Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 5

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 230.910 Cevap: 327
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
19 Kasım 2006       Mesaj #41
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
AIDS tedavisinde umut...

Sponsorlu Bağlantılar
Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler

İranlı bilim adamlarının, nanoteknolojiyi kullanarak ölümcül AIDS hastalığının tedavisinde kullanılacak yeni bir ilaç buldukları iddia edildi.

TAHRAN - İlacı bulduğu iddia edilen araştırma grubundan Doktor Fereydun Mahbudi, Keyhan gazetesine yaptığı açıklamada, İranlı bilim adamları tarafından bulunan ilacın, AIDS hastalığına karşı vücudun direncini artırdığını söyledi. Bitkisel temelde üretilen ilaçta nanoteknoloji kullanılarak bazı değişiklikler yapıldığını belirten Dr. Mahbudi, ilacın vücuttaki savunma hücrelerini hareketlendirip sayılarını artırarak, vücudu HIV virüsüne karşı daha dirençli bir hale getirdiğini söyledi.

İran’ın Keyhan gazetesinde yer alan açıklamaya göre, bilim adamları bitkisel olarak ürtettikleri ve nanoneknoloji ile yapısında değişiklikler yaptıkları ilacın teyid almasını bekliyor.

İlacın birçok hasta üzerinde denendiğini ve başarılı sonuçlar alındığını anlatan araştırma grubundan Dr. Fereydin Mahbudi, ilaca isim belirlemeye çalıştıklarını, İran Sağlık Bakanlığı ve uluslararası bilim camiasının teyidinden sonra ilacın AIDS tedavisinde kullanılmaya başlanacağını belirtti. Aynı projede yer alan kadın doktor Minu Muharriz de, yeni ilacın AIDS hastalığının aşısı olmadığını vurguladı. AIDS’in virütik bir hastalık olduğuna ve virüs hastalıklarının da aşısı olmadığına dikkati çeken Dr. Muharriz, ancak bu ilacın virüsün hasta vücudunda yayılmasına engel olduğunu, bu yüzden de bir tür aşı olarak kabul edilebileceğini söyledi.

Ölümcül AIDS hastalığının tedavisinde umut olması beklenen yeni ilacın, İran Sağlık Bakanı Kamran Bakeri Lenkarani tarafından bir basın toplantısıyla açıklanacağı belirtildi. Resmi rakamlara göre 13 bin 357 AIDS vakasının bulunduğu İran’da gerçek rakamın çok daha yüksek olduğu ifade ediliyor.


( Kaynak : AA )

Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
19 Kasım 2006       Mesaj #42
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Kök hücreden retina nakli başarıldı
Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler
Sponsorlu Bağlantılar
Görme özürlü farelerde yapılan bir deneyde, retina hücresi nakli sayesinde görme yeteneği yeniden kazandırıldı.

LONDRA - İngiltere’nin önde gelen üniversitelerinden University College London’a bağlı Optalmoloji Enstitüsü’nde yapılan deneyde, önce farelerin görme yetilerini kaldırdı. Daha sonra farelere olgunlaşmamış retina kök hücresi nakledildi. Farelerin görme yetilerini yeniden kazanması, aynı yöntemin insanlarda da uygulanması için umut verdi. Ancak insanlarda uygulanabilir bir tedavinin geliştirilmesi yıllar alabilir.

Retinadaki fotorezeptörler görevlerini yerine getiremediğinde, kişi görme yetisini de kaybetmiş oluyor. Şeker veya yaşlılığa bağlı sorunlarla fotorezeptörlerin zedelenmesine karşı çeşitli tedavi yöntemleri geliştiriliyor. Ancak, görme yetisini gençken yitirmiş kişiler için de kullanılabilir tedavilere ihtiyaç var.

Retina kök hücre çalışmaları yürütmek için oldukça elverişli bir organ, zira fotorezeptörler devre dışı kalsa dahi, beyinle göz arasındaki diğer tüm bağlantılar işliyor. Dolayısıyla fotorezeptörler onarıldığında görme yetisi kazanılıyor. Ancak, daha önceki kök hücre nakillerinde, hücreler yeterince gelişemediği için başarı sağlanamamıştı.

KÖK HÜCRE FARELERDE İŞLEDİ
University College London Institutes of Ophthalmology and Child Health and Moorfields Eye Hospital’da yapılan deneyde, nakli yapılan kök hücreler 3 günlük bir fareden alınmış ve fotorezeptöre dönüşmesi için büyütülmüştü. Ayrıca bu hücreler naklin yapıldığı zaman daha olgunlaşmış durumdaydı.

Nakledilen fotorezeptörler görme işlemi için gerekli elektrik akımını retina hücrelereine iletmeyi başardı. Denek farelerinin ışığıa karşı duyarlılığının arttığı gözlemlendi, optik sinirlerin beyinle iletişime girdiği belirlendi. Retinanın deney öncesinde işlemeyen bölümlerinin işlerlik kazandığı gözlemlendi.

İNSANLARDA TEDAVİ YILLAR GEREKTİRİYOR
İnsanda kullanılabilir retina hücresi nakli için durum biraz daha karışık, zira bunun için bebek henüz birkaç aylıkken kök hücrelerin ana rahminden çekilmesi gerekiyor. Yetişkin kişilerdeki görme kaybına karşı ise, en mantıklı çözüm, yetişkin retina hücrelerindeki bazı kök hücre özellikleri gösteren hücrelere odaklanmak. Bu hücrelerin fotorezeptöre dönüştürülmesi ise yıllar alacak bir çalışma gerektiriyor.

( Kaynak: BBC, NTV-MSNBC)
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
23 Kasım 2006       Mesaj #43
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Ritalin adlı ilaç 6 yaş altı çocuklarda kalp krizine, beyin kanamasına yolaçıyor mu?

Tam adı "Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu" olan ADHD hastalığına karşı geliştirilen Ritalin adlı ilacın, 6 yaşın altındaki çocuklarda kalp krizine ve beyin kanamasına yol açtığı iddia ediliyor.

Çocuklarda konuşma düzensizliği, dikkatsizlik, aşırı enerji, saldırganlık ve hiperaktivite şeklinde de tanımlanabilecek bu rahatsızlığa, İngiltere'de her 100 çocuktan birinde rastlanıyor. Hastalık, bu çocukların yüzde 60'ını, ilerki hayatlarında da etkiliyor.

ABD ve İngiltere'de Bazı Ölümler İlaca Bağlanıyor
Hiperaktivite için geliştirilen ilaçlar ise, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'deki bazı çocuklarda kalp krizi ve beyin kanaması sonucu gerçekleşen ölümlerin sorumlusu olarak gösteriliyor.

Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'de yapılan çalışmalar, bir doping maddesi olarak kabul edilen metil metilfenidat içeren Ritalin'in okul öncesi çağlardaki çocuklara verilmemesi gerektiğini ortaya koyuyor.

Zira bu dönemdeki çocuklara verilen Ritalin'in kalp krizi ve beyin kanaması gibi yan etkileri olduğu belirtiliyor.

Amerikan Hükümeti'nin yaptığı çalışmalarda söz konusu hastalıkla mücadelede yaygın olarak kullanılan ilacın, 6 yaşından büyük çocukların yüzde 70'inde olumlu etki yapabildiği de ortaya konuluyor.

İngiliz araştırmacılar da ilacın benzeri yan etkilerinden söz ederken, bazı uzmanlar ilacın faydalı olamaması ya da yan etkilerinin belirmesi durumunda diyet yapmanın bir alternatif olacağı görüşünde.

"Bu İlaç Yalnızca Günü Kurtarır"

Ancak bu görüşe karşı çıkan diğer uzmanlar ise ilaçların yalnızca günü kurtardığını belirterek, tedavinin uzun vadede faydalı olması için hastaların çinko ve magnezyum eksikliklerinin giderilmesi gerektiğini, bu maddelerin ise çocuk diyetlerinde olmadığını belirtiyor.

İngiliz gazetesi Guardian, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nde 1999 yılından bu yana 60 çocuk ve yetişkinin kalp krizi, beyin kanaması ve beyinlerinde oluşan tümörlerden dolayı öldüğünü yazdı

Uzmanlar, bu yüzden ilacın reçete ile birlikte satılması ve reçeteye de "en üst seviyede uyarı" maddesinin konulmasını istiyor.

Türkiye'de de 15 yıldır reçete ile kullanılmakta olan ilacın, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'ndekine benzer bir yan etkisine henüz rastlanmadı.
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
24 Kasım 2006       Mesaj #44
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
YUMURTA ALERJİSİNE ÇARE BULUNDU

yumurta

WASHİNGTON - Amerikalı araştırmacılar, yumurta alerjisine karşı "zorlu" ancak işe yarayan bir tedavi geliştirdi.
Duke ve Arkansas üniversitelerinden araştırmacılar, içinde yumurta olan bir şey yediklerinde kusma, kaşıntı ya da solunum sorunları yaşayan 1-7 yaşındaki 7 çocuğa her gün çok az miktarda yiyeceklere karıştırılmak üzere toz haline getirilmiş yumurta verdiler.
Bir yumurtanın binde biri miktarla işe koyulan araştırmacılar, miktarı yavaş yavaş artırdı. 2 yılın sonundaysa çocukların çoğu çırpılıp yağda pişirilmiş 2 yumurtayı hiçbir tepki vermeden yiyebildi.
Şimdi araştırmacılar, yer fıstığı alerjisine de benzer yöntemle çözüm bulmaya çalışıyor.
NIK_MIK_YOK - avatarı
NIK_MIK_YOK
Ziyaretçi
24 Kasım 2006       Mesaj #45
NIK_MIK_YOK - avatarı
Ziyaretçi
Bilim adamları, hamilelerin karnındaki amniyon sıvısından aldıkları kök hücreleri kullanarak kalp kapakçığı yaptı.

Önümüzdeki yıllarda bebek ana karnındayken laboratuvarda yeni kalp kapakçıkları geliştirilmesi ve kapakçığın doğduğunda hasta bebeğe nakledilecek şekilde hazır bulundurulması planlanıyor.

Araştırmanın başkanı Zürih Üniversitesi'nden Dr. Simon Hörstrup, ''bu, doğuştan gelen kalp kusurlarının tedavisinde yeni bir tedavi kavramının yolunu açabilir'' dedi.

20'nci haftada tespit

Dünyada her yıl bir milyondan fazla bebek kalp rahatsızlığıyla doğuyor. Kalp kapakçığı kusurları gebeliğin 20'nci haftasında ultrasonla saptanabiliyor.

Bu yöntemde, kök hücre amniyon sıvısından alındığı için embriyonun zarar görmesi söz konusu olmuyor.

Hörstrup, amniyotik kök hücrelerin yıllarca dondurulabileceğini ve yetişkinlerde hasar gören kalp kapakçıklarının yenilenmesinde de kullanılabileceğini söyledi.

Araştırmanın henüz çok başında bulunulduğu ve bu kapakçıkların insan kalbine takılmasının daha yıllar alacağı belirtiliyor.

Boston Çocuk Hastanesi'nden Dr. John Mayer, amniyotik kök hücreden yapılan kapakçığın diğer hücre tiplerinden yapılanlardan üstün olup olmayacağının henüz bilinmediğini söyledi.

Geleneksel yöntemde yan etki

Kalp kapakçığı tedavilerinin geleneksel yöntemlerinin yan etkileri oluyor.

Yapay kalp kapakçıkları takılanlarda kan pıhtılaşması eğilimi olduğu için, bu kişiler yaşamları boyunca pıhtılaşmayı önleyici ilaç almak zorunda kalıyor.

Kadavradan alınan kapakçıklar ise kısa zamanda tahrip olduğu için sık sık değiştirmek gerekiyor
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Kasım 2006       Mesaj #46
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre yediklerine dikkat etmeyen kişiler hayata daha erken veda ediyor

Can boğazdan gelir sözüne inanıp sofraya konulan herşeyi mideye indiriyorsanız ömrünüzden yediğinizi de göz önünde bulundurmanız gerekiyor. Amerika'da yapılan bir araştırmaya göre yediklerine dikkat etmeyen kişiler hayata daha erken veda ediyor. Kalori kısıtlamasına giderek 110 yaşına kadar ömrünüzü uzatmanız mümkün.

"Can boğazdan gelir" diyerek sofraya konulan bütün yemekleri silip süpürüyorsanız sağlığınız ciddi bir tehdit altında demektir. Çünkü fazla kalorili yiyecekler tüketmek telafisi imkansız rahatsızlıklara yol açabiliyor.

Amerikalı bilimadamları can boğazdan gelir anlayışının aksine ömrü uzatmanın yolunun günlük kalori miktarını azaltmaktan geçtiğini ortaya koydu. Bunun için yağ, şeker, unlu gıdalar ve kırmızı etten olabildiğince uzak durmak gerekiyor. Aldığınız günlük kalori miktarını yüzde 33 oranında azalttığınız andan itibaren damar tıkanıklığı, kalp krizi ve kanser riski de otomatik olarak düşüyor.

Kalori miktarını azaltmanın dolayısıyla ömrünüze ömür katmanın yolu ise sebze ve meyve ağırlıklı beslenmeden geçiyor.

Bir dirhem et bin ayıp örter anlayışı da çoktan gerilerde kaldı. Önemli olan dengeli beslenip sağlıklı bir ömür sürmek. Hatta az yiyip çok yaşayarak ömrünüzü 110 ila 140 yıla kadar uzatmak bile mümkün


kaynak: KanalA.com
shandelzare - avatarı
shandelzare
Ziyaretçi
10 Aralık 2006       Mesaj #47
shandelzare - avatarı
Ziyaretçi
bırı bana gen nakilleri ve etkileri hakkinda bilgi verebilirmi biri dönem ödevi icin önemli derecede önemliMsn Happy
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
18 Aralık 2006       Mesaj #48
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
YENİ BİR OTİZM GENİ BULUNDU

PARİS - Araştırmacılar, otizm hastalığıyla ilgili yeni bir gen buldu.
"Nature Genetics" dergisinin internet sitesinde yayınlanan makaleye göre, Paris'teki Pastör Enstitüsü uzmanlarının bulduğu gen, sinir hücreleri arasında iletişimin sağlanmasında anahtar rolü oynuyor.
Thomas Bourgeron adlı uzman, SHANK3 adını verdikleri genin, bütün otizm çeşitleri için geçerli olmadığını belirtti.
Otizm, 3 yaşından önce ortaya çıkıyor, her 200 çocuktan birinde görülüyor. Hastalığa erkek çocuklarında kızlardan dört kat fazla rastlanıyor. İletişim ve sosyal ilişki bozukluğuna yol açan bu hastalığın mustaribi, hasta hep basmakalıp davranış ve sözleri tekrarlıyor.
shandelzare - avatarı
shandelzare
Ziyaretçi
21 Aralık 2006       Mesaj #49
shandelzare - avatarı
Ziyaretçi
saol yrdm ların ıcın + teşekkür
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
6 Ocak 2007       Mesaj #50
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Aşağıdaki bilgi yaklaşık 1 yıl öncesinin bir haberi ama modern çağın hastalığı denilen "Migren" ağrılarını yaşayanların sayısı gün geçtikçe arttığı için faydalı olabileceğini düşünerek eklemek istedim ...
--------------------------------------------------------------------------

Migrenin nedeni bulundu


Almanya’daki Bonn Üniversitesi’nde yapılan bilimsel araştırmalar sayesinde, migren hastalığına genetik bir bozukluğun neden olduğu saptandı. Bilim adamları şimdi, hastalığın tedavisi için yeni ilaçlar geliştirilebileceğini söylüyor...

Dayanılmaz baş ağrıları, bulantı ve ışığa karşı aşırı duyarlılık... Bunlar, bugün sadece Almanya’da yaklaşık 14 milyon kişinin şikayetçi olduğu migren hastalığının belirtileri arasında yer alıyor. Dünya çapında ise yüzlerce milyon yetişkin ve çocuk bu hastalıktan muzdarip. Migren, “modern çağın hastalığı” olarak bilinse de, eski Yunanlılar’da da benzer şikayetlere rastlanmıştı. Bilim adamlarına göre ise bu hastalık, tüm kültürlerde benzer şekilde görülüyor.

Rahatsızlığın yol açtığı baş ağrısı nöbetlerini tetikleyen faktörler arasında; stres, bazı gıda maddeleri, aşırı veya az uyku geliyor. Bonn Üniversitesi’nde görevli bilim adamları ise son olarak hastalığa bir genetik bozukluğun yol açtığını saptadılar. Artık bu yeni bilgiler ışığında hastalığın tedavisine ilişkin, yeni ilaçlar geliştirilmeye başlanabilir.

DÖRT YILLIK ARAŞTIRMA

Bilim adamları, son dört yıl boyunca aralarında bir çok migren hastasının bulunduğu 45 aileyi yakından inceledi. Yapılan kan tahlilleri sonucunda aranan hastalığa sebebiyet veren unsur bulundu: Birinci kromozomdaki genetik değişiklik.

Deneye katılan tüm migren hastalarındaki genetik değişikliğin saptanması ise bu farklılığın sinir hücreleri üzerine yanlış bir sinyalin gönderildiği sonucunu ortaya çıkardı. Yani, sinir hücrelerinin, değişime uğramış bir kromozomun yol açtığı yanlış sinyaller sonucunda, farklı şekillerde uyarılması baş ağrılarına, baş dönmelerine, bulantı ve bayılmalara yol açıyor.

YENİ İLAÇLAR GELİŞTİRİLECEK

Bu buluşun ardından gelecek ikinci adım ise bu yanlış sinyal gönderimini engelleyecek yeni ilaçların geliştirilmesi. Konuyla ilgili olarak Bonn Üniversitesi İnsan Genetiği Enstitüsü’nden Unda Todt, yaptıkları son araştırmalar ışığında, migreni engelleyici yeni ilaçlar geliştirilebilebileceğini kaydetti.

Yıllardır bir sürü insanı etkileyen bu rahatsızlığın sebebinin tespit edilmiş olması, kesin çözüm getiren yeni ilaçların üretilebilecek olması ihtimalini doğurdu. Ancak hastaların, bu ilaçların piyasaya çıkmasını bir süre daha bekleyeceği öngörülüyor.

Not: Alıntıdır ( NTV )

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular