek kapasitede bulunuyor.
Şirketin Üst Yöneticisi Gordon Sanghera, gelecek yıl ise her biri 8000 nanogözenekten oluşan düğümleri satışa sunacaklarını kaydederek bu düğümlerin 20 tanesinin birbirine eklenmesi durumunda tüm bir insan genomunun şifresinin çözülmesinin teorik olarak sadece 15 dakika içinde mümkün olabileceğine işaret etti.
Şirketin baş teknoloji yetkilisi Clive Brown da teknolojinin yüzde 4'lük bir hata payıyla çalıştığını, ancak sistem piyasaya sürülene kadar hata payını yüzde bire indirerek mevcut sistemlerle daha iyi rekabet eder hale getireceklerini söyledi.
Brown nanogözenek sisteminin, basit moleküllerde gerçek zamanlı dizilimi çok düşük bir fiyata saptama ve DNA'ya zarar vermemesi nedeniyle de teorik olarak aynı molekül üzerinde defalarca analiz yapabilme gibi potansiyel avantajlarının bulunduğunun altını çizdi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
23 Şubat 2012       Mesaj #258
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Tıpta 'nano robot' devrimi
Bilim insanları, kanser ve diğer hastalıklı hücreleri “adrese teslim tedaviyle” yok edecek moleküler DNA nano robotları geliştirdi.

120223bloodLARGE050112hlarge
nanotechnology probe treating red blood cell

Science dergisinde yayımlanan araştırmaya göre, nano robot prototipi, moleküler bir “kargo” taşıma kapasitesine sahip. Nano robot aynı zamanda, yapısını, hastalıklı hücreye taşıdığı yüke göre adapte ediyor.
Araştırmada yer alan isimlerden Harvard Üniversitesi akademisyeni Shawn Douglas, “Nano robotlar, çok çeşitli molekül yapılarını hücrelere taşımak için araç görevi görebilirler... Bugün tıpta kullandığımız birçok ilaç, sağlam ve hastalıklı hücreleri birbirinden ayırt etme yeteneğine sahip değil. Bu durum, tedavilerde istenmeyen yan etkiler doğurduğu gibi ilaçların yüksek dozda verilmesine neden olabiliyor” dedi.

NANO ROBOT ÜRETİMİ
Tıp alanında nano robotlara yönelik çalışmaları yeni değil. Bilim insanları, gelişmiş moleküler tasarım yazılımlarıyla, çeşitli moleküler kargo taşıyabilecek nano yapılar oluşturmayı başarmıştı.

ABD’nin Caltech Üniversitesi araştırmacısı Paul Rothemund’un 2006’da geliştirdiği “DNA origami” metodunu kullanarak, bilim insanları DNA materyaline belirli şekiller vermeyi başardı. Ardından, üç boyutlu DNA yapıları, basit robotik işlemler yapmaları için programlandı. Bu işlemlere örnek olarak, diğer hücrelerle birleşmek ve diğer DNA materyalleriyle çalışmak gösterildi. Bilim dünyası, nano robotları gruplar halinde çalışmaları ve kargo taşımaları için programlamayı başarsa da, yapısal teknikler ilk kez spesifik hücrelerin tedavi edilmesi adına gelişmiş program fonksiyonlarıyla denendi.

NANO ROBOT PROTOTİPİ
Douglas ve meslektaşları, nano robot üretmek için DNA program yazılımı olan “Canano”yu kullandı. Katlanmış, altı köşeli DNA nano robotu, yapısında moleküler kargoyu taşıyabilmek için tasarlandı. Katlanmış “DNA cihazı”, hastalıklı hücreye ulaşana kadar yükünü kaybetmemek için zımba denilen iki tane de tutucuya sahip.
Nano robot üzerindeki “moleküler kilitler”, ulaşacağı hücre üzerindeki proteinlerin spesifik anahtar dizilimlerine tepki vermek üzere programlandı. Böylece, nano robotun taşıdığı kargo sadece doğru kombinasyona sahip hücre tarafından teslim alınması sağlandı.
Douglas, “Nano yapılar üzerinde artık algılama ve mantıksal programlama fonksiyonları gerçekleştirebiliyoruz... Böylece kanserli hücreleri ve T-hücrelerini spesifik olarak bulabilecek yapısal DNA’lar elde edebileceğiz” dedi.

NANO AKILLI KUTUSU
Gelişmiş yapısal tasarımı, DNA origami metoduyla bir araya getiren bilim insanları, kargosunu spesifik adrese ulaştırana kadar koruyan nano robotlara, “nano akıllı kutusu” adını verdi.
Geliştirdiği metodu bir üst seviyeye taşıyan çalışma hakkında konuşan Rothemund, “Birçok çeşitli hücre, yüzeylerinde aynı anahtar dizilimlerine sahip. Nano robotlara iki farklı kilit koyulması, hastalıklı hücrenin tespit edilmesini kesinleştirecek... Bugüne kadar bu kadar iyi programlanmış bir ilaç taşıma sistemi görmedim” yorumunu yaptı.

ÖZEL NANO ROBOT SERVİSİ

120223 nanorobot20dna20cancer20cells

Bilim insanları, ürettikleri protatipi floresanla işaretlenmiş, kanser tedavi edici ilaçlarla yükledi. Ayrıca, nano robotları hastalıklı ve sağlıklı hücreleri tanıyabilecekleri şekilde programladı. Floresan, aktif hale getirildiliğinde nano robotun araştırmacılar tarafından takip edilmesini sağladı.Floresan seviyesinin artması, nano robotların hastalıklı hücreye ulaşmayı başardığını gösterdi. Birkaç gün sonra, hastalıklı hücreler tamamen yok olurken, geride sağlıklı hücreler kaldı. Henüz protatip aşamasında olmasına rağmen, Douglas ve meslektaşları nano robotların ileride çeşitli hastalıklarla mücadele edilmesinde kullanılabileceğine inanıyor.
Avustralya’nın RMIT Üniversitesi’nden Kourosh Kalantar-zadeh, “Bu başarı tıp dünyasında inanılmaz bir potansiyel sunuyor... Önümüzdeki en büyük mücadele, büyük çaplı nano robot üretimi olacak” dedi.
Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
24 Şubat 2012       Mesaj #259
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Erkeklik ölmeyecek
Sanılanın aksine erkeklerin soyu tükenmeyecek. Erkeklik cinsiyetini belirleyen Y kromozomunun tahmin edildiğinden çok daha sağlam olduğu ortaya çıkarıldı.

120223 erkek haberrwidec

Amerikalı araştırmacılar açısından tehlike geçti; erkeğin soyu tükenmeyecek. Genetik yapı üzerinde yapılan deneylere göre erkeklik cinsiyetini belirleyen Y kromozomu sanıldığından da dayanıklı çıktı. İnsanın atası sayılan yaratıkların milyonlarca yıl boyunca Y kromozomu üzerinde yoğun erozyona uğradıkları kanıtlanmıştı. Son araştırmalar 25 milyon yıldır kromozom yapısında kayda değer değişiklik olmadığını gösterdi. X kromozomunun aksine, sadece erkekte bulunan Y kromozomu evrim sürecinde dejenerasyona uğrayıp genetik kodlarının önemli bölümünü kaybetmişti. Kadınlık kromozomunda bin 200 gen bulunurken, Y kromozomunda, aralarında sperm üretimini yönlendireninin de bulunduğu 200 kadar gen kalmış.
Bu gözlemlerin ışığında üretilen teoriye göre, Y kromozomunun önümüzdeki on milyon yılda kalan genlerinden de olup tamamen kaybolması gerekiyordu. Mutat beklentilerin aksine araştırmacılar, milyonlarca yıl sonra da cinsiyet ayrımının kalacağını ve erkeklerin taşıdığı Y kromozomunun özelliklerinin yerini cinsiyetleri ayıran başka belirgin farkların alacağını tahmin ediyorlar.
Kaybolan Y kromozomu teorisi, Massachusetts Istitute of Technology öğretim üyelerinden Profesör Jennifer Hughes ve arkadaşları tarafından çürütüldü. Bu ekibin yaptığı çalışma, Y kromozomunun yakın geçmişte sadece evrimsel genç genlerinden kayba uğradığını ortaya çıkardı. Genetik yapının büyük bölümündeki gen kaybı ise 25 milyon yıl önce hemen hemen durma noktasına geldi. “Nature” dergisinde yayımlanan araştırmaya göre Y kromozomundaki bazı genlerin fonksiyonunu tamamen kaybettiği ve belirleyici olmaktan çıktığı da kanıtlanmış bulunuyor.

ŞEMPANZEYLE KROMOZOM KIYASLAMASI
Araştırmacılar insandaki Y kromozomunu inceledikleri araştırmalarında erkeklerdeki kromozomu şempanze ve resus maymununun aynı kromozomuyla kıyasladı. Amaçları, Y kromozomunun sonunu ilan eden teorideki gibi her üç canlının da aynı gen erozyonuna uğrayıp uğramadığını ortaya çıkarmaktı. Hughes ve çalışma arkadaşları bu teoriyi destekleyen bir bulguya rastlamadı ve ‘kök gen kaybının önce hızla ilerleyip zamanla yavaşlayarak neredeyse durma noktasına geldiğini' belgeledi.
Y kromozomundaki gen yapısının, evrimin insanı resus maymunundan ayırmasından önce ‘istikrara kavuştuğu' ve Y kromozomundaki genlerin sadece yüzde 3'ünün resustan insana geçiş sırasında kaybolduğu, kaybolanların yerine de insanda farklı özelliklere sahip yeni genlerin oluştuğu da, Amerikalı araştırmacılar tarafından ortaya çıkarıldı.

SEKSTE ÇEŞİTLİLİK EVRİMİ HIZLANDIRIYOR
Resusun da dahil olduğu uzun kuyruklularla insan arasındaki evrim farkı 25 milyon yılı buluyor. İnsanla şempanze arasındaki evrim farkı ise 6 milyon yıl. Y kromozomu açısından insanla şempanze arasındaki farklğlk, insanla resus maymunu arasındaki farklılıktan çok daha fazla. Araştırmalarda, resus maymununda saptanan beş kök geninin evrim sürrecinde şempanzede kaybolduğu insanda ise olduğu gibi muhafaza edildiği de ortaya çıkarılmış.
Şempanze çiftleşmede çok sık partner değiştirdiği için sperm rekabetinin arttığı ve çok eşliliğin bu neslin evrimini hızlandırdığı da Hughes'in teoremleri arasında. Bu tahmin, Y kromozomundaki bazı genlerin sperm üretiminde belirleyici olmasına dayandırılıyor.


Sen sadece aynasin...
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
27 Şubat 2012       Mesaj #260
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Nakledilen bütün uzuvlar geri alındı
Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesinde çift kol ve çift bacak nakli yapılan, dün sol bacağı alınan Şevket Çavdar'ın nakledilen diğer uzuvları da alındı.
Alınan bilgiye göre, vücudun kalp dolaşım ve kan sisteminin nakledilen uzuvları idame ettirememesi nedeniyle operasyon yapılarak iki kol ve sağ bacak da alındı. Çavdar'ın tedavisinin yoğun bakımda sürdüğü bildirildi.

Öte yandan, yüz nakli olan Cengiz Gül'ün de sağlık durumunun iyi olduğu ve yarın uyandırılmasının planlandığı belirtildi.

İyi niyetli ama zorlanmış bir nakil
Türk El ve Üst Ekstremite Cerrahisi Derneği (TEÜECD) Başkanı Prof. Dr. Sait Ada, Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çift kol ve bacak nakli yapılan hastanın sağlık durumunun kritik olduğunu belirterek, "İyi niyetli olabilir, ancak zorlanmış" dedi.

TEÜECD Başkanı Prof. Dr. Sait Ada, Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi’nde dünyanın ilk çift bacak ve çift kol nakli yapılan 27 yaşındaki Şevket Çavdar’ın ameliyatıyla ilgili sıkıntı yaşanabileceğini söyledi. Hastanın genel durumunu takip ettiklerini belirten Prof. Dr. Ada, "Yönetmelikte ampute düzeyinin parmaklarla dirsek altında olması gerekiyor. Burada yukarda transplantasyon yapılmış. Hastanın genel durumu kritik, iyi niyetli olabilir ancak zorlanmış" diye konuştu.

Kompozit doku nakliyle ilgili yönetmelikte ampute düzeyinin iki taraflı ve dirsek altı olması gerektiğinin yer aldığını hatırlatan Prof. Dr. Sait Ada, "Çift kol ve çift bacak nakli riskli. İlk görevimiz hastaya zarar vermemektir. Bu iş zorlanmış. Çift bacak nakli, hastanın hayatını tehlikeye atıyor. Dirsek seviyesi üstünde nakil olması hastayı hayati tehlikeye sokabilir" diye konuştu.

Kaynak: Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular