Arama

Sonsuz Aşk - Sayfa 39

Güncelleme: 26 Ekim 2014 Gösterim: 555.011 Cevap: 2.787
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #381
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Öyle içimdesin ki. Yanağımda dolaşan rüzgardan daha gerçek dokunuşların. Küçük,
ürkek, kesik dokunuşlarınla, belki de her zamankinden daha yanımdasın. Yani
Sponsorlu Bağlantılar
öylesine, o kadar bensin ki. Ah nasıl anlatsam. Boşuna bu çabalarım, doğru kelimeleri
aramalarım. Ne kitaplar yazıyor, ne de sözlüklerde karşılığı var.
Yalnızca hissediyor insan, yaşıyor. Kelimeler eksik, kelimeler yaralı. Kelimeler cılız.

Taşımıyor, anlatmıyor, tanımlamıyor bu duyguyu. Ben de. Çok başka bir şey. Sevginin

ortasında, derin acılar hisseder mi insan? Aydınlık gülümsemelerin içine, hüznü
yerleştirir mi durup dururken? Gözlerine buğu, diline sitem, yüreğine burukluk,
çöreklenir kalır mı asırlarca?
Gelmeyeceğini bildiği mektup için, posta kutusunu hep aynı heyecanla açar mı? Dedim
ya, başka bir şey bu. Ne kadar yalnızsam, o kadar seninleyim şu günlerde. Belki de en
başta, tutup seni en derinlere koydum diye oldu bunlar. Kimseler ulaşmasın diye,
kimselerin bilmediği, bulamayacağı yollara götürdüm seni. En derinlerde tuttum. Bana
sakladım. Derine, hep daha derine.
Seni yapayalnız, bir tek bana bıraktım. Paylaşamadım yanlış yaptım. Sana ulaşan yolları
kaybettim diye bütün bu şaşkınlıklar. Kendimi oradan oraya vurmam. Sağımda,
solumda, ne zaman dikildiğini bilmediğim duvarlara çarpmam, hiç görmediğim
çukurlarla boğuşmam. Denizlerin, gürültüyle gelip vurduğu dehlizlerin, acılı duvarları
gibiyim.
Duvarlarım yosunlu, duvarlarım kaygan, duvarlarımdan hiç tükenmeyen sular sızıyor.
Tutunamıyorum. Renklerim, gün içinde değişiyor. Soluyorum, soğuyorum. Güneş
ulaşmıyor içerilerime. Küfleniyorum, yaşlanıyorum. Yalnızlıklar peşimde. Dokunduğum
her ıslak duvardan, pis kokulu bir yalnızlık bulaşıyor üstüme. Biliyorum, bütün bunlar,
hep benim suçum.
Seni sakladığım yere ulaşamaz oldum. Yollar, gitgide uzadı ve karıştı. Ümidimi ısıtacak,
parlatacak, kımıldatacak bir şeylere ihtiyacım var. Ah onun ne olduğunu biliyorum.
Sonu sana geliyor her cümlenin. Her şeyin başında içinde ve sonundasın. Bu
değişmiyor. Öyle içimdesin ki. Birden aklıma geldi, tuttum sana bir mektup yazdım dün.
Çok mutluydum. Gün içinde neler yaptığımı, nelere kızıp, nelerle mutlu olduğumu, tek
tek anlattım. Mevsimlerin ve insanların nasıl karışık ve beklenmedik olduklarını yazdım.
"Yine zamansız yağmurlar" dedim, "Daha önce, hiç bu kadar zayıf değildi güneş
ışınları" dedim, "Gerçekten buradaki şarkıları hiç öğrenmeyecek, bilmeyecek,
söylemeyecek misin?" dedim. Çok uzun bir mektup oldu. Başından sonuna kadar
okudum.
Neler yazmışım diye merakımdan.
Sonra çekmecemden bir zarf çıkarıp, adını yazdım. Büyük harflerle, yalnızca adını.
Adresini bilsem gönderir miydim, bilmiyorum. Mektup cebimde. Cebim yüreğime yakın.
Yüreğim sende. Sen yüreğime yakın. Öyleyse mektup sende.
Can Dündar

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #382
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dediğin olsun...

Sponsorlu Bağlantılar
Ey sevdiğim güzel, benle dalaşa
Girme mi diyorsun ? Dediğin olsun...
Öfke oklarını yay gibi kaşa
Germe mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Ne demiştin bana sen geçen Salı,
Kesiyorsun şimdi bindiğin dalı,
Sakın ha bir daha, yoluma halı
Serme mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Sanma ki arzumdu düşmen bu hale,
Ne yapayım sen de kaldı ihâle,
Bundan sonra bana ne gül ne lâle
Derme mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Yarın da var amma, unutma dünü,
Yok yere harcama şu genç ömrünü,
Değmem ben, kaptırma bana gönlünü
Verme mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Hay hay dayanırsın kışa soğuğa,
Lakin sığmaz bu yük iki koltuğa,
Sen kim, mes'ut olmak kim, mutluluğa
Erme mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Akıntıya karşı çekilmez kürek,
Kolay değil ki bu, güç kuvvet gerek,
Aşk çile demekmiş, yok bende yürek
Sevme mi diyorsun ? Dediğin olsun...

Dediğin Olsun - Kıvılcım Yayınları 2000

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #383
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
.. sen de tut bir bekleme nöbeti,
senin de gözlerin kalsın yollarda.
kırgınlıklar içinde,
ve mutlu son umuduyla...
... sen de bak uzak ötesine,
dilekler gönder yarının ertesine,
bakışlarından hüzün ve ümit süzülsün.
bırak, kalbin birazcık da üzülsün...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #384
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bedeninin kurak coğrafyasında beni ürperten sevginle birleşik bir ilkbahar vardı dışarıda. Ve kavuşmaların şarkısını söylüyordu o çok sevdiğimiz minik serçeler…

Bense kaybolduğum bir çift gözde yaşıyordum her duygunun en büyüğünü… İçimi acıtan, tüylerimi diken diken eden bir gece yarısı ninnisinin içine akıtmıştım geçmişten damıttığım hüzün gözyaşlarını… Ve ben, içimde benimle savaşan korku ordularına – hani şu seni kaybetme korkusunun ordularına – gecenin bir vakti karşılık dahi veremeyecek denli bitkindim. Ve sen, bir kitabın sararmış herhangi bir sayfasında vakt-i evvelde anlatılmış en güzel iklimin ta kendisiydin. Bundandı bedeninin coğrafyasında seni arayıp duruşum. Ve bundandı keşfe aşık gözlerimin gözlerinde dakikalarca pas tutuşu.

“Bir giden bir seven” diye tarif ettiğimiz o aşkın ta kendisiydi gecenin bir vakti altını imzaladığım… Git-kal, siyah-beyaz, artı-eksi, kuzey-güney, gece-gündüz, sıcak-soğuk… Tezatlar arasında parlayan tek doğaçlama… Sesin, sen, gözlerin bir de… Geceyi üzerimize örttüğüm sıcak yatağın bir tadı sen. Haritanın bilmediğim bir kıtasına varan hisler ve ben. Kurulamaz cümlelerin imlasız sokağı… Yalanlardan korkmuş bir kalbin son durağı… Korkulu düşüncelerin kabus olup yağdığı bir gece karanlığı… Dinmek bilmez yağmurların korkusuz, mahrem ıslaklığı… Sevgi dolu söylediğin her cümlenin içimdeki kekremsi tadı… Doğrularımızın ve sevginin birleştiği bir Güneş ışığının sıcaklığı… Sen, ben, biz biraz da… Yıllar, yollar, yazgılar, ikilemler en çok da.

Oyunsa eğer, ben kaybetmeden ne olur çek git hemen. Oyun değil gerçekse eğer, bir an olsun gitme gönlümden, gözlerimden sen.

Bedeninin kurak coğrafyasında beni ürperten sevginle birleşik bir ilkbahar vardı dışarıda. Ve kavuşmaların şarkısını söylüyordu o çok sevdiğimiz minik serçeler…

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Ekim 2006       Mesaj #385
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
seniseviyorum
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
Şafağın her söküşünde
Saçlarından hayata asılmamın tek nedeni sen varsın
Unutma! ...sana tutku halinde bağlanmam için
Milyonlarca sebebim var....
Şu çirkef dünyada tek parıltı sensin
Ünlü bir heykeltıraşın spatulasından çıkmış gibi
Fakat...sönük bir parıltı değil..
Güneşin tüm ışıklarını silik bırakan bir parıltı
Şu kuru ayazda içimi yakan bir volkan gibisin
Cayır cayır esiyorsun
Yüreğime işleyerek..
Sonrada çekip gidiyorsun
Ne zaman yaktığını ne zaman geldiğini fark etmeden...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
rose bullet3
Saçlarını gözlerini....seni düşünmekten başka bir şey gelmiyor içimden..
İnan öyle tabi bir duygu ki...
Yüreğimin kuyularında
Sanki dünyaya gözümü açtığımdan buyana var..
Biliyorum bu duygu ortaya çıkmak için seni bekliyordu...
Olmadığın bir anı çektiğim nefesi önemseyemiyorum...
Sensiz...bu yalan çorak alemde olmaktansa
BİTİŞİMİN...soğukluğuna Asılmayı
ASLA! ...saçlarından hayata asılmamaktansa
Şu iğrenç çirkef dünyaya sırtımı dönmeyi Akıl bilirim...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
rose bullet3
Kulağımda ne zaman bir aşk şarkısı işitsem
Melodilerde sen akıyorsun
Ne zaman nostalji bir aşk şiiri okusam
Damlayan mısraları hep ama hep..
Saçlarını gözlerini getiriyor bana..
Bilmelisin...her an yanımdasın
Seni hissetmem görmem için bir an düşünmem yeterli..
Zannedersem ilk defa bir kızın kokusu yüreğimde fırtınalar estiriyor..
Kendi kendime ferhatın aslıya aşkındaki gibi
O damı..bu tatlı ten kokusuyla avare olmuştu diyorum...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
rose bullet3
Gözlerinde ki milyonlarca parıltı
Karanlığın zulm yanını darmadağın edip geçiyor
Seni süzerken, kendimi güneşi yukarılardan seyrediyor gibi hissediyorum...
Ruhum sana ait
Hiçe sayıp kaldırıp bir kenara atabilirsin
Yüreğinin içine de alabilirsin
ALLAHIM! ...
Bebişimin yüreğinin en derin kuyusunda olmak istiyorum...
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ....
rose bullet3
Belli sen busun
Fakat sen beni
Ben olduğum...öyle yada böyle olduğum için seviyor musun...
Söyle bunu kim bilir
Saçlarını okşamayı
Saçlarımı okşamanı
Boynuma atılışlarını..buselerini
Tenini koklamayı
Sarılıp sarılıp kopmalarını
Seni seviyorum
Bir yıldız gibi gözlerimin önünden kayıp giderken
Sahte dünyada cennette gibiyim
Sadece bir vakit elimde tutuyorum o cenneti
Bilmem bir müddet sonra ne olacak
Kim bilir rezil edip kopup uçup gitmiş olacak
Seni SEVİYORUM
NEDEN Mİ? ...
rose bullet3
Bir çok kız için ısmarlama şiirler yazmıştım
Bu bana hep ters gelmişti..
Fakat şu an
Senin için binlerce dize yazsam az geliyor...
İçimde hep bir ülkü var
Bilmem...kim bilir bu şiiri yanından hiç ayırmazsın
Yada beraberinde kan kırmızısı bir gül goncasını..
ALLAH tüm güzellikleri yaratırken
Eminim seni en nadidesi olarak yaratmış
Kır çiçeklerinden güzel
Gülden narin
Menekşeden şeker
Kardelenden daha güzel kokulu
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ..
rose bullet3
Eşsiz haline huriler gıpta ediyor
Sahte alemde ise
Beşeriler arasında..
Zannedersem...bir ben...yada bir iki şanslı..
Bu güzelliği algılayabiliyor..
Ömür bitene kadar
Mahvolana kadar
Yanında kollarında saçlarında asılı kalsam
Bunu hissediyorum bu bir işkence olur
En çok yüreğinde senle olamadığım için
Seni Seviyorum
Neden mi? ...
rose bullet3

Hayal ma yal olsa dahi
Düşüncelerimde aklımda seviliyorum fikri bile
Senin gibi eşsiz bir varlık tarafından beğenilmek sevilmek
Bu budalayı ömrü boyunca mutlu edebilecek kadar,
Muhteşem, eşsiz, güzel ve bir o kadarda ASİL...
Tatlım bebişim seni anlatmaya bak mısralar bile yetmiyor..
Düşünüyorum şu yalnızlığımı gün ışığına atmadığım odamda
Acaba kaç insan seni sana dünyaya anlatmak için
Milyonlarca dizeler yazdı....
Seni Seviyorum
NEDEN Mİ? ...
rose bullet3
Bir tebessüm ay ışığında, tek aydınlığım
Bana her şeyi ama her şeyi bir kenara attırıyor
Gülüşünde, gözlerinde, takılıp kalıyorum
Sadece izleyip tadını çıkartma duygusu alevlendiriyor..
Ah! ..bebeğim..seni seviyorum
Bak her şey yetersiz
Bu kadar nedenin ardına bile
Seni ne çok sevdiğimi
Ne çok saçlarında asılı kalmayı
Kollarında uyumayı
Sana dokunmayı...
Gözlerinde tutuklu kalmayı anlatamadım....


rose bullet3
(07 Kasım 2000...Seni Seviyorum....milyarlarca nedenim var......saçlarının tellerinde hayata asılmayı....neyse...)

Murat İnce
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #386
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
sarmalayan aşk

selam ayrılıklar içre olmayan
yüreğinde hüzünler biriktirip
tortusuyla ağulu aşlar pişirmeyen
selam sana tebessümünde acılar gizlemeyen

gözlerinde elamsı bir billurluk
ellerinde sahici bir kadınlık
saçlarında kaybolunacak bir çoşku
ve yüreğinde sarmalayan bir aşk

selam çiçekler gibi solmayan
teninin rayihasında hainlikler kokmayan
edasında gereklilikler süründürmeyen
olumsuzluk kiplerini sözcükler kervanına eklemeyen

gözlerinde elamsı bir billurluk
ellerinde sahici bir kadınlık
saçlarında kaybolunacak bir çoşku
ve yüreğinde sarmalayan bir aşk...

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #387
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Otogarlar kalanlar içindir. Gidenin arkasından "ah" çekip, bir demli çaya sigarayı dost etmek, acıyı doyasıya yaşamak ve korkmak içindir.

Otogarlar, kalabalığın arasında yalnız kalınan, eldeki sevgiyi uzağa göndermenin acısının en fazla hissedildiği, sallanan her elden bir umudun uçup gittiği yerlerdir.

Otogarlar bazen sevinçtir ama yine bekleyene. Ölene ne olacak, kalanlara dert derler ya, otogarlarda öyledir. Giden gitmiştir ama kalanlar hem hüzünle hem sevinçle geride kalırlar.

Otogarlar benim sana dönüşlerim, gidişlerimdir. Otogarlarda içtiğimiz çaylar, yaşadığımız hüzünler geçmişten gelir. Birilerini mutlaka kaybetmişizdir otogarlarda, yollarda...Yenisini yaşamamaktır dileğimiz. Ama her gidiş, yeni bir başlangıçtır da...

Otogarda beklerken, elimde bilmem kaçıncı sigaramla, seni ardımda bıraktığımı ve belki de hiç ama hiç dönmeyeceğimi hayal ettim. Sensiz bir yaşam için kaçabileceğim en uzak mesafe neresiyse orada yaşamak istedim. Ama bildiğim bir şey vardı ki, ben nereye gidersem gideyim seni de daima yanımda götürecektim. Sensiz yaşanacak bir yer henüz inşa edilmemişti çünkü. Benim sürekli çalışan ve gündüz şalterini kapasa bile gece rüyalarda yeniden açan beynim, her saniye seni yeniden bana hatırlatacaktı.

Çünkü sen hayallerimdin. Sabah uyandığımda işe gitmemi sağlayan, gece yattığımda huzurla uyumamı sağlayandın. Böylesine büyük yaşama gücünü kaybetmek beni kalemden, yaşamdan, gökyüzünden uzaklaştıracaktı. Seni red etmek, kendimi red etmek; olmamış gibi yapmak, içimdeki o şımarık kadını yok saymak olacaktı. Sen vardın ve senleyken ben gerçekten ben gibiydim. Şımarıklığım, sessizliğim, gözlerimdeki parlama...Herşey ilk kez çok ben gibiydi. Kendimi unutmayı hep çok sevmişimdir, hatta bazen bu halime öylesine özenle acırdım ki, herkes bana eşlik etmek ve seni hayatıma sokmak için yollar aramaya başlarlardı. Oysa biz senle sonu olmayan yollara çıkarken, hayallere dalarken, sessiz ayrılık sözleşmemize imzamızı atarak başlamıştık. Biz, birbirine kalben ait ama asla birlikte olamayacak kadar uzak diyarlardık. Fransa nasıl affetmeyecekse İngiliz okçularını, biz de asla birlikte yürüyemeyecektik.

Önce okçular öldürülürdü savaşlarda...Güller savaşlarında en fazla okçular işkence gördüler. Çünkü keskin ve öldürücü vuruşları ile bir atlıdan çok daha tehlikeli insanlardı. Bizim aşkımızda, en baştan öldürülmesi gereken yoksa işkence ile bizi öldürecek kadar derin ve silinmezdi. Ama okçular, yaptıkları işe, tüm risklerine rağmen, aşık adamlardı. Biz de öylesine aşıktık ki aşka ve gözlerimizdeki ışığa, sorgulamadan girdik içine.

Şimdi geçmişi düşündüğümde ellerinin titreyişleri, gözlerini kapatarak inlemelerin, bana ayırdığın saatler, korkak bakışların, heyecanlarımız rüya gibi geliyor. Beni güne başlamaya iten, belki bir gün, bir başka yaşamda kollarında geçebilecek bir ömrü vaad ediyor.

Gerçekler ve hayaller ayrı ayrı yaşanır demişti birileri, bir zamanlar.. Yemyeşil gözlerinde kaybolduğum, teninde eridiğim, gülüşünde dünyadaki cenneti gördüğüm bir yasak elma...Ve ben herşeye rağmen o elmaya, yılana, yaşama, kendime, sana ve yaşattıklarına aşığım... Seni seviyorum....

e.t.i.c.h.e.t - avatarı
e.t.i.c.h.e.t
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #388
e.t.i.c.h.e.t - avatarı
Ziyaretçi
Bir sevda eskimeden nasıl yol alır
Bir gönül uslanırken nasıl kahrolur
Kalbimde yatan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın
Kalbimde açan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın

Bir çiçek ümit içinde nasıl kaybolur
O çiçekten bal tutacak arı mahvolur
Kalbimde yatan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın
Kalbimde açan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın

Canımdın can dediğim
Gönlümde gizlediğim
Gayrı bu hasret bitsin
Adını ezberlediğim ooff
Kalbimde açan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın
Kalbimde yatan sensin gözümde tüten
Seni benden alıp giden kader utansın
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #389
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Aşk
Sevgilim sabahın erkenini seviyor, ben geceyi ve esmerliğini onun, o dorukları sevior, korkuyor bundan ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı, ona bir yeşil gülümsüyor, ben, hayatı delice sevdiysem nasıl, diyorum, seni de öyle. O kendi boşluğunda oyalanan günlerde canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor, ben göğe bakıyorum geceden, kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim diyorum, yanında, o sabahları eğilip öpüyor denizi. Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun, esmerliğin gecemde, öyle kal. "Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun, yağmur bir yalıyor yüzümü, bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım. Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi, oysa camdaki sardunya gibi üşür bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir bir, çıplağın çıplağımda. Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
11 Ekim 2006       Mesaj #390
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Anıları bir yol üzerine koydum, beklemeye başladım.Uzaklardan gelen ıssız seslere göz kırpdığımda ortaya dökülen kara sözlere mağlup olup mahcur kalıyordum.Bir gün anladım ki seni yoğuran hayata saygı
göstermek zorunda olacaksın.
Benim hayallerim''Ey! şanlı insan '' demek isterdi.Sen saygı göster ve beklemeyi bil.O gün gelir ve çatar.
Mayıs ayı duvar diplerine itilen toz yığınlarıyla dolu günleri anım satmaya başlıyor ve yitik kaldırımlarda mum üflemenin güzel olduğunu kendine aksediyorsun.Aynı duvar diplerinden dökülen sıvaların kokusuna aşık olmaya hazırlanıyor aynı zamanda siyah saçlara özlemini tek
rar dile getiriyorsun.Denizler sana meşki hatırlatırken sen aşkı midye kabuklarında sırtındaki yanıklarla birlikte hissediyorsun.
Meşk-i değer hayatta kaç kere kalp satılır bilmem ama bazıları yokluğu ceplerde bazıları ise gölgelerde arar.Sen hiç kalp satın almadın mı?
Bizler satın alamamıştık.Bizler alamamıştık...Bizler olamamıştık...
Gerçek olamamıştık...Aşık olamamıştık ya da kalp hırsızlığı yapamamış tık.
Bazen o kadar çok çalarız ki farketmeyiz.Ümitlere sadık kalma ya yelteniriz.
Mayıs ayı hırsızlık yapılmasını söylüyor diğer aylar ise sadakati emrediyordu.Senin ne istediğin hiç önemli değildir.''Ey şanlı insan ''de meli ve saygı göstermelisin.O günlerde gelecek ve mutlu olmayı mum üflemek kadar kolay zannedeceksin.
Mumların üflendiği bir günde sende siyah saçlara tutulacak ve duvarları yıkmak istercesine tekmelemeye devam edeceksin.
Neler olduğunu anlatmayan, kime yalvaracağını bilemediğin gün ler ile yalnız geçireceğin saatler devam ederken benliğin kuruyacak ve ''ben tekrar aşık oldum'' diyeceksin.
Artık mayıs ayının sonunu bekliyor olacak ve aşkının sonsuz cennet meyvalarına hayat verdiğini düşüneceksin.Sen yaşayacaksın o yaşa
yacak ve adını çiçekten alan bir tepe senin doğuşunu kutluyor olacak...

Benzer Konular

6 Kasım 2015 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat
 Sonsuz
14 Şubat 2013 / buz perisi Matematik