Arama

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler - Sayfa 7

Güncelleme: 28 Kasım 2016 Gösterim: 237.486 Cevap: 327
Hi-LaL - avatarı
Hi-LaL
Ziyaretçi
2 Nisan 2007       Mesaj #61
Hi-LaL - avatarı
Ziyaretçi
Yapay kalp yolunda büyük adım
Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler
Sponsorlu Bağlantılar
02 Nisan 2007 Pazartesi 10:12

Dr. Magdi Yacoub ve ekibi, önümüzdeki üç-dört yıl içinde kalbin yapay olarak geliştirilmiş bölümlerinin organ nakillerinde kullanılabileceğini umuyor. Bilim adamlarının kök hücreden geliştirdikleri doku aynen kalp kapakçığı gibi çalışıyor.

Araştırmacılar, laboratuvar ortamında geliştirilen kalp kapakçıklarını önümüzdeki aylarda koyun ve domuz gibi hayvanlara naklederek deneyeceklerini ve sonuçları değerlendireceklerini ifade etti.

Dr. Yacoub, The Guardian gazetesine yaptığı açıklamada, bilim adamlarının kök hücreden kalp geliştirmek için 10 yıla ihtiyaçları bulunduğunu, daha sonra kalp nakillerinde kullanılacak organ bulmakta yaşanan sıkıntının da ortadan kalkacağını söyledi.

Yacoub, laboratuvarda kalp geliştirme projesinin çok iddialı gibi görünebileceğini ancak imkansız olmadığını söyledi. Araştırmacılar başarılarını yapay kalp geliştirmenin ilk büyük adımı olarak gördüklerini belirtti. Bilim adamları daha önce de amniyo sıvısından aldıkları kök hücrelerden kalp kapakçığı geliştirmeyi başarmıştı.

Kaynak >>>>İnternet Haber

vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
3 Nisan 2007       Mesaj #62
vain - avatarı
Ziyaretçi
Düz tabanlık kalıcı olmasın
Uzmanlar bebeklere vaktinden önce giydirilen bazı ortopedik ayakkabıların, düz tabanlığı kalıcı hale getirebileceği uyarısında bulunuyor.
Sponsorlu Bağlantılar
Çocukların 7 yaşına kadarki gelişim süreçlerinde ayaklarının iç kısmında "kubbe" oluşmamasının normal olduğunu belirten uzmanlar, bebeklere vaktinden önce giydirilen bazı ortopedik ayakkabıların, düz tabanlığı kalıcı hale getirebileceği uyarısında bulunuyor.

Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ömer Akçalı, çocukların normalde 1 yaş civarında yürümeye başladığını, çocuğunun yere "geniş" ve "patates" gibi basmasının ailelerin dikkatini çektiğini söyledi. Çocukların bu tür adımlarının normal olduğunu, ancak ailelerin "çocuğum düz taban mı?" endişesi yaşadığını ifade eden Akçalı, hemen ortopedik ayakkabılara yönelmenin doğru yaklaşım olmadığını belirtti.

Her çocuğun yürümeye başladığında ayağının iç kısmına bastığını, ayak tabanının düz olduğunu, 2-3 yaşına doğru bu düzlüğün yavaş yavaş yükselmeye başladığını anlatan Akçalı, ayak kavisinin kubbe haline gelmesinin 7 yaşına kadar sürebildiğini ifade etti. Özellikle 3 yaşına kadarki süreçte bu şekildeki çocukları düz tabanlı olarak nitelememek gerektiğini vurgulayan Akçalı, düzlüğün devam etmesi durumunda ortopedik ayakkabılara yönelmek gerektiğini kaydetti.Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler

Sakız çiğneyerek kilo verilebilir mi?

Çağın sorunu olarak adlandırılan fazla kilolardan, bitkisel ürünler kullanılarak elde edilen ve tokluk hissi veren sakız sayesinde kurtulabilmenin mümkün olduğu öne sürüldü.


Özellikle yaz aylarının yaklaşmasıyla kişilerin fazla kilolardan kaynaklanan ''görüntü çirkinliği''nden kurtulma kaygısıyla hareket etmesinin, piyasaya bunu ortadan kaldırdığı iddia edilen yeni ürünlerin sunulmasına ve rağbet görmesine yol açıyor.
Sakızın yanı sıra ''spirulina yosunu''ndan elde edilen kapsüllerin de vücuttaki yerleşik fazla yağların daha hızlı enerjiye dönüşmesine, yiyeceklerle alınan yağların depolanmadan atılmasına ve tokluk hissi vererek bir ayda yaklaşık 5 kilo verilmesini sağladığı savunuldu.
Şirketin Yönetim Kurulu üyesi Ali Sayın, AA muhabirine yaptığı açıklamada, tamamen yerli sermaye ile üretilen sakız ve ''Naxilite'' adıyla kapsülü, 2 ay önce piyasaya sürdüklerini ve tamamen bitkisel özellikte olduğu, yan etkisinin bulunmadığını iddia etti.
Fazla kiloların en önemli sağlık sorunu olduğunu ve çok sayıda insanın bu konudan şikayetçi olduğunu belirten Sayın, ''Bu amaçla yaptığımız çalışmalar sonucunda, geleneksel olarak Anadolu'da kullanılan bu sakızı seri üretimle, kilo sorunu olanların hizmetine sunmayı uygun gördük'' dedi.
Ürünlerin içeriğinde biberiye, ısırgan ve çörek otu, ardıç, keten, buğday, rezene, kekik ve kiraz sapı karışımlarının bulunduğunu ve doğal yollarla elde edildiğini vurgulayan Sayın, şöyle konuştu: ''Tamamıyla bitkisel olan bu sakızla gıda desteği olan ve spirulina yosunundan üretilmiş kapsülleri fazla kilolardan şikayetçi olanların hizmetine sunduk. Ürünü,fazla kilosu olanlarda kilo düşürücü, ideal kilolularda mevcut halin korunması için bitkisel destek olarak öneriyoruz. Tablet şeklindeki yosunlar yemeklerden 30 dakika önce 2'şer adet alınırken, sakız ise günde 3 defa, yemeklerden yarım saat önce 10-15 dakika arası çiğneniyor. Sakızın içeriğindeki maddeler çiğnenme sürecinde vücut tarafından kolayca emilimi sağlanarak kısa sürede etkisini göstermeye başlıyor. Ürünler tokluk hissi vererek, aşırı iştahlı olma durumunu önlüyor, metabolizmanın da hızlı çalışmasını sağlayarak depolanmış yağların enerjiye dönüşmesini hızlandırıyor.''
-AYDA 4-5 KİLO-
Ürünün hiç bir yan etkisi bulunmadığını savunan Sayın, bünyelerdeki farklılıklar dolayısıyla etkisinin boyutunun kullanım sürecinde gözlenebildiğini söyledi.
Bünyenin uyum sağlaması durumunda ayda 4-5 kilo vermenin mümkün olduğunu vurgulayan Sayın, ''Naxilite formülü, vücuttaki depo yağların kullanımı hızlandırarak enerjiye dönüşmesine ve yemeklerden sonra vücudun depoladığı yağ oranını minimum seviyede tutmaya destek olur. Böylece sağlıklı ve dengeli kilo vermenize yardımcı olur. Başta obezite olmak üzere fazla kilolarından kurtulmak isteyenler, sakız çiğneyerek veya tamamen doğal kapsüllerle bunu sağlayabilirler'' diye konuştu.
Ürünlerin şu an için sadece eczanelerde satışa sunulduğunu vurgulayan Sayın, ''Yakın zamanda ihracata başlamayı hedefliyoruz.'' Eczanelerde, 90 kapsüllük tabletlerin 25 YTL'den satışının yapıldığı bildirildi. (aa)
Son düzenleyen vain; 3 Nisan 2007 10:06 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
evo - avatarı
evo
VIP kirlenmek güseldir : )
3 Nisan 2007       Mesaj #63
evo - avatarı
VIP kirlenmek güseldir : )
KAN GRUBUNU DİĞERİNE DÖNÜŞTÜREN YÖNTEM GELİŞTİRİLDİ

kan gruplari

ANKARA
- Bilim adamları, bir kan grubunu başka kan grubuna dönüştüren bir yöntem geliştirdiler. Böylece, kan vermede ortaya çıkan sıkıntının ortadan kalkacağı belirtiliyor.
İngiliz Yayın Kuruluşu BBC ve Daily Mail gazetesinin internet sitelerinde verilen habere göre, uluslararası bir araştırma ekibi, Nature Biotechnology dergisinde yayınladıkları araştırmada, A, B ve AB gruplarındaki kanı nasıl O grubuna dönüştürdüklerini açıkladılar.
Kan, alyuvarlar hücrelerinin yüzeyindeki, antijenler olarak bilinen şeker moleküllerine göre sınıflandırılıyor. A ve B kan gruplarında farklı şeker molekülleri bulunurken, AB kan grubu her iki şeker molekülünü de ihtiva ediyor. O grubunda ise antijen bulunmuyor.
Danimarka'daki Kopenhag Üniversitesinden Prof. Henrik Clausen başkanlığındaki ekip, bakteriyel enzimleri, bu şeker moleküllerini kesmek için bir nevi biyolojik "makas" olarak kullandı. Böylece kan, antijenin olmadığı O grubuna dönüştü.
vain - avatarı
vain
Ziyaretçi
3 Nisan 2007       Mesaj #64
vain - avatarı
Ziyaretçi
Bahar geldi alerjilere karşı dikkat!

''Alerjik kişilerin önemli bir kısmında, mevsimsel yakınmalar başlayabilir veya şiddeti artabilir. Sıklıkla bahar ve güz aylarında sorun yaşanmaktadır''
Türk Toraks Derneği Basın Komitesi Başkanı Prof. Dr. Tevfik Özlü, alerjik kişilerin sıklıkla bahar ve güz aylarında sorun yaşadığını söyledi.
Özlü, AA muhabirine yaptığı açıklamada, toplumda yaklaşık her üç kişiden birinin alerjik bünyeye sahip olduğunu belirterek, ''Alerjik kişilerin önemli bir kısmında, mevsimsel yakınmalar başlayabilir veya şiddeti artabilir. Sıklıkla bahar ve güz aylarında sorun yaşanmaktadır'' dedi.
Mevsimsel alerjinin en sık rastlanan nedeninin solunan havada bulunan polenler olduğuna dikkati çeken Özlü, ''Havadaki polen yükü, yaşanılan coğrafyaya, iklim koşullarına ve mevsime bağlı olarak değişkenlik gösterir. Ağaç polenleri, genellikle şubat-mart, çim polenleri nisan-temmuz, yabani ot polenleri ise yaz sonu ve sonbaharda ortaya çıkar. Ağaçlandırılmış, çimenli alanlarda, bitkilerin tozlaşma mevsimlerinde, rüzgarlı, lodoslu havalarda polen yükü fazladır'' diye konuştu.
İklim koşullarındaki değişime ikincil olarak havada bulunan ev tozu veya küf mantarı gibi diğer birçok alerjen yükünün de bulunduğunu dile getiren Özlü, bu nedenle her mevsim alerjisinin polene bağlanmaması gerektiğini ifade etti. Baharla birlikte alerji hastalarında değişik yakınmalar ortaya çıkabileceğini kaydeden Özlü, ''Alerjik nezleli hastaların elleri, sık sık burunlarına gider. Tatlı bir kaşıntı ve bıktıracak şekilde art arda hapşırmalar, devamlı bir nezle hali, burun akıntısı, burun tıkanıklığı görülebilir. Hastaların 'burnumda et var' şeklinde ifade ettikleri polipler oluşabilir. Kişi burundan nefes alamayıp, ağızdan nefes alıp vermeye başlayabilir'' dedi.
Alerjik göz nezlesinde gözlerde sulanma, kızarıklık ve yanma, adeta göz kapakları altında kum varmış şeklinde rahatsızlık hissedileceğine dikkati çeken Özlü, ''Gözde dayanılmaz bir kaşıntı olabilir. Alerjik sinüzitle ilişkili olarak baş ağrısı, yüzde, alın bölgesinde ağırlık ve ağrı, geniz akıntısına bağlı olarak boğazda gıcıklanma, yanma, kaşıntı, devamlı yutkunma ve boğaz temizleme ihtiyacı olabilir. Kişi, boğazındaki balgamı bir türlü koparıp atamamaz'' diye konuştu.
Prof. Dr. Özlü, astımlı hastalarda ise göğüste sıkışma, tıkanma, nefes alıp verirken darlık ve zorlanma, hırıltılı solunum ve inatçı öksürük nöbetleri olduğunu belirterek, ''Gece sabaha karşı uykudan uyandıran, çok rahatsız edici öksürük ve nefes darlığı atakları gelişebilir. Hasta, yürürken, yokuş-merdiven çıkarken zorlanabilir'' dedi.
Alerjik hastalıkların etkin şekilde tedavi edilmemesinin kişiyi bezdireceğini ve yaşam kalitesini düşüreceğini ifade eden Özlü, şunları söyledi: ''Günümüzde alerjik hastalıkların teşhis ve tedavisiyle ilgili büyük gelişmeler olmuştur. Kişinin alerjik bünyeye sahip olup olmadığı, alerjisinin neyle ilişkili olduğu, alerjik hastalığının olup olmadığı, alerjik hastalığının hangi organda yerleştiği ve ağırlığı kolayca ölçülebilmektedir. Doğru bir teşhis sonrasında, kişinin duyarlı olduğu alerjenleri tanıyıp bunlardan kaçınması, en iyi yaklaşımdır. Bu mümkün olmadığında alerjik reaksiyonları önleyip, kontrol altına alan, şiddeti azaltan, alerjik yakınmaları gideren, yaşam kalitesini düzelten tedaviler uygulanabilir.''


Ağızda sarımsak kokunusuna son

Almanya'da Nisan ayı ortalarında piyasaya sürülecek ''sarmısak zambağı'' artık ağız kokularına son verecek.
Halk arasında ''sosyete sarımsağı'' adı da verilen sarımsak tadında ve aynı derecede sağlıklı bir bitki çeşidi olan ''sarımsak zambağı''nın kötü ağız kokusu gibi yan etkileri bulunmuyor.
Güney Afrika'da yetişen ve açık mor renkli çiçekleri olan ''sarımsak zambağı''nın hem çiçek, hem de sap kısmı yenilebiliyor. İtalya'da da Eylül ayında piyasaya sürülmesi beklenen ''sarımsak zambağı''nın, aynı lezette olduğu ve ağız kokusuna neden olmadığı için bir çok ahçı tarafından sarımsaktan daha fazla tercih edildiği belirtiliyor
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #65
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  kanser2.jpg
Gösterim: 285
Boyut:  24.1 KB
TOKYO (İHA) - Japon bilim adamları, bir tür antibiyotik olan "alopestatinin" kanser tedavisi gören hastaların kemoterapi sırasında saçlarının dökülmesini önlediğini belirledi.

Araştırmada yer alan bilim adamlarından Toshiyuki Sakai, yapılan deneylerde alopestatin verilen farelerde saç kaybının yüzde 70 azaldığını bildirdi. Sakai, "İnsanların, kanser ilaçlarının yan etkilerini azaltmak amacıyla çeşitli çalışmalar yapıldığını bilmelerini istiyorum. Bu alan, kanser ilaçları geliştirmeye nazaran geri kalıyor, ancak hastanın yaşam kalitesi açısından hala önemli" diye konuştu.

Sakai, konuyla ilgili çalışmaların halen devam ettiğini belirterek, şu anda klinik testlerin yapılmadığını ifade etti.
CyniX - avatarı
CyniX
Ziyaretçi
10 Temmuz 2007       Mesaj #66
CyniX - avatarı
Ziyaretçi
Çinko eksikliği ölümlere neden oluyor

Dünya nüfusunun yaklaşık üçte birinde görülen çinko eksikliği nedeniyle yılda ortalama 1 milyon kişinin öldüğü, binlerce çocukta ise fiziksel ve zihinsel geriliğe yol açtığı bildirildi.

İstanbul Teknik Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hikmet Boyacıoğlu, vitamin ve mineral eksikliklerinin, dünyanın önemli bölümünü etkileyen ve öğrenme güçlüğü, zeka geriliği, bağışıklık sistemi sorunları, düşük çalışma kapasitesi, körlük, prematüre ölümler, depresyon ve daha birçok sağlık sorununa yol açan önemli bir toplumsal sorun olduğunu söyledi.
Minerallerin her birinin eksikliğinin sağlık açısından birçok soruna yol açabildiğini dile getiren Boyacıoğlu, özellikle çinko eksikliğinin dünyada üzerinde önemle durulan bir konu olduğunu bildirdi.
Özellikle Türkiye'de et ve süt ürünleri tüketiminin az olması nedeniyle demir, kalsiyum ve çinko eksikliklerinin görüldüğünü vurgulayan Boyacıoğlu, ''Ekonomik şartlar ve eğitim seviyesi farklılıklarına bağlı olarak kırsal bölgelerde yetersiz beslenme oranı çok yüksek. Kent merkezlerinde de çinko kaynaklı gıdaların alımının az olması bu minarelin eksikliğini artırıyor'' dedi. Boyacıoğlu, çinko eksikliğinin en yaygın olarak görüldüğü bölgelerin beslenmenin hayvansal gıdalardan çok hububatlar ve sebzelere dayalı olduğu az gelişmiş ülkeler olduğunu belirterek, çinkonun genellikle sığır, tavuk, balık ve kabuklu deniz hayvanlarının etleri ile yumurta ve süt ürünlerinde bulunduğunu, ayrıca fındık ve baklagillerin de çinko açısından zengin olduğunu bildirdi.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
20 Temmuz 2007       Mesaj #67
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi


Yüksek tansiyona aşı!

Alman ve İsviçreli bilim adamları, tıp alanında önemli bir başarıya imza attı.

Zürih kentindeki Cytos adlı biyoteknoloji şirketinde araştırma yapan Dr. Martin Bachmann ile Almanya'nın önde gelen hastanelerinden Berlin'deki Charite'de araştırmacı olarak görev yapan Dr. Frank Wagner ve Prof. Hans-Dieter Volk, yüksek tansiyona karşı aşı geliştirdi.

Alman ''Bild am Sonntag'' gazetesinin haberine göre, Bachmann, CYT006 adı verilen aşının yüksek tansiyona karşı aylarca iyi geldiğini belirterek, ''Angiotensin adı verilen hormon vücutta kan basıncını artırır. Yeni geliştirilen aşıyla vücudun savunma sistemi bu hormona karşı bir antikor geliştiriyor. Bu antikor sayesinde hormonun etkisi azalıyor, bunun sonucunda da tansiyon düşüyor'' şeklinde açıklama yaptı.

Wagner de, aşının, yaşları 18 ila 65 arasında değişen 72 kadın ve erkek üzerinde başarıyla denendiğini ve özellikle, kalp krizi riskini artırdığı için sabah saatlerinde daha tehlikeli olan yüksek tansiyonu önlediğini ifade ederek, ''Geliştirilen aşının güvenli olduğunu ve yüksek tansiyonu, özellikle sabah saatlerinde büyük ölçüde düşürdüğünü ispatladık'' dedi.

Volk ise araştırmaları sırasında ciddi hiçbir yan etkiyle karşılaşmadıklarını kaydederek, ''Aşının haftalar sonrasında bile hala etkili olduğunu tespit ettik. Bu, her gün birkaç kez hap almak zorunda kalan yüksek tansiyonlu hastalar için çok önemli. Bu hastaların sorunu, haftalarca, hatta aylarca etkili kalabilecek bu ilaçla çözülebilir'' diye konuştu.

Almanya'da yaklaşık 16 milyon kişinin yüksek tansiyon hastası olduğuna dikkat çekilen haberde, aşının ne zaman yaygın bir şekilde kullanılacağı konusunda bilgi verilmedi.

_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
21 Temmuz 2007       Mesaj #68
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
19812kumal1


Kumda yürümek düz tabanlığı önlüyor!

Ortopedi ve travmatoloji uzmanı Opr.Dr. Savaş Tunay, kumda ve sert balçık çamurda yürümenin düz tabanlığı önlediğini söyledi.

Bolu'da özel bir ortopedi merkezinin sahibi olan Opr.Dr. Savaş Tunay, düz tabanlığın ayak içindeki kaslarla, ayak altını örten kasların zayıflığından kaynaklanan bir hastalık olduğunu belirterek, “Düz tabanlık, genellikle ailesel yatkınlıktan kaynaklanan bir hastalık. Bu tür vakalarda, ayağın iç kaslarının güçlendirilmesi gerekir” dedi.

Beyin ve sinir sistemindeki bir takım hasarların yanısıra travmaya bağlı olarak da düz tabanlığın oluşabileceğini söyleyen Opr.Dr. Tunay şöyle konuştu:

“Düz tabanlıkta uygun bir tedavi görülmemesi halinde, ayağın altı bir ayı tabanı gibi düz olur. Hafif ve orta şiddetli düz tabanlıklarda birşey yapmaya gerek yok. Ortopedik ayakkabılarla veya ortopedik tabanlıklarla bu sıkıntı giderilebilir. Ayak parmaklarıyla yere düşmüş bir kalemi ya da bir çubuğu almak, topuk üzerinde veya parmak uçlarında bir balerin gibi yürümek, deniz kumu veya sert vasıflı balçık çamurda yürümek ayak içlerindeki kasları güçlendirir, ayağın altında kubbeyi oluşturan zarı daha güçlü vasıflı yapar. O nedenle aileler küçük çocuklarına yaz sezonunda ne kadar çok kumda yürüme fırsatı verirlerse, düz tabanlık korkuları da o denli azalır.”


Son düzenleyen _PaPiLLoN_; 21 Temmuz 2007 19:49 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
23 Temmuz 2007       Mesaj #69
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
Açlık Hissi Veren Gen Bulundu


İsviçre'deki Fribourg üniversitesiyle Fransa'daki Strasbourg üniversitesinin uzmanları, beyin ve bütün vücutta aktif olan "Per 2" adlı genin, açlık hissini haber veren sinyalleri ürettiğini tespit etti. Uzmanlar, genin bulunmasının, obezite ve alkolizm gibi sorunlarla mücadelede çığır açabileceğini düşünüyor.
"Current Biology" adlı dergide yayınlanan makalede, bu yemek saatleriyle fiziksel tepkilerin eş zamanlılığına ilişkin keşfin, uykusuzluk ve depresyon gibi dertlerin tedavisi için yeni yöntemler geliştirilmesi bakımından da ümit verici olduğu belirtildi. Uzmanların araştırmasına göre, biyolojik saatin gece mesaisi veya saat farkı yüzünden bozulması halinde insan alkole daha fazla meylediyor. Uzmanlar, "Per 2"nin vücut ağırlığına da dolaylı etkisi olduğunu düşünüyor.
_PaPiLLoN_ - avatarı
_PaPiLLoN_
Ziyaretçi
24 Temmuz 2007       Mesaj #70
_PaPiLLoN_ - avatarı
Ziyaretçi
AIDS ile savaş kaybediliyor


LONDRA - Doktor Anthony Fauci, Avustralya’daki uluslararası bir AIDS konferansında yaptığı konuşmada, şu anda tedavi görmekte olanlardan sayıca daha fazlasının HIV virüsüne yakalandığını söyledi.

Doktor Fauci, gelişmekte olan ülkelerde hastalıktan etkilenen milyonlarca insana yardım edilmesi konusunda ilerleme sağlandığını söyledi. Ancak rakamlara bakıldığı zaman durumun iyi olmadığını belirtti.

Fauci, “Tedavi altına aldığınız her bir kişiye karşılık, altı yeni kişi hastalığa yakalanıyor” diye konuştu.

Sidney’deki konferansa, yüz otuz ülkeden dünyanın önde gelen beş bin AIDS uzmanı katılıyor.

SÜNNET FAKTÖRÜ KORUYUCU
Verilen bilgiye göre, geçen sene gelişmekte olan ülkelerden 2,2 milyon kişinin virüsle mücadeleye yardımcı “antiretroviral” ilaçlara erişim imkanı vardı. Bu rakam, üç yıl öncesine kıyasla 300 bin kişilik bir azalışı ifade ediyor.

Ancak konferansta açıklananlara göre, hastalığın yayılma hızı, hastaların tedavisi ve eğitimleri için sürdürülen küresel çabayı geride bırakıyor.

Katılımcılar, erkeklerin sünnet edilmelerinin HIV virüsüne yakalanma riskini % 60 oranında azalttığı yönündeki bulguları umut verici buldu.

Sağlık Sektöründe Yeni Teknolojiler, Gelişmeler ve Son Haberler
Kenya, Uganda ve Güney Afrika’daki deneklere dayandırılan bu yöndeki çalışma, erkeklerin sünnet edilmelerinin Sahraötesi Afrika’da yirmi yıl içinde 5,7 milyon yeni vakayı önleyebileceği tahminini ortaya koyuyor.

ABD Ulusal Alerji ve Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü Müdürü Dr. Fauci, “Bu yıl bir önemli buluşla karşı karşıyayız. Bu da sünnetin hastalığın önlenmesindeki rolü” dedi.

YANKI UYANDIRDI
Gelişmekte olan ülkelerin pek çok bölümünde, prezervatif ve steril şırıngalar gibi etkili koruma stratejileri, nüfusun yüzde 15’ten az bir bölümü tarafından kullanılabiliyor.

Uluslararası AIDS Derneği’nin “Dördüncü HIV Nedenleri ve Tedavisi Konferansı”nda konuşan Dr. Fauci’nin uyarıları uzmanlar arasında geniş yankı uyandırdı.

İngiliz HIV Derneği’nden Dr. Brian Gazzard, antiretroviral ilaçlara erişim şansının artmasına rağmen, hastalığın Asya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde kontrolden çıkmakta olduğunu söyledi.

Benzer Konular

4 Aralık 2016 / gokhan404 Akademik
12 Ekim 2014 / Misafir Sanat
2 Şubat 2016 / byseus Sosyal Ağlar
27 Ekim 2015 / _EKSELANS_ Sosyal Ağlar
12 Haziran 2015 / _EKSELANS_ Arşive Kaldırılan Konular