Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 36

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 554.831 Cevap: 2.787
recruit87 - avatarı
recruit87
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #351
recruit87 - avatarı
Ziyaretçi
Sisler Bulvari

Sponsorlu Bağlantılar
elinin arkasında güneş duruyordu
aylardan kasımdı üşüyorduk
ağacın biri bulvarda ölüyordu
şehrin camları kaygısız gülüyordu
her köşe başında öpüşüyorduk

sisler bulvarı'na akşam çökmüştü
omuzlarımıza çoktan çökmüştü
kesik birer kol gibi yalnızdık
dağlarda ateşler yanmıyordu
deniz fenerleri sönmüştü
birbirimizin gözlerini arıyorduk

sisler bulvarı'nda seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu

terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı

sisler bulvarı'nda öleceğim
sol kasığımdan vuracaklar
bulvar durağında düşeceğim
gözlüklerim kırılacaklar
sen rüyasını göreceksin
çığlık çığlığa uyanacaksın
sabah kapını çalacaklar
elinden tutup getirecekler
beni görünce taş kesileceksin
ağlamayacaksın! ağlamayacaksın!

sisler bulvarı'ndan geçtim sırılsıklamdı
ıslak kaldırımlar parlıyordu
durup dururken gözlerim dalıyordu
bir bardak şarapta kayboluyordum
gece bekçilerine saati soruyordum
evime gitmekten korkuyordum
sisler boğazıma sarılmışlardı

bir gemi beni afrika'ya götürecek
ismi bilmiyorum ne olacak
kazablanka'da bir gün kalacağım
sisler bulvarı'nı hatırlayacağım
kırmızı melek şarkısından bir satır
lodos'tan bir satır yağmur'dan iki
senin kirpiklerinden bir satır hatırlayacağım
seni hatırlatanın çenesini kıracağım
limanda vapurlar uğuldayacak

sisler bulvarı bir gece haykırmıştı
ağaçları yatıyordu yoksuldu
bütün yaprakları sararmıştı
bütün bir sonbahar ağlamıştı
ağlayan sanki istanbul'du
öl desen belki ölecektim
içimde biber gibi bir kahır
bütün şiirlerimi yakacaktım
yalnızlık bana dokunuyordu

eğer sisler bulvarı olmasa
eğer bu şehirde bu bulvar olmasa
sabah ezanında yağmur yağmasa
şüphesiz bir delilik yapardım
hiç kimse beni anlıyamazdı
on beş sene hüküm giyerdim

dördüncü yılında kaçardım
belki kaçarken vururlardı

sisler bulvarı'ndan geçmediğin gün
sisler bulvarı öksüz ben öksüzüm
yağmurun altında yalnızım
ağzım elim yüzüm ıslanıyor
tren düdükleri iç içe giriyorlar
aklımı fikrimi çeliyorlar
aksaray'da ışıklar yanıyor
sisler bulvarı ayaklanıyor
artık kalbimi susturamıyorum

MARLON - avatarı
MARLON
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #352
MARLON - avatarı
Ziyaretçi
normal yalniz degiliz

Sponsorlu Bağlantılar
ben yine ıssız kaldırımları dövüyorum
cigaramla:
ıslanan tenimle bahar aşıklarını anımsatıyorum
hatırla:
bütün dert ve kederleri bırakıyorum
yagmura:
bir yazı yazıyorum
KANLI GÖZ YAŞIMLA

SENİ ÇOK SEVİYORUM bitanem............... HASAN HORUZOGLU
Son düzenleyen MARLON; 4 Ekim 2006 21:53 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Ekim 2006       Mesaj #353
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

Kırık Kalbim ve Sen
Seni ve seni karnında taşıyan bu şehri çıkarıyorum kalbimden. Sevgilimi elimden alırken sahte gerçekler sunan sunduğu gerçeklerle sevgililerimi bana delil olarak gösteren diğer kirli şehirler gibi bu şehri de çıkarıyorum kalbimden. Ama seni değil. İğrenç hikayelerle sevdiği kadınları en iyi şekilde malzeme olarak kullanacak bu şehrin şekilsiz bahar cesedi olmayacağıma dair kendimi saklayıp çıkıyorum bu şehirden.
Yaşama sevincimi adıma şiirlerime ve yazılarıma açtığı sonsuz savaşın soğukluğunda bulunan biçimsiz adamlara eğer onların yanında olmazlarsa yom oyacaklarını sanan zayıf kadınları ve bu insanlara yaşanacak yerler sunan bu şehri ve şehirleri çıkarıyorum kalbimden ama seni değil. Onların açtıkları savaşı tek başıma sürdürmeye mahkum olarak ve hiç bir şeyi umursamadan bu soğuk ve karanlık havaya karşı türkümü söyleyip seni sevdiğimi haykırıyorum.
Bazı şeyleri umursamamanın karşındaki kişiyi nasıl tahrip ve sinirlendirdiğini bana öğrettiğin için teşekkür ederim ey sevgili.
Aşkları hep kendi istediği şekilde yaşayan insanlarla ve senin de kurtulmak istediğin benden ve bu şehirden çıkıyorum. Ama senden değil ey sevgili.
Aşkların umutların ve sevgilerin çoktan seçmeli sorulara bağlandığı o çatı altında bulmuştum seni. Niye tanıdığımı niye geldiğimi bilen ve geliş nedenimi gerçeklik yüzeyine çıkaran bir doğan vardı senin. Kişiliğinde yinede senin olağan üstü yapıcılığına karşın benim kahrolası iyimserliğim ve bazı konularda çekimser kalmam ve bununla beraber bütün sorumlulukları aldın benden ve sonra üstüme bırakı verdin. Bu da güzel bir olaydı aşkımız için.
Bir Perşembe günü sabahı içime attın gözlerini ve yine bir Perşembe akşamı kopardın benden. Gizli sırlarla doluydu gözlerin. Yanıp sönen okyanus fenerlerinden dalgalı bir sonbahar günü uçan martılar ne anlarsa onu anladım gözlerinden.
Bunun sonunda hayatı hep tersindin algılamaya başladım. Ve örnek olarak ta perşembeleri artık hiç sevmez oldum.
İsminde taşıdığın sıfatı alıp içinde seni taşıdığı için yine öteki şehirler gibi tutamadığım bu şehirde kalan ismini kalbim de yoğurup kalıyorum her Perşembeleri.
Aşklara kapatılmış kalbimin kilidini açan yeni zaman çilingiri olduğunu hayır anlatamam kimseye. Egemenliğimi bile sana bırakırım, ama yinede kimseye anlatamam. Kırık neyden üflenen açıklı şarkıların yüreğimde izleri olan gizemli gözlerini anlatamam.
Sanki mavi bir gül gibi üç ayda büyüttüğümüz nadide çiçeğimizi bir Perşembe günü erittin yok ettin. O kıpkırmızı dudaklarınla ve sözlerinle darmadağın ettin o mutluluğumu, ama unutmak ki sen her zaman benim kalbimde ki en güzel mai bir gülsün.
Her yer kirlenmiş insanlarla kirli olsa bile biliyorum ki sen hala ilk doğduğun gün ki bir bebek kadar saf temiz ve dürüstsün bunu unutma güzel insan. Ve güzel sevgili
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #354
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir anda hayattan kopup nefis bir sessizlik senfoninin ortasında buluvermek kendini...
Suskunlukları bilir misin?.. Ansızın kesilen konusmaların ardından kulaklarının nasıl da uğuldadığını?..
Solukları duyarsın sadece... Kelimelerin eksik kaldığı anlarda susar insan...
Seni öylesine seviyorum ki; bunu kelimelerle ifade edemiyorum ve susuyorum. Gözlerime bak anlarsın!
Oradan bir pencere açıyorum, senden bana dogru; süzülebilirsin içeri istersen...
ve penceremi açtıktan sonra susuyorum... Susuyorum, duyarsın!..

Aslında ne çok sey söylenir susmalarda... Gerçek kendin olursun; tüm elbiselerinden yoksun çırılçıplak,
aynen savunmasız bir bebek gibi... Aracı kullanmadan, kelimelerin bencilligine yakalanmadan...
Susarsın...
Bosluga konusursun susarak...
Düsünceler on-ikiden vurur o zaman; tellere dokunmadan, havayı kullanmadan...
Böyle susmalarda bulursun bir çok sorunun cevabını... Ve belki de kendini tanırsın.
Hatta o müthis soru var ya, "ask nedir?"
Onun bile cevabını bulabilirsin ama ifade edemezsin, susarsın!..

Bilirim acı verir bazen susmak... Konuşmak istersin; kelimeler bogazına dügümlenir.
Her sey bitmistir aslında...
Ne kelimeler ne de suskunluk bir ise yarar artık.
Zalim acı saplanmıstır en derine; duyulan sadece iç çekislerdir artık...
Bir de; dilinin ucuna hücum eden ve dudak kalesine çarparak bozguna ugrayan kelimeler...
Gözyası da suskunlugun meyvesidir. Dokunur acının üzerine; ılık, tuzlu bir ilaç gibi...
Önce yakar, belki de acıyı azdırır. Ya sonra?..
Uyusur kasılan gözlerin... Oradan kalbine damlar susan sesin...
Sessizce, kimsesizce aglarsın; duyarlarsa gelirler ve beni yalnızlıgımla ayırırlar diye korkarsın,
hıçkırıklarını bogarsın, susarsın!..

Susarsın... Susarsın ama!!! Anlamsız sesleri duyumsamaya baslarsın bu sefer de...
Bütün enstrümanlar vardır ama sef yoktur. Kelimeler pesi sıra çıkar, cümleler kurulur tumturaklı, anlamsız...
Anlam yüklemeye çalıstıgın her cümle, bir öncekini daha da anlamsız hale getirmeye baslamıştır bile...
sefsiz bir orkestradan bas döndüren bir senfoni bekleyemezsin ki!.. Sonra anlamsızlıkları sıralayıp,
onlara sahte anlam elbiseleri giydirmeye baslarsın; rüküs olurlar.
Cımbızla ararsın içlerinden anlamlı kelimeleri seçmek için...
Karanlık bir odada bulmaya çalıstıgın bir ısık; göremezsin...
Cam kırıkları gibi beynine saplanan kıymık kelimeler; kanatır, hissedemezsin...
Yaslar hücum eder gözpınarlarına, aslayamazsın!..

Ayna yazılar vardır; ruhuna çevrilmis... Bakmayı bilebilirsen kıymetli kelimeler...
En kuytu köselerinde yapacagın bir gezinti kendine bile itiraf edemediklerini çıkarıverir günyüzüne...
Karanlıga günes açar ve sersemce fikirlerin yere basmaya baslar.
İste o zaman...
Ne suskunlugun anlamı, ne seslerin karmasası kalır.
Sadece, "beyazın üstüne siyah"..
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #355
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yitik zamanlarda , sensiz gecelerden biri daha . Yalnızlığını yaşıyorum. Kışdayım , penceremden görünen bahar olsa da . Etraf çiçeklenmiş, börtü böcek sarmış olsa da sensizliğin ürperten soğuğundayım

Titriyor ellerim. Üşüyorum, ellerimi ısıtmaya çalıssam da titriyor bedenim. Yüreğimin sıcaklığı ellerimin soğukluğuna iyi gelmiyor ki... Seni istiyor seni özlüyor bebek ellerim.

Bir çay koyuyorum ısınmak için. Ellerimi fincana değdiriyorum ısınmıyor . Sıcak sıcak yakıyorum onları buğusu tüten fincanda. Oysa tenim acısa da ellerim üşüyor. İçim daha çok titriyor. Uzaklarda bir yerler de tenin üşüyor. Biliyorum.

Sen giderken dinlediğim şarkıyı açıyorum. "Alta Gracia My Love" diyor belli belirsiz aralıklar ile. Yüzün geliyor aklıma benden ayrılmayan hayalin. "Gitmem gerekli. Senin iyiliğin için" Üşüyorum, rüzgar esiyor, cadde tanınmaz oluyor ağlıyorum.

Hiç tanımadığım bir mağazada bir kadından mendil almış akmış gözyaşlarımı siliyorum. Kapkara olmuş gözlerim ile etrafa bakıp kendime gelmeye çalışıyorum. Makyajım akmış, burnum kızarmış, herkes şaşırmış. Bu ben miyim?

Üşüyorum, titriyorum .

Odamdayım, senli zamanlar yaşıyorum. Birden patlak veren bahar yağmuru ile yüzümü poyraza çevirip kendimi sokağa bırakıyorum. Islanıyorum, ıslanıyorum. İnsanlar kaçacak yer arıyor. Titreyen bedenim ile gittiğin yerde seni arıyorum . Oysa ...


Üşüyorum, üşüyorum...


mydarling24 - avatarı
mydarling24
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #356
mydarling24 - avatarı
Ziyaretçi
Hazin Hazan

Bir bahçede olduğumuzu düşün;
Baharı yaşayamamış bir sevgi bahçesinde...
Sen dalından koparılmış bir gülsün;
Bense can çekişen bülbül, hazanın pençesinde

Bir yel esti, bahçemizi kavurdu
Bu hazin hazan, hem seni, hem beni yaraladı
Seni sararmış halinle savurdu;
Benim ciğerimi yaktı, bağrımı paraladı

Yine de gülümsün, sararsan bile
Hazan ayları ne yapsa, ne etse nafile
Benim sevdam yayılmış dilden dile
Gel, mutluluğu sarayım boynuna
Bu sevda tükenmeyecek;
Girsek de kara toprağın koynuna
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #357
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Saymadığım insanlardan hakaret duydum
Kinim nefretim sadece, sensizliğe
Yalan da olsa bitmiş bir ilişkiye
Sensizlik koydu bana, bak yine

Arkadaşlarım bile, vefasız çıktı
Yüzüme gülüp, beni terk etti
Çok değiştin, böyle değildin denildi
Baksana, onlar da ihanet etti

Karanlık sokaklarda bir başıma bırakıldım
Tatlım, ben karanlıktan korkardım
Yalnız bıraktın beni, karardım
Etrafta önüne atlıyacak araba bulamadım

Son bir defa baktım o fotoğrafa
Yalnız kalmış bahtı kara
Ağlıyor yalnızlığına
Ağlattın beni, anlasana

İçim, dışım nefret dolup taşıyor
Sensiz geçen günlere kin topluyor
Sürekli seni hatırlıyor
Bulmak için dört bir yanda seni arıyor

Yalancı yarim, sen de mi
Sen de hayırsız çıktın
Sen de beni aldattın
Sen de beni kalbimden vurdun

Geçmiş olsun, senin de adın batsın...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #358
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GERİYE KALANDIR SEVDA

Gelen gider
Gelen gittiği zaman
Geriye kalandır sevda
Daha bir seversin
Ama
Bir daha sevemezsin
Alışırsın yüreğindeki
Bu ılık, bu hoş sıcağa...
Geriye kalandır sevda
Blue BooL - avatarı
Blue BooL
Ziyaretçi
5 Ekim 2006       Mesaj #359
Blue BooL - avatarı
Ziyaretçi
Yanağına düşen kar tanesi eriyip dudaklarına indiğinde ve o bir damla serinliği biriyle paylaşmak istediğinde yüzünü rüzgara dön, ordayım!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Ekim 2006       Mesaj #360
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
GÜLÜŞLERİNDE YAŞAT BENİ

Sana geliyorum mevsimlerin koynundan.
Bir elimde umutların,
Bir elimde yüreğim,
Gülüşlerine geliyorum yaralı ırmakları aşarak.
Bu yolculuğun sonunda;
Ya yıldızları dolduracağım saçlarına,
Ya da aydınlıkları bırakacağım karanlıklarına.

Ağustos sıcağında,
Toprağı alnından öperken
Ne olur beni bekle.
Köpükleri kirlenmemiş dalgaları
Sereceğim kurumuş dudaklarına.

Sabah ezanlarında uyandığımda
Omuzlarımdan yüreğine
Binlerce martıyı kanatlandırıyorum.
Her gece rüzgarın koynuna girip
Sevdanı bırakıyorum
Yağmurun nazlı kirpiklerine..

Uzaklarda olsam da gül yüreklim,
Gülüşlerinde yaşat beni..
Yollarda yorulsam da
Gözlerindeki umutla karşıla beni..
Biliyorum ki;
Bir gün geldigimde yüreğine,
Bahar kokacaktır ellerin.
Nisan yağmurlarıyla düşsem kirpiklerine
Kurak topraklarında umutlar filizlenecektir..
Hadi nefesinde yaşıyorken mutlulukları,
Sen, gülüşlerinde yaşat beni..


Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik