Arama

Hikayeler ve Öyküler -2- - Sayfa 139

Güncelleme: 17 Şubat 2016 Gösterim: 590.314 Cevap: 1.812
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
10 Kasım 2007       Mesaj #1381
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Bu gün yine aynı şeyleri yaptım! tıpkı seni kaybettiğim günden beri yaptıklarımı.Yine hep seni düşündüm. Sensiz ne yapıcağımı düşündüm. yine tek başıma gezdim sokaklarda ağlıyarak yine şarkımızı dinledim her zaman olduğu gibi. Ilık bir rüzgar esti yüzüme doğru sanki senin beni ufak öpüşün gibi okşadı yanağımı, yağmur başladı arkasından ve ben ıslandım dudağıma düşen yağmur damlalarının serinliği seni hatrlattı bana. Senin yokluğun gerçeğini kabul edemiyorum bir türlü hayır diyorum olamaz o hala beni seviyo sadece zamna ihtiyacı var diyorum, sonra bi bakıyorum bu hayal dünya sona eriyor, gerçeklerle yüzleşiyorum senin beni unutuşunla, terkedişinle işte o acı dayanılmaz oluyo benim için ben hergün aynı acıyı milyonlarca kez tatıdıyorum senin gidişinden beri. Ben hergün ölüp diriliyorum ve ardında tekrar ölüyorum ve her ölümümde daha fazala acı çekiyor daha fazla yıkılıyorum her ölümde sanki işgence çekiyorum hemde giderek artan işgenceler. Hep keşke der oldum senin gidişinden bu yana, keşkelerle dolu bi hayatım oldu senin terkedişinle, Her keşke diyişim beni dahada yıktı dahada üzdü. Hep senin için yaşamıştım, senin sayende var olmuştum, senin içindi herşey, içimdeki sevgi nefrete dönüşsün diye uğraştım hep, senden nefret etmek istedim ama olmadı. Benim aşkım ölesine büyüktü ki hiç bişey beni senden vazgeçiremedi, seni benden koparamadı artık yüreğim seni tek başına seviyor, umutsuca, dönmiceni bilerek, acı çekerek. Bazen diyorumki değermi acaba, değrmi bunca acıya değermi kendimi kahretememe, bi ölü gibi yaşamama. Sonra sen geliyosun aklıma, her zaman olduğu gibi ve şöle diyorum aşkım için herşey değer sonunda hiç bişeyden pişmanlık duymasaydım keşke bak yine keşke dedim. İşte artık hayatım hep böle keşke keşke keşke...!
Bazen diyorum kendime niçin yaşıyorumki? Niçin varımki? Kim için? Ne için? Ve hiç bi cvp alamıyorum. Ama yüreğimi avutuyorum, senin mutlu olduğnu bilerek avunuyor yüreğim, bu sayede hala yaşıyabiliyorum, her nekadar bi ölü gibi olsamda. Ama biliyorum sende beni unutmadın, unutanmadın. Nekadarda eğlenirdik seninle, ne kadarda harika vakitlerimiz geçti. İnanırmısın kavgalarımızı bile özledim, ama en çok neyi özledim biliyomusun; gözlerime bakıp "Seni Seviyorum" diyişini özleidm. Bana yaşam verdiğin anları özledim. Aşkımız bir çiçek gibi soldu, sen soldurdun, beni susuz bırktın, beni erittin, yok ettin. Lütfen geri dön! Beni susuz bırakma! Beni bu yaşama tekrar bağla! Tekrar gülmeyi hatırlat bana! Artık üzüntüden, acıdan değil, gülmekten gelsin gözümden o yaşlar! Tekrar aşkın güzelliklerini yaşat bana, tekrar kavga et benimle, tekrar değerli oldumu hissettir, sevildimi hatırlat, tekrar yaşaat beni, aşkınla büyüt sosuza dek tekrar! Geri dön! Evet, tekrar geri dön bana...
Sponsorlu Bağlantılar
Sen giderken beni dipsiz karanlık katedrallerden kurtarmıştın, şimdi beni tekrar o katedrallere geri yolladın ama yalvarırım beni tekrar kurtar bu sonsuzluktan, bu karanlıklardan. Senin yokluğunda korkuyor ve acı çekiyorum, üşüyorum burda lütfen dön aşkım seni çoooook özledim...!



dnenkalpler2bh7wzsl1fu0
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Kasım 2007       Mesaj #1382
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk Masum Değil

Sponsorlu Bağlantılar

Sadece bir anlık konuşmadan sonra nedensiz buluşma bağladı yine
birbirimizi bize.Hiç anlamadık sebeplerini.Nedenlerini soramadan ellerimiz
birbirine çoktan kenetlenmişti.Sanki hiç kopmayacakmış gibi.Aklımdan
çıkmayan o hasret günleri,çektiğim çileler,haykırdığım isyanlar hiç biri
unutulmadı.O aylar boyunca ağladığım gecelerin hesabını kim verebilir
ki?kim beni o eski deli dolu günlerime döndürebilir ki?Aşk mıydı beni böyle
divane eden yoksa bu sadece onda mı gizli?Zaman sanki benimle birlikte o
vazgeçilemez aşkımı da alıp götürdü.Sürüklendim bir uçtan bir uca.Gelip de
elimden tutanım hiç olmadı.sevdim diye mi çektim bu acıları bunca
zaman.Hani sevip sevilmek çok güzeldi.Mutlu ederdi insanı;yetmiyor işte
mutlu olmak yetmiyor.Kimseler fark etmeden eriyip gidiyorsun ama nedenini
ne sen ne de başkası bilmiyor.Zaten kimsede öğrenmek istemiyor yalan
mı?Hayatımı mahvettiler,yaşarken öldürüldüm.sevdiğimin ardından en zayıf
noktamdan yakalandım.Giden sevgili yüzünden bitip,tükenmek çok kolaymış
meğersem,ölüm bir harekete bakarmış.Bunları anladın sevince.Her gün daha
fazla tükenen bir beden gördüm o aynanın karşısında.Halbuki bakılmaya
kıyılmayan kaç masum yüz verdik topraklara.Yine bilinmedi kıymet yine
anlamadılar değerlerini.Bu kedere bu derde aşk mı diyorlar?Sevgimi bunları
bize yaptıran.Kimler bu sözlerimden utanacak acaba?bunlara rağmen
anlayan yok beni değil mi?Ben yine mutlu olabilirim geçici bir süre.Ya
onlar acılarıda sevinçleride mezara gömülenler hiç anlamı yok.Aşkın azabı
kör hançerle kalplere yazılmış çoktan.Sonu yok ne benim için ne çekenler
için ne de aşk uğruna.Mezara Girenler İçin.

Merve Ağca

H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1383
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
GÖNLÜMÜN GÜNLÜĞÜ
günü akşamüstünden beri yazışamıyoruz. Birbirimize yazma güzelliğimizi elimizden aldılar. Sana yazamayınca, senin bana yazdıklarını okuyamayınca kanatlarım kırıldı, uçamıyorum artık. Gülümseyemiyorum da...

Evet telefonda sesini duymak, gülüşünün sesine yüklediği anlamı hissetmek çok keyif verici bir duygu. Ama yazışmanın, duyguları kelimelere dökmenin tadı da farklı bir doyum kaynağı. Hem yazışmak, hem de ara sıra sesimizi duymak çok daha yoğun bir güzellik.

Meğer tanışmamızdan bu yana geçen süre içinde benim 24 saatlik yaşamım olmuşsun. Sana yazmak ve senden gelecek yazıları beklemek… “Tamam yazıp gönderdim seni öpüyorum” anlamını taşıyan telefonun sinyalini beklemek ne kadar heyecan verici imiş. Günde birkaç kez konuşuyoruz şimdi telefonda. Söylemek istediklerimizi söylemeye para yetmiyor ki! ...Gözü kör olsun paranın...İyi ki!... İkimizde yazmayı seviyoruz. Yoksa sermayeyi nereye yükleyecektik bilemiyorum.

Öyle çok özlüyorum ki, seni. Öyle çok özlüyorum ki!... Yaşam kaynağım olup çıkıverdin. Nasıl bu kadar hızla ilerledik. Ufacık bir mesajdı sana yazdığım, ufacık bir cevaptı bana yazdığın. Sonra sayfalar dolusu yazdık birbirimize. Hiç bitmeyen kelimelerimiz vardı. Bir aylık hatta 28 günlük yazışmalarla iki tane telli dosya tepeleme doldu. Defalarca okuyorum hepsini. Okşuyorum sayfaları tek tek... Onlar benim havam, suyum, ekmeğim... Günümün neşesi, güzellikleri… Onlar benim sevgim... senin sevgin... birbirimizle geçirdiğimiz zamanlar... O kadar değerliler ki! Değerini ölçebilecek bir hesap, yüzde, ayar ortalarda görünmüyor.

Sana ulaşabilecek, dokunabilecek kadar yakın olmanı isterdim. Ama gönül bu işte, siparişe göre sevemiyor, gitti uzaklara konuverdi. Aklımda doğru kaldıysa ” Aşkın sigortası uzaklıktır “ demiş Enis Batur. Bizde bu sigortaya fazlasıyla sahibiz. Birlikte geçireceğimiz zamanlar o kadar az ki! ...

10 yıllık kalkınma planları mucidi sensin. Nasıl bir gelecek planladın bilmiyorum. Bu alan sana ait. Seni seviyorum biliyor musun?...Biliyorsun... biliyorsun ama yine de söylüyorum işte. Sesindeki , gülüşündeki kıvraklığa bayılıyorum. Hızlı hızlı bir şeyler anlatan sesinin coşkusu kanımı kaynatıyor. Kafaca çok seviştik ama kollarımın seni sardığı andaki duyguları tatmak, bedeninin sıcaklığını hissetmek...gözlerinde beni görmek istiyorum.Bencillik ama aslında bütün hayatını istiyorum. Uzun bir beraberlik olmalı. Nasıl olacak bilmiyorum ama olmalı... olmalı işte... Birbirimize iyi geceler diledik biraz önce. Sen çoktan uyumuşsundur şimdi biliyorum. Uykucusun işte uykucu. Keşke bende uyuyabilseydim öyle çabucak...yastığı görür görmez gözlerime sonsuz uykular doluşsaydı. Herhalde ölürken de gözlerim açık ölürüm ben.

Şimdilik yazacaklarım bu kadar. Zaman akıp gitti seninle. Gece merdiveni dayadı sabaha. Seni koynuma saklayıp yatacağım ve güne beraber açacağız gözlerimizi... Hadi şimdi gözlerini açmadan yakala öpücüklerimi.

Hatice BEDİROĞLU
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1384
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk, Uydurduğumuz En Güzel Yalan!

Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.


“Bana kalan,
Beni kalansız bölen bu şehir.
Ah! bu şehir, yalan şehir”


demek isterdim; ama yalan olan sendin. Benim yarattığım, inanmak için yıllarımı harcadığım kocaman bir yalandın sen. Gerçek olduğunu gördüm. Sen gittin...

Aslında içimden giden sevgili değildi. Ben sadece, yalanıma inanmıştım. O, gerçekti... Aşk bitmişti. Düşünüyorum da acaba aşk, ruhumuzun derinliklerinde yaratılan koca bir yalan mı? Şiirde, müzikte ya da sözde, nerede aşk varsa orada bir de yalan yok mu? Aşk ve yalan, güzel ile çirkin, iyi ile kötü gibi birbirini besleyen, değiştiren ve dönüştüren; biri olmadan diğeri varolamayan ya da anlamsız kalan evrimin temel dinamiklerinden ikisi olabilir mi? Ya da aşk, yalana sesdeş mi? “Seni seviyorum” derken, aslında içimizde yarattığımız en güzel yalana övgüler mi düzüyor, kendimize olan hayranlığımızı mı dile getiriyoruz?

“Bir gün içimden gittin, anladım.”


Aşk, uydurduğumuz en güzel yalan! Ve aşk, yalan varsa aşktı.


İnsanın doğasında var. Doğrular ne kadar da az cezbeder bizi. Yasaklı ya da yanlış ne varsa, yaptıklarımız hanesine yazmak isteriz. Durduralamaz bir dürtüdür bu. Yalanı bazen istem dışı kullanırız. Söyleyen biz değilizdir ama, söyleten ta kendimizdir.

İçimizdeki yasaklı kimliktir O:


Mülkiyet duygusu ve egosu olağanüstü gelişmiş; ihtiraslı, doyumsuz ve aşka her zaman hazır. Pembedir, mavidir ve daha çok kırmızı. Cıvıl cıvıldır, yerinde duramaz. Yaz gibidir: Islak ve sıcak. Zaafları vardır, yasak ve güzel olan herşeye. O cennetteki en güzel meyveyi tadan, ilk ihaneti gerçekleştirendir. Kısacası O, yaşayan tarafımızdır. En güzel anılarımız, en heyecanlı anlarımızdır...

Bir gün içimden gittin, anladım. Nereye ve neden gittiğin değildi önemli olan... Kiminle gittiğin, hangi havayı soluduğun, hangi şehrin, hangi sokağında yürüdüğün önemli değildi. Sen içimden gitmiştin... İçimde ne varsa bana ait, seninle gitmişti.

Renklerim, ruhumdaki yaz, güneşim gitmişti.



Baki Kara
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1385
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
GÖRMESİNİ BİLEN GÖZLER
Küçük kız, kendini bildiği günden beri annesinden
büyük bir şefkat görmüş ve ondan duyduğu sözlerle,
pamuk prensesten daha güzel olduğuna inanmıştı.
Ona göre; nur yüzlü ve badem gözlüydü. Bir tanecik
yavrusuydu her zaman. Ama ilk okula başlayınca işler
değişti. Arkadaşları onun hiç de güzel olmadığını, hatta
çirkin bile sayıldığını söylemekteydi. Küçük kız, ilk
önceleri onlara inanmadı çünkü herkes birbirini
kıskanıyordu. Ama bir kaç yılda gerçeklerle yüzleşti.
Annesinin bir pamuğa benzettiği yüzü, çiçek bozuğu
bir cilde sahipti. "Badem" dediği gözleri ise şaşıydı.
Vücudu da bir serviyi andırmıyordu. Demek ki, annesi
onu aldatmış ve yıllar yılı çekinmeden yalan söylemişti.

Genç kızın anne sevgisi, kısa bir süre sonra nefrete
dönüştü. Evlenme çağına gelmiş olmasına rağmen yüzüne
bakan yoktu. Üstelik de gözleri, bütün tedavilere rağmen
düzelmiyordu. Genç kız, doktorların gizlice yaptığı
konuşmalardan kör olacağını anladığında çılgına döndü
ve kendisini hâlâ çocukluk yıllarındaki ifadelerle seven
annesinin bu yalanlarına dayanamayıp evi terk etmeye
karar verdi. Fakat annesi, uzak bir yerde iş bulduğunu
söyleyerek ondan önce davrandı ve kazandığı paraları
bir akrabasına gönderip, kızına bakmasını rica etti.
Genç kız bir süre sonra görmez oldu. Karanlık dünyasıyla
baş başaydı. Bu arada annesini hiç merak etmiyordu.
Yalancıydı annesi, ölse bile bir kayıp sayılmazdı.
Bir gün doktorlar, uygun bir çift göz bulduklarını
söyleyerek kızı ameliyat ettiler.

Ancak o, gözünü açtığında yine aynı yüzü görmekten
korkuyordu. Fakat kör olmak zordu. En azından kimseye
yük olmazdı. Genç kız, ameliyat sonunda aynaya baktığında,
müthiş bir çığlık attı. Karşısında bir dünya güzeli vardı.

Gerçekten de harika bir kızdı gördüğü. Yüzündeki
bozukluklar tamamen kaybolmuştu. Çok kemerli olan
burnu düzelmis, kepçe kulakları normale dönmüş ve
yaban otlarını andıran saçları, dalga dalga olmuştu.
Genç kız, yanındaki yaşlı doktora sevinçle sarılarak:
"Sanki yeniden dünyaya geldim!" dedi. "Yüzümde hiçbir
çirkinlik kalmamış, estetik ameliyatı siz mi yaptınız?"
Yaşlı doktor: "Böyle bir ameliyat yapmadık kızım!."
diye gülümsedi. Annenin bağışladığı gözleri
taktık. Sen, onun gözünden gördün kendini!."



Cüneyd Suavi
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1386
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Şu an 1 şubat akşamı ve rüyamda yine sen vardın. Saat olmuş gecenin 3’ü, herkes uyumuş, annem, babam, kardeşim, bende uyumuşum ama gönlüm hep ayakta, aşkım hep ayakta, onlar hiç uyumadı ki. Seni tanıdığımdan, sana tapalıdan beri gözüme uyku girmedi aşkımın, sevdamın da. Ne tedaviler aradım, ne ilaçlar kullandım. Çaresi bir mucize bu hastalığın o da sensin.

Ağlıyorum şu saat, unutma beni ağlatan sensin. Uyutmayan, hayatı zindan eden sensin. Ne hayat tat veriyor, ne o olmazsa olmaz dediğim bilgisayar, ne hava, ne ekmek, ne su,.. sadece ama sadece sensin o tat. Sensin benim hayatım, sensin.
Benden vazgeçmemi mi istiyorsun? Tamam kabul. Çıksın birisi güneşe yazsın adını (benim yazdığımın yanına) vazgeçerim senden. Ya da sağır bir ressam, toprağa düşen gülün sesini çizsin bir kağıda o zaman vazgeçerim senden. O zaman vazgeçerim anlıyor musun? VAZGEÇMEM SENDEN.

Benden kalan birkaç gözyaşı var bu kağıtta, sana olan aşkım var. Eğer bir gün ağlarsın olur ya! Bu kağıda ağla. Göz yaşlarımız mutlu olsun sonunda. Onlar kavuşsunlar aşklarına. Biz kavuşamasak da.

Hem ben seni kime vazgeçerim? Kimse senin dudaklarındaki sıcaklığı vermiyor, kimse vermiyor sendeki o güzel kokuyu, kimse hissettirmiyor senin tenindeki buğuyu, hayali, kimse bakamıyor senin baktığın gözlerle bana, kimse senin dokunduğun hatta . vurdun gibi vurmuyor bana, kimse tutmuyor senin ellerinle, kimse sarmıyor senin gibi kollarıyla, kimse ama kimse sendeki aşkı bana vermiyor. Ben sana mecburum, sonu olmasa dahi.

Kalbim uçarsa o kelimelerin arasına okurken yakala onu, iyi bak incitme olur mu? Arkadaş et kendi kalbinle, dost olsunlar, aşık olsunlar birbirlerine, ölesiye hem de, sımsıkı sarılsınlar hiç bırakmasınlar birbirlerini, varsın ben onsuzda yaşarım, yeter ki onlar mutlu olsunlar.Sana soruyorum? Yakışıklı değilim, çok zeki değilim ama aşkım yetmez mi sana? Neden ben değil de seni sevmeyen bir başkası ya da benim kadar değer veremeyen birisi. Neden? Şunu unutma; Kırmızı güllere ulaşmak isteyenler ayakları . altında ezilen papatyaların farkına varamazlar.

Senin uğruna vazgeçmeyeceğim şey yok. Gururum hariç. O zaman neden ben değilim, neden başkası, sana başkasının ellerinin dokunmasına dayanamam. Buna dayanamam anlıyor musun beni? Neden ben değilim Allahım? Sebebi ne? Neden Allahım neden?
Sana tapıyorum anlıyor musun? Sana tapıyorum? Neden sanıyorsun sizin sınıfa her teneffüs gelişim? Neden sanıyorsun hep başka konular arayışım.

Çok merak etmiştin ya Metin ile benim bildiğim o olayı. Söyleyeyim. Metin bunu Rıza’dan duymuş. Rıza ona ikinizin beraber olduğunuzu söylemiş. Ben bunu duyunca içimdeki tüm gözyaşlarını o an çıkarmak istedim. Sağır olmayı istediğim bunu duymayayım diye, bugün olmasın istedim . bu olayı yaşamayım diye, Kör olmak istedim seni hiç görmeyeyim diye, kalbim olmasın istedim sana hiç aşık olmayayım diye, hislerim olmasın istedim senin kokuna, sıcak tenine alışmayaydım diye. Senin olmamak istedim, sana hasret kalmayayım diye. Gözlerim karardı hiç abartısız o an? Metin bıraksa sonsuza dek öyle kalırdım. Rüyayı hep seninle kurardım. Hep ikimiz olurduk, hep seninle olurduk, kötü kalpliler aramıza girmeye çalışır ama ben hep mani olur buna izin vermezdim. Her şey senin istediğin gibi olurdu. Bir tek aşkımız ortak. Sana adardım her şeyimi. Seninle senin kadar güzel, senin kadar iyi, senin kadar güzel gözlü, senin kadar . Bir bebeğimiz . olurdu. Ama neyse ki, hatta maalesef Metin beni rüyamdan erken uyandırdı. VE GENE SANA KAVUŞAMADIM.

Hem sana kıyarım hem kendime? Ölümü dahi göze alırım sensin hayat zaten ölüm bana? Bunlar şaka gibi geliyor ama ben sana kıyamam . Kıyamam sana biliyorsun. Aşkım beni dağlasa da, aşkın beni mecnun yapsa da, sana kıyamam. Son söylemek istediğim seninle son defa konuşmak istiyorum ve diyorum ki seni çok seviyorum.
H€L€N - avatarı
H€L€N
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1387
H€L€N - avatarı
Ziyaretçi
Bir Aşk Hikayesi..

Üniversiteli delikanlı Kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. Okul salonundaydı maç. Tribünsüz,minik bir salon.. Seyircilerle, oyuncular arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..O kadar yakındılar..
Delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar şirini kızı ilk defa görüyordu takımda.. Hoşlandığını, fena halde hoşlandığını hissetti. Az sonra bir şeyi daha hissetti. Uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. Kız servis atarken hemen önünden geçti. Göz göze geldiler.. Kız gülümsedi..
Delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. Kız onu tanımış olmalıydı. Kim bilir, belki kız da ondan hoşlanmıştı.. Belki de delikanlı öyle olmasını istediği için ona öyle gelmişti.. Set değişip, takım karşıya gidince, delikanlı da yerini değiştirdi, o da karşıya gitti.. Üçüncü sette tekrar eski yerine döndü.. Kız da gidiş gelişleri fark etmişti galiba.. Bir defa daha gülümsedi. Manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyişti bu...
Delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar şirini kızı düşündü.. Pazar günü, sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar şirini kızı görmek için..
Delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. Dahası.. Ankara Koleji'nin her dağılış saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha görmek için.. Karşılaştıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik bir baş eğmesi ile selamlaşır olmuşlardı.. Bir defasında, yaptığına sonra kendisi de günlerce güldü.. O gün gene tesadüfmüş gibi, okul dağılışı kızın karşısına çıkmış, gülümseyerek selamlamış, sonra arka sokaklara dalıp, yıldırım gibi koşarak, bir blok ötede gene karşısına çıkmıştı. Kız bu defa, iyice gülmüştü.. Karşısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese delikanlıyı görünce..
Delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. Arkadaştılar. Sonunda bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. O kızdan fena halde hoşlanıyordu. Galiba kız da ona karşı boş değildi. Bir yerde, bir şekilde tanışmaları gerekiyordu.. O zamanlar, bu işler böyle oluyordu çünkü.. Kaptan "tabi" dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. Biz onunla gitmeye karar vermiştik zaten. Sen de gel. Hem konseri birlikte izleriz, hem de tanışırsınız.."

"Mutluluk işte bu olmalı" diye düşündü delikanlı.. "Mutluluk işte bu!.."

Ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. Konser gününü de hiç ama hiç unutmadı.. O ne heyecandı öyle.. Konserin verildiği sinemanın kapısında tanıştılar.. El sıkıştılar.. O güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı delikanlı.. Kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı. Delikanlı ile dünyalar şirini kız yanyana düştüler.İnanamıyordu delikanlı.. Onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun nefesini duyduğuna inanamıyordu.. Biraz önce tanışırken tuttuğu el, bir karış ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik şarkısı söylenirken 'o an dünyanın bütün şarkıları dünyanın en romantik şarkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki içinde.. Ama uzatamıyordu işte elini.. Her şey böyle iyi giderken, yanlış bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine korkuyordu ki..
Sonunda dayanamadı, sanki kolu uyuşmuş gibi, uzandı..Kolunu kızın koltuğunun arkasına koydu.. Kızın omzuna değil.. Koltuğun üzerine.. Sonra kız arkaya yaslandı.. Bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. Kalbi yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. Dünyalar şirini kızın saçları eline dokunuyordu çünkü.. Konserden çıkarken, kız, şakalaştı.. "Sizi her maçımızda görüyoruz. Alıştık nerdeyse.. Yarın Adana'da da maçımız var.. Gözlerimiz sizi arayacak.."
Hayır, aramayacaktı. Delikanlı o anda kararını vermişti çünkü.. Cebinde onu otobüsle Adana'ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de Adana kebap yedirecek kadar para vardı.. Gece yarısı kalkan otobüse bindi.. Sabah erkenden Adana'ya indi. Maç saatine kadar başı boş dolaştı. Salona erkenden girdi, en ön sıraya tam servis köşesine en yakın yere oturdu.. Takımlar sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. Maç falan değildi sebep tabii.. İlk sette kız farkında bile değildi onun.. Nerden olsundu ki.. İkinci sette öbür tarafa gittiler.. Döndüklerinde, ügüncü sette kız fark etti delikanlıyı..Yüzünde çok ama çok şaşkın bir ifade, biraz mutluluk, biraz da gurur vardı sanki.. Ankara'nın hele Kolejde çok popüler bu delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..
Maç bitti. Kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. Tek kelime konuşmadan.. Konuşmaya gelmemişti ki.. Kız "keşke orada olsaydın" demişti. O da olmuştu işte.. Hepsi o.. Ona o kadar çok şey söylemek istiyordu ki aslında..
Bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir şiire rastladı. Daha doğrusu bir şiirden alınmış bir dörtlüğe.. Söylemek istediği her şey bu dört satırda vardı sanki.. Bembeyaz bir karta yazdı o dört satırı.. Öğleden sonrayı zor etti, Kolejin önüne gitmek için.. Kızın karşıdan geldiğini gördü. Koşarak yanına gitti. "Bu sana" diye kartı eline tutuşturdu ve kayboldu ortadan.. Kız, Necip Fazıl'ın dört satırını okurken..
"Ne hasta bekler sabahı
Ne taze ölüyü mezar...
Ne de şeytan bir günahı
Seni beklediğim kadar!.."
Ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde Kolejin önündeydi gene.. Kız karşıdan geliyordu.. Bu defa yanında arkadaşları yoktu. Yalnızdı.. Yaklaştığında işaret etti delikanlıya.. Gözlerine inanamadı genç adam.. Onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. Evet, çağırıyordu işte.. Kalbinin duracağını sandı yaklaşırken.. "Sana bir şeyler söylemek istiyorum" dedi kız.. O da heyecanlıydı, belli.. "Bak iyi dinle.. Dünkü satırlar için çok teşekkürler.. Herhalde hissettin, ben de senden hoşlanıyorum. Ama senden evvel tanıdığım birisi daha var. Ondan da hoşlanıyorum ve henüz karar veremedim, hanginizden daha çok hoşlandığıma.. Ve de şu anda, onu terk etmem için bir sebep yok.."
"O zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında başka kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. Ayrıldı kızın yanından.. Bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne çıkmadan.. Bir daha onu hiç görmeden..
Yıllarca sonra Levent Yüksel'in söyleyeceği şarkıdaki Sezen Aksu'nun sözlerini o zaman biliyordu sanki. Aşk "onurlu" olmalıydı.. Günlerce, haftalarca, aylarca bekledi.. Tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi bekledi.. Hastanın sabahı, şeytanın günahı beklediği gibi bekledi.. Heyecanla bekledi. Hırsla, arzuyla bekledi. Umutla, umutsuzlukla bekledi. Bazen öfkeyle bekledi.. Ama bekledi.. Başka hiç kimseye bakmadan, başka hiç kimseyi bulmadan bekledi. Bir gün bir şiir antolojisinde şiirin tamamını buldu.. İki dörtlüktü şiir.. İlki kıza verdiğiydi.. Bir ikinci dörtlük daha vardı orada.. O dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. Cebine koydu..
Bekleyiş sürüyor, sürüyordu.. Okullar kapandı, açıldı.. Aylar, aylar geçti..Bir gün delikanlı kızı aniden karşısında gördü.. "Günlerdir seni arıyorum" dedi kız. "Günlerdir seni arıyorum. İşte sana haber.. Artık hayatımda hiç kimse yok!.."
"Yaa" dedi delikanlı.. "Yaa" dedi sadece.. Kalbi heyecandan ölesiye çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmışken, ağzından sadece bu ses çıkmıştı: "Yaaa!.."
Cebindeki artık iyice eskimiş kartı uzattı kıza.. "Sana bir şiirin ilk dörtlüğünü vermiştim ya bir gün.." dedi. "Bu da sonu onun..."
Sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. Kız ikinci dörtlüğü oracıkta okurken..
"Geçti istemem gelmeni
Yokluğunda buldum seni.
Bırak vehmimde gölgeni
Gelme artık neye yarar!.."
Aradan yıllar, çok ama çok uzun yıllar geçti. Delikanlı bugün hala düşünüyor.. O uzun, çok uzun bekleyiş mi öldürmüştü aşkını? Ya da beklerken, ölesiye beklerken hayalinde öylesine bir sevgili yaratmıştı ki, artık yaşayan hiç kimse bu hayali dolduramazdı.. O sevgilinin kendisi bile.. Hayalindekini canlı tutmak için mi, canlısını silmişti yani?.. Ya da.. Ya da.. Bir şiirin romantizmine mi kapılmış, bir delikanlılık jesti uğruna, mutluluğunun üzerinden öylece yürüyüp mü gitmişti acaba?
Delikanlı bu soruların cevabını bugün hala bilmiyor.. Bilmediğini de en iyi ben biliyorum.. Çünkü, o delikanlı, bendim!...

Sevda.TK
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Kasım 2007       Mesaj #1388
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Üsküdar' da Yüreğim Hüzünde

Acı, mutlu sevdalara konu olmuş
Destansı aşkların sesi Kız Kulesi nde okunmuş

Yürekleri yakıcı hicrana kani olmuş
Nağmelerin tatlı yeli okunmuş

Saadet nişanında gülistanlara tanık olmuş
Nazendelerin tatlı seli okunmuş

Tarihin soylu adresi olarak
Duyguların nefesi olmuş: Üsküdar
Sevdamın kendisi ile
Yüreğim Üsküdar da hüzünle okunmuş

Üsküdar'ın tarihini kafamın bezine dokurum
Diğer yandan talip kalbimle sevdamın resmini okurum
Bin andan takip gölge ile
Maviliğin çercevesinde sen ve ben olurum
Üsküdar'da yüreğim hüzünde boğularak
Düşlerin kanatlarında Üsküdar la süzülmüştüm
Sokakların karanlığında gölgeyle sürülmüştüm ...



i.k
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
12 Kasım 2007       Mesaj #1389
nünü - avatarı
Ziyaretçi
HIRS VE KİBİR

Ulu bir kavak agacinin yaninda bir kabak filizi boy göstermis.

Bahar ilerledikçe bitki kavak agacina sarilarak yükselmeye baslamis.
Yagmurlarin ve günesin etkisiyle müthis hizla büyümüs ve neredeyse kavak agaciyla ayni boya gelmis.
Bir gün dayanamayip sormus kavağa:

"Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?"
"10 yilda" demis kavak
"10 yilda mi?" diye gülmüs ve çiçeklerini sallamis kabak
"Ben neredeyse 2 ayda seninle ayni boya geldim bak!"
"Dogru" demis agaç "dogru"
Günler günleri kovalamis ve sonbaharin ilk rüzgarlari basladiginda kabak önce üsümeye sonra yapraklarini düsürmeye, soguklar arttikçada asagiya dogru inmeye baslamis.
Sormus endiseyle kavaga:


"Neler oluyor bana agaç?"
"Ölüyorsun" demis kavak
"Niçin?"
"Benim on yilda geldigim yere sen iki ayda gelmeye çalistigin için"
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
12 Kasım 2007       Mesaj #1390
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
Sen baharın yağmurla getirdiği özlemdin içimdeki, sen çiğ tanesi kadar saf ve ne olduğunu asla anlayamadığım yanımdın benim ve denize düşüp de ıslanmaktan korkutan bir savaştın yüreğimde...
Özlemini her gece koynumda hissettiğim ve hiçbir zaman seni sevmekten vazgeçmediğim için özeldin. Sonra gözlerle yüzüme baktığında ya da her kavga edişimizde fırtınalar kopardı yüreğimde, sen hiç bilmezdin. Benim susuşum senin kaçışını desteklerdi belki de. Belki de gerçekten söyleyemediğim sözlerle doldu kalbim ve sen her seferinde gün batışını anımsattın bana, onun kadar güzel onun kadar huzur verici. Aslında hem onun kadar uzaktın bana hem de yakınımda hissettim seni, uzanıp tutacak kadar yakınımda.

Benzer Konular

3 Aralık 2006 / Misafir Genel Mesajlar
16 Mayıs 2014 / NihLe Müslümanlık/İslamiyet
11 Haziran 2013 / Misafir Forum Oyunları
18 Aralık 2011 / ocean97 Genel Mesajlar
20 Haziran 2012 / ThinkerBeLL Edebiyat