Arama

Kadın Sağlığı - Sayfa 15

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 319.955 Cevap: 357
ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
27 Nisan 2006       Mesaj #141
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Hamilelere sıcak uyarısı!

Sponsorlu Bağlantılar
Anne adaylarını sıcakta gezmemeleri konusunda uyaran uzmanlar, topuklu ayakkabıların ve strech giysilerin de yaz aylarında sıkıntıyı arttırdığını anımsatıyor


Artan sıcaklarla birlikte uzmanlar hamilelerin sıcakta gezme konusunda daha dikkatli olmalarını istedi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. Bülent Tıraş, sıcaklarla birlikte hamile kadınların dikkat etmesi gereken konuları açıkladı. Hamile kadınların özellikle yaz sıcaklarında beslenmelerine dikkat etmesi gerektiğini kaydeden Tıraş, besin zehirlenmeleriyle karşılaşılabileceğinin de unutulmamasını istedi. Sıcak havalarda dışarıda gezilmemesi gerektiğini vurgulayan Tıraş, doğrudan güneş ışınlarına maruz kalmayı gerektirecek faaliyetlerden de kaçınılmasını istedi.


TOPUKLU AYAKKABI VE STRECH KIYAFETLERDEN KAÇININ

Prof. Dr. Tıraş, hamileliğin özellikle ilerleyen aylarında topuklu ayakkabı ve strech kıyafetlerin giyilmesinden kaçınılması gerektiğini kaydetti. Bu tür kıyafetlerin yaz aylarında bunaltıcı olduğunu hatırlatan Tıraş, "Kullanacakları güneş yağlarını da doktora danışmalılar" dedi.

Süt yerine yoğurt, ayran, peynir ağırlıklı beslenmenin yaz ayları için daha uygun olduğunu ifade eden Tıraş, deniz ürünlerinde de seçici davranılmasını, kabuklu deniz ürünlerin tüketilmemesini tavsiye etti.

Tıraş, yaz aylarında artan piknik alışkanlığını da değerlendirerek, mangal kömürünün kimyasal maddeler içerdiğini ve bu yüzden önerilmediğini açıkladı.
Yapılacak egzersizlerde yüzmenin tercih edilmesini öneren Prof. Dr. Tıraş, burada da havuz yerine denize girilmesinin altını çizdi.

ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #142
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
“Evde kalmışlık” duygusu bayanları depresyona itiyor


Sponsorlu Bağlantılar
“Niye evlenmiyorsun, evde mi kaldın?” sözleri hanımları çok rahatsız ediyor. Evliliği geciken bayanlar, evlenememe yüzünden psikolojik sorunlarla uğraşıyor. Bunda çevrenin etkisi de açıkça görülüyor.



Evlilikte geç kalan genç kızların başı psikolojik sorunlarla dertte. Toplum nazarında ‘evde kalmış’ muamelesi gören kızlar horlanıyor. Maruz kaldıkları olumsuz muamele karşısında kimi zaman yalnızlığa maruz kalan genç kızlar, kimi zaman da istemedikleri kişilerle evlenmeye zorlanıyor. Özellikle törelerin güçlü olduğu Doğu ve Güneydoğu’da bu uygulama ağırlığını daha çok hissettiriyor. Evde kalma korkusu erken yaşta evliliklerin de en büyük nedenlerinden biri. Erkekler de aynı olumsuz bakış tarzı ile karşı karşıya.


Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Sosyal Alanlar Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Adnan Gümüş, genç kızların yaşadığı bu durumu, kabile ve aşiret ilişkilerinin uzantısı olarak değerlendiriyor. Gümüş, problemin sosyolojik tanımını ise iş bölümünde ‘yaşa’ göre kadın ve erkeğe yüklenen roller şeklinde özetliyor. Belli bir olgunluk evresinden sonra evlenemeyen erkek ve kadınların toplumda ‘fonksiyonu bozuk’ diye algılandığını belirten Gümüş, geleneksel yapıda soyun devamının cinsiyetteki iş paylaşımına bağlandığını hatırlatıyor. Bahsedilen rahatsızlığın zaman içinde ‘anormaliteye’ döndüğüne dikkat çeken Gümüş, dışlanan, baskıya maruz kalan ve sık sık görücülerle muhatap kalan kız veya erkeğin sosyal çareler aramaya başladığını kaydediyor. İçinden çıkılmaz bir hale düşen kız ve erkeğin çevrede sorunlu olarak görülmesi yüzünden özgüvenlerini yitirdiğini anlatan Gümüş, “Saygınlığı kaybetme endişesi, bireyi olumsuz etkiler. Depresyon gibi kısır bir döngünün içine sokar. Cinsiyet ve yaşa dayalı yargılar, şahsın içinde bulunduğu gruplara göre yorumlanmasını gerektirir. Ama sosyal gerçeklik böyle değildir. Örneğin Süleyman Demirel’in, Bülent Ecevit’in çocuklarının olmaması, Devlet Bahçeli’nin evlenmemesi kimi zaman siyasi tartışma konusu olmuştur.” diyor. Meseleyi cinsiyete dönük yapılanmanın somut bir göstergesi olarak ele alan Doç. Dr. Adnan Gümüş, ülkede hâlâ aşiret ve eski kabile ilişkilerinin devam ettiğine işaret ediyor. Gümüş, evlilikte geciken kız ve erkeğin toplumun diğer bireyleri ile eşit sayılmaması psikolojik sonuçlar doğurabileceğini sözlerine ekliyor.


Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Eftale Yalçın, kız ve erkeklerde evlilik yaşının bölgeden bölgeye değiştiğini hatırlatarak doğuda 20-25 arasında olan evlilik çağının batıda 30-35’e kadar çıkabildiğini vurguluyor. Evliliğin kadında sosyal kimlik ve dayanak oluşturduğuna değinen Yalçın, eğitimli ve meslekleriyle ayakları üzerinde durabilen bayanların evlilikte toplumsal baskıya daha fazla dayanabildiğini dile getiriyor. Meselenin temelinde sosyal, ekonomik ve kültürel faktörlerin yattığını söyleyen Dr. Eftale Yalçın, doğu gelenek ve göreneklerinde bayanın ‘namus’ açısından evli ve belli bir erkeğin koruması altında tercih edildiğini aktarıyor. Bazen maddi imkanların yeterli oluşu bahsedilen kısıtlamayı ortadan kaldırmadığını kaydeden Yalçın, modern ülkelerde bile ekonomik özgürlüklerin kadınların evlenmesinde belirleyici etken sayıldığını anımsatıyor.

Yalçın, evliliği geciken bayanların yaşadıkları sıkıntıları şu şekilde açıklıyor: “Niye evlenmiyorsun? sorusuyla şahsın günleri çileye dönüşür. Bu davranış psikolojik kısıtlama ve bunalımı beraberinde getirir. Birisi ile evlenmek çoğu zaman beğenilmek anlamına gelir. Bu duyguyu yaşamamanın verdiği bireysel problemler ortaya çıkar. Sonuçta değersizlik ve yalnızlık duygusu depresyona sebep olabilir.”

‘Gururumuz inciniyor’

Evlenemedikleri için sorunlar yaşayan bayanlar başarılı oldukları alanlarda kendilerini göstermeli. Uzmanlar hanımlara birtakım sanatsal hobi ve bireysel kabiliyetlerini sergileyerek bu durumdan kurtulmalarını öneriyor. Sırf evlenmek için yapılan izdivaçlar, yeni meseleleri beraberinde getirebilir. Çünkü boşanma halinde mal paylaşımı, çocuk, geçimsizlik ve şiddet kişide onarılmaz etkiler bırakabiliyor.

Değişik nedenlerden evliliğini geciktiren bazı bayanlar ise yıllar geçtikçe kişinin aday seçiminde zorlandığını anlatıyor. İsimlerini gizleyen kızlar şunları söylüyor: “Her gün çevrede olmadık eleştiriler alıyoruz. Bu kimi zaman sözlerle kimi vakit espri yollu oluyor. Sırf evlendirmek için bazen kör ve sağır insanlar kapımıza getiriliyor. Elbette ki bu engelli insanlar da evlenebilir. Fakat denklik diye bir şey var. Bazen aşağılanıyoruz. Çoğu zaman acınıyoruz. Bütün bu durumlardan gururumuz inciniyor.”






Son düzenleyen GusinapsE; 28 Nisan 2006 17:41
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Nisan 2006       Mesaj #143
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tiroit bezi sorunu kadınlarda daha sık

Tiroit bezine bağlı sağlık sorunları kadınlarda erkeklere oranla daha sık görülüyor. Bu nedenle kadınların, herhangi bir şikayetleri olmasa bile, belli aralıklarla tiroit hormonu ölçümleri yaptırması gerekiyor

Vücudun temel işlevlerini yöneten tiroit bezine ait sorunlar erkeklerden çok kadınlarda görülüyor. Tiroit bezi boyunda hemen gırtlağın altına yerleşmiş ve elle hissedilebilen iki ayrı lobdan (bölümden) oluşmuş, kalkana benzeyen (Tiroit, Latincede kalkan anlamına gelir) bir salgı bezidir. Besinlerle aldığımız iyotu kandan çekerek içinde depolar. İyot, T3 ve T4 olmak üzere iki ayrı şekilde bulunan tiroit hormonlarının yapısında yer alan önemli bir maddedir. T4, T3'ten daha fazla salgılanmasına karşın kanda ve dokularda T3 hormonuna dönüşür ve neredeyse tüm tiroit hormonu işlevleri esasen T3 tarafından gerçekleştirilir.

Tiroit hormonları gerek diğer hormonların yapımında gerek hücre büyümesi ve çoğalmasında metabolizmanın normal işlemesi açısından vazgeçilmez hormonlardır. Ateşli hastalıklar, ağır hastalıklar, beslenme bozuklukları, stres gibi durumlarda vücut enerji tasarrufu yapmak zorundadır ve bunu kandaki tiroit hormonu seviyesini azaltarak gerçekleştirir. Tiroit hormonlarının azalması vücut işlevlerinin, yani metabolizmanın, olay devam ettiği sürece yavaşlamasını sağlar.

Tiroit bezinin az çalışması (Hipotiroit)

Tiroit bezinin büyüdüğü durumlara guatr adı verilir. Guatr en sık, gıdalarla alınan iyotun yetersiz olmasına bağlı olarak gelişir. Bu guatr şekli ek iyot alınmasıyla (genellikle iyotlu sofra tuzu şeklinde) kendiliğinden düzelir. Diğer guatr şekilleri ise tiroit bezi içinde kütle oluşumlarına veya başka nedenlere bağlı olarak oluşabilir.
Tiroit bezinin az çalışması durumunda ise bez tahribat gördüğü için işlevlerini daha az yerine getirmektedir. Hipotiroit gelişme riski her yaşta var olmasına karşın risk yaş ilerledikçe artar ve 60 yaşından sonra yüzde 2-4 oranında hipotiroit görülür. Kolay tanı konması, tarama yönteminin ucuz ve oldukça hassas olması ve durumun kolay tedavi edilebilir olması nedeniyle günümüzde hiçbir şikayet olmasa dahi 35 yaşından itibaren beş yılda bir, 60 yaşından sonra iki yılda bir hassas ölçümlerle tarama yapılması önerilir.

Hipotiroitin üreme çağındaki kadınlarda en sık görülen belirtisi adet düzensizliğidir. Gecikmeli adet görme veya uzun süreli adet görememe direkt hipotiroite bağlı olabilir. Hipotiroitte görülen belirti ve bulgular metabolizmanın azalmasına bağlıdır ve hemen tüm organların işlevleri yavaşlamıştır. Kabızlık (bağırsak hareketlerinin yavaşlaması), soğuğa tahammülsüzlük (metabolizmanın yavaşlamasıyla ısı üretiminin azalması), zihinsel işlevlerin yavaşlaması (unutkanlık, uykuya eğilim, yavaş konuşma), kolay yorulma, nabzın yavaşlaması (kalbin az çalışmasına bağlı) gibi.
Günümüzde tiroit hormonu eksikliğinin tedavisinde T4 hormonunun sentetik olarak üretilmiş ve tablet haline getirilmiş şekli kullanılıyor. Tedavi hormon seviyesinin düşüklüğüne göre belirleniyor.

Tiroit bezinin fazla çalışması (Hipertiroit)

Hipertiroit de sık rastlanan bir durumdur. Üreme çağındaki kadınlarda adet düzensizliği belirtileri genellikle geri plandadır ancak gecikmeli adet görme veya uzun süreli adet görememe hipertiroit durumunda da söz konusu olabilir. Hipertiroitte organların işlevleri hızlanmıştır. Bunun neticesinde ellerde titreme, sıcağa tahammülsüzlük, sinirlilik ve hassasiyet, kilo kaybı, aşırı terleme, nabzın hızlanması ve çarpıntı, ishal görülür. Ayrıca çeşitli göz bulguları (gözlerin ileri doğru çıkması, göz kapağının düşmesi gibi) ve guatr gelişimi (tiroit bezinin büyümesi) söz konusu olabilir.
Hipertiroit tedavisinde fazladan üretilen tiroit hormonlarının dokulara etkisini gideren ilaçlardan faydalanılabilir. Ama ideal tedavi yöntemi hormon üretimini azaltan ilaçlarla yapılır. Menopoz döneminde nispeten sık görülen hipertiroit, bu dönemde zaten artan kemik erimesi riskini daha da artırır. Bu nedenle hipertiroit tedavisinin etkili bir şekilde yapılması son derece önemlidir.

İyotlu tuz

İyot, boynumuzda bulunan tiroit bezinden hormon salgılanması için çok önemli olan bir mineraldir ve guatrın önlenmesinde en iyi yöntem olarak tuzun iyotlanması benimsenmiştir. Günlük iyot kullanımı ortalama 100-300 mikrogram olmalıdır. Vücudumuzun gelişmesi, beyin ve sinir sistemimizin çalışması, aktivitelerimizin ve vücut ısımızın sürmesini sağlayan tiroit bezi hormonlarının yapımı için iyot gereklidir. Nodüler guatrı, hipertiroiti, hipotiroiti olanlar iyotsuz tuz yemelidirler çünkü iyotlu tuz yediklerinde hastalıkları şiddetlenmektedir. İyot yetersizliği gebelerde düşük, bebeklerde zeka geriliği, cücelik, yetişkinlerde guatr, sinir sistemi dejenerasyonuna neden olabiliyor.
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #144
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Günümüzde psikiyatrik bozukluklar arasında belki de en çok adı geçen ve tanınanı depresyondur. Onu sadece yaşamları boyunca kadınların %10-25 gibi yüksek bir oranını etkilediği için değil, ölümle biten intihar girişimlerine dek uzanan ürkütücü sonuçlarından dolayı da tanıyoruz.

Depresyon;
  • keyifsiz, hüzünlü, mutsuz, ağlamaklı ruh hali,
  • sevilerek ve ilgiyle yapılan aktivitelere yönelik hevesin azalması, onlardan eskisi gibi zevk alamama,
  • iştahsızlık, kilo kaybı veya çok fazla yeme,
  • uykusuzluk veya aşırı uyku,
  • çoğu zaman başkaları tarafından da gözlenebilen huzursuzluk veya aşırı ağırlaşma hali, hareketleri sürdürmede yavaşlama,
  • bitkinlik ve enerji kaybı,
  • kendini değersiz bulma, sıkça eleştirme, gereksiz yere suçlama,
  • dikkat toplamada güçlük, kararsızlık,
  • ölüm isteği ('ölsem de kurtulsam') veya kendini öldürme planları yapma, intihar girişiminde bulunma gibi bir dizi belirtiyi kapsar.
Depresyon belirtilerinin bazıları (örneğin keyifsizlik, ilgi azalması veya dikkat dağınıklığı gibi) kısa süreli ve hafif düzeyde yaşanabilir. Bunlar yaşadığmız hayal kırıklıkları veya kayıplar sonrasında beklenebilir tepkilerdir. Ancak sayıca fazla, yoğun ve iki haftadan uzun süren belirtiler daha dikkatli yorumu ve psikiyarik değerlendirmeyi gerektirir.

Depresyon kronikleşme ve tekrarlama olasılığı olan, ancak tedavi edilebilir bir ruhsal bozukluktur. Tedavi biçimine (ayaktan ya da hastaneye yatarak, ilaç ya da ilaç dışı tedaviler gibi) psikiyatri uzmanı karar verir. Erken girişimlerin hastalığın sonucunu olumlu yönde etkileyeceği unutulmamalıdır.

ahmetseydi - avatarı
ahmetseydi
VIP Je Taime
28 Nisan 2006       Mesaj #145
ahmetseydi - avatarı
VIP Je Taime
Hiç kimse mükemmel değildir

En güzel eş, en iyi anne, en çok çalışan eleman... Mükemmellik ararken, kendinizi yıprattığınızın, hayatı ıskaladığınızın farkında mısınız? Kimse mükemmel olmak zorunda değil. Yüzünüz gülsün, üstünüze düşeni yapın yeter


Çevremiz, her alanda mükemmel olmayı başarmış kişilerle dolu. Billboardlarda, dergi kapaklarında onların gülümseyen yüzleriyle karşılaşıyoruz.

Adını bilmediğimiz ülkelerin insanları, mükemmel sıfatını kazandıkları için el üstünde tutuluyorlar. Ama yeryüzünde yaşayan milyarlarca insan arasında mükemmele erişebilenler azınlıkta kalıyor.

Ne dersiniz, mükemmel olamamak gerçekten çok büyük bir talihsizlik mi? Amerikalı sosyolog ve yazar Daisy Garnett, aylarca süren araştırmaları sırasında mükemmelliğe erişemeyen ama durumlarından memnun olan kişilerle tanıştı. 'Mükemmel değilim, hayatımdan memnunum' başlığıyla yayınladığı kitabında da bu kişileri anlatıyor.

Mükemmel olmadığınız için başınızı taştan taşa vurmanıza gerek olmadığını bu kişilerin serüvenlerini okuduktan sonra daha iyi anlayacaksınız. 'Ben mükemmel değilim ama hayatımı seviyorum' diyor Daisy Garnett.

'Yazılarımı bitirir bitirmez, köşedeki spor salonuna gidip, en az 40 dakika egzersiz yapacağım.Oysa görünüşe göre egzersizden çok daha önemli işler var sırada. Olsun varsın. Ben mükemmel biri değilim. Her işi önem sırasına göre yapmayı zorunlu bulmuyorum.'


Yaptığınız onca fedakarlığa değmez

Mükemmel olmayı amaç edinen bir kadın, öncelikle dış görünüşüne önem verir. Manikür, makyaj, giyim, saç bakımı gibi konular, yapılması gereken işler listesinde ilk sıralarda yer alır.

Saçının bir teli bile yerinden oynamasın ister. Bunu sağlamak için de elinden geleni yapar. Evet, bu kadın gerçekten mükemmel sıfatına layıktır. Ama bu kadının iç dünyasına girdiğiniz zaman çok farklı bir tabloyla karşılaşırsınız. Mükemmel görüntüyü sağlamak uğruna, istirahatinden fedakarlık yapmıştır.

Dostlarıyla tatlı tatlı sohbet etmek yerine ayna karşısında saatler harcamıştır. Canı hiç istemediği halde, mükemmel kadın ünvanına gölge düşürmemek uğruna bir dernek toplantısına katılır.

Evet, mükemmel sıfatına layık olmak uğruna, zevklerimizden, hayatın bize sunduğu imkanlardan feragat ettiğimizin farkında mıyız?

Diyelim ki, mükemmelliğin bütün koşullarını yerine getirdiniz, bundan sizin kazancınız ne olacak? Kuru bir övgü, kıskançlığa yakın bir hayranlık duygusu. Oysa siz bu uğurda kendinizi hayatın pek çok zevkinden yoksun bırakıyorsunuz. İyi düşünün, aldığınız sonuç, yaptığınız bunca fedakarlığa değdi mi?

Oysa, mükemmel olmadıklarını bilen ve de bu gerçeği benimseyen pek çok kadın var. Hayatı sevmek, onu doya doya yaşamak, mükemmel olmamaya değmez mi?

Bence değer.

Kendinizi belli koşullara uymaya zorlayınca hayatı sevmeniz için bir neden kalmıyor. Sadece belli bir programı uygulayan bir robottan farkınız kalmıyor. Bir robotun, hayatı sevmesi mümkün mü?


Düzensiz de olmayın

Mükemmel bir kadının evinin tertemiz ve düzenli olması gerekir diyorsunuz. Cumartesi pazar dışında diğer günleri iş yerinizde geçirdiğiniz için de evinizi mükemmel bir kadına yakışacak şekilde düzenleyemiyorsunuz. Bu durumda tatil günlerinizi sabahtan akşama kadar çalışarak mı geçireceksiniz?

Mükemmel bir kadın mutlaka böyle yapacaktır. Ama mükemmel olmayı hedef edinmeyen kadın, tatil günlerini değerlendirmeyi yeğler. Ve tabii dinlenmeye ayıracağı saatleri çalışarak geçirmediği için de mutlu olur.

Bu açıklamalar sizi yanıltmasın. Hiçbir işini yapmak istemeyen, düzensiz biri olmanın size mutluluk getireceğini iddia etmiyorum. Sadece mükemmellik yarışına girmenizin size neler kaybettireceğini hatırlatmaya çalışıyorum.

İnsanların mutlu olmaları için giriştikleri her işi mükemmel yapmaları, taşıdıkları ünvanın en başarılısı olmaları şart değil. İnsanın biraz da gönlünün sesine kulak vermesi, kendini memnun etmesi, elbette başkalarının övgüsünü kazanmasından çok daha önemlidir.


Kusursuz ölçüler gerekmez

Günümüzün kadınları için 'mükemmel' diye tanımlanacak vücutlara sahip olmak bir tutkuya dönüştü. Aslında 'mükemmel vücut' tarifi de esnek bir tarif. Zaman zaman geniş kalçalar, ideal sayılıyor. Zaman zaman kadınların küçük göğüslü olmaları tercih ediliyor. Yani, mükemmel vücut tarifi, günün modasına göre değişebiliyor. Aynanın karşısında kendinizi incelerken, vücudunuzdaki 'mükemmel'e uymayan özellikleri görüp de aşağılık duygusuna kapılırsanız, kendinize yazık edersiniz.

Mükemmel vücut geçimini vücudunun güzelliği sayesinde sağlayan kişiler için önemlidir. Mankenlik yapmayı aklınızdan geçirmediğinize göre, mükemmel bir vücuda sahip olmak zorunda da değilsiniz. Aşırı şişmanlık, aşırı zayıflık gibi sağlık açısından da tehlikeli olan durumlar dışında vücut ölçüleri önemli değil.

Aynada kendinize bakıp bakıp, 'Şuram çirkin, buram fazla kalın' diye hayıflanarak, hayatı kendinize zehir etmeyin.


Mükemmel bir eş değilim

Sahi, mükemmel bir eş denilince, gözlerinizin önünde nasıl bir kadın canlandırıyorsunuz?

Erkeğin annesine göre, 24 saat kocasının hizmetinde olan, onun uğruna kendi zevklerini hiçe sayan kadındır.

Kadının annesine göre ise mükemmel eş, kocasına her istediğini yaptırtmayı başaran, kendini fazla yormadan evini derleyip toplayabilen kişidir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi mükemmel eş tanımı, kişilere ve koşullara göre değişebiliyor.

Mükemmel eş kimdir? Hiç kuşkusuz kocasının bir bakışından onun ne istediğini anlayabilen ve de bu isteği hemen yerine getiren kadına mükemmel eş gözüyle bakılabilir. Her konuda eşine destek olabilen, onun dostu ve sevgilisi olmayı başarabilen kadın için kimsenin söyleyeceği bir söz olamaz. Her evlilik, ancak böyle mükemmel eşler sayesinde mi ayakta kalır? Hayır...

Kadının mükemmel bir eş olmaması, onun mutlu bir evlilik kurmasına engel değildir. Kocasının sorunlarıyla ilgilenmeyen bir kadın başka bakımlardan eşini mutlu eder. Aslında evlilikte mutluluk, mükemmel sıfatıyla pek de ilgili değildir. Kadınla erkeğin, birbirlerine karşı hoşgörülü davranmaları pek çok kusuru unutturabilir.

Evliliklerde kadınla erkeğin aralarında sevgi ve saygı ile örülmüş bir bağın bulunması, iki tarafın da bu beraberlikten mutluluk duymasını sağlar.


Ben çocuklarımı seven bir anneyim

Mükemmel anne kimdir? Önce bu sorunun yanıtını arayalım. Bazılarına göre mükemmel anne, çocuğunu iyi besleyen, ona söz dinlemesini öğreten, aynı zamanda kendi ayaklarının üzerinde de duran kişidir.

Bazılarına göre mükemmel anne, her işini bir yana bırakıp sadece ve sadece çocuklarıyla ilgilenen fedakar kişidir. Mükemmel anneyi belli formüllerle tanımlamak mümkün değil.

Siz çocuklarınızı seviyorsanız, belki bazı kurallara karşı çıkmalarına göz yumacaksınız. Çocukları sıkı disiplin içinde, zevklerini kısıtlayarak yetiştirmeye çalışmanız yanlış olur. Çocuklarınızı seviyorsanız, varsın başkaları sizin mükemmel bir anne olmadığınızı ileri sürsünler.

Gerçekte, mükemmel anne, çocuklarını tüm kalbiyle seven, onları mutlu etmesini bilen kişidir. Onlarla geçirdiği zamanın kalitesine önem veren kişidir.

Çocuklarınızı sevdikleri yiyecek ve içeceklerden tamamen mahrum etmiyorsanız, onlara her şeyi sevgiyle öğretmeyi tercih ediyorsanız,onların gözünde 'mükemmel anne' sayılacaksınız. Zaten önemli olan da çocuklarınızın hükmü, öyle değil mi?


Kaynak: e-kolay-kadın
ѕнσω мυѕт gσ ση ツ
gölge_m - avatarı
gölge_m
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #146
gölge_m - avatarı
Ziyaretçi
Yüz Maskesi
Bezelyeden patlıcana kadar birçok sebzenin,cildimiz için birer cansimidine dönüşebileceğini biliyor musunuz?Sebzeler vücudumuza olduğu kadar cildimiz üzerinde de olumlu etkilere sahip.Hazırlanması çok kolay olan bu maskeleri uygulayarak pürüzsüz ve sağlıklı bir cilde kavuşabilirsiniz.

1.SALATALIK MASKESİ :
İki tutam çuha çiçeği kurutularak,dövülüp toz haline getirilir.Kabukları soyulmuş yarım salatalık,bir fincan pirinç unu,çuha çiçeği tozu ile birlikte on dakika ateşte pişirilir.Elde edilen karışım bulamaç haline getirilir.Hazırlanan bulamaça yarım fincan elma suyu,bir çorba kaşığı saf zeytinyağı ilave edilerek krem haline getirilir.

ETKİSİ : Yüz ve boyuna uygulanan bu maske cildin canlı ve sağlıklı gözükmesini sağlar.Yüzde yarım saat beklettikten sonra ılık su ile yıkanır ve gül suyu sürülür.

2.BAL MASKESİ :
Civan perçemi çiçeği,saf suda on dakika kaynatıldıktan sonra sıkılarak süzülür.Bir fincan su soğutulur.Elde edilen posa ezildikten sonra,yarım fincan limon suyu,bir çorba kaşığı zeytinyağı,bir tatlı kaşığı bal ve çırpılmış yumurta sarısı ile karıştırılır.Hazırlanan karışıma soğuk civan perçemi suyu ilave edilir.Maske kıvamına gelinceye kadar yulaf unu
eklenir.

ETKİSİ : Yüzdeki çöküntü ve kırışıklıkların giderilmesini önler.Bu maske bir hafta uygulanmalıdır.Yüzde bir saat kalması gereklidir.

3.YUMURTA MASKESİ :
İki avuç buğday,iki bardak suda ezilir.İki yumurta sarısı ve bir çorba kaşığı badem yağı konulur.Yüze sürülür ve kurumaya başlayınca yıkanır ve gülsuyu sürülür.

ETKİSİ : Kızıl lekelerin ve sivilcilerin giderilmesini sağlar.Sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa uygulanır.Bu maske şampuan olarak kullanılabilir,saçların parlamasını sağlar.

4.BEZELYE MASKESİ :
İki su bardağı taze bezelye,ezildikten sonra üzüm pekmezi ile karıştırılır.Yumurta akı ve yarım fincan ayçiçek yağı ilave edilir.Bir miktar un konularak maske kıvamına gelinceye kadar karıştırılır.

ETKİSİ : Ten dokusu üzerinde parlaklık sağlar,gece yatmadan uygulanmalıdır.Sabah cilt temizlenir.

5.ÇİLEK MASKESİ :
Bir avuç taze çilek ezilip,yulaf unu ile karıştırılır.Bir adet yumurta sarısı ile iki çrba kaşığı yoğurt çırpılır,krem kıvamına getirilir.

ETKİSİ : Kuru ciltler için besleyici olan bu maske 20 dakika ciltte kaldıktan sonra ılık su ile yıkanır.Çilek maskesi özellikle gözaltlarındaki kırışıklıkların azalmasında önemli rol oynar.

6.PATLICAN MASKESİ :
Dilimlenmiş yarım patlıcan iki bardak suda kaynatılır.Hazırlanan karışıma bir diş sarımsak eklenerek lapa haline getirilir.Buna kaymak katılarak krem haline getirilir.Bu karışım iki ay boyunca hergün tekrarlanmalıdır.

ETKİSİ : Tendeki mikropları arındırmada ve yüze canlı bir görünüm kazandırmada etkindir.

7.KAYISI MASKESİ :
Üç tutam defne yaprağı,bir tutam tarçın kayısı suyunda pişirilir.Bir adet yumurta ve yarım fincan süt karıştırılarak krem haline getirilir.

ETKİSİ : Yüzdeki sivilcelerigidermek ve tene tazelik kazandırır.Saça uygulandığında dökülmeyi durdurur ve saçın geç ağarmasını sağlar






YULAF MASKESİ İLE SİYAH NOKTALARDAN KURTULUN

Yulaf ezmesi, cildin derinlemesine temizlenmesi ve siyah noktaların yok edilmesini sağlayan bir maskedir. Bu maske ayrıca cildin içinde dolaşan pislikleri temizleyip, cildin fazla yağlanmasını da engeller. Bu nedenle kuru ciltli kişiler tarafından pek fazla kullanılmamalıdır. Yulaf ezmesi maskesinin yapımı son derece basittir. Pişirdiğiniz yulafları süzdükten sonra, bunları geniş bir kabın içinde bir kaç dakika ezin. Hazırladığınız bu yulaf ezmesini yüzünüze sürdükten sonra 15 dakika kadar bekleyin. Daha sonra yüzünüzü ılık suyla temizleyin. Bu maskeyi vücudunuza da uygulayarak, şaşırtıcı sonuca ulaşabilirisiniz.

Evde yapabileceğiniz yüz maskeler

• Yumurta, bal, yoğurt evimizde hemen her zaman bulunan yiyecekler. Ama bu kez bunları yemek pişirirken değil, güzellik maskeleri uygularken kullanacağız. Hazır mısınız? O zaman tariflerimize başlıyoruz! Besleyici maske İçinde bulunan badem yağı ve yumurta sarısı sayesinde cildi sanki yeni doğmuş bir bebeğinki gibi yumuşacık yapan bu besleyici maskeyi ayda bir kez uygulayabilirsiniz.

Malzemeler

3 tatlı kaşığı toz haline getirilmiş badem

1 tatlı kaşığı tatlı badem yağı

1 tatlı kaşığı krema

1 adet yumurta sarısı

Hazırlanışı : Yoğun bir kıvama gelinceye kadar tüm Malzemeler i bir kasede karıştırın.

Uygulaması Gözlerin etrafına gelmeyecek şekilde maskeyi yüzünüze sürün. 15 20 dakika dinlenmeye bırakın. Ilık suyla durulayın.

Sonuç Kırışıkları gerilmiş, daha pürüzsüz bir cilt.

• Onarıcı maske Özellikle yaz aylarında uzun süreli güneş banyolarının ardından uygulamak için ideal. Balın ve gliserinin yumuşatıcı etkileri sayesinde cildin nem oranını artıran bir maske.

Malzemeler

1 adet limon

3 çorba kaşığı bal

Gliserin

Hazırlanışı : Limon suyuyla balı hızlı hareketlerle iyice karıştırın. 15 gram gliserini ilave edin. Özlü bir karışım elde edinceye kadar karıştırın.

Uygulaması Hazırladığınız maskeyi masaj yapmadan yüzünüze ve boynunuza yayın. 15 dakika kadar yüzünüzde dinlendirdikten sonra ılık suyla
temizleyin.

Sonuç Cildi derinlemesine nemlendiriyor.

• Dinlendirici maske Bu maske aynı zamanda yüzünüzün daha kolay bronzlaşmasını sağlar. Karışımdaki Malzemeler cildi besler ve aynı zamanda pürüzsüz bir görünüm almasına yardımcı olur.

Malzemeler

1 adet yumurta sarısı

1 kase yoğurt

1 tatlı kaşığı zeytinyağı

5 damla havuç yağı

Hazırlanışı : 1 adet yumurta sarısını 2 tatlı kaşığı yoğurtla çırpın. Zeytinyağını ve havuç yağını ekleyin.

Uygulaması Karışımı yüzünüze ve boynunuza sürün. 20 dakika kadar dinlendirip, ılık suyla temizleyin.

Sonuç Cildi, özellikle güneşin zararlı etkilerine karşı koruyan ama bronzlaşmayı da artıran bu maskenin nemlendirici ve besleyici etkisi kendini hemen gösteriyor.

• Evde yapabileceğiniz vücut maskeleri

Yukarıda evde yapabileceğiniz yüz maskeleri'nin tariflerini vermiştik. Şimdi sıra vücut için yapılabilecek maskelerde... Eğer ipek gibi bir ten istiyorsanız, bu iki maskeyi mutlaka uygulayın!

Peeling Kremi Bu peeling kremini ayda bir kez uygulayın. Ölü hücreleri temizler ve vücudun yumuşak, pürüzsüz olmasını sağlar.

Malzemeler

1 çorba kaşığı deniz tuzu

3 çorba kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı : Küçük parçalara ayrılmış deniz tuzunu, zeytinyağı ile iyice karıştırın.

Uygulaması Ilık bir duş alın. Hazırladığınız karışımı, dairesel hareketlerle masaj yaparak vücudunuza sürün. Bu karışımı özellikle topuklar, dirsek, diz gibi bölgelere yoğunlaşarak uygulayın. Ilık suyla durulayın.

Sonuç Gözenekleri tıkayan ölü deri temizleniyor ve cilt yapılacak bakıma hazır hale geliyor.

• Bal Maskesiyle epilasyon Cildin hassas olduğu noktalara uygulanabilecek balla yapılan epilasyon.

Malzemeler

1 kase bal

Limon suyu

Bez parçaları (eski çarşafları kesebilirsiniz)

Hazırlanışı : Kısık ateşte balı ısıtın. Yoğun bir kıvama geldiğinde birkaç damla limon suyu ekleyin. Soğumaya bırakın.

Uygulaması Hazırladığınız karışımı tüylerin bulunduğu bölgeye yayıp, birkaç saniye bekletin. Ağdanın üzerine bir bez parçası yapıştırıp, üzerini düzeltin. Tüylerin tersi yönünde tek hamlede çekin. Ağda bittikten sonra soğuk suyla temizleyin.

Sonuç Pürüzsüz, ipek gibi bir ten!

YÜZ GÜZELLİĞİNİZİ DEVAM ETTİRME USULLERİ

Bitkisel maskeler

1) Kuru Ciltler İçin Maskeler :

• Yulaf İçi Maskesi :2 çorba kaşığı yulaf içi, suda veya sütde 15 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra mahlülle bir kaşık bal ilave edilir. Hafif sıcak vaziyette yüze sürülüp, 15 dakika bekletilir. Yüz ılık su ile yıkanır.

• Kabak Maskesi : Pişirilmiş kabaktan 2 çorba kaşığı iyice karıştırıldıktan sonra, içerisine 1 çorba kaşığı zeytin yağı veya badem yağı karıştırılır. Elde edilen karışım yüze sürülür, 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Havuç Maskesi : 2 havuç rendelenir, yumurta akı ile çırpılır, 1 tatlı kaşığı zeytin yağı veya süt ve az miktarda nişasta karıştırılır. Sonra yüz boyun ile birlikte yağlanır. 30 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Marul Maskesi : Marul yaprakları ince ince kıyılır, üzerine zeytin yağı ve birkaç damla limon suyu sıkılır (lapa haline gelmesi için). Yüze sürülür. 20 dakika sonra yavaş yavaş evvela sıcak su ile, sonra soğuk su ile yıkanır. Marul yerine, rendelenmiş turp veya patates püresi de kullanılabilir.

• Muz Maskesi : Bir adet muz iyice dövüldükten sonra, içerisine 1 tatlı kaşığı süt veya kaymak katılarak karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika sonra ılık su ile yıkanır.

• Elma Maskesi : Bir elma iyice rendelendikten sonra, içerisine bir çorba kaşığı zeytin yağı, süt veya kaymak karıştırılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika kadar bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

• Şeftali Maskesi : OIgun bir şeftali iyice ezildikten sonra, haşlama papatya suyu ile lapa haline gelinceye kadar karıştırılır. Sonra yüze sürülür. 20 dakika bekletildikten sonra yüz, sıcak su ile yıkanır.

• Hıyar (salatalık) Maskesi : Rendelenmiş hıyara birkaç damla limon suyu damlatılır. Yüz ve boyuna sürülür. 20 dakika sonra bir mendil veya bir bezle iyice temizlenir, yüz yıkanmalıdır.

2) Yağlı Ciltler İçin Maskeler :

• Badem Maskesi : Papatya, Ihlamur çiçeği, lavanta, mürver ağacı çiçeği ve çam filiz uçlarından eşit miktarda alınıp karıştırılır. Bu karışımdan 2 çorba kaşığı alınıp 150 g. kaynar su içinde haşlanır. Bu haşlamaya (50 grama 1 çorba kaşığı badem içi gelecek şekilde) badem içi ilâve edilip, haşlamaya devam edilir. Sonra haşlanmış terkibe (1 tatlı kaşığı un ve yarım tatlı kaşığı bal ilave edilir. Sıcak vaziyette yüze sürülür. (Sıcaklık dayanılacak gibi olmalıdır.) 30 dakika bekledikten sonra, evvela sıcak sonra soğuk su ile yıkanmalıdır.

• Elma Maskesi : 12 elma rendeledikten sonra, iyice çırpılmış yumurta akı ile karıştırılır. Elde edilen karışım yüze ve boyna sürülüp 20 dakika bekledikten sonra ılık su ile yıkanır.

KOZMETİKDE KULLANILAN DİĞER BİTKİLER

• Hatmi Tentürü : 2 çorba kaşığı hatmi yaprağı veya ince kıyılmış kökü 300 g. soğuk suda 1 saat bekletilip, süzülür. Elde edilen tentür mantarlarla ve kuru cilde karşı kompres şeklinde kullanılır.

• Karahindiba Haşlaması : Bitkiden 2 çorba kaşığı 300 g. suda 10 dakika kaynatılır. Soğuduktan sonra süzülür. Elde edilen mayi ile sabah akşam yüz yıkanır. Yüzdeki küçük siyah lekeleri ve çilleri giderir.

• Nane haşlaması : 100 g. nane yarım kova kaynar suda yarım saat bırakıldıktan sonra yorgunluktan dolayı şişmiş ayaklara banyo şeklinde uygulanır.

• Gül Yaprakları İle Tütsülenmek (İnhalasyon) : Hafif ateş üzerinde, su kaynatılan bir kab üzerine kevgir veya elek kapatılır. Eleğin kaidesine gül yaprakları serilir. Yüz gül yapraklarına 1520 cm. kadar yaklaştırılır, baş bir havlu ile örtülür. Güldeki eterik yağ cildi sağlamlaştırır ve yüze canlılık ve tazelik verir.

• Yüzde Beliren Mantarlar : Tuzlu su ve kızıl ağaç veya huş ağacı yapraklarının haşlaması ile giderilir. Sati mantarlarda ise : Atkuyruğu veya büyük kuzukulağı haşlamasıyla kompres yapılır.

• Dudaklarda Meydana Gelen Uçuklarda : Meşe kabuğu veya menekşe haşlanarak kompres yapılır.

• Yüzde Çıkan Siyah Lekecikler : 2 çorba kaşığı mısır unu veya yulaf unu 1 yumurta akı ile köpükleninceye kadar çırpılır. Yüzdeki siyah lekelere sürülür. Kuruduktan sonra kuru, pamuklu bir bezle silinir. Sonra soğuk su ile yıkanır.Yüze zeytin yağı ile hafif masaj yapılması tavsiye olunur. Yüz masajdan evvel, sabun kullanmadan sıcak su ile yıkanır ve soğuk su ile durulanır. Sonra da zeytin yağı ile yüze hafif masaj yapılır ve 20 dakika bekletildikten sonra tekrar sabun kullanılmadan sıcak su ile yıkanır, soğuk su ile de durulanır. Zeytinyağı dirsek ve tırnaklar içinde yararlıdır. Zeytin yağına taze fesleğen (100 g. fesleğen 1/2 It. zeytin yağı) karıştırılır. Bir hafta bekletilerek yapılırsa çok yararlıdır.

• Yüzde beliren lekeler (siyah ve sarı lekeler). Taze (hıyar) salatalık püresi yüze devamlı sürülerek giderilir. Cilt yumuşak ve pürüzsüz olur.





Yüz maskeleri cilt maskesi

Yüze uygulanan maske ciltteki kirleri çıkarır, kan dolaşımını uyarır ve deriyi gerginleştirir. Karışımı hafif nemli cilde uygulayıp sonra ayakları baştan daha yukarı kaldırarak dinlenin; böylece yerçekimi kanın yüz derisine akmasını sağlar. Gözlerin önündeki torbacıklara serinletici olarak hıyar ya da pamuk infüzyonlarını uygularsanız cildin emme yeteneğini artırmış olursunuz. Yüzdeki maskeyi ılık suyla çıkarmadan önce orada 20-30 dakika süreyle bırakın. Daha sonra işlem mürver çiçeği infüzyonu gibi gözenek kapayıcı ve nemlendirici ile bitirilir.
Yüz maskeleri özellikle bir tahıl ya da kil bazlı öğe ile yapılmışsa yüzün cildini kızartabileceğinden, böyle maskeyi sosyal bir etkinliğe katılmadan önce uygulamayın.

Yüz maskeleri için yararlı otlar

• Normal ciltler için: Rezene, ardıç yemişi, aslanpençesi, ıhlamur çiçekleri, nane, ısırgan.
• Kuru ve duyarlı ciltler için: Karakafesotu, damkoruğu, gülhatmi, ezilmiş keten ya da ayva tohumu (Bu tohum yumuşatıcı yapışkan bir sıvıyı içerir.)
• Yağlı deriler için: Adaçayı, civanperçemi; 2 yemek kaşığı dövülmüş rezene ya da acı bakla tohumu deriyi pul pul edip dökmek ve gözenekleri arıtmak üzere.

Yüz maskeleri için bitkisel olmayan öğeler

Süt ürünleri yumuşatıcı ve hafif ağartıcı niteliklere sahiptir. 1 yemek kaşığı yararlı ot yerine 1 yemek kaşığı kaymaklı süt kullanabilirsiniz.

1 tatlı kaşığı balı iyileştirici nitelikleri nedeniyle katınız.

Limonun birkaç damla suyu cildin asit örtüsünü yenilemeye yardımcı olacaktır.

Kuru ciltler için bir yumurtanın sarısını, yağlı ciltler için çırpılmış yumurta akını da ekleyin.

Ezilmiş salatalık, çilek, domates, limonun suyu ve greyfurt suyu da büzücü olarak iyidir. Avokado ve olgun şeftali ise, güçlü nemlendiricilerdir.


Yeşil yararlı otlar maskesi

Aşağıdaki otlardan herhangi biri yeşil yararlı ot maskesi yapımında kullanılabilir. İki avuç dolusu taze yararlı ot yaprağı ya da 3 yemek kaşığı kuruları (bunlar bir gece kaynar suya bastırılmış olmalıdır) alın. Buna 2 yemek kaşığı damıtık su ya da maden suyunu ekleyin. Ve bu karışımı mikserde yüksek hızla birkaç saniye içinde sıvı durumuna getirin.

Bu işlem oldukça sulu bir karşımı meydana getirir. Ama, bir küvette ya da havlu üzerinde yatarsanız sakınca yaratmadan yüze uygulanabilir. Eğer karışımı biraz katılaştırmak isterseniz, bir parça kil ya da badem ezmesi ekleyerek istediğiniz katılığı elde edebilirsiniz.

Krem halindeki yüz maskeleri
Yulaf ezmesi, badem ezmesi ya da kil tek başına veya karışık olarak yüz maskesinin temel taşıyıcısını oluştururlar. Bunların hepsinin ciltteki kirleri çıkarma yeterliliği bulunmaktadır.
2 yemek kaşığı temel taşıyıcıya 2-3 yemek kaşığı güçlü yararlı ot infuzyonunu veya meyve sıkıcısı ile elde ettiğiniz yararlı ot suyunu ekleyin.

Gözenekleri derinden temizleyen maske

• 1 tatlı kaşığı balmumu
• 1 yemek kaşığı lanolin
• 50 ml. gülsuyu
• 1 yemek kaşığı kil

İsteğe bağlı ek: 1 tatlı kaşığı İrlanda sosunu ya da ayva veya badem ezmesi

1.Kısık ateşte balmumu ve lanolini bir arada eritirken kaşıkla sürekli karıştırın.

2.Karışımı ateşin üzerinden alıp gülsuyu katarak soğuyana dek kaşıkla karıştırmayı sürdürün.

3.Kili (ve isteğe bağlı ekleri) de katın. Yumuşak bir macun elde edinceye kadar kaşıkla karıştırmaya sürdürün.
Son düzenleyen GusinapsE; 28 Nisan 2006 17:42
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #147
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Değişen Kadın Modeli Artık Az Çocuk İstiyor

Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de yaşanan toplumsal ve ekonomik gelişmeler ataerkil aile yapısından, iki çocuk ve anne-babadan oluşan çekirdek aileye dönüşü de beraberinde getiriyor. Ekonomik sorunlar nedeniyle çalışma yaşamına atılan birçok kadın, doğurganlığı üzerinde söz sahibi oluyor, etkin korunma yöntemleri uyguluyor. Değişen kadın modeli de hem az çocuk sahibi olmayı, hem de kendisi için daha fazla zaman ve özgürlük istiyor. Araştırmalara göre bu değişim, doğurganlık hızını da düşürüyor.

Doğurganlık hızı düştü
Acıbadem Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Arkun Hanlıoğlu, Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etüdleri Enstitüsü’nün yaptığı 1998 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması’nın da bu gerçeği doğruladığına dikkat çekiyor. Bu araştırmanın ön raporuna göre 1998’de doğurganlık hızının 2.6 olarak saptandığına dikkat çeken Op. Dr. Arkun Hanlıoğlu, “1978 yılında 4.3 olan doğurganlık hızı günümüzde 2.6’ya kadar düşmüş durumda. Bu çalışmada doğurganlık tercihlerine göre yapılan bir değerlendirmede de halen evli kadınların ve kocalarının yüzde 62’sinin başka çocuk istemediğini belirtiliyor” diye konuşuyor. Doğu’da yüzde 42 olan herhangi bir yöntem kullanma oranının batıda yüzde 70 olduğunu belirten Op. Arkun Hanlıoğlu, “Doğu’da yöntem kullanma oranı düşük de olsa bu kadınların kendi rızasıyla olmuyor. Mecburi hizmetimi yaparken Doğu’da da birçok kadının artık çocuk yapmak istemediğini gözledim. Ama kocalarının korkusundan yöntem kullanamıyorlardı” diye ekliyor.
Kadınların eğitim düzeyindeki artışında etkili yöntem kullanma oranını arttırdığını hatırlatan Dr. Hanlıoğlu, şunları söylüyor:

Eğitimli kadın kendi sağlığı üzerinde daha fazla söz sahibi oluyor. Ayrıca ekonomik koşullar da kadınları bakabilecekleri kadar çocuk sahibi olmaya yöneltiyor” diyor. Kariyer yapan kadınların daha 30’lu yaşlarda çocuk sahibi olmayı tercih ettiklerini gözlediklerini vurgulayan Dr. Hanlıoğlu, “Anne yaşının arttıkça kadının ürettiği yumurtaların kalitesi de azalıyor. Kadınlar geç yaşlarda daha az sayıda çocuk sahibi oluyorlar” diyor.


Kadın modeli değişti
Ekonomik zorunluluk ve kadının toplumda öncü rol oynama isteğinin ailelerdeki değişimi hızlandırdığı görüşünü savunan Acıbadem Hastanesi’nin Çocuk Genç ve Aile Terapisti Psikolog Mehmet Zararsızoğlu, Türkiye’deki kadın prototipinin de farklılaştığını söylüyor. Klasik büyük ailedeki bol çocuk isteyen ve evcil kadın prototipinin de değiştiğine değinen Dr. Zararsızloğu, “Artık geleceğe umutla bakan, az sayıda çocuk, kendisi için daha fazla zaman ve özgürlük isteyen yeni bir kadın modeliyle karşıkarşıyayız. Bu kadınlar bir ya da iki çocuk sahibi olup onlara iyi bir eğitim ve gelecek vermeyi istiyorlar” diyor.

Ancak bu değişim tabii ki sorunsuz yaşanmıyor. Türkiye’de giderek yerleşen çekirdek aile modenin beraberinde değişik sorunları da getirdiğini vurgulayan Dr. Zararsızoğlu, şöyle devam ediyor.
“Aile tiplerine baktığımızda, Türkiye’de ailenin iktisadi yapısından bağımsız bir gelenek gözlüyoruz. Bu gelenek birçok çatışmalara yol açmaktadır. Çalışan kadın annelik duygusuyla işi arasında sıkışmakta ve sorunlar yaşamaktadır. Çocuğuna yeterince vakit ayıramadığı için hissettiği suçluluk duygusunu hem çocuğuna hem aileye, daha sonra da sisteme taşımaktadır.”

Bu sorunlar yalnız gelir düzeyi düşük çalışmak zorunda olan bir ailedeki kadında değil, orta ve üst sınıf gelir düzeyinde kariyer yapan kadınlarda da gözleniyor. Dr. Zararsızoğlu, toplumda eşit birey olmak ve kendi kişisel gelişimleri için kariyer yapan kadınların “Çocuk mu, kariyer mi” ikileminde tercihlerini kariyerden yana kullanma eğiliminin arttığını vurguluyor ve ekliyor:
“Çocuk sahibi çalışan kadınlar psikolojik bozukluklar ve aile içinde uyumsuzluk ve problemler nedeniyle profesyonel yardım talep etme durumuna gelmişlerdir. Özellikle doğumdan birkaç ay sonra çocuğu bir yakınına, ya da tanımadığı birine bırakmak zorunda kalan kadınlar zorlanıyor. Anne bebek arasında ilk aylar için çok yoğun olan bağ erkenden kopuyor. Bu da bebek için çok önemli olan duygusal ihtiyaçların karşılanamamasına yol açıyor. Sonuçta çocuk-anne-aile ilişkisinde sorunlar yaşanıyor. Erkekler de bu değişime hazır değiller. Erkeklerin ataerkil öncül rolü de çatırdıyor.Erkekler bu değişime ayak uydurmada zorlanıyorlar. Ancak ok yaydan çıkmış durumda. Toplum ve birey olarak bu değişimi yaşamak zorundayız.”

Deprem doğurganlığı düşürecek mi?
Toplum olarak yaşadığımız deprem felaketinin geleceğe olan umutlarını azalttığı ve bunun da çocuk sahibi olma isteğini olumsuz etkilebileceği de bir başka tartışma konusunu oluşturuyor. Op. Dr. Arkun Hanlıoğlu, depremde ençok zarar gören bölgelerde kötü koşullarda yaşayan kadınların geçirdikleri travmanın etkisiyle çocuk sahibi olmayı istemeyebileceklerini ancak bunun geçici olacağını hatırlatıyor.

Dr. Mehmet Zararsızoğlu da depremin yalnız binalarda değil, beyinlerimizde de yıkıma yol açtığını ama yine geleceğe umutla bakmak gerektiğini hatırlatıyor.

Türk toplumunda köklerin önemli olduğunu söyleyen Dr. Zararsızoğlu, “Deprem felaketi bilinçaltındaki bütün korkularımızda çözücü bir rol oynadı. Bu sorunları yaşayacağız. Belki kadınlar geleceğe olan umutları azaldığı için çocuk sahibi olmak istemeyebilirler. Ama gelip geçici bir duygudur. Türk ailesinde çocuk çok önemlidir. Geleceğe olan umudu da simgeler. Bu felaketten dersimizi alıp doğayla düşmanca bir ilişki içinde olmaktan vazgeçip onun bir parçası olduğumuzu algılayarak sorunları aşacağımızı düşünüyorum


Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #148
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Bal Maskesiyle epilasyon Cildin hassas olduğu noktalara uygulanabilecek balla yapılan epilasyon.

Malzemeler

1 kase bal

Limon suyu

Bez parçaları (eski çarşafları kesebilirsiniz)

Hazırlanışı : Kısık ateşte balı ısıtın. Yoğun bir kıvama geldiğinde birkaç damla limon suyu ekleyin. Soğumaya bırakın.

Uygulaması Hazırladığınız karışımı tüylerin bulunduğu bölgeye yayıp, birkaç saniye bekletin. Ağdanın üzerine bir bez parçası yapıştırıp, üzerini düzeltin. Tüylerin tersi yönünde tek hamlede çekin. Ağda bittikten sonra soğuk suyla temizleyin.

Sonuç Pürüzsüz, ipek gibi bir ten!
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #149
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Kayınvalide’yle Bir Yaşam

Onu seviyorsunuz. Ama unutmayın, bir de ortağı olacak: kayınvaldeniz. Eğer evliliğinizin başında dikkatli davranır ve müstakbel “anneniz”le yakın bir ilişki kurmayı başarırsanız, eşinizle olan birlikteliğiniz de daha sorunsuz olacaktır...
Belki farkettiniz, belki de çok yakında farkedeceksiniz... Eşinizin hayatındaki en önemli kadın belki sizsiniz ama en az sizin kadar önemsediği bir başkası daha var! Eşinizin annesine duyduğu saygı ve sevgi, dozunu aştığında evliliğiniz gölgelenebilir. İlişkinin dengede kalabilmesi içinse her üç cephede bir takım fedakarlıklar yapılması esastır. Ne yazık ki kültürümüzde, kadınların üzerlerinde en etkili olduğu erkekler, oğullarıdır. Osmanlı sarayından bu yana devam eden bu gelenek, belki kentlerde yerini daha modern bir tarza bıraktı ama hala anadolunun bir çok yerinde devam ediyor. Ve, anne bu ayrıcalığından kolay kolay vazgeçmek istemeye bilir. Her iki kadının da, farklı biçimlerde olsa bile hemen hemen aynı oranlarda sevdikleri bir erkeğin paylaşılaması güç olacak, her ikisi de onun yaşadığı evde hakimiyet kurmak isteyeceklerdir. Böyle bir durumda, kendinizi bir anda yalnız ve sıkıntılı hissetmeye başlayabilirsiniz. Ama bilmelisiniz ki, müstakbel eşiniz sizden daha zorlu dakikalar yaşayacaktır. Zira , o taraf tuttuğu taktirde diğeri kendisinden uzaklaşmaya, sıkıntı duymaya başlayacaktır. Böyle bir durumla karşı karşıya kalmamak, eşinizi tercih yapmak zorunda bırakmamak ve kendi ruh sağlığınızı korumak için bazı önlemler alabilirsiniz.

Neler yapmalısınız?
· Öncelikle ilk şartınız, ayrı bir evde oturmak olmalı. Her ne kadar bütün bir ailenin bir arada olmasının avantajları olsa da, kayınvalidenizle aynı çatıyı paylaşmanız ikinizin de birbirinize olan duygularının değişmesine yol açabilir.
· Eğer aile bütçesi böyle bir duruma olanak tanımıyorsa, sizinde bir takım haklarınızın olduğunu eşinizin ailesine kabul ettirmelisiniz. Size söylenenleri yapıp, sonra bunlardan sürekli şikayet etmek, durumu sadece kötüleştirmeye yarayacaktır. Bu yüzden bir takım arzularınız varsa ilk günden bildirmelisiniz.
· Arada bir takım tatsızlıklar ve gerginlikler yaşayabilirsiniz. Ne de olsa, o insanla tıpatıp aynı biçimde düşünmenizin imkanı yoktur. Bu yüzden olayları karşınızdaki insanın açısından da görmeye çalışmalı, herhangi bir durum size uygun olmadığında bunu derhal mantıklı bir biçimde konuşarak halletmelisiniz.
· Ve en önemlisi, olan biteni eşinize şikayet ederek anlatmak yerine kendiniz çözmeye çalışmalısınız.

Kayınvalide’nin dikkatine
Gelin-kayınvalide ilişkisinin yürümesi için, kayınvalideye de pay düşecektir. Onun da bazı noktaları aklında bulundurmasında yarar vardır.
· Gelin, farklı bir ailede ve değişik biçimde yetişmiş olabilir. Bu yüzden kayınvalideye ters gelen bazı davranışları o farkında olmadan veya öyle alışmış olduğu içn yapabilir. Bunları anlayışla karşılamak veya tatlı bir dille konuşmak çözüm olabilir.
· Aileye yeni katılan bir genç kadına birden bire ”evin kızı” muamelesi yapmak ve onu sahiplenmek doğru değildir. Eğer o kayınvalidesini “anne” diye çağırmak istemiyorsa ve daha mesafeli bir tavir takınıyorsa, bunu yadırgamamak lazımdır.
· Kayınvalide, bir zamanlar kendisinin de bir gelin olduğunu unutmamalı ve çektiği sıkıntıları hatırlamalıdır.

Damadın tutumu
Anlayış ve saygı, ilişkilerin yürümesinde en önemli faktördür. Gelin kayınvalide ilişkisinin yürümesi için damadın da arabulucu rolü oynaması gerekir.
· Özellikle her iki kadının da birbiri hakkında bir takım şeyleri kendisine anlatmasına izin vermemelidir.
· Kesinlikle taraf tutmamalı ve aşırı tepki göstermemelidir. Hiç kuşkusuz yeni bir yaşama, daha önce hiç tanımadığınız kişilere alışmanız kolay değildir. Ama unutmayın, biraz özveri, sıcak bir aile ortamı yaratmanız için yeterlidir.

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
28 Nisan 2006       Mesaj #150
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Evde yapabileceğiniz vücut maskeleri

Yukarıda evde yapabileceğiniz yüz maskeleri'nin tariflerini vermiştik. Şimdi sıra vücut için yapılabilecek maskelerde... Eğer ipek gibi bir ten istiyorsanız, bu iki maskeyi mutlaka uygulayın!

Peeling Kremi Bu peeling kremini ayda bir kez uygulayın. Ölü hücreleri temizler ve vücudun yumuşak, pürüzsüz olmasını sağlar.

Malzemeler

1 çorba kaşığı deniz tuzu

3 çorba kaşığı zeytinyağı

Hazırlanışı : Küçük parçalara ayrılmış deniz tuzunu, zeytinyağı ile iyice karıştırın.

Uygulaması Ilık bir duş alın. Hazırladığınız karışımı, dairesel hareketlerle masaj yaparak vücudunuza sürün. Bu karışımı özellikle topuklar, dirsek, diz gibi bölgelere yoğunlaşarak uygulayın. Ilık suyla durulayın.

Sonuç Gözenekleri tıkayan ölü deri temizleniyor ve cilt yapılacak bakıma hazır hale geliyor.


Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular